Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
Yerel Haberler
İstanbul
Ankara
İzmir
Bursa
Antalya
Trabzon
Tüm Şehirler
Adana
Adıyaman
Afyon
Ağrı
Aksaray
Amasya
Ankara
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Iğdır
Isparta
İstanbul
İzmir
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şanlıurfa
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
Kastamonu
Domuz avı sırasında komşusunu öldüren sanığa 3 yıl 4 hapis cezası
19 Aralık 2025 Cuma - 18:35:05
Kastamonu’da domuz avı sırasında komşusunun ölümüne sebebiyet verdiği gerekçesiyle yargılanan sanıklardan biri beraat ederken, diğeri 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Olay, 18 Eylül 2023 tarihinde Kastamonu’nun Merkez ilçesine bağlı Kaşçılar köyünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, İsmail Göloğlu, komşusu O.D. ve B.K. ile birlikte gece saatlerinde tarlada ekili mahsulleri korumak için domuz avına çıktı. Av sırasında İsmail Göloğlu, O.D.’nin silahından çıkan kurşunun isabet etmesi sonucu ağır yaralandı. Sağlık ekiplerince Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan İsmail Göloğlu, burada yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma çerçevesinde, O.D. ile B.K. hakkında Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinde "taksirle ölüme neden olma" suçundan dava açıldı. Açılan davanın karar duruşması görüldü. Duruşmaya olayda hayatını kaybeden İsmail Göloğlu’nun yakınları ve avukatlar katıldı. İsmail Göloğlu’nun ailesi mütalaayı kabul etmedikleri, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını talep edildi. Göloğlu ailesinin avukatı ise, "Dosya kapsamı, olayın oluş şekli, sanıkların davranışları, çelişkili beyanları ve olay sonrası tutumları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, olayın taksirle değil, kasten ve tasarlayarak gerçekleştirilmiş bir öldürme fiili olduğu açıkça ortadadır" diyerek sanıkların bu suçlardan cezalandırılmasını talep etti. Sanıkların avukatları ise müvekkillerinin beraatlarını istedi. Mahkeme heyeti, sanık O.D.’yi ’bilinçli taksirle adam öldürme’ suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırırken, B.K.’nin ise beraatına karar verdi.
19 Aralık 2025 Cuma - 18:28
Taşköprü Belediyesi, 2 milyon liralık hibe desteğiyle yaşlılara evde bakım desteği sağlayacak
Taşköprü Belediyesi, aldığı 2 milyon liralık hibe desteğiyle 65 yaş üstü vatandaşlara evde bakım desteği sağlayacak. Taşköprü Belediyesi, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Yaşlı Destek Programı (YADES)’e sunduğu "Rıza ve Hürmet (Saygın Hayat)" projesiyle 2 milyon lira eş finansmanlı hibe almaya hak kazandı. Kastamonu genelinde Bakanlığa proje sunan belediyeler arasında yalnızca Taşköprü Belediyesi’nin çalışması kabul edildi. Bu yönüyle proje, hem ilçede hem de il genelinde dikkat çekti. Projeyle, yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırılması hedefleniyor. Kastamonu Valiliği Toplantı Salonu’nda düzenlenen programda, Kastamonu Valisi Meftun Dallı’nın katılımıyla protokol imzalandı. Protokolün ardından açıklamalarda bulunan Taşköprü Belediye Başkanı Hüseyin Arslan, projenin kapsamı ve hedefleri hakkında bilgi verdi. Başkan Arslan, proje sayesinde Taşköprü’de yaşayan 65 yaş üstü bakıma muhtaç yaşlıların evde bakım, temizlik ve kişisel ihtiyaçlarının karşılanacağını belirtti. Yaşlı bireylerin toplumun en değerli emanetleri olduğunu vurgulayan Arslan, "Taşköprü’de yaşayan 65 yaş üstü bakıma muhtaç büyüklerimizin evde bakım, temizlik ve kişisel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Bakanlığımıza sunduğumuz projemiz olumlu neticelendi. Kökleri gereği yaşlılarına her zaman saygı duyan, vefayı esas alan bir anlayışın temsilcileriyiz" dedi. Projeyle birlikte sosyal belediyecilik anlayışını daha da güçlendirmeyi hedeflediklerini ifade eden Başkan Arslan, hizmetlerin artarak devam edeceğini belirtti. Arslan, Taşköprü’de dayanışma ve aile bilincini ön planda tuttuklarını dile getirerek, "En büyük aile Taşköprü Ailesi düşüncesini hem teoride hem de pratikte yaşatmak adına bu tür hizmetlerimizi artırarak sürdüreceğiz" diye konuştu. Yaşlı vatandaşların hayatlarını kolaylaştıracak anlamlı bir projenin imzalarını atmaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade eden Vali Meftun Dallı ise, "Kıymetli büyüklerimizin yaşam kalitesini artırmayı, günlük hayatta karşılaştıkları zorlukları azaltmayı ve sosyal hayata daha aktif katılımlarını sağlamayı amaçlayan bu projenin hazırlanmasında emeği geçen kurumlarımızı tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum" diye konuştu. 1 yıl sürecek olan proje kapsamında Taşköprü Belediyesi tarafından ilçede yaşayan 65 yaş üstü yaşlılara sağlık hizmetleri, öz bakım ve hijyene yönelik hizmetleri, evde sıcak yemek hizmeti, kişisel bakım ve temizlik gibi hizmetleri sunulacak.
19 Aralık 2025 Cuma - 18:03
Kastamonu Üniversitesi’nde "Sağlık Turizmi ve Kapsayıcı Sağlık Yaklaşımları" masaya yatırıldı
Kastamonu Üniversitesi tarafından "Sağlık Turizmi ve Kapsayıcı Sağlık Yaklaşımları" sempozyumu düzenlendi. Kastamonu Üniversitesi, "Yaşlı ve Engelli Bireylerin Sağlığının Korunması ve Geliştirilmesinde Kastamonu Sağlık Turizmi Potansiyeli" başlıklı sempozyuma ev sahipliği yaptı. Merkez Kütüphane Cemil Meriç Salonu’nda gerçekleştirilen sempozyumda, yaşlı ve engelli bireylerin sağlık hizmetlerine erişimi, kapsayıcı sağlık uygulamaları ve Kastamonu’nun sağlık turizmi alanındaki potansiyeli çok yönlü olarak ele alındı. Sempozyuma, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdülkadir Tuna, Tosya Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Orçun Çağlar Kurtuluş ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Tosya Meslek Yüksekokulu İş Sağlığı ve Güvenliği Programı öğretim üyesi Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Özdemir, "Günümüzde yaşlı ve engelli bireylerin sağlığının korunması ve geliştirilmesi; yalnızca sağlık hizmetleriyle sınırlı olmayan, sosyal, çevresel ve insani boyutları da kapsayan bütüncül bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bu yaklaşım, bireyin yaşam kalitesini artırmayı, bağımsızlığını desteklemeyi ve toplumsal hayata aktif katılımını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu noktada Kastamonu; tarihi birikimi, doğal zenginlikleri, gelişmekte olan sağlık altyapısı ve insana dokunan yaklaşımıyla önemli bir potansiyele sahiptir. Sahip olduğu doğal kaynaklar, termal imkanlar, huzurlu çevresi ve sağlık hizmetleriyle Kastamonu’nun, özellikle yaşlı ve engelli bireyler için sağlık turizmi alanında güçlü bir alternatif oluşturduğuna inanıyoruz. Bu sempozyumda; yaşlılık sürecinin değişen dinamiklerinden hemşirelik uygulamalarına, engellilikte güncel sağlık yaklaşımlarından toplumsal yapının güçlendirilmesine ve Kastamonu’nun sağlık turizmi potansiyeline kadar pek çok değerli konu, alanında uzman akademisyenlerimiz tarafından ele alınacaktır. Paylaşılacak bilgi ve deneyimlerin, bilimsel çalışmalara ve uygulamalara ışık tutacağına yürekten inanıyoruz" dedi. Sempozyumun ilk oturumu Prof. Dr. Nimet Ovatoylu ve Doç. Dr. Filiz Özel Çakır’ın başkanlığında gerçekleştirildi. Prof. Dr. Ovatoylu, konuşmasında yaşlı ve engelli bireylerin sağlık hizmetlerinden etkin biçimde yararlanabilmesinin sosyal devlet anlayışının temel unsurlarından biri olduğunu belirterek, üniversitelerin bu alandaki bilimsel sorumluluğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Filiz Özel Çakır ise, disiplinler arası çalışmaların önemine vurgu yaparak, sağlık, sosyal hizmetler ve turizm alanlarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini dile getirdi. İlk oturumda Prof. Dr. Ayşe Gül Kale, "Yaşlılık, Değişen Yaşam Dinamikleri ve Huzurevleri" başlıklı sunumunda yaşlı bireylerin değişen ihtiyaçlarına dikkat çekti. Ardından Doç. Dr. Ayla Demirtaş ise "Yaşlı Bireylerin Güçlendirilmesinde Hemşirelik Uygulamaları" konulu sunumunda koruyucu ve destekleyici sağlık hizmetlerinin önemini dikkate çekerek, "Hemşirelik bakımında yaşlı insanları güçlendirme aslında ihmal edilmiş bir alandır. Profesyonelliğe yönelik yeni yaklaşımlar kendine yardım etmeyi, büyümeyi ve gelişmeyi destekler. Hemşireler yaşlı bireyleri güçlendirmek için belirli yeterliliklere ve birden çok çözüme sahip olduğunu anlatmalı ve göstermelidir. Güç temelli hemşirelik yaklaşımı, yaşlı bireylerin fiziksel ve psikososyal ihtiyaçlarını gidermek için çevrelerinde mevcut olan kaynakları değerlendirmelerine yardımcı olarak yaşam kalitesinin geliştirilmesine odaklanır" diye konuştu. "Engellilerin yüzde 74,6 sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engelle karşılaşıyor" İkinci oturum, Prof. Dr. Özlem Ovayolu başkanlığında, Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Özdemir’in oturum başkan yardımcılığında gerçekleştirildi. Oturumda Doç. Dr. Havva Kaçan, "Özel Bireyler İçin Toplumsal Yapının Güçlendirilmesi" başlıklı sunumunda engellilik olgusunun sosyal boyutuna değinirken; Prof. Dr. Gülendam Karadağ ise "Engellilikte Sağlık: Koruyucu, Destekleyici ve Geliştirici Güncel Yaklaşımlar" başlıklı sunumuyla güncel sağlık politikalarına ilişkin bilgiler paylaştı. Türkiye’de 2 milyon 511 bin engelli bulunduğunu söyleyen Karadağ, "Tahminlere göre bugün dünyada 1,3 milyar insan ciddi engellilik yaşamaktadır. Bu rakam dünya nüfusunun yüzde 16’sına, yani her 6 kişiden 1’ine denk gelmektedir. Ülkemizdeki durum ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre; Ulusal Engelli Veri Sisteminde kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısı 2 milyon 511 bin 950’dir. 2021 yılında yapılan çalışmada, katılımcılar arasında sağlık hizmetlerine erişim oranı yüzde 25,4 olarak belirlenmiştir. Bu katılımcıların yaklaşık dörtte üçü (yüzde 74,6) sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engel yaşadığı tespit edilmiştir. Ülkemizde yüzde 61,5’i fiziksel engeli, yüzde 62,7’si tıbbi ekipmanla ilgili engeli ve yüzde 59,3’ü iletişim engeli bulunuyor. 2024 yılında yayınlanan sistematik bir inceleme, engelli bireylerin ağız sağlığına ve diş bakımına büyük önem verdiğini, ancak diş hizmetlerine erişimde önemli zorluklarla karşılaştıklarını vurgulamaktadır. Özellikle down sendromlu çocukların neredeyse yarısı yüzde 47’si, fiziksel engellilerin üçte birinden fazlası yüzde 37’si ilk diş muayenelerini 6 yaş ve üzeri yaşlarda yaptırmıştır" diye konuştu. Son oturum ise Prof. Dr. Serap Parlar Kılıç başkanlığında, Prof. Dr. Gülendam Karadağ’ın oturum başkan yardımcılığında yapıldı. Bu oturumda Dr. Öğretim Üyesi Hakkı Çılgınoğlu, "Kastamonu Sağlık Turizmi Potansiyeli" başlıklı sunumunda ilin doğal kaynakları, iklim özellikleri ve sağlık altyapısının sağlık turizmi açısından sunduğu fırsatları değerlendirdi. "2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden biri 65 yaş üstü olacak" Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Arabacı, "Yaşlı Bireyler İçin Sağlık Turizmi" konulu sunumunda yaşlı dostu turizm uygulamalarının önemine değindi. Dünya nüfusunun yaşlandığını, ancak bu büyümenin yüzyılın sonuna doğru zirveye ulaşacağını söyleyen Arabacı, "Dünyadaki hemen hemen her ülke, nüfuslarındaki yaşlıların sayısı ve oranında artış yaşıyor. 2070’lerin sonlarına doğru, 65 yaş ve üzeri küresel nüfusun 2,2 milyara ulaşarak 18 yaş altı çocuk sayısını geçeceği tahmin ediliyor. 2030’ların ortalarına gelindiğinde ise, 80 yaş ve üzeri 265 milyon birey olacak ve bu sayı bebek sayısını geçecek. Dünya Nüfus Beklentilerine göre, 2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden biri 65 yaş üstü olacak. Bu oran 2019’da her 11 kişiden biriydi. Ülkemizde de yaşlı nüfus 9 milyon 112 bin 298 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019 yılında yüzde 9,1 iken, 2024 yılında yüzde 10,6’ya yükseldi. Yaşlı nüfusun 2024 yılında yüzde 44,6’sını erkek nüfus, yüzde 55,4’ünü kadın nüfus oluşturdu. Yaşlı bağımlılık oranı 2024 yılında yüzde 15,5 oldu. Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı da 2019 yılında yüzde 13,4 iken bu oran 2024 yılında yüzde 15,5’e yükseldi. Nüfus projeksiyonlarının demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryosuna göre yaşlı bağımlılık oranının 2030 yılında yüzde 19,5, 2040 yılında yüzde 26,5, 2060 yılında yüzde 45,5, 2080 yılında yüzde 61,9 ve 2100 yılında yüzde 61,6 olacağı öngörüldü" diye konuştu. "Türkiye’de 1 milyon 750 bin 900 yaşlı tek başına yaşıyor" Yaklaşık her 4 haneden birinde en az bir yaşlı ferdin bulunduğunu söyleyen Arabacı, "Türkiye’de 2024 yılında toplam 26 milyon 599 bin 261 haneden 6 milyon 726 bin 583’ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin yüzde 25,3’ünde en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü. Türkiye’de 1 milyon 750 bin 900 yaşlının tek başına yaşadığı görüldü. En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 726 bin 583 hanenin 1 milyon 750 bin 900’ünü tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 74,0’ını yaşlı kadınlar, yüzde 26,0’ını ise yaşlı erkekler oluşturdu. Görmede çok zorlanan ya da hiç göremeyen yaşlıların oranı yüzde 10,1 oldu. Yaşlı nüfusun 2023 yılında yüzde 57,7’si tarım sektöründe çalıştığını belirtti. Yaşlılar 2023 yılında en fazla dolaşım sistemi hastalıklarından hayatını kaybetti. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2023 yılında yüzde 3,2 oldu" şeklinde konuştu. Önümüzdeki 30 yıl içinde yaşlı nüfusta bir artışın yaşanacağını belirten Arabacı, "Sağlık ve uzun süreli bakım sistemlerini güçlendirerek, sosyal korumanın sürdürülebilirliğini sağlayarak ve yeni teknolojilere yatırım yaparak önemli demografik değişimlere hazırlanmaları gerekecek. Kadınların genel olarak erkeklerden daha uzun yaşadığı göz önüne alındığında, politikaların emeklilik haklarına eşit erişimi sağlaması, cinsiyete özgü sağlık hizmetleri ihtiyaçlarını ele alması ve bakım yükünü hafifletmek için sosyal destek sistemlerini güçlendirmesi gerekiyor. Küreselleşme, teknolojik gelişmeler (örneğin ulaşım ve iletişim alanlarında), kentleşme, göç ve değişen toplumsal cinsiyet normları, yaşlıların yaşamlarını doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Halk sağlığı müdahalesi, bu mevcut ve öngörülen eğilimleri değerlendirmeli ve politikalarını buna göre şekillendirmelidir" ifadelerini kullandı. Dr. Öğretim Üyesi Kerim Güney ise, "Kastamonu Doğasında Gelen Şifanın Yaşlı ve Engelli Sağlığındaki Yeri" başlıklı sunumuyla doğa temelli sağlık uygulamalarına dikkat çekti. Sempozyum, soru-cevap bölümünün ardından konuşmacılara teşekkür belgelerinin takdim edildi.
19 Aralık 2025 Cuma - 17:37
Kastamonu Üniversitesi’nde Sağlık Turizmi ve Kapsayıcı Sağlık Yaklaşımları masaya yatırıldı
Kastamonu Üniversitesi tarafından ele alınan "Sağlık Turizmi ve Kapsayıcı Sağlık Yaklaşımları" sempozyumunda engellilerin yüzde 74,6’sının sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engelle karşılaştığını belirtilerek, 2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden birinin 65 yaş üstü olacağı ifade edildi. Kastamonu Üniversitesi, "Yaşlı ve Engelli Bireylerin Sağlığının Korunması ve Geliştirilmesinde Kastamonu Sağlık Turizmi Potansiyeli" başlıklı sempozyuma ev sahipliği yaptı. Merkez Kütüphane Cemil Meriç Salonu’nda gerçekleştirilen sempozyumda, yaşlı ve engelli bireylerin sağlık hizmetlerine erişimi, kapsayıcı sağlık uygulamaları ve Kastamonu’nun sağlık turizmi alanındaki potansiyeli çok yönlü olarak ele alındı. Sempozyuma, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdülkadir Tuna, Tosya Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Orçun Çağlar Kurtuluş ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Sempozyumun açılışında konuşan Tosya Meslek Yüksekokulu İş Sağlığı ve Güvenliği Programı öğretim üyesi Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Özdemir, "Günümüzde yaşlı ve engelli bireylerin sağlığının korunması ve geliştirilmesi; yalnızca sağlık hizmetleriyle sınırlı olmayan, sosyal, çevresel ve insani boyutları da kapsayan bütüncül bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bu yaklaşım, bireyin yaşam kalitesini artırmayı, bağımsızlığını desteklemeyi ve toplumsal hayata aktif katılımını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu noktada Kastamonu; tarihi birikimi, doğal zenginlikleri, gelişmekte olan sağlık altyapısı ve insana dokunan yaklaşımıyla önemli bir potansiyele sahiptir. Sahip olduğu doğal kaynaklar, termal imkanlar, huzurlu çevresi ve sağlık hizmetleriyle Kastamonu’nun, özellikle yaşlı ve engelli bireyler için sağlık turizmi alanında güçlü bir alternatif oluşturduğuna inanıyoruz. Bu sempozyumda; yaşlılık sürecinin değişen dinamiklerinden hemşirelik uygulamalarına, engellilikte güncel sağlık yaklaşımlarından toplumsal yapının güçlendirilmesine ve Kastamonu’nun sağlık turizmi potansiyeline kadar pek çok değerli konu, alanında uzman akademisyenlerimiz tarafından ele alınacaktır. Paylaşılacak bilgi ve deneyimlerin, bilimsel çalışmalara ve uygulamalara ışık tutacağına yürekten inanıyoruz" dedi. Sempozyumun ilk oturumu Prof. Dr. Nimet Ovatoylu ve Doç. Dr. Filiz Özel Çakır’ın başkanlığında gerçekleştirildi. Prof. Dr. Ovatoylu, konuşmasında yaşlı ve engelli bireylerin sağlık hizmetlerinden etkin biçimde yararlanabilmesinin sosyal devlet anlayışının temel unsurlarından biri olduğunu belirterek, üniversitelerin bu alandaki bilimsel sorumluluğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Filiz Özel Çakır ise, disiplinler arası çalışmaların önemine vurgu yaparak, sağlık, sosyal hizmetler ve turizm alanlarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini dile getirdi. İlk oturumda Prof. Dr. Ayşe Gül Kale, "Yaşlılık, Değişen Yaşam Dinamikleri ve Huzurevleri" başlıklı sunumunda yaşlı bireylerin değişen ihtiyaçlarına dikkat çekti. Ardından Doç. Dr. Ayla Demirtaş ise "Yaşlı Bireylerin Güçlendirilmesinde Hemşirelik Uygulamaları" konulu sunumunda koruyucu ve destekleyici sağlık hizmetlerinin önemini dikkate çekerek, "Hemşirelik bakımında yaşlı insanları güçlendirme aslında ihmal edilmiş bir alandır. Profesyonelliğe yönelik yeni yaklaşımlar kendine yardım etmeyi, büyümeyi ve gelişmeyi destekler. Hemşireler yaşlı bireyleri güçlendirmek için belirli yeterliliklere ve birden çok çözüme sahip olduğunu anlatmalı ve göstermelidir. Güç temelli hemşirelik yaklaşımı, yaşlı bireylerin fiziksel ve psikososyal ihtiyaçlarını gidermek için çevrelerinde mevcut olan kaynakları değerlendirmelerine yardımcı olarak yaşam kalitesinin geliştirilmesine odaklanır" diye konuştu. "Engellilerin yüzde 74,6 sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engelle karşılaşıyor" İkinci oturum, Prof. Dr. Özlem Ovayolu başkanlığında, Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Özdemir’in oturum başkan yardımcılığında gerçekleştirildi. Oturumda Doç. Dr. Havva Kaçan, "Özel Bireyler İçin Toplumsal Yapının Güçlendirilmesi" başlıklı sunumunda engellilik olgusunun sosyal boyutuna değinirken; Prof. Dr. Gülendam Karadağ ise "Engellilikte Sağlık: Koruyucu, Destekleyici ve Geliştirici Güncel Yaklaşımlar" başlıklı sunumuyla güncel sağlık politikalarına ilişkin bilgiler paylaştı. Türkiye’de 2 milyon 511 bin engelli bulunduğunu söyleyen Karadağ, "Tahminlere göre bugün dünyada 1,3 milyar insan ciddi engellilik yaşamaktadır. Bu rakam dünya nüfusunun yüzde 16’sına, yani her 6 kişiden 1’ine denk gelmektedir. Ülkemizdeki durum ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre; Ulusal Engelli Veri Sisteminde kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısı 2 milyon 511 bin 950’dir. 2021 yılında yapılan çalışmada, katılımcılar arasında sağlık hizmetlerine erişim oranı yüzde 25,4 olarak belirlenmiştir. Bu katılımcıların yaklaşık dörtte üçü (yüzde 74,6) sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engel yaşadığı tespit edilmiştir. Ülkemizde yüzde 61,5’i fiziksel engeli, yüzde 62,7’si tıbbi ekipmanla ilgili engeli ve yüzde 59,3’ü iletişim engeli bulunuyor. 2024 yılında yayınlanan sistematik bir inceleme, engelli bireylerin ağız sağlığına ve diş bakımına büyük önem verdiğini, ancak diş hizmetlerine erişimde önemli zorluklarla karşılaştıklarını vurgulamaktadır. Özellikle down sendromlu çocukların neredeyse yarısı yüzde 47’si, fiziksel engellilerin üçte birinden fazlası yüzde 37’si ilk diş muayenelerini 6 yaş ve üzeri yaşlarda yaptırmıştır" diye konuştu. Öğle arasının ardından gerçekleştirilen son oturum ise Prof. Dr. Serap Parlar Kılıç başkanlığında, Prof. Dr. Gülendam Karadağ’ın oturum başkan yardımcılığında yapıldı. Bu oturumda Dr. Öğretim Üyesi Hakkı Çılgınoğlu, "Kastamonu Sağlık Turizmi Potansiyeli" başlıklı sunumunda ilin doğal kaynakları, iklim özellikleri ve sağlık altyapısının sağlık turizmi açısından sunduğu fırsatları değerlendirdi. "2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden biri 65 yaş üstü olacak" Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Arabacı, "Yaşlı Bireyler İçin Sağlık Turizmi" konulu sunumunda yaşlı dostu turizm uygulamalarının önemine değindi. Dünya nüfusunun yaşlandığını, ancak bu büyümenin yüzyılın sonuna doğru zirveye ulaşacağını söyleyen Arabacı, "Dünyadaki hemen hemen her ülke, nüfuslarındaki yaşlıların sayısı ve oranında artış yaşıyor. 2070’lerin sonlarına doğru, 65 yaş ve üzeri küresel nüfusun 2,2 milyara ulaşarak 18 yaş altı çocuk sayısını geçeceği tahmin ediliyor. 2030’ların ortalarına gelindiğinde ise, 80 yaş ve üzeri 265 milyon birey olacak ve bu sayı bebek sayısını geçecek. Dünya Nüfus Beklentilerine göre, 2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden biri 65 yaş üstü olacak. Bu oran 2019’da her 11 kişiden biriydi. Ülkemizde de yaşlı nüfus 9 milyon 112 bin 298 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019 yılında yüzde 9,1 iken, 2024 yılında yüzde 10,6’ya yükseldi. Yaşlı nüfusun 2024 yılında yüzde 44,6’sını erkek nüfus, yüzde 55,4’ünü kadın nüfus oluşturdu. Yaşlı bağımlılık oranı 2024 yılında yüzde 15,5 oldu. Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı da 2019 yılında yüzde 13,4 iken bu oran 2024 yılında yüzde 15,5’e yükseldi. Nüfus projeksiyonlarının demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryosuna göre yaşlı bağımlılık oranının 2030 yılında yüzde 19,5, 2040 yılında yüzde 26,5, 2060 yılında yüzde 45,5, 2080 yılında yüzde 61,9 ve 2100 yılında yüzde 61,6 olacağı öngörüldü" diye konuştu. "Türkiye’de 1 milyon 750 bin 900 yaşlı tek başına yaşıyor" Yaklaşık her 4 haneden birinde en az bir yaşlı ferdin bulunduğunu söyleyen Arabacı, "Türkiye’de 2024 yılında toplam 26 milyon 599 bin 261 haneden 6 milyon 726 bin 583’ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin yüzde 25,3’ünde en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü. Türkiye’de 1 milyon 750 bin 900 yaşlının tek başına yaşadığı görüldü. En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 726 bin 583 hanenin 1 milyon 750 bin 900’ünü tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 74,0’ını yaşlı kadınlar, yüzde 26,0’ını ise yaşlı erkekler oluşturdu. Görmede çok zorlanan ya da hiç göremeyen yaşlıların oranı yüzde 10,1 oldu. Yaşlı nüfusun 2023 yılında yüzde 57,7’si tarım sektöründe çalıştığını belirtti. Yaşlılar 2023 yılında en fazla dolaşım sistemi hastalıklarından hayatını kaybetti. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2023 yılında yüzde 3,2 oldu" şeklinde konuştu. Önümüzdeki 30 yıl içinde yaşlı nüfusta bir artışın yaşanacağını belirten Arabacı, "Sağlık ve uzun süreli bakım sistemlerini güçlendirerek, sosyal korumanın sürdürülebilirliğini sağlayarak ve yeni teknolojilere yatırım yaparak önemli demografik değişimlere hazırlanmaları gerekecek. Kadınların genel olarak erkeklerden daha uzun yaşadığı göz önüne alındığında, politikaların emeklilik haklarına eşit erişimi sağlaması, cinsiyete özgü sağlık hizmetleri ihtiyaçlarını ele alması ve bakım yükünü hafifletmek için sosyal destek sistemlerini güçlendirmesi gerekiyor. Küreselleşme, teknolojik gelişmeler (örneğin ulaşım ve iletişim alanlarında), kentleşme, göç ve değişen toplumsal cinsiyet normları, yaşlıların yaşamlarını doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Halk sağlığı müdahalesi, bu mevcut ve öngörülen eğilimleri değerlendirmeli ve politikalarını buna göre şekillendirmelidir" ifadelerini kullandı. Dr. Öğretim Üyesi Kerim Güney ise, "Kastamonu Doğasında Gelen Şifanın Yaşlı ve Engelli Sağlığındaki Yeri" başlıklı sunumuyla doğa temelli sağlık uygulamalarına dikkat çekti. Sempozyum, soru-cevap bölümünün ardından konuşmacılara teşekkür belgelerinin takdim edildi. (Vİ-
16 Kasım 2025 Pazar - 12:57
TÜİK açıkladı: Kastamonu’da Ekim ayında 630 konut satıldı
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan verilere göre, Kastamonu’da Ekim ayında 630 konut satıldı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2025 yılı Ekim ayı konut satış istatistiklerini açıkladı. Ekim ayında Kastamonu genelinde konut satışları 630 adet oldu. Konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre 86 adet azaldı. Ekim ayında Kastamonu genelinde ipotekli konut satışları 88 adet oldu. İpotekli konut satışları önceki yılın aynı ayına göre 22 adet arttı. İpotekli satılan konutların toplam konut satışları içinde payı yüzde 14,0 olarak gerçekleşti. İpotekli satılan konutların 28 tanesi ilk defa satılan konutlardan oluşurken, geri kalan 60 tanesi de ikinci el satıştan oluştu. Diğer konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre 108 adet azalarak 542 adet oldu. Ekim ayında diğer satışların toplam konut satışları içindeki payı yüzde 86,0 oldu. Ekim ayında Kastamonu genelinde ilk el satılan konut sayısı önceki yılın aynı ayına göre 32 adet azalarak 254 adet oldu. İlk kez satılan konutların toplam konut satışları içindeki payı yüzde 40,3 oldu. Kastamonu genelinde ikinci el konut satışları ise bir önceki yılın aynı ayına göre 54 adet azalarak 376 adet oldu. Toplam konut satışları içinde ikinci el satışların payı yüzde 59,7 oldu.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 17:23
Kastamonu’da Gazze için hayır çarşısı kuruldu
Kastamonu İl Müftülüğü tarafından oluşturulan stantlarda ev kadınlarının yaptığı el emeği göz nuru ürünler, Gazze’ye yardım amacıyla satışa çıkarıldı. Satışa sunulan ürünler vatandaşlardan büyük rağbet gördü. Kastamonu İl Müftülüğü tarafından Kurtuluş Savaşı’nda vaaz verdiği tarihi Kastamonu Nasrullah Meydanı’nda Gazze halkına yardım için "Hayır Çarşısı" kuruldu. Açılan stantlarda özellikle ev kadınlarının evlerinde yaptığı el emeği göz nuru ürünler büyük ilgi gördü. Ayrıca Nasrullah Meydanı’nda kurulan hayır çarşısında çeşitli yiyeceklerde satışa çıkarıldı. Hayır çarşısında elde edilen gelirin tamamı, Gazze’deki ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak. Kastamonu İl Müftü Yardımcısı Nagihan Kocadağ, Gazze’ye yardım amacıyla hayır çarşısı düzenlediklerini belirterek, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın barış seferberliğinden sonra yardım faaliyetlerini yoğunlaştırdığını ve bu tür etkinliklerin Türkiye genelinde gerçekleştirildiğini belirtti. Gazzelilerin acılarına bir nebzede olsun merhem olmaya çalıştıklarını söyleyen Kocadağ, "Gazze yararına yardım kampanyası yapıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığımız, barış seferberliğinden sonra yardım faaliyetlerini yine yoğunlaştırdı. Geçen gün Kuzeykent Ulu Camii’nde bir yardım kampanyamız olmuştu. Bugün burada da TDV kadın gönüllülerimiz, Kur’an kursu öğreticilerimiz, öğrencilerimiz ve halkın katılımıyla birlikte çok güzel bir yardım kampanyası icra ediyoruz. Hem pilavımız ve aşuremiz var hem de kadınların evde yaptıkları salata, turşu, salça veya tarhana gibi el ürünleri bulunuyor. Ayrıca birinci el güzel kıyafetler ve hediyelik eşyalarımız da mevcut. Bunları hayrımıza paraya çeviriyoruz ve satıyoruz. Sonrasında da Gazze’ye bağışlıyoruz. Gazze hesabına kampanya düzenliyoruz. Bu, ikinci kez yaptığımız bir etkinlik. Zaten iki defa yapmayı kararlaştırmıştık. Şu anlık bu kadar. Bu etkinliği hemen devam ettirmiyoruz ama Türkiye’nin her yerinde yapılıyor. Yani tüm illerimizde gerçekleşen bir faaliyet. En azından az da olsa Gazzelilerin acılarına bir merhem olmaya çalışıyoruz. Elimizden geleni yaptığımız için mutluyuz. Vatandaşımız rağbet gösteriyor. Allah razı olsun vatandaşlarımızdan. Gerçekten çok güzel teveccühleri var. Hem maddi hem manevi olarak yanımızda yer alıyorlar. Katkısı akşam belli olacak tabii. Umuyoruz ki güzel bir rakam ortaya çıkacak" dedi. Kocadağ, etkinliğin Gazze halkına katkı sağlamak için gerçekleştirilen ikinci kampanya olduğunu da vurguladı. Etkinliğe katılan vatandaşlardan Hilal Naz Kırkbeşoğlu ise, ailesi ile birlikte hayır çarşısını ziyaret ettiğini belirterek, Gazze’de yaşanan acıya duyduğu üzüntüyü dile getirerek, şunları kaydetti: "Ailemle buraya Gazze’de yaşanan acı durumlar için bağış yapmaya geldik. Gerçekten üzüntümüz çok derin, inşallah Allah oradaki insanlara yardımcı olur ve bu durumdan kurtulurlar. İnşallah ben buradan hem alışveriş yaptım hem de bağış yapmaya çalıştık, elimizden geldikçe. Umuyorum ki yeterli olmuştur oradaki insanlar için. Gerçekten üzülüyoruz." Kırkbeşoğlu, Gazze için yapılan bu hayır çarşısına katkı sağladıklarını ve bu tür etkinliklerin çok anlamlı olduğunu belirtti.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 14:10
Takla atan otomobil alev aldı: 2 yaralı
Kastamonu’da sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybettiği otomobil, refüjdeki bariyerlere çarpıp yaklaşık 50 metre takla attıktan sonra alev aldı. Diğer sürücüler yangını büyümden söndürürken, araçta bulunan yaşlı çift ise yaralandı. Kaza, Kastamonu-Ankara karayolu Beşdeğirmenler mevkiinde meydana geldi. Ankara’ya gitmek için yola çıkan K.Ö. (72) yönetimindeki 06 BP 684 plakalı Fiat otomobil, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu bariyerlere çarptı. Takla atan otomobil kaza nedeniyle yanmaya başladı. Diğer sürücüler ise yangın tüpleriyle alevleri kısa sürede kontrol altına aldı. Araç içinde sıkışan sürücü ile eşi S.Ö. (72), itfaiye ve sağlık ekiplerinin çalışmasıyla çıkarıldı. Yaralı çift, ambulanslarla Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı. Trafik ekipleri bölgede güvenlik önlemleri alırken, araçtan savrulan dolu benzin bidonları, gıda, ev eşyaları ve oyuncaklar yola saçıldı. Yapılan incelemenin ardından araç otoparka çekildi. Kazayla ilgili inceleme başlatıldı.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 13:50
Kastamonu’da devrilen traktörün sürücüsü hayatını kaybetti
Kastamonu’nun İhsangazi ilçesinde ormanlık alanda devrilen traktörün altında kalan sürücü hayatını kaybetti. Kaza, İhsangazi ilçesine bağlı Akkaya köyünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, odun nakliyesi için ormana giden Mehmet Ayrancıoğlu’nun kullandığı traktör henüz belirlenemeyen bir sebeple devrildi. Devrilen traktörün altında kalan Ayrancıoğlu, olay yerinde yaşamını yitirdi. İhbar üzerine bölgeye sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. Cumhuriyet Savcısının olay yerindeki incelemesinin ardından Ayrancıoğlu’nun cenazesi, otopsisi yapılmak üzere İhsangazi Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 13:16
TÜBİTAK desteğiyle "yayın etiği ve yapay zeka" bu eğitimde ele alınacak
Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erkam Temir’in yürütücülüğünde gerçekleştirilecek TÜBİTAK destekli "Yayın Etiği Çerçevesinde Yapay Zeka Tabanlı Dil Modellerinin Kullanımı" eğitimiyle, akademik dünyada hızla artan yapay zeka kullanımının doğurduğu etik ve hukuki sorunlara karşı kapsamlı bir farkındalık oluşturulması hedefleniyor. Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erkam Temir’in yürütücülüğünü yaptığı proje kapsamında, TÜBİTAK desteğiyle akademik dünyada hızla artan yapay zeka kullanımının doğurduğu etik ve hukuki sorunlara karşı kapsamlı bir farkındalık oluşturulacak. 2237-A Bilimsel Eğitim Etkinlikleri Destekleme programı kapsamında desteklenen, "Yayın Etiği Çerçevesinde Yapay Zeka Tabanlı Dil Modellerinin Kullanımı" eğitimi için başlayan başvurular, 31 Aralık tarihine kadar devam decek. 19-20 Ocak 2026 tarihinde çevrimiçi olarak ücretsiz bir şekilde gerçekleştirilecek eğitim için Türkiye genelindeki lisansüstü öğrenciler ve akademisyenler Kastamonu Üniversitesi’nin resmi web sitesi üzerinden başvuru yapabilecek. Eğitim programı, yayın etiğinin temel ilkelerinden intihalin hukuki boyutuna, COPE ve ICMJE gibi uluslararası standartlardan benzerlik yazılımlarının sınırlarına, yapay zeka ile üretilmiş metinlerin tespitinden etik beyan yükümlülüğüne kadar geniş bir içerik sunuyor. Eğitimle ilgili bilgi veren Temir, özellikle lisansüstü tezlerde ve akademik yayınlarda intihal, uydurma kaynak, gizli yapay zeka kullanımı ve yazar sorumluluğu ihlallerinin sıkça gündeme geldiğini belirterek, "Yayın etiği ihlalleri, özellikle intihal, Türkiye’de olduğu gibi dünya genelinde de büyük bir yapısal sorun. Bu ihlaller yalnızca ahlaki zaaflardan değil, ciddi bir bilgi ve farkındalık eksikliğinden besleniyor. Yapay zeka araçları mevcut tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor; düşük benzerlik oranıyla özgün görünen fakat araştırmacının entelektüel katkısını yansıtmayan metinler, etik ihlalleri giderek görünmez kılarak bilimsel güveni zayıflatıyor" dedi. Yapay zekanın sorunu büyütmesinin temel gerekçelerinden birinin özgünlük yanılsaması olduğunu belirten Temir, pek çok öğrencinin ve araştırmacının yapay zeka tarafından üretilmiş metni kendi fikrî katkısı olarak sunma hatasına düştüğünü ifade etti. Temir, bu durumun, bilginin üretim biçimini ve bilimsel güvenilirliği doğrudan tehdit eden yapısal bir probleme dönüştüğünü kaydetti. TÜBİTAK’ın projeye verdiği desteğin önemine de değinen Temir, "Bu destek, yapay zeka çağında akademik etiğin ulusal ölçekte güçlendirilmesi gerektiğinin açık bir göstergesi. Etik farkındalığın artırılması yalnızca bireysel bir sorumluluk değil; aynı zamanda bilim politikalarının temel bir parçasıdır" diye konuştu. Temir, eğitimden beklenen çıktıların teknik becerilerle sınırlı olmadığını vurgulayarak programın katılımcılara yayın etiği, akademik dürüstlük, şeffaflık, yazar sorumluluğu, metodolojik uyum, fikrî mülkiyet bilinci ve hukuki sorumluluk konularında güçlü bir donanım kazandıracağını ifade ederek, "Bu proje yalnızca yapay zeka araçlarının akademik kullanımını öğretmek için değil; bilimsel çalışmanın özünü oluşturan etik tutumu, sorumluluk bilincini ve bilimsel dürüstlüğü güçlendirmek için tasarlandı" şeklinde konuştu.
14 Kasım 2025 Cuma - 18:52
Kasksız motosiklet sürücüsü kazada yaralandı
Kastamonu’nun Cide ilçesinde kaskı olmayan motosiklet sürücüsü, geçirdiği kaza sonrası baş bölgesinden yaralandı. Sağlık ekiplerinin ilk müdahalesi sonucu yaralı sürücü hastaneye kaldırıldı. Kaza, Cide ilçesine bağlı Kasaba Mahallesi Garaj Köprüsü üzerinde dere kenarında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Beytullah A. idaresindeki motosiklet, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak yol kenarındaki demir korkuluklara çarptı. Kazada devrilen motosikletin sürücüsü Beytullah A., kafasında kask olmadığı için motosikletinden düşmesi sonrası baş bölgesinden yaralandı. Yüzü kanlar içerisinde kalan motosiklet sürücüsü, olay yerine çağrılan sağlık ekiplerince ilk müdahalesinden sonra Cide Devlet Hastanesine kaldırıldı. Kaza sonrası trafik ekipleri, olay yerinde güvenlik önlemleri alarak incelemelerde bulundu.
14 Kasım 2025 Cuma - 18:32
Ilgaz Dağı beyaza büründü
Kastamonu ile Çankırı sınırında bulunan ve kış turizminin önemli merkezlerinden olan Ilgaz Dağı, havaların ani soğumasıyla beyaz örtüyle kaplandı. Kastamonu’da havaların aniden soğuması üzerine yüksek kesimlerde kar yağışı etkili oldu. Türkiye’nin önemli kış turizm merkezlerinin başında gelen Ilgaz Dağı ile Yurduntepe Kayak Merkezi ve 2 bin 500 rakıma sahip Batı Karadeniz Bölgesi’nin en yüksek tepesi Küçük Hacet ile Büyük Hacet tepeleri, Yaralıgöz Dağı geçidi ile Küre Dağları, havaların eksi dereceye düşmesiyle birlikte kar yağışının etkisinde kaldı. Kısa sürede yağan kar sonrası kentin yüksek kesimleri beyaz örtüyle kaplandı.
14 Kasım 2025 Cuma - 15:58
Kastamonu Üniversitesi’nde okul öncesi eğitim ele alındı
Kastamonu Üniversitesi’nde "Erken Çocukluk Eğitiminde Doğa Temelli Yaklaşım ve Orman Okulu Pedagojisi" paneli gerçekleştirildi. Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Seyfettin Kaymakcı, okul öncesi eğitime verilen önemin veya okul öncesi eğitiminde yetiştirilen insan sayısının yakın zamanda artmaya başladığını kaydetti. Kastamonu Üniversitesi Çocuk Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen, "Erken Çocukluk Eğitiminde Doğa Temelli Yaklaşım ve Orman Okulu Pedagojisi" paneli, alanında uzman akademisyenlerin ve uygulayıcıların katılımıyla gerçekleştirildi. Doğa temelli eğitim yaklaşımının erken çocukluk dönemine katkılarının ele alındığı panelin açılışında konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Selahattin Kaymakcı, "En çok korktuğum ama en çok da merak ettiğim grup hep okul öncesi oldu. Çünkü temeli atmış olduğunuz çocuğun, ‘ağaç yaş iken eğilir’ demiş olduğunuz durumunun esasında gerçekleştiği hep okul öncesiydi. Fakat okul öncesi eğitime verilen önem veya okul öncesi eğitiminde yetiştirdiğimiz insan sayısı, beşeri sermayemiz, yakın zamanda artmaya başladı. Hatta okul öncesi eğitimde hoca olmadığı için okul öncesi öğretmenliği bölümünde derse girdim ben. Ben sosyal bilgiler çalışıyorum; tarih eğitimi çalışıyoruz, biraz hayat bilgisi eğitimi çalışıyoruz ama okul öncesi farklı bir mecra. Bu benim yapabileceğim ya da yapmam gereken bir şey değildi. Ama ders boş; boş geçmesin diye Türkiye’de okul öncesinde derse giren arkadaşları tarayarak bir şeyler öğrenme gayreti içerisindeydik" dedi. 2015 yılında Kastamonu’ya geldiğinden bahseden Rektör Yardımcısı Kaymakcı, "2015’ten bugüne 10 yıl içerisinde kat etmiş olduğumuz mesafeye baktığımızda gerçekten ümitvarız ve geleceğe daha güvenle bakıyoruz. Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi özelinde düşündüğümüzde burada kıymetli hocalarımız var. Gençlerimiz burada yetişiyorlar ve yetişmeye devam edecekler. Hem hane sahibi olmanın verdiği bir gurur var hem de ekilen tohumların yeşermesi, meyveye durması ve bu meyvenin her tarafa ihraç edilmesi diyelim. Sosyal alanlarla beraber sizlerle karışık duygular içinde hasbihal ediyoruz arkadaşlar. Okul dışı öğrenme ayrı hususiyeti olan bir taraf; tabi okul öncesindeki iş bambaşka. Ama bizim hayat bilgisinde, sosyal bilgilerde yakın zamanda çıkardığımız ‘okul dışı tarih öğretmeni’ kitabının içerisindeki yapıya baktığımızda da esasında Osmanlı döneminden itibaren sürekli içinde olduğumuz ve günümüzde de giderek nitelikli hale getirdiğimiz bir yapı silsilesinden bahsediyoruz" diye konuştu. Yurt dışında katıldığı bir gezi programından ve yaptığı incelemeden bahseden Kaymakcı, "Bir okulu ziyaret ettim. Ziyarette öğrenciler ve öğretmen dışarıdan geliyordu. Meğer bu çocuklar üretim, dağıtım ve tüketimi öğreniyorlarmış. Meğer bir buğdayın ekmeğe dönüş yolculuğundan bu işi anlamaya çalışıyorlarmış. Öğretmen öğrencilerini almış, okul dışına götürmüş; tarlaya gitmişler, çiftçilerle bir araya gelmişler. Buğday nasıl ekiliyor, buğday tanesi yetişip hasat yapılıncaya kadar hangi serüvenlerden geçiyor öğrenmişler. Hikâye burada bitmemiş; sonra ekmek olacak neticede değirmene gitmişler, değirmende incelemeler yapmışlar; arkasından fırına gitmişler, fırında inceleme yapmışlar; ardından okula dönmüşler. Okula geldiklerinde de bu süreci birbirlerine anlatmışlar. Öğretmenin daha önce buğdayın serüveni ile ilgili seçmiş olduğu kitabın hikâyesini tamamlamışlar ve oradan izlenimlerini resmetmişler. Dedim ki, o zaman okul dışı öğrenme farklı bir şeymiş" şeklinde konuştu. Panelin moderatörlüğünü Doç. Dr. Aysun Ata Aktürk yaptı. Aktürk, doğa temelli eğitim yaklaşımının erken çocukluk dönemine etkilerinin farklı başlıklarda ele alınacağını belirterek, panelin katılımcılara hem kuramsal hem uygulamaya yönelik zengin bir bakış açısı kazandıracağını ifade etti. Panelde konuşmacı olarak Prof. Dr. Berat Ahi, Dr. Öğretim Üyesi Fatma Yalçın, Öğretim Görevlisi Ömer Dilek ve Okul Müdürü Vahide Yılmaz yer aldı. Katılımcılar, doğa temelli eğitim uygulamalarının çocukların bilişsel, sosyal-duygusal ve fiziksel gelişimine katkılarını kendi deneyimleriyle aktardı; uygulama süreçlerinde karşılaşılan güçlükleri ve çözüm önerilerini paylaştı.
14 Kasım 2025 Cuma - 15:56
Kastamonu Üniversitesi’nde okul öncesi eğitim ele alındı
Kastamonu Üniversitesi’nde "Erken Çocukluk Eğitiminde Doğa Temelli Yaklaşım ve Orman Okulu Pedagojisi" paneli gerçekleştirildi. Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Seyfettin Kaymakcı, okul öncesi eğitime verilen önemin veya okul öncesi eğitiminde yetiştirilen insan sayısının yakın zamanda artmaya başladığını kaydetti. Kastamonu Üniversitesi Çocuk Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen "Erken Çocukluk Eğitiminde Doğa Temelli Yaklaşım ve Orman Okulu Pedagojisi" paneli, alanında uzman akademisyenlerin ve uygulayıcıların katılımıyla gerçekleştirildi. Doğa temelli eğitim yaklaşımının erken çocukluk dönemine katkılarının ele alındığı panelin açılışında konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Selahattin Kaymakcı, "En çok korktuğum ama en çok da merak ettiğim grup hep okul öncesi oldu. Çünkü temeli atmış olduğunuz çocuğun, ‘ağaç yaş iken eğilir’ demiş olduğunuz durumunun esasında gerçekleştiği hep okul öncesiydi. Fakat okul öncesi eğitime verilen önem veya okul öncesi eğitiminde yetiştirdiğimiz insan sayısı, beşeri sermayemiz, yakın zamanda artmaya başladı. Hatta okul öncesi eğitimde hoca olmadığı için okul öncesi öğretmenliği bölümünde derse girdim ben. Yani düşünsenize, ’Yaratıcı Düşünme’ diye bir ders var ve bu derse sizin girmeniz isteniyor. Ben sosyal bilgiler çalışıyorum; tarih eğitimi çalışıyoruz, biraz hayat bilgisi eğitimi çalışıyoruz ama okul öncesi farklı bir mecra. Bu benim yapabileceğim ya da yapmam gereken bir şey değildi. Ama ders boş; boş geçmesin diye Türkiye’de okul öncesinde derse giren arkadaşları tarayarak bir şeyler öğrenme gayreti içerisindeydik" dedi. 2015 yılında Kastamonu’ya geldiğinden bahseden Rektör Yardımcısı Kaymakcı, "2015’ten bugüne 10 yıl içerisinde kat etmiş olduğumuz mesafeye baktığımızda gerçekten ümitvarız ve geleceğe daha güvenle bakıyoruz. Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi özelinde düşündüğümüzde burada kıymetli hocalarımız var. Gençlerimiz burada yetişiyorlar ve yetişmeye devam edecekler. Hem hane sahibi olmanın verdiği bir gurur var hem de ekilen tohumların yeşermesi, meyveye durması ve bu meyvenin her tarafa ihraç edilmesi diyelim. Sosyal alanlarla beraber sizlerle karışık duygular içinde hasbihal ediyoruz arkadaşlar. Okul dışı öğrenme ayrı hususiyeti olan bir taraf; tabi okul öncesindeki iş bambaşka. Ama bizim hayat bilgisinde, sosyal bilgilerde yakın zamanda çıkardığımız ‘okul dışı tarih öğretmeni’ kitabının içerisindeki yapıya baktığımızda da esasında Osmanlı döneminden itibaren sürekli içinde olduğumuz ve günümüzde de giderek nitelikli hale getirdiğimiz bir yapı silsilesinden bahsediyoruz" diye konuştu. Yurtdışında katıldığı bir gezi programından ve yaptığı incelemeden bahseden Kaymakcı, "Bir okulu ziyaret ettim. Ziyarette öğrenciler ve öğretmen dışarıdan geliyordu. Meğer bu çocuklar üretim, dağıtım ve tüketimi öğreniyorlarmış. Meğer bir buğdayın ekmeğe dönüş yolculuğundan bu işi anlamaya çalışıyorlarmış. Öğretmen öğrencilerini almış, okul dışına götürmüş; tarlaya gitmişler, çiftçilerle bir araya gelmişler. Buğday nasıl ekiliyor, buğday tanesi yetişip hasat yapılıncaya kadar hangi serüvenlerden geçiyor öğrenmişler. Hikâye burada bitmemiş; sonra ekmek olacak neticede değirmene gitmişler, değirmende incelemeler yapmışlar; arkasından fırına gitmişler, fırında inceleme yapmışlar; ardından okula dönmüşler. Okula geldiklerinde de bu süreci birbirlerine anlatmışlar. Öğretmenin daha önce buğdayın serüveni ile ilgili seçmiş olduğu kitabın hikâyesini tamamlamışlar ve oradan izlenimlerini resmetmişler. Dedim ki, o zaman okul dışı öğrenme farklı bir şeymiş" şeklinde konuştu. Panelin moderatörlüğünü Doç. Dr. Aysun Ata Aktürk yaptı. Aktürk, doğa temelli eğitim yaklaşımının erken çocukluk dönemine etkilerinin farklı başlıklarda ele alınacağını belirterek, panelin katılımcılara hem kuramsal hem uygulamaya yönelik zengin bir bakış açısı kazandıracağını ifade etti. Panelde konuşmacı olarak Prof. Dr. Berat Ahi, Dr. Öğretim Üyesi Fatma Yalçın, Öğretim Görevlisi Ömer Dilek ve Okul Müdürü Vahide Yılmaz yer aldı. Katılımcılar, doğa temelli eğitim uygulamalarının çocukların bilişsel, sosyal-duygusal ve fiziksel gelişimine katkılarını kendi deneyimleriyle aktardı; uygulama süreçlerinde karşılaşılan güçlükleri ve çözüm önerilerini paylaştı. (Vİ-
14 Kasım 2025 Cuma - 15:43
Prof. Dr. Tatar: "İRAP toplantılarıyla amacımız risk azaltmadaki bilinci geliştirmeyi önceliyoruz"
Kastamonu’da İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) toplantısı düzenlendi. AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar, vatandaşların risk azaltmanın öneminin kavranması gerektiğini söyledi. Kastamonu’da İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) toplantısı, AFAD İl Müdürlüğü’nde gerçekleştirildi. Afetlere dirençli yerleşim birimleri ve afetlere dayanıklı toplum oluşturmak amacıyla 2021 yılında hazırlanıp 2022 yılında 81 ilde uygulamaya alınan İl Afet ve Risk Azaltma Planları (İRAP) ile yerleşim yerlerinin doğal, teknolojik ve insan kaynaklı afetlere maruz kalmasının önlenmesi ya da azaltılması hedefleniyor. "Son 2 yılda 10 bin 300 kullanılmayan köy evinin elektriğini kestirdik" Toplantıda konuşan Vali Meftun Dallı, "2 afet türünden bahsedilebilir. Bir tanesi deprem gibi ne zaman, nerede olacağını bilmediğiniz ancak hazırlık yapabileceğiniz, kayıpları ve riskleri en aza indirebileceğiniz afetler var. Birde yangın, taşkın gibi aslında önceden alacağınız tedbirlerle olmasını engelleyebileceğiniz afetlerde var. Misal kalemizden kaya düşme riskini bu sene tamamlanan çalışmayla önledik. Elimizden geleni yaptık. Bütün kurumlarımız bu bakış açısıyla kolektif bir bilinçle topyekûn bir mücadelenin ancak bizi daha iyi noktalara getireceğinin farkında olması lazım. Aslında yapmamız gereken tüm kurumlarımızla, tüm vatandaşlarımızla bu kolektif şuuru oluşturabilmek. Burada da en büyük görev bizlere düşüyor. Bunu da çocuklarımıza da bu bilinci intikal ettirerek, bunu başarabileceğimizi düşünüyorum. Bu kültürü küçük yaştan oluşturmak elzem duruma geldi. Biz bir afet coğrafyasında yaşıyoruz. En başta depremler. Bir sürü fay hattı var. Burası depremlere son derece müsait bir alan. Küre Dağları bölgesinde taşkınlar, heyelanlar yönünden riskli. Ormanlık alanımız çok ve çok fazla kırsal yerleşimimiz var. Yangınlar, Kastamonu’dan hiç eksik olmuyor. Bunlarla ilgili tedbirleri de bir an önce almamız gerekiyor. Son 2 yılda 10 bin 300 kullanılmayan köy evinin elektriğini kestirdik. 3 yıldan fazla içine girilmeyen evin elektriğini kestirdik. Köylerimizde çıkan yangınların ormanlarımıza, ormanlarımızda çıkan yangınlarında köylerimize zarar verme riski son derece yüksek. Bizim İRAP’ımız da bu konularla ilgili. Deprem, heyelan, yangınlar ve iklim değişikliğine bağlı olarak meydana gelecek afetlere karşı önlemlere ağırlık veriyoruz. Bunu içselleştirerek, hep birlikte çalışmalıyız. Afetler hepimize zarar veriyor. Hep birlikte bu bilinçle çalışmamız gerekiyor" dedi. AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar ise, "İRAP toplantılarıyla amacımız risk azaltmadaki bilinci geliştirmeyi önceliyoruz. İl Afet Risk Azaltma Planı’nızda yüzde 85 gerçekleşme oranı var. Gerçekleştirdiğimiz eylemin hakikaten riski ortadan kaldırması ya da kabul edilebilir bir seviyeye çekmesidir. Buna göre çalışmamız gerekiyor, aksi takdirde günün birinde acı bir gerçekle karşılaşabiliriz. 2026 yılı bizim için geçiş dönemi. 2026’da birinci 5 yıllık dönemi bitirmiş olacağız. İRAP eylemlerini belirli bir düzeye getirdikten sonra 2027-2031 yıllarında çok daha etkin bir şekilde bu eylemlerimizi devam ettirmemiz gerekiyor. Kastamonu Üniversiteleri’mizin konuyu sahiplenmesi önemli. 6 Şubat depreminden sonra kurumlarımız risk azaltmanın önemini daha iyi kavramış durumda. Strateji Bütçe Başkanlığı’mız bundan sonra kurumlarımızdan gelecek İRAP koduyla gelecek bütçe taleplerine olumlu yaklaşacak" dedi. Toplantıda, Kastamonu’da İRAP kapsamında sorumlu kurum ve kuruluşlar tarafından yürütülen çalışmalar, takip ve koordinasyon gerektiren hususlar, karşılaşılan zorluk ve sorunlar ile çözüm önerileri değerlendirildi. Toplantıya Vali Meftun Dallı, AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar, Vali Yardımcısı Aydın Ergün, Kastamonu Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Bilgehan, kaymakamlar, ilçe belediye başkanları ile kamu kurum ve kuruluşlarının İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) eylemlerinden sorumlu temsilcileri katıldı.
14 Kasım 2025 Cuma - 15:40
Tartıştığı komşularına kurşun yağdıran sanığa 19 yıl hapis cezası
Kastamonu’da apartman önünde tartıştığı komşularına evinin penceresinden kurşun yağdırmaktan yargılanan sanık, 19 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Kastamonu merkez ilçede 8 Temmuz 2024 tarihinde Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Kaygısız Sokak’ta meydana gelen olayda, aynı apartmanda oturan iki komşu arasında tartışma çıktı. Tartışmanın yerini kavgaya bırakması üzerine Nejdet E., silahla komşusu Ahmet B. ile eşi Pınar B., kayınvalidesi Yurdagül T. ve baldızı Bahar T.’ye ateş etti. Saldırıda yaralanan Ahmet B. ile eşi Pınar B. ve kayınvalidesi Yurdagül T., sağlık ekiplerince Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavilerinin ardından taburcu edildi. Polis ekiplerince Nejdet E. gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Nejdet E. tutuklandı. Olayın ardından Nejdet E. hakkında Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinde "kadına karşı basit yaralama, kasten yaralama, kasten öldürme, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma" suçlarından dava açıldı. Son duruşmada cumhuriyet savcısı, sanık Nejdet E.’nin kasten öldürme ve kasten yaralama suçlarından cezalandırılmasını talep ederek, tutukluluğunun devamını istedi. Duruşmaya katılan Ahmet B. ile eşi Pınar B., kayınvalidesi Yurdagül T. ve baldızı Bahar T., sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ederek, "Mütalaaya karşı bir diyeceğimiz yoktur. Bu olaydan sonra hayatımız altüst oldu. Adaletinize sığınıyoruz" dediler. Tutuklu sanık Nejdet E. ise, "Herhangi bir plan veya tasarlama yapmadım. Ahmet, üst komşumuzun damadı olur. Hava sıcak olduğu için saat 23.00 sıralarında evimin camının önünde oturuyordum. Bu sırada Ahmet, araçtan inerek camın önüne geldi ve bana sözlü saldırıda bulundu. Kısa süre sonra yanına bir kadın (sanırım eşi) ve ardından annesi geldi. Kadınlar da bana hakaret edip tehditte bulundu. Ahmet, bana doğru hamle yapınca odadaki kanepenin altından tabancamı alıp kendimi savunmak amacıyla hedef gözetmeden Ahmet’in bacaklarına doğru üç-dört el ateş ettim. Diğer kadınlara da korkutmak amacıyla yine hedef gözetmeden birkaç el ateş ettim. Şarjörümde 10 mermi vardı, bitince üç mermi daha bastım ama onları kullanmadım" dedi. Mütalaayı da kabul etmediğini söyleyen Nejdet E., "Daha önceki savunmalarımı tekrar ediyorum. Ahmet bana sinkaflı konuşarak küfürler etti. Daha sonra kadınlar dışarı çıkarak, ’Çık dışarıya’ diyerek küfürler ettiler. Ahmet’in elinde parlak bir cisim gördüm, silah olduğunu düşündüm. Yanımda bulunan çekyatın altında bulunan silahı aldım, korku ile hedef gözetmeksizin ateş ettim. Amacım kimseyi yaralamak ya da öldürmek değildir. Bu sebeple beraatımı talep ederim. Eşim ve çocuklarım mağdur durumdalar, tahliyemi istiyorum" diye konuştu. Katılan ve sanık avukatlarını da dinleyen mahkeme heyeti, sanık Nejdet E.’yi Ahmet B.’ye yönelik "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 11 yıl 3 ay, Pınar B. ve Yurdagül T.’yı yönelik "silahla kasten yaralama" suçundan 3’er yıl, Bahar T.’ya karşı da "basit yaralama" suçundan 9 ay, ruhsatsız silah bulundurma suçundan 1 yıl 6 ay olmak üzere toplam 19 yıl 6 ay hapis cezasına ve 5 bin TL adli para cezasına çarptırdı. Mahkeme, Nejdet E.’nin tutukluluğunun da devamına kararı verdi.
14 Kasım 2025 Cuma - 14:27
Kastamonu’da dere yatağında ölü bulunan anneye ait cep telefonu da bulundu
Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde kayıp olarak aranan anne ile oğlunun cansız bedenlerine ulaşıldığı bölgede kayıp çanta ve ayakkabıdan sonra cep telefonuna da ulaşıldı. Edinilen bilgilere göre, Bozkurt ilçesi Merkez Mahallesi Meteoroloji TOKİ Konutlarında bulunan evlerinden 2 Kasım günü ayrılmalarının ardından bir daha ulaşılamayan anne Huriye Helvacı ile oğlu Osman Helvacı’nın cansız bedenleri, arama çalışmalarının 10’uncu gününde Köseali köyü mevkiindeki dere yatağında bulundu. Bölgede çalışmalar aralıksız bir şekilde devam ederken; AFAD, UMKE, JAK ve komando birlikleri tarafınsan annenin cesedinin bulunduğu yere yaklaşık 200 metre uzaklıkta çantası ile 100 metre uzaklıkta ayakkabısı bulundu. Bölgedeki arama çalışmalarını sürdüren ekipleri, annenin bulunduğu bölgeye yakın bir alanda yaptıkları aramalar sonucunda kayıp cep telefonuna da ulaştı. İnebolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma çerçevesinde telefondaki bilgilerin çözülmesiyle olaydaki sır perdesinin kalkması bekleniyor. Ayrıca anneye ait kayıp bir eşya da, son bulunan cep telefonuyla kalmamış oldu.
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder