SAĞLIK
ADÜ’nün ’OED Projesi’ Türkiye genelinde örnek gösteriliyor 13 Aralık 2025 Cumartesi - 13:42:08 ADÜ’nün kampüs geneline yaydığı Otomatik Eksternal Defibrilatör (OED) Projesi, ani kalp durmalarında müdahale süresini kısaltmayı hedefleyerek Türkiye genelinde örnek uygulama olarak dikkat çekti. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) tarafından hayata geçirilen Otomatik Eksternal Defibrilatör (OED) Projesi, Türkiye genelinde örnek uygulama olarak kabul edilerek ulusal ölçekte dikkat çekti. ADÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Kent’in öncülüğünde yürütülen proje, ani kalp durması vakalarında müdahale süresini azaltmayı ve hayat kurtarma oranlarını artırmayı hedefliyor. Proje kapsamında kampüs geneline yerleştirilen OED cihazlarıyla ADÜ Hastanesi, bu sistemi uygulayan Türkiye’deki ilk üniversite hastanesi oldu. Bilimsel temellere dayanan ve toplumsal faydayı önceleyen çalışma, oluşturulan geniş kapsamlı OED güvenlik ağıyla ülkemizde ilk kez bu ölçekte hayata geçirildi. Sağlık Bakanlığı tarafından da yakından takip edilen projenin, 9 Aralık 2025 tarihinde yayımlanan Taşınabilir Otomatik Şok Cihazı Hakkında Yönetmelik ile örtüşmesi dikkat çekti. Yeni düzenleme ile OED cihazlarının birçok kurum ve toplu kullanım alanında bulundurulmasının zorunlu hâle getirilmesi, ADÜ’nün bu alandaki öncü yaklaşımının ulusal politikalara yansıması olarak değerlendirildi. Rektör Danışmanı ve ADÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mücahit Avcil, OED cihazlarının güvenli kullanımına dikkat çekerek, cihazların kullanıcıyı adım adım yönlendirdiğini vurguladı. Avcil, "Cihaz, kişiye ne yapması gerektiğini net ve anlaşılır şekilde söyler. Kullanıcı yalnızca pedleri yerleştirir ve cihazı açar; sonrasında tüm süreci cihaz yönetir. Şok gerekiyorsa ‘düğmeye basın’, kalp masajı gerekiyorsa ‘kalp masajına başlayın’ komutunu verir. Eğer hastanın kalbi çalışıyorsa da ‘hastanın kalbi çalışıyor, 112’yi arayın’ şeklinde uyarır" ifadelerini kullandı. "Yaşam kurtarmaya yönelik stratejik bir adım olarak tasarlandı" Rektör Prof. Dr. Bülent Kent ise projenin yalnızca cihaz yerleştirmeden ibaret olmadığını belirterek, "Bu proje, yaşam kurtarmaya yönelik stratejik bir adım olarak tasarlanmıştır. OED cihazları, kalp ritmini analiz ederek yalnızca gerekli olduğunda şok uygular ve kalbi çalışan bir kişiye kesinlikle şok vermez. Güvenli altyapısı ve kullanıcıyı yönlendiren yapısı sayesinde acil durumlarda tereddütsüz müdahale yapılmasına imkan tanır. Üniversitemiz tarafından ilk kez uygulanan bu sistemle birlikte kapsamlı eğitim faaliyetleri de başlattık" dedi. ADÜ, OED Projesi ile sağlık alanında öncü ve örnek bir üniversite olma konumunu güçlendirirken, toplumsal farkındalık ve yaşam kurtarma bilincinin yaygınlaşmasına da önemli katkı sağlamayı sürdürüyor.
13 Aralık 2025 Cumartesi - 12:40 Prof. Dr. Çevik: "Sosyal medyadaki rastgele egzersizlere güvenmek tehlikelidir" Diyarbakır’da Prof. Dr. Mehmet Uğur Çevik, sosyal medyadaki rastgele egzersizlere güvenmenin tehlikeli olduğuna dikkat çekerek, "Çünkü yutma bozukluğu herkeste aynı değildir ve doğru tedavi mutlaka kişiye göre belirlenmelidir. Tedavinin ilk adımı, kişinin hangi kıvamı güvenle yutabildiğinin uzmanlar tarafından belirlenmesidir" dedi. DÜ Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Uğur Çevik, yutmanın yaşam olduğunu, yutma bozulduğunda insanın nefessiz, güçsüz ve sessizce hayattan kopabileceğini söyledi. Su içerken öksürmek, yemek yerken boğaza takılma hissi yaşamak çoğu kişinin önemsemediği ama aslında ciddi bir yutma bozukluğunun işareti olabileceğine dikkat çeken Çevik, inme, alzheimer, parkinson gibi hastalıklar arttıkça disfaji artık her evin kapısını çalan bir halk sağlığı sorunu hâline geldiğini ifade etti. Sosyal medyadaki rastgele egzersizlere güvenmenin tehlikeli olduğunu belirten Çevik, "Çünkü yutma bozukluğu herkeste aynı değildir ve doğru tedavi mutlaka kişiye göre belirlenmelidir. Tedavinin ilk adımı, kişinin hangi kıvamı güvenle yutabildiğinin uzmanlar tarafından belirlenmesidir. PEG, ağızdan yiyemeyen insanların beslenmesini sağlayan güvenli bir tüptür; hastayı aç kalmaktan ve zatürreden koruyan bir hayat yoludur. PEG’in etkisi doğru zamanlamayla ortaya çıkar. Çok erken yapılırsa gereksiz olur, çok geç yapılırsa risk büyür. Doğru zamanda yapılan PEG kötü bir son değil, hastayı güçlendiren hayati bir destektir. Yutma ihmal edilirse tehlike büyür; erken fark edilirse hayat kurtulur. Doğru kıvam, doğru tedavi, doğru zamanlama ve uzman ekipler sayesinde hastalar yeniden güvenle yemek yiyebilir ve güç kazanabilir. Bu açıklamalar genel bilgilendirme amaçlıdır; tanı ve tedavi için mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır" dedi.
13 Aralık 2025 Cumartesi - 11:47 Geleceğin diş hekimleri mesleğe ilk adımlarını attı Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2025-2026 Eğitim-Öğretim Yılı Beyaz Önlük Giyme Töreni, akademisyenler, öğrenciler, aileler ve çok sayıda davetlinin katılımıyla coşkulu bir şekilde gerçekleştirildi. Toplum sağlığı açısından kritik bir yere sahip olan diş hekimliği mesleğinin öneminin vurgulandığı törende, geleceğin diş hekimleri için anlamlı bir başlangıç yapıldı. Dekan Orbak: "Yarım Asrı Aşan Fakültemiz, Bilimin ve Etik Değerlerin Merkezidir" Açılış konuşmasını gerçekleştiren Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Recep Orbak, fakültenin 1971 yılında Türkiye’nin dördüncü, Atatürk Üniversitesinin ise altıncı fakültesi olarak kurulduğunu hatırlatarak, geçen yarım asrı aşkın süreçte fakültenin sadece bir eğitim kurumu değil, aynı zamanda bilimsel üretimin ve klinik mükemmeliyetin önemli bir merkezi hâline geldiğini söyledi. Prof. Dr. Orbak, ağız ve diş sağlığının bireyin yaşam kalitesini doğrudan etkilediğini vurgulayarak koruyucu hekimlik anlayışının fakültenin temel misyonlarından biri olduğunu ifade etti. Rektör Hacımüftüoğlu: "Meslek Hayatınız Boyunca Her Hastanızın Yaşam Kalitesine Dokunacağınızı Unutmayın" Törenin devamında konuşmalarını yapmak üzere sahneye davet edilen Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, Beyaz Önlük Giyme Töreninin yalnızca bir başlangıç merasimi değil, aynı zamanda toplum sağlığına hizmet etme yolunda verilen büyük bir söz olduğunu belirtti. Rektör Hacımüftüoğlu konuşmasında şunları kaydetti: "Toplum sağlığının en temel yapı taşlarından birini oluşturan diş hekimliği mesleğinin kutsal sorumluluğunu bugün gençlerimize emanet ediyoruz. Beyaz önlük, sadece bir üniforma değildir; bilgiyle, ahlakla, empatiyle ve insan sevgisiyle taşınması gereken bir değerdir. Sizler, Atatürk Üniversitesinin köklü geleneğine yakışır şekilde eleştirel düşünen, teknolojik gelişmeleri takip eden, evrensel etik ilkelere bağlı diş hekimleri olarak yetişeceksiniz. Meslek hayatınız boyunca her hastanızın yaşam kalitesine dokunacağınızı unutmayın." Rektör Hacımüftüoğlu ayrıca Diş Hekimleri Gününü kutlayarak, ülkenin her köşesinde büyük bir özveriyle hizmet sunan tüm diş hekimlerine teşekkür etti. Başarılı öğrencilere ödül takdimi Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında ilkokul öğrencileri arasında düzenlenen resim ve şiir yarışmalarında dereceye giren Nisa Kapucu ve Solmaz Şahin’e ödülleri, Rektör Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu tarafından takdim edildi. Rektör, çocukların ağız ve diş sağlığı konusunda bilinçlendirilmesinin geleceğe yapılan en önemli yatırımlardan biri olduğuna dikkat çekti. Geleceğin diş hekimleri beyaz önlüklerini giydi Programın en heyecanlı anlarından biri, fakültenin 1. sınıf öğrencilerinin sahneye tek tek davet edilerek beyaz önlüklerini giymeleriydi. Öğrenciler, akademisyenleri ve ailelerinin gurur dolu bakışları eşliğinde mesleğe ilk adımlarını attı. Beyaz önlüklerini giyen öğrenciler, sağlık hizmetinin etik, bilimsel ve insani sorumluluğunu taşıyacaklarına dair güçlü bir mesaj verdi. Tören, sahnede gerçekleştirilen hatıra fotoğrafı çekimi ve salon dışında düzenlenen kokteyl ile sona erdi. Katılımcılar törenden büyük memnuniyet duyduklarını ifade ederek fakültenin yeni öğrencilerine başarı dileklerini iletti.
MUSKİ, Karabörtlen içme suyu hatlarını kamusal alana taşıyor
12 Aralık 2025 Cuma - 11:20 MUSKİ, Karabörtlen içme suyu hatlarını kamusal alana taşıyor MUSKİ Genel Müdürlüğü, Ula ilçesi Karabörtlen Mahallesi’nde içme suyu hatlarının vatandaşların parsellerinden geçmesi nedeniyle arızalara müdahalenin güçleşmesi sorununu ortadan kaldırıyor. İmara yeni açılan bölgeler ile mevcut ve yeni oluşan parsellerdeki içme suyu hatları düzenlenip kamusal alana taşınıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın talimatları doğrultusunda, il genelinde içme suyu sistemlerinin güçlendirilmesi ve sürdürülebilirliğine yönelik yatırımlarına devam eden Muğla Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (MUSKİ) ekipleri çalışmalarını Ula ilçesinin Karabörtlen Mahallesi’nde sürdürüyor. Oluşabilecek arızalara anında müdahale MUSKİ Genel Müdürlüğü ekipleri, Ula ilçesi Karabörtlen Mahallesi’nde içme suyu hatlarını modernize ederek daha güvenilir ve sürdürülebilir bir altyapı oluşturmak için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Çalışmalar kapsamında, mahalledeki içme suyu hatlarının vatandaşların parsellerinden geçmesi nedeniyle arızalara müdahalenin zorlaşmasının önüne geçmek amacıyla, imara yeni açılan bölgeler ile mevcut parsellerde mülkiyet içinde kalan hatların kamusal alana taşınması için kapsamlı bir altyapı yenileme çalışması yürütülüyor. Karabörtlen Mahallesi’nde vatandaşların parsel sınırları içerisinden geçen içme suyu hatlarında meydana gelen arızalara müdahalenin güçleşmesi ve bu nedenle su kesintilerinin uzaması sorununu ortadan kaldırmak üzerine harekete geçtiklerini söyleyen MUSKİ Akyaka İçme Suyu Ekipler Şefi Haluk Türkcan, "Ulu ilçesi Karabörtlen Mahallesi’nde imara yeni açılan parseller ve vatandaş mülkiyetinde kalan parsellerdeki şebeke hatlarımızın kadastrasını, depresyası ve yeni hat çekim işi yapıyoruz. Bu kapsamda toplam 1000 metrelik PVC 10 atık şebeke hatlı imareti yapmış olup 5 adet eski aboneyi kadastrasını alıyoruz, 3 adet de yeni abone imalatımıza başlıyoruz" dedi.
Kanser tedavisinde en önemli adım erken tanı
12 Aralık 2025 Cuma - 11:19 Kanser tedavisinde en önemli adım erken tanı Kanser vakaları dünya genelinde hızla artarken uzmanlar, hastalıkta hayat kurtaran en önemli adımın erken tanı olduğu konusunda uyarıyor. Beyhekim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Uzman Dr. Aziz Kurtuluş, dünyada her yıl yaklaşık 20 milyon yeni kanser tanısı alan hasta bulunduğunu belirterek, tarama ve kontrollerin ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi. Dünyada her yıl milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olan kanser hastalığı, hızla artan vaka sayılarıyla küresel bir sağlık tehdidi olmaya devam ediyor. Hastalıkta en kritik unsurun erken tanı olduğuna dikkat çeken uzmanlar, toplumun tarama programlarına yönelmesi gerektiğini vurguluyor. Uzmanlar özellikle sigara, alkol, obezite, hareketsizlik, radyasyon gibi çevresel etkenlerin giderek arttığını, kanserin artık sadece ileri yaşlarda değil, daha genç kişilerde de görüldüğünü belirtiyor. Kanserin vücutta kontrolsüz bir şekilde çoğalan hücrelerin ve bunun tamir mekanizmalarında bozulma sonucu oluşan genel bir hastalık türü olduğunu söyleyen Beyhekim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Uzman Dr. Aziz Kurtuluş, "Kanser tüm dünyada hızla artış gösteriyor. Dünyada her yıl yaklaşık 20 milyon yeni tanı alan hasta bulunuyor. Bunlardan da her yıl yaklaşık 10 milyon kişi hayatını bu hastalıktan dolayı kaybediyor. Dünyada ölüme bağlı nedenlerde kalp hastalıklarından sonra ikinci en sık hastalık kanser hastalığı. Bu nedenle de erken tanı bu hastalıkta önemli. Burada tanıda ve etiyolojide nedenleri açısından bakacak olursak özellikle çevresel ve genetik faktörler rol oynuyor. Çevresel faktörlerde de sigara, alkol, obezite, hareketsizlik, radyasyon, bazı enfeksiyöz nedenler rol alıyor. Tanıda da daha çok şikayet olarak hastalarımıza halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlık, bulantı, kusma, vücudun herhangi bir yerden olan kanamalar, daha çok şikayetler bu şekilde oluyor. Bu tür şikayetleri olan hastaların vakit kaybetmeden en yakın sağlık merkezine başvurmaları gerekmektedir" dedi. Erken tanı için tarama ve kontroller önemli Şikayet olmasa da özellikle tarama ve erken tanı açısından KETEM’de 3 kanser türünde tarama yapıldığını belirten Uzman Dr. Aziz Kurtuluş, "Bunlardan birincisi meme kanseri. 40 yaş sonrasında kadınlarda yıllık klinik meme muayenesi ve 2 yılda bir mamografi kontrolü, rahim ağzı kanseri açısından da 30 yaş sonrasında özellikle 5 yılda bir smear testi ve HPV DNA testi yapılmaktadır. Yine kolorektal kanserler açısından yani kalın bağırsak kanserleri açısından da 50 yaş sonrasında 2 yılda bir gaita gizli kan testi yapılmaktadır. Bunları erken tanı açısından, şikayeti olmasa da kişilerin yaptırması gerekiyor. Tedavi açısından da cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, hormonoid tedaviler gündeme geliyor. Biz, Beyhekim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde güncel tedavileri uygulayabilmekteyiz. Onkoloji Kliniğimiz de burada mevcut. Orada da radyoterapi hizmeti veriliyor. Teşhis amaçlı da kan tahlilleri, röntgen, ultrason, tomografi, MR gibi görüntüleme yöntemleri yapılabilmektedir. Kesin tanı amaçlı biyopsi bizim için önemli. Patoloji tarafından kanser tanısı kesin olarak orada konulmaktadır. Bunun dışında yine son dönemlerde olan genetik ve moleküler testler de özellikle kanser tanısında ve tedavi konusunda bize yardımcı olmaktadır. Hedefe yönelik tedaviler dediğimiz sağlıklı hücrelere etki etmeyen, kanser hücreleriyle savaşan tedaviler açısından da bu testler önem arz ediyor" ifadelerini kullandı. "Kanser, çevresel faktörlerin etkisiyle daha erken yaşlarda gözükebiliyor" Koruyucu önlemler açısından çevresel nedenlerden uzak durmak gerektiğini ifade eden Uzman Dr. Aziz Kurtuluş, "Sigarayı bırakmak, alkolü bırakmak, düzenli egzersiz, uygun bir diyet programı ve erken tanı, tarama açısından da KETEM’lerde bu taramalarımızı yaptırmamız kanser hastalığını önlemek açısından büyük rol oynuyor. Tıp onkolojisi olarak daha çok 18 yaş ve üstüne hizmet vermekteyiz. Kanser hastaları daha çok 50 yaş ve sonrasında görülmekte ama artık günümüzde çevresel faktörlerin etkisiyle daha erken yaşlarda gözükebiliyor. Çocukluk çağında da maalesef bu hastalık ortaya çıkmakta ama orada daha çok genetik faktörler rol oynamakta. O tür durumlarda çocukta belirti, şüpheli bir durum olduğu zaman en erken dönemde yine sağlık merkezine başvurmakta fayda var" diye konuştu.
Kanser tedavisinde en önemli adım erken tanı
12 Aralık 2025 Cuma - 11:12 Kanser tedavisinde en önemli adım erken tanı Kanser vakaları dünya genelinde hızla artarken uzmanlar, hastalıkta hayat kurtaran en önemli adımın erken tanı olduğu konusunda uyarıyor. Beyhekim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümünden Uzman Dr. Aziz Kurtuluş, dünyada her yıl yaklaşık 20 milyon yeni kanser tanısı alan hasta bulunduğunu belirterek, tarama ve kontrollerin ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi. Dünyada her yıl milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olan kanser hastalığı, hızla artan vaka sayılarıyla küresel bir sağlık tehdidi olmaya devam ediyor. Hastalıkta en kritik unsurun erken tanı olduğuna dikkat çeken uzmanlar, toplumun tarama programlarına yönelmesi gerektiğini vurguluyor. Uzmanlar, özellikle sigara, alkol, obezite, hareketsizlik, radyasyon gibi çevresel etkenlerin giderek arttığını, kanserin artık sadece ileri yaşlarda değil, daha genç kişilerde de görüldüğünü belirtiyor. Kanserin vücutta kontrolsüz bir şekilde çoğalan hücrelerin ve bunun tamir mekanizmalarında bozulma sonucu oluşan genel bir hastalık türü olduğunu söyleyen Beyhekim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümünden Uzman Dr. Aziz Kurtuluş, "Kanser tüm dünyada hızla artış gösteriyor. Dünyada her yıl yaklaşık 20 milyon yeni tanı alan hasta bulunuyor. Bunlardan da her yıl yaklaşık 10 milyon kişi hayatını bu hastalıktan dolayı kaybediyor. Dünyada ölüme bağlı nedenlerde kalp hastalıklarından sonra ikinci en sık hastalık kanser hastalığı. Bu nedenle de erken tanı bu hastalıkta önemli. Burada tanıda ve etiyolojide nedenleri açısından bakacak olursak özellikle çevresel ve genetik faktörler rol oynuyor. Çevresel faktörlerde de sigara, alkol, obezite, hareketsizlik, radyasyon, bazı enfeksiyöz nedenler rol alıyor. Tanıda da daha çok şikayet olarak hastalarımıza halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlık, bulantı, kusma, vücudun herhangi bir yerden olan kanamalar, daha çok şikayetler bu şekilde oluyor. Bu tür şikayetleri olan hastaların vakit kaybetmeden en yakın sağlık merkezine başvurmaları gerekmektedir" dedi. Erken tanı için tarama ve kontroller önemli Şikayet olmasa da özellikle tarama ve erken tanı açısından KETEM’de 3 kanser türünde tarama yapıldığını belirten Uzman Dr. Aziz Kurtuluş, "Bunlardan birincisi meme kanseri. 40 yaş sonrasında kadınlarda yıllık klinik meme muayenesi ve 2 yılda bir mamografi kontrolü, rahim ağzı kanseri açısından da 30 yaş sonrasında özellikle 5 yılda bir smear testi ve HPV DNA testi yapılmaktadır. Yine kolorektal kanserler açısından yani kalın bağırsak kanserleri açısından da 50 yaş sonrasında 2 yılda bir gaita gizli kan testi yapılmaktadır. Bunları erken tanı açısından, şikayeti olmasa da kişilerin yaptırması gerekiyor. Tedavi açısından da cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, hormonoid tedaviler gündeme geliyor. Biz, Beyhekim Eğitim ve Araştırma Hastanesinde güncel tedavileri uygulayabilmekteyiz. Onkoloji Kliniğimiz de burada mevcut. Orada da radyoterapi hizmeti veriliyor. Teşhis amaçlı da kan tahlilleri, röntgen, ultrason, tomografi, MR gibi görüntüleme yöntemleri yapılabilmektedir. Kesin tanı amaçlı biyopsi bizim için önemli. Patoloji tarafından kanser tanısı kesin olarak orada konulmaktadır. Bunun dışında yine son dönemlerde olan genetik ve moleküler testler de özellikle kanser tanısında ve tedavi konusunda bize yardımcı olmaktadır. Hedefe yönelik tedaviler dediğimiz sağlıklı hücrelere etki etmeyen, kanser hücreleriyle savaşan tedaviler açısından da bu testler önem arz ediyor" ifadelerini kullandı. "Kanser, çevresel faktörlerin etkisiyle daha erken yaşlarda gözükebiliyor" Koruyucu önlemler açısından çevresel nedenlerden uzak durmak gerektiğini ifade eden Uzman Dr. Aziz Kurtuluş, "Sigarayı bırakmak, alkolü bırakmak, düzenli egzersiz, uygun bir diyet programı ve erken tanı, tarama açısından da KETEM’lerde bu taramalarımızı yaptırmamız kanser hastalığını önlemek açısından büyük rol oynuyor. Tıp onkolojisi olarak daha çok 18 yaş ve üstüne hizmet vermekteyiz. Kanser hastaları daha çok 50 yaş ve sonrasında görülmekte ama artık günümüzde çevresel faktörlerin etkisiyle daha erken yaşlarda gözükebiliyor. Çocukluk çağında da maalesef bu hastalık ortaya çıkmakta ama orada daha çok genetik faktörler rol oynamakta. O tür durumlarda çocukta belirti, şüpheli bir durum olduğu zaman en erken dönemde yine sağlık merkezine başvurmakta fayda var" diye konuştu. (TH-FM-
Zorbalık bir ömrü etkiliyor
12 Aralık 2025 Cuma - 10:38 Zorbalık bir ömrü etkiliyor Günümüzde yaygın bir sorun halini alan akran zorbalığına karşı Çeşme Kent Konseyi Kadın Meclisi ve Medicana Çeşme Tıp Merkezi önemli bir çalışmaya imza attı. Medicana Sağlık Grubu Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog Burçin Deniz, Çeşme’de ebeveynlerle bir araya gelerek akran zorbalığına karşı dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi. Klinik Psikolog Burçin Deniz, "Akran zorbalığı bir çocuğun geleceğini şekillendiren ve üzerinde dikkatle durulması gereken bir deneyimdir" diye konuştu. Genç ruhlarda olumsuz izler bırakan akran zorbalığı, son yıllarda mücadele edilmesi gereken konulardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve özel sektör el ele vererek akran zorbalığına karşı özellikle ebeveynlerin bilinçlenmesi için önemli farkındalık çalışmalarına imza atıyor. Söz konusu çalışmalardan biri de Medicana International İzmir Hastanesi’nin katkılarıyla, Çeşme Kent Konseyi Kadın Meclisi ve Medicana Çeşme Tıp Merkezi işbirliğiyle hayata geçirildi. Ebeveynlerle Çeşme Kent Konseyi’nin konferans salonunda bir araya gelen Medicana International İzmir Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog Burçin Deniz ‘Akran Zorbalığı’ başlıklı seminerde önemli mesajlar verdi. Klinik Psikolog Burçin Deniz akran zorbalığının tanımı, etkileri ve korunma yolları hakkında aileleri bilgilendirdi. Çocuk ve ergen sağlığını tehdit ediyor Akran zorbalığının çokça göz ardı edildiğini fakat zorbalığa uğrayan kişide derin etkilere neden olduğunu aktaran Klinik Psikolog Burçin Deniz, akran zorbalığının basit bir şakalaşmadan çok daha farklı bir olgu olduğunu vurguladı. Zorbalığın kasıtlı, tekrarlayıcı ve güç dengesizliğine dayalı bir davranış biçimi olduğuna dikkat çeken Klinik Psikolog Burçin Deniz, "Günümüzde fiziksel zorbalık kadar sözel ve ilişkisel zorbalıkta -ki özellikle dijital platformlarda yaşanan siber zorbalık- çocuk ve ergen ruh sağlığını tehdit eden en önemli unsurlardan biri hâline gelmiş durumda" dedi. Akran zorbalığının çocuklar üzerinde kısa ve uzun vadeli olumsuz sonuçlara neden olduğunu dile getiren Klinik Psikolog Burçin Deniz, "Özgüven kaybı, okula gitmek istememe, kaygı ve sosyal geri çekilme gibi belirtiler yalnızca başlangıç. Zorbalığın etkileri ilerleyen yıllarda güven problemleri, akademik düşüşler ve sosyal kırılmalarla kendini gösteriyor. Bu yönüyle zorbalık, yalnızca o an yaşanan bir problem olarak değerlendirilmemeli. Bir çocuğun geleceğini şekillendiren ve üzerinde dikkatle durulması gereken bir deneyim olarak görülmelidir" mesajını verdi.
Sürekli susama ve yorgunluk diyabet habercisi olabilir
12 Aralık 2025 Cuma - 10:01 Sürekli susama ve yorgunluk diyabet habercisi olabilir Diyabetin sinsi başlangıç gösterdiğine dikkat çeken İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Eşenli, "Sürekli susama, sık idrara çıkma, yorgunluk ve yaraların geç iyileşmesi çoğu zaman önemsenmiyor. Oysa bunlar diyabetin erken sinyalleridir. Erken tanı, komplikasyonların önlenmesinde büyük rol oynar. Diyabet yalnızca kan şekeri yüksekliği değildir, tedavi edilmediğinde tüm organları etkileyebilen ciddi bir metabolik hastalıktır" dedi. VM Medical Park Bursa Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Eşenli, toplumda giderek yaygınlaşan diyabet hastalığının erken dönemde çoğu zaman belirti vermeden ilerlediğini söyleyerek önemli uyarılarda bulundu. Uzm. Dr. Eşenli, "Diyabet yalnızca kan şekeri yüksekliği değildir, tedavi edilmediğinde tüm organları etkileyebilen ciddi bir metabolik hastalıktır" şeklinde konuştu. "Belirtilerin hafifliği teşhisi geciktirebiliyor" Diyabetin sinsi başlangıç gösterdiğini belirten Uzm. Dr. Eşenli, "Sürekli susama, sık idrara çıkma, yorgunluk ve yaraların geç iyileşmesi çoğu zaman önemsenmiyor. Oysa bunlar diyabetin erken sinyalleridir. Erken tanı, komplikasyonların önlenmesinde büyük rol oynar" şeklinde konuştu. "Diyabetin iki farklı tipi olsa da sonuçları benzerdir" Diyabetin Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki temel formda görüldüğünü dile getiren Uzm. Dr. Eşenli, "Tip 1 diyabet genellikle çocukluk döneminde başlar ve insülin eksikliği sonucu ortaya çıkar. Tip 2 diyabet ise yetişkinlerde daha sık görülür ve insülin direnciyle ilişkilidir. Her iki durumda da kontrolsüz kan şekeri kalp, böbrek, göz ve sinir sistemi üzerinde kalıcı hasarlara yol açabilir" dedi. "Tip 1 diyabet yaşam boyu insülin gerektirir" Tip 1 diyabetin ani başlangıç gösterebileceğini vurgulayan Eşenli, hızlı kilo kaybı, sık idrara çıkma ve ağızda aseton kokusunun önemli belirtiler arasında yer aldığını belirterek, "Tedavinin temeli insülindir. Bilinçli beslenme ve düzenli aktiviteyle hastalar güvenle yaşamlarını sürdürebilir" ifadelerini kullandı. "Tip 2 diyabet doğru alışkanlıklarla kontrol edilebilir" Tip 2 diyabetin günümüzde en sık görülen diyabet türü olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Eşenli, "Fazla kilo, hareketsiz yaşam ve düzensiz beslenme temel risk faktörleridir. Diyet, egzersiz ve ilaç tedavileriyle kan şekeri kontrol altına alınabilir" dedi. "Diyabet tüm vücudu etkileyebilir" Diyabetin uzun dönemde çoklu organ hasarına yol açabileceğini hatırlatan Eşenli, "Kalp damar hastalıkları, böbrek yetmezliği ve sinir hasarı en sık karşılaşılan komplikasyonlardır. Düzenli takip ve kişiye özel tedavi bu nedenle kritik öneme sahiptir" dedi. "Doğru yönetimle diyabetle sağlıklı bir yaşam mümkündür" Diyabet tanısının kişilerde hayatın olağan akışını bozmak zorunda olmadığını söyleyen Uzm. Dr. Halil Eşenli, "Kan şekeri doğru kontrol edildiğinde bireyler sağlıklı bir yaşam sürdürebilir. En güçlü savunma, bilinçli hareket etmek ve hekim önerilerine uymaktır" diyerek sözlerini tamamladı.
Yeşim Grup’tan TEV bursiyerleriyle anlamlı buluşma
12 Aralık 2025 Cuma - 09:58 Yeşim Grup’tan TEV bursiyerleriyle anlamlı buluşma Yeşim Grup, ’önce insan’ yaklaşımı ve eğitime verdiği desteğin bir yansıması olarak uzun yıllardır iş birliği yürüttüğü Türk Eğitim Vakfı ile birlikte Şükrü Şankaya Burs Fonu’ndan yararlanan üniversiteli gençleri Bursa’daki merkez fabrikasında ağırlayarak kurum kültürünü tanıtan anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Yeşim Grup, uzun yıllardır iş birliği içinde olduğu Türk Eğitim Vakfı ile "Eğitim İçin Atılan Her Adım Hayatımızı Değiştirir" mottosu doğrultusunda anlamlı bir etkinlik gerçekleştirdi. Yeşim Grup kurucularından merhum Şükrü Şankaya’nın vefatının ardından, 2006 yılında, onun insana değer veren yaklaşımını yaşatmak amacıyla kurulan Şükrü Şankaya Burs Fonu’ndan yararlanan üniversite öğrencileri, Yeşim Grup’un Bursa’daki merkez yerleşkesinde faaliyet gösteren Almaxtex Tekstil’de bir araya geldi. Etkinlik kapsamında bursiyerler, Yeşim Grup’un kurum kültürünü ve işleyişini yakından tanımak üzere çeşitli departmanlar tarafından hazırlanan oryantasyon sunumlarına katılarak şirketi bütüncül bir perspektifle deneyimleme fırsatı buldu. Buluşmanın açılış konuşmasını yapan Yeşim Grup Kurumsal İletişim Direktörü Dilek Cesur, Yeşim Grup’un insana dokunan tüm projelerinde sürdürülebilir bir değer üretme hedefiyle hareket ettiğini belirterek "Yeşim Grup olarak ‘önce insan’ anlayışını yalnızca bir ilke değil, tüm iş yapış biçimimize yön veren bir değer olarak benimsiyoruz. Kurucumuz merhum Şükrü Şankaya’nın gençlerin eğitimine duyduğu güçlü inanç, bugün Şükrü Şankaya Burs Fonu ile yaşamaya devam ediyor. Eğitimde fırsat eşitliğini desteklemek, gençlerin potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri alanlar oluşturmak ve onların geleceğe umutla hazırlanmasına katkı sağlamak bizim için büyük önem taşıyor. TEV ile yıllardır süren iş birliğimiz, bu etkiyi daha da güçlendiriyor. Bugün bursiyerlerimizi Yeşim Grup çatısı altında ağırlamak ve kendilerine ilham olabilecek bir deneyim sunmak bizler için ayrı bir değer taşıyor" dedi. TEV Bursa Şube Başkanı Sertaç Şipka ise konuşmasında Yeşim Grup ile kurulan uzun soluklu iş birliğinin önemine değinerek "Yeşim Grup’un ‘önce insan’ yaklaşımını yıllar önce burada staj yaptığım dönemde yakından tanıma fırsatı buldum. Bu kurumun insana verdiği değerin yıllar içerisinde daha da güçlenerek sürdüğünü görmek büyük bir mutluluk. Bugün bursiyerlerimizin Yeşim Grup’ta ağırlanması hem kendileri için yeni ufuklar açıyor hem de eğitimde fırsat eşitliğine verilen önemin somut bir örneğini ortaya koyuyor. Şükrü Şankaya Burs Fonu, genç kızların hayatına dokunan çok kıymetli bir proje ve bu değerin TEV ile Yeşim Grup iş birliği içinde yaşatılıyor olması bizim için gurur verici. Gençlerin gelecekte burada karşılarına çıkabilecek fırsatları görmeleri ve ilham almaları çok kıymetli" ifadelerini kullandı. Etkinlik, oryantasyon sunumlarının ardından gerçekleştirilen fabrika gezisiyle sona erdi. Bursiyerler hem üretim süreçlerini yerinde inceleme fırsatı buldu hem de Yeşim Grup’un sürdürülebilirlik, kapsayıcılık ve insan odaklı çalışma kültürünü yakından gözlemledi. Yeşim Grup ve TEV’in birlikte yürüttüğü bu iş birliği, eğitimde fırsat eşitliğine katkı sunmaya ve gençlerin kariyer yolculuklarına ilham vermeye devam edecek.