KÜLTÜR SANAT - 17 Kasım 2024 Pazar 10:49

Müzenin en yaşlı üyesi: 140 yıllık zarf makinesi hala çalışıyor

A
A
A

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayi kuruluşlarından SEKA Kağıt Fabrikası’nın 140 yıllık zarf makinesi adeta zamana meydan okuyor.

Temeli 1934 yılında atılan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayi kuruluşlarından biri olan SEKA Kağıt Fabrikası, restore edilmesinin ardından 2016 yılında müze olarak hizmete açıldı. Kağıt üretim sürecinde kullanılan makine ve teçhizatların sergilendiği müzede, 1884 yılında Almanya’da üretilen tarihi zarf üretim makinesi dikkat çekiyor. Matbaa bölümünde sergilenen bu özel makine, tek mil üzerinden aldığı güçle tüm parçalarını çalıştırıyor.

Özellikle zarf üretimi ve katlama işlemleri için kullanılan bu makine, farklı boyut ve türde zarfları kesip katlıyor, yapıştırıyor ve baskı yapabiliyor. 140 yaşındaki makine, bu özellikleriyle dönemin mühendislik dehasını yansıtıyor.

SEKA Kağıt Fabrikası’nda uzun yıllar görev yapan ve fabrikanın müze haline dönüşümüne katkı sunan emekli işçi Şaban Günay, makinenin hikayesini ve fabrikanın o dönemdeki üretim sürecini anlattı.

1972’de SEKA bünyesinde kurulan çıraklık okulunda eğitim aldığını belirten Günay, 1975’da işçi olarak çalışmaya başladığını ifade ederek, "Emekli olana kadar matbaanın her bölümünde çalıştım ve en son usta başı olarak görev yaptım. Zamanla fabrikanın bölümleri kısım kısım kapandı" dedi.

"Bazı makineler hala çalışıyor"

Müzenin kuruluş sürecinde de görev aldığını belirten Günay, "Seka Kağıt Müzesi yetkilileri talepte bulunduğunda her zaman yardıma geliyoruz. Makinelerin bakımlarını yapıyoruz. Müzede bulunan 3-4 makine hala çalışır durumda. Ben makinelerin özelliklerini biliyorum. Bakımlarını yaparak, daha iyi bir sergi sağlıyoruz" diye konuştu.

140 yıllık

Şaban Günay, müzedeki eserler arasında dikkat çekici özelliğe sahip zarf makinesinin 1884 yılında üretildiği bilgisini vererek, "Almanya’da üretildi. Biz çalışırken bazı müzelerden talip olanlar oldu. Fabrikanın zarf ihtiyacını karşıladığı için veremedik ama kendi müzemize nasipmiş. El birliğiyle kurduğumuz Seka Kağıt Müzesinde sergileniyor. Makinenin en büyük özelliği üzerinde görmüş olduğunuz tüm hareketleri tek milden alması. Tüm gücünü altında bulunan milden alıyor" şeklinde konuştu.

"Müzede hatıralar yaşatılıyor"

Müzede sadece SEKA Kağıt Fabrikası’nda kullanılan makine ve teçhizatların sergilenmediğini, aynı zamanda emek veren işçilerin hatıralarının yaşatıldığına dikkat çeken Şaban Günay, "Emekli olan arkadaşlarımın hatıralarının yaşatılması, onların çocuklarının, aile üyelerinin hazırladığımız müzeye gelmeler, tanık olmaları, hatıraları yaşatmaları çok güzel. Zaten bu çalışmalar onlar için yapıldı. İhmal etmesinler, müzemizi ziyaret etsinler" ifadelerini kullandı.

"Davetiyeyi bastım ve ihtar cezası aldım"

Günay, çalıştığı yıllarda unutamadığı bir hatırasını da paylaşarak, "Yıllar önce fabrikada çalışan arkadaşlarımızın düğün davetiyeleri zarf makinesinde basılırdı. Aslında davetiye basmak yasaktı. Fakat amirlerden davetiye basan oluyordu. Fabrikada çalışan bir arkadaşımız yanımıza gelmişti, davetiye bastırmak istedi. Yasak diye geri göndermiştik. Arkasından uzun süre baktım ve ’Ben bu arkadaşımızın davetiyesini basacağım’ dedim. Davetiyesini aldım ve bastım. Yakalandık tabii. O yüzden ihtar cezası almıştım. Bu da güzel bir hatıra olarak kaldı" dedi.

"Babam 30 yıl burada çalıştı"

Ailesiyle birlikte müzeyi ziyaret eden Halil Şenel ise "İstanbul Tuzla’da yaşıyorum. Babam bu fabrikada 30 yıl çalıştı. Bizde müzeyi ziyaret etmek istedik. Nasıl çalışmalar, neler yapmışlar hepsini görmüş olduk" diye konuştu.

Samet Albayrak- Cihan Atik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Yalova aronyası üreticisinin yüzünü güldürdü Yalova’nın coğrafi işaretli meyvesi aronya oluşan talep ve fiyatıyla bu sene üreticisinin yüzünü güldürdü. İçindeki antioksidan miktarı nedeniyle süper meyve olarak bilinen aronyanın Türkiye’de ilk üretimine başlandığı kent olan Yalova’da, bu yıl yaklaşık 200 ton rekolte gerçekleştirildi. Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nde 2012 yılında adaptasyon çalışmalarına başlanan sağlık deposu meyvenin ilk bahçesi ise Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından 2017 yılında kentte kurulmuştu. O günden bu yana kentte üretilmeye başlanan aronyanın da 2021 yılında coğrafi işareti alınmıştı. Anavatanı Kuzey Amerika olan aronya meyvesi, Yalova’da 150 çiftçiyle 510 dekar alanda üretimi gerçekleştiriliyor. Birim alanda katma değeri yüksek ürün Yalova Tarım ve Orman İl Müdürü Selçuk Yaman, kentteki bahçelerin tam verime geçmesiyle yıllık üretimin 500 tona çıkmasını hedeflendiklerini söyledi. Yalova’da aronya, kestane balı, kivi ve kıvırcık koyununun coğrafi işaretli ürünleri olduğunu belirten Yaman, "Yalova tarım arazileri çok küçük yapıda olan bir ilimiz. Yalova’da yüzde 72,5’ü 5 dekar ve altında arazilerimiz bulunmakta. Bu da böyle olunca bize de Yalova’da katma değeri yüksek ürünler üretme mecburiyeti doğuyor. Böyle olunca da aronya birim alandan getirisi yüksek bir ürün olduğu içi aronya tercih ediliyor" dedi. Diğer illere göre 2-3 kat daha yüksek fiyatlarda alıcı buldu Yaman, Yalova’daki ürünün farklı olduğunu ve coğrafi işaretin öneminin de burada ortaya çıktığını belirterek, "Diğer illerdeki rakamların 2-3 katı rakamlara Yalova aronyası olarak coğrafi işaretli ürün olarak pazarlanıyor. Bu sene bir kadın kooperatifimiz ulusal bir marketle anlaşarak yaklaşık 12-13 ton civarında bir ürününü buraya sundu. Yalova aronyası olarak tercih edilen bir ürün. O yüzden de çiftçilerimiz memnun. Yaklaşık 40 çiftçimizle de organik üretim yapmaktayız. Bunun sertifika ücretleri de bakanlığımız bütçesinden karşılanmakta. Hem organik hem coğrafi işaretli ürün olduğu zaman değerine bir kat daha değer katan bir ürün" diye konuştu.
Gaziantep Gazze’de hain saldırıların gölgesinde umutlandıran düğün İsrail’in hain saldırıları altında hayatta kalmaya çalışan Gazze’de günlük yaşam zorlu şartlar altında devam ederken bombardımanların gölgesinde umutlandıran bir düğün yapıldı. Geçtiğimiz yıl Ekim ayındaki saldırılardan önce nişanlanan Samir-Majdolin çifti, Yedi Başak İnsanı Yardım Derneği’nin destekleriyle yapılan sade bir düğünle evlendi. Geçtiğimiz Ekim ayından bu yana, katliam ve bombardımanların aralıksız devam ettiği Gazze’de günlük yaşam zorlu şartlar altında da olsa devam ediyor. Hain saldırılarda hayatını kaybeden ve simge haline gelen küçük Rim’in dedesi Ebu Dia’nın yeğeni Samir ve nişanlısı Majdolin, saldırılara rağmen dünya evine girdi. Geçtiğimiz yıl 7 Ekim tarihinde başlayan hain saldırılar öncesi nişanlanan Samir ve Majdolin çifti, zorlu şartlar ve ağır saldırılar altında bir türlü evlenememişti. Durumdan haberdar olan Yedi Başak İnsanı Yardım Derneği, çiftin çeyiz ihtiyaçlarını karşılayarak sade ve anlamlı bir merasimle düğünlerini gerçekleştirdi. Yapılan sade düğünle Samir ve Majdolin çifti, Gazze’de umudun devam ettiği mesajını tüm dünyaya duyurdu. "Bu güzel işe öncülük eden Yedi Başak Derneği’ne teşekkür ederiz" Yapılan düğünün umutları yeşerttiğini belirten Rim’in dedesi Ebu Dia, “Evlilik peygamberlerin bir sünnetidir. Bu güzel işe öncülük eden Yedi Başak Derneği’ne teşekkür ederiz ve kıymetli yeğenim Samir’in, iffet sahibi Majdolin ile olan evliliğini kutluyoruz. Allah ikinizi de mübarek kılsın, üzerinize bereket ihsan etsin. Bu evliliğin hayırlı bir evlilik olmasını Allah’tan niyaz ediyoruz” dedi. "Samir ve Majdolin çifti, Gazze’de umudun devam ettiği mesajını tüm dünyaya duyurdu" Yedi Başak İnsani Yardım Derneği Başkanı Mustafa Bulut ise, “2016 yılından bu yana Gazze’de faaliyet gösteren bir dernek olarak, 7 Ekim’den bu yana her gün binlerce kişiye sıcak yemek ikram ediyoruz. Ekmeklik un, bebek mamaları, meyve ve sebze paketleri, temiz su, ayakkabı, hijyen malzemeleri, medikal malzemeler ve çadır gibi temel ihtiyaçları karşılıyoruz. Samir ve Majdolin kardeşlerim savaştan önce birbirlerini severek nişanlanmıştı. Fakat 7 Ekim sonrası uzun süren savaş ve imkansızlıklardan dolayı evlenemediler. Gazze’de, bu çift gibi nişanlandıkları halde evlenemeyen yüzlerce genç var. Yedi Başak, olarak bu çiftin çeyiz ihtiyaçlarını karşılayarak sade ve anlamlı bir merasimle düğünlerini gerçekleştirdik. Samir ve Majdolin çifti, Gazze’de umudun devam ettiği mesajını tüm dünyaya duyurdu. Gazze’de savaşın getirdiği yıkımlara ve acılara rağmen hayatın devam ettiğini bizlere gösterdiler. Gazze’deki en karanlık anlarda bile umut hiç kaybolmaz. Peygamber efendimiz (Sallallahü teala aleyhi vesellem) bir hadisinde, ‘Nikah benim sünnetimdir. Benim sünnetimle amel etmeyen benden değildir. Evleniniz, çoğalınız. Zira ben kıyamet günü sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar edeceğim’ demiştir. Allah genç çiftimize zorluklar içinde bile birbirlerine olan sevgi ve güvenlerini daim kılsın. Onları her türlü tehlikeden, beladan, felaketten ve savaşın getirdiği acılardan, ayrılıklardan uzak tutsun. Kalplerini birbirine daha da yakınlaştırıp, sabırla ve birbirlerine destek olarak bu zor zamanları atlatmalarını sağlasın" diye konuştu.
Mersin Tarsus’ta ’1. Sarıulak Zeytin Şenliği’ yapıldı Tarsus Belediyesi tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen ’1. Tarsus Sarıulak Zeytin Şenliği’ büyük ilgi gördü. Kubatpaşa Medresesi Kültür Evi önünde gerçekleştirilen etkinlik, zeytin ve zeytinyağının en güzel hallerini tanıtan zengin bir programla Tarsuslularla buluştu. Tarsus Belediyesinin ev sahipliğinde, Mersin Büyükşehir Belediyesi, Tarsus Ticaret Borsası, Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Slow Food Yeryüzü Pazarı, Proje Evi Kooperatifi ve Anatolivar’ın katkılarıyla düzenlenen şenlikte, panellerden, tadım atölyelerine, forumlardan çeşitli stantlara kadar gün boyu etkinlikler yer aldı. Slow Food Yeryüzü Pazarının da kurulduğu şenlikte vatandaşlar birbirinden farklı hem yöresel lezzetleri hem de zeytinleri tattı. Şenliğin etkinlik programında, İklim Krizi Çağında Zeytin Paneli, Zeytin Üreticileri Forumu ve Tarsus Gastronomi Merkezinde düzenlenen tadım etkinlikleri yer aldı. Yerel üreticilerin sunduğu organik ürünlerin satışa sunulduğu etkinlikte, katılımcılar hem alışveriş yaptı hem de Tarsus’un eşsiz atmosferinde unutulmaz bir gün geçirdi. "Sarıulak zeytini, sadece bu bölgede kendini bulabilen bir ürün" Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanı Abdullah Şelçuk Şahutoğlu, yerli üretimin desteklediklerini belirterek, "Birçok ürünün yetiştiği kentimizde 24 adet coğrafi işaretli ürünümüz var. Bunlardan birisi de Sarıulak Zeytini. Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak yerli üretimi destekleyen bir belediyeyiz. Sarıulak zeytini sadece bu bölgede kendini bulabilen bir ürün. Bu bölgede verimli olabilen Tarsus’un dışında yetiştirdiğinizde hem meyve kalınlığının azaldığı hem de içinin yağının dolmadığı bir ürün. Ama Tarsus’a geldiğinde kendini bulan bir ürün. Değerli ve yerli olan ürünlerin korunması tanıtılması ve pazarlanması adına bugün Tarsus Belediye Başkanımızın öncülüğünde böyle bir şenliğe ön ayak olmasından dolayı kendisine teşekkür ediyorum.” dedi. "Elimizdeki değin kıymetini bilmek zorundayız" Tarsus Belediye Başkanı Ali Boltaç ise “Tarsus 10 bin yıllık medeniyetlere başkentlik yapmış kadim bir kent. Biz Tarsus’ta bu bölgenin endemik türlerinin dünyaya tanıtılması için elimizden geleni değil, gereğinin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Sarıulak’ın sofralık zeytini oluyor, yağını sıktığınızda polifenol (bir insanın vücudundaki kanserli hücreleri baskılayan asit) değeri en yüksek zeytinlerden birisidir. Bu elimizdeki değerin kıymetini bilmek zorundayız" diye konuştu. "2 milyon zeytin ağacı bulunuyor" Sarıulak zeytinine sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Boltaç, “Bölgemizde yaklaşık 2 milyon zeytin ağacı bulunuyor. Bu ağaçların 800 yüz bini Sarıulak cinsi zeytin. Tarsus Belediyemiz bünyesinde zeytin gen bahçemiz var. Orada 110 yıllık zeytin ağaçları koruma altında. İçerisinde topak ulak, sobe ulak, eşek zeytini var. Yani endemik türlerin tamamını burada bulabileceksiniz. Lösemi Vakfı ile iş birliği içerisindeyiz. Elde ettiğimiz yağları lösemili çocuklarımıza, gençlerimize bir katkı olarak veriyoruz. Yüzyıllar önce zeytinyağı aydınlatma aracı olan kandil olarak kullanılıyordu. Zeytin fiziksel yöntemle ayrılan endemik bir türdür. Sadece merkezkaç kuvveti kullanılarak zeytinin içindeki yağını alabiliyorsunuz. Bizim buna kıymet vermemiz gerekiyor" şeklinde konuştu. Bu kentin değerlerine sahip çıkılması gerektiğinin altını çizerek konuşmasına devam eden Başkan Boltaç, “Bu kente hak ettiği değeri vermek için el birliğiyle çalışıyoruz. Ayırmadan, ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan. Ben bu topraklarda doğdum, bu topraklardan büyüdüm ve Allah nasip ederse mezarımda bu topraklarda olacak. Ama ben ne bırakacağım bu topraklara, benim için asıl mesele bu. Ben Sarıulak zeytinini her yerde konuşacağım. Biliyorsunuz Karadiken Mahallemizde 820 yaşında olan anıt ağacımız var. Bu anıt ağacımızı tescillendirdik. Zeytine ilaçlama yapmazsanız dahi size öyle bir meyve veriyor ki, meyvesi doyuruyor, posası hayvan yemi oluyor. Çekirdeğini ayırdığınızda yakacak olarak kullanabiliyorsunuz ve yaprağından çay elde edebiliyorsunuz. Zeytin, üç kutsal kitapta da yer alıyor. Barışın simgesi, Dünyada Mezopotamya bölgesini insanlığın başlangıcı olarak alırsanız, zeytin ağacını bunun en başına koymanız gerekiyor. Dolayısıyla zeytine sahip çıkmamız gerekiyor" ifadelerini kullandı. Şenlikte, Tarsus’ta bulunan zeytin pazarıyla ilgili çalışmalara da değinen Başkan Boltaç, mevcut alanın daha modern ve nezih bir noktaya taşınacağını belirterek, şenliğe katılan tüm misafirlere teşekkür etti.