SAĞLIK
Uluslararası Organ Nakli Kongresi İstanbul’da başladı 22 Eylül 2024 Pazar - 22:29:07 Dünya Organ Nakli Derneği’nin düzenlediği 30. Uluslararası Organ Nakli Kongresi ilk kez İstanbul’da yapılıyor. Kongrede konuşan Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum.Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz” dedi. Dünya Organ Nakli Derneği TTS’nin 30. Uluslararası Kongresi, İstanbul’da başladı. Bu zamana kadar ABD ve Avrupa’da yapılan, ilk kez ise İstanbul’da gerçekleşen kongreye dünyanın dört bir yanından transplantasyonda öncü binlerce bilim adamı katılıyor. 2018-2020 yıllarında derneğin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın katkıları ile toplantıların bölgesel olmasına, ilk bölgenin de İstanbul olmasına karar verildi. İstanbul Kongre Merkezi’nin ev sahipliğinde 25 Eylül’e kadar devam edecek olan kongreye Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kurduğu Ortadoğu Organ Nakli Derneği (MESOT), Türk Dünyası Transplantasyon Derneği (TDTD) ve Türkiye Organ Nakli Derneği (TOND) de destek veriyor. Bilimde en seçkin dünya ödüllerinden olan Medawar ödülü de kongrenin son gününde ilk kez bir Türk bilim adamı olarak Prof. Dr. Mehmet Haberal’a takdim edilecek. Kongrenin açılışına Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, İstanbul Valisi Davut Gül ve İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı. Açılışta konuşan Bakan Memişoğlu, “1975’te ilk böbrek naklini gerçekleştiren, 1980’de 22 yaşında idealist bir stajyeri olarak hocamın ilk karaciğer naklinde Hacettepe’de bulunan birisi olarak ve bir gün stajımızda böbrek naklini gerçekleştirdikten sonra idrarın çıktığı zaman ‘İşte çocuklar bu insanın hayatını değiştirdik, hayata kazandırdık’ dediğinde heyecanını gördükten sonra ve 1979’da dünyaya örnek olacak organ ve doku nakli kanununu geçirten ve hazırlayan hocama minnetlerimi huzurunuzda arz ederim. Bize bu organ nakli heyecanını duyurduktan sonra 1999-2000 yılının başlarında yanında bulunduğum Hanres Tizakis hocamıza buraya katıldığı için teşekkür ediyoruz. Dünyanın en büyük, en iyi cerrahlarından bir tanesi” dedi. "Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz" Bakanlık olarak hedeflerinin organ nakli ve kadavratik bağışları arttırmak olduğunu söyleyen Bakan Memişoğlu, “Ulusal Organ Transplant Koordinasyon Merkezi ile bin kişinin çalıştığı ve etik kurullar kontrolünde 2021 senesinde 5 binin üzerinde nakil gerçekleştiren ve bu nakillerin 1 yıllık yaşam sürelerinin yüzde 95 civarında olduğu organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz. Bunu başaran herkesle, her merkezle gurur duyuyorum. Onlara teşekkür ediyorum, minnetlerimi huzurunuzda arz ediyorum. Bakanlık olarak hedefimiz özellikle kadavratik bağışları teşvik edip, sayılarını arttırmaktır. Ben buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı. İstanbul Valisi Davut Gül ise, “İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesidir. Sadece kültür şehri, sanat şehri, edebiyat şehri değil. Aynı zamanda eğitim şehri ve bilim şehri. 58 üniversitemizde yaklaşık 1 milyona yakın öğrencimizle İstanbul bilime ciddi anlamda katkı sunuyor. Özellikle sağlık başta olmak üzere her alanda dünyanın dört bir yanından insanlar İstanbul’a şifa bulmaya geliyor. İnanıyorum ki sizin bu kongrenizle birlikte İstanbul’da gördüklerimiz, İstanbul’da yaşadığımız tecrübeler hem şehrimize hem de bilime bir katkı daha sunar. Mehmet Haberal hocamızı tebrik ederken dedi ki, ’Bu başarı Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısı.’ Biz de öyle olduğuna inanıyoruz. Mehmet Haberal hocamız Türkiye Cumhuriyeti’nin beşeri sermayesidir. Onun ve ekibinin her başarısı 85 milyon Türk vatandaşını gururlandırıyor” dedi.
22 Eylül 2024 Pazar - 22:25 Uluslararası Organ Nakli Kongresi İstanbul’da başladı Dünya Organ Nakli Derneği’nin 30. Uluslararası Kongresi, Prof. Dr. Mehmet Haberal öncülüğünde ilk kez İstanbul’da yapılıyor. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “Buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum.Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz” dedi. Dünya Organ Nakli Derneği TTS’nin 30. Uluslararası Kongresi, İstanbul başladı. Bu yıla kadar ABD ve Avrupa’da yapılan kongre ilk kez İstanbul’da gerçekleşiyor. 2018-2020 yıllarında Derneğin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Mehmet Haberal bu kuralı değiştirdi. Toplantıların bölgesel olmasına, ilk bölgenin de İstanbul olmasına karar verildi. 22-25 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve İstanbul Kongre Merkezi’nin ev sahipliği yapacağı kongreye, dünyanın dört bir köşesinden, transplantasyonda öncü binlerce bilim insanı katılacak. Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kurduğu Ortadoğu Organ Nakli Derneği (MESOT), Türk Dünyası Transplantasyon Derneği (TDTD) ve Türkiye Organ Nakli Derneği (TOND) de kongreye destek verecek. Bilimde en seçkin dünya ödüllerinden olan Medawar ödülü de kongrenin son gününde; 25 Eylül’de, ilk kez bir Türk bilim insanına; Prof. Dr. Mehmet Haberal’a takdim edilecek. Kongreye Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, İstanbul Valisi Davut Gül, İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı. Açılışta konuşan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “1975’te ilk böbrek naklini gerçekleştiren 1980’de 22 yaşında idealist bir stajyeri olarak hocamın ilk karaciğer naklinde Hacettepe’de bulunan birisi olarak ve bir gün stajımızda böbrek naklini gerçekleştirdikten sonra idrarın çıktığı zaman ‘İşte çocuklar bu insanın hayatını değiştirdik hayata kazandırdık’ dediğinde heyecanını gördükten sonra ve 1979’da dünyaya örnek olacak organ ve doku naklini kanunu geçirten ve hazırlayan hocam a minnetlerimi huzurunuza arz ederim. Bize bu organ nakli heyecanını duyurduktan sonra 1999-2000 yılının başlarında yanında bulunduğum Hanres Tizakis hocamıza buraya katıldığı için teşekkür ediyoruz. Dünyanın en büyük, en iyi cerrahlarından bir tanesi” dedi. "Organ naklini dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz" Bakanlık olarak hedeflerinin organ nakli ve kadavratik bağışları arttırmak olduğunu söyleyen Memişoğlu, “Ulusal Organ Transplant Koordinasyon Merkezi ile 1000 kişinin çalıştığı ve etik kurullar kontrolünde 2021 senesinde 5000 üzerinde nakil gerçekleştiren ve bu nakillerin 1 yıllık yaşam sürelerinin yüzde 95 civarında olduğu organ naklinin dünyada en iyi yapan 5 ülkeden bir tanesiyiz. Bunu başaran herkese, her merkezle gurur duyuyorum. Onlara teşekkür ediyorum, minnetlerimi huzurunuzda arz ediyorum. Bakanlık olarak hedefimiz bu sayıları daha da arttırmak, bunun yanında da özellikle kadavratik bağışları teşvik edip sayılarını arttırmaktır. Ben buradan çıkacak her şeyin sağlık ve insanlığa faydası olacağını düşünüyorum” İfadelerini kullandı. İstanbul Valisi Davut Gül ise, “İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesidir. Sadece kültür şehri, sanat şehri, edebiyat şehri değil. Aynı zamanda eğitim şehri ve bilim şehri. Elli sekiz üniversitemizde yaklaşık bir milyona yakın öğrencimizle İstanbul bilime, ciddi anlamda katkı sunuyor. Özellikle sağlık başta olmak üzere her alanda dünyanın dört bir yanından insanlar İstanbul’a şifa bulmaya geliyor. İnanıyorum ki sizin bu kongrenizle birlikte İstanbul’da gördüklerimiz, İstanbul’da yaşadığımız tecrübeler hem şehrimize hem de bilime bir katkı daha sunar. Mehmet Haberal, hocamızı tebrik ederken dedi ki, bu başarı Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısı. Biz de öyle olduğuna inanıyoruz. Mehmet Haberal hocamız Türkiye Cumhuriyeti’nin beşeri sermayesidir. Onun ve ekibinin her başarısı 85 milyon Türk vatandaşını gururlandırıyor” dedi. (AU-ZA-
Uzmanlar, çocukların okula uyum sürecinde velilerin desteğinin önemini hatırlattı
05 Eylül 2024 Perşembe - 09:52 Uzmanlar, çocukların okula uyum sürecinde velilerin desteğinin önemini hatırlattı Okulların açılmasına kısa bir süre kala öğrencilerin okula uyum süreci hakkında velilere uyarıda bulunan uzmanlar, velilerin çocuklarını okula hazırlaması gerektiğini hatırlattı. Okullarda 9 Eylül Pazartesi günü ilk ders zili çalacak. İlk defa okula giden çocuklara ve uzun bir yaz tatilin ardından okullarına devam edecek öğrencilere destek olmak için velilere büyük iş düştüğünü belirten Medicana Konya Hastanesinden Psikolog Rabia Bağcı, velilerin kendi endişelerini ve korkularını çocuklara yansıtmamasının önemli olduğunu ifade etti. Psikolog Rabia Bağcı, "Çocuklar yaz tatiline girdiklerinde bunların sorumluluklardan ayrı rahat bir zamanlama içerisinde ailelerin sınırlandırmaları olmadan rahat rahat keyiflerine bakarak bir süreç geçiriyor. Bu süreç sonrasında çocuklar okula başlayacaklarında kaygı ve endişeye bürünebiliyor. Çünkü artık ebeveynlerimiz de bu konuda endişeli. Sınavlar nasıl geçecek, acaba geçen yıl işledikleri konuları unuttular mı, bu çocuğumuza nasıl yansır, bizim endişemiz bizim kaygımız çocuğumuza nasıl yansır, çocuğumuza baskı yapar mıyız gibi endişeleri ve sorularıyla çocuklara, yanlış bir şey lanse etmeme konusunda uyarıyoruz" dedi. "Sorulara açık ve net bir şekilde kısa açıklamalar yapmamız gerekir" Çocukların aileden sonraki ilk sosyal ortamının okul olduğunu söyleyen Psikolog Bağcı, "Çocuklar ebeveynleriyle beraber kendilerini bir güven ortamında hisseder. Bu güven ortamının aynısını ilk sosyal ortamında yani okulunda yaşamak ister. Bunlara da uyumu kolaylaştırabilmek adına okula ilk başlayan çocuklarımızda aşinalığı sağlayabilmek için çocukların sorularına cevap vermek son derece önemli. Okul ne demek, neden okula gidiyorum gibi sorulara açık ve net bir şekilde kısa açıklamalar yapmamız gerekir. Çocuk bilgilendiği zaman daha güvende hissedebilir. Bundan dolayı pozitif konuşmaları artırmalı ve gün içerisinde o okuldayken ebeveynleri neler yaptıkları hakkında, ne faaliyette bulundukları hakkında çocuğa net bilgiler sunmalıdır. Çocuk okul süresinde velinin ne yaptığının bilincinde olursa eğer ne zaman geleceğini bilirse çocuk için kaygıyı daha azaltıcı olacaktır. İlk 1 ay içerisinde çocuğun yemek yeme, tuvalet alışkanlığı konusunda ya da uyum problemiyle alakalı çocuğa baskı yapmamamız gerekmektedir. Çünkü bu uyum sürecinde olumsuz sonuçlar da doğurabileceğini aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Bu bilinçle yaklaşmalıyız. Ebeveynler okul veya öğretmenle alakalı kaygıları, çocuklarına karşı başarıları hakkında kaygılarını çocukların yanında konuşmamalıdır. Bunları ayrı bir şekilde karşılıklı ilişki kurarak eşler birbirleriyle konuşmalı ve ifade etmeli. Sorunları, kaygıları kendi giderebilir, psikologlara başvurabilir ve okul psikologlarına başvurabilirler" şeklinde konuştu. "Çocukların açık iletişimde olduğunu bilerek yaklaşırlar ve kendilerini daha iyi ifade edebilir" Çocukların ders konusunda ve okulda yaşanan sorunlara da velilerin iletişim halinde olmasının gerektiğinin altını çizen Psikolog Bağcı, "Sorgulayıcı olmadan bunu anlayabilmek adına, endişelerini korkularını anlayabilmek adına bir yaklaşım sergilemelidirler. Sorgulayıcı derken; ne yaptın, ne oldu, ne dedi gibi değil. Bugün okulda nasıl vakit geçirdin, okulda seni rahatsız eden bir durum oldu mu ya da seni mutlu hissettiren an oldu mu bu gibi sorular sorulabilir. Bu şekilde okula başlarken de veliler sorgulayıcı olmadan sohbet içerisinde bir iletişim kurarak devam ederlerse çocukları da onlara karşı yargılanmayacağını bilerek açık paylaşım, açık iletişimde olduğunu bilerek yaklaşırlar ve kendilerini daha iyi ifade edebilirler. Bu konuda ebeveynler tutarlı olmalıdırlar. Her çocuk özeldir hepsinin bireysel özellikleri vardır. Bu özellikler doğrultusunda kendilerini gerçekleştirebilmelerine ailelerin izin vermesi gerekir. Bu çerçevede çocukları kıyaslamaktan kaçınmalı, başka arkadaşlarını veya yakınlarını, kuzenlerini örnek olarak göstermekten kaçınmalıyız. Bu ona değersiz kendini kötü hissettirecektir, başarısız hissettirecektir. Bu durumda okula karşı ve derse karşı bir soğumayla olumsuz duygular beslemesine neden olacaktır" diye konuştu.
Doç. Dr. Türay “Nöbet geçirmekle epilepsi tanısı konulmaz”
04 Eylül 2024 Çarşamba - 18:28 Doç. Dr. Türay “Nöbet geçirmekle epilepsi tanısı konulmaz” DÜZCE(İHA) – Doç. Dr. Sevim Türay, Epilepsi hastalığı tanısı konması için bir kişinin birden fazla tekrarlayan nöbeti olması gerektiğini sadece bir kez nöbet geçirmek ile epilepsi tanısı konulamayacağını söyledi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Nöroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevim Türay, çocuklarda epilepsi hastalığının belirtileri, tanı ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Epilepsinin tekrarlayan nöbetlerle kendini gösteren bir hastalık olduğunu ifade eden Türay, “Nöbet: anormal, kuvvetli ve hızlı bir elektrik akımı sonucunda beyin hücrelerinde oluşan, kişinin bilincinde ve/veya hareketlerinde görülen geçici değişikliklerdir. Nöbet geçirmek epilepsi hastalığı nedeniyle olabileceği gibi, çeşitli nedenlere bağlı da olabilir. Bu nedenle sadece bir kez nöbet geçirmek ile epilepsi tanısı konulmaz” dedi. Epilepsi hastalığı tanısı konması için bir kişinin birden fazla tekrarlayan nöbeti olması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Türay, eğer bir kez nöbet geçirmişse, nöbete ek olarak EEG ve beyin MR incelemelerinde epilepsi ile ilişkili bulgular tespit edilmesinin gerekli olduğunu vurguladı. “Epilepsi Bir Beyin Hastalığıdır” Epilepsinin bir beyin hastalığı olduğunu ifade eden Sevim Türay, “Hem çevresel faktörler, hem genetik etkiler nedeniyle, hem de vücudumuzun diğer hastalıklarının beyni etkilemesi sonucunda epilepsi gelişebilir. Epilepsi beyni etkileyen birçok farklı nedenle meydana gelebilir. Bu durumları iki ana başlıkta toparlayabiliriz: Birincisi altta yatan nedenin saptanabildiği epilepsiler; beyinde oluşan yapısal ya da doğuştan bir bozukluğa bağlı, tümör, beyin hasarlanması, kaza ya da kanama sonucu olan zedelenmeler ve bilinmeyen nedenlere bağlı olanlar ve genetik geçişli epilepsilerdir” dedi. “Her yüz çocuktan biri epilepsi hastasıdır” Epilepsi hastalığının en sık görülen nörolojik hastalıklardan biri olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Türay, “Epilepsi en sık 1 yaş altındaki çocuklar ve 65 yaş üstündeki bireylerde gözlenir. Tüm toplumda epilepsi görülme sıklığı binde beş, çocukluk çağında ise yüzde birdir. Yani her yüz çocuktan biri epilepsi hastasıdır. Bazı epilepsi türleri genetik kökenlidir. Anne babadan birinde epilepsi olması halinde çocuklarında epilepsi olması oranı yaklaşık yüzde altıya yükselebilir” şeklinde konuştu. Çocuğun epilepsi nöbeti geçirdiğini nasıl anlayabiliriz? Epilepsi nöbetlerinin toplum tarafından şekliyle büyük nöbetler şeklinde olabileceği gibi, küçük nöbetler şeklinde de görülebildiğini ifade eden Türay, “Her epilepsi nöbetinde şuur kaybı olmayabilir, bazı nöbetler sadece uykuda görülebilir” şeklinde konuştu. Büyük nöbetler sırasında hastada şuur kaybı, kollar ve bacaklarda kasılma, sonrasında çırpınma, arkasından da derin ve hırıltılı bir solunum şeklinin ortaya çıktığını aktaran Sevim Türay, “Ağızdan köpük gelebilir, hasta dilini ısırabilir, idrar kaçırabilir ve dudaklarında, yüzde, ellerde morarma olabilir. Kasılma ve çırpınma dönemi 1-3 dakika süren bu nöbet aile için çok ürkütücü gelir. Bu nöbetleri ardından uyku hali izleyebilir” dedi. Küçük nöbetleri ise ailelerin geç tanıyabileceği veya hiç fark edemediğini dile getiren Doç. Dr. Sevim Türay, sık görülen küçük nöbetler belirtilerini şu şekilde sıraladı: “Gözlerde boş bakma, gözün bir yere takılması şeklinde ortaya çıkan dalma nöbetleri, çevreye şaşkın bakınma veya birlikte, yalanma yutkunma hareketleri, kol-bacakta silkinme, atma veya anlık kasılma, başın ve gözlerin bir yana dönmesi, yüzde veya bedende ani kısa süreli atmalar, aniden başta veya tüm vücutta öne ya da arkaya doğru düşmeler, baş ve kolların öne ve içe doğru katlanması(sıçrama) spazm şeklinde nöbetler sayılabilir” dedi. Anne ve babanın doktora yeterli bilgi verebilmeleri için nöbetleri dikkatle gözlemesinin çok yararlı olacağını vurgulayan Çocuk Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Türay, “Hatta gören kişilerin nöbetleri videoya almaları bizim açımızdan tanı koymada çok önemlidir. Bazen çocukluk çağında görülen iyi huylu bazı hareketler aile tarafından yanlışlıkla nöbet sanılabilir. Bunları ayırt etmede bu videolar doktora çok yardımcı olacaktır” ifadelerine yer verdi. “Erken tanı ve tedavi çok önemlidir” Epilepsi hastalarının yüzde 60 ile 70’nin ilaç tedavisine iyi yanıt verdiğini ve tek bir ilaç ile kontrol altına alınabildiğini belirten Doç. Dr. Türay, “Bu hastaların büyük kısmında 2-3 yıllık bir ilaç kullanımı sonrasında tamamen iyileşme görülmektedir. Çocuklarda bu oranlar erişkine göre daha yüksektir. Bazı hastalar ömür boyu ilaç tedavisine devam ederler. Bazı hastalarda ise nöbetler ancak birden fazla ilacın bir arada kullanılması ile kontrol altına alınır ve bazen de alınamaz. Nöbetlerin kontrol altına alınamadığı bu tip epilepsilerde ketojenik diyet, steroid ve intravenöz immunglobulinlerin kullanımı, kannabinoid kullanımı, cerrahi tedavi gibi bazı tedavi seçenekleri gündeme gelebilir. Nöbetlerin erken tespit edilmesi ve kontrol altına alınması çok önemlidir. Devam eden ağır nöbetler çocuğun nörolojik gelişimini yavaşlatabilir, gelişim basamaklarını etkileyebilir. Okul başarısını ve algı düzeyini bozabilir. Ayrıca kontrol altına alınmayan, tekrarlayan büyük nöbetlerde hayatı tehdit eden riskler oluşabilir. Bu nedenle erken tanı ve tedavi çok önemlidir” dile getirdi. Epilepsi krizi sırasında yapılması gerekenler hakkında da bilgiler paylaşan Doç. Dr. Türay, “Öncelikle sakin olmak şarttır. Hastayı panikleyerek çekiştirmek, sürüklemek, yüzünü ıslatmak, tokatlamak, kolonya sürmek gibi sık yapılan uygulamalar fayda sağlamaz. Hasta yavaşça yere yatırılarak yaralanmasını engellemek gerekir. Etrafındaki keskin ve sivri cisimler uzaklaştırılmalı, gözlüğü varsa çıkarılmalıdır. Solunum yolunun açıklığunu sağlamak ve ağzındaki sekresyonların akciğerlerine kaçmaması için yan yatış poziyonu vermek önemlidir. Nöbet sırasında nöbetin kendiliğinden sona ermesini bekleyin, nöbet süresini takip edin. Bazı nöbetlerde kasılma olmayabilir. Hastanızda oluşan durumları anlatabilmeniz tanı ve tedavi için önemlidir. Etrafınızdaki diğer kişilerden doktora göstermek üzere video kaydı almasını isteyin. Boynuna sarılı bir şey varsa çıkarın, hareketleri engellemeyin, durdurmaya çalışmayın. Eklemlerde çıkmalara, uzun kemiklerde kırılmalara, yaralanmalara sebep olabilirsiniz. Ağzını açmaya çalışmayın, ağzına bir şey sokmayın. Çene kasları sıkıca kapandığından nöbet sırasında parmağınızı sokarak ağzını açamazsınız. Ancak yiyecek maddesi varsa çıkarmaya çalışın. Nefes alması güçleşirse, alt çenesini hareket ettirmeye çalışarak nefes almasına yardımcı olun. Hasta nöbet sırasında dilini ısırabilir, bunu önlemek için ağzına parmağınızı ya da kaşık gibi cisimleri sokmayın. Bu durumda eğer ağzı kendiliğinden açılmış ise bükülmüş bir kumaşı araya hafifçe sokabilirsiniz. Nöbet sırasında suya sokmayın. Ateşi varsa nöbeti sona erdikten ve kendine geldikten sonra ılık suyla yıkayabilirsiniz. Nöbetten sonra hastanın kendine gelmesi zaman alabilir. Sersemlik, kafa karışıklığı olabilir. Tamamen kendine gelene kadar yanından ayrılmayın. Dinlenmek veya uyumak isteyebilir. Çoğu nöbet 1-2 dakika da sonlanır. Eğer nöbet 3 dakikadan uzun sürerse, nöbetler üst üste tekrarlarsa, nöbet durduğu halde hastanın soluk alıp verme problemi varsa, hastanın nöbet sonrası uyku hali 1 saatten uzun sürerse, nöbet sırasında yaralanma meydana geldiyse ya da yaralanma sonrası bir nöbet meydana geldiyse, nöbeti olan kişinin şeker hastalığı varsa acil yardım isteyin” sözlerine ekledi. “Çocuğu endişeye sevk etmemeli, aşırı koruyucu ve kısıtlayıcı davranmamalı” Epilepsi hastalığı olan çocukların ailelerine tavsiyeler veren Doç. Dr. Türay, “Her şeyden önce hastanın normal bir çocuk gibi hissetmesini sağlamak gerekir. Çocuğu endişeye sevk etmemeli, aşırı koruyucu ve kısıtlayıcı davranmamalısınız. Hastalığının tedavisi olduğunu, ilaçlarını kullanırsa iyileşeceğini hissettirin. Çocuğun öğretmenleri ile işbirliği yapılıp eksik olduğu konularda destek eğitim alması, yetenekli olduğu alanların geliştirilmesi sağlamak önemlidir.E vet çocuğunuzun hayatında bazı kısıtlamalar olabilir; mesela tek başına yüzemez, yüksekten atlama, dövüş sporları gibi tehlikeli sporları yapamaz. Epilepsisi erişkinlikte devam ederse bazı meslekleri yapamaz. Fakat (doktorunuza danışarak) yapabileceği çok sayıda spor aktivitesi mevcut, ileride sahip olabileceği çok sayıda meslek var. Dünyaya büyük katkı sağlayan nice epilepsili ünlü insan mevcut. Çocuğunuzun bir meslek sahibi olması, aile kurması, çocuk sahibi olması, normal bir hayat yaşaması için onu desteklemeniz ve hep yanında olduğunuzu hissettirmeniz yeterli” şeklinde açıklamasını sonlandırdı.
Elazığ’da TRB1 Bölgesi Turizm ve Sağlık Turizmi çalıştayı düzenlendi
04 Eylül 2024 Çarşamba - 17:34 Elazığ’da TRB1 Bölgesi Turizm ve Sağlık Turizmi çalıştayı düzenlendi Elazığ’da TRB 1 bölgesi Turizm ve Sağlık Turizmi çalıştayı düzenlendi. Programın ardından bir araya gelen sağlık turizmi yöneticileri Elazığ Medilines Hastanesine gelerek burada yapılan çalışmalar hakkında hastane yetkililerinden bilgi aldı. TRB1 bölgesi Turizm ve Sağlık Turizmi buluşmasından dolayı bir araya gelen turizm ve sağlık turizmi yöneticileri, Elazığ Medilines Hastanesinde bir araya geldi. İl dışından çalıştay dolayısıyla kente gelen yöneticileri, Medilines Hastanesi Müdürü ve personelleri tarafından karşılandı. Hastaneyi gezen sağlıkçılar, Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fatih Erol’dan başarılı çalışmalar hakkında bilgiler aldı. Hastane gezisinde konuşan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Uluslararası Sağlık Turizmi Meclisi Başkan Yardımcısı Dr. Genco Çetinkanat, ’’Bugün burada Erzincan, Malatya, Bingöl ve Tunceli illerinin oluşturduğu TRP 1 Bölgesinin sağlık turizmi açısından değerlendirmesi çalıştayında bulunduk. Çok başarılı bir çalıştay gerçekleşti. Bölgenin öne çıkan özellikleri ve öne çıkan ilginç özellikleri sayesinde çok bilgilendik. Onun akabinde Medilines Hastanesini ziyaret etme fırsatımız oldu. Gerçekten çok gururlandım. Daha önce hiç bilmediğim yeni şeyler öğrendim. Burada çok kıymetli hocalarımız var. Yurtdışından hastalar alıyorlar. Elazığ’da sağlık turizmi başlamış. Başlangıcı ilerletmek ve geliştirmek çok daha kolaydır. Bu açıdan gurur duydum” dedi. Program daha sonra hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.
Hipertiroidide cerrahi tedavi
04 Eylül 2024 Çarşamba - 16:10 Hipertiroidide cerrahi tedavi SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Göktürk Maralcan, hipertiroidinin tedavi edilmezse ilerleyici veya yoğun yıkıcı rahatsızlığa ve kardiyak hasara neden olabileceğini söyledi. Prof. Dr. Maralcan, halk arasında zehirli guatr olarak bilinen hipertiroidinin, kanda tiroit hormonlarının yüksek olması nedeniyle ortaya çıkan klinik durum olduğunu belirtti. Hipertiroidinin belirtilerinin çarpıntı, artmış terleme, sinirlilik, saç dökülmesi, titreme, kilo kaybı, sıcağa tahammülsüzlük, kas zayıflığı ve yorgunluk, artmış bağırsak hareketliliği, sık idrara çıkma, menstrual düzensizlikler ve gebe kalmakta zorluklar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Maralcan hastanın fark ettiği ve hekim tarafından da tespit edilen bulguları sıralayarak, “Guatr (Tiroit bezinde büyüme), taşikardi, atriyal fibrilasyon, sıcak nemli cilt, tiroit üzerinde üfürüm ve uğultu şeklinde ses, kardiyak üfürüm, jinekomasti (Erkeklerde iyi huylu, aşırı meme gelişimi), sabit bakış, gözün aşağı bakışını üst göz kapağının takip edememesi, egzoftalmus (Gözlerin ileriye doğru çıkması)”dedi. Prof. Dr. Maralcan, hipertiroidiye neden olan hastalıkların gruplandırarak, "Tiroit bezinden kaynaklanan nedenler, Graves Hastalığı, toksik adenoma, toksik multinodüler guatr, Tiroit bezi dışındaki nedenler olarak ise Amiodarone isimli ilacın kullanımı nedeniyle meydana gelen hipertiroidi, gebelik, TSH (Tiroit uyarıcı hormon) sekrete eden hipofiz tümörleri, human chorionic gonadotropin sekrete eden tümörler, suni olarak başlatılmış, uyarılarak meydana gelmiş hipertiroidizm (Jod-Basedow etkisi)" ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Maralcan, hipertiroidi tedavisinin antitiroit ilaçlar, radyoaktif iyot ve cerrahi yöntemlerle yapıldığını belirterek, “Hipertiroidi tedavi edilmezse vücutta genel olarak ilerleyici veya yoğun yıkıcı rahatsızlığa ve kardiyak hasara neden olabilir” şeklinde konuştu. Hipertiroidi cerrahisinin Graves Hastalığı, toksik adenoma, toksik multinodüler guatr, toksik nodüler hastalıkta malignite şüphesi olması durumunda uygulandığı hatırlatan Prof. Dr. Maralcan, “Hipertiroidi cerrahisi belirgin olarak yüz güldürücüdür. Hastalar kısa zamanda şifa bulur. Göz bulguları Graves Hastalığında ortaya çıkabilir. Buna egzoftalmus denir. Özellikle ileri derecede egzoftalmus oluşmuş ise mutlaka cerrahi tedavi tercih edilmelidir. Bu ameliyat sonrası hastaların bir kısmında göz bulguları gerileyebilir. Hipertiroidiye neden olmuş nodüler guatr hastalarında tiroit kanseri görülme oranı ise yüzde 2-4 civarındadır" diye konuştu.