SAĞLIK
Alzheimer riskinden yaşam boyu öğrenme ile korunun 20 Eylül 2024 Cuma - 10:31:02 Türkiye’de ve dünyada yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte Alzheimer hastalığının görülme sıklığı da giderek artıyor. Medicana Sağlık Grubu Nöroloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Ceyda Hayretdağ, yaşam boyunca yeni şeyler öğrenmenin Alzheimer’dan korunmaya yardımcı olabildiğini vurgulayarak “Okuma, yazma, bulmaca çözme, tiyatroya gitme, oyun oynama ve sosyal projelere katılma gibi aktivitelerle beyni sürekli çalışır halde tutmak, hastalığın gelişme riskini azaltabilir” dedi. Yaşlı nüfus oranının arttığı Türkiye’de, 65 yaş üstü her 100 kişiden 8’inde ve 85 yaş üstü her 100 kişiden 47’sinde Alzheimer hastalığı görüldüğünü söyleyen Uzm. Dr. Hayretdağ, “Bu durum, ilerleyen yıllarda Alzheimer vakalarının daha da artabileceğine işaret ediyor. Alzheimer, genellikle seçici hafıza bozukluğu ile başlar ve zamanla ilerler. Ne yazık ki, hastalık ilerledikçe yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürür” dedi. Kişilik değişikliğine de yol açıyor Alzheimer hastalığının kişilik ve davranış değişikliklerine yol açabildiğini, hastalarda hafıza kaybı, mekânsal farkındalıkta azalma, yeni bilgileri hatırlama güçlüğü, kelimeleri bulma zorlukları gibi semptomlar görüldüğünü vurgulayan Uzm. Dr. Hayretdağ “Hastalık ilerledikçe, kişinin günlük yaşam aktivitelerini sürdürebilmesi zorlaşır. Plan yapma ve organizasyon becerilerinde bozulmalar yaşanır. Hastalar genellikle son olayları, yerleri ve isimleri unutma gibi sorunlarla karşılaşır” diye konuştu. Alzheimer hastalığına yol açan beyindeki değişikliklerin, semptomlar ortaya çıkmadan çok önce başladığını belirten Uzm. Dr. Hayretdağ, “Beyinde tau ve beta-amiloid adı verilen anormal protein birikimleri oluşur. Bu birikimlerle birlikte beyin korteksinde ve diğer beyin bölgelerinde hücre kaybı yaşanır. Beyindeki bu hücresel hasar, zamanla ciddi semptomlara yol açar” dedi. Risk faktörleri arasında yaş, genetik ve yaşam tarzı yer alıyor Uzm. Dr. Ceyda Hayretdağ Alzheimer riskini artıran faktörler arasında yaş, obezite, hipertansiyon, genetik yatkınlık, diyabet, kötü beslenme ve hareketsizlik gibi etkenler bulunduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Birinci derece akrabalarında Alzheimer bulunan kişilerde hastalığın gelişme riski daha yüksek. Ancak eğitim, fiziksel aktivite, sosyal ve zihinsel faaliyetler gibi koruyucu faktörler bu riski azaltabilir. Alzheimer hastalığının ilerlemesini durdurduğu düşünülen bazı yanlış inanışlar arasında antioksidan vitaminler, B6 ve B12 vitaminleri, statinler ve Ginkgo biloba gibi takviyeler bulunsa da bu maddelerin hastalığın seyrini durdurmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.”
20 Eylül 2024 Cuma - 10:26 Plastik cerrah açıkladı: "Çene bozukluğu, akran zorbalığına maruz bırakıyor" Ortognatik (çene) cerrahisi hakkında açıklamalar yapan Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Emre Kıymık, "Özellikle ergenlik döneminde kemik gelişiminin daha da hızlanmasıyla birlikte dişlerin birbiriyle uyumsuz olup kapanmaması, kemik yapısının farklı olması, çenenin olduğundan daha sivri, çok geride, çok ileride olması sebebiyle görüntüsel olarak problemler oluşturmaktadır. Özellikle bu noktada çocuklar akran zorbalığına uğramaktadır" dedi. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Emre Kıymık, çene ameliyatları hakkında bilgi verirken özellikle okulda döneminde çene bozukluğu yaşayan çocuklarında akran zorbalığı ile karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekti. Opr. Dr. Emre Kıymık, "Okul dönemi başladı ve okul çağındaki çocuklar için akran zorbalığı diye bir gerçek var. Bu akran zorbalığı kendi fiziksel özelliklerinin arkadaşları tarafında alay edilmesi durumudur. Biz plastik cerrahlar bu tür durumlarda cerrahi tedaviler uyguluyoruz. Hastalarımızı daha iyi hale getirerek toplumsal özgüvenleri yükseltiyoruz. Ortognatik cerrahi çene ilerletme veya geriletme ameliyatlarıdır. Özellikle ergenlik döneminde kemik gelişiminin daha da hızlanmasıyla birlikte dişlerin birbiriyle uyumsuz olup kapanmaması, kemik yapısının farklı olması, çenenin olduğundan daha sivri, çok geride, çok ileride olması sebebiyle görüntüsel olarak problemler oluşturmaktadır. Özellikle bu noktada çocuklar akran zorbalığına uğramaktadır. Bu durumda diş hekimleri ve plastik cerrahların ortak bir süreç yürütüyor. Hastalarımız bu noktada önce ortodontik tedavi alıyorlar. Diş dizilimlerimin düzgün bir şekilde ayarlandığı bir tedavi alıyorlar. Bunların belli bir kısmı ortodonti tedavi ile tamamen tedavi edilebilirken ileri derecede kemik ve diş yapısı bozuk olan kişilerde daha sonrasında cerrahi işlemler gerekmektedir. Ortognatik cerrahi bu noktada çok değerli bir ameliyattır. Biz bu cerrahide alt çeneyi veya üst çeneyi ilerletme, geriletme, rotasyon dediğimiz döndürme hareketi gibi bir sürü hareketle hastalarımızı uygun bir şekilde sağlıklı ağız açıp kapamasını, diş oturumunu sağlayacak, görüntüsel olarak aynı zamanda sıkıntılı çene görünümlerinden kurtulabilmek adına bu cerrahileri uyguluyoruz. Çocuklarınızda böyle bir durum olduğunda akran zorbalığına muhakkak müsaade etmeyiniz. Gerekli tedavileri yaptırdığınız takdirde kendi arkadaşları gibi düzgün bir görüntüye sahip olacaktır" diye konuştu.
20 Eylül 2024 Cuma - 10:22 Denizli OSB’de 300 kadın çalışana kanser taraması yapıldı Denizli İl Sağlık Müdürlüğü ve Denizli Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü işbirliğinde, Denizli OSB içerisinde yer alan firmalardaki kadın çalışanlara yönelik kanser taraması gerçekleştirildi. Sağlık Bakanlığı’na ait olan Pembe Mobil Kanser Tarama Tırı’nda kadın çalışanlara meme kanseri ve rahim ağzı kanseri taraması yapıldı. Denizli Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü, pek çok alanda olduğu gibi sağlık alanında da önemli çalışmalara imza atmaya devam ediyor. Bu kapsamda Denizli İl Sağlık Müdürlüğü işbirliğinde, Denizli OSB içerisinde yer alan firmalardaki kadın çalışanlara yönelik kanser taraması gerçekleştirildi. Sağlık Bakanlığı’na ait Pembe Mobil Kanser Tarama Tırı, Bölge içerisinde yer alan Pamukkale Üniversitesi OSB Semt Polikliniği’nin bahçesine konuşlandırılarak 40-69 yaş aralığındaki kadınlara meme kanseri taraması, 30-65 yaş aralığındaki kadınlara ise rahim ağzı kanseri taraması yapıldı. 300 kadın çalışana kanser taraması yapıldı Dünya genelinde her 8 kadından birinde görülen ve ölüme neden olan kanser türleri arasında 5. sırada yer alan meme kanseri ve 4. sırada yer alan rahim ağzı kanserinde erken teşhisin önemini vurgulamak amacıyla gerçekleştirilen uygulama kapsamında; Bölgedeki firmalarda çalışan yaklaşık 300 kadın personel kanser taraması yaptırdı. Tarama yaptıran kadınlar, önemli bir hizmeti kendileriyle buluşturan Denizli OSB Müdürlüğü’ne ve Yönetim Kurulu’na teşekkür ettiler. “Bölgemizdeki kadın çalışanlarımıza erken teşhis imkanı sunmaktayız” Konuyla ilgili açıklama yapan Denizli OSB Yönetim Kurulu Başkanı Derya Baltalı, “Organize Sanayi Bölgemizde yaklaşık 26 bin kişi çalışmaktadır. Bunun yüzde 50’si kadın çalışanlardan oluşmaktadır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Denizli İl Sağlık Müdürlüğü aracılığı ile bu taramayı gerçekleştirdik. Bölgemizde çalışan tüm kadınlara bu tarama ile birlikte erken teşhis imkanı oluşturmaktayız. Sağlıkla ilgili tüm çalışmalarda öncülük yapmaya devam edeceğiz. Herkese sağlıklı bir ömür dileriz” dedi.
20 Eylül 2024 Cuma - 10:04 Yeni atanan doktorlar aileleriyle aynı hastanede görevde: Evde ‘oğlum’, hastanede ‘doktor bey’ Amasya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yeni atanan genç doktorlardan Furkan Kara hemşire anne ve sağlık memuru babasıyla, Onur Furkan Ural ise hemşire annesiyle aynı yerde görev yapmaya başladı. Hastaları şaşırtan bu durum evde ‘oğlum’, hastanede ‘doktor bey’ diye seslendikleri evlatlarını binbir emekle yetiştiren sağlık çalışanı aileleri gururlandırdı. “Bu hastanede doktorluk yapmak gurur verici” Çocukken kendisini sık sık hastaneye getiren annesi ve babasıyla şimdi birlikte mesaiye başlayıp aynı çatı altında görev yapmanın mutluluğunu yaşayan Dr. Furkan Kara, “Ailemle çalışmayı çok istiyordum. O hayalime kavuştum. Küçükken hasta olarak geldiğim hastanede doktorluk yapmak gurur verici. Hastanede aile ilişkilerimiz biraz resmi olsa da işten çıktıktan sonra yine aile tablosuna geri dönüyoruz” dedi. “Hayat kurtarmaya, sağlık hizmeti vermeye devam edeceğiz” Bin bir güçlükle yetiştirdiği evladıyla birlikte aynı hastanede görev yapmaktan gurur duyduklarını anlatan Nuriye Kara, “İlk ataması Amasya’ya çıkınca çok sevindik. Çok güzel bir duygu. Allah herkese nasip etsin” diye konuştu. Mühendis olmasını istediği oğlunun doktorluğu seçtiğini hatırlatan Halil Kara da “Eşim ve çocuğumla hayat kurtarmaya, insanlara sağlık hizmeti vermeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu. Evde ‘oğlum’, hastanede ‘doktor bey’ 30 yılı aşkın süredir hemşirelik yapan annesi Emine Ural’dan etkilenerek mesleğe adım attığına değinen Dr. Onur Furkan Ural ise, “Annemle beraber acil serviste beraber çalışmaktan mutluyum. Kardeşim de tıp eğitimi görüyor. İnşallah onu da buraya transfer ederiz” ifadelerini kullandı. Kendisine hastanede ‘hemşire hanım’ diye seslenen oğluyla gurur duyan Emine Ural, “İki nöbeti beraber tuttuk. Evde, işte beraberiz. Artık o evde ‘oğlum’, burada hastanede ‘doktor bey" sözleriyle duygularını ifade etti.
Temizlerken zehirlenmeyin: "Bol köpük, daha fazla temizlik demek değil"
17 Eylül 2024 Salı - 09:19 Temizlerken zehirlenmeyin: "Bol köpük, daha fazla temizlik demek değil" Kimya Mühendisleri Odası(KMO) Samsun Şube Başkanı Hüseyin Baş, temizlik malzemelerinin yanlış kullanımının sağlık üzerinde çok ciddi riskler oluşturabileceğini söyledi. Ev temizliği ve hijyen sağlama amacıyla yaygın şekilde kullanılan temizlik kimyasalları, özellikle yanlış ve bilinçsizce kullanıldığında insan sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkilere yol açabildiğine dikkat çeken KMO Şube Başkanı Hüseyin Baş, kimyasallara maruz kalmanın cilt, solunum ve göz sağlığı üzerinde kalıcı hasarlara neden olabileceğini vurguladı. Ciltte tahriş, egzama, solunum yolu rahatsızlıkları ve gözle temasında görme kaybına kadar gidebilecek sorunlara yol açabileceğini belirten Baş, temizlik malzemelerinin etiket talimatlarına uyulması gerektiğini ve doğal temizlik ürünlerinin göz önünde bulundurulmasının çevre açısından önemli olduğunu kaydetti. “Ciddi sağlık sorunları açabilir” Baş, "Temizlik kimyasalları ciltle temas ettiğinde tahriş, kızarıklık, kaşıntı, kuruluk, döküntü ve egzama gibi sorunlara yol açabilir. Buhar veya aerosol şeklinde solunduğunda, astım gibi solunum yolu hastalıkları olanlar için risk oluşturur; nefes darlığı, öksürük ve göğüs sıkışmasına neden olabilir. Gözle temasında ise ciddi tahriş, yanma, kızarıklık ve görme bozuklukları ortaya çıkabilir. Solventler ve uçucu organik bileşenler sinir sistemi üzerinde olumsuz etki yaparak baş ağrısı, baş dönmesi ve yorgunluk gibi semptomlara neden olabilir. Ayrıca, uzun süreli maruziyet üreme sağlığını etkileyebilir ve hormonal dengesizliklere yol açabilir" dedi. "Bol köpük, daha fazla temizlik demek değil" Temizlik ürünlerinin yeterince dikkat edilmemesi durumunda sağlık üzerinde olumsuz tehlikeler oluşturabileceğine ifade eden Kimya Mühendisi Hüseyin Baş, "Temizlik kimyasalları, ev temizliği ve hijyen sağlama konusunda yaygın olarak kullanılmasına rağmen, yanlış kullanıldığında veya yeterince dikkat edilmemesi nedeniyle insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir. Temizlik maddelerinin ambalajı üzerinde yazan kullanım kılavuzunda belirtilen oranlarda kullanılmalıdır. Daha fazla köpük, daha fazla temizlik demek değildir! Otomatik makineler için kullanılan ve en üstün kir çözme yeteneğine sahip deterjanların köpük oluşturma özellikleri oldukça düşüktür. Bulaşık deterjanının su içerisinde yüzde 1 gibi küçük bir miktarının bile yıkanan bir nesneden tamamen uzaklaştırılması için litrelerce su harcamak gerekir. Bu nedenle bulaşıklara bolca köpürsün diye fazla deterjan eklenmesi ekstra masrafa neden olmanın yanı sıra, daha fazla deterjan kalıntısına maruz kalınmasına sebep olabilir. Çok inatçı kirler için daha fazla temizleyici kullanmak, kirin çözünmesine yardımcı olmakla birlikte aynı zamanda zararlı maddelere çok daha fazla maruz kalınmasına neden olabilir" diye konuştu. “Ürünler birbiri ile karıştırmayın” Kimyasal ürünlerin kullanımı önce etiketlerinin okuması ve birbirine karıştırılmaması gerektiğini vurgulayan Hüseyin Baş, "Temizlik kimyasalları, orijinal kaplarından başka kaplara aktarılmamalı, farklı tehlike sembollerine sahip veya tehlikeli reaksiyonlar oluşturma riski taşıyan ürünler aynı alanda saklanmamalıdır. Ambalajlar güneş ışığına maruz bırakılmamalı ve boş şişeler saklanmamalıdır. Kimyasalların yanlışlıkla veya daha etkili temizlik sağlanacağı inancıyla çamaşır suyu, tuz ruhu, kireç sökücüler, lavabo açıcılar ve sirke gibi maddelerle karıştırılması, ölümcül zehirli gazlar oluşturabilir. Kimyasal ürünlerin kullanımı öncesinde etiketlerdeki uyarı ve talimatlar dikkatlice okunmalı, tehlike sembollerinin anlamı öğrenilmelidir. Tehlike işareti bulunmayan ürünler dahi dikkatli kullanılmalı; üretici öneriyorsa mutlaka koruyucu ekipman (gözlük, eldiven, maske) kullanılmalı ve temizlik sırasında alan iyi havalandırılmalıdır" şeklinde konuştu. "Çevreyi korumak için tercih edilebilir" Doğal temizlik malzemelerinin kimyasallara göre daha çevre dostu olduğunun altını çizen Baş, "Doğal temizlik malzemeleri, kimyasallara göre daha az toksik ve çevre dostudur. Limon suyu, sirke, karbonat gibi ürünler hafif ve orta kirlerde etkili olup, solunum, cilt ve gözler için daha az tahriş edicidir. Çocuklar ve evcil hayvanların bulunduğu alanlarda, cilt tahrişini önlemek ve çevreyi korumak için tercih edilebilir. Ancak, güçlü lekeler ve derin temizlik için kimyasal ürünler daha etkili olabilir. İhtiyaca göre her iki tür ürünü dengeli kullanmak en iyi sonucu verecektir" açıklamasında bulundu. "Çocuklar yanlışlıkla yutabilir" Çocuklardan ve evcil hayvanlardan uzak tutulması gerektiğinin önemine dikkat çeken Baş, "Evde çocuklar ve evcil hayvanlar varsa, temizlik kimyasalları büyük risk oluşturur. Çocuklar bu kimyasalları yanlışlıkla yutabilir veya ciltlerine temas ettirebilir, bu da zehirlenme, cilt tahrişi ve solunum problemleri gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. Benzer şekilde, evcil hayvanlar da kimyasallara maruz kalarak zehirlenebilir veya cilt sorunları yaşayabilir. Bu nedenle, temizlik maddeleri çocukların ve hayvanların erişemeyeceği yerlerde, orijinal ambalajlarında ve kapakları sıkıca kapalı şekilde saklanmalıdır. Kimyasal ürünlerin kullanımında talimatlara dikkat edilmeli ve fazla ürün depolamaktan kaçınılmalıdır. Havalandırma da kimyasal buhar riskini azaltmak için önemlidir" ifadelerini kullandı.
Stres birçok sağlık problemini tetikliyor
17 Eylül 2024 Salı - 08:58 Stres birçok sağlık problemini tetikliyor İnsan varoluşundan bu yana stresin hayatta kalmanın temel bir unsuru olduğunu belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Niiar Alioğlu, “Stres yaşamasaydık karnımızı doyuramaz ve barınamazdık; ayrıca bağışıklık sistemi hücrelerimiz de aktive olmazdı. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu stresin kabul edilebilir seviyede olması” dedi. BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Niiar Alioğlu, “Günümüzde stres boyut değiştirmiş ve aşırı bir hal aldı. Bekleyen işler, trafikte geçen uzun saatler ve dahası stresin seviyesini arttırdı. Stresin aşırı seviyelerde olması ise vücudumuzdaki her sistem için bir tehdit halinde olmaya başladı. Stresin tehdit ettiği önemli sistemlerden bir tanesi sindirim sistemidir. Stres sindirim sisteminin dengesini bozarak fonksiyonel dispepsi, peptik ülser ve reflü gibi hastalıklara neden olabilir” açıklaması yaptı. Stres anında salınan adrenalin, kortizol gibi hormonların salgılanmasına neden olduğunu vurgulayan Dr. Alioğlu, Bu hormonlara stres hormonları adı da verilir. Bu salgılar mideyi tahriş eder. Midede asit seviyesini yükseltir. Genellikle karın bölgesinde bir rahatsızlık, gerginlik veya ağrı şeklinde kendini gösterir diye belirtti. “Rahatsızlık, kişiye göre farklılık gösterebilir” diye devam eden Dr. Alioğlu; “Kimi insanda mide bulantısı, hazımsızlık, şişkinlik veya ishal gibi belirtiler olabilir. Sindirim sistemi oldukça karmaşık bir şekilde çalışır. Hücre içi yollar diğer organ ve sistemler ile ve hücresel düzeyde hormon ve elektriksel uyarılar kullanan organizmalar ile birlikte çalışır. Bu uyumun bozulması sindirim sorunlarını meydana gelmesi demektir” dedi. Aşırı stres sindirim sistemimizi de etkiliyor Dr. Niiar Alioğlu, dengesiz ve sağlıksız beslenmenin, sigara ve alkol tüketiminin, mideyi aşırı doldurmanın, uykusuzluğun, yorgunluğun ve bilinçsiz ilaç kullanımının sindirim sistemi uyumunu bozabilir. Bu uyumun bozulmasına neden olan en büyük etkenlerden birinin ise stres olduğunu vurguladı. Dr. Alioğlu, mide kaslarında yapılan elektriksel aktivite ölçümlerinde, stresin mide hareketlerini bozabileceğini, ayrıca stresin yemek borusunda yutma zorluğu ve takılma hissi, ishal, karın ağrısı, bulantı, kabızlık, kusma, geğirti, dolgunluk ve şişkinlik gibi problemlere yol açabileceğini belirtti. Stres Yönetimi İçin; Meditasyon, Spor ve Beslenme Sorumluluklar stres oluşturuyorsa bu sorumlulukların azaltılması gerekmektedir diyen Dr. Niiar Alioğlu, stresin kontrol edilmesinde meditasyon, yoga ve nefes alıştırmaları gibi rahatlama tekniklerinin yaygın olarak kullanıldığını vurguladı. Ayrıca, düzenli spor yapmanın stresle başa çıkmada etkili bir yöntem olduğunu da ekledi. “Şeker ve yağ oranı yüksek besinlerin psikolojik durum ve sindirim sistemi üzerindeki olumsuz etkilerinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Sevilen aktivitelere vakit ayırmanın bir lüks değil, gerekli bir uygulama olduğunu unutmamak önemlidir” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Meram Zabıtası’ndan okul kantinlerine sıkı takip
16 Eylül 2024 Pazartesi - 14:06 Meram Zabıtası’ndan okul kantinlerine sıkı takip Konya’nın merkez Meram İlçe Belediyesi Zabıta Müdürlüğü Ekipleri, yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte ilçe genelinde bulunan tüm okulların kantinlerinde gerçekleştirdiği denetimleri sıklaştırdı. Meram Belediyesi Zabıta Müdürlüğü Ekipleri, yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte okul kantinlerinde gerçekleştirdiği denetimleri iyiden iyiye yoğunlaştırdı. Ekipler, ilçe genelinde bulunan tüm okulların kantinlerinde koruyucu önleyici tedbirlerden temizlik ve hijyen standartlarına, ürün kalite kontrolünden hizmet şartlarının sağlanıp sağlanmadığına kadar en ince ayrıntısıyla denetimler gerçekleştiriyor. Kantinler ve okulların çevresinde bulunan esnaf denetimleri sıklaştırıldı Eğitimleri devam eden çocuk ve gençlerin sağlıklarını olumsuz yönde etkileyecek satış yapan, kanun ve yönetmeliklerde ifade edilen şartları yerine getirmeyen kantin işletmelerine, yasa çerçevesinde belirlenen cezalar ve yaptırımlar uygulanıyor. Zabıta ekipleri, öte yandan okul çevresinde de öğrencilerin sağlığını tehlikeye düşürebilecek satışlar için denetimlerini de sıklaştırdı. Bu kapsamda eğitim kurumları çevresinde bulunan, bakkal, büfe, fırınlar başta olmak üzere öğrencilere yönelik satış yapan iş yerlerinde hijyen denetimleri gerçekleştiren Meram Zabıtası, okul çevrelerinde satış yapan seyyarlar için de önlemler alıyor. “Denetimlerimiz detaylı ve titiz bir şekilde sürekli devam ediyor” Çocukların ve gençlerin, sağlıkları ve güvenliği adına her eğitim dönemi süresince gerçekleştirdikleri sıkı ve titiz çalışmayı 2024-2025 Eğitim Öğretim yılında da sürdürdüklerini ifade eden Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş, öğrencilerin sağlığını korumak, onların sağlıklı şartlarda eğitimlerine devam etmelerini sağlamak amacıyla daima sahada olduklarının altını çizdi. Bu amaçla zabıta ekiplerinin, okul kantinlerinin ve okul çevresindeki esnafların temizlik şartlarını, ürün fiyat etiketlerini, gıda ürünlerinin son kullanım tarihlerini, hijyen sertifikalarını, iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatlarını kontrol ettiğini ifade eden Başkan Kavuş, “Arkadaşlarımız, kurallara uymayan işletmelere gerekli uyarıları yaparak, eksikliklerin giderilmesi için süre verdiler. Öğrencilerimizin daha sağlıklı ve hijyenik bir ortamda ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini sağlamak amacıyla denetimler eğitim yılı boyunca aralıksız devam edecek. Bu noktada hassasiyet gösteren tüm esnaflarımıza teşekkür ediyorum” dedi.
Yatağan’da içme suyu depolarını doldurdu
16 Eylül 2024 Pazartesi - 14:01 Yatağan’da içme suyu depolarını doldurdu Muğla Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (MUSKİ) Genel Müdürlüğü ekipleri İl genelinde yaşanan su sıkıntılarını tek tek ortadan kaldırıyor. Son olarak Yatağan’da çalışma yapan ekipler bu kapsamda Mesken Mahallesine ilave su sağlayarak depoların dolmasını ve vatandaşlara kesintisiz su verilmesini sağladı. Mahalleye 1’er gün dönüşümlü su veriliyordu Mesken Mahallesinde su yetersizliğinin yaşanması ve dönüşümlü su verilemeye başlanması üzerine çalışma başlatan MUSKİ ekipleri bölgede içme suyu kaynaklarında inceleme yaptı. Yapılan araştırmanın ardından su kaynaklarının yeterli seviyede olamadığı ve bazı noktalarda tıkanıkların oluştuğu görüldü. Bu nedenle suyun toplanarak içme suyu deposuna aktarılmasını sağlayan kaptajlarda temizlik ve revizyon çalışmaları yapıldı. Buna ek olarak tıkalı noktalar açılarak suyun kaptajlara gelmesi sağlandı. Ayrıca yine farklı noktalardaki kaynak suları yapılan çalışmalarla bir noktaya toplanarak Mesken mahallesine aktarıldı. Ayrıca bölgeye paket arıtma tesisi yapılarak içme suyunun sağlıklı şekilde bölgeye aktarılmasının devamı sağlandı. Tüm bu çalışmalar ile birlikte içme suyu deposunun seviyesi yüzde yüze ulaşarak tam dolulukla hizmet veriyor. Böylelikle mahalleye sağlıklı ve kesintisiz su sağlanarak vatandaşların önemli bir sorunu ortadan kaldırıldı. Muhtar Özdemir, “İçme suyu depomuz dolu” Su kaynaklarında meydana gelen düşüş nedeniyle mahallelerine gelen suyun yetersiz kaldığına vurgu yapan, Mesken Mahalle Muhtarı Şenol Özdemir, “Mahallemizde önceden su sorunumuz yoktu. Ancak kaynak suyumuz azaldı. Sondajımız vardı ve buradaki su da yetersiz kaldı. İkinci bir sondaj çalışması yaptık ancak elektrik aboneliğimiz bağlanmadığı için kullanamadık. Bunun akabinde sorunumuzu MUSKİ’ye ilettik. Yapılan çalışmalar sonucunda suyu bulduk. Şuanda suyumuz yeterli ve depomuz dolu. Vatandaşlarımız çok memnun. Bu nedenle başta Ahmet Başkanıma, MUSKİ Genel Müdürüme ve emeği geçen tüm ekiplere teşekkür ediyorum. Zaten bizim Büyükşehir Belediyesi ile irtibatımız çok iyi. Aradığım anda hemen muhatap bularak sorunumun çözümüne ulaşıyorum. Biz zaten hizmetimizin çok büyük kısmını büyükşehirden alıyoruz” dedi. Mesken köylüsü, Yaşar Genek ise, “Şu ana kadar büyükşehir belediyesinin çalışmalarından memnunum. Büyükşehir kurulmadan önce sorunumuz çoktu. Günlerce kazı yapılıyordu. Büyükşehir olunca her şey normale döndü. Şuanda su konusunda sorunumuz ortadan kalktı bu nedenle memnunuz” dedi.
Hareketsizlik kasları zayıflatıyor, boyun ve bel fıtığı riskini artırıyor
16 Eylül 2024 Pazartesi - 13:47 Hareketsizlik kasları zayıflatıyor, boyun ve bel fıtığı riskini artırıyor Hareketsiz bir yaşam kas-iskelet sistemini ve omurga sağlığını olumsuz etkiliyor, sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor. Gün boyu masa başında sabit bir şekilde çalışmanın kasların zayıflamasına ve esneklik kaybına neden olabileceğini belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Gamze Demircioğlu, boyun ve bel fıtığı riskinin azaltılması için alınacak tedbirlere dikkat çekti. Demircioğlu, “Ergonomik bir çalışma alanı oluşturulmalı, ayarlanabilir yükseklikte bel destekli bir sandalye kullanılmalıdır. Kollar masadan destek almalı, baş öne çıkıyorsa sandalyeyi masaya yaklaştırarak doğru postür korunmalıdır. Diz ve kalça 90 derece olmalı, ayak altına destek konulmalı ve bacak bacak üstüne atmaktan kaçınılmalıdır. En önemlisi, her yarım saatte bir kalkıp kısa yürüyüşler ve esneme hareketleri yapılmalıdır” dedi. İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Gamze Demircioğlu, özellikle gün boyu masa başında hareketsiz şekilde çalışan kişilerde ortaya çıkabilecek sorunlara ve bunların önlenmesine ilişkin değerlendirmede bulundu. Saatlerce hareketsiz kalmak, kas-iskelet sistemini olumsuz etkiliyor Günümüzde ofiste özellikle masa başında çalışan kişiler için uzun süre masa başında oturmanın ve bilgisayar ekranına bakmanın yaygın bir hale geldiğini belirten Demircioğlu, “Bu durum, modern yaşamın bir gerekliliği olarak kabul edilse de sağlık açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Bilgisayar başında uzun saatler boyunca hareketsiz kalmak, kas-iskelet sistemi üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir” uyarısında bulundu. Kaslar zayıflıyor, esneklik kaybediliyor Bütün gün bilgisayar başında hareketsiz kalmanın kasların zayıflamasına ve esneklik kaybına neden olabileceğini belirten Demircioğlu, “Bu durum bel, boyun, kalça, diz ve omuz ağrıları, kas gücü kaybı, el bileği ağrıları ve tuzak nöropatilerine bağlı uyuşmalar gibi çeşitli kas-iskelet sistemi sorunlarına yol açabilir. Ayrıca uzun süreli oturma, kifoz, lordoz gibi omurga duruş bozukluklarına neden olabilir. Bunun yanı sıra bel ve boyun fıtığı gibi kronik ağrıların gelişmesine de zemin hazırlar” diye konuştu. Dolaşım sistemi ve gözler de etkileniyor Bilgisayar ekranına uzun süre bakmanın göz yorgunluğu, bulanık görme ve baş ağrısı gibi sorunları beraberinde getirebileceğini kaydeden Demircioğlu, “Hareketsizlik, dolaşım sistemini olumsuz etkileyerek venöz staz ve varislerin oluşumuna, ödem ve derin ven trombozu riskinin artmasına neden olabilir; bu durum kardiyovasküler hastalıkların gelişimine yol açabilir.” uyarısında bulundu. Çalışma ortamında ergonomik ekipmanlar kullanılmalı Bu sorunların önlenmesinde bazı tedbirlerin alınabileceğini ifade eden Demircioğlu, fizyoterapi ve rehabilitasyon yaklaşımlarının, ofis çalışanlarının karşılaştığı bu tür sağlık sorunlarının yönetiminde büyük önem taşıdığını söyledi. Dr. Öğretim Üyesi Demircioğlu, “İlk adım, ergonomik değerlendirmeler yaparak, çalışma ortamının ve alışkanlıklarının yeniden düzenlenmesidir. Ergonomik ofis ekipmanlarının kullanılması, omurga sağlığını korumak açısından kritik bir rol oynar. Ayarlanabilir sandalyeler, uygun yükseklikteki masalar ve monitörler, doğru oturma pozisyonunu teşvik eder ve kas-iskelet sistemi üzerindeki stresi azaltır” diye konuştu. Kişiye özel egzersiz programları uygulanabilir Bel ve boyun fıtığı tedavi sürecinde, fizyoterapi ve rehabilitasyon yaklaşımlarının geniş bir yelpazede uygulandığını vurgulayan Demircioğlu, “Fizyoterapistler, kişiye özel egzersiz programları ile kasların güçlenmesini, esnekliğin artmasını ve postürün düzeltilmesini sağlar. Manuel terapi teknikleri, masaj, mobilizasyon ve kinezyoteyp uygulamaları, ağrılı bölgelerde destek sağlar ve ağrı yönetimini kolaylaştırır. Elektriksel stimülasyon, ultrason ve sıcak-soğuk tedavileri gibi fizyoterapi modaliteleri de bu süreçte yardımcı araçlar olarak kullanılabilir. Her bireyin durumu farklı olabileceğinden, bu tür tedavi yöntemlerine başlamadan önce mutlaka bir uzmana danışmak en doğru yaklaşım olacaktır. Uzmanlar, kişiye özel tedavi planları oluşturarak en uygun yöntemleri belirler” dedi. Sandalyede bel desteği sağlanmalı Ofis çalışanlarının boyun ve bel fıtığı riskini azaltması için bazı tedbirler alabileceğini ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Gamze Demircioğlu, “Ergonomik bir çalışma alanı oluşturulmalı, ayarlanabilir yükseklikte bel destekli bir sandalye kullanılmalıdır. Kollar masadan destek almalı, baş öne çıkıyorsa sandalyeyi masaya yaklaştırarak doğru postür korunmalıdır. Diz ve kalça 90 derece olmalı, ayak altına destek konulmalı ve bacak bacak üstüne atmaktan kaçınılmalıdır” dedi. Düzenli egzersiz omurga sağlığını koruyor Uzun süre aynı pozisyonda kalınmaması, belirli aralıklarla ayağa kalkılması gerektiğini söyleyen Demircioğlu, “Sık sık pozisyon değiştirmek, belirli aralıklarla ayağa kalkmak ve ofis içinde kısa yürüyüşler yapmak gerekir. Düzenli olarak egzersiz yapmak, omurgayı destekleyen kasları güçlendirir ve esnekliği artırır. Yüzme, yürüyüş, pilates ve yoga gibi egzersizler, hem genel sağlık durumunu iyileştirir hem de omurga sağlığını koruyarak boyun ve bel fıtığı riskini azaltır” tavsiyesinde bulundu.
Başkan Bozbey’den sağlıklı yaşam vurgusu
16 Eylül 2024 Pazartesi - 13:39 Başkan Bozbey’den sağlıklı yaşam vurgusu Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Avrupa Hareketlilik Haftası kapsamında Mihraplı Kent Parkı’nda vatandaşlarla birlikte sabah yürüyüşü yaptı. Toplum sağlığını korumak ve sağlıklı yaşamak zorunda olduklarını söyleyen Başkan Bozbey, “Valimiz ve Emniyet Müdürümüz ile yapacağımız görüşmelerde, Pazar günleri Bursa’nın bazı cadde ve sokaklarının belirli süre yayalara bırakılmasını isteyeceğiz” dedi. Kentleri ve belediyeleri sürdürülebilir ulaşım tedbirleri alma konusunda desteklemek, yayalar ile bisikletliler başta olmak üzere herkesin güvenli ve rahat bir şekilde hareket edebilmesini teşvik etmek amacıyla 16-22 Eylül tarihleri arasında kutlanan Avrupa Hareketlilik Haftası, Bursa’da da spor dolu etkinliklere sahne oluyor. Mihraplı Parkı’nda bir hafta boyunca sabah yürüyüşleri, güvenli bisiklet ve e-skuter sürüş eğitimi, voleybol, mini golf, çocuk survivor parkuru, okçuluk, satranç ve sanatsal etkinlikler düzenlenecek. Hafta kapsamında Atatürk Caddesi’nde ‘Arabasız gün etkinliği’, Osmangazi, Nilüfer ve Mudanya’da ‘Yeşile pedalla bisiklet turu’, Merinos’ta ‘Bursa’da paylaşımlı kamusal alanlarda şehri birlikte yaşayalım’ temalı panel düzenlenecek. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de Avrupa Hareketlilik Haftası kapsamındaki ilk programa katılarak sabah yürüyüşü yaptı. Vatandaşların da yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte Başkan Bozbey, yürüyüşün ardından bisiklet ve skuter kullandı. Başkan Bozbey, sabah sporuna katılanlara yeşil elma ikram etti. Avrupa Hareketlilik Haftası’nı Bursa’da çeşitli etkinliklerle kutlayacaklarını söyleyen Başkan Mustafa Bozbey, tüm Bursalıları da programlara davet etti. “Kirletici unsurları bir kez daha uyarmak istiyorum” Sağlıklı bir yaşamın nasıl sürdürüleceğinin bir hafta boyunca uzmanlar tarafından anlatılacağını belirten Başkan Bozbey, “Sağlığımızı korumak ve sağlıklı yaşamak zorundayız. Havamızın ve çevremizin temiz olması için bisiklet kullanımını özendirmek, e-skuter gibi çevreci ulaşım araçlarını kullanmak, yürüyüşler yapmak, sağlıklı yaşamak zorundayız. Hem sağlımız hem zamanımız hem de cebimiz için toplu taşımayı, bisikleti, raylı sistemleri kullanalım. Yöneticiler olarak bizler de vatandaşların temiz hava soluyacağı bir çevreyi sağlamalıyız. Maalesef gerekli tedbirler alınmadığı için Bursa’mızın havası kirli. Kirletici unsurları bir kez daha uyarmak istiyorum. Gerekli tedbirleri etkin bir şekilde alacağız. Bizim, çocukların, gençlerin ve her yaştan insanın sağlığı önemli. Valimiz ve Emniyet Müdürümüz ile yapacağımız görüşmelerde, Pazar günleri Bursa’nın bazı cadde ve sokaklarının belirli süre yayalara bırakılmasını isteyeceğiz. İnsanların bisikletleriyle veya yürüyerek alanları kullanmalarını istiyoruz. Bu hafta yapılacak etkinliklerimize tüm Bursalıları bekliyoruz” dedi.
Başınızda sıkışma hissi varsa dikkat: Uzmanı nedenini açıkladı
16 Eylül 2024 Pazartesi - 13:20 Başınızda sıkışma hissi varsa dikkat: Uzmanı nedenini açıkladı Başı sıkıştırıyor gibi hissettiren ağrılarla nasıl başa çıkılacağı hakkında Nöroloji Uzmanı Dr. Selma Akkaya Arı, önemli bilgiler paylaştı. Gerilim tipi baş ağrıları adı verilen ağrıların ense ve başın arka kısmından başlayarak tüm başa yayılan, sıkıştırıcı ve baskı hissi oluşturan bir ağrı tipi olduğunu belirten Arı, “Bu tür ağrılar genellikle stres, uykusuzluk, kas gerginliği ve kötü duruş gibi faktörlerden kaynaklanır. Bazı hastalar, başlarında bir bant varmış gibi bir sıkışma hissedebilirler” ifadelerini kullandı. Nöroloji Uzmanı Dr. Selma Akkaya Arı, gerilim tipi baş ağrılarıyla ilgili önemli bilgilendirmelerde bulundu. Modern yaşamın getirdiği stres ve yoğun çalışma temposunun baş ağrılarının en yaygın nedenlerinden biri olduğunu vurgulayan Arı, gerilim tipi baş ağrılarının, ense ve başın arka kısmından başlayarak tüm başa yayılan, sıkıştırıcı ve baskı hissi oluşturan bir ağrı tipi olduğunu belirtti. “Bu tür ağrılar genellikle stres, uykusuzluk, kas gerginliği ve kötü duruş gibi faktörlerden kaynaklanır” diyen Arı, “Gerilim tipi baş ağrıları genellikle hafif veya orta şiddette olur ve migren gibi baş ağrılarına kıyasla bulantı veya kusma gibi şikayetler nadiren görülür. Ağrıların süresi birkaç saatten birkaç güne kadar değişebilir. Bazı hastalar, başlarında bir bant varmış gibi bir sıkışma hissedebilirler” dedi. “Ergonomik bir oturma düzeni oluşturmak önemlidir” Gerilim tipi baş ağrılarını önlemenin ve tedavi etmenin mümkün olduğunu belirten Arı, “Özellikle bilgisayar başında uzun süre çalışanlar için ergonomik bir oturma düzeni oluşturmak önemlidir. Kaliteli ve yeterli uyku, baş ağrılarının önlenmesinde önemli bir rol oynar. Baş ve boyun bölgesine uygulanacak sıcak veya soğuk kompres, kasları gevşeterek ağrıyı hafifletebilir” diye konuştu. “Gereksiz ilaç kullanımından kaçının” “Özellikle baş ağrısına eşlik eden bulantı, kusma veya görme bozuklukları gibi belirtiler varsa, bu durum ciddiye alınmalı” diye uyaran Beykent Üniversitesi Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Selma Akkaya Arı, gereksiz ilaç kullanımından ise kaçınılması gerektiğini belirtti. Arı, “Uzun süreli ve şiddetli baş ağrılarının farklı hastalıkların belirtisi olabilir ve mutlaka uzman görüşü alınması gereklidir” ifadelerini kullandı.