SAĞLIK
19 Eylül 2024 Perşembe - 16:43 Alzheimer hastaları ve yakınlarına destek verecek Düzce’de alzheimer hastalarını ve yakınlarını desteklemek üzere belediye-hayırsever işbirliğiyle yapılan alzheimer hastaları gündüz bakım merkezi 23 Eylül Pazartesi günü kapılarını açacak. Sosyal belediyecilik anlayışı ile toplumun tüm kesimlerine dokunan Düzce Belediyesi, “Ertan Uçar Alzheimer Hastaları Gündüz Bakım Merkezi”ni hizmete alıyor. Geçtiğimiz aylarda tanıtımı yapılan ve personel görevlendirmesinin tamamlanması ile Dünya Alzheimer Günü’ne denk gelen haftada kapılarını açacak olan bakım merkezini ziyaret eden Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, hem bakımevinin içerisinde ve bahçesinde incelemelerde bulundu, hem de personelle tanıştı. “Ertan Uçar örnek olsun” Başkan Özlü, Düzce Belediyesi ve hayırsever iş insanı Ertan Uçar’ın katkılarıyla yapılan merkezin örnek olmasını dileyerek, “Burası daha önce kütüphane olarak planlanmış, ancak fonksiyonel olmayan bir binaydı. Bu binanın belediyemize tahsisi için o günkü şartlarda Milli Eğitim Bakanı’nı aramak durumunda kaldık. Sayın bakanımız uygun gördü ve burayı belediyemize tahsis ettiler. Burada bir hayırsever katkısı var, belediyemizin katkısı var. Aslında Düzce’de iş insanlarının, eşrafın bu tür yaklaşımları örnek alması ve çok sayıda kreş, Alzheimer merkezi, yaşlı bakım merkezi gibi yerlerin açılmasına vesile olmalarını temenni ediyoruz. Bu vesileyle Ertan Uçar’a teşekkür ediyoruz. Diğer Düzceli kardeşlerimiz ve işadamlarının Uçar’ı örnek almalarını, onların da birer sosyal sorumluluk projesi alarak, okullar, kreşler, bakım merkezleri yapmalarını istiyoruz. Düzce’mize hayırlı olsun” ifadelerini kullandı. 23 Eylül’de kapılarını açıyor Demetevler Mahallesi’nde 2 dönüm alan üzerinde kurulu olan merkez 250 metrekare kapalı alana sahip. İçerisinde terapi ve dinlenme odası, 3 adet aktivite odası ve kış bahçesi yer alan merkez, hasta kabulüne başlayacak. Bakım merkezinde, sosyal hizmet uzmanı, yaşlı bakım personelleri, hemşireler, gerontolog, ergoterapist, hemşire ve antrenör olmak üzere 8 personel görev yapacak. Günlük 15 hastanın kabul edileceği merkez, ilk etapta haftanın 5 günü açık olacak. 2 günlük periyotlar halinde hastaların ağırlanacağı bakımevi, talep yoğunluğuna göre cumartesi günü de hizmet verecek. Ayrıca ilerleyen zamanlarda hobi bahçesi ve sera kurulacak. Sosyal yaşam desteği Alzheimer hastalarının ve hasta yakınlarının yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen merkez, hastaların zihinsel ve duygusal olarak desteklenmesinden, sosyal yaşama aktif katılımlarının sağlanmasına kadar geniş bir yelpazede yardımcı olacak. Hastalığın oluşturduğu zorlukları en aza indirmeyi amaçlayan yaşam merkezi, etkinlikler ve sosyal aktiviteler ile hastaların kendilerini daha iyi hissetmelerine de yardımcı olacak. Alzheimer hastaları ve yakınları için büyük bir rahatlama sağlayacak bu merkez, hastalara güvenli ve destekleyici bir ortam sunarken, aynı zamanda ailelerine de bir nefes alma imkanı tanıyacak. Hasta yakınları için gerek bireysel, gerekse gruplar halinde bilgilendirme seansları gerçekleştirilerek, bakım sürecinin daha bilinçli ve etkili bir şekilde yönetilmesi de sağlanacak. Düzce’de sağlık alanındaki önemli bir ihtiyacı karşılayacak olan gündüz bakımevi, sosyal hizmetler alanında yeni bir dönemin kapılarını da aralayacak.
19 Eylül 2024 Perşembe - 16:19 Meme kanseri hastaları ve uzmanlar buluştu: "Her raunda hazırız” Yaklaşan Meme Kanseri Farkındalık ayı dolayısıyla Acıbadem Ataşehir Hastanesi Meme Merkezi uzmanları ve tedavi gören hastalar buluştu. Düzenli kontrolün önemine dikkat çektiler. Ekim ayının Meme Kanseri Farkındalık Ayı olması nedeniyle toplumu bilinçlendirmek için yapılan çalışmaların sayısı artıyor. “Her Raunda Hazırız” mottosuyla meme kanseri hakkında yeni bir farkındalık projesi başlatan Acıbadem Sağlık Grubu, bünyesine yeni kattığı Acıbadem Ataşehir Hastanesi Meme Merkezi’nin açılışıyla birlikte toplumsal bilinçlendirme çalışmalarına start verdi. Meme kanserinde multidisipliner yaklaşımla hizmet verecek Acıbadem Ataşehir Hastanesi Meme Merkezi’nde uzmanların yanı sıra tedavi gören hastaların katılımıyla açılış etkinliği düzenlendi. Uzmanlarıyla buluşan hastaların duygusal saatler yaşadığı açılış etkinliğinde meme kanserine karşı bilinmesi gerekenler anlatıldı, hastalar kendi tedavi hikayelerini paylaşarak erken tanının önemine dikkat çektiler. “Düzenli kontrol, erken tanıyı artırıyor” Açılışa Acıbadem Ataşehir Meme Merkezi Sorumlusu, Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Metin Çakmakçı ve merkez uzmanları; Prof. Dr. Tarık Zafer Nursal, Prof. Dr. Özge Gümüşay, Prof. Dr. Bülent Saçak, Prof. Dr. Evrim Kadriye Tezcanlı, Doç. Dr. Özden Sıla Ulus Buturak, Dr. Mümtaz Özarar, Dr. Evrim Abamor ve alanında önde gelen pek çok uzman katıldı. Meme kanseri hakkında önemli bilgiler veren Prof. Dr. Metin Çakmakçı yaptığı açılış konuşmasında, “Meme kanseri, tüm dünyada en sık görülen kanser türlerinden biri. İstatistikler her yıl, dünyada 2 milyon 296 bin, Türkiye’de ise 25 bin 249 kişinin meme kanseri ile tanıştığını gösteriyor. Bu sayı giderek artıyor. Eski yıllara oranla genç kadınların da bu kansere daha sık yakalandığını görüyoruz. Fakat bir yandan da toplumsal farkındalık çalışmalarıyla bilinç oranı yükseliyor, erken tanının oranı da artıyor. Daha çok insan düzenli kontrolünü yaptırıyor. Ayrıca meme kanseri tanı ve tedavisindeki bilimsel araştırmalar sonucu, tedavi başarısında da yüz güldüren artışlar var. Kadınların aklında tutması gereken ilk bilgi, düzenli kontrol yaptırmaları. 40 yaş altı kadınlar her yıl düzenli ultrason, 40 yaş sonrası ise her yıl ultrason ve mamografi yaptırmaları, erken tanı şansını artırır. Meme kanserinde erken tanı demek, tedavi başarısının artması demektir.” dedi. “Multidisipliner tedavi çok önemli” Meme kanseri tedavi başarısını artıran pek çok etken olduğunu anlatan Prof. Dr. Metin Çakmakçı, hastalara yönelik şu uyarılarda bulundu: “Meme kanserinin tedavisi diğer kanser türleri gibi, farklı dallardaki birçok uzmanın bir araya gelmesini, hastayı birlikte değerlendirmesini ve ortak karar almalarını gerektiren bir süreç. Dolayısıyla bir tedavi sürecine başlarken, multidisipliner bir anlayışla hizmet veren merkezlerin tercih edilmesi önemli.” “Madrid’e yerleşme planları kuruyordum” Etkinliğe katılan bankacı Gökçe Kemancı, 46 yaşında ilk kez mamografi olmaya karar verdiği andan itibaren hayatının nasıl değiştiğini anlattı: “İspanya’dan iş teklifi aldım. Oraya yerleşmeye karar verdim. Ama yurt dışında sağlık sistemiyle ilgili iç açıcı şeyler duymadığım için kontrollerimi burada yaptırıp gideyim istedim. 46 yaşında ilk kez mamografi oldum. Ailemizde genç yaşta kanser görülmedi. Anneannem 100 yaşına kadar yaşadı. Fakat mamografi sonucum, herkesi şaşırttı. Tabi önce beni. Meme kanseriydim. Üstelik 3.5 cm bir tümör vardı ama dışarıdan belli olmuyordu. Cerrahım bana durumu çok iyi bir şekilde anlattı. Dedi ki ‘Meme kanserisin ama bunu tedavi edeceğiz. Bu tedaviyi hayatında yalnızca ara bir dönem gibi düşün’. Öyle düşündüm ben de. Tabii bütün planlarım değişti, tedavimi ülkemde oldum.” Tanı aldıktan bir hafta sonra ameliyat olduğunu anlatan Gökçe Kemancı, “Kendimi şanslı da hissediyorum. Zira ameliyat sonrası yapılan genetik testte, kemoterapiye gerek olmadığı, ışın tedavisi yapılacağını öğrendim. Sonra da hormon tedavisiyle devam edeceğim. Tedavim çok uzun sürmeyecek. Ben Madrid’e yerleşme hayalimi yalnızca ötelemiş oldum” diye konuştu. “Oğlumun LGS sınavı var diye ameliyat olmak istemedim” Ayşe Aras Akpınar, oğlunu aşıya götürdüğü sağlık ocağındaki hemşirenin ‘siz mamografi çektirdiniz mi?’ demesiyle başlayan hastalık hikayesini şöyle anlatıyor: “Hemşire hanım sordu, yaptırmadığımı söyleyince bana randevu bile aldı. Mamografi sonucumu söylediklerinde şoktaydım. Cerrah anlatırken dinleyemiyordum. Hızlıca tedaviye başlandı. Kemoterapi gördüm. Ama siz bana sorun. Dünyam başıma yıkılmıştı. Sanki ben, ben değildim ve kimse ile konuşmak istemiyordum. Komik videolar izleyerek üstümdeki ağırlığı atmak istiyordum" 10 yaşında kızı ve 13 yaşında oğlu olduğunu söyleyen Ayşe Aras Akpınar, hastalığını çocukları etkilenmesin diye doğrudan söylemediğini belirterek, “Oğlum LGS sınavına girecekti. Benim de ameliyat olmam gerekiyordu. Oğlumun LGS sınavı var diye ameliyat olmak istemedim. Olumsuz etkilenir diye korkuyordum. Doktorum, ‘Merak etme, sandığın gibi uzun bir iyileşme süreci yaşamayacaksın’ deyince kabul ettim. Gerçekten de 29 Mayıs’ta ameliyat oldum, 2 Haziran’da oğlumu sınava götürdüm ve onu bekleyecek kadar kendimi iyi hissettim” dedi. Kızının, hastalığını annesi meme kanseri olan sınıf arkadaşıyla konuşması sırasında öğrendiğini anlatan Ayşe Aras Akpınar, “Ben kemoterapi görürken annesi de meme kanseri olan sınıf arkadaşı kızıma, ’senin annenin de saçları dökülüyor tıpkı annem gibi. Senin annen de meme kanseri galiba’ deyince çok üzülmüş, gelip bana sordu. Mememde bir tümör olduğunu söyledim. Ama o beni saçlarım ve kaşlarım dökük halde görmeyi hiç istemedi. Sürekli başımı örtmemi istiyordu. Zira bana bir şey olacağından korkuyordu. Bir müddet örttüm ve sürece alışması için çok konuştum. Zamanla saçlarımın çıktığını görünce, mutlu oldu.” ifadelerini kullandı.
19 Eylül 2024 Perşembe - 15:11 Medıcal Poınt’te “İlk Yardım Eğitimi ile Toplumsal Farkındalık” eğitimi Gaziantep Medical Point Hastanesi, İlk Yardım Günü vesilesiyle sağlık alanında farkındalığı artırmayı amaçlayan önemli bir eğitim etkinliği düzenledi. Eğitim, Medical Point Hastanesi Acil Servis hekimlerinden Prof. Dr. Polat Durukan tarafından verildi. Program, farklı gruplara özel olarak tasarlandı. Eğitimler, her grubun özellikleri ve görev tanımları dikkate alınarak hazırlandı. Bu yaklaşım, etkinliğin verimliliğini artırmayı ve katılımcıların konuya ilişkin bilgi düzeylerini yükseltmeyi amaçladı. Prof. Dr. Polat Durukan, sunumunda ilk yardımın acil durumlar karşısındaki önemi ve temel ilk yardım teknikleri hakkında detaylı bilgiler verdi. Eğitimde, solunum, yaralanma, zehirlenme ve boğulma gibi acil durumlarda izlenmesi gereken adımlar, görsellerle desteklenerek anlatıldı. Ayrıca, kuruyemiş sektöründe karşılaşılabilecek kazalar ve bu tür durumlarla başa çıkma yöntemleri de ele alındı. Katılımcılar, eğitimin interaktif yapısı sayesinde sorularını sorma ve pratik bilgiler edinme fırsatı buldular. Gaziantep Medical Point Hastanesi, sağlık alanında sürekli gelişim ve toplumsal bilinçlenmeyi artırma hedefinin bir parçası olarak yapılan bu eğitim büyük bir ilgiyle karşılandı. Eğitim sonrasında katılımcılar, ilk yardım bilgilerini pekiştirmek amacıyla küçük grup çalışmaları gerçekleştirdi. Bu uygulamalar, katılımcıların teorik bilgileri pratikte nasıl uygulayacaklarını öğrenmelerine yardımcı oldu.
Op. Dr. Kaya: “Safra kesesi taşlarından laparoskopik yöntemle kurtulmak mümkün”
18 Eylül 2024 Çarşamba - 09:47 Op. Dr. Kaya: “Safra kesesi taşlarından laparoskopik yöntemle kurtulmak mümkün” Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ferudun Kaya, safra taşlarının genellikle kolesterolden veya safra pigmentlerinden oluştuğunu belirterek, “Safra taşları çoğunlukla ağrısız olabilir, ancak bazı hastalarda ciddi semptomlara yol açabilir. Laparoskopik kolesistektomi safra taşı kaynaklı semptomların tedavisinde en etkili ve güvenli yöntemlerden biridir” dedi. Safra taşları çoğunlukla ağrısız olsa da bazı hastalarda ciddi semptomlara yol açabileceğine dikkat çeken Medical Park Adana Hastanesi Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ferudun Kaya, tedavi yolları hakkında bilgilendirmede bulundu. “Sessiz taşlara dikkat edilmeli” ”Birçok kişi safra taşlarına sahip olsa bile hiçbir belirti yaşamaz. Bu tür taşlara sessiz taşlar denir” açıklamasında bulunan Op. Dr. Ferudun Kaya, ancak safra taşı safra kanalını tıkaması halinde vücutta bazı belirtilerin ortaya çıkabileceğini söyledi. Op. Dr. Kaya, bu belirtileri şu şekilde sıraladı; “Safra kolikleri: Karın sağ üst kısmında aniden başlayan ve genellikle saatlerce süren şiddetli ağrılar. Bu ağrı omuza ve sırta yayılabilir. Mide bulantısı ve kusma: Özellikle yemeklerden sonra mide bulantısı ve kusma görülebilir. Hazımsızlık: Şişkinlik, mide yanması ve özellikle yağlı yiyeceklerin tüketilmesinden sonra sindirim problemleri yaşanabilir. Sarılık: Safra taşının safra kanalını tıkaması nedeniyle safra akışı bozulur ve ciltte ve göz aklarında sararma meydana gelebilir. Ateş ve titreme: Safra kesesi enfeksiyonu (kolesistit) varsa ateş ve titreme ortaya çıkabilir.” “Hastaların semptomları ve tıbbi geçmişleri dikkate alınarak teşhis edilir” Kolelitiazisin (safra kesesi taşları) genellikle hastaların semptomları ve tıbbi geçmişleri dikkate alınarak teşhis edildiğini belirten Op. Dr. Kaya, tanıyı doğrulamak için kullanılan bazı görüntüleme tekniklerini şöyle sıraladı: “Ultrasonografi: Safra taşlarını teşhis etmek için en yaygın kullanılan yöntemdir. Yüksek doğruluk oranına sahiptir ve non-invazivdir. MRCP (Manyetik Rezonans Kolanjiyopankreatografi): Safra yollarını ve pankreası detaylı bir şekilde görüntülemek için kullanılır. BT (Bilgisayarlı Tomografi): Safra taşı komplikasyonlarını ve diğer karın içi patolojileri değerlendirmek için kullanılabilir. ERCP (Endoskopik Retrograd Kolanjiyopankreatografi): Hem tanı koymak hem de tedavi amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Safra taşlarını çıkarmak için de kullanılabilir.” ”Sessiz safra taşlarına düzenli takip gerekebilir” Kolelitiazis tedavisinin taşların sayısına, boyutuna, yerine ve hastanın semptomlarına bağlı olarak değiştiğini ifade eden Op. Dr. Ferudun Kaya, tedavi seçeneklerini şöyle sıraladı: Bekle ve gör yaklaşımı: Sessiz safra taşları semptomlara neden olmuyorsa, doktorlar genellikle müdahale önermez ve düzenli takip yapılmasını isteyebilirler. İlaç tedavisi: Safra taşlarını eritmek için ursodeoksikolik asit gibi ilaçlar kullanılabilir. Ancak, bu tedavi uzun sürebilir ve her zaman etkili olmayabilir. Cerrahi müdahale: Safra taşı semptomatikse ve komplikasyon riski taşıyorsa en yaygın tedavi yöntemi cerrahidir. En sık kullanılan cerrahi yöntem ise laparoskopik kolesistektomidir. “En sık kullanılan cerrahi yöntem laparoskopik kolesistektomidir” Op. Dr. Ferudun Kaya, “Laparoskopik kolesistektomi, safra kesesinin çıkarılması için yapılan minimal invaziv bir cerrahi yöntemdir. Bu yöntem, kolelitiazis tedavisinde en yaygın kullanılan ve güvenli kabul edilen prosedürlerden biridir” dedi. Op. Dr. Kaya, işlemin aşamaları hakkında şu bilgileri paylaştı: “Anestezi: Ameliyat genel anestezi altında yapılır. Hasta tüm işlem boyunca uyur ve ağrı hissetmez. Kesiler: Karın bölgesinde birkaç küçük kesi yapılır. Bu kesiler genellikle 1 cm’den küçüktür. Laparoskop yerleştirilmesi: Bir kesiden laparoskop adı verilen ince bir kamera yerleştirilir. Bu kamera, cerraha karın içini ekranda görme olanağı tanır. Safra kesesi çıkarılması: Diğer küçük kesilerden cerrahi aletler yerleştirilir. Safra kesesi bu aletler aracılığıyla kesilir ve çıkarılır. Kapanış: Safra kesesi çıkarıldıktan sonra kesiler dikiş veya cerrahi bantlarla kapatılır.” “Laparoskopik kolesistektomi ameliyatı daha hızlıdır ve ameliyat sonrası ağrı daha azdır” Laparoskopik kolesistektomi ameliyatının avantajlarından bahseden Op. Dr. Kaya, ”Minimal İnvazivdir, küçük kesiler nedeniyle iyileşme süresi daha hızlıdır ve ameliyat sonrası ağrı daha azdır. Genellikle hastalar ameliyat sonrası aynı gün veya ertesi gün taburcu edilir. Birkaç hafta içinde normal aktivitelerine dönerler. Küçük kesiler sayesinde cerrahi izler minimaldir” ifadelerini kullandı. “Erken tanı ve tedavi ile hastalar genellikle hızlı ve sorunsuz bir iyileşme süreci geçirirler” Ameliyattan sonra hafif bir karın ağrısı, şişkinlik veya gaz sancısının normal sayılabileceğini dile getiren Op. Dr. Ferudun Kaya, “Hastalar genellikle ameliyattan kısa bir süre sonra normal beslenmelerine dönebilirler. Ancak yağlı yiyeceklerin sindirilmesi ilk başta zor olabilir. Ağır fiziksel aktivitelerden kaçınmak ve doktorun önerdiği süre boyunca dinlenmek önemlidir” açıklamalarında bulundu. “Ağrı semptomları varsa tedavi edilmeli” Op. Dr. Kaya, Kolelitiazisin genellikle ciddi bir sorun olmadığını belirterek, “Semptomatik olduğunda tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Laparoskopik kolesistektomi, safra taşı kaynaklı semptomların tedavisinde en etkili ve güvenli yöntemlerden biridir. Erken tanı ve tedavi ile hastalar genellikle hızlı ve sorunsuz bir iyileşme süreci geçirirler. Eğer safra taşı belirtileriniz varsa, erken teşhis ve tedavi için bir sağlık uzmanına başvurmanız önemlidir” diye konuştu.
Okullarla birlikte sağlık sorunları da başladı
18 Eylül 2024 Çarşamba - 09:44 Okullarla birlikte sağlık sorunları da başladı Hem sonbaharın gelmesi hem de okulların açılmasıyla artışa geçmesi beklenen hastalıklardan korunmanın yolu hijyene dikkat etmek ve bağışıklığı güçlendirmekten geçtiğini belirten uzmanlar, aileleri ve öğrencileri uyardı. Okulların açılması ile birlikte çocukların kapalı ve kalabalık ortamlarda daha fazla zaman geçirdiğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Cansu Yılmaz, hijyenin ve aşılamanın çok önemli olduğunu söyledi. Okulların açılmasıyla hastalıkların artma ihtimalinin arttığını belirtenDr. Cansu Yılmaz, çocuklarda sık görülen hastalıkları ve bu hastalıklardan korunma yollarını anlattı. Soğuk havaların giderek arttığı sonbahar mevsiminde çocukların daha sık hastalandığına dikkat çeken Yılmaz, "Çocuklarda sık görülen hastalıklar, akut solunum yolu enfeksiyonları, soğuk algınlığı, grip, orta kulak yolu enfeksiyonu, dış kulak yolu enfeksiyonu, sinüzit, farenjit, larenjit, bronşit, krup, zatüre, rotavirus ishalleri, el ayak ağız hastalığı, idrar yolu enfeksiyonlarıdır. Okullarda en sık görülen bulaşıcı hastalıklar, döküntülü çocukluk çağı hastalıkları, grip, nadiren de olsa menenjit, hepatit A (sarılık) ve paraziter enfeksiyonlardır.Okul çağında sık gördüğümüz enfeksiyonlardan korunmak için, tüm aşıları yaptırmak, el yıkamak, yeterli ve düzenli beslenmek, sıvı tüketmek, uyku saatlerine dikkat etmek, mevsime uygun kıyafetler giymek, düzenli spor yapmak gerekir. Özellikle aileler ve öğretmenler hijyene çok dikkat etmelidir" dedi. "Hasta olan çocuğu okula göndermeyin" Döküntülü çocuk çağı hastalıklarından kızamık, kızamıkçık, kabakulak, su çiçeği gibi hastalıklarda aşı ile korunmanın mümkün olduğunu ifade eden Yılmaz, "Bulaşıcı döküntülü çocukluk çağı hastalıkları geçiren çocuğun okula gönderilmemesi gerekir. En sık okul döneminde nezle, grip görülmekte ve öksürük, ateş, halsizlik ile seyreder. Grip aşısı 6. aydan itibaren yapılmaktadır. Dışkı ile kirlenmiş yiyeceklerin ağız yolu ile alınması sonrası hepatit A (sarılık) bulaşabilir. Aşılama ve gıdaların yıkanarak yenmesi ile korunmak mümkündür" şeklinde konuştu.
Şırnak’ta ilk kez kemoterapi portu başarı ile takıldı
18 Eylül 2024 Çarşamba - 09:43 Şırnak’ta ilk kez kemoterapi portu başarı ile takıldı Şırnak Devlet Hastanesi’nde ilk kez kanser hastaları için kemoterapi portu işlemi uygulanmaya başlandı. Port kullanımı ile kemoterapiye bağlı olarak incelen ve bulunması zorlaşan el ve kol damarları korunurken el ve kollarda girişimlere ve kemoterapi ilaçlarının muhtemel cilt altına kaçmasına bağlı olarak oluşabilecek doku hasarları da meydana gelmesi de engelleniyor. Şırnak Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İklil Eryılmaz, Şırnak’ta bulunan kanser hastalarının çevre illere gitmeden sağlıklı bir şekilde kemoterapi tedavilerini görebileceklerini söyledi. İncelen el ve kol damarları yerine kullanılan kemoterapi portunun Şırnak’ta ilk defa yemek borusu kanseri olan bir hastaya başarılı bir şekilde takıldığını belirten Dr. Eryılmaz, "Kemoterapi portu dediğimiz, kanser hastaları için uzun süreli tedavilerde el ve koldaki damarlar inceldiği için tedavi başlangıcında büyük damarlara ve cilt altına takılan bir cihaz oluyor. Bununla hastalar, 5 yıl boyunca kemoterapiyi ile bu cihazla alabiliyorlar. Bu sürece kadar Şırnak Devlet Hastanesi’nde kemoterapi alan hastalarımız maalesef ki çevre yakın illerde, Diyarbakır, Van, Gaziantep gibi büyük şehirlerde bu portlarını taktırıp burada kemoterapi alma imkanına sahiptiler" dedi. Yakın zamanda Genel Cerrahiden Doktor Serhat Binici ile beraber ortak yönettikleri yemek borusu kanseri hastasında burada kemoterapi portunu taktıklarını aktaran Dr. Eryılmaz, "Hastayı şifa ile taburcu ettik ve hasta kemoterapilerini almaya başladı. Kemoterapi tedavisine başlayacak kanser hastalarımızın artık çevre illere gitmeden Şırnak Devlet Hastanesinde kemoterapi portu takılarak onkolojik tedavilerine başlayabileceklerinden haberdar olmalarını istiyoruz. Şırnak için, Şırnak Devlet Hastanesinde çalışan tüm sağlık çalışanları arkadaşlarım birçok ilki gerçekleştirdi. Bu da Şırnak’taki ilklerden biri. Bunu gerçekleştirmemi sağlayan Op. Dr. Serhat Binici’ye de ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Cerrahi de, tüm sağlık işi de bir ekip işidir. Bireysellikten uzak ekipçe beraber daha bir çok ilki başarabileceğimiz günlere diyorum” ifadelerini kullandı.
Aşılardan önce veya hemen sonra kullanılan ateş düşürücü etkinliği azaltıyor
18 Eylül 2024 Çarşamba - 09:31 Aşılardan önce veya hemen sonra kullanılan ateş düşürücü etkinliği azaltıyor Denizli Özel Tekden Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İlter Paydur, aşılardan önce veya hemen sonrasında çocuklara ateş düşürücü ilaç vermenin aşının etkinliğini azalttığını belirtti. Aşılardan önce ya da sonra çocuklara ateş düşürücü ilaç vermenin sıkça yapılan bir yanlış olduğuna işaret eden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İlter Paydur, “Çocuklarına aşı yaptıracak olan anne babalardan aşılardan önce ya da sonra çocuklara ateş düşürücü ilaç verilip verilmeyeceği yönünde sıkça sorular alıyoruz. Bunun nedenini sorduğumda ise çevredeki insanlardan bu yönde bilgiler aldıklarını söylüyorlar. Aşıdan önce veya sonra kullanmak için ateş düşürücü yazdırmak istiyorlar. Bu genel olarak yapılan bir hata ve yanlış bir söylem. Çünkü aşı yaptırmadan önce ya da aşı yaptırdıktan sonra ateş düşürücü kullanmak aşının etkinliğini azaltıyor. Bu bilimsel yapılan çalışmalarla da gösterilmiş. Anne babalardan ricam aşıdan önce veya aşının hemen sonrasında ateş düşürücü kullanmayın” “Tek istisna menenjit aşısı” Aşılardan önce ateş düşürücü kullanmanın tek istisna olduğu durumun menenjit aşıları olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Paydur, şu tavsiyelerde bulundu: “İstisna olarak menenjit aşılarından önce çocuklara ateş düşürücü veriyoruz. Bu konuda ailelerine sürekli olarak bilgilendiriyoruz. Diğer hiçbir aşıda öncesinde ve sonrasında ateş düşürücü vermiyoruz. Çocuğunuzun 38.5 derece gibi çok yüksek ateşi çıkarsa veya çok huzursuzlanırsa doktorunuzla görüşüp ateş düşürücü verebilirsiniz ama hafif bir huzursuzlukta ya da 37.5 derece ateşte, ateş düşürücü kullanmıyoruz”
Çocuklarda çağın tehlikesi obezite: Dijitalleşmeyi avantaja çevirin
18 Eylül 2024 Çarşamba - 09:10 Çocuklarda çağın tehlikesi obezite: Dijitalleşmeyi avantaja çevirin Çocukluk çağında giderek daha fazla görülen obezite, sadece fazla kiloları değil, çeşitli hastalıkları da beraberinde getiriyor. Çocuklarda obezite tehlikesine dikkat çeken Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Merve Bayram, çocukları bu riskten korumak için beslenmeden fiziksel aktiviteye, dikkat edilmesi gereken önemli noktalara değindi. Hazır gıda tüketiminin ve hareketsiz yaşamın günümüzde neden olduğu en önemli rahatsızlıklardan biri de obezite. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Sağlık Bakanlığının ortak çalışmasıyla en son 2016 yılında hazırlanan rapora göre çocuklarda obezite oranı yüzde 9,9’a ulaştı. İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Merve Bayram, bu oranın günümüzde daha da arttığına dikkat çekerek, obezitenin önüne geçilmesi için önemli uyarılarda bulundu. Çocukluk çağında görülen obezitenin en büyük nedeninin yanlış beslenme alışkanlıkları olduğunu vurgulayan Bayram, “Bu alışkanlıkları daha geniş bir başlık altında toplayabiliriz. Örneğin, tek tip beslenme. Çocuklar makarna ve ekmek grubunu çok seviyor. Bu tarz besinlere yöneldiklerinde almaları gereken diğer besinleri alamamış oluyorlar. Bir diğer etken fast food tüketiminin oldukça yaygınlaşması ya da çocukların abur cuburlar başta olmak üzere işlenmiş paketli ürünlere erişiminin kolay olması. Bu ürünlerin akranları ya da ev halkı içinde yaygın bir şekilde tüketiliyor olması, bu ürünlerle ilişkili olan reklamlar ya da paketli ürünlerin sağlıklı şekilde sunulması diğer faktörler” dedi. Uykusuzluk da obezite nedeni Obeziteye neden olan bir diğer en önemli etkenin uykusuzluk olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Merve Bayram, şu ifadeleri kullandı: “Özellikle dijitalleşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte tablet, bilgisayar, cep telefonu ve televizyon kullanan çocukların ekran maruziyeti arttı. Bu noktada uykusuzluk da devreye giriyor. Uykusuzluk tek başına obeziteye neden olan bir etkenken dijital ekrana maruz kalmak da çocuklarda uykusuzluğa yol açabilir. Çocukların bunlara maruz kaldığı zamanlarda atıştırmalık isteği artabilir. Gece uykusuz kaldıkları takdirde gece yeme istekleri artabilir. Ya da yemekleri direkt ekran karşısında hızlı bir şekilde yedikleri ve ne yediklerini bilmedikleri için aldıkları kaloriler artabilir.” Obezite ile kanser türlerinin gelişimi artıyor Ailenin beslenme alışkanlıklarının ve sofra düzeninin önemli olduğunu belirten Bayram, üzüntü, stres, akran zorbalığı gibi durumlar nedeniyle de çocukların kendilerini rahatlatmak amacıyla yemeğe yönelebildiğini söyledi. Obeziteyle birlikte çocuklarda ortaya çıkan hastalıkları anlatan Dr. Öğr. Üyesi Merve Bayram, “Obezite başlı başına kronik hastalıklar için bir problem. Obeziteyle birlikte tip 2 diyabet, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, bazı spesifik kanser türlerinin gelişimi artıyor olacak. Çocukluk çağı obezitesi yetişkinlik döneminde olduğundan daha önemli. Çocukluk döneminde obeziteye yakalandıysanız bu hastalıkların gelişim yaşı düşecek. Bu noktada ileri yaşlar için komplikasyon riski artmış olacak” dedi. Sağlıklı beslenme alışkanlığı ailede başlıyor Çocuklardaki sağlıklı beslenme alışkanlığının aileden başladığını belirterek, “İlk önce anne-babanın sağlıklı yeme alışkanlığını ediniyor olması lazım. Anne baba bu alışkanlığa sahipse, çocuk onları taklit ederek başladığı için doğruyu öğrenerek hayatına devam ediyor olacak” diyen İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Merve Bayram, hareketsiz yaşamın obezite üzerindeki etkisini hatırlattı. “Ailece spor günü belirleyin” Havaların soğumasıyla çocukların eve kapanıp daha az fiziksel aktivitede bulunacak olması nedeniyle önemli tavsiyeler veren Bayram, “Dijitalleşmenin bu noktada faydaya dönüştürülmesi gerekli. Fiziksel aktiviteyi artıracak çeşitli dijital oyunlar var. Aile, çocuğu bu tür oyunlara teşvik edebilir hatta onlarla birlikte oynayabilir. Bir spor günü belirlenerek ailecek yürüyüşe ya da herhangi bir kış etkinliğine gidilebilir” dedi.
Erzincan Sağlıklı Hayat Merkezi vatandaşlara ücretsiz hizmet veriyor
18 Eylül 2024 Çarşamba - 08:12 Erzincan Sağlıklı Hayat Merkezi vatandaşlara ücretsiz hizmet veriyor Erzincan’da 1’nci basamak sağlık hizmetlerini güçlendirmek sağlığa yönelik risklerden birey ve toplumu korumak, sağlıklı yaşam tarzını teşvik etmek amacıyla hizmet veren Sağlıklı Hayat Merkezi Yunus Emre mahalle 577. sokak Akşemsettin camii arkasında hizmet vermeye devam ediyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı aşamalarından biri olan Sağlıklı Hayat Merkezi (SHM) Toplum Sağlığı merkezlerine bağlı ek hizmet birimi olarak faaliyet göstermekte. Sağlıklı Hayat Merkezi’nde verilen hizmetler ile ilgili bilgi veren Sağlıklı Hayat Merkezi sorumlu Hekimi Dr. Funda Demirel; “Merkezimizde hekim, diş hekimi, diyetisyen, fizyoterapist, hemşire, ebe, röntgen teknisyeni, psikolog, çocuk gelişim uzmanı, sosyal hizmet uzmanı ve sağlık memurundan oluşan kadromuzla ücretsiz hizmet vermekteyiz” dedi. Sağlıklı Hayat Merkezi sorumlu Hekimi Dr. Funda Demirel yaptığı açılamasında; “Sağlıklı Hayat Merkezi bünyesindeki diyetisyenlerimiz tarafından sağlıklı beslenme danışmanlığı verilmekte olup, obezite ve kronik hastalığı olan bireylere danışanların vücut analizleri yapılarak uygun diyet programları hazırlanmakta ve takipleri yapılmaktadır. Fizyoterapistlerimiz hareket kabiliyetinin arttırılması ve duruş bozukluğunun engellenmesi amacıyla kişiye özel fizik egzersiz programları düzenlemektedir. Spor salonlarımızda fizyoterapistlerimiz gözetiminde gruplara özel aktivite desteği sağlanmaktadır. Ağız ve diş sağlığı birimimizde koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında tarama ve eğitimler düzenlenmektedir. Bu kapsamda ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik farkındalık eğitimleri veriliyor. Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezimizde 30-65 yaş arası kadınlara rahim ağzı kanseri taraması, 40-69 yaş arası kadınlara meme kanseri taraması, 50-70 yaş arası kadın ve erkeklere kalın bağırsak kanseri taraması yapılmaktadır. Gezici aracımızla köylerde rahim ağzı kanseri taraması ve kolon kanseri taraması yapılmaktadır. Bu taramaların yanı sıra eğitim programları ile kanser vakalarını azaltmaya yönelik hizmet verilmektedir. Üreme sağlığı birimimizde aile planlaması danışmanlığı ve deneyimli personellerimiz tarafından rahim içi ara. (RİA) uygulaması yapılmaktadır. Gebe eğitim sınıflarımızda danışmanlık hizmetleri, üreme sağlığı, gebelik, doğum ve yeni doğan bakımı, emzirme, anne sütünün önemine yönelik hizmetler verilmektedir. Çocuk gelişim uzmanlarımız tarafından 0-18 yaş arası bireylere gelişimsel değerlendirmeler yapılmaktadır. Gelişimsel bozukluğu ya da özel gereksinimi olan çocuklara yönelik takip ve danışmanlık hizmeti verilmektedir. Psikologlarımız tarafından yetişkinlere bireysel danışmanlık, grup danışmanlığı ve aile danışmanlığı hizmeti sunulmaktadır. Sosyal hizmet uzmanımız ailelere ve bireylere koruma önleme ve destek amaçlı psikososyal destek vermektedir. Bireyleri ve toplumu bilgilendirmek ve farkındalık oluşturmak için eğitimler düzenlenmektedir. Sigara ile mücadele kapsamında sigara bırakma polikliniğimizde hekim muayenesi yanı sıra psikolog görüşmesi ile destekleyici hizmet verilmektedir” diye konuştu.
KOAH hastaları Hititlerden kalan tuz mağarasında şifa bulacak
17 Eylül 2024 Salı - 18:26 KOAH hastaları Hititlerden kalan tuz mağarasında şifa bulacak Çankırı’da hayata geçirilecek olan projede KOAH hastaları, Hititlerden kalan tuz mağarasında tedavi edilecek. Çankırı’da hayata geçirilecek olan ‘Daha Güçlü Bir Nefes Projesi’ protokol imza töreni ve basın toplantısı yapıldı. Çankırı Valiliği, Çankırı Belediyesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Çankırı İl Sağlık Müdürlüğü, Çankırı Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Çankırı Özel Karatekin Hastanesi, Tuz Rehabilitasyon ve Sağlık Turizmi Derneği ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti Çankırı Şubesinin işbirliği ile gerçekleştirilecek proje çerçevesinde Çankırı’da Hititler döneminden kalan ve yerin 150 metre altında bulunan ve "Yer Altı Tuz Şehri" olarak adlandırılan tuz mağarasında, KOAH hastalarına yönelik farklı sosyal, kültürel ve sağlık etkinlikleri gerçekleştirilerek mağara içerisinde nefes darlığı çeken hastalara tuz ortamındaki havaya maruz kalmaları ve etkin zaman geçirmeleri sağlanacak. İlk programı, 24 Eylül- 8 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan projede, seramik atölyesi, ebru sanatları atölyesi, müzikal etkinlikler, drama etkinlikleri, sinema ve şiir etkinlikleri, sağlıklı spor etkinlikleri, fiziksel egzersiz etkinlikleri ve uzman görüşleri gibi çeşitli etkinlikler düzenlenecek. "Yeraltı tuz şehirde yapılan tedavinin önemini somut olarak göreceğimize inanıyoruz" Tuz mağarasında yapılan projenin olumlu geçeceğine inandığını belirten Çankırı Valisi Mustafa Fırat Taşolar, “Projeye katılan hastalarımız, ilk geldikleri ve seansı bitirdikleri zaman aralığında çok ciddi manada testlere tabii tutulacaklar. 15’inci günün ardından çıkan sonuçlarda yeraltı tuz şehirde yapılan tedavinin önemini somut olarak göreceğimize inanıyoruz” dedi. Projenin 15 seanstan oluştuğunu kaydeden Yeşilay Çankırı Şube Başkanı İsmail Özcan ise, “Bu projede, KOAH hastalarının yeraltı tuz şehrinde uzun zaman ve etkin bir süre geçirmelerini sağlanarak solunum fonksiyonlarındaki olumlu değişimleri tespit edilecek. kan ve solunum testleri ile bu durumun desteklenmesi, aynı zamanda Çankırı’nın sağlık turizminin tanıtımı potansiyelinin artırılması amaçlanmaktadır. Proje kapsamında Türkiye’nin farklı şehirlerinden Türkiye Yeşilay Cemiyeti Şube Başkanlıkları aracılığıyla KOAH hastaları yer altı tuz şehrine davet edilecektir. “Daha Güçlü Bir Nefes” Projesindeki paydaşlarımızın destekleri ve katkılarıyla tuz mağarasında 15 gün süresince 09.30-15.30 saatleri arasında ilgili uzmanlar ve gönüller aracılığıyla KOAH hastalarımıza yönelik farklı sosyal, kültürel ve sağlık etkinlikleri gerçekleştirilerek mağara içerisinde KOAH hastalarının tuz ortamındaki havaya maruz kalmaları ve etkin zaman geçirmeleri sağlanacaktır” diye konuştu. Projenin amacı, hastaların tuz mağarasında tedavi görmesi olduğunu söyleyen Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, “Buradaki tüm amacımız, hastalarımızın yeraltı tuz şehrinde fayda görmesidir. Türkiye genelindeki tüm hastalarımızın, Çankırı’da tedavi olmalarını sağlayan emeği geçen herkese teşekkür ederim” ifadelerini kullandı.
Sonbahar şap aşılama programı başlıyor
17 Eylül 2024 Salı - 16:52 Sonbahar şap aşılama programı başlıyor Samsun’da “2024 Yılı Hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü Programı” kapsamında, aşılama programları başlıyor. Aşılama yaptırmayan işletmelere 73 bin 143 TL idari para cezası uygulanacak. İl/ilçe tarım ve orman müdürlükleri tarafından yürütülecek olan Sonbahar Şap Aşılama Programı, 16 Eylül-17 Kasım 2024 tarihleri arasında tamamlanacak. Konuyla ilgili açıklama yapan İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, "Şap hastalığı, eskiden beri bilinen, ülkeler arası canlı hayvan ve hayvansal ürün ticaretini olumsuz yönde etkileyen, büyük ekonomik kayıplara neden olan, çift tırnaklı hayvanların akut ve çok bulaşıcı viral bir hastalığıdır. Bu hastalığa sığır, manda, koyun keçi domuzların yanında yabani çift tırnaklı hayvanlarda duyarlıdır. Hastalıktan korunmada aşılama çok önemli olduğundan, yetiştiricilerimizin büyükbaş hayvanlarına şap aşısını mutlaka yaptırması gerekmektedir. Ayrıca sevk edilecek büyükbaş hayvanlar şap hastalığına karşı aşılanmış olmalıdır. 5996 sayılı ’Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 4. maddesi gereğince yetiştiricilerin hayvanlarını aşılatmaları zorunlu olup, aksi yönde hareket edenler hakkında ilgili kanuna muhalefetten 2024 yılı için, işletme başına 73 bin 143 TL idari para cezası uygulanması hükmü de yasada yer almaktadır. Yine şap aşısı eksik olması durumunda hayvanların sevklerine müsaade edilmeyecek olup, veteriner sağlık raporu düzenlenmeyecektir. Aşılama programları, il/ilçe tarım ve orman müdürlüklerimiz tarafından yürütülecektir. Üreticilerimizin mutlaka hayvanlarına şap aşısı yaptırmaları ve daha ayrıntılı bilgi almak için il ve ilçe müdürlüklerimize müracaat etmeleri gerekmektedir. Yetiştiricilerimizin şap aşılama programına göstereceği ilgi ve hassasiyet, ilimizde şap hastalığı ile mücadelemizi kolaylaştıracaktır” dedi.
Alzheimer hastalığında erken teşhisin önemi
17 Eylül 2024 Salı - 14:31 Alzheimer hastalığında erken teşhisin önemi Alzheimer hastalığının genellikle hafıza kaybı ve zihinsel becerilerde azalma ile kendini gösterdiğini belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ufuk Sandıkçı, “Demansın en yaygın türlerinden biri olan bu hastalık, 65 yaş ve üzeri bireylerde daha sık görülmekle birlikte, daha genç yaşlarda da ortaya çıkabilir. Alzheimerda erken teşhis, hasta tedavisi için kritik önemdedir” dedi. VM Medical Park Samsun Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ufuk Sandıkçı, Dünya Alzheimer Farkındalık Ayı dolayısıyla, beynin işlevlerini etkileyen ilerleyici bir nörodejeneratif hastalık olan Alzheimer hastalığı hakkında bilgilendirmelerde bulundu. “Günlük yaşamda zorluklar yaşanır” Alzheimer hastalığının en yaygın belirtisinin unutkanlık ve hafıza kaybı olduğunu; özellikle yakın geçmişi hatırlamada güçlük yaşandığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Sandıkçı, “Bunun yanı sıra günlük işleri, örneğin alışveriş, yemek yapma, kişisel bakım gibi rutinleri yerine getirmekte zorlanma, zaman ve yer farkındalığının kaybı, kişileri tanımada güçlük de görülebilir. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde ise kişilik değişiklikleri, ajitasyon, halüsinasyonlar ve özellikle akşamları artan ruh hali dalgalanmaları ortaya çıkabilir. Ayrıca, planlama, karar verme ve bir işi sürdürme gibi becerilerde zorluklar yaşanır” diye konuştu. "Alzheimer hastalığında risk faktörleri" Alzheimer hastalığının kesin nedeninin henüz bilinmediğini ancak genetik faktörler, yaşlanma, çevresel etmenler ve yaşam tarzı risk faktörlerinin hastalığın gelişiminde rol oynadığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Sandıkçı, “Örneğin, hipertansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, sigara kullanımı, zihinsel ve fiziksel aktivite eksikliği önemli risk faktörlerindendir. Beyinde ‘beta amiloid plakları’ ve ‘tau düğümleri’ adı verilen protein birikimleri hastalığın gelişiminde kritik bir rol oynar” şeklinde konuştu. Erken teşhis ve mevcut tedavi yöntemleri Alzheimer hastalığının şu an için kesin bir tedavisinin bulunmadığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Sandıkçı, “Ancak klinik araştırmalar umut vadetmekte, mevcut ilaçlar ve terapiler semptomları hafifletmekte ve hastalığın ilerleme hızını yavaşlatmaktadır. Erken teşhis, hastaların yaşam kalitesini artırmada büyük önem taşır. Hastaların yakınlarının da eğitim ve destek almaları önemlidir çünkü Alzheimer ilerleyici bir hastalıktır ve ileri aşamalarda 24 saat bakım gerektirebilir. Hastalığın zorlu sürecinde bilinçli bir yaklaşım ve uygun bakım, düzenli ilaç kullanımıyla birlikte hastaların yaşam kalitesini yükseltmeye yardımcı olabilir” ifadelerini kullandı.
Fethiye’nin içme suyu sıkıntısı sona eriyor
17 Eylül 2024 Salı - 14:23 Fethiye’nin içme suyu sıkıntısı sona eriyor Muğla Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (MUSKİ) Genel Müdürlüğü tarafından İl genelinde yaşanan su sıkıntıları tek tek ortadan kaldırılıyor. Kentin farklı noktalarında yaptığı çalışmalarla birçok bölgenin kesintisiz su almasını sağlayan ekipler son olarak Fethiye’de çalışma gerçekleştirdi. Ecebeli mevkiinin su sorunu ortadan kalktı Özellikle yaz aylarında ortaya çıkan ve günlük hayatı olumsuz etkileyen su kesintilerinin giderilmesi için Yeşil Üzümlü Mahallesi Ecebeli mevkiinde çalışma başlatan MUSKİ ekipleri bölgeye modüler depo montajı yaptı. 25 metreküp kapasiteye sahip deponun inşası ile birlikte aynı zamanda Ecebeli mevkiine Yeşil üzümlü Mahallesinden su basacak bir pompa montajı da gerçekleştirildi. Proje kapsamında Yeşil Üzümlü Mahallesinden pompa yardımıyla Ecebeli mevkiine montajı yeni yapılan depoya su basılarak evlere aktarılması sağlanıyor. Bunun yanı sıra elektrik sorunu bulunan bölgede ise pompanın çalıştırılabilmesi için jeneratör montajı yapıldı. Bu çalışmaların ardından bölgenin su ihtiyacı tamamen ortadan kaldırıldı. Ganioğlu, “Artan su sıkıntısı MUSKİ’nin çalışmasıyla ortadan kalktı” 40 yıl Fethiye’de oturduğunu son 9 yıldır ise Yeşilüzümlü Mahallesi Ecebeli mevkiinde ikamet ettiğini söyleyen Birol Ganioğlu geldiği günden bu yana yaşanan su sıkıntısının çözüldüğünü söyledi. Ganioğlu, “Ben 40 yıldan fazla bir zamandır Fethiye’de yaşıyorum. Son 9 yıldır ise Yeşilüzümlü Mahallesinin Ecebeli mevkiinde ikamet etmekteyim. Ben buraya 9 yıl önce geldiğimde su sorunu vardı. Gece depo dolardı gündüz o suyu kullanırdık. Bu şekilde sorunu çözüyorduk. Ama yeni evler yapılınca sıkıntı attı. Son 3-4 yıldır su sorunu iyice artmaya başladı. Artık su gelmemeye başladı. Galiba 25 tonluk bir depo konuldu. Bir pompa sistemi oluşturuldu. Şimdi artık su gelmeye başladı. Bunun üzerine Üzümlü’den gelen suyun bir pompa ile bize aktarılmasının çözüm olacağı ortaya çıktı. Konulan depo ve pompa ile su geldi. Elektrik sistemi bağlanana kadar jeneratör koydular. Ve artık suyumuz var. Başkan Ahmet Aras’ta bir düşünceyi ve işi takip ederek yıldırım hızıyla yapmak gibi bir özelliği var. Seçildiğin bu yana Fethiye’ye onlarca kez geldi. Diğer ilçelere de de çok sık gittiğini görüyorum. Pek yerinde oturmuyor. Olayları yerinde çözmeye çalışıyor. Bu nedenle kendini tebrik ediyorum” dedi. Muhtar Cengiz Çatal, “MUSKİ sorunumuzu kısa sürede çözdü” Çalışma hakkında açıklamalarda bulunan Yeşil Üzümlü Mahalle Muhtarı Cengiz Çatal, “Bizim Yeşil Üzümlü mahallesi olarak çok su sorunumuz yok. Ancak kot farkından dolayı yüksek rakımlara suyu basamıyorduk. Onunla ilgili MUSKİ bir plan yapıp çalışma gerçekleştirdi. Kısa zamanda bu sorunu çözdük. Şimdi bölgemizde bir su sıkıntımız kalmadı. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz” şeklinde konuştu.