SAĞLIK
Mardin’de ilk defa çocuk hastada ‘Laparoskopik nefrektomi ameliyatı’ gerçekleştirildi 25 Eylül 2024 Çarşamba - 10:14:39 Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tıp alanında önemli bir başarıya imza atılarak, Doktor Öğretim Üyesi Süleyman Sağır ve Üroloji Uzmanı Doktor Ferhat Çelikkaleli önderliğindeki cerrahi ekip, çocuk hastada ilk defa laparoskopik nefrektomi ameliyatını başarıyla gerçekleştirdi. 10 yaşındaki Abdulvahit Uğurlu adlı hastaya, hastalıklı böbreğin çıkarılması için kapalı yöntemle gerçekleştirilen bu cerrahi operasyon başarıyla tamamlandı. Ameliyatın başarılı bir şekilde yapıldığını dile getiren Doktor Öğretim Üyesi Süleyman Sağır, “Hastamız bize bir ay öncesinde sol yan ağrısı şikayetiyle başvurdu. Daha sonra hastamıza yaptığımız tetkikler sonrası hastanın sol böbreğinin fonksiyonunun azaldığını gördük. Böbrek sintigrafisi ile teyit ettikten sonra ailesine böbreğin alınması gerektiğini ifade ettik. Hasta yakınları ameliyat sırasında oluşabilecek tüm komplikasyonları kabul ettikten sonra hastayı minimal invaziv şeklinde laparoskopik nefrektomi yöntemiyle böbreğin alınma işlemine karar verdik. Hastanın ameliyatı 1 saat kadar sürdü. Ameliyat çok başarılı bir şekilde geçti. Hiçbir şekilde kanama kaybı yaşamadık. Hasta uyandıktan 2 saat sonra tabletle oyun oynayacak seviyeye geldi” şeklinde konuştu. Böyle durumlarda laparoskopik cerrahilerin 1 yaşından 80 yaşına kadar ameliyatın gerçekleşebileceğini aktaran Dr. Öğretim Üyesi Sağır, “Genellikle laparoskopik piyeloplasti dediğimiz ameliyatlar için 1 yaş üstü baz alınıyor. Biz henüz o kadar küçüğünü ameliyata almadık. Ama 1 yaşından 80 yaşına kadar da yapılabilecek bir ameliyat” diye konuştu. Bu tür ameliyatın artık Mardin’de daha sık yapılacağını belirten Uzman Dr. Ferhat Çelikkaleli ise, “Mardin’de ilk kez 10 yaşındaki hastamıza laparoskopik nefrektomi uyguladığımız bir işlem oldu. Minimal invaziv işlemin en büyük amacı kesi miktarı daha az, iyileşme süreleri daha hızlı ve ameliyat sırasında kanamamız daha az oluyor. Bu işlem hastalar için konforlu bir işlem oluyor. Hastaları erken taburcu edebiliyoruz. Bir önceki hastamız olan 76 yaşında bir teyzemizdi şu anki hastamız 10 yaşında. Artık yaş aralığı giderek arttı. Artan tedavi işlemlerine bağlı olarak artık böbrek kitlelerinde veya böbrek fonksiyonlarında bozulmaları erken tespit edebiliyoruz. Buna bağlı olarak erken müdahale edebiliyoruz. Hastamızın böbrek fonksiyonların çalışmadığını fark ettik. Önceden böbrek çıkışında bir darlık vardı. Açık ameliyat olmasına rağmen böbrek fonksiyonlarını tekrar kazanamadı. Kapalı bir ameliyat yöntemiyle böbreğini almak zorunda kaldık. İşlem yaklaşık 1 saat sürdü. Ameliyat çok iyi geçti hastamızı yarın taburcu etmeyi planlıyoruz" ifadelerini kullandı. Katkılarından dolayı herkese teşekkürlerini ileten Başhekim Yardımcısı Uzman Dr. Lokman Timurağaoğlu ise “Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak artık birçok operasyonu doktorlarımız sayesinde burada gerçekleştiriyoruz. Hastamız başka şehirlere daha az sevk oluyor. Kaldıkları şehirde gerekli bütün işlemleri yaparak ameliyatları gerçekleşiyor. Desteklerinden dolayı Sağlık Bakanlığımıza, İl Sağlık Müdürümüz Saffet Yavuz’a ve hastane yönetimine çok teşekkür ediyoruz” dedi. Hasta Vahdettin Uğurlu’nun annesi Hatice Uğurlu, 3 yıl boyunca mücadele verdiklerini belirterek, "Oğlumla birlikte 3 yıldır bu hastalıkla mücadele ediyoruz. Daha önce sürekli olarak şehir dışına gittik. Özel hastanede de bir ameliyat gerçekleştirdik. Böbreğin onarılacağını, ameliyatın iyi bir şekilde gerçekleşeceği söylenmişti. Fakat 2 yıldır yine aynı şikayetlerle, karın ağrısı kusma gibi şikayetlerimiz devam etti. Burada Süleyman hocaya geldik. Daha önceden bir aile dostumuz ameliyat olmuştu onun önerisiyle geldik. Doktorumuzla görüştük ve ameliyatı üstleneceğini söyledi. Dün de ameliyatımız kapalı bir şekilde gerçekleştirildi. Doktorlarımıza çok teşekkür ediyoruz artık şehir dışına gitmemize gerek kalmadı. 3 yıl boyunca bunun için uğraştık. Çok şükür kendi memleketimize ameliyatımız oldu, herkese teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
25 Eylül 2024 Çarşamba - 10:14 Yeni doğan uzmanı uyardı: “Tamamlayıcı besine erken geçilmesi birçok hastalık oluşturabilir” Anne sütünün bebek beslenmesinde ilk sırada olması gerektiğini aktaran Yenidoğan Uzmanı Prof. Dr. Merih Çetinkaya, “Ülkemizde yapılan çalışmalar şunu göstermiş; 2’nci aydan itibaren tamamlayıcı besin dediğimiz, vücudunun sindiremeyeceği, bebeğin böbreklerinin atamayacağı maddelerin verilmesi o bebeklerin hem büyümesinin geri kalmasına hem de pek çok alerjik hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor. Anne sütü aslında bir bebeğin ilk aşısı, ilk 1 saat içinde bebeğin emzirilmesi ve bebeğin ilk 6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmesi, 6’ncı aydan sonra tamamlayıcı besinlere başlanarak 2 yaşına kadar en az anne sütüyle beslenmesine devam etmeli” dedi. Yeni doğan bebeğin beslenmesinin temeli olan anne sütü hem anne hem de bebek açısından büyük kazanımlar sağlıyor. Uzmanlar, anne sütünün anne ile bebeğin duygusal bağını sağlaması, birçok hastalığa karşı koruyuculuğun yanı sıra besin alerjisi, egzama ve astım riskini azalttığını, bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişmesi için çok önemli olduğunu sıklıkla vurguluyor. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yeni Doğan Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Merih Çetinkaya da anne sütü kullanımı, tamamlayıcı beslenme gibi birçok konuya ilişkin bilgi verdi. Bebeğin ilk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmesinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Çetinkaya, anneler ve anne adaylarına önemli uyarılarda bulundu. “İlk 6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmeli" Anne sütünün yerini hiçbir ürünün tutamayacağını söyleyen Yeni Doğan Uzmanı Prof. Dr. Merih Çetinkaya, “Daha bebekleri doğar doğmaz ilk 1 saat içinde anneyle bebeğin bir ara gelerek bebeğin emzirilmesinin sağlanması ve bebeğin ilk 6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmesi, 6’ncı aydan sonra tamamlayıcı besinlere başlanarak da 2 yaşına kadar en az anne sütüyle beslenme devam etmeli. Anne sütü aslında bir bebeğin ilk aşısı, içindeki antikorlarla beraber bebeğin pek çok enfeksiyonlara karşı korunmasını sağlıyor. Aynı zamanda içeriğinde çok farklı bileşenleri var, bunlar bebeğin uygun şekilde büyümesini sağlamakla beraber bebeğin beyin fonksiyonlarının gelişimini, gelecek dönemdeki pek çok hastalığa karşı da korunmasını sağlayan en önemli besin maddesi olarak özetleyebiliriz" ifadelerini kullandı. “Erken başlanan her tamamlayıcı beslenme pek çok alerjik hastalık yapabilir Çalışan annelerin kimi zaman bebeklerine yeterli zaman ayıramama konusunun dünyada da sık konuşulan bir konu olduğunu aktaran Prof. Dr. Merih Çetinkaya, “Emzirme eşitsizliği olarak tanımlanıyor. Özellikle çalışan annelerin bebeklerine yeterince vakit ayıramaması, yeterli izinlerinin olmaması ya da çalıştıkları yerlerde emzirmeyi yapabilecekleri, sütleri sağabilecekleri alanların olmaması gibi konuların nasıl geliştirileceğiyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Ülkemiz zaten bakanlıklarımız düzeyinde de çalışan anneleri desteklemeye devam ediyor. Emzirmeye mutlaka 6 ay devam etmelerini öneriyorum. Bir bebeğin anne sütüyle beslenirken su bile verilmesine gerek yoktur çünkü anne sütünün içeriği, içeriğindeki besin ve diğer bileşenleriyle beraber o çocuğun büyümesi için yeterlidir. Bebeğin büyümesi uygun hızda devam ediyorsa anne sütünün 6’ncı aya kadar tek başına verilmesi son derece önemlidir. Daha önce verecek olursanız bebeğin bağırsakları ve sindirim sistemi bu gıdalara tam olarak hazır olmadığı, sindiremeyeceği için erken dönemde başlandığı takdirde hastalıklara özellikle alerjik reaksiyonlara yol açabilme ihtimalinin çok daha yüksek olduğunu söyleyebilirim. Ülkemizde yapılan çalışmalar şunu göstermiş; anneler aslında 16 aya kadar emzirmeye devam ediyorlar ancak 2’nci aydan itibaren de tamamlayıcı besin dediğimiz, o bebeğin vücudunun sindiremeyeceği, böbrekleri tarafından atılamayacak maddelerin verilmesi o bebeklerin hem büyümesinin geri kalmasına aynı zamanda pek çok alerjik hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor. 6’ncı aydan itibaren de bebeğin büyümesi için yeterli olmadığını biliyoruz, onun için tamamlayıcı beslenmeye 6’ncı ayda başlayalım diyoruz. Anne sütünün içeriğine güvenmelerini istiyoruz. Anne sütünün içeriği bir bebeğin büyümesini sağlayacak şekilde organize edilmiş durumda, verdikleri ek besinlerle bunları karşılayamayacaklarını bilmeleri son derece önemli. Erken başlanan her tamamlayıcı beslenmenin pek çok alerjik hastalık başta olmak üzere bebeğe yan etki yapabileceğini, bağırsaklarının ve böbreklerinin, diğer organ sistemlerinin bunların sindirilmesi ve atılması için yeterli olmadığını bir kez daha hatırlatmak istiyorum” şeklinde konuştu. “Çok yüksek oranlara çıkan sezaryen mutlaka azaltılmalı" Türkiye’de sezaryen oranlarının yüksekliğine dikkat çeken Prof. Dr. Çetinkaya, bu oranların azaltılmasının gerekliliğine dikkat çekti. Anne ve anne adayların doğum ve anne sütü konusunda bilinçlendirilmesinin önemine vurgu yapan Çetinkaya, “Ülkemizde çok yüksek oranlara çıkan sezaryen oranlarının mutlaka azaltılması gerekiyor çünkü sezaryenle doğan bebeklerde annenin sütü en az 24 saat gelmeyebiliyor. İlk 1 saatte emzirilmeye başlanmasıyla 24 saatten sonra emzirilmeye başlanması arasında da bağırsak mikrobiyotasının gelişiminde ve uzun dönem hastalıklar açısından son derece riskli olduğunu söyleyebiliyoruz Tamamlayıcı beslenmeye geçtiğiniz zaman öncelikle uygun zamanda başlamanız gerekiyor. 6’ncı ayı geçtikten sonra tek bir besin maddesiyle başlamanız onu yavaş yavaş artırıp tolere ettikçe de sindirilebileceği diğer besin maddelerine başlayarak bu olayı artırmanız en önemli kritik nokta. Genellikle ilk başlarda bir sebze çorbası, mevsiminde uygun bir meyve, evde yapılmış bir yoğurt ile başlanmasını, çok az miktarlarda başlanıp günlük olarak belirli bir miktara kadar artırılmasını mutlaka ondan sonra ikinci bir besine geçilmesini istiyoruz. Taramalar bugün dünyanın birçok ülkesinde o ülkelerde görülen hastalıklara ve tedavi seçeneklerine göre tarama şeklinin belirlendiği özel sağlık bakanlıkları tarafından geliştirilmiş tarama programları. Belirli hastalıkların daha bulgu vermeden tespit edilmesi sonrasında tanı kesinleştirildikten sonra ona yönelik müdahalenin yapılmasını öneriyor. Belli hastalıkları tarıyoruz ve bu hastalıkların en önemli özelliği bunların hemen yeni doğan döneminde bulgu vermeyecek olmaları ancak bulgu verdikleri dönemde sürecin ilerlemiş olacağı, özellikle de santral sinir sistemi ve beyin gelişimine olumsuz etkileri olmasından dolayı çok önem veriyoruz. Anne sütüne benzeyebilen ve anne sütünü taklit edebilen hiçbir ürün yok, her annenin kendi bebeği için üretmiş olduğu, en özel hediyesi ve emzirilmek ve anne sütüyle beslenmek de her bebeğin aslında bir yaşam hakkı” dedi.
25 Eylül 2024 Çarşamba - 09:37 Yeni Çine Devlet Hastanesi, hizmet için gün sayıyor Aydın’ın Çine ilçesinde yapımı devam eden 75 yataklı Çine Devlet Hastanesi inşaatında sona yaklaşılırken, İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul, bölgede incelemelerde bulundu. Her geçen gün büyüyen sağlık imkanları ile sevk eden değil sevk alan bir il olma konuma yaklaşan Aydın, son teknoloji cihazları ve büyüyen sağlık birimleri ile vatandaşlara umut olmaya devam ediyor. Bu çerçevede Çine ilçesinde yapımına başlanan yeni Devlet Hastanesi inşaatında çalışmalar hızla devam ediyor. Çalışmalarda sona yaklaşılırken, Aydın İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul, 75 yataklı Çine Devlet Hastanesi inşaat alanını yerinde inceledi. Çine Devlet Hastanesi başhekimi ve yüklenici firma yetkililerinden inşaat alanında gerçekleştirilen çalışmalar, son durum ve planlamalar hakkında bilgi alan İl Sağlık Müdürü Şenkul, taşınma sürecinde devam eden teknik altyapı çalışmaların yanında hastanede kullanılacak olan mobilya, mefruşat ve tıbbi cihazlarla ilgili olarak da değerlendirmelerde bulundu. 20 bin metrekare kapalı alana sahip, 75 yatak sayılı, 28 poliklinik, 11 Palyatif Bakım ve 8 yoğun bakım yataklı kapasiteli Çine Devlet Hastanesi inşaatının tamamlanması ile daha modern ve konforlu sağlık hizmetinin sunulması amaçlanırken, en kısa sürede vatandaşların hizmetine sunulması için çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. İncelemelerde İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul’a, İl Sağlık Müdürlüğü Hizmet Başkan ve Başkan yardımcılarımız ile Çine Devlet Hastanesi Başhekimi, İdari Mali Hizmetler Müdürü ve Çine İlçe Sağlık Müdürü eşlik etti.
Diz kireçlenmesine bebeklerin göbek kordonuyla tedavi
23 Ağustos 2024 Cuma - 09:21 Diz kireçlenmesine bebeklerin göbek kordonuyla tedavi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Dilek Eker Büyükşireci, diz kireçlenmelerinin iyileştirilmesinde yeni geliştirilen girişimsel tedavi seçeneklerinin artık çok daha etkili olduğunu ve bu hastaların tedavilerinde yüz güldürücü sonuçlar alındığını söyledi. Diz kireçlenmelerinde doktorların elini güçlendiren yeni teknik ve cihazların da varlığından bahseden Medicana International Samsun Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Dilek Eker Büyükşireci, “Diz kireçlenmesi halk arasında diz eklemindeki kıkırdağın aşınması, diz kapağındaki ya da diz eklemindeki sıvının kaybı ya da kemiklerin birbirine sürtünmesi olarak biliniyor. Diz kireçlenmesi aslında yaşlanmanın doğal bir süreci olarak karşımıza çıkıyor ve eklemi oluşturan yapılardaki yıpranma süreci. Diz kireçlenme hastaları bize en sık diz ağrısı nedeniyle başvuruyorlar. Ancak bu hastalara diz ağrısının yanında hareket esnasında çatırtı çuturtu şeklinde dizlerinden ses gelme ya da çatırdama hissi eşlik edebiliyor. Yine bu hastalar uzun yürüyüşlerde, merdiven çıkmakta, çömelmekte zorluk yaşadıklarını söylüyorlar. Son zamanlarda bizim elimizi fizik tedavi hekimleri olarak güçlendiren muayenemizin bir parçası olan bir cihazımız var, ultrasonografi. Biz fizik muayenenin yanında ultrasonografi ile hastalarımızı değerlendirip gerçekten diz ağrısının nedeni bu kireçlenme mi yoksa eşlik eden başka bir patoloji mi var bunu tespit edebiliyoruz. Yine diz kireçlenmesi hastalarımızın tedavilerinde bu ultrasonografi cihazını kullanabiliyoruz. Çünkü son zamanlarda bu alanda geliştirilmiş olan birçok girişimsel tedavi yöntemi var. Yani tüm eklem problemlerinde olduğu gibi diz kireçlenmesinde de ultrasonografi ile hem tanımız güçleniyor hem de hedefe yönelik nokta atışı tedavi dediğimiz direkt anormalliği tedavi etmemizde ultrasonografi bizim için etkin rol oynuyor” dedi. Diz kireçlenmesi tedavinde yeni nesil girişimsel uygulamalar Hastalığın iyileşmesinde birçok yeni nesil uygulamadan yararlanabildiklerini vurgulayan Doç. Dr. Dilek Eker Büyükşireci, “Geçmişten günümüze iyi bilinen diz içi hyaluronik asit tedavilerinin yanında artık hastaların kendi kanından elde edilen akıllı plazma uygulamalarını, yeni doğan bebeklerin göbek kordonundan laboratuvar ortamında elde edilen eksozom uygulamalarını ve karın yağından ya da kemik iliğinden elde edilen kök hücre uygulamalarını tedavi seçeneği olarak sunuyoruz. Tedavide ilk aşamada hastalarımıza ağrı kesici, ödem giderici ilaçlardan, yine diz sıvısını destekleyen, diz sıvısının artışını sağlayan takviye ürünlerden, dizliklerden, fizik tedavi uygulamalarından ve egzersizlerden yararlanıyoruz. Hastalarımıza muhakkak kilo vermeleri konusunda destek oluyoruz. Son zamanlarda diz kireçlenmesi tedavisinde kullanılan birçok yeni nesil yüz güldürücü tedavi seçeneği olsa da tüm hastalarımızın muhakkak kilo vermesi ve düzenli egzersiz yapması gereğinde fizik tedavi uygulamalarına başvurmasını istiyoruz” diye konuştu. Son evreye ulaşmadan hastaların diz ağrısı hissettiği anda fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekimlerine başvurmaları gerektiğinin altını çizen Büyükşireci, “Son zamanlarda en fazla gördüğümüz şey, hastamız maalesef evre-4 kireçlenme dediğimiz protez ameliyatı adayıyken bizlere başvuruyor. Ancak biz istiyoruz ki hastalarımız daha erken evrelerde bize tedavi için başvursunlar ki bu yeni tedavi seçeneklerinde sonuçlarımız daha yüz güldürücü olsun, başarı şansımız artsın. O nedenle diz ağrısı olan tüm hastalarımızın fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekimlerine başvurarak muayene olmalarını öneririm” şeklinde konuştu.
Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesinde, ‘V-NOTES’ ameliyatı yapılmaya başlandı
23 Ağustos 2024 Cuma - 09:17 Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesinde, ‘V-NOTES’ ameliyatı yapılmaya başlandı Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesinde, dünyada yeni uygulanan yöntemlerden olan ‘V-NOTES Cerrahisi’ ameliyatları yapılmaya başlandı. Başarılı ameliyatlarına devam eden Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi, sağlık alanındaki son gelişmeleri takip ederek hasta vatandaşların hizmetine sunmaya devam ediyor. Dünyada da yeni uygulanan yöntemlerden biri olan ve hastanın vücudunda herhangi bir kesi izi bırakmayan ‘V-NOTES Cerrahisi’ hastanede uygulanmaya başlandı. Hastanın vücudunda herhangi bir kesi izi olmadan ameliyat şansı tanıyan NOTES cerrahisi hakkında bilgilendirmelerde bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Cengiz Şanlı, ’’NOTES cerrahisi doğal açıklıklardan yapılan cerrahi olarak tanımlamaktadır. Biz de hastanın vücudunda herhangi bir kesi olmadan, herhangi bir iz olmadan vajinadan yaptığımız kesiyle karın içine girerek karın içindeki ameliyatımızı yapıyoruz. En son ameliyatını yaptığımız hastamızı vajinal patoloji nedeniyle ameliyat ettiğimiz esnada aynı kesiden karın içine girerek hastanın yumurtalık kistlerini alarak hastamızın ameliyatını yaptık. V-NOTES cerrahisi, hastanın konforu ve kozmetik kaygılar nedeniyle giderek sıklığı ve uygulanabilirliği artan bir cerrahidir. Biz de hastanemizde gereken teknolojileri kullanarak bu yöntemi uygulamaktayız” dedi. NOTES cerrahisinin avantajlarından da bahseden Dr. Öğr. Üyesi Şanlı, ’’Hastanın vücudunda herhangi bir kesi izi olmaması kozmetik açıdan hastaya yarar sağlamakta, hastanın hastanede kalış süresi daha kısa olmakta, hastanın operasyon sonrası konforu kısa sürede sağlanmaktadır. Bir sonraki gün hastamız normal yaşantısına devam edebilmektedir’’ diye konuştu.
Prof. Dr. Bozkırlı: “Tiroid nodüllerinin görülme sıklığı yaşla birlikte artıyor”
23 Ağustos 2024 Cuma - 09:12 Prof. Dr. Bozkırlı: “Tiroid nodüllerinin görülme sıklığı yaşla birlikte artıyor” Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Emre Bozkırlı, toplumda sık rastlanan tiroid nodüllerinin genellikle tesadüfen tespit edildiğine dikkat çekerek, bu nodüllerin çoğunun iyi huylu olduğunu ve ilaçsız takip edildiğini, yüzde 3’ünün ise zaman içinde tiroid kanserine dönebileceğini söyledi. Acıbadem Adana Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Emre Bozkırlı, tüm vücut fonksiyonları için hayati önem taşıyan tiroid hormonlarını salgılayan, kelebek şeklinde olup boyun bölgesinde bulunan tiroid bezleri hakkında önemli bilgiler verdi. Normalde tiroid bezinin iç dokusunun homojen olduğunu belirten Prof. Dr. Bozkırlı, etrafındaki tiroid dokusundan farklı yapıda ve radyolojik olarak etrafından ayırt edilebilen kitlelere “nodül” adı verildiğini söyledi. Bu kitlelerin toplumda görülme sıklığının elle muayenede yüzde 3 ila 7 olarak tespit edilse de, başta ultrasonografi olmak üzere radyolojik yöntemler kullanıldığında bu oranın yüzde 35-45’e çıktığına dikkat çekti. Tiroid nodülü olan kişilerin genellikle boyunda şişlik şikayetiyle doktora başvurduğunu ancak başka hastalıklar için yapılan ultrasonografi, tomografi ve magnetik rezonans görüntüleme gibi radyolojik incelemeler sırasında tesadüfen tespit edildiğini dile getirdi. “Büyük bir çoğunluğu belirti vermez, küçüktür” Tiroid nodüllerinin görülme sıklığının yaşla birlikte arttığına işaret eden Prof. Dr. Bozkırlı, “Klinik pratikte en çok korkulan durum bu kitlelerin kötü huylu olmasıdır. Bu lezyonların çoğu iyi huylu kitleler olduğu için çoğu hastada iyi bir değerlendirme sonrası hastaların basitçe takibi mümkün olmaktadır. Tiroid nodülleri tek veya çok sayıda olabilir. Tiroid nodüllerinin yapıları incelendiğinde bir kısmı katı, bir kısmı içi sıvı dolu ve bir kısmı da katı- sıvı karışık yapıda olabilir. Yine benzer şekilde boyutları değişken özellik gösterir. Büyük bir çoğunluğu hiçbir belirti vermeyen küçük kitleler halindeyken, daha az bir kısmı boyundaki diğer anatomik organlara baskı yapabilecek düzeyde büyük kitleler halinde olabilir” diye konuştu. “Öncelikle iyi huylu mu kötü huylu mu olduğuna bakılmalı” Tiroid nodüllerinin yaklaşık yüzde 3’lük bir kısmının zaman içinde tiroid kanserine dönüşebileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Bozkırlı, “Bir tiroid nodülü tespit edildiğinde karar verilmesi gereken en önemli durum, iyi huylu veya kötü huylu ayrımının uygun bir şekilde yapılmasıdır. Ayırıcı tanıda hastaların hikayesinin uygun şekilde alınması önemlidir. Çocuklarda, ileri yaş erkeklerde, baş-boyun bölgesine radyoterapi öyküsü olan hastalarda, ailesinde tiroid kanseri öyküsü olanlarda ve çocukluk-genç erişkin yaşlarda iyonize radyasyona maruz kalan kişilerde nodüllerin kanserleşme ihtimali yüksektir. Bunların dışında; hızlı büyüyen nodül varlığında, eşlik eden ses kısıklığı olduğunda, nefes darlığı-öksürük ve yutma güçlüğü gibi bası tanılarının eşlik ettiği hastalarda tiroid nodüllerinin kötü huylu olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır” dedi. “Nodül varsa kan testi ve ultrasonografi yapılır” Tiroid nodülü tespit edilen hastalarda tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesi için kan testi yapıldığını belirten Bozkırlı, bu testin sonuçlarına göre hastanın ilaç tedavisine ihtiyacının olup olmadığının belirlenip bir sonraki aşamada yapılacak görüntülemelerin planlandığını ifade etti. Görüntüleme yöntemleri içinde en sık kullanılan yöntemin ultrasonografi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Bozkırlı deneyimli bir hekim tarafından değerlendirildiğinde, nodülün iyi veya kötü huylu olup olmadığıyla ilgili ciddi bilgiler edinildiğini söyledi. Ultrasonografide nodülün yerleşimi, şekli, boyutları, sınırları, içeriği, bası tanıları ve kanlanma özellikleri gibi birçok konuda fikir sahibi olunabileceğini sözlerine ekledi. “Biyopsinin hiçbir yan etkisi yoktur” Bir sonraki tetkik aşamasının biyopsi olduğundan bahseden Prof. Dr. Bozkırlı “Tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi genellikle ultrason eşliğinde tiroid nodüllerinin içerisine iğneyle girilerek birkaç damla örnek alınmasından ibaret bir işlem olup, uygun ellerde yapıldığında hiçbir yan etki beklenmeyen çok faydalı bir tanı yöntemidir. Sonuçlara göre hastanın ameliyat olmasına gerek olup-olmadığına karar verilir” dedi. Tiroid nodüllerinin ilaç tedavisi bulunmadığını ancak hormon salgılayan tiroid nodüllerinde radyoaktif iyot tedavisi uygulanabileceğini belirten Prof. Dr. Bozkırlı biyopsi sonuçlarına göre kötü huylu olma ihtimali yüksek durumlarda operasyonun gündeme geldiğini anlattı. Bozkırlı, biyopsi sonuçları iyi huylu tespit edilen hastaların 6 ay- 1 yıl gibi aralıklarla ultrasonografi takiplerine devam edildiğini ve radyofrekans ablasyon yönteminin de son yıllarda giderek daha fazla tercih edildiğini sözlerine ekledi. Prof. Dr. Bozkırlı nodüler tiroid hastalıklarının toplumda çok sık görüldüğünün altını çizerek deneyimli uzmanlar tarafından değerlendirildiğinde çoğu vakanın ilaçsız takip edilebilecek durumda olduğunu dile getirdi. Tedavi ihtiyacı olan hastalarda ise radyoaktif iyot tedavisi, cerrahi ve radyofrekans ablasyon gibi tedavi yöntemlerinin kullanıldığını ifade etti.
Diyarbakır’da doktorlar kanser hastaları için toplandı
23 Ağustos 2024 Cuma - 08:59 Diyarbakır’da doktorlar kanser hastaları için toplandı Memorial Diyarbakır Hastanesi’nde bulunan onkoloji bölümü doktorları, onkoloji hastaları için doğru tanı konulması, uygun tedavi yöntemi belirleyebilmek için toplandı. Günümüzde oldukça yaygın olan kanser vakaları her geçen yıl bir önceki yıla göre artıyor. Dünya’da yılda yaklaşık olarak 19,5 milyon kişiye kanser tanısı konulurken, Türkiye’de bu rakam 250 bin kişi civarında seyrediyor. Kanser, kişiler için ve aileler için oldukça endişe veren bir hastalık olsa da günümüzde bulunan ileri teknoloji ile erken tanı sağlanıyor. Gelişmiş tarama yöntemleri ile kanserin tanı ve teşhisi kısa sürede belirlenerek hızla tedavi edilebilir yöntemler sağlanabiliyor. Memorial Diyarbakır Hastanesi’nde bulunan onkoloji bölümü doktorları kanser hastalarına bu konuyla ilgili bilgi vermek amacıyla ve multidisipliner yaklaşımları benimseyerek onkoloji hastaları için doğru tanı konulması, uygun tedavi yöntemi belirleyebilmek için toplandı. Kurulan konsey doğrultusunda kanser hastaları için umut ışığı olmayı amaçlayan uzman doktorlar, çeşitli bölümlerden ve alanlardan oluşan bir topluluk ile kanser hastaları için çeşitli tedavi yöntemlerini konuşmakta. Konseyde bulunan Memorial Diyarbakır Hastanesi doktorları; Prof. Dr. Mahmut İlhan, Uzm. Dr. Baran Yusufoğlu öncülüğünde tekrardan kurulan Onkoloji doktorları ile her hafta belirli periyotlarla toplanılmakta. Onkoloji konseyinin vizyonu doğrultusunda kanser hastaları için uygun ve doğru çözümler sunulması amaçlanmakta. Onkoloji Konseyi; Prof. Dr. Abdussamed Batur, Prof. Dr. Ahmet Şiyar Ekinci, Prof. Dr. Ferit Akıl, Prof. Dr. Mahmut İlhan, Doç. Dr. M. Şükrü Budak, Op. Dr. Musluh Hakseven, Uzm. Dr. Baran Yusufoğlu, Uzm. Dr. İbrahim Hakkı Dursun, Uzm. Dr. Murat Akın öncülüğünde gerçekleşiyor. Alanında uzman hekimler, birçok alanda farklı kanser türleri hakkında önemli bilgileri istişare ederken, farklı tedavi yöntemlerini tartışarak, en doğru tedavi şeklini belirleyerek, kemoterapi, akıllı ilaç, radyoaktif madde ile tedaviler, radyoterapi ve cerrahi yöntemler ile kişilere farklı çözüm önerileri sağlıyor.
Çalışmak için geldiler sağlık taramasından geçtiler
22 Ağustos 2024 Perşembe - 16:14 Çalışmak için geldiler sağlık taramasından geçtiler DÜZCE(İHA) –Düzce’ye fındık toplamak için Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden gelen tarım işçileri ve çocukları Sağlık Müdürlüğü gezici sağlık ekipleri tarafından hem bilgilendirildi hem de sağlık taramasından geçildi. Doğu ve Güneydoğu illerinden fındık toplamak için Düzce’ye gelen mevsimlik tarım işçilerine yönelik sağlık tarama programı Sağlık Müdürlüğü koordinasyonda, Akçakoca İlçe Sağlık Müdürlüğü ekiplerince yapıldı. Tarım işçilerinin sağlık düzeylerinin yükseltilmesi ve olabilecek sağlık risklerini minimize edilmesi amacıyla, Akçakoca İlçe Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Esra Tombul Mafizer başkanlığında yürütülen tarama programında görevli sosyal çalışmacı, diyetisyen, sağlık memuru, hemşire ve ebelerle birlikte işçilerin yaşam alanlarına gidilerek tarama yapıldı. Üreme sağlığı ve aile planlaması, sağlıklı beslenme, hijyen, kanser taramaları, kırım kongo kanamalı ateşi, suda boğulmalar ve sıcak çarpması konuları başta olmak üzere sağlıkla ilgili konularda bilgiler aktarıldı. Bunula birlikte yürütülen çalışmalar sırasında yaşam alanı değerlendirmeleri, 15-49 yaş arası kadın izlemleri, bebek, çocuk, gebe ve lohusa izlemleri, eksik aşı tespitleri, gebe ve bebeklere yönelik D vitamini, Demir desteği verilmekte, olabilecek sağlık problemleri için Düzce ve ilçelerdeki başvuru merkezleri hakkında işçilere bilgilendirmeler yapıldı.
Adana’da kasap, kebap ve lokanta işletmeleri mevzuatlar hakkında bilgilendirildi
22 Ağustos 2024 Perşembe - 14:15 Adana’da kasap, kebap ve lokanta işletmeleri mevzuatlar hakkında bilgilendirildi Adana İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, tarafından kent genelinde faaliyet gösteren kasap, kebap ve lokanta işletmelerine yönelik mevzuat bilgilendirme toplantısı gerçekleştirdi. Bilgilendirme toplantısında konuşan İl Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Nuri Kökçüoğlu Adana’nın tarımın yanı sıra yeme içme turizmi açısından en önemli kentlerden biri olduğuna dikkat çekti. Kentin yeme içme sektörünün temelini ise et ve et ürünlerinin oluşturduğunu kaydeden Kökçüoğlu, "Üzülerek söylemeliyim ki kendi oluşturduğumuz markaya yine kendimiz zarar vermekteyiz. Maalesef ilimiz bu konuda hem medyada hem de diğer illerde tanık olduğumuz günlük konuşmalarda, hepimizi üzecek şekilde gündemde yer almaktadır. Bu durum ilimizin güzel insanları adına oldukça yaralayıcı bir hale dönüşmeye başlamıştır" dedi. İşletmeleri kente ve kent markasına sahip çıkmaya davet eden Kökçüoğlu, "Bu kente ve bu markaya sahip çıkma adına sizleri buraya davet ettik. Bugün sizlere kısaca mevzuat hükümleri anlatılacak olup, yapılacak olan denetim ve kontrollerimizle bu konuda hızlı bir gelişme yaşamayı planlıyoruz. Şunu unutmayın, bakanlığımız da bu hususu oldukça önemsiyor. Özellikle et konusunda mevzuata aykırılık oluşturan kişiler hakkında yasanın verdiği ölçüde en ağır cezaları almasını ve kamuoyu duyurularıyla bu kişilerin vatandaşlarımıza duyurulması hususunu talimatlandırıyor. Başta karkas etlerin bakanlığımızdan onaylı mezbahalardan mühürlü şekilde temin edilmesi, söz konusu etlere dair kesim raporu ve temine yönelik faturaların halihazırda işletmenizde bulunması, kaçak kesimin önlenmesi açısından ilk aşamadır" diye konuştu. Toplantıda daha sonra kasap, kebap ve lokanta işletmecilerine ilgili gıda mevzuatları anlatılarak esnafların görüşleri alındı.