SAĞLIK
Meme kanserini yenen hemşire: "Erken teşhis hayat kurtarır" 25 Eylül 2024 Çarşamba - 11:20:01 Kırıkkale’de, erken teşhis sayesinde meme kanserini yenmeyi başaran ve 16 yıl önce annesini aynı hastalıktan kaybeden hemşire İlknur Uslu, "Erken teşhis hayat kurtarır" diyerek tüm kadınları düzenli kanser taraması yaptırmaya davet etti. Kırıkkale İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı 70. Yıl Cumhuriyet Aile Sağlığı Merkezi’nde görev yapan hemşire İlknur Uslu, Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi’nde (KETEM) ücretsiz yapılan sağlık taramasında meme kanseri olduğunu öğrendi. 44 yaşındaki Uslu, erken teşhis sayesinde tedaviye başlandıktan sonra hastalığı yenmeyi başardı. İki çocuk annesi Uslu, 16 yıl önce annesini meme kanseri nedeniyle kaybetmişti. İlknur Uslu, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, sağlığına erken teşhis sayesinde kavuştuğunu belirterek, tüm kadınlara kanser tarama testlerini yaptırmaları konusunda çağrıda bulundu. "Kitle operasyonla alındı ve koruyucu tedavi uygulandı" Kitlenin ameliyatla alındığını söyleyen Uslu, "Bundan 3 yıl önce KETEM’e başvurdum. Başvurduğum sırada herhangi bir şikayetim ya da rahatsızlığım yoktu. Burada çekilen mamografi sonucunda şüpheli bir kitle tespit edildi ve ileri bir merkeze sevk edildim. Yapılan detaylı incelemeler sonrasında meme kanseri tanısı konuldu. Ancak erken teşhis sayesinde kitle operasyonla alındı ve koruyucu tedavi uygulandı. Erken tanı sayesinde yapılan tedaviyle sağlığıma kavuştum" dedi. "Anneme 4. evrede tanı konuldu ve geç kalındığı için tedavi yanıt vermedi" 16 yıl önce annesini kanserden kaybettiğini dile getiren Uslu, erken teşhisin hayat kurtaracağını ifade ederek, "O dönemde anneme 4. evrede tanı konuldu ve geç kalındığı için tedavi yanıt vermedi. Keşke o zaman da KETEM birimleri bu kadar yaygın olsaydı. Annem de erken teşhisle belki kurtulabilirdi" diye konuştu. "KETEM’lerde 3 farklı kanser taraması yapılıyor" Sağlıklı Hayat Merkezi sorumlu hekimi Dr. Dilek Ener de kanserin ölüm nedenleri arasında üst sıralarda yer aldığını ve önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu kaydetti. Dr. Ener, kanserle mücadelede koruyucu sağlık hizmetlerinin ve sağlık merkezlerinin büyük rol oynadığını vurguladı. Sağlıklı Hayat Merkezi’nde sigara bıraktırma, sağlıklı beslenme, hareketli yaşam ve obezite gibi birimlerle, kansere neden olan risk faktörlerine karşı topluma hizmet sunduklarını ifade eden Dr. Ener, "Kanserde erken teşhis tedavi olanağını artırarak hayat kurtarır. KETEM’lerde 3 kanser taraması yapılmaktadır. Bunlar meme kanseri, rahim ağzı kanseri ve kalın bağırsak kanseridir. Bu kanserleri taramada kullanılan testler kolay uygulanabilir ve ücretsizdir" şeklinde konuştu. Ekim ayının Meme Kanseri Farkındalık Ayı olduğunu hatırlatarak tüm vatandaşları KETEM birimlerine kanser taraması yaptırmaya davet eden Dr. Ener, "Hemşire hanım aslında bizim toplumumuz için büyük bir örnek. Kendisi herhangi bir semptomu ya da şikayeti olmadan birimimize başvurmuş ve yapılan mamografi filminde şüpheli bir durum tespit edilmiştir. Bunun üzerine üst merkeze sevk edilmiştir. Yapılan ileri tetkiklerde meme kanseri teşhisi konulmuş, tedavisine de çok erken dönemde başlanmış ve sağlığına kavuşmuştur" ifadelerini kullandı. Bu tür vakaların erken teşhisin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini anlatan Dr. Ener, "Bu durum bizim için örnek teşkil etmektedir. Bunun gibi birçok hastamız ve danışanımız vardır. Erken tanı sayesinde kişilere erken dönemde tedavi başlanarak hızlı bir şekilde kitlenin vücuttan uzaklaştırılması sağlanmaktadır. Kanser hastalığını yenmek mümkün hale gelmektedir" dedi.
25 Eylül 2024 Çarşamba - 11:18 Çocukları kışa hazırlayın Bursa Dörtçelik Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde görevli Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Soyer, çocukları hastalıklardan korumanın yolları ve kış mevsiminde güçlü bağışıklık sistemi için yapılması gerekenler hakkında açıklamalarda bulundu. Çocukların okul başlangıç döneminde aile hekimi ya da çocuk hastalıkları hekimine muayene ettirilmesinin faydalı olacağını dile getiren Uzm. Dr. Soyer, “Hekim, uygun görürse vitamin ve mineral açısından taramaları gerçekleştirir. Genel bir muayene de yapmış olur. Kış mevsimine girmeden çocuğun günlük A vitamini, C vitamini, D vitamini ve demir takviyelerini dışardan beslenerek alıp almadığının kontrolünü mutlaka yapılmalıdır” dedi. Çocuklarda üst solunum ve alt solunum yolu enfeksiyon bulgularının en başta ateşle kendini gösterdiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Soyer, “İlkokul çağı çocuklarında; 3 günden daha fazla süren 38 derece ve üstü inatçı ateş, iştah kaybı, boğaz ağrısı, kuru öksürük, halsizlik, ciddi eklem ağrıları durumlarında mutlaka aile hekimine ya da çocuk hekimlerine başvuruda bulunmaları gerekmektedir. Ancak çocuğun neşesi yerinde, iştahı normal ve inatçı olmayan bir ateş söz konusu ise hekime başvurmadan evde takibi yapılabilir. Ateş ve iştah takibi, ailelere en fazla önerdiğimiz şey. Bunu yakın takip ettiğimiz sürece çocuğun neşesi yerinde, iştah ve sıvı alımında herhangi bir problem yoksa çocuklarımızı hekime getirmeden ve endişe etmeden takip edebiliriz” şeklinde konuştu. Öğretmenlere önemli rol düşüyor Çocukların bağışıklık sistemleri güçlü, hastalanmadan ve kışa hazır bir şekilde girebilmeleri için aileler kadar okuldaki öğretmenlere de önemli rol düştüğünün altını çizen Soyer, “Sınıfların her teneffüste mutlaka havalandırılması gerekmektedir. Uzun teneffüsler sonrasında öğretmenlerimiz, çocukların el hijyenine dikkat etmeli; özellikle yemekten ya da tuvaletten sonra çocukların ellerini yıkadıklarından emin olmalıdırlar. Ayrıca çocuklar sabah sınıfa geldiklerinde tok olup olmadıklarını sorgulamalarında da çok fayda var” diye konuştu. Spora teşvik edin Çocukların günlük A, C, D vitaminleri ile demir açısından kış mevsimine özel meyve ve sebzelerle beslenmesini çok önemsediklerini ifade eden Soyer, bunun yanı sıra uyku ve günlük sıvı alımına da özen gösterilmesi gerektiğini belirtti. Son olarak çocukların kış döneminde mutlaka spor yapması gerektiğini vurgulayan Soyer, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Çocuklarınızı açık havaya çıkarın. Yürüme, koşma, bisiklet sürme faaliyetleri gün ışıdığında ve açık havada çocuklarımız için bağışıklık sistemini güçlü tutmak açısından çok önemli unsurlar. Ailelerimizin sınav kaygısıyla çocuklarını spordan mahrum bırakma gibi durumları oluyor. bunu tavsiye etmiyoruz. Çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde kışı geçirmeleri için temiz havada spor yapmalarını kesinlikle öneriyoruz”
25 Eylül 2024 Çarşamba - 10:50 Akran zorbalığı TBMM gündeminde TBMM Dilekçe Komisyonu bünyesinde akran zorbalığının araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi için alt komisyon kuruldu. Akran zorbalığının TBMM gündemine girmesinin önemine vurgu yapan İEÜ Medical Point Hastanesi Psikiyatri bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, “Akran zorbalığında iki tarafı da ele almak gerekiyor. Hem zorbalığa maruz kalanda hem de bunu uygulayanda ilerleyen yıllarda etkilerini görüyoruz. Meclis düzeyinde ele alınması oldukça sevindirici ve bir karar. Umarım bu komisyonla birlikte daha bilinçli eğitimler ve yaklaşımlar olur.” dedi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) akran zorbalığıyla mücadelede önemli bir adım attı. TBMM Dilekçe Komisyonu bünyesinde ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında ‘Akran Zorbalığının Araştırılması ve Alınabilecek Önlemlerin Belirlenmesi Alt Komisyonu’ kuruldu. Akran zorbalığının TBMM gündemine girmesinin önemine vurgu yapan İEÜ Medical Point Hastanesi Psikiyatri bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, “Akran zorbalığını; aynı yaş grubu içinde güç açısından eşitsizliği olan kişilerin özellikle güçlünü güçsüze uyguladığı bilerek, isteyerek ve zararlı bir sonuca uğratmak amacıyla yaptığı tekrarlayıcı davranışlar olarak açıklayabiliriz. Bu çok ciddi bir mesele. Uzun yıllardır hem bizim hem de eğitimcilerin eğildiği bir konuydu. Meclis düzeyinde ele alınması oldukça sevindirici ve bir karar. Umarım bu komisyonla birlikte daha bilinçli eğitimler ve yaklaşımlar olur.” dedi. "Farkında bile olmayabilir" Akran zorbalığının hem maruz kalan hem de uygulayan için etkilerinden söz eden Eslek, “Akran zorbalığında iki tarafı da ele almak gerekiyor. Hem zorbalığa maruz kalanda hem de bunu uygulayanda ilerleyen yıllarda etkilerini görüyoruz. Maruz kalan çocuklar bazı şeyleri yapamayacağına inanıyor, kendini değersiz ve eksik hissedebiliyor. Bu sürekli işlendiği için birey gençliğinde ve yetişkinliğinde buna inanır oluyor. Uygulayan için ise bu davranış normalleştiği için ilerleyen yıllarda da farkında bile olmadan aynı tutumları sergileyebiliyor.” ifadelerini kullandı. "Ailelere ve eğitimcilere büyük iş düşüyor" Akran zorbalığıyla mücadele konusunda hem eğitimcilere hem de velilere önemli görevler düştüğüne vurgu yapan Eslek, “Fiziksel, sözel, sosyal akran zorbalıkları oluyor. Son dönemde de bunlara siber zorbalık da eklendi. Hepsinde amaç kişiye bilinçli, tekrarlayıcı zarar vermek. Hem öğrenci düzeyinde hem de veliler üzerinde ayrı ayrı eğitimler vermek gerekiyor. ‘Çocuktur, normaldir’ demek en yapılmaması gereken davranış olarak karşımıza çıkıyor. Davranışlar tekrarladıkça oturur. Özellikle ortaokulla beraber o davranış kalıpları kişilik özelliği şeklinde geleceğe taşınan özellikler oluyor. O yüzden ne kadar hızlı müdahale edilirse o kadar iyi olur. Verilen eğitimlerle de ilk ve ortaöğretim düzeyinde çocuklar ile gençler bu durumu tanırlarsa akran zorbalığına maruz kaldıklarında öğretmenlerine veya ailelerine başvurabilirler. Çocuklarının davranışlarında farklılık gören aileler ise ‘Acaba böyle bir durum mu var?’ düşüncesiyle hareket etmeliler.” diye konuştu.
25 Eylül 2024 Çarşamba - 10:41 Bitkilerin Profesöründen Menengiç gerçeği Bitkilerin Profesörü Aysun Bay, menengiç bitkisinin insan sağlığına olan faydalarını sıraladı. Bitkisel tedavilerle ilgili modern bilimsel araştırmaların çocukların ve yaşlı bireylerin beslenmesinde önemli bir yeri olan menengiçin üriner antiseptik nitelikler taşıdığını ortaya koyduğunu ifade eden Prof. Dr. Aysun Bay, menengiçin peptik ülser yani midenin içi ile ince bağırsağın üst kısmında oluşan yaralar ile güneş çarpması tedavisinde faydalı olduğunun tespit edildiğini söyledi. Sakızağacıgiller familyasından olan menengiçin aslında çalı bitkisi olduğunu kaydeden Prof. Dr.. Bay, “Çalıların meyveleri faydasız gibi görünse de aslında kafeinsiz olması, aynı zamanda sağlığa faydalı olması oldukça önemli. Antepfıstıkları menengiçle boyundan dolayı dalga geçerlermiş. Geçerlermiş de bakalım boyundan büyük ne meziyetleri varmış. İçerisinde kafein bulunmayan, bundan dolayı da hem içimi yumuşak hem de kokusu hoş olan bu kahve, bölgede doğal ve yaygın olarak yetişen yabani menengiç bitkisinin tohumlarının önce kurutularak kavrulması, ardından da ezilerek macun kıvamına getirilmesi ile elde edilen menengiç kahvesidir. İşin doğrusu sağlık açısından oldukça faydalı da olan menengiç kahvesini Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun hemen her şehrinde bulabilirsiniz” ifadelerine yer verdi. Çalı deyip geçmeyin Antepfıstığı ile aynı bitki ailesine mensup olan menengiçin, Nisan ve Haziran aylarında çiçek açan ve meyveleri Eylül ayında toplanan, kışın ise yapraklarını döken bir bitki türü olduğunu kaydeden Prof. Dr. Bay, “Kuraklığa karşı dirençlidir. Aromatiktir. Meyvelerinin kendine özgü bir tadı ve kokusu bulunmaktadır. Yuvarlak veya yumurta şeklinde olup eriği andıran kokulu ve yağlı meyvesi ilk halinde kırmızı olmakla birlikte olgunlaştıkça mavi ya da yeşile çalan siyah bir kisveye bürünür. Hem kökleri, hem kabukları, hem mazıları, hem taze eşkinleri, hem çiçekleri, hem de meyveleri gerek gıda olarak gerekse tıbbi amaçlarla kullanılmaktadır.” diye konuştu. Menengiç bitkisinin birçok şekilde kullanıldığını da dile getiren Bay, “Meyveleri kavrulup çerez olarak tüketilmekte olan bitki, gıda ve parfümeri sanayisi ile eczacılık alanları açısından oldukça işlevseldir. Bunun yanında menengiç tohumlarından elde edilen yağdan biyodizel yakıt elde etme imkanları üzerinde çalışmalar yapıldığını, dünyanın muhtelif bölgelerinde çerez ve fırıncılık ürünlerinde kullanıldığını, örneğin kuru incir ve ceviz gibi gıdalarla karıştırılıp kavrulduktan sonra böreklerde iç malzemesi olarak tercih edildiğini ve yine menengiçten üretilen kahve ile bıttım sabununun her geçen gün giderek daha fazla talep edilen ürünler haline geldiklerini de belirtelim. İlaveten böcekler tarafından yapraklarında meydana getirilen mazılar tütsü maddesi, ipek boyası ve şarap renklendirici olarak kullanılmaktadır. Özellikle kahve ve bıttım sabunu ulusal ve uluslararası ticaret hatlarına dahil olan turistik nitelikli ürünlere dönüşmüştür. Bu durumun önümüzdeki dönemlerde menengiçin ticari değerini arttıracağını söylemek mümkündür.” ifadelerine yer verdi. Menengiçin içerisinde insan sağlığı açısından faydalı olan birçok farklı madde barındırdığını da ifade eden bitkilerin Profesörü Aysun Bay, şunları söyledi: “Tohumlarındaki antioksidan kapasitesi yüksek ve doymuş yağ oranı oldukça düşük olan menengiçin olgunlaşmış meyvesinin içeriğinde protein (yüzde 9.7), yağ, lif (yüzde 10.9), kül (yüzde 3.1), nem, rezin ve doymamış yağ asitlerine (oleik asit, palmitik asit ve linoleik asit) ilave olarak sodyum, potasyum, fosfor, kalsiyum, demir, magnezyum, çinko, bakır ve selenyum gibi mineraller bulunmaktadır. Meyvenin muhteviyatındaki sodyum ve fosfor miktarının muz ile zeytinden; potasyum, fosfor, kalsiyum ve demir miktarının ise patatesten daha yüksek olması ilgi çekicidir. Dolayısıyla menengiçin doğru bir planlama ile gıda alanında daha yaygın bir kullanım alanına kavuşturulabilme ihtimalinin ekonomik açıdan ciddi bir katma değer üretebileceği ifade edilebilir.” Bağışıklığı artırıyor Menengiç bitkisinden elde edilen meyvelerin halk arasında doğal bir şifa kaynağı olarak görüldüğünü da kaydeden Prof. Dr. Bay, “Köy ekmeklerine ilave edilmesinin ve taze eşkinlerinin konserve şeklinde hazırlanıp yemeklere konmasının yanında çay ve kahve şeklinde de tüketilen söz konusu meyvelerin iştah açıcı olarak kullanıldığını belirtelim. Yine kurutulmuş menengiç yapraklarından elde edilen çayın çeşitli bağırsak ve mide rahatsızlıklarına (gastralgia), karın ağrılarına, enfeksiyonlara ve astım krizlerine iyi geldiği düşüncesi de halk arasında oldukça yaygındır. Ayrıca romatizma, ayak terlemesi, yara ve yanıklara (menengiç ağacının kökleri kaynatılarak yaralara uygulanır) da iyi gelen menengiçin sinir sistemine etki ederek dikkat, farkındalık ve uyanıklığı arttıran bir uyarıcı, ateş dürücü, idrar sökücü ve öksürük kesici olduğunu not edelim. Bitkisel tedavilerle ilgili modern bilimsel araştırmalar, çocukların ve yaşlı bireylerin beslenmesinde önemli bir yeri olan menengiçin üriner antiseptik nitelikler taşıdığını, peptik ülser (midenin içi ile ince bağırsağın üst kısmında oluşan yaralar) ile güneş çarpması tedavisinde faydalı olduğunu tespit etmiştir. Yapılan araştırmalarda herhangi bir toksik etkisinin bulunduğu görülmeyen ve herhangi bir yan etkisi bulgulanmayan menengiç, aynı zamanda nezle ve grip türü rahatsızlıklarla mücadele ederek göğsü yumuşatmakta ve nefes darlığına iyi gelmekte, bağışıklık sistemine güç kazandırmakta, kalp yetmezliği riskini azaltmakta ve cinsel gücü arttırmaktadır. Öte yandan menengiç kahvesinin de sağlık açısından yararlı olduğunu vurgulayalım. Yazımızın başında da sözünü ettiğimiz menengiç kahvesi idrar yolları enfeksiyonunun tedavisinde etkili olmakta, böbrek taşı ve kum dökenleri de ferahlatmakta, romatizmal sancıları hafifletmekte, vücuttan ödem atılmasını sağlamakta, egzama türünden cilt sorunları ile mücadele etmekte ve kolesterol seviyesini dengede tutmaktadır. İdrar ve adet söktürücü, süt artırıcı olan bitki ayrıca hemoroid, romatizma, saçkıran, egzama, sivilce ve çıbanların tedavisinde ilaç olarak kullanılmaktadır.” dedi. Prof. Dr. Aysun Bay, menengiçin sağlığa faydalarını şöyle sıraladı: “Antioksidan Özellikler: Menengiç, güçlü antioksidanlar içerir. Bu antioksidanlar, serbest radikallerin neden olduğu hücre hasarını önlemeye yardımcı olur ve böylece yaşlanma karşıtı etkilere sahip olabilir. Sindirim Sistemi Sağlığı: Menengiç, sindirim sistemi sağlığını destekler. Mideyi rahatlatıcı etkisi olduğu ve sindirimi kolaylaştırdığı bilinmektedir. Solunum Yolu Sağlığı: Geleneksel olarak, menengiç öksürük ve diğer solunum yolu rahatsızlıklarını hafifletmek için kullanılmıştır. Boğazı yumuşatır ve balgam söktürücü etkisi vardır. Kalp Sağlığı: Menengiç yağı, kalp sağlığını destekleyici etkiler gösterebilir. İçerdiği sağlıklı yağlar, kolesterol seviyelerini düzenlemeye yardımcı olabilir. Anti-inflamatuar Etkiler: Menengiç, iltihaplanmayı azaltıcı etkileri olan bileşikler içerir. Bu, romatizmal hastalıklar gibi iltihaplı durumların yönetimine yardımcı olabilir. Cilt Sağlığı: Menengiç yağı, cilt sağlığı için de faydalıdır. Cildi nemlendirir, besler ve çeşitli cilt problemlerine karşı koruyucu etkiler gösterebilir. Bağışıklık Sistemi Desteği: Menengiç, bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olan vitamin ve mineraller içerir. Bu da vücudun hastalıklara karşı direncini artırabilir. Enerji Verici: Menengiç kahvesi, doğal bir enerji kaynağıdır ve yorgunluğu azaltmaya yardımcı olabilir. Menengiç otunun bu faydalarından yararlanmak için, menengiç kahvesi içebilir, menengiç yağını kullanabilir veya menengiç otunun farklı formlarını tüketebilirsiniz. Ancak, herhangi bir bitkisel ürün kullanmadan önce bir uzmana danışmakta fayda vardır. Son olarak menengiçten elde edilen yağ ve sabunun da sağlık açısından oldukça faydalı olduklarını kaydederek bitirelim. Antioksidan nitelikli olup B ve E vitaminlerini ihtiva eden menengiç yağı hücrelerin yenilenme süreçlerini hızlandırarak yaşlanmayı geciktirmekte, kanser hücrelerinin büyüme ve çoğalma süreçlerine ket vurmakta, karın bölgesine masaj şeklinde uygulandığında adet sancılarını azaltmakta ve iştah açmakta; bıttım sabunu olarak bilinen menengiç sabunu hem egzamadan mantara, ergenlik sivilcelerine, cilt tahrişlerine ve varislere kadar birçok cilt rahatsızlığına şifa olmakta, hem de saçlara canlılık ve nem kazandırmaktadır.”
Çalışmak için geldiler sağlık taramasından geçtiler
22 Ağustos 2024 Perşembe - 16:14 Çalışmak için geldiler sağlık taramasından geçtiler DÜZCE(İHA) –Düzce’ye fındık toplamak için Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden gelen tarım işçileri ve çocukları Sağlık Müdürlüğü gezici sağlık ekipleri tarafından hem bilgilendirildi hem de sağlık taramasından geçildi. Doğu ve Güneydoğu illerinden fındık toplamak için Düzce’ye gelen mevsimlik tarım işçilerine yönelik sağlık tarama programı Sağlık Müdürlüğü koordinasyonda, Akçakoca İlçe Sağlık Müdürlüğü ekiplerince yapıldı. Tarım işçilerinin sağlık düzeylerinin yükseltilmesi ve olabilecek sağlık risklerini minimize edilmesi amacıyla, Akçakoca İlçe Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Esra Tombul Mafizer başkanlığında yürütülen tarama programında görevli sosyal çalışmacı, diyetisyen, sağlık memuru, hemşire ve ebelerle birlikte işçilerin yaşam alanlarına gidilerek tarama yapıldı. Üreme sağlığı ve aile planlaması, sağlıklı beslenme, hijyen, kanser taramaları, kırım kongo kanamalı ateşi, suda boğulmalar ve sıcak çarpması konuları başta olmak üzere sağlıkla ilgili konularda bilgiler aktarıldı. Bunula birlikte yürütülen çalışmalar sırasında yaşam alanı değerlendirmeleri, 15-49 yaş arası kadın izlemleri, bebek, çocuk, gebe ve lohusa izlemleri, eksik aşı tespitleri, gebe ve bebeklere yönelik D vitamini, Demir desteği verilmekte, olabilecek sağlık problemleri için Düzce ve ilçelerdeki başvuru merkezleri hakkında işçilere bilgilendirmeler yapıldı.
Adana’da kasap, kebap ve lokanta işletmeleri mevzuatlar hakkında bilgilendirildi
22 Ağustos 2024 Perşembe - 14:15 Adana’da kasap, kebap ve lokanta işletmeleri mevzuatlar hakkında bilgilendirildi Adana İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, tarafından kent genelinde faaliyet gösteren kasap, kebap ve lokanta işletmelerine yönelik mevzuat bilgilendirme toplantısı gerçekleştirdi. Bilgilendirme toplantısında konuşan İl Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Nuri Kökçüoğlu Adana’nın tarımın yanı sıra yeme içme turizmi açısından en önemli kentlerden biri olduğuna dikkat çekti. Kentin yeme içme sektörünün temelini ise et ve et ürünlerinin oluşturduğunu kaydeden Kökçüoğlu, "Üzülerek söylemeliyim ki kendi oluşturduğumuz markaya yine kendimiz zarar vermekteyiz. Maalesef ilimiz bu konuda hem medyada hem de diğer illerde tanık olduğumuz günlük konuşmalarda, hepimizi üzecek şekilde gündemde yer almaktadır. Bu durum ilimizin güzel insanları adına oldukça yaralayıcı bir hale dönüşmeye başlamıştır" dedi. İşletmeleri kente ve kent markasına sahip çıkmaya davet eden Kökçüoğlu, "Bu kente ve bu markaya sahip çıkma adına sizleri buraya davet ettik. Bugün sizlere kısaca mevzuat hükümleri anlatılacak olup, yapılacak olan denetim ve kontrollerimizle bu konuda hızlı bir gelişme yaşamayı planlıyoruz. Şunu unutmayın, bakanlığımız da bu hususu oldukça önemsiyor. Özellikle et konusunda mevzuata aykırılık oluşturan kişiler hakkında yasanın verdiği ölçüde en ağır cezaları almasını ve kamuoyu duyurularıyla bu kişilerin vatandaşlarımıza duyurulması hususunu talimatlandırıyor. Başta karkas etlerin bakanlığımızdan onaylı mezbahalardan mühürlü şekilde temin edilmesi, söz konusu etlere dair kesim raporu ve temine yönelik faturaların halihazırda işletmenizde bulunması, kaçak kesimin önlenmesi açısından ilk aşamadır" diye konuştu. Toplantıda daha sonra kasap, kebap ve lokanta işletmecilerine ilgili gıda mevzuatları anlatılarak esnafların görüşleri alındı.
Türkiye’de bir ilk: Yürüme robotu, hastalara umut olacak
22 Ağustos 2024 Perşembe - 13:59 Türkiye’de bir ilk: Yürüme robotu, hastalara umut olacak Rehabilitasyonda devrim niteliğindeki yürüme robotu WalkBot’un kullanımına Medipol Sağlık Grubu ile Türkiye’de ilk kez başlandı. WalkBot, inme, omurilik yaralanmaları, travmatik beyin hasarları, Parkinson, MS gibi nörolojik rahatsızlıklar nedeniyle yürüyemeyen hastalara etkin bir tedavi imkanı sunuyor. Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi, dünyanın en gelişmiş yürüme robotu WalkBot’u hizmete alarak Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi. Güney Kore’den gelen mühendislerin kurulumunu gerçekleştirdiği WalkBot, bölgedeki en kapsamlı robotik rehabilitasyon sistemi olarak dikkat çekiyor. Yeni nesil teknolojinin en çarpıcı örneği, 3,5 ay önce menenjit geçirerek kol ve bacaklarında kas gücü kalmayan, yatağa bağımlı haldeki Plastik Cerrahı uzmanı Dr. Zeki Erksun’un tedavi sürecinde yaşandı. WalkBot sayesinde 1,5 aylık yoğun bir rehabilitasyon sürecine giren Dr. Erksun, yeniden güçlü bir şekilde yürüyebilir hale geldi. “3 ayda kendi işini görebilecek” Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi’nden Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Özkoçak, yapılan tedavi sürecini uygulamalı olarak anlattı. Dr. Zeki Erksun’un aynı zamanda kol robotu ile tam kas gücüne erişip ince becerilerini dahi yapabilecek duruma geldiğini söyleyen Dr. Özkoçak, “Hastamız yatak içi aşamada minimal, hatta sıfır denebilecek düzeyde hareket kabiliyetine sahipken şu an WalkBot ile bağımsız olarak yürüyebilecek durumda. Yoğun bir tedavi sürecinin ardından ciddi bir yol aldık. Dayanıklılığının artmasıyla Zeki Bey’in önümüzdeki 2-3 aylık periyotta kendi işini yapabilecek aşamada olacağını düşünüyoruz. bekliyoruz. “Bir daha yürüyemeyeceğimi düşündüm” Tedavisinin başarıyla sürdüğünü ifade eden Plastik Cerrahı Uzmanı Dr. Zeki Erksun, “3 ay önce bir sabah işe gitmek için hazırlandığım esnada his kaybı yaşadım. Bir divana uzandım. O an bir daha hareket edemeyeceğimi, yürüyemeyeceğimi düşündüm. Sonrasını hiç hatırlamıyorum. 3 hafta entübe halde kaldım. Buraya transfer edildiğim zaman sadece parmak uçlarım hafif hareket eder haldeydi. Tedavime hızla başladık. Kısa sürede kendi kendime ayağa kalkacak, kendi ihtiyaçlarımı görecek duruma geldim. Bu sayede aklımdaki olumsuz düşüncelerden kurtulmuş oldum. Kimse umudunu kaybetmesin. Sağlığımıza dikkat edelim. Sağlığımızı kaybetmek çok kolay ancak onu geri kazanmak uzun sürüyor” şeklinde konuştu. WalkBot şu özellikleriyle öne çıkıyor: - Ayak Bileği Hareketi: WalkBot, ayak bileğini çalıştırabilen tek robot olarak bu alanda devrim niteliği taşıyor. - İnteraktif Mod: Kişiye özel interaktif modlarla hastaların ihtiyaçlarına odaklanarak daha etkili tedavi sağlıyor. - Kalça ve Diz Hedeflemesi: Kalça ve diz eklemlerine özel olarak odaklanarak rehabilitasyonun etkinliğini artırıyor. - Performans Algılama: Yapay zeka desteği ile performans ölçümü yaparak, hastaların durumlarına en uygun tedavi planını sunuyor.
Manisa Şehir Hastanesi’nden maymun çiçeği virüsü bilgilendirmesi
22 Ağustos 2024 Perşembe - 12:45 Manisa Şehir Hastanesi’nden maymun çiçeği virüsü bilgilendirmesi Manisa Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Sevil Sapmaz Karabağ, maymun çiçeği virüsü (MPOX) hakkında yaptığı bilgilendirmede, "Covid-19 hastalığı solunumla bulaşıyordu ve kısa süre bir arada kalmak bile hastalığın bulaşması için yetiyordu o nedenle hızlı yayıldı ve bir pandemiye sebep oldu. Mpox hastalığı daha çok hastayla belirtileri olan hastayla yakın temas ve uzun süreli temasla bulaşır. Bu nedenle bu hastalığın bu kadar sık bulaşmasını ve Covid-19 gibi bir pandemiye neden olmasını şu an için beklemiyoruz" dedi. Manisa Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Sevil Sapmaz Karabağ, maymun çiçeği virüsüne dair açıklamalarda bulundu. Hastalığın yeni olmadığını, 1970’li yıllarda Afrika’da tespit edildiğini belirten Karabağ, "Bu hastalık yeni bir hastalık değil. İlk olarak 1958 yılında maymunlarda tespit edilmiş. Daha sonra ilk kez 1970 yılında Afrika’da Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde saptanmış, sonra yine Batı ve Orta Afrika ülkelerinde günümüze kadar devam etmiştir. Her sene yüzlerce vakanın bildirildiği bir hastalık" dedi. Hastalığın 1980’lerden bu yana görülmeyen çiçek hastalığıyla akraba olduğunu söyleyen Karabağ, "Hastalığın etkenini biliyoruz. Hastalığın etkeni bizim çiçek hastalığı diye bildiğimiz artık 1980’den beri görmediğimiz çiçek mikrobuyla akraba bir mikrop. Bir DNA virüsü bu hastalığın Afrika’da görülen Orta Afrika ve Batı Afrika’da görülen 2 farklı tipi var" diye konuştu. "İnsandan insana bulaş için biraz daha uzun süre ve temas gerekir" Hastalığın bulaşma yollarını anlatan Uzm. Dr. Sevil Sapmaz Karabağ, "Hastalık insanlara hayvanlardan bulaşabilir bir de hasta insanlardan bulaşabilir. Hayvan eğer hasta ise bu hayvan daha çok bize maymun çiçeği olarak geçmesine rağmen maymun bir ara konaktır aynen insan gibi. Asıl taşıyıcılar kemirgenler dediğimiz sıçanlar, fareler, sincaplar yani bu kemirgen hayvanlardan bize bulaşır. Bu hastalık hayvanların ısırması ya da tırmalaması ile olabilir. Yine hasta hayvanların etleriyle ya da vücut sıvıları ile temas edilmesiyle bulaşabilir. Bir diğer bulaş yolu da insandan insana bulaşır. İnsandan insana bulaşma daha çok salgına sebep olan durumdur. Yine aynı şekilde hasta insanların vücut çıkartılarıyla kirlenmiş elbiseleri olabilir, giysileri, havlusu, çarşafı gibi cansız nesneler yoluyla insanlara bulaşabilir. Sağlıklı insanların ciltlerinde gözle göremediği çizikler, çatlaklar olabilir bu yolla bulaşabilir. Ya da ağız yolu mukoza dediğimiz ağız burun ve göz mukozalarıyla bulaşabilir ya da solunum yoluyla bulaşabilir. Bu şekilde hasta insanların yakın temas gerekir. Mesela bu hasta insanların vücutlarında döküntüler vardır, bu döküntülerin uzun süreli temas yakın temasla bulaşır. Yani insandan insana bulaş için biraz daha uzun süre ve temas gerekir" dedi. Hastalığın belirtileri hakkında da bilgiler veren Karabağ, "Virüs sağlıklı insana bulaştıktan sonra yaklaşık 1 gün ile 21 güne kadar uzayan bir kuluçka süresi vardır. Bu kuluçka süresinde maksimum 21 güne kadar sürebilir ama ortalama 6 ila 13 gün arasında tanımlanabilir. Bu kuluçka süresinin tamamlanmasının ardından 5 gün süreyle yüksek ateş, halsizlik, şiddetli baş ağrısı görebiliriz. Bu bulgular bizim birçok enfeksiyon hastalığında görülebilen bulgulardır. Bunlara eşlik eden diğer hastalıklardan ayırt edilmesini sağlayan lenf bezleri yani hastanın eline bezeler gelebilir. Bu bezeler boyunda, kol altında ve kasıklarda olabilir. Daha sonra ateşle beraber 3-4 gün sonra döküntü dediğimiz cilt lezyonları çıkar. Bu cilt lezyonları en çok yüzde, el ayak avuç içlerinde ve genital bölgede ağız içinde de görülebilir. Lezyonlar önce deriden hafif kızarık kabarık gibi daha sonra biraz daha sivilce gibi kabarık şekline gelip içi sıvı dolar. Bu sıvı daha ileriki günlerde biraz daha sarımtırak renk alıp en son üzeri kabuklanır ve kabuk kalktıktan sonra iyileşir. Bu süreç yaklaşık 2 ile 4 hafta kadar devam edebilir. Bu süre içinde de kabuklar tamamen üzerinde kuruyup kalkana kadar da kişiler bulaştırıcıdır. Bu yaklaşık 3 haftalık süre içinde de hastanın izole edilmesini öneriyoruz" ifadelerini kullandı. "Covid-19 gibi bir pandemiye neden olmasını şu an için beklemiyoruz" Korona virüs salgını gibi bir salgın beklemediklerini ifade eden Karabağ, "Böyle bir durum beklenmiyor. Nedeni Covid-19 hastalığı solunumla bulaşıyordu ve kısa süre bir arada kalmak bile hastalığın bulaşması için yetiyordu o nedenle hızlı yayıldı ve bir pandemiye sebep oldu. Mpox hastalığı daha çok hastayla belirtileri olan hastayla yakın temas ve uzun süreli temasla bulaşır. Bu nedenle bu hastalığın bu kadar sık bulaşmasını ve Covid-19 gibi bir pandemiye neden olmasını şu an için beklemiyoruz. Şu anda Afrika’da görülen vakalarda ölüm oranı yüksek değil. Çok ölümcül bir hastalık olduğunu söyleyemeyiz hastalığın. Virüslere karşı kullanılan ilaçlar var ama çok yaygın bir tedavi şekli değil bu. Genellikle bizim diğer virüs hastalıklarında yaklaştığımız semptomatik tedavi veriyoruz. Aşıya gelecek olursak çiçek aşısı aynı aileden olduğu için bu virüste etkili. Çiçek hastalığı ülkede ve dünyada eradike çiçek aşısı 1980’den beri uygulanmıyor, 1980 öncesi aşılanmış kişiler şu an 40-50 ve üzeri yaş olan insanlar. Bu aşıyı olan insanlar bu hastalığa karşı daha korunaklı diyebiliriz" dedi.