KÜLTÜR SANAT
17 Kasım 2024 Pazar - 10:49 Müzenin en yaşlı üyesi: 140 yıllık zarf makinesi hala çalışıyor Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayi kuruluşlarından SEKA Kağıt Fabrikası’nın 140 yıllık zarf makinesi adeta zamana meydan okuyor. Temeli 1934 yılında atılan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayi kuruluşlarından biri olan SEKA Kağıt Fabrikası, restore edilmesinin ardından 2016 yılında müze olarak hizmete açıldı. Kağıt üretim sürecinde kullanılan makine ve teçhizatların sergilendiği müzede, 1884 yılında Almanya’da üretilen tarihi zarf üretim makinesi dikkat çekiyor. Matbaa bölümünde sergilenen bu özel makine, tek mil üzerinden aldığı güçle tüm parçalarını çalıştırıyor. Özellikle zarf üretimi ve katlama işlemleri için kullanılan bu makine, farklı boyut ve türde zarfları kesip katlıyor, yapıştırıyor ve baskı yapabiliyor. 140 yaşındaki makine, bu özellikleriyle dönemin mühendislik dehasını yansıtıyor. SEKA Kağıt Fabrikası’nda uzun yıllar görev yapan ve fabrikanın müze haline dönüşümüne katkı sunan emekli işçi Şaban Günay, makinenin hikayesini ve fabrikanın o dönemdeki üretim sürecini anlattı. 1972’de SEKA bünyesinde kurulan çıraklık okulunda eğitim aldığını belirten Günay, 1975’da işçi olarak çalışmaya başladığını ifade ederek, "Emekli olana kadar matbaanın her bölümünde çalıştım ve en son usta başı olarak görev yaptım. Zamanla fabrikanın bölümleri kısım kısım kapandı" dedi. "Bazı makineler hala çalışıyor" Müzenin kuruluş sürecinde de görev aldığını belirten Günay, "Seka Kağıt Müzesi yetkilileri talepte bulunduğunda her zaman yardıma geliyoruz. Makinelerin bakımlarını yapıyoruz. Müzede bulunan 3-4 makine hala çalışır durumda. Ben makinelerin özelliklerini biliyorum. Bakımlarını yaparak, daha iyi bir sergi sağlıyoruz" diye konuştu. 140 yıllık Şaban Günay, müzedeki eserler arasında dikkat çekici özelliğe sahip zarf makinesinin 1884 yılında üretildiği bilgisini vererek, "Almanya’da üretildi. Biz çalışırken bazı müzelerden talip olanlar oldu. Fabrikanın zarf ihtiyacını karşıladığı için veremedik ama kendi müzemize nasipmiş. El birliğiyle kurduğumuz Seka Kağıt Müzesinde sergileniyor. Makinenin en büyük özelliği üzerinde görmüş olduğunuz tüm hareketleri tek milden alması. Tüm gücünü altında bulunan milden alıyor" şeklinde konuştu. "Müzede hatıralar yaşatılıyor" Müzede sadece SEKA Kağıt Fabrikası’nda kullanılan makine ve teçhizatların sergilenmediğini, aynı zamanda emek veren işçilerin hatıralarının yaşatıldığına dikkat çeken Şaban Günay, "Emekli olan arkadaşlarımın hatıralarının yaşatılması, onların çocuklarının, aile üyelerinin hazırladığımız müzeye gelmeler, tanık olmaları, hatıraları yaşatmaları çok güzel. Zaten bu çalışmalar onlar için yapıldı. İhmal etmesinler, müzemizi ziyaret etsinler" ifadelerini kullandı. "Davetiyeyi bastım ve ihtar cezası aldım" Günay, çalıştığı yıllarda unutamadığı bir hatırasını da paylaşarak, "Yıllar önce fabrikada çalışan arkadaşlarımızın düğün davetiyeleri zarf makinesinde basılırdı. Aslında davetiye basmak yasaktı. Fakat amirlerden davetiye basan oluyordu. Fabrikada çalışan bir arkadaşımız yanımıza gelmişti, davetiye bastırmak istedi. Yasak diye geri göndermiştik. Arkasından uzun süre baktım ve ’Ben bu arkadaşımızın davetiyesini basacağım’ dedim. Davetiyesini aldım ve bastım. Yakalandık tabii. O yüzden ihtar cezası almıştım. Bu da güzel bir hatıra olarak kaldı" dedi. "Babam 30 yıl burada çalıştı" Ailesiyle birlikte müzeyi ziyaret eden Halil Şenel ise "İstanbul Tuzla’da yaşıyorum. Babam bu fabrikada 30 yıl çalıştı. Bizde müzeyi ziyaret etmek istedik. Nasıl çalışmalar, neler yapmışlar hepsini görmüş olduk" diye konuştu.
17 Kasım 2024 Pazar - 10:34 Müzenin en yaşlı üyesi: 140 yıllık zarf makinesi hala çalışıyor Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayi kuruluşlarından SEKA Kağıt Fabrikası’nın 140 yıllık zarf makinesi adeta zamana meydan okuyor. Temeli 1934 yılında atılan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayi kuruluşlarından biri olan SEKA Kağıt Fabrikası, restore edilmesinin ardından 2016 yılında müze olarak hizmete açıldı. Kağıt üretim sürecinde kullanılan makine ve teçhizatların sergilendiği müzede, 1884 yılında Almanya’da üretilen tarihi zarf üretim makinesi dikkat çekiyor. Matbaa bölümünde sergilenen bu özel makine, tek mil üzerinden aldığı güçle tüm parçalarını çalıştırıyor. Özellikle zarf üretimi ve katlama işlemleri için kullanılan bu makine, farklı boyut ve türde zarfları kesip katlıyor, yapıştırıyor ve baskı yapabiliyor. 140 yaşındaki makine, bu özellikleriyle dönemin mühendislik dehasını yansıtıyor. SEKA Kağıt Fabrikası’nda uzun yıllar görev yapan ve fabrikanın müze haline dönüşümüne katkı sunan emekli işçi Şaban Günay, makinenin hikayesini ve fabrikanın o dönemdeki üretim sürecini anlattı. 1972’de SEKA bünyesinde kurulan çıraklık okulunda eğitim aldığını belirten Günay, 1975’da işçi olarak çalışmaya başladığını ifade ederek, "Emekli olana kadar matbaanın her bölümünde çalıştım ve en son usta başı olarak görev yaptım. Zamanla fabrikanın bölümleri kısım kısım kapandı" dedi. "Bazı makineler hala çalışıyor" Müzenin kuruluş sürecinde de görev aldığını belirten Günay, "Seka Kağıt Müzesi yetkilileri talepte bulunduğunda her zaman yardıma geliyoruz. Makinelerin bakımlarını yapıyoruz. Müzede bulunan 3-4 makine hala çalışır durumda. Ben makinelerin özelliklerini biliyorum. Bakımlarını yaparak, daha iyi bir sergi sağlıyoruz" diye konuştu. 140 yıllık Şaban Günay, müzedeki eserler arasında dikkat çekici özelliğe sahip zarf makinesinin 1884 yılında üretildiği bilgisini vererek, "Almanya’da üretildi. Biz çalışırken bazı müzelerden talip olanlar oldu. Fabrikanın zarf ihtiyacını karşıladığı için veremedik ama kendi müzemize nasipmiş. El birliğiyle kurduğumuz Seka Kağıt Müzesinde sergileniyor. Makinenin en büyük özelliği üzerinde görmüş olduğunuz tüm hareketleri tek milden alması. Tüm gücünü altında bulunan milden alıyor" şeklinde konuştu. "Müzede hatıralar yaşatılıyor" Müzede sadece SEKA Kağıt Fabrikası’nda kullanılan makine ve teçhizatların sergilenmediğini, aynı zamanda emek veren işçilerin hatıralarının yaşatıldığına dikkat çeken Şaban Günay, "Emekli olan arkadaşlarımın hatıralarının yaşatılması, onların çocuklarının, aile üyelerinin hazırladığımız müzeye gelmeler, tanık olmaları, hatıraları yaşatmaları çok güzel. Zaten bu çalışmalar onlar için yapıldı. İhmal etmesinler, müzemizi ziyaret etsinler" ifadelerini kullandı. "Davetiyeyi bastım ve ihtar cezası aldım" Günay, çalıştığı yıllarda unutamadığı bir hatırasını da paylaşarak, "Yıllar önce fabrikada çalışan arkadaşlarımızın düğün davetiyeleri zarf makinesinde basılırdı. Aslında davetiye basmak yasaktı. Fakat amirlerden davetiye basan oluyordu. Fabrikada çalışan bir arkadaşımız yanımıza gelmişti, davetiye bastırmak istedi. Yasak diye geri göndermiştik. Arkasından uzun süre baktım ve ’Ben bu arkadaşımızın davetiyesini basacağım’ dedim. Davetiyesini aldım ve bastım. Yakalandık tabii. O yüzden ihtar cezası almıştım. Bu da güzel bir hatıra olarak kaldı" dedi. "Babam 30 yıl burada çalıştı" Ailesiyle birlikte müzeyi ziyaret eden Halil Şenel ise "İstanbul Tuzla’da yaşıyorum. Babam bu fabrikada 30 yıl çalıştı. Bizde müzeyi ziyaret etmek istedik. Nasıl çalışmalar, neler yapmışlar hepsini görmüş olduk" diye konuştu.
Üniversiteli öğrenciler Sakarya’nın tarihinde yolculuğa çıktı
01 Kasım 2024 Cuma - 13:42 Üniversiteli öğrenciler Sakarya’nın tarihinde yolculuğa çıktı Sakarya Büyükşehir Belediyesi, gezi programları çerçevesinde SUBÜ Turizm Fakültesi öğrencilerini Sapanca, Geyve, Pamukva’da Alifuatpaşa Müzesi, II. Bayezid Köprüsü, Kuvayı Milliye Müzesi gibi noktalarda şehrin tarihi derinliğine doğru yolculuğa çıkardı. Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından öğrencilere yönelik düzenlenen gezi programları tüm hızıyla devam ediyor. Son olarak Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Turizm Fakültesi öğrencileri, programın misafiri oldu. Gençler Büyükşehirle Sakarya’nın doğal güzellikleri başta olmak üzere tarihi, kültürel ve sosyal dokusunu tanıdı, unutulmaz bir yolculuğa çıktı. Yoğun bir katılımla gerçekleştirilen programda öğrencilerin ilk durağı İl Ormanı Tabiat Parkı oldu. Burada sonbaharın en güzel görüntüleri arasında yürüyüş yapan öğrenciler doğanın eşsiz güzelliği arasında temiz oksijeni soludular. Gezinin bir diğer durağı ise Geyve ilçesinde bulunan Ali Fuat Paşa Kuvayı Milliye Müzesi ve II. Bayezid Köprüsü oldu. Kuvayı Milliye Müzesi’nde Kurtuluş Savaşı’na dair birçok tarihi eseri yerinde inceleyen öğrenciler, daha sonra tarihi menzil yollarının üzerinde bulunan II. Bayezid Köprüsü’nü gezdi. Geyve’nin ardından öğrenciler Pamukova Esentepe Seyir Terası’na gitti. Pamukova Ovası’nın eşsiz manzarasının keyfini çıkaran gençler, Büyükşehir Belediyesi Esentepe Park Tesisleri’nde günün yorgunluğunu attı. Son durak ise Taraklı oldu. Tarihi Taraklı Evleri’nin yanı sıra anıt ağaç, Yunuspaşa Cami ve tarihi hamamları ziyaret eden turizm öğrencileri, ilçedeki eserleri inceledi.
HAK-İŞ’in 5. Uluslararası Emek Fotoğraf Yarışması ödülleri sahiplerini buldu
01 Kasım 2024 Cuma - 12:18 HAK-İŞ’in 5. Uluslararası Emek Fotoğraf Yarışması ödülleri sahiplerini buldu Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Kültür Sanat Komitesi tarafından bu yıl 5’incisi düzenlenen 5. Uluslararası Emek Fotoğrafları Yarışması ödülleri sahiplerini buldu. HAK-İŞ’in Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği 5. Uluslararası Emek Fotoğrafları Yarışması’nda dereceye girenler belli oldu. Bu yıl ilk kez uluslararası alanda gerçekleştirilen yarışmaya toplam 2 bin 654 fotoğrafla başvuruda bulunuldu. Yapılan değerlendirmeler sonucunda ulusal ve uluslararası kategoride dereceye giren fotoğraflar belirlendi. Ödül kazanan ve sergilemeye değer görülen eserler, seçkiler kitabında bir araya getirildi. HAK-İŞ Genel Merkezi’nde düzenlenen ödül töreni ile ilk 3’e giren fotoğrafçılara ödülleri verilirken, dereceye giren diğer fotoğraflar ise HAK-İŞ tarafından sergilendi. Ödül töreninde konuşan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun emekçinin haklarını her zaman savunan bir sosyal paydaş olarak bu yarışmayı 5 yıldır başarıyla sürdürdüğünü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak da bu hikayenin içerisinde olmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını dile getirdi. Mumcu, “Emeğin önemini yalnızca üretimde değil, kültürel anlamda da ifade eden alın terinin görünürlüğünü sağlayan bu proje toplumun bel kemiğini oluşturan emekçimizin çalışma koşullarını, zorluklarını, özverisini ve başarılarını sanatsal bir bakış açısıyla gözler önüne sermekte” dedi. “Yarışmanın emeğin gücünü ve emekçinin sesini duyurma misyonunu sürdürmesini diliyorum” Kültür ve sanatın topluma ulaşan mesajını güçlendiren en etkili araçlardan birisi olduğuna dikkati çeken Mumcu, “Bugünkü organizasyonun merkezinde de insan onurunun ve emeğinin kutsallığı var. Bu değerin fotoğraf sanatına taşınarak gönüllülüğünü arttırmak son derece kıymetli. Bu bağlamda yarışmanın gelenekselleşerek emeğin gücünü ve emekçinin sesini duyurma misyonunu sürdürmesini diliyorum. Emeğe ve üretime dair etkileyici ifadeler, hikayeler sunan tüm fotoğrafçıları gönülden tebrik ediyorum. Çıkış noktası emek ve insan olan serginin sınırları aşması, platformlarda da hedefine ulaşmasını canı gönülden diliyorum” ifadelerine yer verdi. “Sanatla, kültürle işçileri buluşturmak, sendikalarımızı buluşturmak kolay bir iş değil” HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan ise, emeği sanat ve kültürle buluşturduklarını söyleyerek, “Sadece sanat değil, her alanda sendikal hareketi toplumsallaştırmanın ana temellerinden bir tanesi bu. Her alanda HAK-İŞ olmalı; sanatta olmalı, kültürde olmalı, hatta bunu sinemaya götürmeniz gerekiyor. Sivil toplum olarak çevrede olmalıyız, çok temel sorunumuz var. Bu ülkenin ihtiyacı olan, toplumların ihtiyacı olan, insanlığın ihtiyacı olan her alanda HAK-İŞ olmalı. Her alanda söyleyecek sözü, sorumlulukları olduğunun altını çizerek geldik. Tabii ki sanatla, kültürle işçileri buluşturmak, sendikalarımızı buluşturmak kolay bir iş değil. Konfederasyonumuzu bu konuda marka haline getirmek kolay bir iş değil” şeklinde konuştu. Bir fotoğraf karesinin binlerce sayfalık kitabın verdiği mesajı verdiğini vurgulayan Arslan, “Bu alana daha fazla ilgi göstermemiz gerekiyor. Sendikalarımızdan HAK-İŞ’te biz bunu teşvik konusu yapıyoruz ama daha fazlasını bekliyoruz. Aslında bütün bu çalışmalarımızla HAK-İŞ mensuplarının da kültür ve sanatla buluşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunu istediğimiz düzeyde başaramadık. Ama tabii ki toplantılarımızda bu mesajları veriyoruz, arkadaşlarımızın daha çok buna ilgi göstermesi için teşvikler de yapıyoruz ama görüyoruz ki üyelerimizden daha çok bu konuyu takip eden fotoğrafçılar, kısa film çekenler. Dünyanın her yerinden 120 ülkeden kısa film yarışması için başvuru var" dedi. Yarışmanın ilk başladığı döneme göre katılım sayısının daha iyi bir noktada olduğunu fakat HAK-İŞ olarak daha fazlasını yapmaları gerektiğini vurgulayan Arslan, hem HAK-İŞ üyelerinin hem yöneticilerin hem de toplumun bu konudaki desteğini daha fazla almak için bu konuda teşvik edecek bir yeni anlayışı geliştireceklerini aktardı. "Fotoğraf sanatında ‘emek’ temalı bakış açısının yaygınlaştırılması amacıyla çıktığımız yolda emin adımlarla ilerliyoruz" HAK-İŞ Kültür Sanat Komitesi Başkanı Birsen Çiçek Odabaşı ise tek bir fotoğraf karesinin söylenecek pek çok sözden, yazıdan ve rapordan daha etkili olduğuna işaret ederek, “Fotoğraf sanatında ‘emek’ temalı bakış açısının yaygınlaştırılması ve emeğin sanatsal dünyadaki karşılığını bulması amacıyla çıktığımız yolda emin adımlarla ilerliyoruz. Bu yıl uluslararası boyutta gerçekleştirdiğimiz yarışmamız kapsamında 2 bin 654 fotoğraf, emeğin evrensel diliyle bizimle buluştu. Emeği, alın terini ve yaşam mücadelesini sanat yoluyla anlatan birbirinden değerli fotoğraf sanatçılarını HAK-İŞ çatısı altında bir araya getirmenin ve eşsiz emek hikayelerine tanık olmanın mutluluğunu yaşıyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Açılış konuşmalarının ardından ulusal kategoride ‘Ayçiçek’ fotoğrafı ile yarışmaya katılan Ali Aslan üçüncü, ‘Selde Can Pazarı’ adlı fotoğrafla Emre Çelik ikinci, ‘Kış’ fotoğrafı ile yarışmaya katılım sağlayan Mustafa Kılıç ise birinci olurken, ödülleri Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu tarafından takdim edildi. Ödül takdiminin ardından HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan fotoğraf serginin açılışını gerçekleştirdi.
Limak Filarmoni Orkestrası yurt dışındaki ilk konseri ile Barselona’da
01 Kasım 2024 Cuma - 11:52 Limak Filarmoni Orkestrası yurt dışındaki ilk konseri ile Barselona’da Limak Filarmoni Orkestrası, ilk yurt dışı konserini Barselona’nın kültürel simgelerinden Palau de la Música Catalana’da (Katalan Müzik Sarayı) verdi. Dünyanın en prestijli sahnelerinden biri olarak kabul edilen Katalan Müzik Sarayı’nın tarihi atmosferinde dün akşam gerçekleşen konserde, operanın dünyaca ünlü yıldızları aynı sahnede buluştu. Limak Şirketler Grubu, çeşitli sektörlerde ve farklı coğrafyalardaki ekonomik yatırımlarının yanı sıra sosyal yatırım faaliyetlerine de devam ediyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan, İspanya’nın Barselona şehrindeki dünyaca ünlü Palau de la Música Catalana’nın (Katalan Müzik Sarayı) resmi destekçileri arasında yer alan Limak, Türkiye ve İspanya’nın ortak kültürel mirasını görkemli bir konserle taçlandırdı. İspanya’nın doğu ve güney bölgelerinde yaşanan sel felaketi nedeniyle hayatını kaybedenler anısına saygı duruşu ile başlayan konseri, Limak Şirketler Grubu Onursal Başkanı Nihat Özdemir, Limak Şirketler Grubu ve Limak Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Nüket Küçükel Ezberci, Barselona Spor Kulübü Başkanı Joan Laporta, Palau de la Música Başkanı Joaquim Uriach ile her iki ülkenin iş, spor, sanat ve medya dünyasından pek çok davetli izledi. Limak Filarmoni Orkestrası’nın ‘Akdeniz’in Büyüleyici Melodileri: Aryalar, Düetler ve Daha Fazlası’ isimli ilk uluslararası konseri Akdeniz’in zengin müzikal ve kültürel mirasından geniş bir repertuvar sunarak izleyenleri büyüleyici bir yolculuğa çıkardı. Limak Filarmoni Orkestrası ile birlikte, Katalonya’nın önde gelen orkestralarından Vallés Senfoni Orkestrası müzisyenlerinin de sahne aldığı konserde, geleneksel halk ezgileri ve çağdaş eserlerden oluşan eserler de izleyicilerden büyük alkış aldı. Konser geliri İspanya’daki afetzedelere aktarılacak İspanya’nın doğu ve güney bölgelerinde son iki gündür etkili olan ve onlarca kişinin hayatını kaybettiği sel felaketi dolayısıyla başsağlığı dileklerini ileten Limak Şirketler Grubu ve Limak Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, konserden elde edilecek gelirin bölgedeki afetzedelere aktarılacağını söyledi. Limak Filarmoni Orkestrası’nın Barselona’daki ilk yurt dışı konserinin önemli bir dönüm noktası olduğunu da ifade eden Özdemir, şöyle devam etti: "Faaliyet gösterdiğimiz ülkelerdeki ekonomik yatırımlarımızı, sosyal yatırımlarımız ile destekliyoruz. Bu çerçevede Barselona’nın müziğe, kültüre ve mimari mükemmelliğe olan bağlılığını ve ruhunu temsil eden Katalan Müzik Sarayı ile (Palau de la Música Catalana) bu yıl mayıs ayında bir iş birliği protokolü imzalamıştık. Şimdiyse Limak Filarmoni Orkestrası’nın bu güzel konseri ile ortaklığımız açısından çok önemli bir anı hep birlikte yaşadık ve ‘bir rüyayı’ gerçekleştirdik. Ortak Akdeniz kültürünü paylaştığımız İspanya’daki projelerimizle iki ülke arasındaki kültürel ve sosyal bağları güçlendiriyoruz. İspanya’nın önemli kültür ve turizm merkezlerinden Barselona’nın ruhunu ve kalbini tanımlayan simge yapılarında imzamız bulunuyor. Bunlardan biri de futbol dünyasının önemli mabetlerinden Barselona’nın simgesi Spotify Camp Nou Stadı. Bu simge yapının Barselona için taşıdığı derin önemin farkında olarak sürdürdüğümüz yenileme çalışmasıyla Katalan kültür mirasına anlamlı bir iz bırakıyoruz. Diğer bir yandan Limak Vakfı liderliğinde yürüttüğümüz Global Engineer Girls (GEG) programını Türkiye, Kuzey Makedonya, Kosova ve Suudi Arabistan’dan sonra yakın bir zamanda İspanya’da başlatıyoruz. Bu hedefle faaliyet gösterdiğimiz coğrafyalara kültür, sanat ve eğitim başlığı altında anlamlı girişimlerle dokunuyoruz. Grubumuzun gerçekleştirdiği bu anlamlı sosyal yatırımların uluslararası bir boyut kazanması doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyor. Türkiye’nin Mühendis Kızları olarak 9 yıldır gururla yürüttüğümüz projemizin küresel bir sosyal etki hareketine dönüşerek Global Engineer Girls’e (GEG) evrilmesi gibi Limak Filarmoni Orkestrası’nın da 8 yıllık başarı dolu yolculuğunun yurt dışına taşınmasından büyük mutluluk duyuyoruz.” Palau de la Música Catalana’nın resmi destekçileri arasına katılan Limak Şirketler Grubu, bu iş birliği ile çocuklar ve gençlerden oluşan kolektif koro çalışmalarıyla kapsayıcılığı ve sosyal entegrasyonu teşvik eden bir girişim olan ‘Palau Vincles’ programını destekliyor.
64’ü aşkın ülkeden akademisyenler Şanlıurfa’daki Dünya Neolitik Kongresi’nde buluşacak
01 Kasım 2024 Cuma - 11:15 64’ü aşkın ülkeden akademisyenler Şanlıurfa’daki Dünya Neolitik Kongresi’nde buluşacak Dünyanın en eski neolitik bölgeleri arasında bulunan Göbeklitepe ve Karahantepe gibi önemli tarihi alanlara ev sahipliği yapan Şanlıurfa, Dünya Neolitik Kongresi’ne ev sahipliği yapacak. Kongreye 64’ü aşkın ülke ve 487 kurumdan bine yakın akademisyen katılacak. Dünya çapında neolitik kültürleri anlamaya yönelik yeni bakış açılarının geliştirileceği buluşma için geri sayım başladı. Türkiye’de ilki 4-8 Kasım tarihleri arasında Şanlıurfa’da düzenlenecek Dünya Neolitik Kongresi’ne 64’ü aşkın ülke ve 487 kurumdan bine yakın akademisyen katılacak. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un açılışını yapacağı kongre, uzmanlara ve tarih meraklılarına, farklı bölge ve dönemlerdeki neolitik oluşumları tartışmak ve dönemin artan küresel sosyal karmaşıklığını aydınlatmak adına benzersiz bir platform sunacak. Kültür ve Turizm Bakanlığının himayesi ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının (TGA) desteğiyle düzenlenecek Dünya Neolitik Kongresi, neolitik döneme ilişkin geleneksel teorileri, yerleşik yaşam biçimleri, sosyal hiyerarşi ve kimlikler, inançlar ve çevresel faktörlerin yanı sıra biyoarkeoloji, tarihleme yöntemleri, fiziksel antropoloji ve jeoarkeoloji gibi çalışmalara da odaklanacak. Kongrenin uzun vadede dünya çapında neolitik araştırmalara yön vermesi bekleniyor. Dünyanın seçkin üniversiteleri Şanlıurfa’da olacak İstanbul Üniversitesi ile Harran Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği kongre, Şanlıurfa’da Harran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde gerçekleştirilecek. Dünyanın seçkin üniversitelerinden akademisyenlerin konuşmalar yapacağı bilimsel oturumlarda neolitik döneme ilişkin bölgesel ve küresel perspektifler ele alınacak. Kongrede ayrıca Şanlıurfa arkeolojik kazılarında görev yapmış Klaus Schmidt, Harald Hauptmann ve Bruce Howe gibi önemli isimler için anma konuşmaları da yapılacak. Kongre katılımcıları Göbeklitepe, Karahantepe, Sayburç, Çakmaktepe ve Sefertepe gibi Şanlıurfa’daki neolitik yerleşim yerlerini ziyaret etme şansına sahip olacak.
Besmele çekerek başladılar, mekik ve ilmeklerle bayrak dokudular
01 Kasım 2024 Cuma - 10:40 Besmele çekerek başladılar, mekik ve ilmeklerle bayrak dokudular Amasya Olgunlaşma Enstitüsü’nde usta sanatçıların ‘Besmele’ çekerek başlayıp mekik ve nakışlarla işlediği şanlı Türk bayrağı, yeni hizmete giren enstitü binasının gönderine çekildi. Ayrıca enstitünün ilk ürünleri olarak toplamda 144 bin ilmek atılarak oluşturulan ipek halıdan Türk bayrağı ve Atatürk portesi de şehit aileleri ile gazilere hediye edildi. Tezgahta dokundu Çıkrıkla mekiklere sarılan iplerin dokunması yöreye özgü Yassıçal çuha tezgahlarında yapıldı. İşe ‘Besmele’ çekip başlayan usta sanatçılar bin 250’den fazla sayıda mekik atarak bayrağın kırmızı zeminini ve beyaz kısımlarını dokudu. Çizilen ay ve yıldız el emeği, göz nuruyla nakış nakış işlendi. “Her işimize başlarken ‘Bismillah’ deriz” Rengini şehit kanlarından alan bayrağı büyük bir gururla dokuduklarını belirten usta sanatçı Neşe Aşçı, “Her işimize başlarken ‘Bismillah’ deriz. Şanlı Türk bayrağımızı dokurken de ‘Besmele’ çektik. Bayrak dokumak çok farklıymış” dedi. “İki günde bir santim ilerleyebiliyor” 72 bin ilmek atılarak ipek halıdan oluşturdukları Türk bayrağını Amasya Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği’ne, Atatürk portresini ise Türkiye Muharip Gaziler Derneği Amasya Şubesi’ne hediye ettiklerini anlatan usta sanatçı Fehmiye Bozkurt da “Bu eserler çok küçük ebatlı olmasına rağmen iki ayda tamamlanabildi. Çünkü iki günde bir santim hatta milim milim ilerleyebiliyor. Büyük emek istiyor” diye konuştu. İlk ürünler ‘köklerden göklere’ anlayışıyla Yeni hizmete giren enstitüdeki ilk ürünleri ‘köklerden göklere’ anlayışıyla sembolik şekilde Türk bayrağı ve Atatürk posteri olarak belirlediklerine işaret eden Amasya Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Niyazi Şişik ise emek veren ustalarına teşekkür etti.
Hadrianopolis’te 2. ve 5. yüzyıla ait yeni buluntular ortaya çıkarıldı
01 Kasım 2024 Cuma - 10:31 Hadrianopolis’te 2. ve 5. yüzyıla ait yeni buluntular ortaya çıkarıldı Karabük’ün Eskipazar ilçesindeki Hadrianopolis Antik Kenti’nde sürdürülen kazılarda, 5. yüzyıla ait Arbalet tipinde Fibula ve 2. yüzyıla ait nehir tanrısı betimi yer alan sikke gün yüzüne çıkarıldı. Geç Kalkolitik, Roma ve Erken Bizans dönemlerinde yerleşim yeri olarak kullanılan antik kentte, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Geleceğe Miras Projesi çerçevesinde Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersin Çelikbaş’ın başkanlığında kazı ve restorasyon çalışmaları devam ediyor. Kiliselerin tabanında, birçok hayvanın tasvir edildiği mozaiklerle ünlenen ve bu nedenle "Karadeniz’in Zeugması" şeklinde adlandırılan antik kentte, şimdiye kadar iki hamam, iki kilise, bir savunma yapısı, kaya mezarları, tiyatro, bir kemerli ve kubbeli yapı, anıtsal kültik niş, sur, villa, diğer anıtsal binalar ile bazı kült alanları gibi yapılar bulundu. Kazılarda son olarak 5. yüzyıla ait Arbalet tipinde “Fibula” ve 2. yüzyıla ait nehir tanrısı betimi yer alan sikke gün yüzüne çıkarıldı. Kazı Başkanı Doç. Dr. Ersin Çelikbaş, Hadrianopolis Antik Kenti’nde kazıların Güney Nekropol ve SDJ-3 olarak adlandırılan iki noktada yoğunlaştığını belirterek bu yıl önemli buluntulara ulaşıldığını bildirdi. Güney Nekropol’deki mezarlarda Roma dönemine ait ölü gömme geleneklerine dair veriler elde edildiğini ifade eden Çelikbaş, "Bunlardan en dikkat çekici olanı, Roma döneminde Hadrianopolis’te basılmış bir sikke. Bu sikkede, Hadrianopolis’e ait olduğunu gösteren bir etnikonun yanı sıra, nehir tanrısı betimi yer alıyor ve altında ’Kezios’ yazısı bulunuyor. Bu kitabe, antik dönemde Eskipazar Çayı’nın adının Kezios olduğunu göstermesi açısından çok değerli bir bilgi sunuyor. Bu bilgi gerçekten literatürde olmayan bir bilgi. Mezarın içerisinde bu sikkenin ortaya çıkması da bunun bir charon sikkesi olarak mezar içerisinde bırakıldığını da gösteriyor. Demek ki Hadrianopolis’te ikinci yüzyılda da yine Roma İmparatorluğu’nda charongeleneğinin devam ettiğini de bu şekilde görmüş olduk” diye konuştu. Ayrıca, mezarlarda 5. yüzyıla ait Arbalet tipi bir fibula gibi diğer buluntuların da gün yüzüne çıkarıldığını kaydeden Çelikbaş, “Bu iğnelerden bir tanesi neredeyse günümüze sapasağlam ulaşmıştı. Arbalet tipinde bir iğne ve bu iğne milattan sonra 5. yüzyıla ait bir iğne. Güney Nekropolü’ndeki bulmuş olduğumuz sikke milattan sonra 2. yüzyıla ait. Diğer buluntular 5. yüzyıla ait. Yani yaklaşık olarak burada Güney Nekropolü’ndeki ölü gömme geleneği yaklaşık 300 yıl kesintisiz bir şekilde devam etmiş" dedi. "Kaya mezarlarından oluşan bir alanda bu tip mezarların içerisinde ölü kültüne ait buluntuların ortaya çıkması çok önemli" diyen Çelikbaş, "Çünkü Güney Paflagonya bölgesinde nekropol kazısı yapan tek antik kent Hadrianopolis. Hadrianopolis’te de bu mezarların içerisinde bu şekilde o dönemin hem kültürünü hem sanatını hem de dini inanışı yansıtan buluntuların da ortaya çıkması gerçekten bizi hem şaşırttı hem sevindirdi. Arbalet tipindeki bu fibulanın gerçekten bu kadar güzel bir süslemeye sahip olması önemli bir madeni ve aslında baktığımız zaman bunun bir takı olarak da kullanıldığını söyleyebiliriz. Çünkü fibulalar antik dönemde sadece kumaşlarının uçları birbirine tutulmak için değil ayrıca estetik anlamda da kullanılan objelerdir. Dolayısıyla bunun bir takı obje aksesuar olarak da kullanıldığını söyleyebiliriz” ifadelerine yer verdi. "Roma İmparatorluğunun karargahı olduğunu kesinleştirdik" Çelikbaş, Hadrianopolis’in Roma İmparatorluğu’nun Güney Paflagonya’daki bir karargâhı olduğunu artık kesinleştirdiklerini belirterek, “Bu sikkenin veyahut da Arbalet tipindeki bu fibulanın burada çıkmış olmasından dolayı Hadrianopolis’in Roma İmparatorluğu’nun Güney Paflagonya’daki bir karargahı olduğuna eminiz. Yani Hadrianopolis Roma İmparatorluğu’nun bir karargahı, bir askeri üssü niteliğindeydi. Buradaki bu mezarlarda bu eserlerin ortaya çıkması burada yine bu askeri cenazelerin de buraya defnedildiğini bize işaret etmektedir” dedi.
Çameli Gençlik Merkezi ve Halk Kütüphanesi hizmete başladı
01 Kasım 2024 Cuma - 10:17 Çameli Gençlik Merkezi ve Halk Kütüphanesi hizmete başladı Gençlik ve Spor Bakanlığının yatırımı ile Çameli Belediyesi tarafından yapılan Gençlik Merkezi ve İlçe Halk Kütüphanesi açılış töreni ile hizmete başladı. Açılış töreninde geleceğe yönelik çalışmaların devam edeceğini belirten Çameli Belediye Başkanı Cengiz Arslan, “Gençler bu gençlik merkezimiz ve kütüphanemiz sizlerindir. 24 saat boyunca sizlere açıktır” dedi. Denizli Çameli Gençlik Merkezi açılış töreninin ardından ilçe halkına hizmet vermeye başladı. Gençlik ve Spor Bakanlığının yatırımı ile Çameli Belediyesi tarafından yapılan Gençlik Merkezi ve İlçe Halk Kütüphanesi 436 metrekare bir alanda hizmet verecek. Çameli Gençlik Merkezi’nin içinde gençlere özel, Robotik kodlama atölyesi, Akıl ve Zeka oyunları atölyesi, Müzik ve Enstrüman atölyeleri, Resim ve Görsel sanatlar atölyesi, Gençlik Kütüphanesi, Bilgisayar salonu, İdari ve Sosyal alanlar bulunuyor. Çameli Gençlik Merkezi açılışını, Çameli Kaymakamı Tunahan Yıldırım, Çameli Belediye Başkanı Cengiz Arslan, Gençlik Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tayyip Kahyaoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu, Gençlik Spor İl Müdürü Ömer İlman, milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarıyla, meslek örgütleri temsilcileri ve vatandaşlar katılım sağladı. “24 saat boyunca gençlerimize tesisimiz açıktır” Gençler için çalışmalara devam edeceklerini ve Gençlik Merkezi’nin gençlere ait olduğunu 24 saat boyunca açık olduğunu belirten Denizli Çameli Belediye Başkanı Cengiz Arslan, “Gençlik Spor İl Müdürlüğümüze ve İl Kültür Turizm Müdürümüze çok teşekkür ediyorum. Çok güzel bir iş çıkardık. Gençlerimiz ve halkımız için güzel işler yapmaya devam ediyoruz. İnşallah bu projede burada örnek olacaktır. Gençlik Merkezi ve Kütüphanenin birleştirildiği konsepte olan örnek bir proje oldu. Açılışımızdan sonra Kaymakamlığımız başkanlığında, Belediyemiz, İl Gençlik ve Spor Müdürlüğümüz, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüz ve Halk Eğitim Müdürlüğümüz ile birlikte burayı işletmeyi düşünüyoruz. Gençlerimiz ve çocuklarımız için güzel çalışmalar yapmak istiyoruz. Geleceğe yönelik çalışmalarımızı yapıyoruz. Başta bu proje için talimat veren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere önceki dönem ve şimdiki dönem Gençlik ve Spor Bakanlığımız, Denizli Valiliği, milletvekilleri, kaymakamlığımız, il ve ilçe başkanlarımız ve emeği geçen bütün herkese çok teşekkür ediyorum. Açılışımızda bizlere yalnız bırakmayan ve her zaman yanımızda olan değerli halkımıza teşekkür ediyorum. Gençler bu Gençlik merkezimiz ve kütüphanemiz sizlerindir. 24 saat boyunca Gençlik merkezimiz sizlere açıktır. Gençlerimiz ve halkımız için güzel bir eseri kazandırmış bulunmaktayız” dedi. “Gençlerimiz geleceğimizin teminatıdır” Gençlere sunulan her hizmetin yanında olduklarını dile getiren Çameli Kaymakamı Tunahan Yıldırım, “Gençlerimiz geleceğimizin teminatıdır. Gençlerimize sunulan her hizmetin yanındayız. Kültürel faaliyetlerde aktif olarak rol alması ve bu şekilde yetişmesi ülkemizin yarınlar için yapacağı en büyük yatırımdır. Bu eserde katkıları bulunan Gençlik ve Spor Bakanlığımıza, Belediye başkanımıza ve milletvekillerimize şükranlarımı sunuyorum. Hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu. “Sadece akademik değil spor, sanat ve kültür faaliyetleri için çalışmalara devam ediyoruz” Türkiye’de toplamda 523 gençlik Merkezi’nin olduğunu ve gençlerin sadece akademikte değil spor, sanat ve kültür faaliyetlerinde de gelişmeleri için yoğun çaba harcadıklarını belirten Gençlik Hizmetleri Genel Müdür yardımcısı Mehmet Tayyip Kahyaoğlu, “Açılışını yapacağımız Gençlik Merkezi modelinin şuanda Türkiye’de 81 ilinde 523 tane var. Neredeyse Türkiye’nin bütün illerinde Bakanlık olarak hizmet vermeye devam ediyoruz. Ülkemizin en büyük gücünün gençlerin olduğunu her tarafta dile getiriyoruz. Ülkemizde 20 milyona aşan genç nüfusumuz var ve bu kitle bizim en büyük gücümüz. Bizler bu büyük kitleyi her anlamda donanımlı kendilerini sadece akademik alanlarda değil spor, sanat ve kültür faaliyetlerinde geliştirmiş ve yarınlara ışık tutacak, Dünya’ya söz söyleyecek gençlerin mekanları olarak oluşturmaya devam ediyoruz” dedi. Çameli Belediyesi’ne kazandırılan tesis için mutlu olduklarını ifade eden Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu, “Elbette bu güzel tesisimizin ilçemize kazandırılmasında Gençlik Spor Bakanlığımız ve Belediyemizle işbirliği yapmaktan dolayı da mutluluk duyuyoruz. İçinde kütüphanemiz ve gençlik merkezine bulunduran bu güzel tesisimize ilçemize kazandırılmasında mutluyuz. Gençlerimizde, çocuklarımızda kitap okumanın, bilgiler edinmenin hayat anlayışı bir kültür olarak merak etmesi bizim en önemli hedeflerimizden biridir” diye konuştu.
Yenipazar’da festival coşkusu başlıyor
01 Kasım 2024 Cuma - 10:11 Yenipazar’da festival coşkusu başlıyor Aydın’ın Yenipazar ilçesi, 7 yıl aradan sonra pide ve gençlik festivali ile şenlenecek. İlçenin coğrafi işaret tesciline sahip lezzeti pidenin tanıtımının amaçlandığı Pide ve Gençlik Festivali, 3 gün sürecek. Yoğun ilgi görmesi beklenen festivalde çeşitli kültürlerin tanıtılacağı panayır, lunapark ve halk konserlerinde de ünlü ses sanatçıları ilçeye renk katacak. "Festival 3 gün sürecek" Yenipazar Belediyesi tarafından 1-2 ve 3 Kasım tarihlerinde Pide ve Gençlik Festivali (YENİFEST) düzenlenecek. Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından kısa süre önce coğrafi işaret tescili kazandırılan Yenipazar pidesinin tanıtımına büyük katkı sunması beklenen YENİFEST kapsamında, toplumun her kesimine yönelik çeşitli etkinlikler yapılacak. Panayır ve lunaparkın oluşturulacağı festival alanında, 3 gün üst üstüne konserler gerçekleştirilecek. Ünlü sunucu Sevtuğ’un sunuculuğunu üstlendiği festivalin ilk gününde ses sanatçıları Asrın, ikinci gününde Zehra ve son gününde de Bilal Sonses sahne alacak. “Tüm vatandaşlarımızı festivalimize bekliyoruz” Tüm Aydın halkını festivale katılmaya davet eden Yenipazar Belediye Başkanı Malik Ercan, “Coğrafi İşaretli pidemiz, ilçemiz için çok önemli bir değer. Yenipazar Belediyesi olarak, pidemizin tanıtımını yapıp, değerine değer katmak da bizim görevimiz. Bu anlamda hem pidemizi, hem de gençlerimizi düşünerek, güzel bir festival yapmaya karar verdik. Geleneksel halde sürdürmeyi planladığımız festivalimizin, ilçemize bir hareketlilik ve renk getireceğine de inanıyoruz. 7 yıl ara verildikten sonra bu sene devamına karar verdiğimiz festivalimiz ile vatandaşlarımız; konserler, panayır ve lunapark sayesinde çocukları ile birlikte keyifli zaman geçirecek. Bu vesile ile tüm vatandaşlarımızı festivalimize bekliyoruz” dedi.
Erzurum’un üç lezzeti tescil için Avrupa kapısında
01 Kasım 2024 Cuma - 09:18 Erzurum’un üç lezzeti tescil için Avrupa kapısında Ülkemizde Gaziantep ve Konya’dan sonra en fazla coğrafi işaretli ürüne sahip olan Erzurum, 3 ürün için Avrupa Birliği nezdinde de tescil için gün sayıyor. Tüketiciler için ürünün kaynağını, karakteristik özelliklerini ve ürünün söz konusu karakteristik özellikleri ile coğrafi alan arasındaki bağlantıyı gösteren ve garanti eden kalite işareti olan coğrafi işaret son yıllarda rağbet görüyor. Ülkemizde Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından yürütülen coğrafi işaret tescili ile kalitesi, gelenekselliği, yöreden elde edilen hammaddesi ile yerel niteliklere bağlı olarak belli bir üne kavuşmuş ürünlerin korunması sağlanıyor. Üç ürün için Avrupa sınavı Sahip olduğu 58 coğrafi işaretli ürünle ülke sıralamasında 3. sırada yer alan Erzurum’da 16 ürün de tescil için sırada bekliyor. Erzurum’un bu anlamda ülkemizde ilk üç şehir içinde olması kentin zengin kültürü, kadim tarihi, coğrafi konumu ve yıldızı hızla parlayan Palandöken Kayak Merkezi ile daha güçlü hale geliyor. Coğrafi İşaretli ürün noktasında üstün gayret ile yürütülen çalışmalarda, Erzurum Ticaret Borsası tarafından 3 ürün için Avrupa Birliği başvurusu yapıldı. “Hanımların maharetli ellerinden su böreği” Erzurum’da coğrafi işaret çalışmalarında adeta lokomotif görevi yapan Erzurum Ticaret Borsası (ETB) Başkanı Hakan Oral, Erzurum Su Böreği, Erzurum Civil Peyniri ve Erzurum Göğermiş Peynir ürünleri için Avrupa Birliği (AB) nezdinde başvuru yaptıklarını ifade ederek, “Avrupa Birliği’ne ürünlere ilişkin olarak yapmış olduğumuz başvuruların olumlu sonuçlanacağına ve tescillerinin de gerçekleşeceğine inanıyoruz. Erzurum Su Böreği için üç yıl önce Avrupa Birliği tesciline başvurduk. Tabi gıda ürünlerinde bu tescilleri, Avrupa Birliği nezdinde de almak önemli bir hazırlık aşaması, düzeltme aşamaları çalışmaları var. Ekibimiz sürekli takip ediyor ve çalışıyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanımız Rıfat Hisarcıklığlu’nun da çok yakinen takip ettiği bir konu. Şu an Türkiye’de Avrupa Birliği tescili almış, önemli sayıda ürünümüz var. Malatya Kayısısı, Aydın İnciri gibi örnekler var. Biz de inşallah üç ürünle başvurmuş durumdayız. Erzurum Su böreği, Erzurum Civil Peynir ve Göğermiş Peynir var. Bunlardan en önemlisi Erzurum Su Böreği. Su böreğinin en büyük özelliklerinden birisi de Erzurum Tereyağı. Coğrafi işaretli tereyağıyla, civil peynirle yapılıyor. Dolayısıyla da onlar da tescilli ürünlerimiz. İlimizin bitki örtüsünün, endemik bitki yapısının, florasının zenginliği, bu lezzetleri bu hanımlarla buluşturduğunuz zaman da enfes bir lezzet çıkıyor. Bu hanımlar da sağ olsunlar maharetli ellerle, Erzurum su böreğini ortaya çıkarmış oluyorlar" dedi. “Türk dünyası Erzurum mutfağı ile tanışacak” Erzurum’un 2025 EİT Turizm Başkenti olarak ilan edilmesinin çok önemli bir gelişme olduğunu vurgulayan Oral, “2025 yılında Türk Dünyasının Erzurum’da misafir edeceğiz. Uluslararası bir organizasyona ev sahipliği yapacağız. Burada gastronomi zenginliğimizi ön plana çıkarmak için elimizden gelen bütün çabayı harcayacağız. 025 EİT Turizm Başkenti Koordinatörlüğün öncülüğünde biz de Erzurum Ticaret Borsa olarak özellikle gastronomi ve fuarcılıkta, Erzurum’u tanıtma noktasında çalışmaların içindeyiz. Erzurum, Türkiye’de ve dünyada gastronomi kenti olma yolunda emin adımlarla devam ediyor. Başarılı bir 2025 Turizm Başkent organizasyonu geçireceğiz.” şeklinde konuştu. “İşte Erzurum Su Böreği’nin tanımlayan özellikler” Erzurum Su Böreği’ne "Erzurumlu" kimliğini veren en önemli malzeme, böreğin iç malzemesi olarak kullanılan civil peyniri olarak ifade ediliyor. Erzurum’un tescilli ürünlerinden biri olan civil peynir kendine has tadı ve özel yapısıyla su böreğine farklı bir tat kazandırır. Peynirin yağsız yapısı sayesinde börek soğuduktan sonra tekrar ısıtıldığında da tadında bir değişiklik olmuyor. Su böreğinin lezzeti için tereyağı çok önemli. Erzurum’un geleneksel tarifinde yağ olarak sadece tereyağı kullanılır. Tereyağının kalitesi ve saflığı da böreğin lezzetini belirleyen önemli bir etkendir. Tereyağı önce eritilerek tortusundan ayırt edilir, böylece yağın lezzeti ve kokusu böreğe daha iyi aktarılmış olur. Su böreği pişirilirken fırın kullanılmaz. Artık evlerde tepsileri besleyecek büyüklükte ocakların olmaması, soba veya tandır gibi geleneksel pişirme ocaklarının kullanılmaması sebebiyle elektrikli fırınlar kullanılmaktadır. Ancak su böreği gerçek lezzetini, ocakta, kısık ateşte, her iki tarafı da yavaş yavaş kızartılarak alır. En az 30 dakika her iki yüzü de kızartmak gerekir. Su böreği 13 yufkadan yapılır ve bu haliyle bile börek asla çok kalın olmaz. Hamuru tutmak için sadece yumurta kullanılır ve en az 40 dakika yoğrulur. Daha sonra bu hamurdan çok ince yufkalar yapılır. Diğer su böreklerine kıyasla içerisinde en çok yumurta miktarı Erzurum geleneksel su böreğinde bulunur. İçerisine su katılmaması, yoğurma süresi ve yumurta miktarı da bu böreği farklı kılan etkenlerdir. Ayrıca hamur yoğrulmadan önce kırılan yumurtaların üzerine sıkılan limon suyu yumurtaların kararmasını önlemekte ve su böreğinin katmanlarındaki hamurların açık renkli kalmasını sağlar. Yufkalar hazırlandıktan sonra tepsiye dizilmeden önce haşlanır ve soğuk banyodan geçer. Burada önemli bir teknik de tepsiye dizilen yufkaların düz katmanlar olarak değil, içerisinde hava tutacak şekilde dalgalı olarak dizilmesidir. Bu teknik ile katmanlar arasında kalan sıcak hava bütün katmanların pişmesini sağlayarak böreğin hamur olmasını engellemektedir. Ayrıca birinci ve on üçüncü yufka haşlanmadan kapatılır. Civil peynirli ve maydanozlu su böreği coğrafi işaret belgelidir ve her tepside yukarıda geçen standartlara uygun olarak üretilir.