SAĞLIK
Uluslararası Organ Nakli Kongresi İstanbul’da başladı 22 Eylül 2024 Pazar - 22:29:07 Dünya Organ Nakli Derneği’nin düzenlediği 30. Uluslararası Organ Nakli Kongresi ilk kez İstanbul’da yapılıyor. Kongrede konuşan Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum.Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz” dedi. Dünya Organ Nakli Derneği TTS’nin 30. Uluslararası Kongresi, İstanbul’da başladı. Bu zamana kadar ABD ve Avrupa’da yapılan, ilk kez ise İstanbul’da gerçekleşen kongreye dünyanın dört bir yanından transplantasyonda öncü binlerce bilim adamı katılıyor. 2018-2020 yıllarında derneğin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın katkıları ile toplantıların bölgesel olmasına, ilk bölgenin de İstanbul olmasına karar verildi. İstanbul Kongre Merkezi’nin ev sahipliğinde 25 Eylül’e kadar devam edecek olan kongreye Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kurduğu Ortadoğu Organ Nakli Derneği (MESOT), Türk Dünyası Transplantasyon Derneği (TDTD) ve Türkiye Organ Nakli Derneği (TOND) de destek veriyor. Bilimde en seçkin dünya ödüllerinden olan Medawar ödülü de kongrenin son gününde ilk kez bir Türk bilim adamı olarak Prof. Dr. Mehmet Haberal’a takdim edilecek. Kongrenin açılışına Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, İstanbul Valisi Davut Gül ve İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı. Açılışta konuşan Bakan Memişoğlu, “1975’te ilk böbrek naklini gerçekleştiren, 1980’de 22 yaşında idealist bir stajyeri olarak hocamın ilk karaciğer naklinde Hacettepe’de bulunan birisi olarak ve bir gün stajımızda böbrek naklini gerçekleştirdikten sonra idrarın çıktığı zaman ‘İşte çocuklar bu insanın hayatını değiştirdik, hayata kazandırdık’ dediğinde heyecanını gördükten sonra ve 1979’da dünyaya örnek olacak organ ve doku nakli kanununu geçirten ve hazırlayan hocama minnetlerimi huzurunuzda arz ederim. Bize bu organ nakli heyecanını duyurduktan sonra 1999-2000 yılının başlarında yanında bulunduğum Hanres Tizakis hocamıza buraya katıldığı için teşekkür ediyoruz. Dünyanın en büyük, en iyi cerrahlarından bir tanesi” dedi. "Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz" Bakanlık olarak hedeflerinin organ nakli ve kadavratik bağışları arttırmak olduğunu söyleyen Bakan Memişoğlu, “Ulusal Organ Transplant Koordinasyon Merkezi ile bin kişinin çalıştığı ve etik kurullar kontrolünde 2021 senesinde 5 binin üzerinde nakil gerçekleştiren ve bu nakillerin 1 yıllık yaşam sürelerinin yüzde 95 civarında olduğu organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz. Bunu başaran herkesle, her merkezle gurur duyuyorum. Onlara teşekkür ediyorum, minnetlerimi huzurunuzda arz ediyorum. Bakanlık olarak hedefimiz özellikle kadavratik bağışları teşvik edip, sayılarını arttırmaktır. Ben buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı. İstanbul Valisi Davut Gül ise, “İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesidir. Sadece kültür şehri, sanat şehri, edebiyat şehri değil. Aynı zamanda eğitim şehri ve bilim şehri. 58 üniversitemizde yaklaşık 1 milyona yakın öğrencimizle İstanbul bilime ciddi anlamda katkı sunuyor. Özellikle sağlık başta olmak üzere her alanda dünyanın dört bir yanından insanlar İstanbul’a şifa bulmaya geliyor. İnanıyorum ki sizin bu kongrenizle birlikte İstanbul’da gördüklerimiz, İstanbul’da yaşadığımız tecrübeler hem şehrimize hem de bilime bir katkı daha sunar. Mehmet Haberal hocamızı tebrik ederken dedi ki, ’Bu başarı Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısı.’ Biz de öyle olduğuna inanıyoruz. Mehmet Haberal hocamız Türkiye Cumhuriyeti’nin beşeri sermayesidir. Onun ve ekibinin her başarısı 85 milyon Türk vatandaşını gururlandırıyor” dedi.
22 Eylül 2024 Pazar - 22:25 Uluslararası Organ Nakli Kongresi İstanbul’da başladı Dünya Organ Nakli Derneği’nin 30. Uluslararası Kongresi, Prof. Dr. Mehmet Haberal öncülüğünde ilk kez İstanbul’da yapılıyor. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “Buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum.Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz” dedi. Dünya Organ Nakli Derneği TTS’nin 30. Uluslararası Kongresi, İstanbul başladı. Bu yıla kadar ABD ve Avrupa’da yapılan kongre ilk kez İstanbul’da gerçekleşiyor. 2018-2020 yıllarında Derneğin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Mehmet Haberal bu kuralı değiştirdi. Toplantıların bölgesel olmasına, ilk bölgenin de İstanbul olmasına karar verildi. 22-25 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve İstanbul Kongre Merkezi’nin ev sahipliği yapacağı kongreye, dünyanın dört bir köşesinden, transplantasyonda öncü binlerce bilim insanı katılacak. Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kurduğu Ortadoğu Organ Nakli Derneği (MESOT), Türk Dünyası Transplantasyon Derneği (TDTD) ve Türkiye Organ Nakli Derneği (TOND) de kongreye destek verecek. Bilimde en seçkin dünya ödüllerinden olan Medawar ödülü de kongrenin son gününde; 25 Eylül’de, ilk kez bir Türk bilim insanına; Prof. Dr. Mehmet Haberal’a takdim edilecek. Kongreye Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, İstanbul Valisi Davut Gül, İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı. Açılışta konuşan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “1975’te ilk böbrek naklini gerçekleştiren 1980’de 22 yaşında idealist bir stajyeri olarak hocamın ilk karaciğer naklinde Hacettepe’de bulunan birisi olarak ve bir gün stajımızda böbrek naklini gerçekleştirdikten sonra idrarın çıktığı zaman ‘İşte çocuklar bu insanın hayatını değiştirdik hayata kazandırdık’ dediğinde heyecanını gördükten sonra ve 1979’da dünyaya örnek olacak organ ve doku naklini kanunu geçirten ve hazırlayan hocam a minnetlerimi huzurunuza arz ederim. Bize bu organ nakli heyecanını duyurduktan sonra 1999-2000 yılının başlarında yanında bulunduğum Hanres Tizakis hocamıza buraya katıldığı için teşekkür ediyoruz. Dünyanın en büyük, en iyi cerrahlarından bir tanesi” dedi. "Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz" Bakanlık olarak hedeflerinin organ nakli ve kadavratik bağışları arttırmak olduğunu söyleyen Memişoğlu, “Ulusal Organ Transplant Koordinasyon Merkezi ile 1000 kişinin çalıştığı ve etik kurullar kontrolünde 2021 senesinde 5000 üzerinde nakil gerçekleştiren ve bu nakillerin 1 yıllık yaşam sürelerinin yüzde 95 civarında olduğu organ naklinin dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz. Bunu başaran herkese, her merkezle gurur duyuyorum. Onlara teşekkür ediyorum, minnetlerimi huzurunuzda arz ediyorum. Bakanlık olarak hedefimiz bu sayıları daha da arttırmak, bunun yanında da özellikle kadavratik bağışları teşvik edip sayılarını arttırmaktır. Ben buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum” İfadelerini kullandı. İstanbul Valisi Davut Gül ise, “İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesidir. Sadece kültür şehri, sanat şehri, edebiyat şehri değil. Aynı zamanda eğitim şehri ve bilim şehri. Elli sekiz üniversitemizde yaklaşık bir milyona yakın öğrencimizle İstanbul bilime, ciddi anlamda katkı sunuyor. Özellikle sağlık başta olmak üzere her alanda dünyanın dört bir yanından insanlar İstanbul’a şifa bulmaya geliyor. İnanıyorum ki sizin bu kongrenizle birlikte İstanbul’da gördüklerimiz, İstanbul’da yaşadığımız tecrübeler hem şehrimize hem de bilime bir katkı daha sunar. Mehmet Haberal, hocamızı tebrik ederken dedi ki, bu başarı Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısı. Biz de öyle olduğuna inanıyoruz. Mehmet Haberal hocamız Türkiye Cumhuriyeti’nin beşeri sermayesidir. Onun ve ekibinin her başarısı 85 milyon Türk vatandaşını gururlandırıyor” dedi. (AU-ZA-
Çocukluk çağı obezitesine dikkat
05 Eylül 2024 Perşembe - 12:21 Çocukluk çağı obezitesine dikkat SANKO Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Uzm. Diyetisyen Tuğba Demirkıran, çocukluk çağı obezitesinin önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi. Uzm. Diyetisyen Tuğba Demirkıran, 3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada çocukluk çağı obezitesine dikkat çekti. Uzm. Diyetisyen Demirkıran, çocukluk çağının özellikle doğumdan itibaren ilk iki yıl büyüme ve gelişmenin çok hızlı olması nedeniyle çocuk sağlığı için önemli bir dönem olduğunu vurguladı. Erken çocuklukta görülen obezitenin görülme sıklığının artmasının, sağlığı olumsuz etkileyen bulaşıcı olmayan hastalıklara yakalanma ihtimalinin artıran faktörler arasında olduğunun altını çizen Demirkıran, şu verileri paylaştı: “Dünya Sağlık Örgütü 2020 yılı verilerine göre küresel olarak 144 milyon çocuğun 38,3 milyonunun, 2021 yılı verilerine göre ise 5 yaş altında 39 milyon çocuğun aşırı kilolu olması çocukluk çağında sağlıklı beslenmenin önemini göstermektedir. Önümüzdeki on yıl içinde çocukluk çağı obezitesinin yaklaşık yüzde 60 artarak 2030 yılına kadar 250 milyona ulaşacağı da öngörülmektedir. 2023 yılında yayımlanan Dünya Obezite Atlasında obezitenin dünya çapında çok geniş bir popülasyonu etkilediği net bir şekilde gösterilmektedir. Yayımlanan raporda 2035 yılına kadar obezite görülme sıklığının yüzde 14’ten yüzde 24’e çıkarak yaklaşık 2 milyar çocuk, ergen ve yetişkini etkilemesi, 2020-2035 yılları arasında dünya çapındaki erkek çocuklarda obezite görülme sıklığının yüzde 10’dan yüzde 20’ye, kız çocuklarında ise yüzde 8’den yüzde 18’e çıkarak, çocuklar ve ergenler arasında en hızlı artışı yapması beklenmektedir." Çocukluk çağı obezitesini önlemenin yolları Uzm. Diyetisyen Demirkıran, çocukluk çağı obezitesinin önlenmesi için şu önerilerde bulundu: “Fiziksel aktivite teşvik edilmelidi., Ekran süresi sınırlandırılmalıdır, Yeterli uyku sağlanmalıdır, Meyve ve sebze tüketimi teşvik edilmelidir, Şekerli ve işlenmiş besin tüketiminden kaçınılmalıdır, Stresten kaçınılmalıdır, Yemeğin besin içeriği kontrol edilmelidir, Beslenmeye posa ve protein eklenmelidir.”
Sivas’ın propolisi ‘Maymun Çiçeği’ virüsüne şifa olacak
05 Eylül 2024 Perşembe - 12:06 Sivas’ın propolisi ‘Maymun Çiçeği’ virüsüne şifa olacak Sivas’ta yapılan çalışmalar ve araştırmalar neticesinde propolisin, maymun çiçeği virüsüne karşı etkin bir rol oynayabileceğini ortaya koydu. Yaz aylarının sonlanmasıyla birlikte bin bir emekle üretilen arı ürünlerinin sağımında da sona yaklaştı. Arılar için büyük öneme sahip olan propolis alternatif tıpta tedavi yöntemlerinde yaygın olarak kullanılmakla birlikte halk arasında da sıklıkla tercih ediliyor. Yapılan araştırmalar, propolisin sudaki çözünürlüğünün artırılmasıyla bakteri kaynaklı bulaşıcı hastalıklar üzerinde yüksek etkinlik gösterdiğini ortaya koydu. Gerçekleştirilen laboratuvar çalışmalarında propolisin kabarcıklı ağız iltihabı virüsüne karşı öldürücü etki gösterdiği ve çiçek hastalığı virüsünün etkisini 15 dakika içinde büyük oranda azalttığı gözlemlendi. Doğal halde bulunan ve gıda takviyesi olarak kullanılan propolis türevlerinin sudaki çözünürlüğü yok denecek kadar az olması propolisin etkinliğini ciddi oranda azaltıyor. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İleri Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezinde (CÜTAM) yürütülen çalışmalarda propolis farklı laboratuvar teknikleri ile tamamen suda çözünür hale getirilerek antimikrobiyal etkinliği yüksek oranda artırıldı. Bu bağlamda propolisin maymun çiçeğine karşı ne kadar etkili olduğunu görmek amacıyla çalışma başlatıldı. “Halk arasında sıklıkla tercih ediliyor” Sivas’ta arıcılığın gelişmiş olmasından dolayı propolisin sıkça karşımıza çıktığını belirten Gıda Mühendisi Öğr.Gör. Esen Bilge Biçer, “Propolis arıların bitkilerin reçinelerinden topladıkları, bitkilerden aldıkları hammaddelerle kendi ürettikleri bal, bal mumu ve kendi enzimleriyle oluşturdukları doğal bir hammaddedir. Arılar propolisi kendi kovanlarını korumak, kovandaki delikleri kapatmak ve kovana dışarıdan girebilecek yabancı maddeleri tutması amacıyla üretirler. Arılar için büyük öneme sahip olan propolis, alternatif tıpta tedavi yöntemlerinde yaygın olarak kullanılırken aynı zamanda halk arasında da sıklıkla tercih ediliyor” dedi. “Virüsler üzerinde etkin rol oynuyor” Propolisin maymun çiçeğine ne kadar etkili olduğunu görmek amacıyla çalışma başlattıklarını belirten Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İleri Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (CÜTAM) Müdürü Doç. Dr. Ebru Yabaş, “Tarımsal faaliyetlerle öne çıkan Sivas, arıcılığın başkenti olarak biliniyor. Yaz aylarının sonuna gelmiş olduğumuz şu günlerde arı ürünlerinin sağımının da sonuna gelindi. Araştırma ekibimizle arı ürünlerinden propolis üzerine çalışmalar yapmaktayız. Yaptığımız araştırmalar ve çalışmalar neticesinde halk arasında propolisin pek çok hastalıkta tüketildiğini gördük. Propolis yine alternatif tıpta da yoğun tüketiliyor ve biz de bunun üzerinde çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Propolis var olan şekilde tüketildiğinde etkinliği istenen düzeyde değil. Propolisin ham halinin suda çözünürlüğü oldukça az. Bundan dolayı da vücut içerisinde beklenen etkinliğini tam olarak karşılayamıyor. Laboratuvarımızda ön çalışmalar yaparak propolisi suda tamamen çözünür hale getirdik ve hastalıklar üzerindeki etkisini artırmayı hedefledik. Suda çözünür hale getirdiğimiz propolis üzerine antimikrobiyal çalışmalarımızı gerçekleştirdik. Sonuçta doğal halinden çok daha etkili antimikrobiyal aktivite gösterdiğini gördük. Literatüre baktığımızda son çalışmalarda propolisin antiviral etkiye sahip olduğu yani virüsler üzerinde de etkin olduğunu gözlemledik. Bu bağlamda maymun çiçeğine karşı ne kadar etkili olduğunu görmek amacıyla çalışmalarımızı başlattık” şeklinde konuştu.
Dr. Orkun Yıldırım: "İlk tercih aile hekimi olmalı"
05 Eylül 2024 Perşembe - 12:05 Dr. Orkun Yıldırım: "İlk tercih aile hekimi olmalı" Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım, Halk Sağlığı Haftası çerçevesinde koruyucu sağlık hizmetlerinin önemine dikkat çekti. Dr. Yıldırım, "İlk tercih aile hekimi olmalı" dedi. Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini vurgulamak ve yürütülen çalışmaları daha görünür kılmak amacıyla her yıl 3-9 Eylül tarihleri arasında kutlanan Halk Sağlığı Haftası’nın bu yılki temaları; “Aşının gücüne inan, aşılan”, “Farkında ol, taramanı yaptır, kanseri engelle”, “Emzirmek annenin, anne sütü bebeğin sigortasıdır”, “Ekranı değil, hayatı yaşa”, “Her adımında aile hekimin yanında”, “Alışkanlıklarımızı değiştiriyoruz, sağlıklı besleniyoruz” ve “Sağlıklı anneler, sağlıklı nesiller” olarak belirlendi. Halk Sağlığı Haftası kapsamında açıklamalarda bulunan Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım, vatandaşların hastalık durumlarında ya da hastalık şüphesi olduğu durumlarda ilk tercihi aile hekimlerinin olması gerektiğini söyledi. Aile hekiminin kendi sorumluluğu altındaki bireyleri bir hastalık çerçevesinde değil, bütüncül bir yaklaşımla ele aldığını belirten Dr. Yıldırım, “Aile hekimleri hastayı; riskleri, sağlık şartları, psikososyal çevre ve mevcut diğer akut veya kronik sağlık sorunları ile birlikte bir bütün olarak değerlendirir. Sorumluluğunu üstlendiği kişinin hastalıklardan korunması için gerekli tedbirleri alır. Hastalık halinde bilgi ve tecrübesi çerçevesinde tedaviyi gerçekleştirir ya da ihtiyaçlarınıza yönelik rehberlik yapar. Bu sebeple aile hekimleri, vatandaşlarımızın hastalık durumlarında ilk tercihi olmalıdır” diye konuştu. ‘Sağlıklı Hayat Merkezleri’nde sağlığı korumayı öğretiyoruz’ Sağlık hizmetleri sunumunun yalnızca tedaviye yönelik değil, halk sağlığını korumak ve geliştirmek için yapılan çalışmaları da kapsadığı, bu amaçla sağlıklı hayat merkezlerinde koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik birçok çalışmanın yapıldığı bilgisini veren Dr. Yıldırım, “Bu merkezlerimizde vatandaşlarımıza bir nevi hasta olmadan sağlıklarını korumayı öğretiyoruz. Sağlıklı hayat merkezleri içerisinde bulunan çeşitli birimleri ile kronik hastalıkların, kanser taramalarının, anne sütü ve sağlıklı gebelik çalışmalarının etkin bir şekilde yapılabildiği yerler olarak tasarlandı. Yine sigara bırakma konusunda danışmanlık hizmeti ve psiko-sosyal destek hizmetlerinin de verildiği merkezlerimiz koruyucu sağlık hizmetleri sunumunda oldukça önem arz ediyor. İlimizde hali hazırda 13 sağlıklı hayat merkezimiz hizmet veriyor. Tüm vatandaşlarımızı bu merkezlerimizden ücretsiz hizmet almaya bekliyoruz” şeklinde konuştu.
Gediz’de hayvan pazarı kontrollü olarak açıldı
05 Eylül 2024 Perşembe - 11:47 Gediz’de hayvan pazarı kontrollü olarak açıldı Kütahya’nın Gediz ilçesine bağlı Altınkent Köyü’nde küçükbaş hayvanlarda ortaya çıkan çiçek hastalığı nedeniyle tedbir amaçlı kapatılan canlı hayvan pazarı, alım satıma yeniden açıldı. Geçtiğimiz Ağustos ayında hastalık nedeniyle kapatılan pazar, hastalığın yayılmasını önlemek için alınan tedbirlerin ardından yeniden faaliyete geçti. Gediz Belediyesi tarafından yapılan açıklamada, koruma ve gözetim bölgeleri Altınkent Köyü ile birlikte Dedeköy, Sazköy, Merkez, Dayınlar, Hacıbaba, Muhipler, Sumaklı, Çomaklar, Yayla, Sazak, Ece Köy, Gökler, Güzüngülü, Dereköy, Yumrutaş, Gümele, Erdoğmuş, Işıklar, Tepepınar, Akçaalan, Aliağa, Eskigediz, Sandıklı, Dörtdeğirmen, Gümüşlü köy ve beldelerinin haricinde küçükbaş hayvan alım satımına açıldığı bildirildi. Gediz Belediye Başkanı Necdet Akel, “Küçükbaş hayvanlardaki çiçek hastalığının kontrol altına alınmasıyla birlikte pazarı yeniden açmaktan memnuniyet duyuyoruz. Hastalığın yayılmasını önlemek için gerekli tüm tedbirleri aldık ve vatandaşlarımızın sağlığını ön planda tutarak hareket ettik. Hayvancılıkla uğraşan köylülerimize destek olmak için pazarın yeniden açılması büyük bir adım. Bu süreçte köylerimizin sağlık ve hijyen standartlarına uymasını sürdüreceğiz” şeklinde konuştu. Pazarın açılmasıyla birlikte hayvan alım satımı yapan üreticilerin ve vatandaşların, sağlık ve hijyen kurallarına dikkat etmeleri gerektiği vurgulandı.
Anne baba desteği çocuğun okul motivasyonunu artırıyor
05 Eylül 2024 Perşembe - 11:34 Anne baba desteği çocuğun okul motivasyonunu artırıyor Her çocuğun öğrenme sürecinin farklı olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Özge Bilir, “Okulun ilk günleri çocuğunuz sizi yanında isteyebilir. Ebeveynlerin tutarlı ve paralel bir tutumda kalabilmeleri gerekmektedir. Kararlı ve net bir duruş sergilemelisiniz. Açıklama yaparak kafasındaki soru işaretlerini gidermesini sağlamalısınız” dedi. Acıbadem Bodrum Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Özge Bilir ilk defa okula başlayacak çocuklar ile eğitim hayatına kaldığı yerden devam edecek olan öğrencilerin okula uyum sürecini kolaylaştırmak için anne babalara önemli bilgiler verdi. İlk olarak okul öncesi ve sonrası dönem için yaş aralığının doğru seçilmesinin önemini vurgulayan Psikolog Bilir, okul seçiminin de bir o kadar önemli olduğunu ifade etti. Özellikle önceden deneyimlemedikleri ve alışık olmadıkları bir döneme girecek çocukların kaygılı olabileceklerine dikkat çeken Psikolog Bilir, “Konfor alanından uzaklaşmak, alışılan uyku ve beslenme düzenin değişecek olması, yeni ortam ve yabancı birçok insan ile karşılaşacak olmaları çocukların stres ve kaygı seviyesinde artışa neden olabilir. Bu nedenle okulun ilk günleri çocuğunuz sizi yanında isteyebilir. Ebeveynlerin tutarlı olmaları gerekmektedir. Kararlı ve net bir duruş sergilemelisiniz. Açıklama yaparak kafasındaki soru işaretlerini gidermesini sağlamalısınız. Hangi saatte onu okuldan alacağınızı, ihtiyaç duyduğunda size ulaşabileceğini bilmesi güven duymasını artıracaktır” diye konuştu. “Uyması gereken yeni sınırlar olduğunu söyleyin” Okula uyum dönemini olumlu şekilde etkilemek için çocuğu gerçekçi ve dürüst bir şekilde bilgilendirmek gerektiğini belirten Psikolog Bilir okul, yeni düzen, sınıf arkadaşları, öğretmenleri, evdeki ve okuldaki kurallar ile ilgili karşılaşacakları durumları bilmelerinin çocukların kendilerini bu yeni duruma hazırlamalarını sağlayacağını söyledi. Çocuğun okulu otorite ve sert kuralların olduğu bir yer olarak görmemesi gerektiğini; bununla birlikte alışık olduğu evdeki kuralların veya esnekliğin okulda geçerli olmadığını, uyması gereken yeni sınır ve çerçevelerin olacağıyla ilgili konuşma yapmak gerektiğini dile getirdi. Okulu tanıtan ve geçiş sürecini yumuşatmayı hedefleyen uyum programlarının da çocuğun bu psikolojik hazırlık sürecine katkıda bulunacağını sözlerine ekledi. Psikolog Bilir, motivasyon arttırmak amacıyla beraber alışverişe çıkmanın, okul için gereken araç gereçleri çocuğun fikrine saygı duyarak ve ona seçenekler sunarak satın almanın okula gitme isteğini artırabileceği yönünde konuştu. “Uyum süreci her çocukta farklıdır” Adaptasyon sürecinin her çocukta aynı zamanda ve aynı düzeyde ilerlemediğine değinen Psikolog Bilir “Burada yaş, mizaç, öğrenme düzeyi, dikkat eksikliği, davranışsal ve psikolojik bozukluklar, yetiştirilme tarzı, ebeveyn tutumu gibi birçok faktör rol oynamaktadır. Öncelik olarak ders başarısı baz alınmamalı, uyum sağlayıp sağlayamadığını gözlemlemeye dikkat edilmelidir. Öğretmenleri ve rehberlik hocası ile açık iletişimde olmak önemlidir. Gerekirse profesyonel yardım alınmalıdır” dedi. Bu süreçte, okula hızla uyum sağlayan arkadaşlarını örnek göstererek kıyas yapmalarının doğru olmadığını belirten Bilir, “Akranları ile kıyas yapmak ve bunu çocuğunuza yansıtmak özgüveninde düşüşe ve olumsuz benlik algısına sebebiyet verebilir” uyarısında bulundu. Destekleyici ve pozitif bir tutum sergilemenin motivasyonu artırıcı etkisinin altını çizen Psikolog Bilir, buna paralel olarak çocuğun olumsuz algısını olumluya çevirme konusunda motivasyonunu artıracağını belirterek, bu motivasyonun öğrenim hayatının ilerleyen dönemlerini de olumlu etkileyeceğini, o nedenle anne babaların, çocuklarını gerekli yerde takdir etmesinin özgüveninin gelişmesini sağlamlaştıracağını sözlerine ekledi. “Sıkıntılı durumlarda yol gösterici olmalısınız” Bu dönemde çocuğun kendi yaş grubuyla tanışacağı ve sosyal ilişkilerinin gelişmeye başlayacağını belirten Psikolog Bilir sözlerini şöyle sürdürdü: “Çocuğun hayata dair bilgiler edineceği, toplumsal kuralları, sorumluluk almayı öğrendiği, ilişkiler kurma ve sürdürmeyi öğreneceği, kişilik gelişiminde büyük rol oynadığı yerlerden biri okuldur. Arkadaşları tarafından dışlanan, oyunlara dahil edilmeyen çocuk yetersiz hissederek içine kapanabilir, okula gitmeyi reddederek öfkesini dış dünyaya yansıtabilir. Bu süreçte yapıcı çözümler geliştirebilmeli, sıkıntı yaşadığı durumlar karşısında yol gösterici olabilirsiniz. Cesur adımlar atabilmesi için onu gerçek dışı olumsuz düşüncelerden uzaklaştırmak son derece önemli olacaktır.” Anne babaların baskı kurmadan, sabırla ilerleyerek çocuğun okula uyumunu gözlemlemesi gerektiğini vurgulayan Psikolog Bilir, “Kaygı seviyeniz yüksekse bu çocuğunuzun duygusal tepki ve davranışlarına yansıyacaktır. Bu yüzden kendi stres yönetiminizi de dikkat etmeli, edemiyorsanız bir uzmandan destek almalısınız” dedi.
Okul dönemi hastalıklarına karşı önleminizi alın
05 Eylül 2024 Perşembe - 11:17 Okul dönemi hastalıklarına karşı önleminizi alın Okulların açılmasına günler kala, aileleri okullarda sık görülen bulaşıcı hastalıklarla ilgili endişeler sardı. Sonbaharda artışa geçen soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlar, yakın temas sebebiyle çocuklar arasında kolayca yayılabiliyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Melike Hande Tanal, enfeksiyonların en çok çocukların ellerini ve kirli nesneleri ağızlarına sokmaları ile yayıldığına dikkat çekerek, “Çocuklara ellerini en az 20 saniye su ve sabun ile yıkamaları, hapşırdıklarında kağıt mendil kullanmaları öğretilmelidir. Ortam sık sık havalandırılmalı, bulaş riskinin yüksek olduğu oyun alanlarından uzak durulmalıdır” dedi. Çocuklar, özellikle kreşe veya okula başladıkları ilk yıl içinde enfeksiyonlara daha sık yakalanıyor. Zamanla çocuğun bağışıklık sisteminin geliştiğini ve enfeksiyon sıklığının giderek azaldığını söyleyen Medicana Ataşehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Melike Hande Tanal, çocukların okul öncesi mutlaka genel doktor kontrolünden geçmesi gerektiğini belirtti: “Çocuğun sürekli tekrarlayan hastalıkları varsa bunların tetkik, tedavi ve takibinin yapılması önemlidir. Aşılar da çocukları hastalıklara yakalanmaktan ve ciddi semptomlardan korur. Çocuğun eksik kalan bir aşısı varsa mutlaka tamamlanmalıdır. Risk grubunda bulunan, örneğin; astımı, kronik kalp hastalığı, kronik böbrek hastalığı ve diyabeti olan çocuklara mevsimsel grip aşısı yapılmalıdır.” Beslenme rutini için takip programı oluşturulmalı Hastalıklardan korunmak ve bulaşmayı önlemek için en önemli şartın hijyen kurallarına uymak olduğunu söyleyen Uzm. Dr. M. Hande Tanal, “Çocuklara, hapşırırken enfeksiyonların yayılmasını engellemek için kağıt mendil kullanmaları öğretilmelidir. Enfeksiyonlar en çok çocukların ellerini ve kirli materyalleri ağzına sokmaları ile yayılır. Bu nedenle çocuğa yemekten önce ve sonra, tuvaletten çıkarken ellerini en az 20 saniye süre ile su ve sabun ile yıkaması öğretilmelidir” dedi. Kreş ve okul çağı çocuklarının karbonhidrat, enerji, yağ ve protein içeren besinleri düzenli olarak tüketmelerinin sağlıklı bir gelişim için önemli olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Tanal, “Okul çağındaki çocukların beslenme rutini için bir takip programı oluşturmak ve uzmana danışmak önemlidir. Bu dönemde protein, karbonhidrat ve yağ bakımından dengeli besinlerin yanı sıra vitamin açısından zengin meyve ve sebzeler tercih edilmelidir. Ayrıca düzenli vitamin desteği, balık yağı ve bağışıklık sistemini destekleyici ürünler uzman kontrolünde gerekli görülürse çocukların beslenme programına dahil edilebilir” diye konuştu. Yoğurt gibi probiyotikli gıdalar bağışıklığı güçlendirir Uzm. Dr. Tanal, çocukların enfeksiyonlara karşı savunmasını güçlendirebilecek gıdaları şöyle sıraladı: “Bu gıdalar et, sebze ve meyve, tahıl ve sağlıklı yağlar olmak üzere dört ana grupta toplanabilir. Ancak önemli olan bu gıdaların doğal kaynaklardan elde edilmiş olmalarıdır. Çocuklar abur cubur ve benzeri paketli işlenmiş gıdalardan uzak tutulmalıdır. Bağışıklık sistemini güçlendiren yoğurt gibi probiyotik içeren gıdaların tüketilmesi sağlanmalıdır. Kanda demir seviyesi kontrol edilmeli, gerekirse desteklenmelidir. Demirden zengin gıdalar diğer besinlerle birlikte dengeli bir şekilde tüketilmelidir. D vitamini eksikliği de bağışıklığı azaltır. D vitamini almak için güneşli havalarda mutlaka dışarıda vakit geçirilmeli, eksikliği durumunda gerekirse takviye alınmalıdır. Çocuklarda fazla besin tüketimi ve normal kilonun üstünde olmak da bağışıklık sistemini zayıflatır. Fazla yağ alımı oksidan madde miktarını arttırır ve savunma sistemini zayıflatır. Bu nedenle çocuklarımızın fazla kilo alımını engellemek için yine dengeli beslenmeye özen göstermeli ve spor aktivitelerine yönlendirilmelidir.” Çok ince veya çok kalın kıyafetler giydirilmemeli Hasta çocukların okula gönderilmemesinin; hem çocukların evde dinlenmesi hem de virüsün yayılmaması için önemli olduğunun altını çizen Uzm. Dr. M. Hande Tanal, sınıfta ve diğer yaşam alanlarında ortam sıcaklığının 22-24 derece arasında olmasına ve sınıfların sık sık havalandırılması gerektiğine vurgu yaptı. Uzm. Dr. Tanal, “Kalabalık ortamlardan, özellikle hastalık bulaşma riskinin çok yüksek olduğu çocuk oyun alanlarından uzak durulmalıdır” uyarısında da bulundu. Uzm. Dr. Tanal, sonbahar-kış döneminde çocuklara çok ince veya çok kalın kıyafetler giydirmek yerine, ince katlardan oluşan kat kat giyim tarzının tercih edilmesi gerektiğini belirtti. Okul dönemindeki çocuklar 10-11 saat uyumalı “Yetersiz ya da düzensiz uyku, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, vücudun hastalıklara yatkın hale gelmesine yol açar” diyen Uzm. Dr. Tanal, “Çocukların fiziksel büyümesi, nörolojik ve davranışsal gelişimi, doku yenilenmesi ve bağışıklık fonksiyonunun güçlenmesi için sağlıklı uyku kritik öneme sahiptir. Okul dönemi, olumlu sağlık davranışları ve sağlıklı uyku alışkanlıklarının geliştiği bir dönemdir. Bu dönemdeki çocukların çoğu 10-11 saat uyumalıdır” şeklinde konuştu.
Kronik yaraların bakımı ve takibi artık Akhisar’da da yapılacak
05 Eylül 2024 Perşembe - 11:16 Kronik yaraların bakımı ve takibi artık Akhisar’da da yapılacak Akhisar Mustafa Kirazoğlu Devlet Hastanesi’nde kronik yaraların bakım ve takibinin yapılacağı Kronik Yara Bakım Polikliniği açıldı. Akhisar Mustafa Kirazoğlu Devlet Hastanesinde Kronik Yara Bakım Polikliniğinin açılışı, Manisa İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Erol Karaca, Sağlık Hizmetleri Başkanı Fatma Neslim Yağlı, Personel Hizmetleri Başkanı Ebru Taşık, Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Uzm. Dr. Leyla Arıcı, Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Barış Uğur Oğraşangil, Başhekim Uzm. Dr. Hamza Bambal ve Hastane Yöneticilerinin katılımı ile gerçekleştirildi. Kronik Yara Bakım Polikliniği’nde; diyabetik ayak, diğer ayak yaraları (Atardamar ve toplardamar tıkanıklığına bağlı), bası yaraları (yatak yarası) ve diğer kronik yaralar olmak üzere yaranın kaynağını tespit ederek her hastaya özel tedavi planlanması ve düzenli takiplerle bakımı yapılacak. Poliklinik açılışında konuşan İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Erol Karaca, yara bakımının sahiplenilmesi ve kronik yarası olan hastaların tanı ve tedavilerinin takibi açısından böyle bir polikliniğin varlığının önemine değinirken poliklinik hizmetlerinde görev alacak personellere başarılar diledi. Uzm. Dr. Hakan Orhon tarafından hastaların yara bakımının takip ve tedavisi gerçekleştirilecek olan Kronik Yara bakım Polikliniği Çarşamba günleri hizmet verecek.
“Minik Kalplere İlk Yardım” projesi bebeklere hayat oluyor
05 Eylül 2024 Perşembe - 11:06 “Minik Kalplere İlk Yardım” projesi bebeklere hayat oluyor Gaziantep’te artan bebek ölümlerinin önüne geçmek amacıyla hayata geçirilen “Minik Kalplere İlk Yardım” projesi bebeklere hayatını kurtarmayı ve anneleri bu konuda bilgilendirmeyi hedefliyor. Türkiye’de ilk kez Gaziantep’te hayata geçirilen ve Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Uzm. Dr. Gizem Coşkun Yüksel’in öncülüğünde başlatılan “Minik Kalplere İlk Yardım” projesi kapsamında bebek ölümlerinin fazla olduğu mahallelerde hız kesmeden eğitimlere devam ediliyor. İlk olarak Gaziantep’in Üçoklar mahallesinin başlayan eğitimler, Boyno Mahallesinde evli anne ve anne adaylarının katılımıyla devam etti. Projeye katılan ve eğitim alan annelere, özellikle yeni doğan bebeklerde meydana gelebilecek acil durumlar konusunda kapsamlı bir eğitim verilerek, yaşamı tehdit eden acil durumlarda, annelerin ilk müdahaleyi yapabilmesi sağlanarak, bebek ölüm oranlarını azaltmayı amaçlanıyor. Bölgedeki sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmak ve toplumda ilk yardım bilincini yaygınlaştırmak adına önem taşıyan bu proje, hem bireylerin hem de genel olarak toplumun sağlığını koruma adına da büyük önem taşıyor. “Gaziantep’te bebek ölümleri oranı fazla” “Minik Kalplere İlk Yardım” projesinin Türkiye’de ilk olarak Gaziantep’te başlatıldığını söyleyen Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Uzm. Dr. Gizem Coşkun Yüksel, bebek ölümlerinin azalmasında projenin önemli rol oynayacağını söyledi. Uzm. Dr. Gizem Coşkun Yüksel, “Minik Kalplere İlk Yardım” projesi yeni başlattığımız bir proje. Gaziantep’te maalesef bebek ölümleri oranı fazla. Özellikle Gaziantep’te bebek ölümleri oranıyla ilgili istatistik çalışmaları yaptık ve ölüm oranlarının en yüksek olduğu mahallelerden başlayarak annelere ve anne adaylarına bebekler için ilk yardım eğitimleri verelim ve farkındalık oluşturalım dedik. Belki bebek ölümlerini azalma yönünde bir faydamız olur diye düşünerek yola çıktık. Bu hafta 2. Mahallemiz, geçen hafta Üçoklar mahallesindeydik. Bu hafta Boyno mahallesindeyiz. Çok iyi bir katılım oldu. Anneler, çocuklar hepsi motive etti bizi” dedi. “Farkındalık oluşsun istedik” Anne ve anne adaylarına verilen eğitimin amacını anlatan Yüksel, “Eğitimimizde anneler, özellikle bebeklerde kalp durmasında, solunum durmasında ne gibi müdahalelerde bulunabilir, ambulans gelene kadar anneler yaptığı müdahalelerle hayatı kurtarılabilir mi, bunla ilgili farkındalık oluşsun istedik. Diğer yandan suni solunum ve kalp masajı hakkında bilgiler verdik. Sara nöbeti geçiren ya da ev içindeki her türlü kazada, yanık olsun yaralanmalar olsun annelerin evde ilk yardımda ne yapabilir, bebeklerin hayatını kurtarmak için ne gibi müdahalelerde bulunabilir bunlarla ilgili bir çalışma yaptık ve bilgilendirdik” ifadelerini kullandı. “Çok güzel geri dönüşler aldık” Anne ve anne adayları, aldığı eğitimi maket bebekler üzerinde deneyerek projeye destek olduklarını ve beklenenin üzerinde sağlanan katılım ile çok güzel geri dönüşler aldıklarını aktaran Yüksel, “Annelerimizde birebir maketlerimizle deneyerek bu projeye destek oldular. Normalde biz kendi İlk Yardım Merkezimizde polislere, jandarmalara, kamu kurum ve kuruluşlarına ücretsiz olarak ilk yardım eğitimi veriyoruz. Bununla ilgili ilk yardımcı kartı ilk yardım sertifikasyon da yapıyoruz. Bu iki günlük bir eğitim oluyor ama bizim şu an burada yaptığımız daha çok anneler için bir farkındalık eğitimi herhangi bir sertifikasyonumuz olmadı. Üçoklar mahallesinde geçen hafta gittiğinizde orada çok güzel dönüşler oldu. Hatta eğitimin uzun halini alıp sertifika almak isteyen, ilk yardımcı olmak isteyen annelerimiz de oldu. Onları da davet ettik. Onları da kurumumuzda iki günlük uzun ilk yardım eğitimine tabi tutacağız. Eğitimimize böyle bir hevesle talep olması da ayrıca bizi mutlu etti” şeklinde konuştu. “Aldığımız eğitimler sayesinde bilgilendik” Verilen eğitimler sayesinde bilgilendiklerini aktaran anne İpek Yıldız, "Hocamızın verdiği eğitimler ile daha da bilgilendik. Bazı şeyleri bilmiyorduk. Çocuklarımıza bir şey olduğunda paniğe kapılabiliyorduk ama bugün öğrendiğimiz iyi oldu” diye konuştu.
“Minik Kalplere İlk Yardım” projesi bebeklere hayat oluyor
05 Eylül 2024 Perşembe - 10:51 “Minik Kalplere İlk Yardım” projesi bebeklere hayat oluyor Gaziantep’te artan bebek ölümlerinin önüne geçmek amacıyla hayata geçirilen “Minik Kalplere İlk Yardım” projesi bebeklere hayatını kurtarmayı ve anneleri bu konuda bilgilendirmeyi hedefliyor. Türkiye’de ilk kez Gaziantep’te hayata geçirilen ve Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Uzm. Dr. Gizem Coşkun Yüksel’in öncülüğünde başlatılan “Minik Kalplere İlk Yardım” projesi kapsamında bebek ölümlerinin fazla olduğu mahallelerde hız kesmeden eğitimlere devam ediliyor. İlk olarak Gaziantep’in Üçoklar mahallesinin başlayan eğitimler, Boyno Mahallesinde evli anne ve anne adaylarının katılımıyla devam etti. Projeye katılan ve eğitim alan annelere, özellikle yeni doğan bebeklerde meydana gelebilecek acil durumlar konusunda kapsamlı bir eğitim verilerek, yaşamı tehdit eden acil durumlarda, annelerin ilk müdahaleyi yapabilmesi sağlanarak, bebek ölüm oranlarını azaltmayı amaçlanıyor. Bölgedeki sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmak ve toplumda ilk yardım bilincini yaygınlaştırmak adına önem taşıyan bu proje, hem bireylerin hem de genel olarak toplumun sağlığını koruma adına da büyük önem taşıyor. “Gaziantep’te bebek ölümleri oranı fazla” “Minik Kalplere İlk Yardım” projesinin Türkiye’de ilk olarak Gaziantep’te başlatıldığını söyleyen Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Uzm. Dr. Gizem Coşkun Yüksel, bebek ölümlerinin azalmasında projenin önemli rol oynayacağını söyledi. Uzm. Dr. Gizem Coşkun Yüksel, “Minik Kalplere İlk Yardım” projesi yeni başlattığımız bir proje. Gaziantep’te maalesef bebek ölümleri oranı fazla. Özellikle Gaziantep’te bebek ölümleri oranıyla ilgili istatistik çalışmaları yaptık ve ölüm oranlarının en yüksek olduğu mahallelerden başlayarak annelere ve anne adaylarına bebekler için ilk yardım eğitimleri verelim ve farkındalık oluşturalım dedik. Belki bebek ölümlerini azalma yönünde bir faydamız olur diye düşünerek yola çıktık. Bu hafta 2. Mahallemiz, geçen hafta Üçoklar mahallesindeydik. Bu hafta Boyno mahallesindeyiz. Çok iyi bir katılım oldu. Anneler, çocuklar hepsi motive etti bizi” dedi. “Farkındalık oluşsun istedik” Anne ve anne adaylarına verilen eğitimin amacını anlatan Yüksel, “Eğitimimizde anneler, özellikle bebeklerde kalp durmasında, solunum durmasında ne gibi müdahalelerde bulunabilir, ambulans gelene kadar anneler yaptığı müdahalelerle hayatı kurtarılabilir mi, bunla ilgili farkındalık oluşsun istedik. Diğer yandan suni solunum ve kalp masajı hakkında bilgiler verdik. Sara nöbeti geçiren ya da ev içindeki her türlü kazada, yanık olsun yaralanmalar olsun annelerin evde ilk yardımda ne yapabilir, bebeklerin hayatını kurtarmak için ne gibi müdahalelerde bulunabilir bunlarla ilgili bir çalışma yaptık ve bilgilendirdik” ifadelerini kullandı. “Çok güzel geri dönüşler aldık” Anne ve anne adayları, aldığı eğitimi maket bebekler üzerinde deneyerek projeye destek olduklarını ve beklenenin üzerinde sağlanan katılım ile çok güzel geri dönüşler aldıklarını aktaran Yüksel, “Annelerimizde birebir maketlerimizle deneyerek bu projeye destek oldular. Normalde biz kendi İlk Yardım Merkezimizde polislere, jandarmalara, kamu kurum ve kuruluşlarına ücretsiz olarak ilk yardım eğitimi veriyoruz. Bununla ilgili ilk yardımcı kartı ilk yardım sertifikasyon da yapıyoruz. Bu iki günlük bir eğitim oluyor ama bizim şu an burada yaptığımız daha çok anneler için bir farkındalık eğitimi herhangi bir sertifikasyonumuz olmadı. Üçoklar mahallesinde geçen hafta gittiğinizde orada çok güzel dönüşler oldu. Hatta eğitimin uzun halini alıp sertifika almak isteyen, ilk yardımcı olmak isteyen annelerimiz de oldu. Onları da davet ettik. Onları da kurumumuzda iki günlük uzun ilk yardım eğitimine tabi tutacağız. Eğitimimize böyle bir hevesle talep olması da ayrıca bizi mutlu etti” şeklinde konuştu. “Aldığımız eğitimler sayesinde bilgilendik” Verilen eğitimler sayesinde bilgilendiklerini aktaran anne İpek Yıldız, Hocamızın verdiği eğitimler ile daha da bilgilendik. Bazı şeyleri bilmiyorduk. Çocuklarımıza bir şey olduğunda paniğe kapılabiliyorduk ama bugün öğrendiğimiz iyi oldu” diye konuştu.
(ÖZEL) Vatandaşlar Halk Sağlığı Haftası etkinlikleri ile bilgileniyor
05 Eylül 2024 Perşembe - 10:39 (ÖZEL) Vatandaşlar Halk Sağlığı Haftası etkinlikleri ile bilgileniyor Eskişehir İl Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlenen Halk Sağlığı Haftası çerçevesinde açılan stantlarda yoğun ilgi gösteren vatandaşlar hem bilgileniyor hem de ödüllü soru-cevap etkinliklerine ve uygulamalı ilk yardım eğitimlerine katılarak keyifli zaman geçiriyor. İl Sağlık Müdürlüğü’nce 3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası nedeniyle düzenlenen etkinlikler devam ediyor. Halkın sağlık bilincini arttırmak amacıyla gerçekleştirilen etkinlikler çerçevesinde, Adalar bulvarı üzerinde kurulan stantlar hizmetlerini sürdürüyor. Stantlarda bireylere sağlıklarıyla ilgili dikkat etmeleri gereken konular hakkında uzmanlar tarafından anlatımlar yapılıp daha detaylı bilgilerin yer aldığı broşürler dağıtılıyor. Birçok önemli konu hakkında bilgilendirme yapılmasının yanı sıra düzenlenen eğlenceli ve uygulamalı etkinlikler vatandaşın ilgisini topluyor. Üniversite öğrencileri tarafından yapılan ödüllü soru-cevap etkinliklerine yoğun katılım sağlanırken, mankenler üzerinde gösterilen kalp masajı eğitimleri dikkat çekiyor. Çeşitli kurum ve kuruluşların da katılım gösterdiği stantlar 6 Eylül’e kadar hizmetlerini sürdürecek. "Gelen kişilere sağlıkla ilgili bilgilendirmeler, çeşitli yönlendirmeler yapılıyor" Eskişehir İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Emrah Atay, "İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Başkanlığı olarak bulaşıcı hastalıklar, bulaşıcı olmayan hastalıklar, ergen sağlığı, üreme birimi ve KETEM birimimiz başta olmak üzere çeşitli birimlerimiz 4 gün boyunca burada stantlarımızda yer alacaklar. Bununla birlikte diğer kurum ve kuruluşlardan da destek gelmiş durumda. Halkımızın ilgisi de oldukça iyi. Gelen kişilere sağlıkla ilgili bilgilendirmeler, çeşitli yönlendirmeler yapılıyor. Mümkün mertebe halkımızın sorularına cevap vermeye çalışıyoruz. Bununla birlikte diğer kurum ve kuruluşlar da bu birliktelik içerisinde kendi kurumlarıyla ilgili bilgi paylaşımlarında bulunmaktalar. Bugün Emniyet Müdürlüğü’nden değerli polis memuru arkadaşlarımız katıldılar. Anadolu Üniversitesi’nden katılım oldu. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden (ESOGÜ) yine katılım mevcut. Ebelik Bölümü’nden özellikle normal doğum ve üreme sağlığı hakkında bilgilendirme için arkadaşlarımız geldi. ESOGÜ Tıp Fakültesi son sınıf öğrencileri yine aramızda. Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’ndan arkadaşlarımız aramızda. Onlar da burada hem sağlıkla ilgili genel bilgiler paylaşıyorlar hem de beraberinde bilgi yarışması düzenliyorlar. Yine Yeşilay aramızda. Bununla birlikte İl Tarım ve Orman Müdürlüğü de bugün için aramızda olan kurumlardan. Tabii diğer günlerde de yine farklı kurumlar bizle birlikte olacak. Etkinliğimiz salı günü başlamıştı, cuma günü de dahil olmak üzere 4 gün boyunca Adalar’da stantlarımız açık olacak" dedi. "Gayet verimli ve yararlı, gelip geçen herkesin de uğramasını tavsiye ederim" Vatandaş Esma Yuva, "Bu tür stantların kurulması çok önemli. Tabii televizyonlarda görüyoruz ama burada göz göze temas ederek veya soru sorarak anlatılması bilinçlenmek adına çok daha faydalı oluyor. Anne sütü olsun, kanser olsun, çocuk sağlığı olsun birçok konuda bilgileniyoruz. Böyle stantların kurulmasının ve devamlılığının sağlanmasının çok fayda sağladığını düşünüyorum. Gördüğüm kadarıyla başka kurumlar da stantlar açmış. Farklı farklı açılardan farklı konuları anlatıyorlar. O da çok güzel olmuş. Mesela ben kanserle ilgili KETEM’in konularıyla ilgili bilgiler aldım. Gayet verimli ve yararlı, gelip geçen herkesin de uğramasını tavsiye ederim" şeklinde konuştu.
Dolgu uygulamalarına dikkat: “Körlük gelişebiliyor, zamanında müdahale edilmezse kalıcı olabiliyor”
05 Eylül 2024 Perşembe - 10:08 Dolgu uygulamalarına dikkat: “Körlük gelişebiliyor, zamanında müdahale edilmezse kalıcı olabiliyor” Türkiye’de ve dünyada estetik uygulamalara ilginin arttığı belirtilirken işlemlerin ehil ellerde uygun şartlarda yapılmasının gerekliliğini vurgulayan uzmanlar, “Çok fazla uygulamalar yapılıyor, uzman hekim kontrolünde yapılması, risklerin hastalara anlatılması gerekiyor. Hastaların yüzlerinde nodüller, akıntılar meydana gelebiliyor ve hasta bu şekilde aylarca da dolaşabiliyor. Dolgu enjeksiyonları sonucu körlük gelişebiliyor, zamanında müdahale edemezseniz körlük kalıcı hale gelebiliyor. Kişilerin iyice araştırdıktan sonra güvenilir merkezlere müracaat etmeleri gerekiyor” uyarısında bulundu. Türkiye’de ve dünyada estetik uygulamalara ilginin arttığı belirtilirken uzmanlar, her fırsatta işlemlerin ehil ellerde uygun alanlarda yapılmasının gerekliliğini ifade ediyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa (İÜC) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekai Kutlubay ve Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Dermatoloji Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. İlteriş Oğuz Topal da estetik işlemler yaptırmayı düşünen kişilere uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Kutlubay, estetik uygulamalar sonrası komplikasyonlarla baş başa kalan kişilere Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Gülşen ile fakültelerinde müdahale ederken izledikleri tedavi sürecine yönelik de bilgi verdi. İşlemlerin uygun alanlarda uzmanlar tarafından Sağlık Bakanlığı onaylı ürünlerle yapılmasının gerektiğini aktaran Doç. Dr. İlteriş Oğuz Topal ise dolgu uygulamaları sonrası körlüğe kadar gidebilen tablolar olabildiğini, kişilerin işlem yaptıracağı noktaları dikkatle seçmesi gerektiğini söyledi. “Vakalara hem müdahale ediyor hem tedavi diyoruz” İşlemler sonrası çeşitli komplikasyonlarla kendilerine müracaat eden hastalar için tedaviler gerçekleştirdiklerini anlatan Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Zekai Kutlubay, hastalara önce ultrasonla bakılarak hangi bölgede problem oluştuğunu ve farklı bir hasar bırakıp bırakmadığının gözlendiğini belirtti. Prof. Dr. Kutlubay, “Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde komplikasyon dediğimiz bu tarz durumlara hem müdahale ediyor hem tedavi diyoruz. Botoksta asimetriler, yüz felci, kaşların, göz açıklığının orantısız olması gibi birtakım komplikasyonlarla kişiler karşımıza çıkıyor ama asıl botoksta korktuğumuz botulizm diye bir şey var. Çok çok nadiren maalesef ki onu da görebiliyoruz. Hareket kısıtlılığı, solunum kaslarının felç olmasına bağlı nefes almada güçlük, hareket edememe ya da en korktuğumuz; yoğun bakıma girme hatta hayatını kaybeden bir takım vaka bildirimleri var. Çoğunlukla dolgu komplikasyonlarıyla uğraşıyoruz. Yüzün, boynun ya da vücudun farklı bölgelerine dolgu enjeksiyonları yapılabiliyor. Apseleşme, yüzde birtakım cerahatlerin akması, deride nekroz dediğimiz damar tıkanıklığına bağlı meydana gelen doku kaybı da oluşabiliyor. Bizim koktuğumuz; damar tıkanmasıdır, buna bağlı deri aslında çürüyor, ölüyor. Şimdiye kadar çok şükür, biz görmedik ama literatürde de var, dolgu enjeksiyonları sonucu körlük gelişebiliyor. Eğer zamanında müdahale edemezseniz körlük kalıcı hale gelebiliyor. Bazı hastalarda görüyoruz, dolgu yapıldıktan sonra yer değiştirebiliyor ve yahut deri altında fındık, ceviz gibi kitleler tarzında karşımıza çıkabiliyor. Onları ya çıkarmak ya eritmek gerekebiliyor. Bizim Cerrahpaşa’da yaptığımız iş; bir radyolog hocamızla beraber ultrason altında dolgunun nerede olduğunu, dolgunun meydana getirdiği komplikasyonun cinsini tespit ettikten sonra onu gidermek için özel iğnelerle girip oraya eritici maddeler enjekte ediyoruz, gerekirse onu çıkarması için bir plastik cerrah arkadaşımıza yönlendirebiliyoruz. Doğru noktaya yapmadığınız zaman ya da yanlışlıkla göze giden damarlarla bağlantılı bir damara siz dolguyu verdiğiniz zaman bu basınçla verdiğiniz dolgu maddesi giderek göz damarını tıkıyor. Anında görme kaybı meydana geliyor. Siz hemen müdahale ederseniz ideali 4-5 saat içinde müdahale etmektir. Maksimum 24 saat içinde müdahale eder de o giden dolguyu eritirseniz hastanın görmesini kurtarıyorsunuz, eğer zamanında müdahale etmezseniz kalıcı körlük maalesef ki gelişebiliyor. Doğru yerde doğru dolgu maddesini enjekte ettirin, çok ucuz diye gidip de farklı yerlerde dolgu yaptırmayın. Kişi, dolgu yaparken şiddetli bir ağrı duyuyorsa dolgu yaptığı anda şiddetli ağrıyla beraber ani bir beyazlaşma, arkasından hemen bir morarma meydana geliyorsa bir damarla ilgili problem var demektir. Görmede bir takım kayıp, bir siyahlaşma ya da sinek uçuşması tarzında görmede bir sıkıntı varsa kişinin mutlak suretle hemen müdahale edilmesinde fayda var” dedi. “Çok abartılı işlemler isteyebiliyorlar, komplikasyon riskini de artırabilir” Uygulamaların meydana getirebileceği risklerin kişilere anlatılması gerektiğini vurgulayan Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. İlteriş Oğuz Topal, “Botoks, dolgu, PRP, mezoterapi uygulamaları son dönemde hastalar tarafından çok tercih ediliyor. Kadın hastalarımız daha çok aslında ama erkek hastalarımız da oluyor. Yaş aralığı çok değişken, artık gençler de biraz daha fazla işlem yaptırmaya başladı. Çok küçük yaşta hastalar da müracaat edebiliyor, onlara biraz daha ileri yaşta işlem yaptırmalarını öneriyorum. Çok abartılı işlemler isteyebiliyorlar, çok fazla uygulamalar yapmanın yüzde deformitelere neden olabileceğini ve komplikasyon riskini de artırabileceğini hastalarıma anlatıyorum. Son dönemde hekim olmayan birtakım kişiler de bu tür uygulamaları yapmaya başladılar. Komplikasyonlar olduğu zaman bu hastalar genelde sahipsiz bırakılıyor, hekimlere yönlendiriliyor. Uygulamaların uzman hekim kontrolünde yapılması gerekiyor. Çok fazla uygulamalar yapılıyor, son dönemde sayı çok artmış durumda, bu tür uygulamalar sonrası da hastaların birtakım risklerle karşılaşabileceklerini de bilmesi gerekiyor. Botoks uygulamaları sonrası göz kapağı düşüklüğü gibi durumlar söz konusu olabiliyor. Dolgu uygulamaları sonrası enjeksiyon yerinde birtakım reaksiyonlar kızarıklıklar, şişlikler ortaya çıkabiliyor. En korktuğumuz komplikasyon da aslında nekroz (Doku ölümü), doku beslenmesi bozulabiliyor. Dokuyu besleyen damara işlem yapıldığı takdirde orada skar dediğimiz birtakım yapılarla karşılaşabiliyoruz” şeklinde konuştu. “En uç örneği körlük, acil müdahale etmek çok önemli” Dolgu uygulamaları sonrası ciddi durumlarla karşılaşabildiklerini söyleyen Doç. Dr. Topal sözlerine şöyle devam etti: “Bunun en uç örneği de aslında körlük. Özellikle de glabella (iki kaş arasındaki bölge) ve burun dolgusu uygulamaları sonrasında buradaki damar yapılarına eğer biz bu malzemeleri enjekte edersek gözle ortak paylaştıkları damarlar var. Oralara bunların gitmesi neticesinde göz damarlarında da tıkanıklık ve körlükle neticelenebiliyor. Bu tür risklerin de hastalara anlatılması gerekiyor. Genelde hastalara bu risk anlatılmadan direkt enjeksiyon yapılıyor. Hastaların yüzlerinde nodüller oluşabiliyor. Pü dediğimiz akıntılar meydana gelebiliyor ve hasta bu şekilde aylarca da dolaşabiliyor. Kalıcı şekil bozuklukları olabilir, benim de maalesef dönem dönem karşılaştığım hastalar oluyor. Doku kaybı sonuçta geri dönüşümsüz bir durum, yüz bölgesinde deriden kabarık skarlarla, burun kanadında kayıp gibi durumlar olabiliyor. Bazen dudakta uygunsuz enjeksiyonlar sonrası doku kaybı da görebiliyoruz. Hastaların iyice araştırdıktan sonra güvenilir merkezlere müracaat etmeleri gerekiyor. Hekim dışı kişiler tarafından uygunsuz dolgu uygulamaları yapılan hastalarla karşılaştım. Eğer hasta bize en başta anormal bir ağrı tarif ediyorsa ve uygulama bölgesinde bir solukluk gördüysek aslında biz müdahale ettiğimiz takdirde bu komplikasyonu önleyebiliyoruz. Bu dolgu materyalini eriten bazı materyaller var. Hastaya acil müdahale etmek çok önemli. Nazolabiyal dolgu yapılan bir hastada burun nekrozu görmüştüm, burun kanadında doku kaybı olmuş. Orta yaşta bir bayan hastaydı, şekil bozukluğu da kalıcıydı. O hasta beni çok etkilemişti, yakın zamanda gördüğüm bir hastaydı ve bir güzellik merkezinde işlem yaptırmıştı. Erken müdahale edilmediği için öyle kalıcı bir şekil bozukluğu gelişmişti. Hastanın psikolojisini de etkileyen bir durum, o hasta şuan çalışmıyor, toplum içine çıkmak istemediğini söylüyordu”