KÜLTÜR SANAT
15 Kasım 2024 Cuma - 18:18 Gazeteci-Yazar İhsan Tunçoğlu, Macaristan Büyükelçisi Viktor Matis’e kitabını takdim etti Gazeteci-Yazar İhsan Tunçoğlu, Macaristan Büyükelçisi Viktor Matis’e kitabını takdim etti. Kütahya’da düzenlenen uluslararası etkinliklerde Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Viktor Matis, Gazeteci-Yazar ve Sosyal Yardım ve Kültür Vakfı Başkanı İhsan Tunçoğlu’ndan “Dünyada İlkler ve Sırlar Kenti: Kütahya” kitabını aldı. Macaristan-Türkiye ilişkilerini güçlendiren etkinliklerden biri olan DPÜ Rektörlüğü’nün düzenlediği Uluslararası 100. Yıldönümü Sempozyumu ve Avrupa Birliği büyükelçilerinin Kütahya ve Aizanoi gezisi sırasında gerçekleşen buluşmada Tunçoğlu, kitabını Büyükelçi Matis’e hediye etti. Tunçoğlu, kitabını takdim ederken Büyükelçi Matis’in Türk-Macar dostluğuna önemli katkılar sunduğunu belirterek, "Sayın Büyükelçi Viktor Matis, Türk-Macar dostluğuna unutulmaz destekler vermiştir. Kendisi, Büyükelçi olmadan önce Macaristan’ın İstanbul Başkonsolosluğu ve Ankara Büyükelçiliği’nde üst düzey diplomatik görevler üstlenmiştir. Uzun yıllardır tanışıyoruz. 2019 yılında genç yaşta Büyükelçi olarak atanmış ve o günden beri aktif bir diplomasi yürütmektedir. Ayrıca Türkçe’yi çok iyi bilmekte ve sosyal medyada, özellikle Twitter’da, en çok takip edilen büyükelçilerden biridir" dedi. Tunçoğlu, 3. baskısı yapılan kitabında Macaristan’a geniş bir yer ayırdığını ifade ederek, "Kitabımda Macaristan’la ilgili araştırmalar, yazılar, fotoğraflar ve belgeler bulunuyor. Ayrıca Macaristan Fahri Konsolosu İsmet Güral’ın Türk-Macar ilişkilerine yaptığı katkılara da geniş yer verdim" diye konuştu. Dünyada İlkler ve Sırlar Kenti: Kütahya kitabı, Kütahya’da bir yazar tarafından 3. baskısı yapılan ilk eser olma özelliğini taşıyor.
15 Kasım 2024 Cuma - 18:02 "Opera ve Bale Festivali" başladı: İlk durak Şırnak Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Anadolu’yu sanatla buluşturmak üzere 1.Anadolu Opera ve Bale Festivali’ni Şırnak’tan başlattı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Devlet Opera ve Balesi’nin ilk kez temsil vereceği Şırnak’ta, 7 Aralık 2024 başlayacak festival, Türkiye’nin dört bir yanında kültürel zenginlikleri evrensel sanatlarla harmanlamayı hedefliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Anadolu’yu sanatın birleştirici gücüyle buluşturmak amacıyla 1. Anadolu Opera ve Bale Festivali’ni hayata geçiriyor. Aralık 2024’te Şırnak’ta açılışı yapılacak olan festival kapsamında aynı zamanda “Yetenek Her Yerde” sloganıyla her şehirde yetenek taramaları da gerçekleştirilecek. Anadolu Opera ve Bale Festivali, 2024 - 2025 sanat sezonunda 23 farklı şehirde ücretsiz olarak düzenlenecek ve operadan baleye, müzikalden modern dansa, çocuk oyunlarından konserlere geniş bir yelpazede temsiller sunacak. Festival, 2024 yılında 5 şehirde 14 temsil ve 2025 yılında 18 şehirde vereceği temsillerle sanatseverlerle bale, opera ve çok sesli müziği buluşturacak. İlk durak Şırnak ardından Erzincan, Kırklareli, Ardahan ve Hatay İlk olarak 7-8 Aralık 2024 tarihlerinde Şırnak’ta perdelerini açacak olan festival, sırasıyla Erzincan (8-10 Aralık), Kırklareli (12-13 Aralık), Ardahan (13-14 Aralık) ve Hatay’da (15-17 Aralık) düzenlenecek temsillerle izleyicilere ulaşacak. Bu kapsamda; bale, müzikal, modern dans, çocuk oyunları ve konserler dâhil toplam 13 eser 14 temsille sanatseverlerle buluşacak. “Yetenek Her Yerde" sloganıyla gençlerle buluşulacak Festival kapsamında "Yetenek Her Yerde" sloganıyla her şehirde yetenek taramaları gerçekleştirilecek. Çocuk ve genç yeteneklerin keşfedilmesi amacıyla düzenlenecek bu etkinlikler, genç sanatçılara eğitimler ve atölyeler sunarak, kariyerlerinde sağlam bir temel oluşturmalarına katkı sağlayacak. Bu bağlamda düzenlenecek eğitim sohbetleri ve çalışma atölyeleri, genç yeteneklerin sanatla iç içe büyümelerini amaçlıyor.
Eskişehir’in en genç cam sanatı ustası: “Elim yansa da bunun sevgisiyle hala devam ediyorum”
05 Kasım 2024 Salı - 09:49 Eskişehir’in en genç cam sanatı ustası: “Elim yansa da bunun sevgisiyle hala devam ediyorum” Eskişehir’de düzenlenen Uluslararası Cam Festivali’nin en genç katılımcısı olan 15 yaşındaki Egemen Dönertaş, annesinden görüp başladığı cam sanatını gelecekte mesleği haline getirmek ve kendi atölyesini kurmak istiyor. Odunpazarı Belediyesi’nce Türkiye Cumhuriyeti’nin 101’nci kuruluş yıl dönümüne özel olarak düzenlenen Ulusal Lületaşı Festivali ve Uluslararası Cam Festivali’nin 27 Ekim - 3 Kasım 2024 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Festivalde birçok farklı etkinlik düzenlenirken, organizasyondaki en genç cam sanatçısı olan 15 yaşındaki Egeman Dönertaş dikkat çekti. Cam sanatına kendisi 7 yaşındayken annesinin atölye kurduğu dönemlerde ilgi duymaya başlayan Dönertaş, festival süresince Cam Sanatları Merkezi Açık Alevde Cam Şekillendirme Stüdyosu’nda yaptığı çalışmaları vatandaşlara sergiledi. Alevle temas ederek bazen kendisini yaktığını ancak sanat sevgisiyle bu işten hiçbir şekilde vazgeçemediğini vurgulayan Dönertaş, tıpkı annesi gibi cam sanatını meslek haline getirmeyi düşündüğünü belirtti. “Elim yansa da bunun sevgisiyle hala devam ediyorum” Genç cam sanatçısı Egemen Dönertaş, “Annemin atölyesi var, orada başladım. Ben 7 yaşındayken annem Cam Cadısı Atölyesi’ni kurdu. 1 sene onu gözlemledim ve sonra kendim başladım, şimdi bunu devam ettiriyorum. Annemi görünce ben de denemek istedim. O ilk başta, ‘Hayır, olmaz’ dedi, sonra da dikkat etmem şartıyla buna izin verdi. İlk olarak bir boncuk yaptırdı, çok sevdim. Sadece 1 kere büyük yanığım oldu. Yansa da çok bir acı hissetmiyorum artık. Elim yansa da bunun sevgisiyle hala devam ediyorum. Bu festivalde de en genç katılımcıyım. Vatandaşlar beni görünce çok şaşırıyorlar. Arkadaşlarım, kendi çevrem de ilk başta inanmıyorlar ancak görünce bayağı etkileniyorlar" dedi. “Bu sanatı gelecekte meslek olarak devam ettirmeyi düşünüyorum” Dönertaş, sözlerinin devamında, “Benim için çok mutluluk ve gurur verici, bu annem için de öyledir tabii ki. Vatandaşlar gelip izliyorlar, ilk başlarda çok heyecanlanıyordum. Şimdi alışmaya başladım, yavaş yavaş heyecanımı yeniyorum. Bu sanatı gelecekte meslek olarak devam ettirmeyi düşünüyorum. Zaten şu anda en genç ustayım. Bu sanat Türkiye’de çok az yapılıyor. Daha çok yapılması için uğraşmamız lazım. Şu an telefonla, bilgisayarla oynayacak vaktim yok. Gençlerden de bunu bekleyebilirim. Yani akranlarıma telefona ve bilgisayara biraz ara vermelerini, daha normal hobi edinmelerini ve ileride yapacakları mesleklere karar vermelerini tavsiye edebilirim” ifadelerini kullandı.
Öğrenciler bu müzede deniz canlılarıyla tanışıyor
05 Kasım 2024 Salı - 09:32 Öğrenciler bu müzede deniz canlılarıyla tanışıyor Mersin Üniversitesi (MEÜ) Su Ürünleri Fakültesi’nde hizmet veren Deniz Canlıları Müzesi, ziyaretçilerini ağırlıyor. Öğrencilerin uğrak yeri haline gelen müzede bine yakın deniz canlısı sergileniyor. Denizden çıkarılan ve artık hayatta olmayan canlıların nasıl işlendiğine ve sergilendiğine ilişkin Prof. Dr. Deniz Ayas’tan bilgi alan öğrenciler, ekosistemle ilgili önemli bilgiler edinerek deniz yaşamına dair farkındalık kazanıyor. Yenişehir Kampüsünde Su Ürünleri Fakültesi akademisyenlerinin çalışmalarıyla şekillenen Deniz Canlıları Müzesi ziyaretçilerini ağırlıyor. Deniz canlılarının yanı sıra öğrenciler için bir eğitim sınıfı da yer alan müze, aynı zamanda bir eğitim merkezi işlevi de görüyor. Müzede, popüler deniz canlıları ile balıklar ve ender bulunan türler de sergileniyor. Özel işleme tabi tutularak kurutulmuş türlerin yanı sıra fosiller, yunus, köpekbalığı gibi canlıların iskeletleri, kabuklular ve yumuşakçalar ile özel sıvılar içindeki deniz canlıları da müzede görülebiliyor. Dış sergi alanı için çalışmaların sürdüğü müzede, yerleşkeye gömülü olan aralarında Fin balinasının da olduğu çok sayıda deniz memelisinin iskeletinin çıkartılıp birleştirilerek sergilenmesi hedefleniyor. Öğrencilerin ziyaretleri sürüyor MEÜ Deniz Canlıları Müzesi’ni son olarak Barbaros İlköğretim Okulu’ndan 40 kişilik öğrenci grubu öğretmenleriyle beraber ziyaret etti. Prof. Dr. Deniz Ayas’ın koordinasyonunda, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Fahri Karayakar’ın katılımıyla gerçekleştirilen etkinlikte öğrenciler, denizden çıkarılan ve artık hayatta olmayan canlıların nasıl işlendiğine ve sergilendiğini ilişkin Prof. Dr. Ayas’tan bilgi aldı. Sık sık soru sorarak ekosistemle ilgili de önemli bilgiler edinerek, deniz yaşamına dair farkındalık kazanan öğrenciler ayrıca, Su Ürünleri Fakültesi Kapalı Devre Araştırma ve Uygulama Birimi’ni de gezdi, balık yetiştiriciliği hakkında bilgiler edindi. "Bine yakın örnek müzemizde muhafaza ediliyor" MEÜ Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Ayas, Deniz Canlıları Müzesi’nin bir çeşit doğa tarih müzesi olarak hizmet verdiğini söyledi. Mersin Körfezi’nde yaşayan deniz canlılarının müze materyali olarak dönüştürülmüş hallerini gelen ziyaretçilere gösterdiklerini belirten Ayas, müzeyi özellikle de okul çağındaki çocukların ziyaret etiğini ifade etti. Müzeyi ziyaret eden çocuklara, sergilenen deniz canlıları hakkında bilgi verdiklerini dile getiren Ayas, "Mersin’de ya da Doğu Akdeniz’de yaşayan balık türleri, deniz memelileri, omurgasız dediğimiz deniz salyangozları, midyeler, ahtapotlar, kalamarlar, mürekkep balıkları yani aklınıza gelebilecek hemen hemen tüm türlere ait örneklerimiz var. Şu anda bine yakın örnek müzemizde muhafaza ediliyor. Ve bu gelen ziyaretçilerimize özellikle okul çağındaki çocuklara bunları göstererek bilgilendirmeler yapıyoruz" dedi. "Müzemizde 62. sınıfı da ağırladık" Müzeye özellikle de çocukların ilgi gösterdiğini vurgulayan Ayas, "Müzemizde 62. sınıfı da ağırladık. Öğrencilerin ilgisi çok yoğun oluyor. Çünkü çocuklar kitaplarda, belgesellerde gördükleri canlıları, burada görüyorlar. Bunlar için heyecan verici bir durum bu. Denizdeki yaşamla ilgili çok fazla sorular geliyor. Bu hayvanların denizde karşılaştığı tehditlerle ilgili, denizlerin korunmasına yönelik neler yapılabileceğiyle ilgili, o canlıların biyolojisiyle ilgili çok fazla soru geliyor. Aslında deniz canlıları müzesi sadece canlıların sergilendiği bir yer değil. Aslında o canlılar hakkında bilgilerin verildiği ve ziyaretçileri bu canlıların korunmasına yönelik deniz ekosisteminde neler yapılabileceği, neler olduğuyla ilgili, denizde karşılaştığı tehditlerle ilgili çok fazla bilgilendirmeler yapılıyor" diye konuştu. "Fin balinası da müzede sergilenecek" Deniz Canlıları Müzesi’nin hem fosil açısından hem de deniz memelilerinin iskeletleri açısından önemli bir noktaya geleceğini belirten Ayas, bu konuda çalışmaların sürdüğünü kaydetti. Nesli tükenme tehdidi altında olan ve yerleşke bahçesine gömülen Fin balinasının da müzede sergileneceğini ifade eden Ayas, şöyle devam etti: "Mezarlığımıza Fin balinası gömüldü. Onun dışında çizgili yunus, risso yunus, şişe burun yunus gibi çok sayıda deniz memelisi var. Bunlar müzemizin dış mekan sergi alanı olan bahçesinde sergilenecekler. Bununla ilgili de baharda çalışmalara başlayacağız. Bu iskeletler çıkartılacak, birleştirilerek müzemizde ziyarete açılacak. Buranın sadece müzeyi ziyarete gelen çocuklar için ilgi kaynağı olacağını düşünmüyoruz. Aslında tüm Mersin’de yaşayanlar için de ilginç örnekler olacak. Çünkü deniz memelileri çok nadir bulunan canlılar ve bunların özellikle Fin balinasının Mersin’de sergilenmesi yerel halk açısından da önemli olacak."
Liseli öğrenciler okul koridorunu 100 yıllık eserlerin olduğu tarihi müzeye çevirdi
05 Kasım 2024 Salı - 09:30 Liseli öğrenciler okul koridorunu 100 yıllık eserlerin olduğu tarihi müzeye çevirdi Ordu’nun Ünye ilçesi Mehmet Refik Güven Anadolu Lisesi öğrencileri okulun bir koridorunu asırlık eserlerin olduğu tarihi müzeye çevirdi. Ünye Mehmet Refik Güven Anadolu Lisesi öğrencileri okulun bir köşesini müze ile taçlandırarak, hem öğrencilere hem de gelen ziyaretçilere unutulmaz bir tarih yolculuğu sunuyor. Görsel Sanat Öğretmeni Özlem Abay öncülüğünde “Ordu Yaşam ve Kültür Müzesi” ismiyle tarihi eserlerle dolu müzeye dönüştüren okulun giriş katındaki koridor, barındırdığı eserlerle tarihe ışık tutuyor. Eski işlemeler, bakır kaplar, gaz lambası, radyo, saat, sepet, tava, sürahi gibi tarihi eşyaların yanı sıra, yüz yıllık gelinlikte bulunuyor. “Müzemizde yüzün üzerinde eser bulunmaktadır” Okulun köşesinde açılan müzede yüzün üzerinde eserin bir araya getirildiğini ifade eden Ünye Mehmet Refik Güven Anadolu Lisesi Görsel Sanat Öğretmeni Özlem Abay, “Ünye Mehmet Refik Güven Anadolu Lisesi olarak görsel sanatlar dersinde öğrencilerimiz ile birlikte Ordu’nun sosyal ve kültürel zenginliklerini oluşturduğumuz müzede hazırladık. Müzemizde yaklaşık yüzün üzerinde eser bulunmaktadır. Bu eserlerimizin arasında yüz yıllık gelinlikten, doksan yıllık bakır kaplara kadar günlük hayatlara tanıklık etmiş geçmişimizden günümüze değerlerimizi taşıyan eserler oluşmaktadır. Öğrencilerimiz bu oluşturduğumuz müzeye çok büyük ilgi gösterdi. Özellikle velilerimiz, aileler ve öğretmen arkadaşlarımız hepsi burada oluşturduğumuz geçmişin değerlerini günümüze taşıyan kültür müzemizi ilgiyle karşıladılar” dedi. “Eski değerleri yeniden kazanmak bizlerin elinde” Okulda oluşan müzeye ailelerinde destek verdiğini ifade eden Okulun 11’inci sınıf öğrencisi Merve Sude Uysal, “Bu müzemizde yüzden fazla eser eski işlemeler, bakır kaplar, gaz lambası veya radyoya kadar arkadaşlarımızla beraber her şeyi topladık. Tabi önce bu durumu ailelerimizle paylaştığımızda eski eşyaların hatıralarını onlardan dinleyerek eskileri yeniden yaşadık. Bu eşyaları buraya getirerek onların eski değerlerini yeniden kazandırmanın bizlerin elinde olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
Dünyanın dört bir yanından öğrenci filmleri İzmir’de yarıştı
05 Kasım 2024 Salı - 09:27 Dünyanın dört bir yanından öğrenci filmleri İzmir’de yarıştı Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen ve Yaşar Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen 10. CONTACT Uluslararası Öğrenci Filmleri Festivali, birbirinden başarılı filmleri seyirciyle buluşturdu. Bu yıl 10.’su düzenlenen festivalde, şimdiye dek 45 ülkeden 97 film yarıştı. Bugüne kadar festivale 18 binin üzerinde öğrenci filmi başvurdu. Sadece bu yıl 2 bin başvuru alan festivalde bugüne kadar 34 ödül dağıtıldı. Festivalde yarışma bölümünde İran’dan Endonezya’ya, Hindistan’dan Avustralya’ya, Latin Amerika ülkelerinden Afrika ve Çin’e kadar değişik coğrafyalardan öğrenci filmleri yarıştı. Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi, ilkini 2014 yılında düzenlediği CONTACT Uluslararası Öğrenci Film Festivali’ne onuncu kez ev sahipliği yaptı. Selçuk Yaşar Kampüsü’nde düzenlenen festivalin konuk okulu, Romanya’dan Ulusal Tiyatro ve Sinema Üniversitesi Film Okulu oldu. Bu seneki jüri üyeliklerini festivalin 10. Yıl konuk okulu olan Ulusal Tiyatro ve Sinema Üniversitesi Film Okulu (UNATC) öğretim üyelerinden ve aynı zamanda filmleri ile Cannes, Berlinale, Karlovy Vary gibi önemli festivallerden ödül almış Paul Negoescu ve aynı üniversitenin öğretim üyelerinden ödüllü senarist Ana Agopian’nın yanısıra Yaşar Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü akademisyenlerinden Dr. Jeffrey Hibbert, belgesel ve reklam yönetmeni Güven Zararsız ve görüntü yönetmenliği yaptığı filmlerle ödüle layık görülen Andaç Karabeyoğlu üstlendi. Farklı coğrafyalardan filmler Festival bünyesindeki yarışmada en iyi filme verilen En İyi Kısa Film Ödülünü Fransa’dan Midnight on MSN isimli filmi ile Elise Levy aldı. SenEDİT sponsorluğunda SenEDİT En İyi Öykü Ödülünü Juan Pablo Rendon Estrada (Kolombiya) “Parts of Someone Else” filmi ile alırken, MEG Works’ün sponsorluğunda Post-Prodüksiyon Ödülü’ne “Heart of the Evil” isimli kısa filmiyle Hasan Ege Çalışkan layık görüldü. En İyi Sinematografi Ödülü Çin’den Yi Zhang ve filmi Swallow’a giderken, Jüri Özel Ödülü’nü Fransa’dan “On the 8th Day” aldı. Öğrenci Jürisi Ödülü’ne de yine Fransa’dan Midnight on MSN isimli filmi ile Elise Levy layık görüldü. Yarışma bölümünün yanı sıra festivalde, 10. yıla özel hazırlanan film gösterimleri, seminerler ve söyleşilerle zenginleşen Contact Öğrenci Filmleri Festivali’nde aynı zamanda festivalin bu seneki konuk okulu olan UNATC’ın öğrencilerinin çektikleri filmlerden oluşturulan bir seçki de seyirciyle buluştu. Her yıl farklı ülkelerden katılan konuk okullar arasında Almanya (Münih Televizyon ve Film Üniversitesi ve Baden-Württemberg Film Akademisi), Polonya (Lodz Film Okulu), Fransa (La Femis), Portekiz (Lizbon Tiyatro ve Sinema Okulu), Yunanistan (Aristoteles Üniversitesi), Lübnan (Beyrut Saint-Joseph Üniversitesi) gibi sinema alanında tanımış yönetmenler yetiştirmiş ve uluslararası başarılara imza atmış film okulları yer aldı. Kurmaca, belgesel ve animasyon kategorilerindeki öğrenci filmlerinin kabul edildiği organizasyona Türkiye’den öğrenci filmleri de büyük ilgi gösterdi. 10 yılda 18 bin film Festivalin ödül töreninde konuşan Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Levent Kandiller, festivale çok farklı ülkelerden öğrencilerin ilgi gösterdiğini belirterek, “Festivale bu yıl 2 bin film başvurusu oldu. Jüri, bu başvuruları titizlikle değerlendirdi. 10 yılda festivalde şimdiye dek 45 ülkeden 97 film yarıştı. Bugüne kadar festivale 18 binin üzerinde öğrenci filmi başvurdu. Bu üniversitemiz adına çok anlamlı” dedi. Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş, “Festivale başvuru yapan filmler arasından finalistleri belirlemek için çok zor seçim yaptık. Rektörümüz Prof. Dr. Levent Kandiller’e, konuk okulumuza, jüri üyeleri ile festivalimize destek olan Kültür ve Turizm Bakanlığı ile sponsorlarımıza da verdikleri katkılardan dolayı teşekkürlerimizi sunuyorum” dedi. Festival Direktörü, İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazlı Bayram ise CONTACT Uluslararası Öğrenci Filmleri Festivali’yle bir kültür yolu olduğuna değinerek, “Alanında uzman ulusal ve uluslararası konukların katılımı ve jüri üyelikleriyle her geçen yıl daha da büyüyen CONTACT Uluslararası Öğrenci Filmleri Festivali, farklı coğrafyalardan genç yönetmenlerin filmlerinin buluştuğu bir kültürel etkileşim alanı yaratıyor. Festivalimiz, aynı zamanda öğrencileri film yapmaya yüreklendirmesi, onların sorunlara bakış açılarının evrensel insani boyutları seçimlerimizi etkiliyor. Gerçekten öğrencilerden sinematografik açıdan çok nitelikli filmler geliyor” diye konuştu.
Vali Tavlı: “2 bin 300 yıllık Asarkale, insanlık tarihine ışık tutuyor”
05 Kasım 2024 Salı - 09:18 Vali Tavlı: “2 bin 300 yıllık Asarkale, insanlık tarihine ışık tutuyor” Asarkale’de yapılan kazı çalışmalarını inceleyen Samsun Valisi Orhan Tavlı, yaklaşık 2 bin 300 yıllık bir yapı olan Asarkale ve 6 bin yıllık Nerik Antik Kenti’nin, tıpkı Türkiye’nin en büyük hazinelerinden biri olan Göbeklitepe başta olmak üzere diğer tüm antik kentler gibi taşıdığı izlerle sadece coğrafyanın geçmişine değil, insanlık tarihine de ışık tuttuğunu söyledi. Hititlerin kutsal şehri Nerik’in kenarındaki Kızılırmak ve Şahinkaya Kanyonu’nu kontrol eden Asarkale’de kazı çalışmaları devam ediyor. Samsun Valisi Orhan Tavlı, Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan ile birlikte; Bafra ilçesinde Kızılırmak Vadisi içerisinde bulunan Asarkale ve Kaya Mezarları’nı ziyaret ederek, kazı çalışmaları hakkında Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kasım Oyarçin ve Samsun Müzesi temsilcisi Uzman Hasan Dikmen’den bilgi aldı. Vali Tavlı yaptığı paylaşımda, “Sahil bandından iç bölgelere doğru uzanan ticaret yolu güzergahlarının güvenliğini sağlamak amacıyla kurulmuş bir kale olan bu kültür mirasımızda, ana kayaya oyulmuş şekilde üç adet kaya mezarlığı bulunmaktadır. Yaklaşık 2 bin 300 yıllık bir yapı olan Asarkale ve 6 bin yıllık Nerik Antik Kenti, tıpkı ülkemizin en büyük hazinelerinden biri olan Göbeklitepe başta olmak üzere diğer tüm antik kentlerimiz gibi taşıdığı izlerle sadece coğrafyamızın geçmişine değil, insanlık tarihine de ışık tutmaktadır” ifadelerini kullandı. Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından, Bafra ilçesinin 24 kilometre güneyinde, Asar Mahallesi’nin 3 km batısında Helenistik döneme ait önemli bir yerleşim merkezi olan Asarkale’de geçen aylarda kazı çalışmaları başlatıldı. Kazının ilk günden itibaren buranın çok önemli bir medeniyet merkezi olduğu anlaşıldı.
Hastane stresini fotoğraf hobisi ile aşıyor
05 Kasım 2024 Salı - 09:11 Hastane stresini fotoğraf hobisi ile aşıyor Giresun’da Devlet Hastanesi’nde anestezi teknisyeni olarak görev yapan Engin Ayyıldız, hobi olarak başladığı fotoğrafçılıkla uluslararası başarılar elde etti. Ameliyat ortamındaki stresli çalışma şartlarını aşmak için fotoğraf çekmeyi tercih eden Ayyıldız, "Fotoğrafçılık bana bu stresle baş etme gücü veriyor. Bu sayede hem mesleğimin dışında sosyalleşiyorum hem de kendimi hayatın içinde buluyorum" dedi. Giresun Prof. Dr. A. İlhan Özdemir Devlet Hastanesinde anestezi teknisyeni olarak sürdürdüğü kariyerinin yanı sıra hobi olarak başladığı fotoğrafçılık serüveniyle uluslararası başarılar elde eden Engin Ayyıldız, çektiği etkileyici fotoğraflar Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) ünlü Times Meydanı’nda sergilendi. Fotoğrafçılık, anı ölümsüzleştirmenin ötesinde, duyguları, hikayeleri ve yaşamı yansıtan bir sanat dalı olarak öne çıktığını ifade eden Ayyıldız, “Fotoğrafçılığa 15 yıl önce hobi olarak başladım. Zamanla bu hobi bir tutkuya dönüştü. Fotoğrafla birlikte hayatın içerisinde olmak beni mutlu ediyor. Çalıştığım ameliyathane ortamında kapalı bir alanla sınırlı kalıyorum, ancak fotoğraf sayesinde boş zamanlarımda kendimi hayatın içerisinde buluyorum. Gördüğüm şeyleri fotoğraflamak ve bunu insanlarla paylaşmak beni mutlu ediyor. Aynı zamanda mesleğimin dışında hobi olarak yaptığım fotoğraf severlerle sosyalleşme imkanı buluyorum. Fotoğraf benim için ayrı bir dünya oluyor, rahatlıyorum ve kendim için bir şeyler yapmış oluyorum” dedi. "Herkesin mesleği dışında bir hobisi olmalı" Mesleğini bazen hobisi olan fotoğrafçılıkla birleştirdiğini de ifade eden Ayyıldız, “Bazen kurum içerisinde çekilmesi gereken fotoğraflarda da bana iş düşüyor. Doktorlarımız veya idare kurumla veya mesleki anlamda çekilecek fotoğraflarda ilk akla gelen isim oluyorum ve ben de seve seve bu görevleri de yapıyorum. Bu daha bir mutlu edici durum oluyor. Bir kişinin kendisi için yapabileceği en iyi şeylerden birisi bir hobi edinmesidir. Bulunduğu işyerindeki stresini atabileceği hobiler olmalıdır. Aslında bu tür meslekler de var. Çevremde tanıdıklarımdan bazıları mesleğinin dışında hobi olarak balıkçılık, marangozluk yapanlar var. Ben de merakım olan fotoğrafçılığı seçtim” dedi. Pandemi sürecinde çektiği "Pandemide doğum anı" fotoğrafı, dünya çapında 200 kişi arasında yer alarak New York’ta sergilenmeye hak kazandı. Bu başarı, Ayyıldız’ın fotoğrafçılık kariyerindeki en dikkat çeken anlardan biri oldu. Ayyıldız, birçok fotoğraf yarışmasında da ödül sahibi olarak hem mesleki hem de sanatsal alanda adından söz ettiriyor.
Efrasiyap Gemalmaz anısına etkinlik düzenlendi
05 Kasım 2024 Salı - 09:01 Efrasiyap Gemalmaz anısına etkinlik düzenlendi Erzurum’da doğan ve Türk dili alanında önemli katkılarda bulunan Prof. Dr. Efrasiyap Gemalmaz anısına, Atatürk Üniversitesi ev sahipliğinde Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından anlamlı bir program düzenlendi. Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu Salonunda gerçekleştirilen programa; Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, Atatürk Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Hasan Yılmaz, TDK Başkanı Prof. Dr. Osman Mert, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Zafer Aynalı, fakülte dekanları ile çok sayıda akademisyen, öğrenci ve vatandaş katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Atatürk Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Efrasiyap Gemalmaz’ın Türkçe ve Türk dili üzerindeki katkılarını vurgulayarak, onun “Atatürk Üniversitesinin Efsane Hocası” unvanıyla tanındığını belirtti. Prof. Dr. Yılmaz, Gemalmaz’ın 1964-2001 yılları arasında Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde verdiği derslerle birçok öğrencinin yetişmesine katkıda bulunduğunu ve öğrencilerinin de onun mirasını sürdürdüğünü ifade etti. “Etkinlik; Gemalmaz’ın Mirasının Gelecek Nesillere Aktarılmasına Vesile Olacak” TDK Başkanı Prof. Dr. Osman Mert ise, Gemalmaz’ın bilim dünyasına kazandırdığı eserlerin önemine dikkat çekti. Başkan Mert: “Prof. Dr. Efrasiyap Gemalmaz, dil bilimi ve ağız bilimi alanında yaptığı çalışmalar ve yetiştirdiği öğrencilerle bir ekol haline gelmiş nadir bilim insanlarından biridir. Onun çalışmaları, Türkçenin zenginliğini ve derinliğini ortaya koymuştur” dedi. Ayrıca, Gemalmaz’ın Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü olarak görev yaptığı süre zarfında, enstitü dergisinin yayımlanmaya başladığını ve birçok uluslararası kongre, sempozyum ve panelin gerçekleştirildiğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Osman Mert, böylesine anlamlı bir etkinliğin Erzurum’da ve Gemalmaz’ın yuvasında düzenleniyor olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek katkılarından dolayı başta Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu olmak üzere herkese teşekkür etti. Etkinliğin sonunda, Gemalmaz’ın öğrencilerinin duygularını paylaştığı bir bölüm yer aldı. Öğrenciler, Gemalmaz’ın eğitim anlayışının ve kişiliğinin kendileri üzerindeki etkilerini anlatarak, onun Türk dili ve edebiyatına olan tutkusunu vurguladılar. Program, Efrasiyap Gemalmaz’ın hayatı ve çalışmalarını anlatan belgesel filminin yayımlanmasıyla sona erdi. Bu belgesel, Gemalmaz’ın bilimsel kariyerine, eserlerine ve Türk dili üzerindeki etkisine ışık tuttu. Efrasiyap Gemalmaz, 2001 yılında emekli olmasına rağmen, Türk Diline ve Türk Dil Kurumu’na olan katkılarını sürdürebilmek için çalışmaya devam etti. Bu etkinlik, Gemalmaz’ın Türk dili alanındaki kalıcı izlerini ve katkılarını bir kez daha hatırlatarak, onun mirasının gelecek nesillere aktarılmasını sağladı.
Kabuk sergisi sanatseverlerle buluştu
04 Kasım 2024 Pazartesi - 19:25 Kabuk sergisi sanatseverlerle buluştu Düzce Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Resim Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Gürler’in, ‘Kabuk’ başlıklı sergisinin açılışı Ankara gerçekleştirildi. Kabuk’u bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan sertçe bölüm olarak tanımlayan Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Gürler, “İçindekini koruyabilecek, onu muhafaza edecek yapıyı oluşturmak için ince ince, ipliklerle dokunan bu kabuk, bütünlüklü hissetme çabasının bir temsilidir. Dokunması esnasında elin tekrar eden her bir hareketi, bir araya getirme, iyileştirme gayesi taşır. Dokuyarak, ağ örerek yazılan bu hikaye bir dönüşüm sembolüdür. Onu var eden coğrafyanın birbirine tutturulan, iç içe geçirilen hikayelerinin bitiminde bir Kılıf olarak, bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir kap olarak karşımızda belirir” ifadelerinde bulundu. 18 Aralık’a kadar devam edecek olan sergi dolayısıyla konuşan Gürler, “Yerleştirmede kullanılan malzeme, Ursula K. Le Guin’in Kadınlar Rüyalar ve Ejderhalar adlı kitabında sanat tarihçi Elizabeth Fisher’ın çuval kuramı üzerinden gerçekleştirilen söylemlerine de işaret eder. Le Guin’in, ilk kültürel gerecin sivri bir mızrak yerine içi doldurulacak bir nesne olması gerektiği düşüncesinden hareketle insanın yaşamla kurduğu ilişkiyi, arka planda kalanların hikayeleri üzerinden irdelemeye bizi davet etmesi gibi jüt kumaşın sökülerek elde edilen ipliklerle gerçekleştirilen bu serbest dokumada, üst üste atılan her bir düğüm, Le Guin’in sözünü ettiği yaşamdaki bağlantılar üzerine düşündürmeyi hedefler. Hikayeler dinleyerek ve anlatarak dokunan ‘Kabuk’, sanatçının kendi hikayesinden yola çıkar ve birçoklarının hikayesini kapsar” sözlerini dile getirdi.
‘Şehrim Kudüs’ sergisi Ankaralılarla buluştu
04 Kasım 2024 Pazartesi - 18:22 ‘Şehrim Kudüs’ sergisi Ankaralılarla buluştu Ankara’da ‘Şehrim Kudüs’ sergisi sanatseverlerle buluştu. Ressam Aslı Baltacıoğlu, daha önce İstanbul Altunizade Kültür Merkezi’nde beğeniye sunduğu ‘Şehrim Kudüs’ sergisinin ikincisini Mustafa Necati Kültür Evi’nde açtı. Ressam Baltacıoğlu ve 36 öğrencisinin 41 eserinden oluşan resim sergisinin açılışı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un eşi Şengül Kurum, Ankara Valisi Vasip Şahin ve eşi Şeyma Şahin’in katılımıyla Ankara Nuri Pakdil Edebiyat Kütüphanesi’nde gerçekleştirildi. Sergide ressam Baltacıoğlu’nun sanatta sürdürülebilirliğin değerini vurgulamak amacıyla kağıt katlama tekniğiyle hazırladığı ‘Kubbet’üs Sahra’ tasvirinin yanı sıra, toz pastel ve karakalemle tuvale taşınan eserleri de yer aldı. “Kudüs gittikçe özgürleşiyor” Sergide eserleri yer alan sanatçıları tebrik eden Ankara Valisi Şahin, “Kudüs çok önemli, birinci kıblemiz. İkinci mübarek beldemiz. Bu yüzden Kudüs’ün bugün sadece bir şehir olmaktan çok öte bir anlamı var. Bugün çektiğimiz ızdırabın da altında yatan bu anlamıdır. Bugün Kudüs gittikçe özgürleşiyor. Şehit şehit, bebek bebek özgürleşiyor. Allah Kudüs’ün özgür halini her birimize göstersin” diye konuştu. Kudüs’ten ilham alarak hazırlanan eserler, 4-9 Kasım tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.