SAĞLIK
25 Eylül 2024 Çarşamba - 15:42 Maltepe’de kansere yönelik farkındalık semineri düzenlendi Maltepe Belediyesince kadınlara yönelik serviks kanseri ve genel onkolojik bilgilendirmeyi içeren sağlık semineri düzenlendi. Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde ücretsiz olarak düzenlenen seminerde uzmanlar tarafından kanserin nedenleri, en sık görülen türleri, erken teşhisi ve tedavi yöntemleriyle ilgili merak edilen soruların yanıtları verildi. Uzman Doktor Sinemis Çelik, Türkiye’de bir yıl içinde yaklaşık 96 bin 200 erkek ve 67 bin 200 kadının kanser teşhisi aldığını, yılda 163 bin 500 yeni kanser vakası teşhis edildiğini, bir günde yaklaşık 450 kişinin kanser teşhisi aldığını kaydetti. Henüz belirti vermeyen kanserlere erken evrede tanı koymanın temel hedef olduğunu ifade eden Çelik, şikayeti olmayan kişilere tarama ve erken tanı testleri uygulanmasının önemine dikkat çekti. Erken evrede tanı koymak temel hedef olmalı Bütün dünyada kadınlarda en sık görülen ve ikinci sırada ölüme neden olan kanserin meme kanseri olduğuna işaret eden Çelik, “Sekiz kadından birinin hayatının bir döneminde meme kanseri tanısı alacağı hesaplanmaktadır. Sıklığı yaş ile artar. Kalıtsal risk söz konusudur" dedi. Meme kanserinin risk faktörlerini sıralayan Çelik, kendi kendine ve doktor tarafından meme muayenesinin ve mamografinin önemine değindi. "Akciğer kanseri birinci sırada, sigara kullanımından kaçınmalı" Akciğer kanserinin dünyada birinci sıradaki kanser türü olduğunu ifade eden Çelik, “Vakaların büyük çoğunluğu sigara ve diğer tütün ürünlerinin kullanımına bağlı olarak kanser olmaktadır. Sıklığı yaş ile artmaktadır. Sigara ve diğer tütün ürünlerinin kullanımından kaçınmak gerekir" şeklinde konuştu. "Serviks kanserinden aşılanma ile korunmak mümkün" Operatör Doktor Işıl Şafak Yıldırım ise serviks (rahim ağzı) kanseriyle ilgili bilgilendirme yaptı. Yıldırım, rahim ağzı kanserinin belirtilerinin ancak kanser ileri bir aşamaya geldiğinde ortaya çıktığına vurgu yaptı. Serviks kanserinin önlenebilir bir kanser türü olduğunun altını çizen Yıldırım, “Serviks kanserinden korunma aşılama ile mümkündür. İkincil koruma ise tarama işlemleridir. Bu işlemler smear testi ve HPV DNA testidir. 21 yaş üzeri cinsel aktif her kadının yıllık smear testi yapması önerilir. Ayrıca üç yılda bir HPV DNA testi veya beş yılda bir HPV DNA ve smear testi yaptırarak serviks kanserine karşı yüksek bir koruma sağlanabilir” dedi.
Bu şikayetleriniz varsa pelvik taban kaslarına dikkat
20 Ağustos 2024 Salı - 16:34 Bu şikayetleriniz varsa pelvik taban kaslarına dikkat Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Ayşe Şener Boduç idrar ve dışkı kaçırma, cinsel işlev bozuklukları, kronik pelvik ağrı, doğum sonrası kasların güçlendirilmesi için veya menopoz döneminde, erkeklerde prostat cerrahisi sonrası, çocuklarda işeme bozuklukları gibi şikayetlerin pelvik taban rehabilitasyonu ile giderilebileceğini söyledi. Acıbadem Kayseri Hastanesi’nden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Ayşe Şener Boduç, pelvik taban rehabilitasyonu hakkında bilgiler verdi. Leğen kemiği olarak da bilinen pelvis bölgesinin karnın en alt bölümü olduğunu belirten Dr. Boduç, pelvisin kalça kemikleri, mesane ve rektumu kapsadığını ifade etti. Karın ve uyluklar arasındaki leğen şeklindeki bu bölgenin vücudun üst kısmının ağırlığını taşıyıp bacaklara iletmesi sonucu ayakta durma, yürüme ve oturma gibi eylemlerin gerçekleştirildiğini belirtti. Pelvik taban kaslarının görevlerine değinen Dr. Boduç “Bu kaslar mesane, bağırsaklar ve üreme organlarını destekler; idrar ve dışkı tutmaya yardımcı olur; cinsel fonksiyonların düzenlenmesine katkıda bulunur. Ayrıca bu kaslar güçlü olursa anne adayı daha kolay bir doğum gerçekleştirebilir” dedi. “İdrar kaçırma ve cinsel sorunlara yol açabilir” Pelvis kaslarının işlevlerini başarıyla sürdürmesi için güçlendirilmesi gerektiğine işaret eden Dr. Boduç “Pelvik taban kasları pelvis bölgesinde yer alan, idrar torbası, rahim ve bağırsak gibi organları destekleyen kaslardır. Bu kasların zayıflaması idrar kaçırma, pelvik organ sarkması, pelvik ağrı ve cinsel işlev bozuklukları gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir” diye konuştu. Pelvik taban kaslarının kuvvet ve dayanıklılığını artırmak amacıyla pelvik taban rehabilitasyonu yapılmasını tavsiye eden Dr. Boduç böylece idrar ve dışkı kontrolünü sağlamak, pelvik organ sarkmasını önlemek, cinsel işlevleri iyileştirmek ve pelvik ağrıyı azaltmanın mümkün olabileceğini dile getirdi. Hangi durumlarda bu rehabilitasyona ihtiyaç olduğuna dair konuşan Dr. Boduç “İdrar ve dışkı kaçırma, pelvik organ sarkması, cinsel işlev bozuklukları, kronik pelvik ağrı ve doğum sonrası kasları güçlendirmek için gebelik sonrası dönemde, menopoz döneminde, erkeklerde prostat cerrahisi sonrası, çocuklarda işeme bozuklukları yani altını ıslatma gibi durumlarda pelvik taban rehabilitasyonu yapılmalıdır" ifadelerini kullandı. “Tedavi planı kişiye özel olmalı” Pelvik taban rehabilitasyonunun fizik tedavide çeşitli egzersizler, biofeedback, elektriksel stimülasyon, manyetik alan tedavisi, yaşam tarzı değişiklikleri ve hasta eğitimi gibi bir takım destek ve yöntemleri içerdiğini belirten Dr. Boduç her hastanın durumu farklı olduğundan tedavi planlarının kişiye özel olarak belirlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Uygulanan yöntemlerin hastanın spesifik ihtiyaçlarına göre şekillendiğine işaret ederek pelvik taban rehabilitasyonunun pelvik taban kasları ile ilgili problem yaşayan bireylerin yaşam kalitesini önemli ölçüde artırdığını sözlerine ekledi.
Bakan Memişoğlu: “Sağlık sektörünün Türkiye’nin lokomotif sektörü olabileceği inancıyla çalışıyoruz”
20 Ağustos 2024 Salı - 15:53 Bakan Memişoğlu: “Sağlık sektörünün Türkiye’nin lokomotif sektörü olabileceği inancıyla çalışıyoruz” Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Bizler, sağlık sektörünün Türkiye’nin lokomotif sektörü olabileceği inancıyla çalışıyoruz. Bizim için en büyük hedeflerden bir tanesi Türkiye’de sağlıkla ilgili çok büyük bir gelişim süreci yaşanmışken, bunu dünya çapında yaşanır hale getirmek” dedi. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen Sağlık Sektörü İstişare Toplantısı’na katıldı. İlaç sanayi, medikal, kozmetik, sağlık hizmetleri ve uluslararası sağlık turizmi olmak üzere 5 sektörden birçok temsilcinin yer aldığı toplantıda, sektörlerdeki sorunlar ve çözüm önerileri ele alındı. Toplantıda bir açılış konuşması gerçekleştiren Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, sağlıkla ilgili hizmetleri, dünyaya örnek olacak şekilde yönetip geliştirdiklerini kaydetti. Memişoğlu, sağlık alanında sadece hizmet alanının yeterli olmadığını ifade ederek, “Türkiye’ye sadece sağlık hizmetini iyi sunmak yetmez. Bu kadar iyi sağlık çalışanlarıyla, bu kadar iyi bir altyapıyla, bu kadar iyi bir insan gücüyle artık sadece dünyanın en iyi ulaşılabilir sağlık hizmetini sunmak bize yetmez. Biz artık dünyada sağlık sektöründe ana öncü olmak zorundayız. Ana öncü olacaksak da sağlığın bilgisini üretmek, sağlığın teknolojini üretmek, sağlıkla ilgili yeni şeyler sunmak durumundayız. Buraya gelirken, sizlerle beraber bundan sonra sağlığın sadece hizmet tarafını değil dünyada sağlıkla ilgili her türlü yeniliğin başlangıcı olacak bir adım atmak istiyoruz” ifadelerine yer verdi. “Sağlık sektörünün Türkiye’nin lokomotif sektörü olabileceği inancıyla çalışıyoruz” Sağlık sektörü temsilcileriyle, sektörün sorunlarını, taleplerini ve eleştirilerini duymak için bir araya geldiklerini de kaydeden Bakan Memişoğlu, “Bizler, sağlık sektörünün Türkiye’nin lokomotif sektörü olabileceği inancıyla çalışıyoruz. Bizim için en büyük hedeflerden bir tanesi Türkiye’de sağlıkla ilgili çok büyük bir gelişim süreci yaşanmışken, bunu dünya çapında yaşanır hale getirmek. Dünyada özellikle gelecekte biyoloji ve sağlıkla ilgili büyük bir değişimin olacağını öngörülüyor. O zaman biz bugün sağlıkla ilgili sizlerin heyecanıyla ve desteğiyle yeni bir ufuk açmak durumundayız. Bu ufuk sadece hizmette değil, teknoloji üretmek, cihazlarını üretmek veya dünyadaki büyük üreticilerle beraber Türkiye’de ortaklık yapmak. Türkiye sadece sağlık cihazının pazarlanacağı yer değil, onun üretileceği ya da ortak olunacağı yer olması için hep beraber çalışmamız gerekiyor” “Üretimle ilgili çaba harcayan her bir ferdin destekçisi olacağıma dair söz veriyorum” Memişoğlu, Bakanlık olarak sağlık sektöründe üretime yönelik yapılan çalışmalara destek olacaklarını vurgulayarak, “Ben ekibimle beraber, iyi şeyler yapacak, üretimle ilgili her türlü çabayı harcayan kamu veya özel her bir ferdin destekçisi olacağıma dair sizlere söz veriyorum. Bizler yeni bir şey yapmakta çok büyük yeteni olan insanlarız. Biliyorum ki Covid döneminde hiç kimsenin aklına gelmeyen çok çeşitli çözümler üretildi lokal sahada. Baktığınız zaman krizlerde bir araya gelip hiçbir ayrımcılık yapmadan büyük başarılar elde ettik. Fakat biraz rahata varınca sorunlarımız yeniden ortaya çıkıyor. Onun için bu toplumun ayrıştırıcı taraflarını değil, birleştirici taraflarını ön plana çıkarması gerektiğini, farklılıklarımızın zenginlik olduğunu ve en önemli şeyin her birimizin birlikte hareket etmesi durumunda başaramayacağımız hiçbir şeyin olmadığına inanıyorum” açıklamasında bulundu. Bakan Memişoğlu’nun konuşmasının ardından Sağlık Sektörü İstişare Toplantısı, basına kapalı olarak devam etti.
Sağlıklı bağırsaklar, beyni stresten koruyor
20 Ağustos 2024 Salı - 14:13 Sağlıklı bağırsaklar, beyni stresten koruyor Medipol Üniversite Hastanesi’nden Nöroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, bağırsak mikrobiyotasının beyin sağlığı üzerindeki önemini vurguladı. Prof. Dr. Hanoğlu, “Son yıllarda yapılan araştırmalar, bağırsak sağlığının, beyin fonksiyonları üzerinde derin ve belirleyici bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır” dedi. Bağırsaklarımızdaki mikrobiyota denilen mikroorganizma topluluğu, özellikle beyin sağlığını koruma ve nörodejeneratif hastalıkların önlenmesinde kritik bir rol oynuyor. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Nöroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “Sağlıklı bakteri çeşitliliği, bağırsak florasındaki denge ve inflamasyon düzeyleri, bilişsel fonksiyonlarımızı doğrudan etkiler. Dolayısıyla, beyin sağlığımızı iyileştirmek ve korumak için ilk adım, bağırsak sağlığımıza odaklanmak olmalıdır” diye konuştu. Bağırsak florasındaki denge bilişsel fonksiyonu etkiliyor Bağırsak ve beyin arasındaki güçlü ilişkinin, sağlık alanında devrim niteliğinde bir keşif olarak kabul edildiğini belirten Prof. Dr. Hanoğlu, “Bağırsak mikrobiyotasının sağlığı, özellikle Bifidobacterium Longum ve Lactobacillus Rhamnosus gibi probiyotik bakterilerin varlığı ile yakından ilişkilendirilmektedir. Bu bakteriler, bağırsak duvarını güçlendirir, bağışıklık sistemini düzenler ve inflamasyonu azaltarak beyin sağlığını koruma potansiyeline sahiptir. Araştırmalar, özellikle Bifidobacterium Longum’un, bağırsak florasındaki dengeyi sağlayarak bilişsel fonksiyonları iyileştirdiğini ve nörodejeneratif hastalıkların riskini azalttığını göstermektedir. Lactobacillus Rhamnosus ise stresle mücadelede etkili olduğu ve dolayısıyla stres kaynaklı beyin fonksiyonlarının korunmasında rol oynadığı bilinmektedir” ifadesini kullandı. Probiyotik ve prebiyotikler düzenli kullanılmalı Bağırsak sağlığının beyin fonksiyonları üzerindeki derin etkilerini anlamamıza yardımcı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Hanoğlu, “Sağlıklı bir mikrobiyota için probiyotiklerin ve prebiyotiklerin düzenli olarak tüketilmesi önemlidir. Beslenme alışkanlıklarımızı ve yaşam tarzımızı bağırsak sağlığını destekleyecek şekilde düzenlemek, beyin sağlığını koruma ve geliştirme yolunda atılacak önemli bir adımdır. Bu keşifler, ileride nörolojik hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde yeni stratejiler geliştirilmesine de ışık tutmaktadır. Bilim dünyası, bağırsak mikrobiyotası ile beyin sağlığı arasındaki bu karmaşık ilişkiyi daha derinlemesine anlamak için çalışmalarını sürdürmektedir” şeklinde konuştu.
Yöresel yemeklerle zayıflamak mümkün
20 Ağustos 2024 Salı - 12:43 Yöresel yemeklerle zayıflamak mümkün SUBÜ Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Gastronomi ve Mutfak Sanatları Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimini tamamlayan Diyetisyen Özgür Haykır, hazırladığı tezde yöresel yemekleri tüketerek de zayıflamanın mümkün olduğu neticesine ulaştı. Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Gastronomi ve Mutfak Sanatları Ana Bilim Dalı öğrencisi Diyetisyen Özgür Haykır’ın, Prof. Dr. Serkan Şengül danışmanlığında yürüttüğü ‘Diyet Sürdürülebilirliğinde Yöresel Mutfak Kullanımının Analizi: Sakarya Örneği’ isimli yüksek lisans tez çalışması tamamlandı. Tez çerçevesinde yapılan araştırmada 55 kişiye Sakarya yöresine ait ve Sakarya’da bulunabilecek coğrafi işaretli yöresel yemeklerin yer aldığı beslenme programları verildi. Uygulanan programlar neticesinde yöresel yemeklerin tüketilmesiyle de zayıflamanın mümkün olduğu neticesine ulaşıldı. “Yöresel yemekleri tüketerek de zayıflamanın mümkün olduğu neticesine ulaştık” Tez çalışmasında en önemli unsurun porsiyon miktarları olduğunu vurgulayan Diyetisyen Özgür Haykır, “Beslenme programına devam eden katılımcıların vücut ağırlığında anlamlı düzeyde azalma meydana geldiği gözlemlendi. Beslenme uzmanları tarafından sağlıklı bir zayıflama programında haftalık 0,5-1 kilogram ağırlık kaybı öneriliyor. Bu durum göz önünde tutulduğunda, tez bünyesinde yürütülen çalışmada iki haftalık süreçte uygulanan beslenme programları ile ortalama 1 buçuk kilogram zayıflama görüldü. Diyet programı sonunda katılımcılara yapılan ve 50 puan üzerinden değerlendirilen memnuniyet anketinde 37,40 puan ile yüksek bir memnuniyet alındı. Bireylerin sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmasında kültürel alışkanlıklar da göz önünde bulundurulmalı” derken Yöresel lezzetlerin kaybolmaması gerektiğine dikkat çeken tez danışmanı ve SUBÜ Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Serkan Şengül ise, “Porsiyon miktarlarına dikkat edilerek sürdürülen programlar izledik. İçerisinde ‘Kabak Tatlısı’, ‘Islama Köfte’ ve ‘Çerkez Tavuğu’ gibi yemeklerin yer aldığı beslenme programında yöresel yemekleri tüketerek de zayıflamanın mümkün olduğu neticesine ulaştık” dedi.
’Onkoloji Hasta Servis Aracı’ hizmetinden 7 bin hasta faydalandı
20 Ağustos 2024 Salı - 11:37 ’Onkoloji Hasta Servis Aracı’ hizmetinden 7 bin hasta faydalandı Mersin’de, onkoloji hastalarına destek olmak amacıyla hayata geçirilen ’Onkoloji Hasta Servis Aracı’ hizmeti, kanser tedavisi gören hastaların zor günlerini kolaylaştırmaya devam ediyor. Hizmetten yaklaşık 7 bin hasta faydalanırken, haftanın 2 günü Şehir Hastanesi’nde ışın tedavisi gören 59 yaşındaki Şükrü Adıgüzel, "Daha önce hastaneye giderken dostlarımdan ve akrabalarından yardım istiyordum" dedi. Mersin Büyükşehir Belediyesi, Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı koordinesinde onkoloji hastalarına sunduğu ’Onkoloji Hasta Servis Aracı’ hizmeti ile kanser tedavisi gören hastalara destek oluyor. Hastalık seyrine ve evresine göre haftanın belirli günlerinde tedavilerini olmak zorunda kalan ve sağlık kuruluşlarına ulaşmakta güçlük çeken hastalar, ekipler tarafından önce evlerinden alınıyor, sağlık işlemlerinin ardından tekrar evlerine bırakılıyor. Özellikle tedavi süresince hijyenin öne çıktığı hastalıkta, özel araçla hastaneye gitme imkanı bulunmayan hastalar, toplu taşıma araçlarını kullanmadan konforlu bir şekilde hastaneye gitme fırsatı buluyor. Büyükşehir’in 4 merkez ilçe ve Tarsus’ta hizmet verdiği uygulamadan şimdiye kadar 7 bin onkoloji hastası faydalandı. "Hastalarımızın en güvenli şekilde ulaşımlarını sağlıyoruz" Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı personeli Deniz Anahtar, hizmetin 2021 yılında hayata geçirildiğini belirterek, şu anda da Tarsus ve 4 merkez ilçede hizmet verdiklerini ifade etti. Büyükşehir Belediyesinin şu an 3 onkoloji transfer aracı bulunduğunu vurgulayan Anahtar, "Hastalarımız onkoloji hastası olduğu için bağışıklık sistemleri düşük oluyor ve toplu taşıma araçları kullanmaları onlar için tehlike oluşturuyor. Hastalarımızın tedavileri uzun ve sürekli olduğu için hastaneye gidip hastaneden eve dönmeleri ekonomik anlamda da zor oluyor. Biz bunun da önüne geçiyoruz. Kolay ve temiz bir ulaşımla hastalarımızın en güvenli şekilde transferini sağlıyoruz. Şu ana kadar 7 bin hastamıza hizmet verdik" dedi. Yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte hizmete olan talebin artış gösterdiğine dikkat çeken Anahtar, hastalardan aldıkları olumlu geri dönüşlerin kendilerini motive ettiğini kaydetti. "Bu hizmet, çok üstün bir hizmet" Yaklaşık 3 ay önce konulan teşhisin ardından ışın tedavisi görmeye başlayan 59 yaşındaki Şükrü Adıgüzel de ’Onkoloji Hasta Servis Aracı’ hizmetinden haftanın 2 günü faydalanıyor. Aldığı emekli maaşı ile tedavi boyunca hastaneye gitmekte güçlük çekeceğini ve bunun sürekliliğinin mümkün olmadığını belirten Adıgüzel, konforlu bir şekilde hastaneye gittiğini ve hizmetten memnun kaldığını dile getirdi. Oturduğu yerden belediye otobüsünün geçmediğini ifade eden Adıgüzel, "Bu nedenle 3. Çevreyolu’na kadar yürümek zorunda kaldığımız günler oluyordu. Daha önce hastaneye giderken dostlarımdan ve akrabalarımdan yardım istiyordum, şimdi haftanın 2 günü araç geliyor ve bizi alıyor. Emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyorum ve kiracıyım. Büyükşehir Belediyesinin sunduğu bu hizmet, çok üstün bir hizmet" diye konuştu. "Günlük 200 TL sadece dolmuş parasına gidiyordu" Hastaneye giderken eşine refakat eden Döne Adıgüzel ise önceleri hastaneye giderken zorlandıklarını dile getirdi. Sunulan hizmetin hem maddi hem manevi hayatlarını kolaylaştırdığını dile getiren Adıgüzel, "Çok zorlanıyorduk. Günlük 200 TL sadece dolmuş parasına gidiyordu. Bazen 2 dolmuş kullanıyorduk. Bazen de çevreyoluna kadar yürüyorduk. Büyükşehir Belediyesi, bizi önemli bir maliyetten kurtardı. Ulaşım çok rahat. Evimizden alıp klimalı araçlarla hastane önüne kadar bırakıyorlar. Oradan da tekrar evimize getiriyorlar" dedi.
Uzmanından çocuklarda alerji yönetimi için ailelere 9 altın öneri
20 Ağustos 2024 Salı - 11:33 Uzmanından çocuklarda alerji yönetimi için ailelere 9 altın öneri Genetik yatkınlığı olan çocuklarda alerji gelişme riskinin yüzde 60-80 oranında artış gösterdiğini belirten Medicana Sağlık Grubu Çocuk Alerji Bölümü’nden Prof. Dr. Cem Hasan Razi, alerjik hastalıkların çocuklar üzerindeki etkilerine dikkati çekti. Uzmanlar, günümüzde beslenme, iklim ve çevresel faktörlerin değişmesinin birçok hastalıkta artış yaşanmasına neden olduğunu ifade ediyor. Artış gösteren hastalıklardan bir tanesinin de çocuklarda görülen alerjik rahatsızlıklar olduğunu vurgulayan uzmanlar, alerjik rahatsızlıkların çocukların günlük yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilediğini ve uzun vadede önemli sağlık sorunlarına yol açabildiğini belirtiyor. Ebeveynlerin özellikle alerjinin genetik geçişli olup olmadığı ve çocuklarında alerji riskini azaltmak için neler yapılması gerektiği konularında endişe taşıdığını belirten Medicana International Ankara Hastanesi Çocuk Alerji Uzmanı Prof. Dr. Cem Hasan Razi, ailelere rehberlik edecek alerjiye karşı alınacak önlemlere dair açıklamalarda bulundu. “Ailesinde alerji olan çocuklarda alerji gelişme riski yüzde 80’e kadar çıkabilir” Genetik yatkınlığı olan çocuklarda alerji riskinin daha yüksek olduğunu aktaran Prof. Dr. Cem Hasan Razi, "Ebeveynlerden birinde alerji olması durumunda çocuğun alerji geliştirme ihtimali yüzde 30-50 arasında değişirken, her iki ebeveynde de alerji mevcutsa bu oran yüzde 60-80’e kadar çıkabilir" dedi. Çocukların sadece sağlığı değil, eğitim ve sosyal hayatı da etkilenir Alerjik hastalıkların en yaygın türlerinin astım, alerjik rinit, egzama ve gıda alerjileri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Razi, bu hastalıkların çocukların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebileceğine vurgu yaptı. Razi, "Çocukların eğitim hayatı, uyku düzeni ve sosyal ilişkileri bu hastalıklardan olumsuz etkilenebilir. Bu nedenle erken tanı ve tedavi büyük önem taşır" diye konuştu. “Alerji belirtilerine dikkat edin” Prof. Dr. Razi, çocuklarda alerji belirtilerine dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, "Çocuklarda burun ve göz kaşıntısı, burun tıkanıklığı, horlama, gözlerde kızarıklık ve sulanma, nefes darlığı ve öksürük, kaşıntılı döküntü gibi belirtiler alerjik rinitin habercisi olabilir. Ayrıca, ciltte kaşıntı, kızarıklık ve kuruluk egzamanın işaretleri arasında yer alır. Astım belirtileri arasında ise öksürük, nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissi bulunur. Gıda alerjilerinde ise cilt döküntüleri, mide bulantısı, kusma ve hatta anafilaksi gibi ciddi reaksiyonlar görülebilir" ifadelerini kullandı. “Çevresel faktörler alerji riskini artırıyor” Genetik yatkınlığın yanı sıra, çevresel faktörlerin de alerji gelişiminde önemli bir rol oynadığına dikkat çeken Prof. Dr. Razi, konuşmasına şöyle devam etti: "Erken çocukluk döneminde hava kirliliği, sigara dumanı ve bazı gıda katkı maddeleri gibi çevresel etkenler, alerji riskini artırabilir. Bu yüzden ebeveynlerin bu risk faktörlerini dikkate alarak, çocuklarını koruma altına almaları büyük önem taşır." Alerji riskinin azaltılmasını sağlayacak 9 öneri Yaşam şartlarının alerji gelişiminde önemli bir rolü olduğunun altını çizen Prof. Dr. Cem Hasan Razi, ailelere çocuklarda alerji gelişme riskinin azaltılmasını sağlayacak önerileri şu şekilde sıraladı: “Evin düzenli olarak temizlenmesi ve havalandırılması çok önemli. Temizlik yaparken çocuğunuzu temizlik malzemelerinin kokusuna maruz bırakmayın. Kokulu malzemelerden kaçının, temizleyicilerin tozu iyi emmesine dikkat edin. Çocuğunuz alerjikse evin içinde nem oranını azaltmaya yönelik önlemler alın. Evde, duvarlarda ve özellikle banyoda akan, kabaran yerlerin olmamasına dikkat edin. Ev tozu alerjisi olan çocuklarda yatak odasında halı, çok fazla eşya, büyük giysi dolabı ve yüklü bir kitaplık olmamasına dikkat edin. Yünlü yatak, yastık, yorgan yerine pamuklu veya elyaf ürünler kullanın. Çocuğun odasında halı yerine kilim tercih edin. Hayvanlara ve hayvan tüylerine karşı alerjisi olan çocukların, alerjisi tespit edilen hayvandan uzak durması gerekiyor. Evde daha önceden evcil hayvan varsa yatak odasından uzak tutarak önlem alabilirsiniz. Katkı maddeli yiyecekler ve fast food tarzındaki yiyecekleri tüketmelerine izin vermeyin. Kreşe giden çocuğunuzun besin alerjisi olup olmadığını öğrenin ve bu besinleri çocuklarınıza yedirmeyin. Ev çiçekleri şüphesiz görüntü itibariyle cezbedici oluyor. Ancak evinizde çiçek varsa çiçek diplerinde küf olup olmadığına dikkat edin. Çünkü çiçeklerin diplerinde oluşabilen küfler alerjiyi tetikleyebiliyor. Çocuğunuzun odasında çiçek bulundurmamaya da özen gösterin. Sigara dumanı alerjiyi tetikleyen önemli bir etken olduğundan, çocuğun yanında hatta o sırada başka odada olsa bile evin içinde sigara içmeyin, içilmesine de izin vermeyin. Polen alerjisi varlığında alerjik bulgular artabildiğinden özellikle riskli ortamlarda dışarı çıkmamaya çalışın. Polenin yoğun olduğu günlerde maske kullanması fayda sağlarken, dışarıdan geldikten sonra ellerini ve yüzünü yıkamasına dikkat edin. Kıyafetlerini değiştirerek temiz kıyafetler giydirin. Özellikle astım tanısı olan çocukların grip aşısı yaptırmaları önerilmektedir. Grip aşısının kreşe gidenlere ya da evde bakılıp kreşe, okula giden kardeşi olan çocuklara yapılmasında fayda vardır. Ayrıca kalabalık yerlerde çocuğunuza maske takmak da virüslerin bulaşmasını engellemektedir.”
Beş saat süren ameliyatın ardından sağlığına kavuştu
20 Ağustos 2024 Salı - 11:27 Beş saat süren ameliyatın ardından sağlığına kavuştu Adıyaman’da omuriliğini kaplayan tümör nedeniyle yürüyemediği için sedye ile getirilen hasta 5 saat süren ameliyatın ardından sağlığına kavuştu. Belinden aşağı tutmadığı için yürüyemeyen Hayriye Atlı (77) yakınlarınca getirildiği Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Beyin Cerrahi Uzmanı Dr. Süleyman Kılınç tarafından muayene ve tetkikleri yapıldı. Tetkikler sonucunda Hayriye Atlı’nın omuriliğin bu bölgesinde nadir görülen bir tümör nedeniyle yürüyemediği tespit edildi. Daha sonra Beyin Cerrahi Uzmanı Dr. Süleyman Kılınç, getirttiği özel cihaz ile Hayriye Atlı’ya 5 saat süren operasyon gerçekleştirdi. Başarılı geçen operasyonun ardından Hayriye Atlı sağlına kavuşarak büyük mutluluk yaşadı. Gerçekleştirilen ameliyatın çok riskli bir ameliyat olduğunu belirten Beyin Cerrahi Uzmanı Dr. Süleyman Kılınç, "Teyzemiz polikliniğe geldiğinde ayaklarında güçsüzlük vardı. Tabi biz hemen sırtta bir tümör olabilir diye MR çektik orada çok nadir görülen bir tümör kanalın içinde kanalı neredeyse yüzde 90 kapatmış bir tümör hemen ameliyat hazırlıklarına başladık. Kendisine ilettik bunu tamamen almamız lazım diye. Teyze de kabul etti. Bu ameliyatı yaparken nöromonitör dediğimiz özel cihazlar getirdik. Bu cihazın eşliğinde burada çok değerli doktor arkadaşlarımız, klinik şefimiz hep beraber değerlendirdik. Cem hoca, Emircan bey hep beraber değerlendirdik ve hastamızı ameliyata aldık. Çok şükür ameliyat başarılı bir şekilde sonuçlandı. Şuan ayaklarındaki güç yavaş yavaş toparlanıyor” diye konuştu.