SAĞLIK
ADÜ’nün ’OED Projesi’ Türkiye genelinde örnek gösteriliyor 13 Aralık 2025 Cumartesi - 13:42:08 ADÜ’nün kampüs geneline yaydığı Otomatik Eksternal Defibrilatör (OED) Projesi, ani kalp durmalarında müdahale süresini kısaltmayı hedefleyerek Türkiye genelinde örnek uygulama olarak dikkat çekti. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) tarafından hayata geçirilen Otomatik Eksternal Defibrilatör (OED) Projesi, Türkiye genelinde örnek uygulama olarak kabul edilerek ulusal ölçekte dikkat çekti. ADÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Kent’in öncülüğünde yürütülen proje, ani kalp durması vakalarında müdahale süresini azaltmayı ve hayat kurtarma oranlarını artırmayı hedefliyor. Proje kapsamında kampüs geneline yerleştirilen OED cihazlarıyla ADÜ Hastanesi, bu sistemi uygulayan Türkiye’deki ilk üniversite hastanesi oldu. Bilimsel temellere dayanan ve toplumsal faydayı önceleyen çalışma, oluşturulan geniş kapsamlı OED güvenlik ağıyla ülkemizde ilk kez bu ölçekte hayata geçirildi. Sağlık Bakanlığı tarafından da yakından takip edilen projenin, 9 Aralık 2025 tarihinde yayımlanan Taşınabilir Otomatik Şok Cihazı Hakkında Yönetmelik ile örtüşmesi dikkat çekti. Yeni düzenleme ile OED cihazlarının birçok kurum ve toplu kullanım alanında bulundurulmasının zorunlu hâle getirilmesi, ADÜ’nün bu alandaki öncü yaklaşımının ulusal politikalara yansıması olarak değerlendirildi. Rektör Danışmanı ve ADÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mücahit Avcil, OED cihazlarının güvenli kullanımına dikkat çekerek, cihazların kullanıcıyı adım adım yönlendirdiğini vurguladı. Avcil, "Cihaz, kişiye ne yapması gerektiğini net ve anlaşılır şekilde söyler. Kullanıcı yalnızca pedleri yerleştirir ve cihazı açar; sonrasında tüm süreci cihaz yönetir. Şok gerekiyorsa ‘düğmeye basın’, kalp masajı gerekiyorsa ‘kalp masajına başlayın’ komutunu verir. Eğer hastanın kalbi çalışıyorsa da ‘hastanın kalbi çalışıyor, 112’yi arayın’ şeklinde uyarır" ifadelerini kullandı. "Yaşam kurtarmaya yönelik stratejik bir adım olarak tasarlandı" Rektör Prof. Dr. Bülent Kent ise projenin yalnızca cihaz yerleştirmeden ibaret olmadığını belirterek, "Bu proje, yaşam kurtarmaya yönelik stratejik bir adım olarak tasarlanmıştır. OED cihazları, kalp ritmini analiz ederek yalnızca gerekli olduğunda şok uygular ve kalbi çalışan bir kişiye kesinlikle şok vermez. Güvenli altyapısı ve kullanıcıyı yönlendiren yapısı sayesinde acil durumlarda tereddütsüz müdahale yapılmasına imkan tanır. Üniversitemiz tarafından ilk kez uygulanan bu sistemle birlikte kapsamlı eğitim faaliyetleri de başlattık" dedi. ADÜ, OED Projesi ile sağlık alanında öncü ve örnek bir üniversite olma konumunu güçlendirirken, toplumsal farkındalık ve yaşam kurtarma bilincinin yaygınlaşmasına da önemli katkı sağlamayı sürdürüyor.
13 Aralık 2025 Cumartesi - 12:40 Prof. Dr. Çevik: "Sosyal medyadaki rastgele egzersizlere güvenmek tehlikelidir" Diyarbakır’da Prof. Dr. Mehmet Uğur Çevik, sosyal medyadaki rastgele egzersizlere güvenmenin tehlikeli olduğuna dikkat çekerek, "Çünkü yutma bozukluğu herkeste aynı değildir ve doğru tedavi mutlaka kişiye göre belirlenmelidir. Tedavinin ilk adımı, kişinin hangi kıvamı güvenle yutabildiğinin uzmanlar tarafından belirlenmesidir" dedi. DÜ Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Uğur Çevik, yutmanın yaşam olduğunu, yutma bozulduğunda insanın nefessiz, güçsüz ve sessizce hayattan kopabileceğini söyledi. Su içerken öksürmek, yemek yerken boğaza takılma hissi yaşamak çoğu kişinin önemsemediği ama aslında ciddi bir yutma bozukluğunun işareti olabileceğine dikkat çeken Çevik, inme, alzheimer, parkinson gibi hastalıklar arttıkça disfaji artık her evin kapısını çalan bir halk sağlığı sorunu hâline geldiğini ifade etti. Sosyal medyadaki rastgele egzersizlere güvenmenin tehlikeli olduğunu belirten Çevik, "Çünkü yutma bozukluğu herkeste aynı değildir ve doğru tedavi mutlaka kişiye göre belirlenmelidir. Tedavinin ilk adımı, kişinin hangi kıvamı güvenle yutabildiğinin uzmanlar tarafından belirlenmesidir. PEG, ağızdan yiyemeyen insanların beslenmesini sağlayan güvenli bir tüptür; hastayı aç kalmaktan ve zatürreden koruyan bir hayat yoludur. PEG’in etkisi doğru zamanlamayla ortaya çıkar. Çok erken yapılırsa gereksiz olur, çok geç yapılırsa risk büyür. Doğru zamanda yapılan PEG kötü bir son değil, hastayı güçlendiren hayati bir destektir. Yutma ihmal edilirse tehlike büyür; erken fark edilirse hayat kurtulur. Doğru kıvam, doğru tedavi, doğru zamanlama ve uzman ekipler sayesinde hastalar yeniden güvenle yemek yiyebilir ve güç kazanabilir. Bu açıklamalar genel bilgilendirme amaçlıdır; tanı ve tedavi için mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır" dedi.
13 Aralık 2025 Cumartesi - 11:47 Geleceğin diş hekimleri mesleğe ilk adımlarını attı Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2025-2026 Eğitim-Öğretim Yılı Beyaz Önlük Giyme Töreni, akademisyenler, öğrenciler, aileler ve çok sayıda davetlinin katılımıyla coşkulu bir şekilde gerçekleştirildi. Toplum sağlığı açısından kritik bir yere sahip olan diş hekimliği mesleğinin öneminin vurgulandığı törende, geleceğin diş hekimleri için anlamlı bir başlangıç yapıldı. Dekan Orbak: "Yarım Asrı Aşan Fakültemiz, Bilimin ve Etik Değerlerin Merkezidir" Açılış konuşmasını gerçekleştiren Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Recep Orbak, fakültenin 1971 yılında Türkiye’nin dördüncü, Atatürk Üniversitesinin ise altıncı fakültesi olarak kurulduğunu hatırlatarak, geçen yarım asrı aşkın süreçte fakültenin sadece bir eğitim kurumu değil, aynı zamanda bilimsel üretimin ve klinik mükemmeliyetin önemli bir merkezi hâline geldiğini söyledi. Prof. Dr. Orbak, ağız ve diş sağlığının bireyin yaşam kalitesini doğrudan etkilediğini vurgulayarak koruyucu hekimlik anlayışının fakültenin temel misyonlarından biri olduğunu ifade etti. Rektör Hacımüftüoğlu: "Meslek Hayatınız Boyunca Her Hastanızın Yaşam Kalitesine Dokunacağınızı Unutmayın" Törenin devamında konuşmalarını yapmak üzere sahneye davet edilen Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, Beyaz Önlük Giyme Töreninin yalnızca bir başlangıç merasimi değil, aynı zamanda toplum sağlığına hizmet etme yolunda verilen büyük bir söz olduğunu belirtti. Rektör Hacımüftüoğlu konuşmasında şunları kaydetti: "Toplum sağlığının en temel yapı taşlarından birini oluşturan diş hekimliği mesleğinin kutsal sorumluluğunu bugün gençlerimize emanet ediyoruz. Beyaz önlük, sadece bir üniforma değildir; bilgiyle, ahlakla, empatiyle ve insan sevgisiyle taşınması gereken bir değerdir. Sizler, Atatürk Üniversitesinin köklü geleneğine yakışır şekilde eleştirel düşünen, teknolojik gelişmeleri takip eden, evrensel etik ilkelere bağlı diş hekimleri olarak yetişeceksiniz. Meslek hayatınız boyunca her hastanızın yaşam kalitesine dokunacağınızı unutmayın." Rektör Hacımüftüoğlu ayrıca Diş Hekimleri Gününü kutlayarak, ülkenin her köşesinde büyük bir özveriyle hizmet sunan tüm diş hekimlerine teşekkür etti. Başarılı öğrencilere ödül takdimi Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında ilkokul öğrencileri arasında düzenlenen resim ve şiir yarışmalarında dereceye giren Nisa Kapucu ve Solmaz Şahin’e ödülleri, Rektör Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu tarafından takdim edildi. Rektör, çocukların ağız ve diş sağlığı konusunda bilinçlendirilmesinin geleceğe yapılan en önemli yatırımlardan biri olduğuna dikkat çekti. Geleceğin diş hekimleri beyaz önlüklerini giydi Programın en heyecanlı anlarından biri, fakültenin 1. sınıf öğrencilerinin sahneye tek tek davet edilerek beyaz önlüklerini giymeleriydi. Öğrenciler, akademisyenleri ve ailelerinin gurur dolu bakışları eşliğinde mesleğe ilk adımlarını attı. Beyaz önlüklerini giyen öğrenciler, sağlık hizmetinin etik, bilimsel ve insani sorumluluğunu taşıyacaklarına dair güçlü bir mesaj verdi. Tören, sahnede gerçekleştirilen hatıra fotoğrafı çekimi ve salon dışında düzenlenen kokteyl ile sona erdi. Katılımcılar törenden büyük memnuniyet duyduklarını ifade ederek fakültenin yeni öğrencilerine başarı dileklerini iletti.
Kışın kuruyan cildi soğuğa yormayın
13 Aralık 2025 Cumartesi - 10:37 Kışın kuruyan cildi soğuğa yormayın Memorial Kayseri Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Muhammed Burak Yücel, cilt kurumasının sadece soğuk havalarla ilişkilendirilmemesi gerektiğini söyleyerek, "Hastanın alt yapısında cilt kuruluğuna neden olacak sebepleri araştırmak gerekiyor" dedi. Kışın cilt rahatsızlıklarının arttığını söyleyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Muhammed Burak Yücel, "Öncelikle tabi kış mevsiminin gelmesiyle birlikte bu konu hastalarımız açısından çok daha önem kazanmaya başladı. Cilt kuruluğu dediğimiz durumun bir sürü sebebi olabilir bunun. Yani bazı hastalarımızda tabi doğuştan gelen cilt kuruluğu, atopik hastalıklarda alerjik hastalıklarda gördüğümüz şekilde cilt kuruluğu doğuştan gelen genetik sebeplerle olabileceği gibi özellikle ev hanımlarında, kimyasal maruziyeti fazla olan çalışanlarda, bazı mesleki faktörlere bağlı da cilt kuruluğu çok çeşitli sebeplere bağlı meydana gelebilir. Burada en önemli şey tedaviden ziyade esasında önleyici faktörler. Dolayısıyla şimdi havanın nem dengesinin de azalması ile birlikte kışın bu rahatsızlıkların biz arttığını görüyoruz. Hastaları da kategorize ederek esasında biz önerilerimizi yapmaya çalışıyoruz. Mesela ne gibi diyelim sürekli ev işlerine maruz kalan, çamaşır, bulaşık suyu gibi kimyasallara çok maruz kalan ev hanımlarında ya da bu tarz işlerle kimyasal maruziyeti olan meslek gruplarında biz özellikle yoğun nemlendiricileri tercih ediyoruz ve bunları kendi mesleklerine bağlı maruz kaldıkları maddelerden hemen sonra tercih ediyoruz. Yani mesela bir ev hanımı çamaşır bulaşık suyuna çok maruz kalıyorsa, ellerinde çok dezenfektan kullanımı ya da su teması çok fazla varsa ellerini kolları aldıktan hemen özellikle üre bazlı nemlendiricileri çok çok sık tercih ediyoruz bu tarz şikayeti olan hastalarımızda. Onun dışında majistral ilaçlarımız da var tabii ki. Belirli yağlarla vücudun nem dengesini koruma amaçlı belirli majsitral yani hazırlatma ilaçları eczanelerden çok sık kullanıyoruz. Bazen etkilenen bölgeye yani el ise bu el, vücut ise vücut, bazen tüm vücut yüzeyine kullanmamız gereken tedavilerimiz de olabiliyor" dedi. Dr. Yücel, hastaların cilt kuruluğuna sebep olacak durumların olup olmadığının araştırılması gerektiğini söyleyerek, "Burada tabii dikkat etmemiz gereken diğer bir noktada sistemik belirti ile eşlik eden yani cilt kuruluğuna sebep olan, hastanın alt yapısında belirli durumlar var mı? Ne gibi mesela tiroid hormonlarının azlığı gibi. Hipotiroidi dediğimiz hastalarımız arasında böyle bilinebilir bunlar. Bunları araştırmak lazım. Herhangi bir vitamin mineral eksikliği var mı, hastanın anemisi var mı, kansızlığı var mı bunları da araştırıyoruz tabi ki. Çünkü dışarıdan verdiğimiz tedaviler eğer sistemik hastanın kendi hastalığıyla alakalı bir durum varsa ve buna bağlı cilt kuruluğu oluşuyorsa buna yardımcı oluyor. Esasında bizim altta yatan sebebi bulmamız ve ona yönelik tedavilerde vermemiz gerekiyor. Burada hastalarımız mutlaka eğer yoğun cilt kuruluğu yaşıyorlarsa, buna bağlı egzama şikayetleri dediğimiz ciltte kaşıntı, kızarıklık, kuruma ile giden ve hastaların günlük aktivitelerini yapmasına mani olan şikayetleri de oluyorsa mutlaka dermatoloji uzmanlarına muayene olsunlar ve hem altta yatan sebeplerinin araştırılması açısından hem de önlem ve tedavi tedbir konularında gerekli bilgilendirmeyi doktorlarından alarak bundan sonraki hayatlarında biraz daha en azından kendi kendinin de doktorları olarak tedbire ve tedavi şartlarına dikkat ederek hayatlarını daha konforlu şekilde devam edebilirler" ifadelerini kullandı. Soğuk havalarda cilt kuruluğunun altında farklı sebeplerin yatabileceğini söyleyen Yücel, "Soğukta cilt kuruluğunun altında farklı sebepler yatabilir. Bunları hastalarımızın tabi ki günlük kendilerine dikkat ettikleri zaman bulmaları tabi ki zor. Çünkü hepsi üç aşağı beş yukarı cilt kuruluğu ile ve bazen egzamatize şikayetlerle kendilerini gösterecektir. Buna bazen hastalarımız ‘biz sürekli nemlendirici kullanıyoruz hocam ama herhangi bir şekilde kuruluğum geçmiyor benim ve şikayetlerim artarak devam ediyor’ şeklinde bize ifade ederler çok kez. Eğer böyle şikayetlerle hastalarımız bize başvuruyorlarsa biz altta yatan sebepleri genelde araştırıyoruz. Mutlaka ayrıntılı kan tahlillerine, mutlaka hastanın öyküsüne yani ne iş yaptığına, aile içi davranışlarına, günlük neye maruz kaldığına, detaylı bir dermatolojik muayene ve hasta öyküsüne dayanan bir fizik muayene yapıyoruz. Bunun sonucunda tabi ki hastalarımıza biz önerilerde bulunuyoruz ve tedaviyi buna göre şekillendiriyoruz. Bu açıdan tabi ki altta yatan farklı sebepler de vardır cilt kuruluğunun altında demek çok doğru" dedi.
Masal kahramanlarıyla minik hastalara moral
13 Aralık 2025 Cumartesi - 09:36 Masal kahramanlarıyla minik hastalara moral Duvarlara masal kahramanları çizilerek, minik hastalara moral verildi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Güzel Sanatlar Kulübü öğrencileri, sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında hayata geçirdikleri ’Beyaz Önlükler Renkli Duvarlar’ projesinin ikinci etkinliğini bu yıl Çocuk Acil binasında gerçekleştirdi. Geniş bir öğrenci grubunun katılımıyla pediatri binasının dış duvarları, masal kahramanları, doğa figürleri, su altı manzaraları ve sevimli hayvanlarla donatıldı. Çocukların kaygılarını azaltmayı amaçlayan çizimler; terapi edici renk kullanımı, pozitif motifler ve çocukların hayal dünyasına hitap eden karakterlerle özenle tasarlandı. Projeye öncülük eden Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özgür Kasapçopur, çalışmanın hem çocuklar hem de öğrenciler için büyük anlam taşıdığını vurgulayarak şunları söyledi: "Bizler çocuklarımızın sağlığı için çalışıyoruz. Aynı zamanda geleceğin iyi hekimlerini yetiştirmek için büyük bir özveri gösteriyoruz. Öğrencilerimizin heyecanı ve motivasyonu bize umut veriyor. Hastalarımızın acılarını unuturcasına duvarlara bakarken gülümsemesi ise paha biçilemez. Hem hastalarımızın motivasyonu hem de gelecekteki "iyi hekim" olma misyonunu adım adım gerçekleştirmeye başlayan tüm gönüllü öğrencilerimize teşekkür ediyorum. Ayrıca, bu soğuk duvarlara hayat verilmesini sağlayan isimlerden biri de çocukluğunda burada tedavisini yaptığımız Doğukan Şimşek. Sevgili Doğukan tedavi gördüğü yuvayı unutmadı, büyük bir fedakarlıkla tüm boyaları temin edip, projenin tamamlamasına önemli bir katkı sundu. Kendisine de çok teşekkür ediyoruz". Kulüp Başkanı Hatice İkra Bahsi koordinasyonunda yapılan çalışmaya, Uzm. Dr. Elif Kılıç Könte de destek verdi. Çocuklar hem boyadı hem eğlendi Boyama süreci boyunca pediatri servisinde bulunan çocuklar da etkinliğe katılarak hem eğlendi hem de üretmenin mutluluğunu yaşadı. Aileler, renklenen duvarların çocukların moraline olumlu etki edeceğini belirtirken, sağlık çalışanları da yeni atmosferin iyileşme sürecine destek sağlayacağını ifade etti.
Aynı anda görülen karın ağrısı ve nefes darlığına dikkat
12 Aralık 2025 Cuma - 16:16 Aynı anda görülen karın ağrısı ve nefes darlığına dikkat Medical Point Gaziantep Hastanesi Acil Servis Uzmanı Prof. Dr. Polat Durukan, aynı anda görülen karın ağrısı ve nefes darlığı şikâyetleriyle ilgili uyarılarda bulundu. Medical Point Gaziantep Hastanesi Acil Servis Uzmanı Prof. Dr. Polat Durukan, son günlerde artış gösteren karın ağrısı ve nefes darlığı şikâyetleriyle ilgili uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Polat Durukan, bu belirtilerin kimi zaman hayati risk taşıyan hastalıkların erken sinyali olabileceğini belirterek vatandaşları uyardı. "Bu iki belirti göz ardı edilmemeli" Acil servise yapılan başvuruların analiz edildiğini belirten Prof. Dr. Durukan, özellikle ani başlayan karın ağrısı ile nefes darlığının birlikte görülmesinin, yalnızca sindirim sistemiyle değil, kalp, akciğer, diyafram veya damar sistemiyle ilişkili ciddi sorunlara işaret edebileceğini ifade etti. Durukan, değerlendirmesinde, "Karın ağrısı çoğu zaman masum bir nedenle ortaya çıkabilir fakat nefes darlığıyla eşleştiğinde klinik tablo tamamen değişir. Akut karın, iç kanamalar, akciğer embolisi, kalp krizi, diyaframa bağlı komplikasyonlar ve daha birçok durum acil müdahale gerektirir. Vatandaşlarımız şikâyetleri geçiştirmeden mutlaka acil servise başvurmalıdır" dedi. "Erken müdahale kritik rol oynuyor" Acil servis yetkilileri, karın ağrısı ve nefes darlığının eşlik ettiği vakalarda hastanın ilk değerlendirmesinin hızla yapıldığını, gerek görüldüğünde kan tetkikleri, görüntüleme yöntemleri ve kardiyolojik incelemelerin acil protokoller kapsamında başlatıldığını belirtti. Hastaneden vatandaşlara çağrı Medical Point Gaziantep Hastanesi, özellikle aniden başlayan ve şiddetlenen karın ağrısı, nefes almada güçlük, göğüste sıkışma hissi, baş dönmesi, soğuk terleme, çarpıntı, karın bölgesinde sertleşme veya hassasiyet, ağrının sırta, göğse veya omza yayılması gibi durumlarda acil yardım çağrısında bulunulması gerektiğini hatırlattı.
Bursa Şehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nde ilk bebek dünyaya geldi
12 Aralık 2025 Cuma - 15:23 Bursa Şehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nde ilk bebek dünyaya geldi Bursa Şehir Hastanesi bünyesinde 2024 yılı Aralık ayında hizmete giren Tüp Bebek Merkezi’nde ilk bebek doğumu gerçekleşti. Merkezin başarıyla tamamladığı doğum sonrası hem aile hem de sağlık çalışanları büyük mutluluk yaşadı. Bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya geldiği ve annenin durumunun iyi olduğu bilgisini veren Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Op. Dr. Özlem Çaylan Canıtez, yaptığı açıklamada merkezin henüz ilk yılında böyle bir başarı elde etmesinin, ekip çalışmasının ve modern teknolojilerin doğru kullanımının bir sonucu olduğunu belirtti. İlk gebeliğin sağlıklı bir doğumla sonuçlanmasının kendileri için gurur kaynağı olduğunu dile getiren Canıtez, "Bakanlığımız desteğiyle tedavi sürecinde ileri embriyoloji teknikleri, titiz laboratuvar çalışmaları ve kişiye özel tedavi protokolleri kullandık. Hastamızın yumurta rezervi, rahim içi yapısı ve hormon profili detaylı şekilde değerlendirildi. Bu analizler sonucunda en uygun tedavi yöntemini belirleyerek kontrollü bir şekilde ilerledik. Embriyonun gelişim süreci boyunca son teknoloji inkübatörler ve embriyo izleme sistemleri kullandık. Transfer sonrası dönemi de yakından takip ettik ve bugün sağlıklı bir bebeği ailemize kavuşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz" şeklinde konuştu. Ortaya çıkan başarının sadece tıbbi bir sonuç değil, aynı zamanda hastayla kurulan güven ilişkisinin de bir yansıması olduğunu kaydeden Canıtez, Bursa Şehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nin bundan sonra da aynı hassasiyetle birçok aileye umut olmaya devam edeceğini sözlerine ekledi. 1 yılda 242 çifte tüp bebek tedavisi 1 yıldır faaliyet gösteren üremeye yardımcı tedavi merkezlerine yaklaşık 10 bin hastanın başvurduğuna dikkat çeken Embriyoloji Laboratuvar Sorumlusu Uzm. Dr. Nur Pınar Çimen ise, "Bu hastaların çocuk sahibi olabilmeleri için uygun tanı ve tedavi yöntemleri uygulanmıştır. 136 çifte aşılama tedavisi, 242 çifte tüp bebek tedavisi uygulanmıştır. Merkezimizin laboratuvarları çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin yanı sıra kanser hastalarının da üreme hücrelerini dondurmaktadır ve bu hastaların doğurganlıklarının korunmasına önemli bir hizmet vermektedir" dedi.
Mersin’de Çocuklara Özel Ruh Sağlığı Merkezi hizmete açıldı
12 Aralık 2025 Cuma - 12:40 Mersin’de Çocuklara Özel Ruh Sağlığı Merkezi hizmete açıldı Mersin İl Sağlık Müdürü Mustafa Ekici, Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde hizmet vermeye başlayan Çok Disiplinli Çocuk ve Genç Ruh Sağlığı Merkezi’nde (ÇÖZGEM) incelemelerde bulundu. Ekici’ye incelemeleri sırasında Başhekim Prof. Dr. Mehmet Ballı, başhekim yardımcıları ve idari yöneticiler de eşlik etti. Merkezin özellikle 0-6 yaş grubu çocukların özel gereksinim durumları başta olmak üzere ruh sağlığı ihtiyaçlarını tek çatı altında karşılamayı hedeflediği belirtildi. ÇÖZGEM’de Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı, psikolog, çocuk gelişim uzmanı, dil ve konuşma terapisti, ergoterapist ve sosyal hizmet uzmanı gibi birçok branşın birlikte görev yaptığı ifade edildi. Gerektiğinde çocuk sağlığı uzmanı, genetik uzmanı ve diyetisyenlerin de sürece dahil olabildiği kaydedildi. Merkezde çocukların ruhsal bozukluklar açısından kapsamlı ve standart yöntemlerle değerlendirilerek ailelerle birlikte takip sürecinin planlandığı aktarıldı. Özellikle otizm gibi erken müdahalenin kritik önem taşıdığı durumlarda hızlı tanı ve etkin tedavi süreçlerinin merkezin öncelikleri arasında olduğu vurgulandı. İnceleme sırasında birim çalışanlarıyla görüşen İl Sağlık Müdürü Ekici, merkezin hizmet işleyişi ve multidisipliner çalışma modeli hakkında bilgi aldı. Ekici, çocuk ve genç ruh sağlığına yönelik hizmetlerin önemine dikkat çekerek, tüm personele emeklerinden dolayı teşekkür etti. Başhekim Mehmet Ballı ise merkezde yapılan fiziksel iyileştirmelerle birlikte hizmet kapasitesinin arttığını, çocuk ve gençlere daha kapsamlı bir ruh sağlığı hizmeti sunmayı sürdüreceklerini söyledi. Merkezde yürütülen duvar yenileme, boya ve tematik görsel düzenleme çalışmalarını yerinde inceleyen heyet, koridorlara uygulanan doğa ve karakter temalı tasarımların merkeze çocuk dostu bir atmosfer kazandırdığını ifade etti. Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde hizmet veren ÇÖZGEM’in, psikiyatri, psikoloji, ergoterapi, konuşma terapisi ve sosyal hizmet alanlarında multidisipliner yaklaşımla çocuk ve gençlere bütüncül sağlık hizmeti sunduğu bildirildi.
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi yolları aşıyor, sağlık taşıyor
12 Aralık 2025 Cuma - 12:37 Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi yolları aşıyor, sağlık taşıyor Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (TOGÜ) tarafından hayata geçirilen "Yolları Aşıyoruz, Sağlık Taşıyoruz" projesi kapsamında köyde sağlık eğitimleri ve kapsamlı taramalar gerçekleştirilerek köy halkının sağlık hizmetlerine erişimi güçlendirildi. TOGÜ ÜNİDES desteğiyle hayata geçirdiği "Yolları Aşıyoruz, Sağlık Taşıyoruz" projesi, merkeze bağlı Kömeç köyünde başladı. Etkinlik kapsamında öğrencilere sağlık eğitimleri verilirken vatandaşlara da kapsamlı sağlık taramaları yapılarak köy halkının sağlık hizmetlerine erişimi güçlendirildi. Düzenlenen eğitimlerde Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Solmaz "Hipertansiyon ve Korunma", Dr. Öğr. Üyesi Mukaddes Demir Acar ile Dr. Öğr. Üyesi Mehtap Solmaz "Diyabet ve Korunma", Doç. Dr. Kübra Esin ise "Sağlıklı Beslenme" konularında bilgilendirici sunumlar gerçekleştirdi. Toplam 100 kişinin katıldığı bu eğitimler, halkın kronik hastalıklar hakkında farkındalığını artırarak günlük yaşamlarında uygulayabilecekleri önemli bilgiler sundu. Köyde kapsamlı sağlık taramaları gerçekleştirildi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlığı Koruma ve Geliştirme Kulübü’ne üye hemşirelik bölümü öğrencileri ile öğretim üyeleri tarafından kapsamlı sağlık taramaları yapıldı. Boy-kilo, tansiyon ve kan şekeri ölçümlerinin gerçekleştirildiği taramalarda vatandaşlar, sağlık durumları hakkında detaylı bilgi edinme fırsatı buldu. Özellikle düzenli sağlık kontrolü imkânına sahip olmayan köy halkı, sunulan hizmetten büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti. Rektör Yılmaz’dan projelere destek mesajı TOGÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Yılmaz da Kömeç köyünü ziyaret ederek çalışmaları yerinde inceledi. Proje ekibi ve köy halkıyla bir araya gelen Rektör Yılmaz, üniversitelerin sadece şehir merkezlerinde değil, en uzak yerleşim birimlerinde de topluma hizmet görevini sürdürmesi gerektiğinin altını çizerek, "ÜNİDES kapsamında yürüttüğümüz bu proje TOGÜ’nün topluma hizmet vizyonunun önemli bir yansımasıdır. Öğrencilerimizin sahada aktif görev alması, halkımızın sağlık hizmetlerine daha kolay ulaşması ve sağlık bilincinin artırılması bizim için büyük önem taşımaktadır. Bu tür çalışmaları desteklemeye devam edeceğiz" dedi.
Güneş ışığının azalması ruh sağlığını etkiliyor
12 Aralık 2025 Cuma - 12:18 Güneş ışığının azalması ruh sağlığını etkiliyor Yazı bitirip sonbahara geçerken havalar serinlemeye, günler kısalmaya başlıyor. Güneş ışınlarındaki azalma doğayı etkilediği gibi insanları da etkiliyor. Hemen hemen herkes bu dönemlerde çevresel ve hormonal değişimlerle birlikte hafif yorgunluk, isteksizlik, keyifsizlik yaşayabiliyor. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Furkan Bahadır Alptekin, sonbahar yorgunluğu olarak tanımlanan bu belirtilerin oldukça yaygın olduğunu belirterek, "Ancak bazı kişiler bu dönemi daha ağır geçirir. Depresyon olgularına benzer şekilde çökkün duygudurum, enerji kaybı, sosyal geri çekilme, konsantrasyon güçlüğü gibi duygusal ve bilişsel değişiklikler ortaya çıkabilir. Ayrıca ‘atipik depresyon’ özellikleri olarak bilinen uyku miktarında artış, iştah artışı ve aşırı yeme, karbonhidratlı yiyeceklere düşkünlük, kilo alma, sinirlilik, tahammülsüzlük ve kişilerarası ilişkilerde güçlük yaşama gibi belirtiler da bu tabloya eşlik etmektedir. Genelde sonbaharla başlayıp ilkbaharla sona eren bu belirtilerle seyreden mevsimsel depresyonu sonbahar yorgunluğundan ayıran, tablonun ağırlığı ve kişinin özel, sosyal ve iş hayatlarını eskisi gibi yürütememesidir" dedi. Serotonin ve melatonin dengesi Mevsimsel depresyonun ortaya çıkmasında, uyku uyanıklık döngüsündeki değişim ve bununla ilişkili hormonal değişimlerin rol oynadığını belirten Alptekin, "Güneş ışınlarının azalması ile salınan ve kişiyi uykuya hazırlayan melatonin hormonunun üretimi, günlerin kısalması ve güneş ışınlarının azalması ile artar. Melatonindeki artış kişiyi daha uykulu, yorgun ve isteksiz hale getirmektedir. Serotonin aktivitesinin azalması da bu durumu açıklayan bir başka değişikliktir" dedi. Kadınlar, genç yetişkinler ve ailesinde depresyon öyküsü olanların mevsimsel depresyon açısından daha yüksek riskli ve kırılgan olduğunun altını çizen Alptekin, "Ayrıca kutuplara yakın ya da daha bulutlu iklimlerde yaşamak, güneş ışınlarının azalması ile riski artırmaktadır. Risk grubunda olmak büyük ihtimalle mevsimsel depresyon yaşayacağınız anlamına gelmez. Ancak risk grubunda iseniz koruyucu değişikliklere daha fazla önem vermelisiniz. Depresyonu ağır geçiren kişiler için medikal tedavi ve psikoterapi gerekecektir. Yukarıda bahsettiğimiz belirtileri yaşıyorsanız ve işlevselliğinizde azalma olduysa profesyonel destek almaktan çekinmeyin. Mevsimsel depresyon özelinde ise açık havada vakit geçirmek, özellikle D vitaminini vücutta etkin düzeyde tutmak ve ışık tedavisi çözüm sunmaktadır. Bu mevsimlerde sosyal ilişkileri devam ettirmek, gün içinde dışarıda geçirilen zamanı artırmak, düzenli egzersiz, yeterli vitamin ve mineral içeren dengeli beslenmeye devam etmek mevsimsel depresyonu engellemek için koruyucu olacaktır. Her şeyden öte, yanında getirdikleri zorluklarla birlikte dört mevsimi yaşayabilmenin bir armağan olduğunu fark edin. Yağmurlu ya da güneşli günlerin ritmini fark edin. Hayatın içinde akıp giden değerlerinizi yakalayın. Her günü değer verdikleriniz için bir şey yaparak kıymetlendirin" dedi.
Opr. Dr. Tüfekçi "Erkekler iyi huylu prostat büyümesiyle yaş ilerledikçe sık karşılaşır"
12 Aralık 2025 Cuma - 12:06 Opr. Dr. Tüfekçi "Erkekler iyi huylu prostat büyümesiyle yaş ilerledikçe sık karşılaşır" SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı’nda görev yapan Opr. Dr. Ahmet Tüfekçi, iyi huylu prostat büyümesinin (BPH-Benign Prostat Hiperplazisi) erkeklerin yaş ilerledikçe sık karşılaştığı bir sağlık durumu olduğunu söyledi. Opr. Dr. Tüfekçi, "BPH, prostat kanserinden tamamen farklı bir hastalık olup, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilemektedir" dedi. İdrar kesesinin hemen altında yer alan prostatın, idrar kanalını (Üretra) çevreleyen bir bez olduğunu kaydeden Opr. Dr. Tüfekçi, "BPH, bu bezin hücrelerinin çoğalarak büyümesi ve idrar kanalına baskı yaparak idrar yapma ile ilgili şikayetlere neden olan bir hastalıktır" şeklinde konuştu. Opr. Dr. Tüfekçi, BPH’nin belirtilerini açıklayarak, "Sık İdrara Çıkma: Özellikle gece uykudan uyandıran sık idrara çıkma ihtiyacı. Ani Sıkışma Hissi: Aniden gelen ve ertelemesi zor olan idrara çıkma isteği. Zayıf İdrar Akımı: İdrar yapmaya başlama zorluğu, idrar akımının incelmesi ve yavaşlaması. İdrarı Kesik Kesik Yapma: İdrarı yaparken durarak, yeniden başlama durumu olması. Tam Boşaltamama Hissi: İdrar kesesinin tamamen boşalmadığı hissi. Bu belirtiler çoğunlukla 50 yaşından sonra başlar, yaşla birlikte görülme sıklığı artar" ifadelerine yer verdi. "BPH tanısı, genellikle bir üroloji uzmanı tarafından yapılan muayene ve çeşitli tetkikler ile konulur. Hastanın şikayetlerinin dinlenmesi ve rektal yolla yapılan parmakla prostat muayenesi tanı koyma açısından oldukça önemlidir" diyen Opr. Dr. Tüfekçi,"Kan testi ile Prostat Spesifik Antijen (PSA) seviyesi ölçülür. Bu test hem BPH hem de prostat kanseri için önemli olup 50 yaş üzerindeki her erkekte yapılması önerilmektedir. Tam idrar tahlili yapılarak, idrar yolu enfeksiyonu veya idrarda kan olup olmadığının kontrolü mutlaka yapılmalıdır. Yine üroflowmetri adı verilen işeme testi ile idrar akım hızı ölçülerek var olan prostat büyümesinin idrar yapmayı ne derecede etkilediği değerlendirilmelidir" dedi. BPH tedavisinin, semptomların şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna göre kişiye özgü planlanması gerektiğini belirten Opr. Dr. Tüfekçi, tedaviye yönelik, "Hafif belirtileri olan hastalarda, yaşam tarzı değişiklikleri (Sıvı alımını ayarlama, diüretik etki yapan maddelerin alımını azaltma, bazı besin maddelerinin tüketimini azaltma vs.) önerilerek ve düzenli kontrollerle durumlarını takip ederek yönetilebilmektedir. Bu düzenlemelere rağmen şikayetlerinde gerileme olmayan ya da şikayetleri orta-şiddetli düzeyde olan hastalarda öncelikli olarak ilaç tedavileri uygulanmaktadır. İlaç tedavisinin yetersiz kalması, sürekli idrar yolu enfeksiyonu ya da idrarda kanama olması, BPH’ye eşlik eden bir mesane taşı varlığı veya hastanın ilaçlardan kurtulma isteğinin olması durumunda ise minimal invaziv yöntemler ile uygulanan cerrahi tedaviler gündeme gelmektedir. Burada önemli olan cerrahi tedavilere karar verme zamanlamasının doğru olmasıdır. İlaçlar ile yeterince kontrol altına alınamadığı zaman, BPH’ye bağlı idrar yapamama durumu ilerleyen aşamalarda idrar kesesinin de yapısının bozarak bazı semptomların geri dönüşsüz olmasına neden olabilmektedir. Günümüzde iyi huylu prostat büyümesi için uygulanan en sık minimal invaziv cerrahi yöntemler; transuretral insizyon (TUİP), bipolar transuretral rezeksiyon prostat (TUR- P), holmium Lazer Prostat (HoLEP) ve thulium lazer prostat (ThuLEP) tedavileri olup yine daha az sıklıkta uygulanan çeşitli cerrahi yöntemler de mevcuttur. Bu tedaviler arasından seçim yaparken detaylı bir hasta değerlendirmesi ve büyümüş prostatın hacmi önemli rol oynamaktadır" şeklinde konuştu. BPH’nin, tedavi edilmediğinde zamanla daha ciddi sağlık problemlerine neden olabileceğine dikkat çeken Opr. Dr. Tüfekçi, hastaların yaşayabileceği sağlık sorunlarına yönelik, "Hastalarda idrarı hiç yapamamaya bağlı sonda takılma ihtiyacı gelişebilir. Uzun süreli mesanenin tam boşalamaması durumunda idrar içerisindeki minerallerin birikimi sonucu mesane taşı oluşabilir. Yine bu duruma bağlı olarak sık idrar yolu enfeksiyonu ve idrarda kanama atakları ortaya çıkabilir. İdrar kesesinin sürekli bir zorluk ile karşılaşmasından ötürü yapısı bozulabilir ve bu durum bir süre sonra şikayetlerin geri dönüşümsüz olmasına sebep olabilir. Hatta ilerleyen süreçte idrar kesesinde biriken idrarın geriye doğru böbreklere baskı yapması sonucunda böbrek fonksiyonlarında bozulmaya dahi sebep olabilmektedir" diye konuştu. 50 yaş ve üzerindeki her erkeğin, belirti olsun veya olmasın, düzenli bir şekilde üroloji hekimine başvurmasının ve prostat kontrollerini yaptırmasının önemine değinen Opr. Dr. Tüfekçi, erken tanı ve uygun tedavinin, BPH’nin neden olabileceği ciddi komplikasyonları önlemek adına önemli olduğunu söyledi.
Salmonella enfeksiyonuna karşı altın kuralları uzmanı açıkladı
12 Aralık 2025 Cuma - 11:40 Salmonella enfeksiyonuna karşı altın kuralları uzmanı açıkladı Gıda zehirlenmesi vakalarındaki artış sürerken, uzmanı Salmonella enfeksiyonunun mutfaktaki gizli kaynaklarına dikkati çekti. Öğr. Gör. Hacer Alpteker, el hijyeninin yanı sıra az pişmiş et ürünleri, kaynağı belirsiz sular, iyi yıkanmamış sebzeler ve evcil hayvanların da enfeksiyon riski taşıdığı belirterek vatandaşların önlem alması istedi. Türkiye genelinde son günlerde artış gösteren ve hastanelerin acil servislerinde yoğunluğa neden olan gıda zehirlenmesi vakaları, gözleri mutfak hijyenine çevirdi. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (BAİBÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Hacer Alpteker, son dönemde artan gıda zehirlenmesi vakalarına ilişkin Salmonella enfeksiyonuna dikkati çekti. "En temel bulaşma yolu, hijyen alışkanlıklarının kötü olması" Salmonellanın güvenli olmayan içme suları, iyi pişmemiş tavuk, kırmızı et, yumurta ve çiğ süt ürünleri vasıtasıyla bulaşabildiğini belirten Alpteker, "Özellikle hijyene dikkat etmediğimiz her durumda Salmonella enfeksiyonu karşımıza çıkabilir. Toplumda Salmonella ile enfekte olmuş hasta kişiler eğer hijyen kurallarına dikkat etmezlerse, en basitinden tuvaletten çıktıktan sonra elleri yıkamamak gibi, kirli elleriyle ortak alanlara dokunmak gibi çok kolay insandan insana da bulaşabilir. Ayrıca Salmonella bakterisi çiğ süt ve süt ürünleriyle, iyi pişirilmemiş yumurtayla bulaşabilir ama en temel bulaşma yolu, hijyen alışkanlıklarının kötü olması, kanalizasyon sularıyla içme sularının kirlenmesi, yeterince uygun şekilde klorlanmaması, Salmonella bulaşmış sebze ve meyvelerin çiğ tüketilmesi gibi yollarla insandan insana ya da insanlara bulaşmasıdır" dedi. "Çok daha tehlikeli olanları var" Öğr. Gör. Hacer Alpteker, geçtiğimiz günlerde ülke gündeminde tartışmalara sebep olan "Salmonella gıda zehirlenmesine mi yol açıyor?" sorusuna da cevap verdi. Gıda zehirlenmesine ve sindirim sisteminde ishallere sebep olabilecek pek çok etkenin bulunduğuna dikkati çeken Alpteker, "Salmonella da bunlardan bir tanesi. Çok daha ciddi, tehlikeli olanları da var ama hepsinden Salmonella sorumludur diyemeyiz" dedi. "Toplumdaki her yaş grubunda görülebilir" Hastalığın her yaş grubunda görülebileceğini aktaran Alpteker, "Yaşlılar, bağışıklık sistemi iyi olmayan, bağışıklığı zayıflamış kişiler, bebekler ve çocuklar Salmonella enfeksiyonlarından çok daha fazla etkilenecek gruptur. Risk grubu olarak da bu kişileri tanımlayabiliriz. Diğer yaş gruplarında Salmonella enfeksiyonları herhangi bir kayba ya da ciddi bir hastaneye yatışa gerek olmadan iyileşebilecekken, bu grupta hastaneye yatışa ya da istenmeyen sonuçlara sebep verebilir" diye konuştu. Enfeksiyonun belirtilerine de değinen Alpteker, hastalığın ateş, karın ağrısı, bulantı, kusma, kramp ve ishalle kendini gösterdiğini kaydetti. "Hijyen alışkanlıklarına dikkat etmek gerekir" Hacer Alpteker, hastalıktan korunmak için alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı: "Salmonella hastalığından korunmak için aslında çok basit önlemler alabiliriz. Bunların en başında, el yıkama ve hijyen alışkanlıklarına dikkat etmek gerekir. Mutlaka yemeklerden önce ve sonra ellerin sabunla beraber düzgünce yıkanması, tuvaletten önce ve tuvaletten çıktıktan sonra ellerin yine aynı şekilde yıkanması çok önemlidir. Güvenli olmadığını düşündüğümüz hiçbir suyu tüketmememiz gerekiyor, mutlaka güvenli su temin etmemiz gerekiyor. Evimizde sebze ve meyvelerimizi bol akarsu altında iyice yıkamamız gerekiyor. Eğer pişirilerek tüketilebilecek bir durum varsa mutlaka iyi pişirmemiz gerekiyor. Yine et ve et ürünlerinin iyi pişirilerek tüketilmesi, pastörize ya da steril süt tercih edilmesi gerekiyor. Hasta insanların, gerekiyorsa mutlaka tedavi olması ya da diğer insanlara bulaştırmayı önlemek için el yıkamaya dikkat etmesi, kirli elleriyle etrafa dokunmaması gerekiyor. Mutfakta çiğ yumurta tüketiminden uzak kalmak, bazen rafadan ya da az pişmiş yumurtalar tercih edilebiliyor fakat yumurtaları da bu anlamda iyi pişirerek tüketmek gerekiyor. Bir de evcil hayvanlardan da bir miktar Salmonella bakterisi bulaşabiliyor, bunu unutmamak lazım. Özellikle sürüngenler dediğimiz hayvanlar, kaplumbağalar, kuşlar gibi hayvanlardan da bulaşma söz konusu. Bunun için bu tür hayvanlar varsa onların temizliği ve bakımında da dikkatli olmamız gerekiyor."