POLİTİKA
MHP Lideri Bahçeli: “Milli Savunma Bakanlığı’nın kararına saygı duyuyorum” 19 Kasım 2024 Salı - 12:22:32 Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilen teğmenlere ilişkin “Milli Savunma Bakanlığı’nın kararına saygı duyuyorum” dedi. MHP Lideri Devlet Bahçeli TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. İsrail’in, Lübnan’a ateşkes önerisi sunmasından kısa bir süre sonra Beyrut’u havadan vurduğunu hatırlatan Bahçeli, “Gazze’de yaşanan insani felaketlere, süregelen soykırıma her gün yenileri eklenmektedir.Daha birkaç gün evvel Gazze’nin orta ve kuzey kesimlerinde sivillerin yaşadığı alanlara Siyonist barbarlık tarafından yağdırılan bombalar 100’e yakın masumun ölümüne yol açmıştır. Katliamların hız kesmeden günbegün çıta yükseltmesi insanlık utancı, hukuk ve adalet imhası, medeni dünyanın iflas beyannamesi değil ise, sorarım sizlere nedir? Bu trajedinin bitmesi, zalimlerin hesap vermesi gerekiyorken, hala bir arpa boyu mesafenin alınamaması ürkütücü bir skandal değil midir?İsrail, dökülen kanlarla, alınan canlarla, harabeye dönen şehirlerle, yapılan suikastlarla şiddet çarkını çeviren bir cinayet ve soykırım aygıtıdır” diye konuştu. “İsrail’e yönelik ihracat ve ithalat için tescil edilmiş hiçbir gümrük beyannamesinin olmadığı açık seçik meydandadır” Türkiye’nin İsrail’e tavrı ve tutumu çok net olduğunu ifade eden Bahçeli, Bu tavır ve tutumun miyarı insani, İslami ve vicdani mahiyettedir.Bunu görmeyen, görse bile işlerine gelmediğinden gerçeği çarpıtmak amacıyla yalan ve iftira cephaneliğine yığınak yapan bazı siyasetçiler ve sözde uzman geçinen garabet yuvaları, Türkiye’nin İsrail’le ticareti sürdürdüğünü ileri sürmüşlerdir.Halbuki Türkiye, İsrail’le ilgili ticaret sayfasını, 2 Mayıs 2024 tarihinden geçerli olmak üzere tüm ürünleri kapsayacak şekilde kapatmıştır. Yapılan resmi açıklamalar sabittir ve kuşkulu bir yanı da yoktur.2 Mayıs 2024 tarihinden itibaren, İsrail’e yönelik ihracat ve ithalat için tescil edilmiş hiçbir gümrük beyannamesinin olmadığı açık seçik meydandadır.Böylesi hassas bir konu etrafında ülkemizi töhmet altında bırakma yarışı, karalama çabası olsa olsa Siyonizme hizmet, Türkiye’ye husumettir.Bu tip bir muhalefet anlayışının demokratik niteliğinden bahsetmek, sakat değerlendirmelerini ifade ve düşünce hürriyetiyle tevil etmek bizatihi demokrasiye hakarettir.Ayıplı ve ahlaksız siyasetin acıklı numunesini görmek ve tanımak isteyenlerin Türkiye’ye karşı açılan Siyonist cepheye sırtını yaslayan kıdemli ve gedikli müfterilere bakmaları yeterlidir” dedi. “Mavi vatandan taviz koparmak için karşımızda toplanan ülkelerin 486 yıl önce Preveze’de denizin dibine gönderdiğimiz Haçlı donanmasından ne farkı vardır” Avrupa Birliği’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Yunan tezlerine alet olması, Ege ve Akdeniz’deki barış ve istikrara tahammülsüzlük olduğunu dile getiren Bahçeli, “Mavi vatandan taviz koparmak için karşımızda toplanan ülkelerin 486 yıl önce Preveze’de denizin dibine gönderdiğimiz Haçlı donanmasından ne farkı vardır? Bize rağmen ve egemenlik alanlarımızdan sözde mahrum eden haritaların çizimiyle takibi ve temini peşine düşülen muhasım politikaları elbette biliyoruz, tavsiyem, onların da Türk milletini bilmeleri, hafızalarını tazelemeleri, değilse bile tarih kitaplarını açıp okumaları, suyumuza dokunanın dumanını attıracağımızı unutmamalarıdır. Bu azgın hıncın, bu aşırı hırsın, tarihten ders almayan bu beyhude politik ve diplomatik kuşatma hazırlıklarının Türk milletine sökmeyeceğini, aksini iddia edenlerin tahrikleri devam ederse Barbaros Hayrettin Paşaların Ege ve Akdeniz’de dolaştığını görmelerini, yoksa Andrea Doria’nın akıbeti neyse aynısını yaşayacaklarını kararlılıkla söylemek isterim” ifadelerini kullandı. “Gelecek nesillerimizi konuşmalı ve dert etmeliyiz” İzmir’in Selçuk İlçesi’nde elektrikli sobanın devrilmesi neticesinde hayatını kaybeden 5 çocuk hakkında konuşan Bahçeli , “Biz uzaklardaki çocukların hakkını hukukunu konuştuğumuz kadar, daha doğrusu onlardan daha öncelikli olmak kaydıyla kendi çocuklarımızı, gelecek nesillerimizi konuşmalı ve dert etmeliyiz. Yapılan açıklamalardan, eşi cezaevinde bulunan annenin, geçimini sağlamak amacıyla kapıyı çocukların üzerine kilitledikten sonra hurda toplamaya gittiği anlaşılmaktadır. Selçuk ilçemizde yaşanan bu felaketi sadece ekonomik cepheden ele almak, yoksulluk ve mağduriyet ekseninde değerlendirmek bizi doğru sonuçlara taşımayacaktır. Sorunlu ailelerinin çocuklarını ruhen ve zihnen kazanmak, her birini hayata hazırlamak, rehberlik ve rehabilite ihtiyaçlarını karşılamakla birlikte çok ciddi şekilde gözlemlemek ve takip etmek devletin başlıca vazifeleri arasındadır. Mesele sadece az vermek veya çok vermekle, yani maddi ve fiziki yardımlarda bulunmakla sınırlı görülmemelidir. Manevi ve moral desteklere eşzamanlı olmak kaydıyla ilgiye, sevgiye ve sahiplenmeye muhtaç evlatlarımızın devletin müşfik ve alicenap dokunuşlarıyla sağlıklı, dengeli ve iç huzuru yakalamış birer fert olmaları mümkündür” şeklinde konuştu. “Cumhurbaşkanımız ile şahsım arasında hiçbir ayrılığın ve ayrışmanın söz konusu dahi olmayacağını hatırlatmak dava ve vicdan görevimdir” Cumhur İttifakı’nın Türk milletinin özü ve özgüveni olduğunu ifade eden “Cumhur İttifak istiklalin muhafızı, istikbalin mimarıdır. Cumhur İttifakı Türk ve Türkiye Yüzyılının yegane müdafisidir. Yedi düvel topuyla tüfeğiyle, nefretiyle, nifakıyla, şirkiyle, şiddetiyle üzerimize gelse bile ilke ve irademizden milim taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Başkaları gibi soluğumuz kısa ve kesik değildir. Başkaları gibi irademiz hacizli, siyasetimiz rehin altında hiç değildir. Bizi meşgul edip Türkiye üzerinde oyun kuracağını zanneden, siyaseti sokak dedikodusuna çeviren, ittifakımıza çamur atmaya kalkışan ahmaklara, asalaklara, arsızlara en küçük geri adımımız söz konusu olursa diyorum ki, gök girsin kızıl çıksın. Fitne yayan siyasetçileri, sözde gazetecileri, sosyal medya farelerini, FETÖ’cü hainleri, bölücü mihrakları, dış bağlantılı casusları, köksüzleri, kimliksizleri, millet ve milliyet hasımlarını rezil rüsva etmek için uygun zamanı sabrın gücüyle, Allah’ın inayetiyle, milletimizin metanetiyle bekliyoruz. Son günlerde tartışmaların odağında yer alan bazı açıklamalarımdan Sayın Cumhurbaşkanımızın haberinin olup olmadığını araştıran, aramızda bir anlaşmazlık çıkıp çıkmadığını yorumlayan zevata diyeceğim öz itibariyle şudurMevzubahis vatan, bayrak, millet ve devlet-i ebed müddetse Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile şahsım arasında hiçbir ayrılığın ve ayrışmanın söz konusu dahi olmayacağını mühürlü kalplere, duymayan kulaklara, görmeyen gözlere hatırlatmak dava ve vicdan görevimdir” diye konuştu. “Dün terörist başının yoldaşı olanlar, şimdi Amerika’nın uşağı olmuşlar” Konuşmasının sonunda Kürt kökenli Türk vatandaşlarına seslenen Bahçeli, “Buradan bütün Kürt kardeşlerime sesleniyorum. PKK Kürtleri temsil edemez. Şimdi açıkça görüldü ki, bir adım ileri gitmek için yola çıkanları engellemeye çalışanlar vardır. Dün terörist başının yoldaşı olanlar, şimdi Amerika’nın uşağı olmuşlar. Biden’ın üvey evlatlarına, Türk milletinin asil evlatlarını kurban edemeyiz. Buna hakkımız yok. Gelin bir olalım, beraber olalım, hep beraber Türkiye olalım” ifadelerini kullandı. “Milli Savunma Bakanlığı’nın kararına saygı duyuyorum” Grup toplantısının çıkışında bir basın mensubunun ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilen teğmenler hakkındaki sorusuna ilişkin Bahçeli, “Milli Savunma Bakanlığı çok hassas bir bakanlıktır. TSK’nın her konuda yetişmesini sağlayan bir kurumdur. Oranın ortaya koymuş olduğu değerlendirmeler dışında hiçbir şeyi bilmeden tanımadan sadece ve sadece sorgulama yoluyla Türkiye’yi karıştırmaya yönelenlere heves etmemeliyiz. Milli Savunma Bakanlığı’nın kararına saygı duyuyorum” dedi.
19 Kasım 2024 Salı - 12:20 Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, G20 Liderler Zirvesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Brezilya’da katıldığı G20 Liderler Zirvesi’ne ilişkin El Cezire’de “G20 için İnisiyatif Alma Zamanı” başlıklı bir makale kaleme aldı. Makalede, dünyanın ciddi bir krizler sarmalı içerisinde bulunduğuna ve dünyanın pek çok yerinde açlık, kuraklık, iç savaş ve soykırım gibi geleneksel tehditlerin devam ettiğini belirten Altun, kurulu düzene meydan okuma potansiyeline sahip teknoloji, yapay zekâ ve kripto para birimleri gibi yeni olgular üzerinde kontrol sağlama yarışının giderek kızıştığını kaydetti. İstikrarlı bir dünya vadeden uluslararası sistemin, günümüzün çetrefilli zorluklarının üstesinden gelmekte yetersiz kaldığına işaret eden Altun, “Çatışma ve savaşların en aza indirilmesi, küresel felaketlerin önlenmesi, her türlü kriz karşısında dayanışma içinde olunması, ekonomik ve sosyal adaletsizliklerin giderilmesi gibi normatif ilkeleri kapsayan küresel sistem ne yazık ki bu hedeflerden her zamankinden daha fazla uzaklaşmış durumdadır. Sadece belirli ülkelere ve çıkar gruplarına azami fayda sağlayan bir düzensizlik hâli, sistemin yeni normali haline gelmek üzeredir” dedi. Altun, ülkesi, etnik kökeni ya da sosyal aidiyeti ne olursa olsun geniş kitlelerin felaketi anlamına gelecek bu senaryonun gerçeğe dönüşmesini engellemek için ortak akıl ve iradeyle yeni tedbirler almanın artık bir seçenek olmaktan çıktığını ve bir zorunluluk hâline geldiğini ifade etti. Daha adil bir dünyaya günümüzde her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapan Altun, şunları kaydetti: “Uluslararası sistem tarafından benimsenen ve inşa edilen kurallar bazı devletler tarafından hoyratça ihlal edilmektedir. İsrail’in Filistin ve Lübnan’a yönelik saldırıları, uluslararası hukukun her anlamda ihlal edildiğinin en çarpıcı ve en son örneğidir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bölgesel barış ve küresel istikrar için İsrail zulmünün durdurulması gerektiğini her platformda dile getirmiştir. Ancak İsrail’in uluslararası sistem tarafından korunduğu fikri küresel ölçekte yaygın bir kabul görmektedir. Ayrıca, süper güçlerin özellikle son 25 yıldaki ikiyüzlü, ayrımcı ve çatışmayı körükleyen eylemleri, onları yeni bir düzende öncü bir rol oynama meşruiyetinden de mahrum bırakmıştır. Kaldı ki ülkelerin ve halkların çoğunluğunun bu süper güçlerin çıkar ve menfaatleri için sömürüldüğü bir dünya sistemi kabul edilemez. Mevcut sistemde ayrıcalıklı bir konuma sahip olan uluslararası örgütler ve devletler öncelikle bu gerçeği anlamalı ve yeni döneme yönelik stratejilerini buna göre uyarlamalıdır.” “G20 uluslararası politikadaki haksız ve çarpık uygulamalara kayıtsız kalmamalı” Türkiye’nin barışın inşası bağlamında üstlendiği yapıcı rolünün altını çizen Altun, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna çatışmasında ateşkesin sağlanması için üstlendiği arabuluculuk rolünün ve Karadeniz tahıl anlaşmasının inşasına yönelik girişimlerinin, küresel gıda krizinin önlenmesinde hayati bir rol taşıdığını hatırlattı. Türkiye’nin, geçmişte olduğu gibi bugün de bölgesel ve küresel barışa, istikrara ve çatışmaların önlenmesine katkıda bulunmaya devam edeceğini belirten Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürekli tekrarladığı “Dünya beşten büyüktür” ve “Daha adil bir dünya mümkündür” çağrılarının bu krizlerin üstesinden gelebilecek araçlar, irade ve kapasiteye işaret ettiğini belirtti. Uluslararası kuruluşların daha adil ve hakkaniyetli bir sistemin inşası için acilen sorumluluk almalarının elzem olduğuna dikkati çeken Altun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa Birliği ve Afrika Birliği dâhil olmak üzere 19 gelişmiş ve yükselen ekonominin de yer aldığı G20, daha istikrarlı bir küresel finans sistemi açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Bu durum, G20’nin krizler karşısındaki hayati rolünü ve artan risklere yönelik daha etkili mekanizmalar geliştirme ihtiyacını öne çıkarmaktadır. 18-19 Kasım 2024 tarihlerinde Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenecek G20 Zirvesi’nin teması "Adil Bir Dünya ve Sürdürülebilir Bir Gezegen İnşa Etmek" olarak belirlenmiştir. Bu anlamlı temaya rağmen şu hususun altının çizilmesi gerekmektedir. G20, ekonomik konulara odaklanmasına rağmen, uluslararası politikadaki haksız ve çarpık uygulamalara kayıtsız kalamaz.” “Hakikat krizi uluslararası sistemdeki krizi daha da derinleştiriyor” G20’nin dünyada yaşanan kriz ve çatışmalar karşısındaki rolünün, örgütün ve üyelerinin geleceğini belirleyeceğine dikkati çeken Altun, bu bağlamda G20 ve üyelerinin, yeni bir uluslararası düzenin kurulması doğrultusunda köklü adımlar atmak için önemli fırsatlara sahip olduğunu bildirdi. G20’nin ve her bir üyesinin, her şeyden önce dayanışmayı teşvik etmesi, hakkaniyetli bir çıkar mekanizması oluşturması ve dezavantajlı toplumsal kesimlere ve ülkelere destek vermesi gerektiğini vurgulayan Altun, G20 çatısı altında bir araya gelen gelişmekte olan ekonomilerin, küresel ekonomide tekel oluşturmaya çalışan aktörlere karşı çoğulcu ve daha adil bir ekonomik dağılım oluşturmak üzere dengeleyici bir rol üstlenebileceğini ifade etti. Önümüzdeki yıllarda küresel ekonomiyi şekillendirme potansiyeli taşıyan iklim değişikliği ve yapay zeka gibi konularda ortak politikaların oluşturulması gerektiğine dikkati çeken Altun, “G20 ülkeleri bu hususlardaki politikalarıyla, bir grup azınlığın ayrıcalıklarını koruduğu ve dünyanın geri kalanının krizlerle boğuştuğu bir dünyanın inşasına mı; yoksa kaynakların adil bir şekilde dağıtıldığı ve ortak refah ile kalkınma mekanizmalarının kurulduğu bir sistemin inşasına mı katkıda bulunacağına karar verecektir.” görüşüne yer verdi. Altun, ’hakikat krizi’nin uluslararası sistemdeki krizi daha da derinleştirdiğini belirterek, “Günümüzde insanlık, kendi elleriyle geliştirdiği teknolojilerin vesayeti altındadır. Gizlilik ihlalleri, veri güvenliği, siber tehditler, hibrit savaşlar ve dijital faşizm gibi iletişimle ilgili pek çok husus, küresel siyasette ve ekonomide yaşanan sorunlarla iç içe geçmiş durumdadır.” dedi. Dijital teknolojilerin ortaya koyduğu zorluklara karşı etkili politikalar, stratejiler, yanıtlar ve etik kurallar oluşturmada insanlığın başarısız olduğunu dile getiren Altun, toplumların ve bireylerin etkileşim yeteneğini artıran pek çok teknolojik yeniliğin, kötü niyetli güçlerin dezenformasyon, yanlış bilgilendirme ve kitlelerin manipülasyonu yoluyla yürüttükleri yıkıcı faaliyetlerin silahı hâline geldiğini kaydetti. Son yıllarda görüldüğü üzere savaş suçlarını, katliamları ve soykırımları örtbas etmek için en yaygın kullanılan aracın dezenformasyon olduğuna vurgu yapan Altun, “Hakikat mücadelesi, adalet mücadelesi gibi tüm insanlığın ortak meselesi olup uluslararası iş birliğini gerektirmektedir. Bu temel ilkeleri benimseyen G20’nin iletişime, özellikle de dezenformasyonla mücadeleye yoğunlaşması kaçınılmazdır. Hakikat krizinin yeni normal hâline geldiği günümüz şartlarında doğru bilgiye ve şeffaflığa dayalı rasyonel bir küresel ekonomik sistemin kurulması mümkün değildir” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Bayraktar: “Yüksek tüketim grubunda olanlar, elektrik fiyatını maliyetine uygun şekilde ödeyecek”
30 Ekim 2024 Çarşamba - 12:41 Bakan Bayraktar: “Yüksek tüketim grubunda olanlar, elektrik fiyatını maliyetine uygun şekilde ödeyecek” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, yeni düzenleme ile enerjide yüksek tüketim grubunda olan meskenlerin elektrik fiyatını maaliyetine uygun şekilde ödeyeceklerini söyledi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, AK Parti Grup Toplantısı öncesinde açıklamada bulundu. Bakan Bayraktar, yeni düzenleme ile Türkiye’de enerjide yüksek tüketim grubunda olan meskenlerin enerjiyi maliyetine uygun şekilde ödeyeceklerini belirtti. Düzenleme ile yapılacak desteklerin ihtiyaç sahibi insanlara yansıması noktasında çalışmaların yürütüldüğünü ifade eden Bayraktar, “Desteğe ihtiyacı olmayan, tüketimi yüksek olan grupların elektrik ve doğalgaz kullanımında gerçek maliyetlerin karşılanması konusunda düşüncemiz var. Dolayısıyla Türkiye’de hane başına ortalama 200 kilowatt-saatlik tüketim var. EPDK’nın yaptığı düzenleme ile ayda 417 kilowatt-saat tüketen konutlar, elektriğin gerçek maliyeti neyse onu şubat ayından sonra ödemeye başlayacaklar. Türkiye ortalamasında bir tüketim yapıyorsan ayda 414 lira fatura ödüyorsun. Ocakta da 414 lira ödemeye devam edeceksiniz. Normal tüketimin iki katı bir kullanım varsa desteklenecek grupta değilsiniz demektir. Türkiye’de 40 milyon mesken abonemiz var. Bunun sadece yüzde 3’ü, 1,2 milyonu bundan etkilenebilir. Yüksek tüketim grubunda olan, evi büyük olan, evinde daha çok elektrikli eşya kullanan, belki elektrikli araba kullanan kesim de elektrik fiyatını maliyetine uygun şekilde ödeyecek. Desteği gerçekten ihtiyaç sahibi insanlara yapmamız gerekiyor. Bir anlamda yüksek tüketimi olan kişilerin karşılayabilecek mali durumları var. Burada tabii ki de istisnalar yapılacak. Camiler, cemevleri istisnalarına devam edilecek” diye konuştu.
İletişim Başkanı Altun: “İsrail’in Yalanları Platformu tarihe önemli bir kayıt olarak düşülecek”
30 Ekim 2024 Çarşamba - 12:31 İletişim Başkanı Altun: “İsrail’in Yalanları Platformu tarihe önemli bir kayıt olarak düşülecek” İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "İsrail’in Yalanları platformu, İletişim Başkanlığımızın nezdinde Türkiye Cumhuriyeti’nin hakikate ve adalete olan sadakatinin bir tezahürüdür. Platformumuzun tarihe önemli ve onurlu bir kayıt olarak düşüleceğini düşünüyorum" dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen ’The Lies of Israel’ (İsrail’in Yalanları) platformu lansmanına ve panele katıldı. İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılar sonucunda Filistin halkının yaşadığı sıkıntıların anlatıldığı video gösterimiyle başlayan programda, dezenformasyon ve yalan haberlerin etkisine dikkat çekildi. Programın açılış konuşmasını yapan Altun, İsrail’in saldırganlığının son dönemde artış gösterdiğini ve Türkiye’nin başından beri dikkat çektiği tehlikeli bir noktaya doğru hızla tırmandığını ifade ederek, “Her şeyden önce İsrail, Gazze’deki soykırımı, zulüm ve vahşeti, bütün bir Orta Doğu bölgesine yaymaya çalışıyor. ABD’de siyonizm karşıtı bir Yahudi olan, İsrail eleştirileri sebebiyle geçtiğimiz aylarda üniversitedeki işine son verilen Profesör Maura Finkelstein de bu hususa dikkat çekmektedir. Finkelstein, ‘İsrail’in sadece tüm Filistin’i sömürgeleştirmek istemediğini, aynı zamanda Lübnan’a, Suriye’ye ve Sina’ya girmek istediğini ve bu niyetini her zaman açıkça belirten soykırımcı, yerleşimci bir sömürge devleti’ olduğunu vurguluyor. Bu konuda başta bölge ülkeleri olmak üzere tüm dünyanın dikkatini daha çok çekmek ve İsrail’in saldırganlığını küresel barış iradesi karşısında mahkûm ederek engellemek artık son derece acil bir gereklilik halini aldı. Zira İsrail’in bölgede hiçbir insani ve vicdani sınır tanımayan vahşeti, halihazırdaki uluslararası gerginlikleri ve politik çatlakları daha da büyütme riski taşımaktadır. Bu noktada gerek bölgesel seviyede, gerekse küresel seviyede İsrail’i durdurmak için çok daha yoğun bir mesai harcamak, İsrail’in saldırganlığını sebep ve sonuçları itibarıyla uluslararası toplumun gündemine daha fazla taşımak son derece önemli” açıklamasında bulundu. “İsrail, Gazze’de 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana 85 bin 500 ton bomba kullandı” Türkiye olarak İsrail’le ilgili bazı gerçekleri uluslararası toplum nezdinde açıkça dile getirmekten asla çekinmediklerini belirten Altun, “Size İsrail vahşetinin boyutlarının sayılara nasıl yansıdığını anlatmak istiyorum. İsrail, Gazze’de 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana 85 bin 500 ton bomba kullandı, 786’sı bebek, 17 bin 240’ı çocuk, 11 bin 742’si kadın 43 bini aşkın Filistinliyi katletti. İsrail’in katlettikleri arasında bin 47 sağlık çalışanı, 85 sivil savunma görevlisi ve 177 gazeteci de var. Gazze’de enkaz altında en az 10 bin cenazenin olduğu tahmin ediliyor. İsrail, 150 bin konutu tamamen yıktı. 126 okul ve üniversite, 814 cami, 3 kilise ve 36 spor tesisi de bu yıkılan yapılar arasında. Gıda ve sağlık ihtiyacını bir silaha dönüştüren İsrail’in saldırıları yüzünden Gazze’de 3 bin 500 çocuk açlık nedeniyle ölüm riski altında. Yine geçtiğimiz hafta İsrail, Gazze’de Kemal Udvan Hastanesi’ni işgal etti, hastane müdürü Dr. Husam Ebu Safiyye, doktorlar ve hastane çalışanlarını esir aldı” ifadelerine yer verdi. “250’yi aşkın İsrail dezenformasyonunu tespit ettik” Türkiye olarak sistematik zulüm düzenine ilk günden itibaren karşı çıktıklarını dile getiren Altun, “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz bir yıllık süreçte hem çatışmaların durması hem de işlenen suçların ifşası ve yargıya taşınması noktasında tüm dünyada öncü bir rol üstlendi. Türkiye olarak bu süreçte ABD ve Batılı ülkelerin desteğiyle Filistin topraklarında soykırıma girişen İsrail ile ticareti tamamen durdurduk. İsrail’in yargılandığı Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki davaya müdahil olduk. Bunun da ötesinde Türkiye olarak İsrail’in cürümlerini ortaya koyan somut delilleri uluslararası kamuoyunun dikkatine sunduk. İletişim Başkanlığı olarak da, İsrail’in yalanla, dezenformasyonla, kurgu ürünü içeriklerle uluslararası kamuoyunun desteğini alma çabasına karşı ilk günden itibaren çalışmalar yaptık. Başkanlığımız bünyesinde yaptığımız çalışmalarla 250’yi aşkın İsrail dezenformasyonunu tespit ettik, 6 dilde uluslararası kamuoyunun istifadesine sunduk” diye konuştu. Türkiye’nin İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırıma karşı siyasetten ekonomiye her alanda en sert tepkiyi gösterdiğini ve elindeki tüm enstrümanlarla soykırımı durdurmak için yoğun çaba sarf ettiğini sözlerine ekleyen Altun, İletişim Başkanlığı olarak Türkiye’nin bu tavrının her aşamasında üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirmeye çalıştıklarını ifade etti. Altun, İsrail lobisinin uluslararası alanda konvansiyonel ve yeni medya araçları üzerinde kurduğu tahakkümü adım adım yıktıklarını aktardı. “İsrail’in Yalanları platformu, İsrail dezenformasyonlarını tespit ediyor, bunları 7 farklı dilde, belgelerle ifşa ediyor” İsrail’in Yalanları platformunun da İletişim Başkanlığı nezdinde Türkiye Cumhuriyeti’nin hakikate ve adalete olan sadakatinin bir tezahürü olduğunu vurgulayan Altun, “Bu platform, İsrail ve onu destekleyen güçlerin oluşturduğu dezenformasyonlara karşı adalet ve hakikatten yana tavır alan bir iletişim cephesidir. İsrail’in Yalanları platformu, İsrail yalanlarını ve dezenformasyonlarını tespit ediyor, bunları 7 farklı dilde, belgelerle ifşa ediyor. İsrail’in Gazze’de işlediği soykırımı meşru göstermek için yürüttüğü kötücül kampanyaları dijital içerikler ve sosyal medya platformları aracılığı ile geniş kitlelere ulaştırıyoruz. İsrail’in Yalanları Platformu çok boyutlu bir veri tabanı olması sebebiyle önemli bir uluslararası kaynak mahiyetindedir. Uluslararası medya düzeninde büyük bir boşluğu dolduracak olan İsrail’in Yalanları platformu, İletişim Modelimizin uluslararası yüzünü temsil eden yüz akı projelerimizden birisidir” şeklinde konuştu. “İsrail, uluslararası medya tarafından da adeta fütursuzca destekleniyor” İsrail’in Yalanları gibi platformlarla İsrail zulmünü ifşa etmeyi kendilerine vazife etmelerinin bir diğer sebebinin uluslararası medyanın ikiyüzlü tutumu olduğunu aktaran Altun, “Saldırıların başladığı günden bugüne İsrail, aldığı onca askeri ve siyasi desteğin yanı sıra uluslararası medya tarafından da adeta fütursuzca destekleniyor. Bakınız, geçtiğimiz günlerde bir dijital içerik platformu, Filistin’le ilgili 19 filme ambargo koyarak kaldırdı. İfade özgürlüğünden dem vuranlar, tarihin gördüğü en acımasız soykırımlardan birisini açıkça desteklemekten hiçbir mahcubiyet duymuyorlar. Bu apaçık bir ikiyüzlülüktür. Bu insanlık onurunu, siyasi ve ticari menfaatler uğruna siyonist lobilere teslim etmektir. Uluslararası medyanın İsrail’e olan koşulsuz desteğini basın-yayın organlarında daha iyi görebiliyoruz” değerlendirmesinde bulundu. “İsrail’in Yalanları platformu tarihe önemli bir kayıt olarak düşülecek” Türkiye’nin tıpkı İsrail’e karşı durduğu gibi haksızlık ve adaletsizlikler karşısında tüm dünyada hakikatin temsilcisi olmaya devam edeceğine işaret eden Altun, “Dünyanın İsrail’in söylediği yalanlarla kandırılmasına, yaydığı dezenformasyonlarla manipüle edilmesine karşı sessiz kalamayız, kalmayacağız. Bu sebeple İsrail’in Yalanları Platformumuzun tarihe önemli ve onurlu bir kayıt olarak düşüleceğini, sadece bununla da kalmayarak İsrail gibi soykırımcı bir terör devletinin suçlarını ifşa edecek önemli bir çalışma olacağını düşünüyorum” dedi. Program, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un konuşmasının ardından panel ile devam etti.
Bakan Uraloğlu: “Bizim yolumuzu hiç kimse kesemez”
30 Ekim 2024 Çarşamba - 12:23 Bakan Uraloğlu: “Bizim yolumuzu hiç kimse kesemez” Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, TUSAŞ’a düzenlenen terörist saldırısına ilişkin, “HÜRJET’in üstünü kapatmaya çalışıyorlar, teröristler içeriye girerse HÜRJET’e zarar vermesin diye. Bu bilinçle Allah’ın izniyle bizim yolumuzu hiç kimse kesemez” dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Ankara’da Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi (OSTİM) Konferans Salonu’nda UDHAM&ARUS İş Birliği Zirvesi’ne katıldı. Bakan Uraloğlu, burada yaptığı konuşmada terör örgütü PKK tarafından TUSAŞ’a gerçekleştirilen saldırıyı hatırlatarak, “TUSAŞ’ın ürettiği birçok teknolojik ve stratejik ürünün bir tanesi de HÜRJET. O HÜRJET bu saldırı sırasında HÜRJET’in başındaki yönetici olan arkadaşımız, gencimiz ekibini topluyor. Saldırıda ekibi güvenli bir hangara alıyor ve kapılarını kilitleyip sayım yaptırıyor. Sayımda 3 kişinin olmadığını tespit ediyor. Apar topar onların nerede olduklarını araştırıyorlar. Bakıyorlar ki o 3 kişi gitmiş bir brandayla ürettikleri HÜRJET’in üstünü kapatmaya çalışıyorlar, teröristler içeriye girerse HÜRJET’e zarar vermesin diye. Bu bilinçle Allah’ın izniyle bizim yolumuzu hiç kimse kesemez” dedi. “Küresel bir üretici ve ihracat ülkesi olduk” Uraloğlu, son 22 yılda sanayinin yerlileşmesinde büyük atılımlar gerçekleştirildiğini belirterek, “Son 22 yılda yerli sanayimizi geliştirerek; savunma sanayi ürünleri, makine, medikal, ulaştırma, elektrik-elektronik ve haberleşme sektörleri gibi birçok stratejik alanda yüksek teknolojiye sahip milli ürünlerimizle dünya çapında küresel bir üretici ve ihracat ülkesi olduk” ifadelerini kullandı. Bakan Uraloğlu, haberleşme ve gözlem uyduları, savaş uçakları, helikopterler ve elektrikli trenler üreterek Türkiye’de tarihe damga vuran bir süreci yaşadıklarını kaydetti. “Türkiye’yi Avrupa’nın 6’ncı, dünyanın 8’inci yüksek hızlı tren işletmecisi yaptık” Bakan Uraloğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde demiryollarını 2002 yılından itibaren devlet politikası olarak ele aldıklarına ve öncelikli sektör olarak belirlediklerine dikkati çekerek, “2003 yılında yaklaşık 11 bin kilometre olan demiryolu uzunluğumuzu 2 bin 251 kilometresi YHT ve hızlı tren hattı olmak üzere yaklaşık 3 bin kilometre artırarak 13 bin 919 kilometreye yükselttik. Türkiye’yi Avrupa’nın 6’ncı, dünyanın 8’inci yüksek hızlı tren işletmecisi yaptık” şeklinde konuştu. “Yerli ve milli sürücüsüz metro aracımızı da raylara indirdik” Bakan Uraloğlu, şunları kaydetti: “Bugüne kadar geldiğimiz süreçte uluslararası standartlarda yeni nesil lokomotifler, dizel ve elektrikli tren setleri, yolcu ve yük vagonları, cer konvertörü ve motoru, tren kontrol yönetim sistemi gibi ana, kritik ve alt ürünleri kendimiz üretiyoruz. Yine geçen yıl ilk milli ve yerli elektrikli tren setlerimizi hizmete sunduk. Saatte 160 kilometre hıza sahip ‘Yeni Sakarya’ ismini verdiğimiz 3 setimiz şu an Adapazarı-Gebze arasında yolcu taşımacılığına devam ediyor Yüzde 70 yerlilik oranı ile üretilen yerli ve milli sürücüsüz metro aracımızı da raylara indirdik. İlk yerli ve milli metro sinyalizasyon sistemlerini kullanmaya başladık. Saatte 225 kilometre hıza sahip Milli Elektrikli Hızlı Tren Seti Projesi’nde de tasarım çalışmalarını tamamladık, imalat hazırlıklarına devam ediyoruz. Eskişehir 5000 Milli Elektrikli Anahat Lokomotifi Projesi’nde de test çalışmaları ve sertifikasyon çalışmalarına devam ediyoruz.” “Bu seti ülkemizdeki dördüncü banliyö işletmesi olan Gaziantep’teki Gaziray’da kullanacağız” Bakan Uraloğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir yandan da TCDD Taşımacılık için sipariş edilen 95 lokomotifin üretimi için seri üretim çalışmalarını sürdürüyoruz. Üretim ve montaj aşamaları devam eden Milli Banliyö Tren Seti Projesi ilk setini de bu yılın sonunda tamamlayarak hizmete sunacağız. Bu seti İZBAN, Marmaray ve Başkentray’dan sonra ülkemizdeki dördüncü banliyö işletmesi olan Gaziantep’teki Gaziray’da kullanacağız.” “İhraç ettikleri ürünlerle yılda yaklaşık 1 milyar dolar gelir elde ediyoruz” Avrupa Demiryolu Endüstrileri Birliği’nin (UNIFE) bu yıl yayınladığı “Küresel Demiryolu Piyasası” raporunu hatırlatan Bakan Uraloğlu, “Demiryolu araçlarının pazar büyüklüğünün 63,3 milyar avroya ulaştığı görülüyor. Bugün hem müteahhitlerimizin yurtdışında üstlendiği demiryolu altyapı projeleri hem de raylı sistem araçları üreticilerimizin ihraç ettikleri ürünlerle yılda yaklaşık 1 milyar dolar gelir elde ediyoruz ama bunun bizler için yeterli olmadığını ve daha büyük miktarlara ulaşabilecek kapasitede olduğumuzu düşünüyorum” diye konuştu. “Ovaköy’den Edirne’ye kadar uzanan 2 bin 94 kilometrelik güzergahtaki demiryolu altyapımızı geliştiriyoruz” Uraloğlu, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Bildiğiniz üzere gündemimizde ‘Kalkınma Yolu Projesi’ var. Irak’ta inşa edilen FAV Limanı’ndan Londra’ya kadar kara ve demir yolu ile Avrupa’nın her ülkesine kesintisiz ulaşım sağlayacağız. Bu kapsamda Ovaköy’den Edirne’ye kadar uzanan 2 bin 94 kilometrelik güzergahtaki demiryolu altyapımızı geliştiriyoruz. Burada demiryolu sanayimizin ve pazarımızın gelişmesi açısından çok büyük bir fırsat doğduğunu görüyoruz. Bu noktada Kalkınma Yolu’nun hayata geçmesiyle bu koridor üzerinde işletme yapacak olan şirketlerin hat üzerinde kullanacağı yeni tren setlerinin ülkemizin firmaları tarafından yerli ve milli olarak üretilmesi en önemli hedeflerimizden biridir.” Programın ardından OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, Bakan Uraloğlu’na çiçek takdim etti.