Yerel Haberler
İstanbul
Alzheimer 65 yaş üstünde yüzde 5 civarında görülüyor 20 Eylül 2024 Cuma - 13:36:57 Alzheimer hastalığının görülme sıklığının yaşla birlikte arttığını belirten Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “Hastalık 65 yaş üstü bireylerde yaklaşık yüzde 5 oranında görülürken, geçen her 5 yılda bir hastalık sıklığı iki kat artar” dedi. Alzheimer hastalığının seyrinde zihnin fonksiyonel özelliklerinin olabildiğince korunmasının önemli olduğunu vurgulayan Topçuoğlu, “İşleyen demir ışıldar. Zihin ne kadar meşgul tutulursa, ne kadar çok uyaran alırsa fonksiyonelliği o ölçüde devam eder. Bulmaca çözmek, kitap okumak, örgü örmek ve benzeri uğraşlar mevcut yetileri korumak açısından çok önemlidir. Ancak her birey ve her hasta şahsına özeldir. Hastalığın ilerleme hızı değişkenlik gösterebilir” uyarısında bulundu. Hastalığın erken evrede teşhis edilmesini sağlamak, farkındalık oluşturmak ve insanları bilinçlendirmek amacıyla her yıl 21 Eylül, Dünya Alzheimer Günü olarak anılıyor. İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada hastalığın nedenleri, alınabilecek önlemler ve beyin sağlığının korunmasına ilişkin değerlendirmede bulundu. Alzheimer’ın gelişiminde pek çok etken var Alzheimer hastalığının gelişiminde tek bir kesin sebebin belirtilemeyeceğini kaydeden Topçuoğlu, “Şu an kabul edilen görüş genetik, yaşam biçimi ve çevresel etkenlerin bireyleri birlikte etkilemesi sonucu hastalığın geliştiği yönündedir. Kesin olarak Alzheimer’a sebep olduğu bilinen genler olmakla birlikte hastaların yüzde 1’inden daha az kısmında bu genler saptanmaktadır” dedi. Plakların miktarı ve yerleştiği bölge önemli Alzheimer tanısında beyinde oluşan plakların miktarı ve yerleştiği bölgenin önemli olduğunu vurgulayan Topçuoğlu, “Bireyin beyninde bir çeşit protein olan amilodden oluşan plaklar ve yine bir çeşit protein olan taudan oluşan nörofibriller yumaklar gelişerek beyin hücresi kaybı ve beyin hacminde küçülme ortaya çıkar. Bu plaklar ve yumaklar Alzheimer hastalığı tanısı için gerekli ancak yeterli değildir. Çünkü her ikisi de normal yaşlanmayla birlikte belli miktarda her yaşlı bireyde görülür. Alzheimer için tanısal olan, bu plakların miktarı ve özellikle beyinde yerleştiği alanlardır. Tahmin edileceği üzere bu plak ve yumakların beyinde hafıza, dil, yönetici fonksiyonlar gibi bilişsel işlevleri yöneten bölgelerde birikmesi ile Alzheimer hastalığı gelişir” diye konuştu. Hastalığa yatkınlık Alzheimer riskini artırıyor Alzheimer’a ait yatkınlığa sahip olmanın gelecekte Alzheimer hastası olmanın ilk şartı olduğunu belirten Topçuoğlu, kardeşlerden birinde Alzheimer görülürken diğerlerinde hastalığın görülmemesinin nedenlerini şöyle açıkladı: “Bireylerin doğduğu andan itibaren sahip olduğu genetik materyal, hayatı boyunca sahip olacağı, sahip olmaya yatkın olduğu hastalıkların kodunu taşır. Alzheimer’a ait yatkınlığa sahip olmak, gelecekte Alzheimer hastası olmanın ilk şartıdır. Buna ek olarak çevresel toksinler, çevresel uyaran azlığı, yetersiz uyku, uzun süreli fiziksel ve psikolojik strese maruz kalmak, alkol ve keyif verici madde kullanımı yatkınlığı olan bireylerde hastalığın gelişimini kolaylaştırmakta ve hızlandırmaktadır. Dolayısıyla aynı fiziksel çevrede, aynı ailede yetişmiş kardeşlerin bile bir kısmında hastalık görülürken, bazı kardeşlerde hiçbir zaman gelişmeyebilir. Bu durum sağlıklı kardeşlerin, doğuştan gelen hastalığa yatkınlığa ait genetik materyale sahip olmaması ile açıklanabilir.” Alzheimer hastalığının sıklığı yaşla beraber artıyor İleri yaşlara erişen her bireyin Alzheimer’a yakalanmasının söz konusu olmadığını ifade eden Topçuoğlu, “Ancak burada bir görecelilik durumu söz konusudur. Alzheimer hastalığının sıklığı yaşla birlikte artmaktadır. 65 yaş üstü bireylerde yaklaşık yüzde 5 civarında görülürken, geçen her 5 yılda bir hastalık sıklığı iki kat artar. 50 yıl önce ortalama yaşam süreleri çok daha kısa olduğundan 65 yaşına ulaşan ve geçen insan sayısı çok azdı. Bu kişilerin de belli bir kısmında Alzheimer gelişeceği düşünülürse toplumda Alzheimer sıklığı çok düşük olarak saptanıyordu. Oysa uzayan yaşam süreleriyle birlikte artık her ailede en az bir, bazen daha çok sayıda 80 yaş üstü birey bulunuyor. Hastalığın görülebileceği yaş grubu toplumu arttıkça da doğal olarak artık daha çok sayıda Alzheimer hastası ile karşılaşıyoruz” diye konuştu. Kadın cinsiyet, kafa travması, yetersiz uyku gibi faktörlere dikkat Alzheimer gelişimini kolaylaştıran faktörlere de değinen Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, bunları ileri yaş, aile öyküsü ve genetik, kadın cinsiyet, hafif bilişsel bozukluk, kafa travması, inme, depresyon, hava kirliliği, aşırı alkol tüketimi, yetersiz uyku düzeni, fiziksel egzersiz yetersizliği, obezite, sigara kullanımı ya da pasif içicilik, hipertansiyon, yüksek kolesterol, iyi kontrol edilmeyen tip 2 diyabet ve sosyal izolasyon olarak sıraladı. İşleyen zihin ışıldar Alzheimer hastalığının seyrinde zihnin fonksiyonel özelliklerinin olabildiğince korunmasının önemli olduğunu vurgulayan Topçuoğlu, “İşleyen demir ışıldar. Zihin ne kadar meşgul tutulursa ne kadar çok uyaran alırsa fonksiyonelliği o ölçüde devam eder. Genel olarak tüm demans hastaları, özel olarak ise Alzheimer hastaları belli bir aşamadan sonra yeni bilgi öğrenme, kaydetme ve bu bilgiyi geri çağırma yeteneklerini kaybedeler. Dolayısıyla bu hastalarda ilk hedef halihazırda sahip oldukları yetilerin korunabildiği kadar korunmasıdır. Bulmaca çözmek, kitap okumak, örgü örmek ve benzeri uğraşlar mevcut yetileri korumak açısından çok önemlidir. Ancak her birey ve her hasta şahsına özeldir. Hastalığın ilerleme hızı değişkenlik gösterebilir” uyarısında bulundu. Antioksidan ve antienflamatuar besinlerin tüketimi önemli Beslenmenin Alzheimer gelişimi üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkilerine değinen Topçuoğlu, “Alzheimer ve benzeri nörodejeneratif (sinir sisteminde dejenerasyonla giden) hastalıkların patogenezinde oksidasyon ve inflamasyon oldukça önemli yer tutar. Dolayısıyla antioksidan ve antienflamatuar besinlerin tüketimi vücudu oksidasyon yan ürünlerinden korur ve nöroproteksiyona (sinir hücrelerinin korunmasına) katkıda bulunur” dedi. Akdeniz diyetiyle beslenme desteklenmeli Sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemini vurgulayan Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “Meyve, sebze, tam tahıllar, tohumlar/çekirdekler, kuruyemişler, zeytinyağı ve zeytinyağlı sebze yemekleri gibi besinleri içeren Akdeniz diyetiyle beslenme desteklenmelidir. Her gün mümkünse en az üç porsiyon değişik renkte sebze ve meyve tüketilmelidir. Günde en az 6-8 bardak sıvı tüketimi önemlidir. Su en kolay tercih olmakla birlikte alkol dışındaki tüm sıvılar hesaba alınabilir” tavsiyesinde bulundu.
20 Eylül 2024 Cuma - 13:28 Bakan Uraloğlu: "Çevreye zarar veren araçların karbon emisyonunu 5,27 milyon ton azalttık" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, çevre hassasiyetine ve yenilenebilir enerjiye önem verdiklerini, hızlı, güvenli ve ekonomik ulaşıma yönelik projeler hayata geçirdiklerini belirterek, TÜRKSAT Gölbaşı Yerleşkesi’nde 131 dönümlük dev güneş enerjisi santrali ile yılda 60 milyon lira tasarruf sağlayacaklarını ifade etti. Bakan Uraloğlu, 2053 sıfır emisyon hedefleri doğrultusunda ulaşım odaklı sera gazı emisyonlarını sıfıra indirmeye yönelik adımlar attıklarını belirterek, “Yıllık yaklaşık 2 milyar 431 milyon litre akaryakıt tasarrufu elde ederken fosil yakıt tüketiminin çevresel etkisini de azaltmış olduk. Çevreye zarar veren araçların karbon emisyonunu 5,27 milyon ton azaltarak doğanın korunmasına katkı sağladık. Ülkemiz; karbonsuz havalimanı sertifikasına sahip 50 en yüksek sayıda sertifikaya sahip 2. ülke konumunda” dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Dünya Gazetesi’nin, “Sürdürülebilir İklim Ekonomisi” mottosuyla başlattığı “İklim Ekonomisi Sürdürülebilir Ulaştırma ve Akıllı Altyapı Sistemleri Zirvesi”nde konuştu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak ulaşım ve iletişim stratejilerini küresel ve bölgesel şartlar ışığında yeniden tanımlamak ve bu stratejileri güncel tutmak için yoğun çalışmalar gerçekleştirdiklerini ifade eden Bakan Uraloğlu, “Dünyadaki hızlı nüfus artışı ve sanayileşme ile birlikte doğal kaynakların plansız kullanımı ne yazık ki iklim değişikliği gibi çevresel sorunlarla karşı karşıya kalmamıza sebep olmuştur. Her yıl artış gösteren kuraklık, kasırga, orman yangınları ve sel gibi doğal felaketler küresel çapta milyarlarca dolarlık ekonomik bilançoya sebep oluyor” dedi. “2053 net sıfır emisyon hedefi ve yeşil kalkınması politikası doğrultusunda kısa, orta ve uzun vadeli eylemlerin belirlenmesi için de çalışmalara başladık” Bakanlık olarak, iklim krizinin Türkiye ve dünya açısından olumsuz etkilerini önemsediklerini ve üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmek için kararlılıkla çalıştıklarını vurgulayan Bakan Uraloğlu, çevre hassasiyeti ve karbon emisyonunun azaltılmasına önem vererek hızlı, güvenli ve ekonomik ulaşıma yönelik projeler hayata geçirdiklerinin altını çizdi. Uraloğlu, “Vizyonumuz; Avrupa Yeşil Mutabakatı, Paris İklim Anlaşması ve Avrupa İklim Yasası gibi Avrupa Birliği’nin temel yaklaşımları ile birçok ortak paydaya sahiptir. Bilindiği üzere Avrupa Yeşil Mutabakatı; 2030 yılına kadar Avrupa kıtasında ulaşım odaklı karbon salınımını yüzde 50 azaltmayı, 2050 yılına gelindiğinde ise sıfır karbon salınımı hedefine ulaşmayı amaçlıyor. Türkiye olarak, küresel ekonomideki güç dengelerini etkileyecek bu ve benzeri uygulamaları her zaman yakından takip ediyoruz. Ayrıca ülkemizin Paris Antlaşması’na taraf olması ile birlikte ‘2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi’ ve ‘Yeşil Kalkınması Politikası’ doğrultusunda kısa, orta ve uzun vadeli stratejik hedef ve eylemlerin belirlenmesi için de çalışmalara başladık” diye konuştu. “TÜRKSAT Gölbaşı Yerleşkesi Güneş Enerji Santrali’ni tamamlayarak yılda 15 milyon kilovat elektrik üretimine başladık” 2053 yılı için hedefledikleri sıfır emisyon doğrultusunda ulaşım odaklı sera gazı emisyonlarını sıfıra indirmeye yönelik somut adımlar da attıklarını kaydeden Bakan Uraloğlu, “Örneğin günümüzde yenilenebilir enerji kaynaklarının öneminin bilinciyle; 2017 yılında Karayolları İzmir 2. Bölge Müdürlüğünün enerji ihtiyacının bir kısmının karşılanması amacıyla güneş enerjisi santrali kurduk. Geçen yıl da Van 11. Karayolları Bölge Müdürlüğümüz sorumluluğundaki ikinci güneş enerjisi santralimizi tamamlayarak hizmete aldık. Kömürhan Güneş Enerjisi Santrali’nin yapım çalışmalarını tamamladık. Karayollarımız kapsamında Erzurum, Trabzon, Kars, Konya, İstanbul ve Van’a ikinci bir güneş enerjisi santrali yapılmasını da planlarımız arasına aldık. Yine, bu kapsamda İzmir Selçuk’ta TCDD tarafından kendi mülkiyeti üzerindeki alanda kurulan güneş enerjisi santralimiz de 2019 yılında hizmete açılmıştır. Çok yakın bir süre önce TÜRKSAT Gölbaşı Yerleşkesinde 2023 yılında yapımına başladığımız 131 dönümlük dev güneş enerji santralini de tamamlayarak yılda 15 milyon kilovat elektrik üretimine başladık. Santralimiz, TÜRKSAT’ın Ankara’daki tüm yerleşkelerinin enerji ihtiyacını karşılayacak ve yılda 60 milyon lira tasarruf sağlayacak. Özetle bakanlığımız kurumlarındaki yenilenebilir enerji kaynaklarını arttırıyoruz” ifadelerini kullandı. “Yabani canlıların karıştığı trafik kazalarını azaltmak amacıyla vatanımızın dört bir köşesine yapılacak 15 yeni ekolojik köprü planladık” Yabani canlıların karıştığı trafik kazalarını azaltmak amacıyla ekolojik köprü uygulamalarının da çevre duyarlılığı açısından büyük önem arz ettiğini ifade eden Bakan Uraloğlu, Türkiye’de yaban hayatı geçişi öncelikli olarak düzenlenmiş ilk köprünün, Gülek Boğazı ile Akdeniz’i bağlayan Tarsus-Pozantı Otoyolu’nun 30. kilometresinde inşa edildiğini anımsatarak, “ICA Kuzey Çevre Otoyolu Yatırım İşletmesi de otoyolu projemiz kapsamında Uskumruköy’de bir Ekolojik Köprü inşa etti. Şu anda Karayolları Genel Müdürlüğümüz sorumluluğundaki yol ağında toplam 8 ekolojik köprü bulunuyor. Aydın-Denizli Otoyolu’nda da bir ekolojik köprünün yapımına devam ediyoruz. Konya-Aksaray Devlet Yolu, Kaş-Kalkan Yolu ve Batman-Hasankeyf yolu Suçeken Boğazı mevkii gibi vatanımızın dört bir köşesinde de 15 yeni ekolojik köprü planladık. Demiryolu ağımızda da ilk ekolojik köprü Ankara Eskişehir Yüksek Hızlı Tren Hattında 2021 yılında açılmıştı. Bu hatta bir ekolojik köprü daha planlıyoruz. Dünyada yüksek hızlı tren hattına inşa edilen ilk ekolojik köprü olma özelliğindedir. Diğer yandan Halkalı Kapıkule Hızlı Tren Projesi kapsamında 3 ekolojik köprünün çalışmalarına da devam ediyoruz. Bu tür köprülerimizle birlikte proje inşa alanlarımızda yatırımlar kapsamında kesilen her ağacın yerine misliyle dikim de gerçekleştiriyoruz. Çünkü bizim hedefimiz tabiatın gösterdiği yoldan gitmek; yani onu tahrip etmeden, onunla uyum içinde yaşamayı başarabilmektir" şeklinde konuştu. “96,7 milyon fidanı daha yeşil bir Türkiye için toprakla buluşturduk” Bakan Uraloğlu, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından 76,5 milyon, kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında da 20,2 milyon olmak üzere toplam 96,7 milyon fidanı daha yeşil bir Türkiye için toprakla buluşturduklarını belirterek, vatandaşları çevrenin ve doğal zenginliklerin korunması, kaynakların tükenebilir olduğu gerçeğini göz ardı etmeden bireysel tedbirlerin alınması konusunda duyarlı olmaya çağırdı. Uraloğlu, “Burada yeri gelmişken tüm vatandaşlarımızı da çevrenin ve doğal zenginliklerimizin korunması, kaynaklarımızın tükenebilir olduğu gerçeğini göz ardı etmeden bireysel tedbirlerin alınması konusunda duyarlı olmaya çağırıyorum. Unutmamalıyız ki; doğa, gelecek nesillere bırakacağımız en önemli mirasımızdır. Son 22 yılda 6 bin 101 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğumuzu 29 bin 505 kilometreye yükselterek; yıllık yaklaşık 2 milyar 431 milyon litre akaryakıt tasarrufu elde ederken fosil yakıt tüketiminin çevresel etkisini de azaltmış olduk. Çevreye zarar veren araçların karbon emisyonunu 5,27 milyon ton azaltarak doğanın korunmasına katkı sağladık. Ayrıca artık iklim değişikliği ile mücadele kapsamında yük ve yolcu taşımacılığında fosil yakıt kullanımından temiz enerji kullanımına bir geçiş söz konusu. 2035’te her iki araçtan birinin elektrikli olacağı öngörülüyor. Bu noktada bizler de ülkemizin ürettiği yerli ve milli aracımız TOGG’u fosil yakıtlı motorlar olmadan sadece elektrikli olarak üretiyoruz” dedi. Çevre dostu 2 gemiye 6 milyon dolarlık teşvik sağlandı Artık elektrikli ve otonom araçların hayatın bir gerçeği olduğunu ifade eden Bakan Uraloğlu, bu noktada bu tür elektrikli araçların daha da yaygınlaşması ile elektrik enerji ihtiyacı ve erişilebilir şarj istasyonlarının önemli gündemlerden biri olacağını söyledi. Uraloğlu, “Bundan dolayı elektrikli araçların menzilleri ve mevcut şarj istasyonlarının konumları düşünüldüğünde yolcukların daha verimli hale getirilmesi ve elektrikli araç kullanımını teşvik etmeye yönelik projeler hayata geçirmekteyiz. Deniz taşımacılığının çevreye daha duyarlı olması amacıyla uluslararası gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Deniz ticaret filomuzun çevre dostu gemilerle büyümesi için de Hurdaya Ayrılan Türk Bayraklı Gemilerin Yerlerine Yeni Gemi İnşa Edilmesinin Teşvikine Dair bir yönetmelik hayata geçirdik. Bahse konu Yönetmeliğimiz; gemi sicillerimize kayıtlı 50 ile 50 bin groston arası ticari gemilerden 20 yaş ve üzeri olanları kapsamaktadır. Yeni gemilerin ana sevk sistemleri; çevre dostu bir enerji kaynağına dönüşecektir. Bu kapsamda Kapıdağ ve Ayşenaz isimli 2 gemiye 6 milyon dolarlık teşvik sağladık. Sadece gemiler için değil liman tesislerimiz içinde uzun yıllardır sürdürdüğümüz Yeşil Liman uygulamasını güncelleyerek emisyon salınımını daha da azaltmayı hedefliyoruz” diye konuştu. “Karbonsuz havalimanı projesini başlattık” Limanlarda kullanılan iş makinelerinde de fosil yakıt yerine yenilenebilir enerji ile çalışan sistemlere geçiş sürecine girildiğinin altını çizen Bakan Uraloğlu, Oluşturacakları mekanizma ile sektöre Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan 20 milyon avro hibe, 50 milyon avro uzun vadeli uygun maliyetli kredi desteği alacaklarını söyledi. Uraloğlu, “Havalimanlarımızda gerçekleşen faaliyetlerin çevresel etkilerini kontrol altına almak için de 2020 yılında Karbonsuz Havalimanı Projesi’ni başlattık. Uluslararası Havalimanları Konseyi tarafından yürütülen Havalimanı Karbon Akreditasyonu programı kapsamında hayata geçirdiğimiz bu projemiz; karbon salınımı, doğal kaynak kullanımı, atık ve kimyasalların yönetimini içermektedir. Dünyada 88 Ülkede toplam 587 havalimanının dahil olduğu programda; Ülkemiz, karbonsuz havalimanı sertifikasına sahip 50 havalimanıyla bu kapsamda Fransa’dan sonraki en yüksek sayıda sertifikaya sahip 2. ülke konumundadır” ifadelerini kullandı.
20 Eylül 2024 Cuma - 12:43 Müstakil yaşam, şehir dışına kaçanlar için yeni seçenek oluyor Tuğbay Mimarlık Kurucusu İbrahim Halil Tuğbay, müstakil ev projelerine olan ilginin her geçen gün arttığını, bu evlerin hem şehir merkezine yakın konumları hem de enerji verimliliği sağlayan modern teknolojileriyle dikkat çektiğini belirtti. Yüksek konut fiyatları ve büyük şehirlerin sunduğu yaşam zorlukları, insanları doğa ile iç içe, daha geniş ve konforlu yaşam alanlarına yönlendiriyor. Özellikle bahçeli ve ferah evler, sundukları sakin yaşam tarzı ile iç göçü hızlandıran önemli bir alternatif haline gelmiş durumdadır. Bu evler, sürdürülebilir ve çevre dostu yapılarıyla da büyük bir avantaj sağlıyor. Tuğbay Mimarlık Kurucusu İbrahim Halil Tuğbay, büyük şehirlerde konut fiyatlarının yükselmesi ve yaşam imkanlarının zorlaşması, şehir sakinlerini kırsal bölgelere yönelmeye ittiğini, şehirlere yakın konumlanan müstakil evler, hem konforlu yaşam hem de enerji verimliliği ile dikkat söyledi. Tuğbay, akıllı ev sistemlerine sahip olan bu evler, doğa ile iç içe yaşamak isteyenler için önemli bir alternatif oluşturduğunu vurguladı. Büyükşehirlerden kırsala göç hız kazanıyor Konut piyasasındaki dalgalanmalar ve ekonomik belirsizlikler, büyük şehirlerde yaşamayı zorlaştırırken, kırsal bölgelere olan talep artıyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, geçen yıl 3,5 milyondan fazla kişi daha rahat yaşam şartları arayışıyla iç göç gerçekleştirdi. Bu göçlerin en büyük nedenlerinden biri, şehir hayatının getirdiği kalabalık ve gürültüden uzaklaşarak daha geniş ve konforlu konutlara sahip olma isteği oldu. Müstakil ev projelerinde büyüme trendi Büyükşehirlerin etrafındaki kırsal bölgelerde müstakil ev projeleri hız kazandığını ifade eden Tuğbay Mimarlık Kurucusu İbrahim Halil Tuğbay, "İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerin çevresinde yeni yerleşim alanları ortaya çıkıyor. Bu projeler, hem şehir merkezine yakın olmanın avantajını sunuyor hem de geniş yaşam alanları sağlıyor. Ayrıca, enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik üzerine tasarlanan bu evler, yatırım açısından da cazip hale geliyor" dedi. Şehir fiyatlarına karşılık kırsalda villa sahibi olma fırsatı Tuğbay, kırsal bölgelerde villa projelerine olan ilginin arttığını belirterek, “Müstakil evlere olan talep artıyor çünkü insanlar aynı bütçeyle şehirde eski bir daire almak yerine, kırsalda daha geniş ve modern bir villa yaptırmayı tercih ediyor. Özellikle, yaşam maliyetlerinin artması ve büyük şehirlerdeki konut fiyatlarının fahiş rakamlara ulaşması, insanları bu alternatiflere yönlendiriyor. Şehirde istenen fiyatlarla kırsalda geniş ve konforlu bir villa yaptırmak mümkün hale geldi” şeklinde konuştu. Enerji Verimliliği ve Çevre Dostu Teknolojilerle Donatılmış Müstakil Evler İtalya’nın en prestijli ödüllerinden A’ Design Award and Competition 2024’te ödül kazanan Tuğbay, kırsal alanlarda yapılan müstakil evlerin modern teknolojilerle donatıldığını belirtti. Tuğbay, "Bu evler, güneş enerjisi sistemleri, su tasarrufu sağlayan teknolojiler ve akıllı ev çözümleri ile donatılıyor. Böylece hem çevre dostu bir yaşam sunuyor hem de enerji maliyetlerini önemli ölçüde düşürüyor. Müstakil evlerin bu şekilde donatılması, şehir merkezindeki apartman dairelerine kıyasla onları daha avantajlı hale getiriyor" ifadelerini kullandı. “Doğa ile iç içe geniş müstakil evler daha çok tercih ediliyor” İbrahim Halil Tuğbay, kırsalda yer alan geniş bahçeli müstakil evlerin sunduğu konforun cazibesine dikkat çekerek, “Büyük şehirlerdeki konut fiyatlarındaki artış, kırsal alanlara olan ilgiyi artırıyor. Şehir hayatındaki kalabalık, gürültü ve hava kirliliği gibi unsurlar, insanları doğa ile iç içe, sakin ve geniş yaşam alanları sunan alternatiflere yönlendiriyor. Bahçeli evlerin sunduğu yaşam tarzı, apartman dairelerinin sıkışıklığından uzaklaşmak isteyenler için cazip hale geliyor” diye konuştu.
Esenyurtlu minikler afetlere karşı bilinçleniyor
19 Eylül 2024 Perşembe - 14:25 Esenyurtlu minikler afetlere karşı bilinçleniyor Esenyurt Belediyesi, kreşlerde çocuklara Afet Bilinci Eğitimi veriyor. Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, “Belediyemize ait kreşlerdeki 250 çocuğumuza eğitim verdik. Çocuklar bu eğitimlerle gelecekte olası afetlerde can kurtarmak için birer cankurtaran görevi görecek. Eğitimlerimizi mahallelerde ve okullarda da devam ettireceğiz” dedi. Afetlere karşı dirençli bir kent oluşturmak amacıyla çalışmalarına devam eden Esenyurt Belediyesi, kreşlerdeki öğrencilere İBB ile ortaklaşa Afet Bilinci Eğitimi veriyor. Bu kapsamda belediyenin Afet İşleri Müdürlüğü ve İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı ekipleri Osmangazi Kreşi’ndeki minikleri doğal afetler konusunda bilinçlendirdi. Eğitimde çocuklara deprem, sel, yangın gibi afetlerde yapılması gerekenler teorik ve uygulamalı olarak anlatıldı. Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer ve İBB Deprem Risk Yönetim ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Murat Yün’ün de katıldığı eğitimde minikler, katılım sertifikalarını ve deprem dedektifi rozetlerini Başkan Özer’den aldı. Afet bilinci tüm Esenyurt’a yayılacak Afet eğitimlerinin önemine vurgu yaparak, uygulamanın kreşlerin yanı sıra okullar ve mahallelerde de devam edeceğini ifade eden Başkan Özer şöyle konuştu: “8 kreşimizdeki 4 ve 5 yaş grubu 250 civarında öğrencimize bu eğitimi verdik. Böyle bir çalışmayı başlattığı için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’na teşekkür ediyorum. Biz bir afet ülkesiyiz. Maalesef sık sık depremlerle sarsılıyoruz. Zaman zaman sellerle boğuşuyoruz. Yangınlar ciğerimizi paralıyor. Bununla ilgili olarak tedbir almak son derece önemli. Eğer yeterli önlem alırsak bu afetleri kayıp vermeden atlatabiliriz. Ayrıca bizim ahlaklı, erdemli, iyi insanlar yetiştirmemiz lazım. Bu insanları yetiştirirken eğitime bu çağlarda başlamalıyız. Çünkü bu yaşlarda elde edilen bilgiler en sağlam bilgilerdir. Dolayısıyla bu yaştaki çocuklarımıza vereceğimiz eğitimler, onlarda farkındalık oluşturacaktır. Çocuklar bu eğitimlerle gelecekte olası afetlerde can kurtarmak için birer cankurtaran görevi görecek” Deprem konusunda devletin tüm kurumlarının birlikte çalışması gerektiğini vurgulayan Prof. Özer, yetkililere "Gelin iş işten geçmeden kentlerimizi hep birlikte depreme dirençli hale getirelim" çağrısında bulundu. “260 bin kişiye eğitim verdik” İstanbul’daki kreşlerde afet bilinci eğitimi verdiklerini belirten Murat Yün, “Afet Farkındalık Eğitimleri’yle kreşlerimizde afet bilinci oluşturmaya çalışıyoruz. Türkiye bir deprem ülkesi ve bunu 7’den 70’e herkesin bilmesi gerekiyor. Bu eğitimleri küçük yaşta verirsek ileride hem İstanbul için hem de ülkemiz için afetlere karşı büyük bir adım atmış oluruz. Öncelikle çocuklara etkinliklerle bu eğitimi vermeye çalışıyoruz. Bir deprem simülasyonumuz var, onu izletiyoruz. Afetleri tek tek görsellerle anlatıyoruz. Sonrasında deprem platformumuz var. Orada depremin nasıl gerçekleştiğini, sonunda ne olduğunu ve sonrasında neler yapılması gerektiğini bunlar üzerinden anlatıyoruz. Depremde ilk yapılması gereken çök, kapan, tutun hareketini çocuklarla beraber yaptık. Çocuklar evlerine gittiklerinde ailelerine de anlatıyor. Ailelere de bu şekilde bu bilinci vermiş oluyoruz. Biz bu uygulama çerçevesinde yaklaşık 260 bin İstanbulluya eğitim verdik. Bunun yaklaşık 20 binini kreşlerdeki çocuklar oluşturuyor. Bunun dışında ilköğretim ve lise eğitimlerimiz de sürüyor. 2022-2023 eğitim döneminde başlattığımız uygulamamızı Milli Eğitim Bakanlığına bağlı tüm okullarda da sürdürüyoruz” diye konuştu.
Merkez Bankası faizi değiştirmedi, yüzde 50’de sabit tuttu
19 Eylül 2024 Perşembe - 14:11 Merkez Bankası faizi değiştirmedi, yüzde 50’de sabit tuttu Merkez Bankası, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 50’de sabit tuttu. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Eylül ayı faiz kararını açıkladı. Buna göre, Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 50’de sabit tutulmasına karar verdi. Karar metninde, aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceği vurgulandı. Karar metninde şu ifadelere yer verildi: ’’Ağustos ayında aylık enflasyona dair göstergeler bir bütün olarak incelendiğinde, ana eğilimin belirgin bir değişim sergilemediği değerlendirilmiştir. Üçüncü çeyreğe ilişkin göstergeler yurt içi talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyonist etkisinin azaldığını teyit etmektedir. Temel mal enflasyonu sınırlı bir artışla düşük seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin son çeyrekte gerçekleşmesi beklenmektedir. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiğini kaydetmiştir. Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecek ve dezenflasyon sürecini güçlendirecektir. Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermekle birlikte, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşunu yinelemiştir. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır. Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenecektir. Likidite koşulları muhtemel gelişmeler göz önünde bulundurularak yakından izlenmektedir. Sterilizasyon araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edilecektir. Kurul, politika kararlarını parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de dikkate alarak, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir. Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacaktır. Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede alacaktır.’’
Esenyurtlu minikler afetlere karşı bilinçleniyor
19 Eylül 2024 Perşembe - 13:48 Esenyurtlu minikler afetlere karşı bilinçleniyor Esenyurt Belediyesi kreşlerde çocukları Afet Bilinci Eğitimi veriyor. Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, “Belediyemize ait kreşlerdeki 250 çocuğumuza eğitim verdik. Çocuklar bu eğitimlerle gelecekte olası afetlerde can kurtarmak için birer cankurtaran görevi görecek. Eğitimlerimizi mahallelerde ve okullarda da devam ettireceğiz” dedi. Afetlere karşı dirençli bir kent oluşturmak amacıyla çalışmalarına devam eden Esenyurt Belediyesi, kreşlerdeki öğrencilere İBB ile ortaklaşa Afet Bilinci Eğitimi veriyor. Bu kapsamda belediyenin Afet İşleri Müdürlüğü ve İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı ekipleri Osmangazi Kreşi’ndeki minikleri doğal afetler konusunda bilinçlendirdi. Eğitimde çocuklara deprem, sel, yangın gibi afetlerde yapılması gerekenler teorik ve uygulamalı olarak anlatıldı. Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer ve İBB Deprem Risk Yönetim ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Murat Yün’ün de katıldığı eğitimde minikler, katılım sertifikalarını ve deprem dedektifi rozetlerini Başkan Özer’den aldı. Afet bilinci tüm Esenyurt’a yayılacak Afet eğitimlerinin önemine vurgu yaparak, uygulamanın kreşlerin yanı sıra okullar ve mahallelerde de devam edeceğini ifade eden Başkan Özer şöyle konuştu: “8 kreşimizdeki 4 ve 5 yaş grubu 250 civarında öğrencimize bu eğitimi verdik. Böyle bir çalışmayı başlattığı için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’na teşekkür ediyorum. Biz bir afet ülkesiyiz. Maalesef sık sık depremlerle sarsılıyoruz. Zaman zaman sellerle boğuşuyoruz. Yangınlar ciğerimizi paralıyor. Bununla ilgili olarak tedbir almak son derece önemli Eğer yeterli önlem alırsak bu afetleri kayıp vermeden atlatabiliriz. Ayrıca bizim ahlaklı, erdemli, iyi insanlar yetiştirmemiz lazım. Bu insanları yetiştirirken eğitime bu çağlarda başlamalıyız. Çünkü bu yaşlarda elde edilen bilgiler en sağlam bilgilerdir. Dolayısıyla bu yaştaki çocuklarımıza vereceğimiz eğitimler, onlarda farkındalık oluşturacaktır. Çocuklar bu eğitimlerle gelecekte olası afetlerde can kurtarmak için birer cankurtaran görevi görecek” Deprem konusunda devletin tüm kurumlarının birlikte çalışması gerektiğini vurgulayan Prof. Özer, yetkililere ‘Gelin iş işten geçmeden kentlerimizi hep birlikte depreme dirençli hale getirelim’ çağrısında bulundu. “260 bin kişiye eğitim verdik” İstanbul’da 20 bin kreşe afet bilinci eğitimi verdiklerini belirten Murat Yün, “Afet Farkındalık Eğitimleri’yle kreşlerimizde afet bilinci oluşturmaya çalışıyoruz. Türkiye bir deprem ülkesi ve bunu 7’den 70’e herkesin bilmesi gerekiyor. Bu eğitimleri küçük yaşta verirsek ileride hem İstanbul için hem de ülkemiz için afetlere karşı büyük bir adım atmış oluruz. Öncelikle çocuklara etkinliklerle bu eğitimi vermeye çalışıyoruz. Bir deprem simülasyonumuz var, onu izletiyoruz. Afetleri tek tek görsellerle anlatıyoruz. Sonrasında deprem platformumuz var. Orada depremin nasıl gerçekleştiğini, sonunda ne olduğunu ve sonrasında neler yapılması gerektiğini bunlar üzerinden anlatıyoruz. Depremde ilk yapılması gereken çök, kapan, tutun hareketini çocuklarla beraber yaptık. Çocuklar evlerine gittiklerinde ailelerine de anlatıyor. Ailelere de bu şekilde bu bilinci vermiş oluyoruz. Biz bu uygulama çerçevesinde yaklaşık 260 bin İstanbulluya eğitim verdik. Bunun yaklaşık 20 binini kreşlerdeki çocuklar oluşturuyor. Bunun dışında ilköğretim ve lise eğitimlerimiz de sürüyor. 2022-2023 eğitim döneminde başlattığımız uygulamamızı Milli Eğitim Bakanlığına bağlı tüm okullarda da sürdürüyoruz” diye konuştu. (ZA-
Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu başlıyor
19 Eylül 2024 Perşembe - 13:27 Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu başlıyor 2024-2025 Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu Yücel Arzen Konseri’yle başlıyor. Yeni sezonun dolu dolu geçeceğini belirten Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Tombaş, “Eğitimlerden sanat kurslarına, söyleşilerden tiyatrolara kadar her yaş grubuna hitap edecek çeşitli etkinliklerimizle dolu dolu bir kültür sanat sezonu yaşayacağız” dedi. Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Tombaş, 21 Eylül Cumartesi günü 2024-2025 Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu Yücel Arzen Konseri’yle başlayacağını açıkladı. Sultanbeyli Belediyesi Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde düzenlenecek açılış programı saat 18.00’de başlayacak. Her yaş grubuna hitap edecek etkinlikler 7’den 70’e herkese hitap edecek içeriklere önem verdiklerini vurgulayan Başkan Ali Tombaş, “21 Eylül Cumartesi günü itibariyle 2024-2025 Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu’nu açıyoruz. Eğitimlerden sanat kurslarına, söyleşilerden tiyatrolara kadar dolu dolu bir kültür sanat sezonu yaşayacağız. Her yaş grubundan vatandaşlarımıza hitap edecek etkinlikler oluşturmaya özen gösterdik. Kapımız tüm sanatseverlere açık. Sanatı besleyen, bu tür etkinliklerin devamlılığını sağlayan şüphesiz onun takipçileridir. Tüm vatandaşlarımızı kültürel etkinliklerimize davet ediyorum. Büyük bir mutlulukla açacağımız 2024-2025 Kültür Sanat Sezonumuz, Sultanbeyli’mize şimdiden hayırlı olsun” diye konuştu. Sultanbeyli Kitap Fuarı başlıyor Ayrıca 21 Eylül’de 8. Sultanbeyli Kitap Fuarı’nın da başlayacağını ifade eden Tombaş, “Prof. Dr. Sadettin Ökten’in onur konuğu olarak katılacağı kitap fuarımızın açılışını da 21 Eylül Cumartesi günü saat 14.00’te Sultanbeyli Kent Meydanı’nda gerçekleştireceğiz. Türkiye’nin önde gelen 80 yayınevi, 150 yazar, söyleşiler ve imza etkinlikleriyle dopdolu geçecek kitap fuarımıza tüm vatandaşlarımızı bekliyoruz” dedi.
İş Sanat’tan İstanbul ve Ankara’da ücretsiz çocuk atölyeleri
19 Eylül 2024 Perşembe - 12:55 İş Sanat’tan İstanbul ve Ankara’da ücretsiz çocuk atölyeleri İş Sanat, yeni eğitim-öğretim yılında da ücretsiz atölyelerini sürdürüyor. Yaz tatili boyunca İstanbul ve Ankara’daki müzelerinde çocukları sanat, üreticilik ve eğlence ile buluşturan İş Sanat, yeni eğitim-öğretim yılında da ücretsiz atölyelerini sürdürüyor. Burhan Doğançay’ın İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nde bulunan tuvalinden ilham alınacak ve çocuklar renkli kağıtlar kullanarak kendi sanat eserlerini üretecek. Çocuklar, sanatçının eserlerindeki canlı renkleri ve farklı formları keşfederken kendi üreticiliklerini ve hayal güçlerini geliştirme fırsatı da bulacaklar. Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi: Beyoğlu, İstanbul Burhan Doğançay’dan İlhamla Kolaj Atölyesi 21 Eylül Cumartesi, 15.00 Yaş grubu: 6-9 yaş Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sanata ve sanatçıya verdiği önemi çocuklara aktarmayı amaçlayan Cumhuriyet Ressamlarının İzinde atölyesi, Cumhuriyetimizin kuruluş döneminde her alanda yapılan inkılap ve yenilikleri, sanatın ele alınış şeklini ve bu dönemin temsilcisi sanatçıları çocuklara tanıtacak. Sanatçıların işleri, Batı’daki sanat eğitiminin ve tekniklerinin coğrafyamızın yaşam tarzı, doğası ve karakterleriyle yorumlanması kapsamında incelenecek ve çocuklar atölye alanında bu işlerden aldıkları ilhamla kendi uygulamalarını ortaya koyacak. Cumhuriyet Ressamlarının İzinde 22 Eylül Pazar, 15.00 Yaş grubu: 8-12 yaş Şekil Avcısı isimli atölyede çocuklar ebeveynleri ile İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin tarihi binasının desenlerini bulmacalarla keşfedecek ve keşfettikleri desenlerde kendi kolajlarını oluşturacak. İktisadi Bağımsızlık Müzesi, Ulus-Ankara Şekil Avcısı 21 Eylül Cumartesi, 11.00 Yaş grubu: 5-7 yaş (bir yetişkin eşliğinde) Çocuklar Rengarenk Vitraylar isimli atölyede ise İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin ana holünde yer alan, İtalyan sanatçılar Salvatore Corvaya ve Carlo Bazzi’nin imzasını taşıyan, mitolojide para ve ticaretle ilişkilendirilen Hermes tasvirinin bulunduğu ünlü vitrayı tanıyacak, yapım aşamaları deneyimleyecek ve kendi vitray tasarımlarını ebeveynleri ile birlikte oluşturacaklar. Rengarenk Vitraylar 28 Eylül Cumartesi, 11.00 Yaş grubu: 4-6 yaş (bir yetişkin eşliğinde) İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin eğlenceli figürü, 1930’lu yıllarda üretilen sergi maskotu Sigorta Adam’a odaklanan Kıpır Kıpır Kuklalar isimli atölyede çocuklar, Sigorta Adam ve onun koruyan kalkanı hakkında hikâyeler üretecek ve kendi kuklalarını tasarlayacaklar. Kıpır Kıpır Kuklalar 28 Eylül Cumartesi, 15.00 Yaş grubu: 5-7 yaş (bir yetişkin eşliğinde) Kartpostallarda Saklı İstanbul Hatıraları isimli atölyede ise, İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nde Ankaralı sanatseverler ile buluşan “İstanbul’un Resmi” sergisinde önce keyifli bir İstanbul turuna çıkacak olan çocuklar, İstanbul’un simge yapılarını tanıyacak ve şehre özgü pek çok unsuru keşfedecek. Çocuklar bu sergiden ilhamla, sevdikleri birine göndermek üzere, İstanbul’a dair izlenimlerini işledikleri kartpostallarını tasarlayacak. Kartpostallarda Saklı İstanbul Hatıraları 29 Eylül Pazar, 11.00 Yaş grubu: 8-10 yaş İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin “İstikbalinizin Emniyeti” sergisindeki antik kentler ve arkeolojik kazılar bölümüne odaklanan Zeugma’nın İlham Perileri isimli atölyede çocuklar Türkiye’nin önemli antik kentlerinden biri olan Zeugma’yı ve mozaiklerini keşfedecek. Mozaiklerin ünlü ilham perileri “müz”lerle tanışarak kendi mozaiklerini tasarlayacaklar. Zeugma’nın İlham Perileri 29 Eylül Pazar, 15.00 Yaş grubu: 8-10 yaş Verilen bilgiye göre; Beyoğlu’ndaki Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nde ve Ankara Ulus’taki İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nde düzenlenecek atölyeler hakkında bilgi almak ve atölyelere ücretsiz kayıt yaptırmak için rhm.atolye@issanat.com.tr (İstanbul) ve ibm.atolye@issanat.com.tr (Ankara) adresleri ile iletişime geçilebilecek.
Esenler’de açılan Anne - Bebek Kütüphanesi 1 yaşında
19 Eylül 2024 Perşembe - 12:54 Esenler’de açılan Anne - Bebek Kütüphanesi 1 yaşında Esenlerli anne ve bebeklerin birlikte keyifli anlar yaşadığı ve kitap ödünç alabildiği Esma Biltaci Anne Bebek Kütüphanesi, bir yıl içinde aylık 2 bin 500 kullanıcıya ulaşarak anne ve bebeklerin gözde mekanlarından biri oldu. Esenler Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü’nün bir yıl önce 0-3 yaş aralığındaki çocuklar için açtığı Esma Biltaci Anne Bebek Kütüphanesi, haftalık ortalama 623, aylık 2 bin 500 kullanıcıya ulaşarak anne ve bebeklerin uğrak mekanı haline geldi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile iş birliği içinde hizmet veren 25 bin 692 kitap ve bebeklerin gelişimini desteklemek için çeşitli materyaller barındıran kütüphane, anne ve bebekleri için zengin bir kaynak sunuyor. Haftada beş gün ücretsiz kitap veren kolay erişilebilir olan kütüphaneden aylık ortalama 530 kitap ödünç alınıyor. Rezervasyon yaptırmayı unutmayın Anne ve bebeklerin haftanın üç günü oyun gruplarından faydalanabildiği kütüphane randevu sistemiyle çalışıyor. Esenlerli anneler, çocuk gelişimi öğretmenleri eşliğinde gerçekleşen keyifli etkinliklere katılmak için ‘Esenler Belediyesi Online İşlemler’ kısmından rezervasyon yapmaları gerekiyor. Anneler ve çocukları için her şeyin ayrıntılı olarak düşünüldüğü kütüphanede ‘Montessori Oyuncaklar’, ‘Eğitici Kitaplar’, ‘Masal Saati’, ‘Dil Gelişimini Destekleyen Aktiviteler’ gibi çeşitli seçenekler bulunuyor. Anneler ise güvenli ve yüksek donanımlı bu merkezde, uzman eğitmenler eşliğindeki aktivitelerle sağlıklı, özgüvenli ve problem çözebilen bireyler yetiştirme fırsatı yakalıyor.
Prostat büyümesini erken fark etmek yaşam kalitesini artırır
19 Eylül 2024 Perşembe - 12:50 Prostat büyümesini erken fark etmek yaşam kalitesini artırır İyi huylu prostat büyümesi, yaş ilerledikçe prostat bezinin büyümesiyle ortaya çıkan bir durum. Yaşla birlikte prostat bezinin büyümesinin idrar yollarını sıkıştırarak çeşitli sorunlara neden olduğunu belirten Üroloji Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Akyıldız, “Erken aşamada yapılan müdahaleler, sağlık sorunlarının büyümesini engeller ve yaşam kalitesini artırabilir” dedi. Prostat büyümesinin neden ortaya çıktığı tam olarak bilinmemekle birlikte; 60 yaş ve üzeri erkeklerin 3’te 1’inde, 80 yaşındaki erkeklerin ise yarısında görülüyor. Medicana Kadıköy Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Akyıldız, prostat büyümesiyle ilgili bilgi vererek, “Ailesinde prostat büyümesi olan kişilerde risk artıyor. Diyabet ve kalp rahatsızlığı gibi sağlık sorunları da bu durumu tetikleyebiliyor” dedi. Prostat büyümesi ve prostat kanseri arasındaki farkları anlamanın erken teşhis ve tedavi sürecinde büyük önem taşıdığını ifade eden Op. Dr. Akyıldız, “Erken aşamada yapılan müdahaleler, sağlık sorunlarının büyümesini engelleyebilir ve yaşam kalitesini artırabilir. Prostat sağlığını korumak ve muhtemel sorunları erken aşamada tespit etmek için düzenli sağlık kontrollerinizi aksatmayın” önerisinde bulundu. Sık ve ani idrara çıkma isteği görülebilir Prostat büyümesi belirtilerinin kişiden kişiye değişiklik gösterebildiğini ifade eden Op. Dr. Hüseyin Akyıldız, “İyi huylu prostat büyümesinin sık görülen belirtileri arasında; idrara başlama zorluğu, sık sık idrara çıkma, ani idrar yapma isteği, idrar akımında zayıflama ve idrarın damlama şeklinde çıkması bulunmaktadır. Ayrıca mesanedeki idrarı tamamen boşaltamama gibi sorunlar da yaşanabilir” dedi. Tanı sürecinde kullanılan yöntemler arasında rektal muayene, idrar ve kan testleri ve PSA testinin yer aldığını söyleyen Op. Dr. Akyıldız, “PSA testi, prostat büyümesi, prostat kanseri veya enfeksiyonu gibi durumlarda kandaki PSA seviyelerinin artıp artmadığını belirler. İdrar akım hızı testi ve idrar sonrası rezidüel miktar ölçümü de tanıda kullanılan diğer yöntemlerdir. Gerektiğinde transrektal ultrason ve biyopsi gibi ileri tetkikler de uygulanabilir” bilgisini verdi. İlaç tedavisi ve cerrahi seçenekleri bulunuyor Prostat büyümesi tedavisinin hastanın yaşına, semptomların şiddetine ve genel sağlık durumuna göre belirlendiğini belirten Op. Dr. Akyıldız, şunları söyledi: “Prostat büyümesi tedavisinde ilaç tedavisi veya cerrahi yöntemler tercih edilebilir. İlaç tedavisinde alfa-blokerler, 5-alfa redüktaz inhibitörleri ve tadalafil grubu ilaçlar kullanılabilir. Cerrahi tedavi seçenekleri arasında en sık kullanılan yöntem TURP (Transüretral Rezeksiyon) olup, bu yöntemle prostat bezinin büyüyen kısmı idrar yolundan çıkarılır. TURP işlemi sonrasında hastaların idrarla ilgili şikayetlerinde ciddi bir düzelme gözlenir. Prostat büyümesi tedavisinde açık prostat ameliyatı da bir seçenek olarak değerlendirilebilir.”