SAĞLIK
25 Eylül 2024 Çarşamba - 15:42 Maltepe’de kansere yönelik farkındalık semineri düzenlendi Maltepe Belediyesince kadınlara yönelik serviks kanseri ve genel onkolojik bilgilendirmeyi içeren sağlık semineri düzenlendi. Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde ücretsiz olarak düzenlenen seminerde uzmanlar tarafından kanserin nedenleri, en sık görülen türleri, erken teşhisi ve tedavi yöntemleriyle ilgili merak edilen soruların yanıtları verildi. Uzman Doktor Sinemis Çelik, Türkiye’de bir yıl içinde yaklaşık 96 bin 200 erkek ve 67 bin 200 kadının kanser teşhisi aldığını, yılda 163 bin 500 yeni kanser vakası teşhis edildiğini, bir günde yaklaşık 450 kişinin kanser teşhisi aldığını kaydetti. Henüz belirti vermeyen kanserlere erken evrede tanı koymanın temel hedef olduğunu ifade eden Çelik, şikayeti olmayan kişilere tarama ve erken tanı testleri uygulanmasının önemine dikkat çekti. Erken evrede tanı koymak temel hedef olmalı Bütün dünyada kadınlarda en sık görülen ve ikinci sırada ölüme neden olan kanserin meme kanseri olduğuna işaret eden Çelik, “Sekiz kadından birinin hayatının bir döneminde meme kanseri tanısı alacağı hesaplanmaktadır. Sıklığı yaş ile artar. Kalıtsal risk söz konusudur" dedi. Meme kanserinin risk faktörlerini sıralayan Çelik, kendi kendine ve doktor tarafından meme muayenesinin ve mamografinin önemine değindi. "Akciğer kanseri birinci sırada, sigara kullanımından kaçınmalı" Akciğer kanserinin dünyada birinci sıradaki kanser türü olduğunu ifade eden Çelik, “Vakaların büyük çoğunluğu sigara ve diğer tütün ürünlerinin kullanımına bağlı olarak kanser olmaktadır. Sıklığı yaş ile artmaktadır. Sigara ve diğer tütün ürünlerinin kullanımından kaçınmak gerekir" şeklinde konuştu. "Serviks kanserinden aşılanma ile korunmak mümkün" Operatör Doktor Işıl Şafak Yıldırım ise serviks (rahim ağzı) kanseriyle ilgili bilgilendirme yaptı. Yıldırım, rahim ağzı kanserinin belirtilerinin ancak kanser ileri bir aşamaya geldiğinde ortaya çıktığına vurgu yaptı. Serviks kanserinin önlenebilir bir kanser türü olduğunun altını çizen Yıldırım, “Serviks kanserinden korunma aşılama ile mümkündür. İkincil koruma ise tarama işlemleridir. Bu işlemler smear testi ve HPV DNA testidir. 21 yaş üzeri cinsel aktif her kadının yıllık smear testi yapması önerilir. Ayrıca üç yılda bir HPV DNA testi veya beş yılda bir HPV DNA ve smear testi yaptırarak serviks kanserine karşı yüksek bir koruma sağlanabilir” dedi.
Beyin fonksiyonlarına ses dalgalarıyla müdahale
22 Ağustos 2024 Perşembe - 10:17 Beyin fonksiyonlarına ses dalgalarıyla müdahale İEÜ Medical Point Hastanesi’nde görevli SAS Metodu Yetkili Uygulayıcısı Odyolog Merve Topaloğlu, SAS Dinleti Programları ile nörolojik temelli otizm spektrum bozuklukları, Asperger sendromu, Down sendromu, serebral palsi, beyin hasarı ve bilmekle ilgili bozukluklar gibi rahatsızlıkların tedavi ve müdahale sürecini desteklediğini belirterek, “Kulaklarımız beynimize açılan kapılardır" ifadelerini kullandı. İEÜ Medical Point Hastanesi’nde görevli SAS Metodu Yetkili Uygulayıcısı Odyolog Merve Topaloğlu, beyin fonksiyonlarının gelişimini destekleyen SAS İşitsel Aktivasyon Programları hakkında önemli bilgiler verdi. SAS İşitsel Aktivasyon Programları’nın ses dalgaları kullanılarak yürütülen ve beyin fonksiyonlarının gelişimini destekleyen bir yöntem olduğunun altını çizen Topaloğlu, “Sinirbilim ve beyin plastisitesi alanlarındaki araştırmalara dayanarak geliştirilen, bu programlar, ses dalgaları, tonlar, müzik ve konuşma sesleri gibi çeşitli akustik özellikler içeren uyaranlar kullanarak, kulaklar aracılığıyla beyin bölgeleri ve yarım küreler arasındaki bağlantıları nöroplastisiteyi uyararak güçlendiriyor. SAS programları, her bireyin ihtiyaçlarına özel olarak hazırlanıyor. Algı, dikkat, bellek, düşünme, planlama, karar verme, öğrenme, dil, konuşma, sosyal biliş ve beden kontrolü gibi önemli beyin işlevlerine katkı sağlayarak, beynin iletişim ve işbirliği yolaklarının daha dengeli, uyumlu ve verimli çalışmasına yardımcı oluyor.” dedi. ‘Pozitif değişimler görüyoruz’ Programın hedeflerinin de altını çizen Topaloğlu, “Beynin iki yarım küresi arasındaki iletişimi artırmak, bilmekle alakalı becerileri, dikkat ve konsantrasyonu, motor becerileri, duygu-durum ve davranış becerilerini geliştirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca dil ve konuşma becerilerini, okuma ve yazma süreçlerini, dürtüsel davranışları iyileştirmek ve duyusal işlemleme becerilerini geliştirmek de amaçlanıyor. SAS Dinleti Programları, 3 yaş ve üzeri tüm yaş gruplarına hitap ediyor. Bu yöntem, beyin fonksiyonlarını geliştirme ve nöroplastisiteyi destekleme konusunda umut vaat ediyor. SAS Dinleti Programları, danışan ile hastanın yaşam kalitesini artırarak hayatlarında pozitif değişimlere neden olabiliyor. Kulaklarımız beynimize açılan kapılardır” diye konuştu. Topaloğlu; Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), disleksi, öğrenme güçlükleri, dil ve konuşma bozuklukları, sosyal ve davranışsal problemler, duygudurum bozuklukları, nörolojik temelli otizm spektrum bozuklukları, Asperger sendromu, Down sendromu, serebral palsi, beyin hasarı ve bilmekle ilgili bozukluklar gibi durumlarda da SAS Dinleti Programı’nın etkin bir şekilde uygulandığının da altını çizdi.
Salgın hastalıklara karşı bağışıklık güçlendirmek için propolis tavsiyesi
22 Ağustos 2024 Perşembe - 10:04 Salgın hastalıklara karşı bağışıklık güçlendirmek için propolis tavsiyesi Salgın hastalıklarına karşı bağışıklığı güçlendirmek için propolis, arı sütü ve ham balın hem yetişkinler de hem de çocuklarda kullanılabileceği tavsiyesinde bulunuldu. Arı Ürünleri Uzmanı Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, propolisin antikanser, antioksidan, bağışıklık düzenleyici, antibakteriyel, antiviral ve anti-inflamatuar etkiler gösterdiğine işaret ederek, "Arı sütü, içerdiği mineraller, vitaminler, yağ asitleri, proteinler ve serbest amino asitler ile dikkat çeker. Sadece arı sütüne özgü doğal bir yağ asidi olan 10-hidroksi-2-dekenoik asit (10-HDA) ve doğal bir protein olan royalaktin ise antioksidan, antimikrobiyal, antikanser, yara iyileştirme, yaşlanmaya, antimutajenik, antidiyabetik ve anti inflamatuar özellikler göstermektedir” dedi. "Bağışıklığı güçlendirmek için gerekli" Arı sütü, enfeksiyonlara karşı koruyucu ve tedavi edici etkilerinin yanı sıra besleyici özellikler de taşıdığının altını çizen Samancı, “Arı sütünün hem gram-pozitif hem de gram-negatif bakterilere karşı antibakteriyel özellikler gösterdiği ve bu özelliğin kraliçe arıya zararlı bakterilere karşı geniş spektrumlu bir bağışıklık sağlamakta yardımcı olabileceği gösterilmiştir” ifadelerini kullandı. Samancı; “Önümüzdeki mevsim geçişlerinde, Dünya Sağlık Örgütü’nün uyarmış olduğu maymun çiçeği virüsüne ve Covid-19’un farklı varyantlarına karşı bağışıklığımızı güçlendirmek için çocuk, ergen ve yetişkinlerde sabahları aç karnına 1 tatlı kaşığı ham bal, arı sütü ve propolis karışımından tüketmek faydalı olacaktır” diye konuştu. Mantarların üzerinde de etkisi var Propolis’in ağız bölgesinde oluşan lezyonlarda ve mantarların üzerinde de etkili olduğunu söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Pınar Çakır ise “2016 yılında yayınlanan bir makalede; çeşitli propolis örneklerinin maya ve gram-pozitif bakterilere karşı dikkate değer antimikrobiyal etki gösterdiği bulunmuştur. Standartlaştırılmış propolis özü verilen ağız candidiasis hastalarında, nistatin ile tedavi edilenlerle karşılaştırılabilir şekilde anlamlı bir lezyon baskılanması gözlemlenmiştir” dedi.
Kalbi duran KOAH hastası ANKA’da yaşama tutundu
22 Ağustos 2024 Perşembe - 09:58 Kalbi duran KOAH hastası ANKA’da yaşama tutundu Gaziantep’te evinde rahatsızlanan 66 yaşındaki KOAH ve koroner arter hastası, ailesi tarafından solunumu durmuş halde getirildiği ANKA Hastanesi’nden uygulanan tedavi sonrası sağlıklı bir şekilde ayrıldı. Gaziantep’te evinde aniden rahatsızlanan 66 yaşındaki KOAH hastası Bircan Sarman, ailesi tarafından Gaziantep Özel ANKA Hastanesi’ne getirildi. Hastaneye solunumu, kalbi durmuş vaziyette gelen Sarman’a, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Seyfi Yılmaz tarafından müdahale edildi. Kalp masajı (CPR) ile hayatı döndürülen ve solunum cihazına bağlanan Sarman, yoğun bakım ünitesinde hemen tedaviye alındı. Dördüncü gün komadan çıkan ve 1 hafta boyunca yoğun bakım ünitesinde tedavi olan Sarman, sağlıklı bir şekilde hastaneden taburcu olmanın mutluluğunu yaşadı. Hastaneye nasıl geldiğini hatırlamadığını belirten Sarman, “Sağlıklı olmak hayattaki en güzel şey. Beni iyi etmek için büyük çaba sarf eden Dr. Seyfi Yılmaz, ve sağlık personellerine teşekkür ederim” dedi. “Şu an durumu çok iyi” Sarman’ın tedavisini gerçekleştiren İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Seyfi Yılmaz, bu gibi durumlarda erken müdahalenin önemli olduğuna dikkat çekti. Dr. Yılmaz, “Hastamız bize geldiğinde solunumu yoktu, kalbi durmuştu. Önce kalp masajı ile hastamızın hayati düzelme sağladık. Ardından hastamızı yoğun bakımda tedaviye aldık. Hastamız dördüncü gün komadan çıktı. Şu an durumu çok iyi. KOAH, kalp ve damar hastalıkları ve ağır zatürre gibi akciğere ilişkin enfeksiyon hastalıklarında solunum yetmezliği gelişebilir. Bu durum ileri boyutlara vardığında vücuttaki oksijenlenmenin bozulmasına ve ölüme kadar gidebilen ciddi sorunlara yola açabilir. Ciddi solunum yetmezliği bulunan hastamızı tedavi süreci boyunca yoğun bakım ünitemizde solunum ve hayati fonksiyonları açısından sürekli takip altında tuttuk. Bozulmuş kan değerlerine bağlı olarak hastalarda ciddi komplikasyonlar meydana gelebileceği için yoğun bakım ünitemizde kan normale dönünceye kadar da tedavi sürecinde müşahede altında tuttuk ve uyguladığımız tedavi sonrası hastamızı sağlıklı bir şekilde taburcu etmenin mutluluğunu yaşıyoruz” diye konuştu.
Uzmanı uyardı: "Gebelik şekeri bebekte obezite ve tansiyon riskini artırıyor"
22 Ağustos 2024 Perşembe - 09:52 Uzmanı uyardı: "Gebelik şekeri bebekte obezite ve tansiyon riskini artırıyor" Yaklaşık her 10 gebeden 1’inin gebelik şekeri tanısı aldığını belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, “Gebelik şekeri, annede yüksek tansiyon hastalığı gelişme riskini artırır. Ayrıca bebekte yenidoğan döneminde şeker düşüklüğü ve yenidoğan sarılığını tetikleyebilir” dedi. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, gebelikte şeker hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Tutal, “Gebelik şekeri, gebelik sırasında tespit edilen kan şekeri yüksekliğidir. Gebelik şekeri annede yüksek tansiyon hastalığı gelişme riskini artırır. Ayrıca bebekte yenidoğan döneminde hipoglisemi (şeker düşüklüğü) ve yenidoğan sarılığını tetikleyebilir. Şeker hastalığı gelişme riskini artıran unsurlar ise ailede şeker hastalığı olması, gebelikten önce kilolu olmak, 4.5 kilogramdan daha ağır bebek doğurmuş olmak, öncesinde erken doğum yapmış olmak, gebelik öncesi gizli şeker hastalığı, 25 yaşın üzerinde gebe kalmak ve polikistik over sendromudur” diye konuştu. "Tanı konma süreci" Hiçbir risk faktörü olmadan da gebelik şekerinin gelişebileceğinin unutulmaması gerektiğini belirten Uzm. Dr. Tutal, “Genellikle gebeliğin 24. ve 28. haftaları arasında gebelik şekeri teşhisi konulur. Önceden gebelik şekeri geçirdiyseniz veya doktorunuz riskli olduğunuzu düşünüyorsa, 13. haftadan önce de testler yapılabilir. Gebelik şekeri taraması, oral glukoz tolerans testi (şeker yükleme testi olarak bilinir) ile yapılır. 50 gram glukozlu içecek içildikten 30 dakika sonra alınan kan düzeyine bakılır. Test sonucu anormal ise 100 gram glukoz ile tekrar test yapılır” şeklinde konuştu. "Şeker yükleme testi değil, annede şeker olduğunu bilmemek riskli" Şeker yükleme testi yaptırmanın zararlı olmadığını dile getiren Uzm. Dr. Tutal, “Test sırasında alınan şeker, 1 bardak şekerli içecek, birkaç dilim tatlı ya da bir tabak pirinç pilavındaki şeker kadardır. Asıl riskli olan durum annede gebelik şekeri olması ve bu durumun bilinmemesidir. Anne kanındaki yüksek şeker, bebeğe geçerek bebekte aşırı miktarda insülin üretilmesine, bu da bebeğin aşırı büyümesine neden olur. Aşırı büyük olan bebeklerin doğum travmalarına maruz kalma ihtimalleri artar. Annenin yüksek kan şekeri, erken doğumu tetikleyebileceği gibi bebeğin aşırı büyük olması da erken doğum kararının alınmasına neden olabilir. Gebelik şekeri olan annelerin bebeklerinde doğum erken olmasa bile akciğer gelişimi yetersiz olabilir ve bebek doğduğu zaman nefes almakta zorlanabilir. Kan şekeri kontrolsüz olan annelerden doğan bebeklerde doğum sonrası kan şekeri düşebilir. Çok ciddi düşüşler bebeğin havale geçirmesine neden olabilir. Derhal kan şekerinin yükseltilmesi gerekir. Gebelik şekeri olan annelerden doğan bebeklerde yaşamlarının ileri dönemlerinde obezite ve Tip 2 diyabet hastalığı gelişme riski artmıştır" ifadelerini kullandı. "Anneye verdiği zararlar" Uzm. Dr. Tutal, gebelik şekerinin anneye ve bebeğe yansıyabilecek olumsuz etkileriyle ilgili de şunları söyledi: "Gebelik şekeri, yüksek tansiyon riskini arttırır. Ayrıca hem anne hem de bebeğin hayatını tehlikeye sokan preeklampsi riskini arttırır. Gebelik şekeri geçirdiyseniz bir sonraki gebelikte de muhtemelen gebelik şekeri olacaksınızdır. Ayrıca yaşınız ilerledikçe Tip 2 diyabet hastası olma ihtimaliniz de artacaktır. Gebelik şekeri geçiren kadınların yaşam tarzlarında yapacakları sağlıklı beslenme ve egzersiz gibi sağlıklı değişimler, gelecekte şeker hastası olma ihtimallerini azaltır. Diyetle kan şekeri kontrol altına alınamayan hastalarda insülin tedavisi gerekir. Doğum sonrası kan şekeri ölçümüne bir süre daha devam edilmelidir. Doğumdan yaklaşık 2 ay sonra şeker yüklemesi yapılarak şekerin tamamen normale döndüğünden emin olunmalıdır. Daha sonra her 2-3 yılda bir diyabet riskinin değerlendirilmesi gereklidir. Bu hastalığın tedavisi endokrinoloji ve kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hekimlerince yapılmaktadır."
Bütüncül yaklaşım ve teknoloji ile omurga problemlerine kalıcı çözüm
22 Ağustos 2024 Perşembe - 09:24 Bütüncül yaklaşım ve teknoloji ile omurga problemlerine kalıcı çözüm Fizyoterapist Egenur Uçar, tıp teknolojilerinin hızla gelişmesiyle birlikte, fizyoterapi alanında kullanılan cihazların da yenilikçi ve etkili çözümler sunduğunu bu cihazlardan biri olan BACK-UP cihazının hastaların tedavi süreçlerine önemli katkılar sağladığını söyledi. Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Fizyoterapisti Egenur Uçar, günümüzün modern fizyoterapi uygulamalarının, gelişmiş teknolojilerin entegrasyonu sayesinde hastaların iyileşme süreçlerini hızlandıran ve daha etkili tedavi yöntemleri sunan bir yapıya kavuştuğunu belirterek, “Omurga sağlığını desteklemek, bel, boyun, sırt ağrılarını gidermek amacıyla geliştirilmiş bir teknolojik ürün olan BACK-UP cihazı da bu yenilikçi yaklaşımlardan biri. Merkezimizde özellikle fibromiyalji, miyofasiyal ağrı sendromu, bel fıtığı, boyun fıtığı gibi hastalıklardan kaynaklanan ağrılarda kullandığımız ve ağrı yönetimi konusunda etkili olan bu cihaz, kronik ağrı çeken hastalar için de umut verici bir çözüm sunmaktadır. İçinde kırktan fazla parametrenin olduğu ve omurga problemlerinin kalıcı bir şekilde çözülebildiği bu cihazla kişiye özel programlar sunulabiliyor ve tedavi her hastanın ihtiyaçlarına göre özelleştirilebiliyor. Cihaz, hastaların vücut yapılarına, kas durumlarına ve omurga hizalarına göre farklı egzersiz programları sunuyor, bu sayede tedavi süreçleri daha etkin ve bireysel hale gelebiliyor. Hastalar, cihaz ile fizyoterapistlerinin yönlendirmeleri doğrultusunda en uygun tedavi programını takip ederek, daha kısa sürede iyileşme sağlayabiliyor. Cihazın sağladığı düzenli egzersiz programları, kas spazmlarını azaltıyor ve omurga üzerindeki baskıyı hafifletiyor. Bu sayede, hastalar günlük yaşamlarında daha az ağrı hissederek, fiziksel aktivitelerine daha rahat bir şekilde dönebiliyor’’ dedi. Uçar, merkezde uygulanan, fizyoterapi alanında yenilikçi bir tedavi yöntemi olarak ön plana çıkan BACK-UP cihazının hastaların omurga sağlığının korunması, kas güçlerinin artırılması ve postüral bozukluklarının giderilmesi için önemli bir araç olduğunu kaydederek, “Bel ve sırt ağrılarının hafifletilmesinde de etkin bir rol oynar. Tedavi süreçlerinde etkili sonuçlar elde edilmesini sağlar. Cihazın sunduğu kişiye özel tedavi programları, hastaların ihtiyaçlarına en uygun şekilde yanıt verir ve iyileşme süreçlerini hızlandırır. Günümüzün modern fizyoterapi uygulamaları arasında yer alarak, hastaların yaşam kalitesini artıran ve omurga sağlığını destekleyen çözümler sunmaktadır” şeklinde konuştu.
Kapalı yöntemle nadir yapılan ameliyatla sağlığına kavuştu
22 Ağustos 2024 Perşembe - 09:12 Kapalı yöntemle nadir yapılan ameliyatla sağlığına kavuştu Adana’da bir kadın, karın ağrısı şikayetiyle gittiği hastanede Türkiye’de kapalı yöntemle nadir uygulanan ’Pelvik Konjesyon Sendromu Toplardamar Kapatılması’ ameliyatıyla sağlığına kavuştu. Adana’da yaşayan 32 yaşındaki ev hanımı Serap Abi’ye geçtiğimiz sene karın ağrısı şikayetiyle gittiği hastanede ’Pelvik Konjesyon Sendromu’ tanısı konuldu. Bu rahatsızlığı nedeniyle acı çeken Abi, geçtiğimiz ay Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ferid Cereb’e başvurdu. Op. Dr. Cereb, yaptığı tetkikler sonucu Abi’nin Çukurova bölgesinde ilk kez Türkiye’de de nadir yapılan kapalı yöntem ’Pelvik Konjesyon Sendromu Toplardamar Kapatılması’ ameliyatını yaptı. 20 dakika süren ameliyatın ardından Serap Abi, aynı gün taburcu edildi. "Artık kapalı yöntemle yapılıyor" İhlas Haber Ajansı’na konuşan Op. Dr. Ferid Cereb, Pelvik Konjesyon Sendromu’nun (PKS), sıklıkla genç kadınlarda görülen, karnın alt kısmında ve kasıklarda bulunan toplardamarlardaki genişlemeler ve akım bozuklukları ile seyreden bir hastalık olduğunu belirtti. Cereb, "Bu hastalık toplumda çok sık görülüyor. Kadınlarda kasıklara vuran ve toplumda çok fazla görülen bir hastalık bu. Bu hastalar genelde tedavisiz kalıyordu. Eskiden tek tedavisi açık ameliyattı. Artık hastanemizde bunu kapalı yöntemle tedavi edebiliyoruz" ifadelerini kullandı. "Tedavisi var" PKS’nin tedavisiz bir hastalık olmadığını vurgulayan Op. Dr. Cereb, "Bu hastalığın ameliyatını Adana’da ilk kez biz yaptık. Türkiye’de de nadir yapılan bir ameliyat. Bu hastalık tedavisiz bir hastalık değil. Tedavisi var ve hastalar başvuru yapmaktan çekinmesin" dedi. "Şu anda rahatım" Serap Abi ise ameliyattan sonra rahatladığını anlatarak, "Çok fazla kasık ve karın ağrısı çekiyordum. Bu şikayetler üzerine başvurdum. İlk başta ameliyatı kabul etmedim ama hocamızla tanıştıktan sonra ameliyatı kabul ettim. Şu anda hiçbir rahatsızlığım yok ve ağrılarım geçti" diye konuştu.
Kuşadası’nda beslenme çantası desteği için başvurular başladı
21 Ağustos 2024 Çarşamba - 17:44 Kuşadası’nda beslenme çantası desteği için başvurular başladı Kuşadası Belediyesi tarafından kentte yaşayan ihtiyaç sahibi ailelerin okula giden 6-14 yaş arasındaki çocuklarına sağlanan beslenme desteği için kayıtlar başladı. Geride bıraktığımız eğitim-öğretim yılında her hafta ortalama 1600 öğrencinin faydalandığı hizmete veliler, beslenmecantasi.kusadasi.bel.tr adresi veya 444 71 14 numaralı Güvercin Masa hattı aracılığıyla başvurularını yapabilecek. Sosyal belediyecilik alanında yürüttüğü çalışmalarla takdir toplayan Kuşadası Belediyesi, Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz nedeniyle alım gücü giderek düşen dar gelirli kesimlerin çocukları için geçen yıl başlattığı beslenme desteğine 2024-2025 eğitim-öğretim yılında da devam edecek. Beslenme paketlerinin içerisinde bu yıl da öğrencilerin okuldaki beslenme saatinde çantalarında mutlaka bulunması gereken çiğ kuruyemiş, mevsim meyveleri, meyve suyu, su, süt ve sandviç ekmeği gibi gıdalar yer alacak. Beslenme paketleri, belirlenen dağıtım noktalarında ailelere imza karşılığında teslim edilecek. "Son tarih 20 Eylül" Kayıtların başladığı beslenme desteği hizmetinden yararlanmak isteyen veliler, başvurularını 20 Eylül’e kadar beslenmecantasi.kusadasi.bel.tr adresi veya 444 71 14 numaralı Güvercin Masa hattı aracılığıyla yapabilecek. Kuşadası Belediyesi’nin beslenme çantası hizmetinden ayda ortalama 1600 öğrenci faydalanıyor. Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, çocukları eğitim gören ailelerin ekonomik kriz nedeniyle zor günler geçirmeye devam ettiğini belirterek, “Gençlerimizin ve çocuklarımızın sağlıklı gelişimi bizler için büyük önem taşıyor. Sağlıklı gelişim ise ancak doğru ve dengeli beslenme ile mümkün olabilir. Kuşadası Belediyesi olarak başvuru sürecinin tamamlanmasının ardından ihtiyaç sahibi öğrencilerimizin beslenme çantalarını yine hazırlayarak kendilerine ulaştıracağız” diye konuştu.
Murzioğlu’ndan Bakan Memişoğlu’na sağlık sektörü dosyası
21 Ağustos 2024 Çarşamba - 16:10 Murzioğlu’ndan Bakan Memişoğlu’na sağlık sektörü dosyası Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Yardımcısı Salih Zeki Murzioğlu, ilaç sanayi, medikal, sağlık hizmetleri ve uluslararası sağlık turizminde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerinin değerlendirildiği, “TOBB Sağlık Sektörü İstişare Toplantısı”nda Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’na, "Samsun Sağlık Sektörü Sorun ve Çözüm Önerileri" içerikli dosya sundu. Başkan Salih Zeki Murzioğlu, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun katılımıyla düzenlenen, "TOBB Sağlık Sektörü İstişare Toplantısı"na katıldı. TOBB İkiz Kuleler’de Dünya Odalar Federasyonu Başkanı ve TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda, ilaç, medikal, kozmetik, sağlık hizmetleri ve uluslararası sağlık turizmi sektör temsilcileri hazır bulundu. Toplantıda ilaç sanayi, medikal, sağlık hizmetleri ve uluslararası sağlık turizminde yaşanan sorunlar masaya yatırılarak, çözüm önerileri değerlendirildi. Murzioğlu: “Sorunlarımızı ve çözüm önerilerimizi dile getirdik” Toplantının ardından Samsun TSO Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Başkan Yardımcısı Salih Zeki Murzioğlu, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’na, Samsun’daki sağlık sektörü temsilcilerine danışılarak hazırlanan, sorun ve çözüm önerilerini içeren bir dosya sundu. İstişare toplantısının çok faydalı geçtiğini kaydeden Başkan Salih Zeki Murzioğlu, “Dünya Odalar Federasyonu Başkanımız ve TOBB Başkanımız Sayın M. Rifat Hisarcıklıoğlu sağlık sektörünün tüm bileşenlerini, Sağlık Bakanımız Sayın Kemal Memişoğlu’yla bir araya getirdi. Başkanımız Hisarcıklıoğlu yaptığı konuşmada, sağlık sektöründe sürdürülebilirliği sağlamak ve sektörü geleceğe hazırlamak için bütçe ve finansman imkanlarının artırılması gerektiğini ifade etti. Ayrıca, yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini sıraladı. Ülkemizin sağlık turizmi konusunda önemli bir potansiyeli var. Samsun da sağlık hizmetleri bakımından çok alternatifli ve gelişmiş bir şehir. Sektörün gelişiminin desteklenmesi ülkemize de bu bağlamda büyük katkı sağlayacaktır. Biz de bu anlayışla Samsun Ticaret ve Sanayi Odası olarak medikalcilerden, hastanelere, ağız ve diş sağlığı bakım merkezlerinden optikçilere kadar sektöre hizmet eden paydaşlarımızla bir araya gelerek detaylı ve titizlikle hazırladığımız ‘Samsun Sağlık Sektörü Sorun ve Çözüm Önerileri’ raporumuzu Sayın Bakanımıza ilettik. Sayın Bakanımız ve değerli ekibi sağ olsunlar iletişime açık şekilde her konuya duyarlılık gösterdi. Oda olarak sektörlerimizin gelişimine yönelik girişimlerde bulunmaya devam edeceğiz” dedi.
Şırnak’ta nefes darlığı çeken diyalize bağlı hasta sağlığına kavuştu
21 Ağustos 2024 Çarşamba - 15:12 Şırnak’ta nefes darlığı çeken diyalize bağlı hasta sağlığına kavuştu Şırnak Devlet Hastanesine nefes darlığı şikayetiyle başvuran diyaliz hastası 44 yaşındaki Saadet Pünek, kalınlaşan kalp duvarının alkol ile yakma işleminden sonra sağlığında düzelmeler başladı. Kardiyoloji Uzmanı Op. Dr. Mehmet Emin Gökçe ve Op. Dr. Çiğdem Bahar Çakmak, üst basamak hastaneler ve üniversite araştırma hastanelerinde yapılabilen ameliyatı Şırnak Devlet Hastanesinde yaparak, 12 yıldır diyaliz hastası olan ve nefes darlığı çeken 44 yaşındaki kadın hastayı sağlığına kavuşturdu. Ameliyat ve yoğun bakım tedavilerinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Kardiyoloji Uzmanı Op. Dr. Mehmet Emin Gökçe, hastanın aynı zamanda böbrek yetersizliği nedeni ile takipte olup diyaliz almakta olduğunu söyledi. Polikliniğe nefes darlığı başvurusu sonrası yaptıkları incelemede kalp duvarında kalınlaşma tespit ettiklerini belirten Dr. Gökçe, "Kalp duvarındaki kalınlaşma sonrası ilaç tedavisi başladık. Ancak etkili bir sonuç alamayınca hastamıza kalınlaşan kalp duvarını inceltmek için alkol ile yakma işlemi yaptık. Hastamızın özellikle damarlarında zorlu bir işlemi vardı. Daha önce üst merkezlerde, üniversite hastanelerinde yapılan bir işlemi burada zorlu da olsa başarılı bir şekilde işlemimizi gerçekleştirdik. Hastamıza öncelikle anjiyoya alarak normal anjiyografik yöntemler ile kalp damarına ulaştıktan sonra, kalınlaşma yapan damara ulaştıktan sonra, o damara saf alkol vererek inceltip daha sonra nefes darlıklarını özellikle iki haftadan sonrada hastamızın belirgin düzelmesini bekliyoruz. Takibinde de hastamıza iki gün yoğun bakım takibi ve bir günde serviste takibinden sonra da yarın rahat bir şekilde ve şikayetsiz bir şekilde hastamızı taburcu etmeyi planlıyoruz” dedi. Saadet Pünek ise nefesinin kapandığını dile getirerek, "Şırnak Devlet Hastanesi doktorlarına başvurdum. Allah’a şükürler olsun onlarda beni iyileştirdi. Nefes darlığım düzeldi ve şimdi iyi durumdayım. Doktorum sayesinde şimdi iyiyim, kendisine teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.