SAĞLIK
Hemen sağlık kuruluşuna başvurun 27 Eylül 2024 Cuma - 12:27:12 DÜZCE(İHA) – Dr. Dilek Akıncı, kuduz aşı ve serumunun koruyuculuğunun yüzde 100 olduğunu söyledi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Dilek Akıncı, 28 Eylül Dünya Kuduz Günü dolayısıyla kuduz hastalığı hakkında bilgilendirmede bulundu. Kuduz hastalığının en sık kedi ve köpek gibi hayvanlar tarafından ısırma ve tırmalama gibi yollarla bulaştığına işaret eden Dilek Akıncı, hastalığın beyin enfeksiyonu oluşturarak insan ölümüne sebep olabildiğini bildirdi. Dr. Akıncı, kuduz hastalığının daha çok kedi ve köpek ısırması ile bulaştığının bilinmesine karşın sığır, keçi, koyun, at, eşek gibi evcil hayvanlar; tilki, kurt, çakal, ayı, domuz, sansar, kokarca, gelincik gibi yabani hayvanlar tarafından ısırma ve tırmalama gibi yollarla da bulaşabildiğini sözlerine ekledi. “Isırılan yerde ortaya çıkan uyuşma, yanma ve karıncalanma hissi önemlidir” Kuduzun ilk belirtilerinin karın ağrısı ve ateş gibi özgül olmayan belirtiler olduğunu ifade eden Öğr. Üyesi Dilek Akıncı, “Asıl klinik belirtiler ortaya çıkmadan kuduz tanısı koymak güçtür. Isırılan yerde veya uzuvlarda ortaya çıkan uyuşma, yanma veya karıncalanma hissi önemlidir. Uzuvlarda olan bu his yüze ve boyuna yayılım gösterebilir. Her vakada görülmemekle birlikte kuduzun diğer beyin enfeksiyonlarından en önemli farkı budur. Bazen günlerce süren bu dönemden sonra akut nörolojik dönem başlar. Akut nörolojik dönem iki farklı klinik tabloda seyredebilir. Bunlardan birincisi inme gibi güçsüzlüklerin görüldüğü paralitik dönem, bir diğeri saldırgan tavırların görüldüğü ensefalitik dönemdir. Paralitik döneme kıyasla daha sık görülen ensefalitik dönemde gördüğümüz diğer bazı belirtiler ise korku, susama gibi içten gelen uyaran; ses, ışık, gürültü gibi dıştan gelen uyaranlarla ortaya çıkan korku, telaş ve sinirlilik halidir. İstenmeyen ve saldırganlığa varan hareketler genel olarak beyin enfeksiyonunun bir belirtisidir. Kuduz da bu enfeksiyonlardan biridir. İlk zamanlarda kısa süren ve ara ara düzelen bu saldırganlık tarzındaki kişilik bozukluklarının bir süre sonra süresi ve sıklığı artar. Hasta bu atakları hatırlamaz, ataklar arasında da halsiz ve yorgundur. Bu tablonun ilerlemesiyle de bilinç kaybı ve koma evresine girer” dedi. Kuduz hastalığı teşhisi Ülkemizde kuduz tanısının, Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı bazı Veteriner Kontrol Enstitüleri’nde yer alan sorumlu laboratuvarlarda “Deney Hayvanı İnokülasyon” testi ve “Floresan Antikor Tekniği” kullanılarak ve PCR gibi testlerle kontrolleri yapılarak konulduğunu açıklayan Akıncı, “Test için en çok tercih edilen, kuduz şüphesi olan hayvan veya insanın beyin omurilik sıvısı, salyası, ense saç kökü biyopsisi ve kan serumudur” açıklamasında bulundu. “Kuduz hastalığının özgün bir tedavisi yoktur” Kuduzun klinik bulguları geliştikten sonra özgün bir tedavisinin olmadığını bildiren Dr. Akıncı, “Riskli temaslarda aşı ve kuduz serumu ile profilaksi uygulanması çok önemlidir. Bulaştırma ihtimali olan bir hayvan tarafından ısırılma veya tırmalanma gibi virüs bulaşına sebep olan durumlarda ilk yapılması gereken yara bakımıdır. Uygun bir şekilde yapılan yara bakımı, kuduz virüsünü uzaklaştıran en önemli basamaktır ve en kısa zamanda yapılmalıdır. Yara yeri, zaman kaybetmeden bol, basınçlı su ve sıvı sabunla iyice yıkanmalıdır. Yıkama işleminden sonra alkol veya iyotlu antiseptiklerden biri kullanılmalıdır. Hatta yara bakımı, acile başvurmadan önce olay gerçekleştiği anda yapılmalıdır. Kanamalı bile olsa yara bol sıvı sabunla uzun uzun yıkanmalı ardından hortum gibi sıkılabilen bir aparatla basınçlı bir şekilde bol suyla durulanmalıdır. Bu süreçte başka kişiye veya kendinize suyun sıçramamasına dikkat edilmelidir. Bazı sağlık kuruluşlarında basınçlı su olmadığı için yıkama işlemi etkin yapılamayabilir ya da geç kalınmış olabilir. Bu yüzden hasta veya yakınları olay olmaz bu yıkama işlemini yapmalıdır. Yıkama işlemi çok etkilidir ancak tek başına koruyucu değildir. Yıkama sonrası zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır” şeklinde konuştu. Kuduz hastalığının önlenebilir bir hastalık olduğunun altını çizen Akıncı, “Ayrıca kuluçka süresi, belirsiz ve genellikle uzun olan bir enfeksiyondur. Bu sebeple en ideal olan acil müdahale olmakla birlikte aradan zaman da geçmiş olsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna danışılmalıdır” dedi. “Kuduz aşısı ve serumunun koruyuculuğu yüzde 100’dür” Hayvan ısırması sonrası yapılması gerekenler hakkında bilgiler veren Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Dilek Akıncı, “Isırılma, tırmalanma veya salya bulaşı gibi herhangi bir durumda öncelikle yara bakımı yapılmalı ardından en yakın acil servise başvurulmalıdır. Acil serviste, öncelikle yara muayenesi yapılır. Yara kategorize edilir ve yara derecesine göre antibiyotik profilaksisi, tetanoz ve kuduz profilaksileri açısından değerlendirilir. Uygun görülen aşı ve immunglobulinler (serumlar) hastaya uygulanır. Bir diğer önemli konu da bulaş olan hayvanın kuduz aşısı olup olmadığıdır. Hayvanın aşı kartı da mutlaka hekime gösterilmelidir. Mümkünse hayvan gözlem açısından bağlanmalı veya kapalı ortamda tutulmalıdır. Tüm bu aşamaların acil ve eksiksiz yapılması durumunda kuduz aşı ve serumunun koruyuculuğu yüzde 100’dür” şeklinde açıklamasını sonlandırdı.
27 Eylül 2024 Cuma - 12:22 Bakan Memişoğlu, üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı uyardı Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, ekim ve kasım aylarında üst solunum yolu enfeksiyonlarının arttığını hatırlatarak vatandaşları hijyen kurallarına uymaya davet etti. Çeşitli programlara katılmak üzere Yozgat’a gelen Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, ilk olarak Yozgat Valiliğini ziyaret ederek şeref defterini imzaladı. Ziyarette Vali Mehmet Ali Özkan’dan bilgi alan Bakan Memişoğlu, ziyaret sonrası basın mensuplarında açıklamalarda bulundu. Yozgat’a sağlık hizmetlerini değerlendirme ve daha iyi hizmet sunmak için geldiklerini belirten Bakan Memişoğlu, “Cumhurbaşkanımızın hayalim dediği şehir hastanelerimizin ilkini Yozgat’ta hizmete açmıştık. Sağlık hizmetleri anlamında Yozgat iyi yerlerde ve daha da iyi olması için çabalıyoruz. Özellikle üniversite hastanemiz ve sağlık hizmetleri sunan Şehir Hastanemiz ile beraber burada sağlığı değerlendiriyoruz. Türkiye sağlıkla ilgili biliyorsunuz her zaman ifade ediyorum dünyanın sayılı hizmeti iyi sunan ülkelerinden bir tanesi. Bunun yanında üretimini, teknolojisini ve bilgisini de üretmek için çaba harcıyoruz. Özellikle toplumumuza sağlığının kıymetini bilmesini hastalanmadan sağlığını ve bedenini korumasını öneriyoruz. Özellikle bağımlılıklardan, kilodan, yanlış beslenmeden ve hareketsizlikten uzak durmalarını tavsiye ediyoruz. Özellikle ekim ve kasım ayları üst solunum yolları enfeksiyonunun arttığı dönemler. Onun için hijyen kurallarına, kapalı alanlarda eğer hastalıklar varsa oradan uzak durmalarını veya hastalanmışlarsa kendilerini izole etmelerini öneriyoruz. Bunun yanında Türkiye sağlıkla ilgili özellikle şehir hastanelerini ve yapısının yeniden yapılanmasıyla iyi yerlere gidiyor. Bizler de bu konuda çaba harcıyoruz. Ben özellikle Yozgat’ın altyapısıyla, hizmetleriyle çok iyi yere geldiğini gördüm, bundan da memnuniyet duydum. Özellikle son 15-20 senedir Yozgat’ın gerçekten devlet yatırımı anlamında çok iyi işlere imza attığını ve bu konuda büyük bir gelişim içinde olduğunu görmekten de memnuniyet duydum. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. İnşallah bu birliktelikle Türkiye çok daha iyi yerlere gelecektir. Yozgat bunun bir örneği. Bu konuda bu başarıyı gösteren herkese de teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. Bakan Memişoğlu, valilik ziyareti sonrası Yozgat Şehir Hastanesi’ne, oradan da İl Sağlık Yöneticileri Toplantısına katıldı.
27 Eylül 2024 Cuma - 11:49 Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Açık: ’’Davranışsal iyileşme ile kalp hastalıkları kaynaklı erken ölümler önlenebilir’’ Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Yasemin Açık, 29 Eylül Dünya Kalp Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada kalp ve damar hastalıklarını kapsayan dolaşım sistemi hastalıklarının Türkiye’deki bir numaralı ölüm sebebi olduğuna dikkat çekti. Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) verilerine göre yılda yaklaşık 18 milyon kişiyle küresel ölümlerin yüzde 32’si kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle meydana geliyor. Türkiye’de de benzer bir tablo söz konusu. TÜİK’in 2023 yılı ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerinde dolaşım sistemi hastalıkları yüzde 33,4 ile ilk sırada yer aldı. Bu hastalık grubunun detaylarına bakıldığında da ölümlerin yüzde 42,4’ünün iskemik kalp hastalıkları, yüzde 24,1’inin diğer kalp hastalıkları, yüzde 18,6’sının ise serebrovasküler hastalıklar kaynaklı olduğu görülüyor. Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Yasemin Açık, 29 Eylül Dünya Kalp Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kalp ve damar hastalıklarının davranışsal faktörlerin iyileştirilmesiyle büyük ölçüde engellenebileceğini söyleyerek önerilerde bulundu. “Kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin yüzde 80’ini önlemek mümkün” Prof. Dr. Yasemin Açık, kalp hastalıklarına yol açan majör risk faktörlerinden yaş, cinsiyet, aile öyküsü gibi bazı faktörlerin değiştirilmesinin mümkün olmadığını vurguladı. Açık, özellikle ailede bu hastalıklara ilişkin bir hikaye varsa kontrollerin düzenli olarak yaptırılması gerektiğini, erken teşhis ve tedavinin hayati önem taşıdığını belirtti. Bu hastalıklarda en büyük majör risk faktörlerini davranışsal faktörlerin oluşturduğuna dikkat çeken Açık, “DSÖ’nün verilerine göre kardiyovasküler hastalık kaynaklı ölümlerin dörtte üçünden fazlası düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşiyor. Bu da aslında davranışsal faktörlerin hastalıktaki etkilerine işaret ediyor. Bu faktörlerin başında da obezite, sağlıksız beslenme, fiziksel hareketsizlik ve tütün kullanımı geliyor. Yüksek kan basıncı, yüksek kan şekeri, yüksek kan kolesterolü gibi risk faktörleri tespit edilip tedavi uygulandığı ve kişi sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazandığı takdirde erken yaşta ölümlerin önüne geçilebilir. İstatistiklere göre de kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin yüzde 80’ini önlemek mümkün” dedi. ’’Çevresel ve psikososyal faktörler kalp sağlığını olumsuz etkiliyor” Doktora tezini koroner kalp hastalığı risk faktörleri konusunda yaptığını anımsatan Prof. Dr. Açık, modern yaşamın getirdiği çevresel ve psikososyal faktörlerin de kalp sağlığını olumsuz etkilediğini vurguladı. Açık şöyle devam etti: ’’Hava kirliliği, düzensiz uyku, iş yükü ve sosyal çevreyle ilgili baskılar ile uzun süreli stres de kalp hastalıklarına zemin hazırlayan faktörler arasında yer alıyor. Bu nedenle sadece fiziksel sağlığımızı değil, zihinsel ve duygusal sağlığımızı da korumaya yönelik adımlar atmalı, daha dengeli bir yaşam sürdürmeliyiz.”
10 yıl sonra ateşsiz ve ağrısız uyandı
19 Ağustos 2024 Pazartesi - 10:14 10 yıl sonra ateşsiz ve ağrısız uyandı 10 yıldan beri tükürük bezi iltihabı hastalığı olan ve iltihap sebebiyle her sabah yüksek ateş şikayetiyle uyanan Tahsin Çiftçi, yıllarda sonra tükürük bezi iltihabından kurtuldu. Tahsin Çiftçi, “Artık ateş içerisinde değil, rahat bir şekilde uyanabiliyorum” dedi. İzmir’de yaşayan Tahsin Çiftçi, 10 yıldan beri boğazındaki ağrı ve basınç ile güne başlıyordu. Tükürük bezlerinde bulunan iltihaplar yüksek ateşe neden olunca Çiftçi, yeniden şifa aramaya başladı. Yaptığı araştırmalar sonucunda, İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Medical Point Hastanesi Kulak Burun Boğaz (KBB) Hastalıkları Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Ceyda Tarhan’la tanışan Çiftçi, 10. yılın sonunda ateşsiz ve ağrısız bir güne başlayabildi. Dr. Öğr. Üyesi Ceyda Tarhan, Tahsin Çiftçi’nin tükürük bezlerine doz doz kortizon enjekte etti. Birinci dozdan itibaren ağrısı azalan Çiftçi, 10 yılın sonunda sağlığına kavuştu. Dr. Öğr. Üyesi Ceyda Tarhan, “Tahsin Bey’in hastalığı aslında kronik bir tükürük bezi iltihabı. Kendisinin hiçbir şekilde nedeni olmadan tükürük bezi iltihapları vardı. 10 yıl boyunca da birçok kez ameliyat geçirmiş; ama bir türlü şifa bulamamış. Tahsin Bey’in hastalığı gibi literatürde çok fazla hasta yok. Koyulaşmış tükürük bezi mukozaları tükürük salgısı ile tıkanıyor ve bu tıkanıklık ağrı yapıyor. Bu da iltihabı tetikliyor, vücuda ateş yapıyor. Bana başvurduğunda, bunun standart bir tedavisinin olmadığını söyledim. Hiçbir nedeni olmayan tükürük bezi iltihabı tekrarlayan hastalara yapılan tedavileri araştırdım. Tükürük bezlerine katater yolu ile kortizon enjeksiyonu yaptık. Kendisi ilk dozdan sonra rahatladığını ifade etti” dedi. Sağlığına kavuştuğu için mutluluğunu dile getiren Tahsin Çiftçi de, “Sabahları özellikle tükürük bezlerimde sağda ve solda basınç hissediyordum. Ateş yapıyordu. Ciddi anlamda rahatsızlık içerisinde uyanıyordum. 10 boyunca doktorlar ilaç verip gönderdiler. Yorgun uyanıyordum, daha sonra hep ateş problemi ile karşılaşıyordum. Ateşimin yükselmesi yaşam kalitemi düşürüyordu. Her gün bu şekilde uyanmak benim yaşam kalitemi düşürüyordu. Ceyda Hanım’ın uyguladığı tedavi sonrası sorunlarım kalmadı. Birinci dozdan itibaren büyük bir rahatlama hissettim” diye konuştu.
İzmir’e ‘psikolojik’ destek
19 Ağustos 2024 Pazartesi - 09:55 İzmir’e ‘psikolojik’ destek Psikolojik desteğe ihtiyaç duyan kişilere en uygun şartlarda hizmet vermek amacıyla İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) tarafından açılan Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (PUAM), 5’inci yılını doldurdu. Kaygı bozuklukları, ilişkisel sorunlar ve depresyon gibi birçok konuda İzmirlilere psikoterapi sağlayan merkezden şimdiye kadar 780 kişi yararlanırken, toplamda 6 bin 207 seans gerçekleştirildi. İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (PUAM)’nin 5. kuruluş yıl dönümü için kutlama töreni düzenlendi. Programa; İEÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu, önceki dönem rektörü Prof. Dr. Murat Aşkar, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aslı Ceylan Öner, PUAM Müdürü Dr. Yasemin Meral Öğütçü, PUAM Danışma Kurulu Üyesi Uzman Psikolog Ayşe Özgener, akademisyenler, öğrenciler, mezunlar ve davetlilerin katılımıyla gerçekleşti. Program, kokteyl ve PUAM hakkında yapılan bilgilendirmeyle devam etti. Törende konuşan Rektör Abacıoğlu, PUAM’ın eğitim, bilgi üretimi ve toplumsal katkı açısından özel bir örnek oluşturduğunu ifade etti. Prof. Dr. Abacıoğlu, “Dünya Sağlık Örgütü sağlığı; biyolojik, psikolojik ve sosyal iyilik hali olarak tanımlıyor. Son yıllarda psikolojik iyilik halinin tüm sağlığı ne denli etkilediğine yönelik kanıtlar giderek artıyor. Klinik psikologların, toplumun ruh sağlığının korunması ve iyileştirilmesinde çok önemli bir yere sahip olduğu tartışmasız bir gerçek. 5 yıl önce PUAM, klinik psikoloji öğrencilerimizin üst düzeyde mesleki becerilere sahip klinisyenler olarak yetişebilmeleri için gerekli gözlem ve uygulamaların yapılacağı bir merkez olarak kuruldu. Bu doğrultuda öğrencilerimiz, değerli hocalarımızın gözetiminde, danışanlara psikolojik destek sağlayarak hem eğitim alıyor hem de kişilerin sürdürülebilir psikolojik iyilik halini kazanmasına yardımcı oluyor” dedi. PUAM’ın çeşitli araştırmalar yoluyla bilgi üretimine de büyük katkı sağladığını vurgulayan Prof. Dr. Abacıoğlu, “Üniversitelerin 3 temel görevi olan eğitim, bilgi üretimi ve toplumsal katkı açılarından PUAM’ın çok özel bir örnek oluşturduğunu söylemeliyim. PUAM’ı daha da yukarıya taşıyacak akademik kapasiteye ve yönetsel iradeye sahibiz. Bunu bir söz olarak alabilirsiniz” ifadelerini kullandı. PUAM Müdürü ve İEÜ Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Yasemin Meral Öğütçü de, kısa sürede birçok başarılı çalışmaya imza attıklarını söyleyerek, “İnsanların erişilebilir psikolojik hizmetlere ulaşabilmesi, temel bir hak ve ihtiyaçtır. Tıpkı beden sağlığı gibi ruh sağlığı da aynı derecede önemli. Bu noktada merkezimiz, toplumsal katkı yönünden büyük bir öneme sahip. PUAM, bir yandan psikolojik sorunlar yaşayan bireylere destek sunarken, diğer yandan nitelikli ve etik ilkelere bağlı klinik psikologlar yetiştirme misyonunu başarıyla sürdürüyor. 5 yıl içinde, yüzlerce danışana erişilebilir psikoterapi hizmeti sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz; ayrıca, klinik psikoloji yüksek lisans öğrencilerimize deneyimli süpervizörlerimizin rehberliğinde nitelikli eğitim imkanı sunmanın ve onlarca öğrencimizi başarıyla mezun etmenin gururunu taşıyoruz” diye konuştu.
Uzmandan önemli uyarı: Denizde ve havuzda yüzdükten sonra temiz suyla duş sağlık için önem arz ediyor
19 Ağustos 2024 Pazartesi - 09:29 Uzmandan önemli uyarı: Denizde ve havuzda yüzdükten sonra temiz suyla duş sağlık için önem arz ediyor Hatay’ın İskenderun ilçesinde görevli Doç. Dr. Doktor Akın Çam, yaz aylarında sıklıkla görülen ishal vakalarına karşı vatandaşların hijyen kurallarına dikkat etmesi gerektiğini söyledi. Yaz ayının gelmesiyle toplumda sıklıkla görülmeye başlanan ishal vakaları vatandaşların sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. İskenderun ilçesinde özel bir hastanede görevli İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Akın Çam, ishal vakalarına karşı vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu. El hijyenine ve gıda tüketiminde hijyene önem verilmesi gerektiğini belirten uzman doktor, denizde ve havuzda yüzdükten sonra temiz su ile duş almanın önemine dikkat çekti. İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Akın Çam, yaz aylarında sıklıkla yaşanan ishal vakalarına karşı alınması gereken önlemlerden bahsederek, “Yaz döneminde bizim çok karşılaştığımız sorunlardan biri ishaller. Tabii önemli nedeni de yaz döneminde, yaz sıcakları buna yol açan mikropların çoğalması için uygun bir ortam oluşturuyor. Bu yüzden yaz döneminde ishal vakalarıyla çok sık karşılaşıyoruz. İshal vakalarına önlem olarak şunlar yapılabilir; önemli sorun su ve gıda hijyeninden kaynaklanan problemlerden oluşuyor. Özellikle seyahatlerde yeme, içme konusunda hijyenden temizliğinden emin olmadığımız ürünleri tüketmememizde fayda var. Evde ya da dışarıda bir şey yediğimiz zaman yine aynı şekilde taze sebze ve meyvelerin hijyeninden temizliğinden emin olmamız gerekiyor. Bekletilmiş gıdalardan, bekletilmiş yemeklerden tüketmemiz özellikle tekrar ısıtılmış yemekler önemli bir sorun buna da dikkat etmemiz gerekiyor. Temizliğinden ve hijyeninden emin olmadığımız suları tüketmememiz daha çok kapalı su kullanmamızda fayda var. Ayrıca yaz döneminde girdiğimiz havuzlar ve denizlerde de temizliğinden emin değilsek mümkünse girmememiz de fayda var. Yani şöyle denizde ve havuzda yüzdükten sonra temiz güzel bir duş almak gerekir ama şikayetler semptomlar başladığı zaman, erken dönemde hastaneye başvurup bir medikal yardım almakta fayda var diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Kurkumin ve piperin ile beyninizi koruyun
19 Ağustos 2024 Pazartesi - 09:12 Kurkumin ve piperin ile beyninizi koruyun Medipol Üniversite Hastanesi’nden Diyetisyen Beyza Tağraf, son günlerde popüler hale gelen kurkumin ve piperinin nörolojik hastalıklarla ilişkisini açıkladı. Diyetisyen Tağraf konuyla ilgili, “Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, kurkumin ve piperinin nörodejeneratif dediğimiz insan beynindeki nöronları etkileyen bir dizi hastalıkların tedavisinde umut vaat eden doğal bileşikler olabileceğini ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı. Kurkumin zencefil kökünden elde edilirken yapılan araştırmalarda piperinin ise karabiberde doğal olarak bulunduğu ortaya çıktı. Beyinle ilgili çalışmalar toplumun dikkatini her zaman çekerken son yıllarda özellikle kurkumin ve piperinin beyin sağlığı üzerindeki olumlu etkileri insanlarda büyük merak uyandırıyor. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Hafıza Merkezi Diyetisyeni Beyza Tağraf, kurkumin ve piperinin beyin sağlığı üzerinde büyük faydaları olduğunu ifade etti. Diyetisyen Tağraf, kurkuminin özellikle Alzheimer hastalığında beta-amiloid plak birikiminin azalttığını ve bu sayede sinir hücrelerini koruma potansiyeli olduğunu ifade ederken, piperinin ise hem sinir hücrelerine iyi geldiğini hem de kurkuminin sindirimini kolaylaştırdığını belirtti. Kurkumin: Beyin sağlığında umut veren bileşik Kurkuminin zencefilden elde edildiğini belirten Tağraf, “Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, kurkumin ve piperinin nörodejeneratif dediğimiz insan beynindeki nöronları etkileyen bir dizi hastalıkların tedavisinde umut vaat eden doğal bileşikler olabileceğini ortaya koymaktadır. Kurkumin, zencefilden elde edilen bir polifenol olup antienflamatuar, antioksidan ve nöroprotektif özellikleri ile bilinmektedir. Özellikle Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıklarda, beyindeki beta-amiloid plakların birikmesi ve nöronal inflamasyonun artması önemli rol oynamaktadır. Yapılan son araştırmalar, kurkuminin bu süreçleri etkileyebileceğini incelemektedir. Kurkuminin antioksidan özellikleri sayesinde, beyindeki oksidatif stresi azaltarak sinir hücrelerini koruma potansiyeline sahip olduğu düşünülmektedir” diye konuştu. Karabiberde doğal olarak bulunuyor Piperinin ise karabiberde doğal olarak bulunduğuna dikkati çeken Diyetisyen Tağraf, şöyle devam etti: “Piperinin sinir hücrelerinde antienflamatuar etkiler gösterdiği ve nörodejeneratif süreçlerin ilerlemesini yavaşlatabileceği bilinmektedir. Piperinin nöronal inflamasyonu azalttığını ve bu sayede sinir hücrelerinin sağlığını koruma potansiyeline sahip olduğu düşünülmektedir. Bütün bunlara ek olarak, kurkumin vücut tarafından emilmesi zor bir maddedir. Piperin varlığında daha iyi emildiği kanıtlanmıştır. Dolayısıyla piperin ile birlikte tüketimi en etkili yoldur.” Uzman desteği şart Kurkumin ve piperinin faydaları olduğu kadar yan etkilerinden korunmak için uzman desteğine ihtiyaç olduğunu dile getiren Diyetisyen Tağraf, “Her ne kadar önemli bulgular elde edilmiş olsa da kurkumin ve piperinin etkin dozları, uzun vadeli etkileri ve olası yan etkileri hakkında uzman desteği şarttır. Sonuç olarak, kurkumin ve piperin gibi doğal bileşiklerin nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde potansiyel olarak yeni bir yaklaşım sunabileceği düşünülmektedir” dedi.
Uzmanı uyardı: “Güneş çarpması olan çocuğunuza sakın soğuk duş yaptırmayın”
18 Ağustos 2024 Pazar - 17:17 Uzmanı uyardı: “Güneş çarpması olan çocuğunuza sakın soğuk duş yaptırmayın” Pediatrist Aysel Açıkgözoğlu, güneş (sıcak) çarpması açısından özellikle 5 yaş altı çocuk ve bebeklerin daha yüksek risk altında olduğunu söyledi. Aşırı sıcakların sürdüğünü, bu yüzünden ebeveynlerin hem dikkatli hem de muhtemel bir güneş çarpmasında doğru ilk yardım uygulamalarını bilmeleri gerektiğini belirten Uzm. Dr. Açıkgözoğlu, “Sıcak çarpması olan çocukta ilk yapılması gereken vücut ısısının düşürülmesidir. Ancak bunun için soğuk suya daldırma yöntemini titremeye ve ajitasyona neden olduğu için mecbur kalmadıkça tavsiye etmiyoruz” dedi. Bebek ve çocuklar risk grubunda Doktorlar özellikle güneşin en dik geldiği 11.00-15.00 saatleri arasında güneşe çıkılmaması, dikkatli olunması uyarılarını sürekli tekrarlarken, Acıbadem Kent Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Aysel Açıkgözoğlu, güneş çarpması vakalarında artış olduğunu ifade etti. Sıcak çarpmasının uzun süreli yüksek sıcaklık veya güneş ışınlarına maruz kalındığında en hassas grupta olan bebek-çocuk ve yaşlılar ile kronik rahatsızlıkları olanları etkilediğini hatırlatan Uzm. Dr. Açıkgözoğlu, şöyle konuştu: “Güneş sadece sıcağıyla değil ışınıyla da çarpıyor. Ölüme varan ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Sıcak aşırı terlemeye, aşırı terleme sıvı ve tuz kaybına, bu da kan basıncının düşmesine neden oluyor. Güneş ışınlarına direkt maruz kalındığında sıcak çarpmasına bir de ışınların olumsuz etkisi ekleniyor. Güneş çarpması dediğimiz bu durumda ultraviyole ışınları beyindeki termoregülasyon (beden ısısı ayarlama merkezi) merkezini etkileyip bozabiliyor. Sıcak karşısında terlemeyi ve buharlaştırmayı artırarak vücut ısısının düşmesini sağlayan bu merkez çocuk da yetişkin de olsa işlevini yapamaz hale geliyor ve vücut soğutulamıyor. Güneş (sıcak) çarpması dediğimiz tablo ortaya çıkıyor. Bu tabloda; vücut ateşi yükselir, terlemede değişiklikler gözlenir. Ciltte kuruluk, kızarıklık oluşur, kusma bulantı görülür. Nabız yükselir, halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi, sersemlik hali olur. Nefes alma değişir. Zihin karışıklığı, bayılma diğer önemli belirtilerdir. Uzun süredir devam eden aşırı sıcaklardan her yaş grubu az ya da çok etkileniyor. Ancak sıcak çarpması açısından özellikle 5 yaş altı çocuk ve bebekler daha fazla risk altındadır. Bu belirtiler konusunda anne babalar dikkkatli olmalı, benzer belirtiler gördüklerinde doğru ilk yardımı uygulamalıdır.” sıcak çarpmasında ilk yardım “Sıcak çarpması olan çocukta ilk yapılması gereken vücut ısısının düşürülmesidir” diyen Uzm. Dr. Açıkgözoğlu şu uyarı ve önerilerde bulundu: “Bebek ya da çocuğun ateşini düşürmek için soğuk duş yaptırma yöntemini titremeye ve ajitasyona neden olduğu için mecbur kalmadıkça tavsiye etmiyoruz. Öncelikle klima ve fanlarla oda ısısı düşürülmeye çalışılıp, bebeğin ve çocuğun kıyafetleri çıkarılmalı. Ilık su ile ıslatılmış bezler ile koltuk altlarına kasıklara ve alına uygulama yapılmalı, ılık su püskürtülmeli. Çocuğun şuuru açık, kendinde ise su veya varsa tuzlu ayran içirilebilir. Bilinci kapalı bir çocuğa ağızdan sıvı verilmemelidir. Eğer bilinci kapalı ise en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması gerekmektedir.” Öte yandan Uzm. Dr. Açıkgözoğlu güneş çarpmasına karşı alınacak önlemleri de hatırlattı. Güneş çarpmasına karşı genel kuralların yetişkinler için de benzer olduğunu belirten Açıkgözoğlu, şunları söyledi: “Bebek ve çocukların D vitamini sentezi için sabah 10’dan önce çıplak tenle güneşlenmesi sağlanabilir. 11.00-16.00 saatleri arasının riskli olduğu unutulmamalı. Dışarı çıkıldığında gölge yerler tercih edilmeli, şapka kullanılmalı. Giysiler pamuklu, ince, açık renkli olmalı. Yeterli sıvı tüketimi sağlanmalı, gün içinde imkanlar ölçüsünde ılık duş almaları sağlanmalı. Küçük çocuklarda sıcak çarpması ve ısıya bağlı ölümler, anne babaların eğitimi ile önlenebilir.” Yazın kapalı arabaların içinin hayati risk oluşturacak kadar ısındığını hatırlatan Dr. Açıkgözoğlu “Küçük çocukların kapalı arabada yalnız bırakılmasının riskinin bilinmesi gerekir. Camlar çatlamış veya araba gölgede olsa bile, sıcak havalarda bir kişiyi park edilmiş bir arabada bırakmak güvenli değildir. Arabanız park edildiğinde, bir çocuğun içeri girmesini önlemek için kilitli tutun” diye konuştu.
Yoğun bakım genişletiyor, kalp merkezi hazırlanıyor
18 Ağustos 2024 Pazar - 14:52 Yoğun bakım genişletiyor, kalp merkezi hazırlanıyor Atatürk Devlet Hastanesi’nde palyatif ve yoğun bakım yatak sayısının artırılması amacıyla yoğun bakım servisi genişletiliyor. Ayrıca kalp merkezinin altyapısının hazırlıkları da devam ediyor. Düzce’de sağlık hizmetleri hız kesmeden devam ediyor. Bu çerçevede, Atatürk Devlet Hastanesi’nde servis ve bölümlerin genişletilmesi çalışmaları da sürüyor. Daha önce birçok servisin eklendiği veya genişletildiği Düzce Atatürk Devlet Hastanesi’nde şimdi de palyatif ve yoğun bakım yatak sayısını artırmaya yönelik fiziki genişletme çalışmaları yapılıyor. Yeniden düzenlenen yoğun bakım servisinde çalışmaları tamamlandığında yatak sayısı artırılmış olacak. Ayrıca hastanede yakın zamanda hizmete girecek olan kalp merkezi için altyapı çalışmaları hızla devam ediyor. AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, sosyal medya hesabından Düzce Atatürk Devlet Hastanesi’nde yapılan çalışmaları paylaşarak, İl Sağlık Müdürü Yasin Yılmaz’a Düzceliler adına teşekkür etti. Ayşe Keşir paylaşımında şu ifadelere yer verdi: "Daha iyi ve kapsamlı sağlık hizmeti sunmak için durmadan çalışıyoruz. Atatürk Devlet Hastanesi’nde genişletme ve yenileme çalışmalarımız sürüyor. Palyatif ve yoğun bakım yatak sayısını artırıyor, hizmete sunacağımız kalp merkezinin altyapısını hazırlıyoruz. İnşaat çalışmalarında emek verenlere ve Düzce Sağlık Müdürlüğü’ne, hemşehrilerimiz adına teşekkür ediyorum"
Oğuzeli’nde sağlıkta büyük başarı
18 Ağustos 2024 Pazar - 12:25 Oğuzeli’nde sağlıkta büyük başarı Deprem sonrası 284 çelik konstrüksiyon üzerine kurulan ve 9 şiddetine kadar dayanıklı olan Yeni Oğuzeli Devlet Hastanesi tamamlanarak hizmete girdi. Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremlerden hasar alan Oğuzeli Devlet Hastanesi, Başhekimi Dr. Ögr. Sedat Özdemir’in azmi ve çabaları sonucu 12 bin 114 metrekare kapalı alana 284 demir konstrüksiyon üzerine 7 ay gibi kısa bir sürede tekrar inşa edildi. 9 şiddetindeki depreme dahi dayanıklı hale getirilen hastane Türkiye’nin yaşadığı asrın felaketinin ardından Oğuzeli ilçesinde sağlık hizmetleri kesintisiz hizmet vermeyi hedefliyor. Depremin hemen sonrasında hastane ekibi, hızla harekete geçerek ilçede bulunan bir okulda sağlık hizmeti vermeye başladı. Bu süreçte, Japon sağlık ekiplerinin de yardımlarıyla okul bahçesinde kurulan çadırlarla acil sağlık hizmeti sağlandı. Geçici olarak verilen bu hizmetlerin ardından, eski hastane arazisine NATO tarafından kurulan konteyner hastane ile bölgedeki sağlık hizmetlerine devam etti. Ancak hastane inşaatının başlamasıyla birlikte NATO konteyner hastanesi boşaltılarak, sağlık hizmetleri Şehit Halil Ejder Polat Kışlası’na taşındı. Yaklaşık bir yıl da bu alanda hizmet veren Oğuzeli Devlet Hastanesi, yeni yapılan alana geçerek hasta kabulüne başladı. Yeni Oğuzeli Devlet Hastanesi, 19 poliklinik, 24 acil servis müşahede alanı, 68 yatak kapasitesi, 12 erişkin yoğun bakım, 4 yenidoğan yoğun bakım, 6 palyatif bakım yatağı, 5 yataklı diyaliz merkezi ve 3 ameliyathanesiyle ilçeye hizmet sunmaya başladı. Hastane yapısında kullanılan 284 foley kazık ile binanın sağlamlığı ön planda tutularak depreme karşı dayanıklı bir yapı inşa edildi. “9 şiddetindeki depreme kadar dayanıklı” Hastane hakkında bilgi veren Oğuzeli Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Öğr. Sedat Özdemir, hastanenin 9 şiddetindeki depreme kadar dayanıklı inşa edildiğini söyledi. Dr. Öğr. Özdemir, “Hastanemiz deprem sonrası 7-8 ay gibi kısa bir sürede 284 çelik konstrüksiyon üzerine inşa edildi. Bizim firmadan ve yetkililerden aldığımız bilgilere göre hastanemiz 9 şiddetindeki depreme kadar dayanıklı. Şuan hizmete başladık. Toplamda 90 yatağımız var. Bunların 68’i hasta yatağı geri kalanı ise yoğun bakım ve palyatif servislere ait. Bununla beraber 3 tane ameliyathane ve 6 tane diyaliz ünitesi mevcut. Ayrıca vatandaşlarımızın sağlık hizmeti için 19 tane de poliklinik hizmetimiz mevcut. Burada Oğuzelili hemşerilerimize çok güzel hizmet vermek için varız” dedi. “İlk etapta aylık yaklaşık 30 bin kişilik hasta kapasitesi mevcut” Oğuzeli Devlet Hastanesi’nin Oğuzeli ilçesi için büyük önem taşıdığını söyleyen ve ilk etapta 30 bin kişilik hasta kapasitesinin olduğunu aktaran Başhekim Dr. Öğr. Sedat Özdemir, “Oğuzeli merkez bir ilçe. Oğuzelili vatandaşlar uzun zamandır böyle bir hastaneyi bekliyordu. Şuan için Oğuzeli’nin büyük ihtiyacını karşılayabilecek bir kapasiteye sahip. İnşallah en kısa zamanda tam kapasiteyle aktive olduğumuzda Oğuzeli’nin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek kapasitede olacağız. Şu anda ilk etapta aylık yaklaşık 30 bin kişilik hasta kapasitesi mevcut. İlerleyen zamanlarda bu sayıyı da arttıracağız. Biz güzel hizmetler vermek için halkımızı bekliyoruz. Biz de hem merkez Oğuzeli ilçemizden hem de diğer ilçelerimizden de hastalarımız gelecektir. Biz tüm Gaziantep halkı ve çevre illere de hizmet vermek istiyoruz” diye konuştu. Oğuzeli Devlet Hastanesi, yenilenen yüzüyle ilçede ve çevresinde önemli bir sağlık merkezi haline gelerek, bölge halkına yüksek standartlarda sağlık hizmeti sunmaya devam edecek. Başhekim Dr. Öğr. Sedat Özdemir’in bu başarı hikayesi ise bölgenin yeniden ayağa kalkması ve toplumsal dayanışmanın en güzel örneklerinden biri oldu.
İl Sağlık Müdürü Dr. Sarıkaya: “Mide gribi mevsimsel gripten farklı bir hastalıktır”
18 Ağustos 2024 Pazar - 11:41 İl Sağlık Müdürü Dr. Sarıkaya: “Mide gribi mevsimsel gripten farklı bir hastalıktır” Mide gribi ile ilgili önemli bilgilendirmelerde bulunan Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, “Her ne kadar ‘grip’ terimi kullanılsa da mide gribi, influenza virüsünden kaynaklanan mevsimsel gripten farklı bir hastalıktır” dedi. Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, mide gribi ile ilgili önemli bilgilendirmelerde bulundu. Mide gribinin kontamine su, yiyecek veya enfekte kişilerle temas yoluyla bulaştığını belirten Dr. Sarıkaya, bu hastalığın mevsimsel gripten farklı olduğuna dikkat çekti. Dr. Sarıkaya, mide gribine genellikle norovirüs ve rotavirüs gibi virüslerin yol açtığını ifade ederek, hastalığın çoğu zaman kendi kendine iyileşebileceğini belirtti. Ancak özellikle dehidrasyon (vücudun aşırı su kaybetmesi) riski taşıyan bireylerde tıbbi müdahalenin gerekli olabileceğini vurguladı. Mide gribinin nedenleri ve bulaşma yolları Mide gribinin mevsimsel gripten farklı olduğunu kaydeden Dr. Sarıkaya, “Mide gribine en sık neden olan virüsler arasında norovirüs ve rotavirüs bulunur. Hastalık, kontamine su, yiyecek veya enfekte kişilerle temas yoluyla bulaşır. Enfeksiyon, mide ve bağırsaklarda inflamasyona yol açarak sindirim sistemi belirtilerine neden olur. Her ne kadar ’grip’ terimi kullanılsa da mide gribi, influenza virüsünden kaynaklanan mevsimsel gripten farklıdır” dedi. Mide gribinin önlenmesi hakkında bilgiler veren Dr. Sarıkaya, “Mide gribi çoğu zaman kendi kendine iyileşir ve birkaç gün içinde belirtiler hafifler. Ancak bazı durumlarda, özellikle dehidrasyon riski taşıyan bireylerde tıbbi müdahale gereklidir. Hijyen standartlarının yükseltilmesi, salgınların önlenmesinde önemli bir rol oynar. Eller sık sık yıkanmalı, özellikle tuvalete gitmeden önce ve sonra, yemek hazırlama ve yeme öncesinde eller temizlenmelidir. Norovirüs enfeksiyonu geçiren bir kişinin bulunduğu ortamlarda temizlik ve dezenfeksiyon titizlikle yapılmalıdır” diye konuştu.