Yerel Haberler
İstanbul
Diş sağlığında ’kişiselleşmiş tedavi’ dönemi 16 Kasım 2024 Cumartesi - 09:48:51 İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Gülsüm Ak, kişiselleştirilmiş diş hekimliğinin, teknolojinin ilerlemesiyle her geçen gün daha yaygın hale geldiğini belirterek, dijital ve kişiye özel çözümlerin, hastaların tedavi süreçlerinde daha iyi sonuçlar almalarını ve iyileşme sürelerinin kısalmasını sağladığını söyledi. Günümüzde tıp ve diş hekimliğinin, teknolojik ilerlemeler ve bilimsel yenilikler sayesinde önemli bir dönüşüm geçirdiğinin altını çizen Prof. Dr. Ak, "Her bireyin fizyolojik yapısı farklı olduğu gibi hastalıklarının patolojisi de farklılık gösterebilmektedir. Hastalıklar hastadan hastaya farklı bir seyir izleme potansiyeline sahiptir. Sağlık alanı da bu farklılıklara çözüm üretebilmek için evrilmektedir. Hastalıklara odaklı eski standart tedavi anlayışı yerini, hasta odaklı kişiselleşmiş tedavi anlayışına bırakmaktadır. Bu durum akla Hipokrat’ın ’Hastalık yoktur, hasta vardır’ sözünü getirmektedir. Günümüzde her bireyin hastalığı için optimize edilmiş kişiye özel tedavi planları öne çıkmaktadır. Bu tedavilere örnek olarak tıp alanında kişisel ihtiyaçlara göre düzenlenmiş ilaç tedavileri ve diş hekimliği alanında ise kişiselleşmiş implant ve protez tedavileri verilebilir" dedi. Diş tedavilerinde de kişiye özgü tedavilerin ön plana çıktığını belirten Ak, "Kişinin kendine özgü ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak dijital ortamda üretilmiş protezler ile daha başarılı sonuçlar alındığı gibi ileri derece kemik kaybı yaşamış oral cerrahi hastaları için de tedavi seçenekleri değişmekte ve gelişmektedir. Kişiye özel tasarlanmış subperiostal implant tedavileri ile geleneksel yollarla tedavi edilemeyen ileri kemik kayıplı dişsiz hastaların protetik rehabilitasyonu sağlanabilmektedir. Yine oral cerrahideki bir başka kişiselleşmiş tıp örneği ise kişiye özel planlamalarla, membranlar ve kemik greftleri kullanılarak hastaların kemik seviyelerinin istenilen miktarda arttırılabilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır" dedi. Kişiselleştirilmiş yaklaşımların, yalnızca cerrahi alanla sınırlı kalmayıp, diş hekimliğinin farklı alanlarında da başarıyla uygulandığını kaydeden Ak, "Örneğin, okluzal splintler, çene ve diş yapısına göre özel olarak tasarlanarak, bireylerin çene eklem hastalıkları, diş gıcırdatma veya çene uyumsuzluğu gibi sorunlarına kişiye özel çözümler sunmaktadır. Okluzal splintler, dijital ölçümler ve kişisel 3D analizler ile daha verimli ve rahat bir kullanım sağlamakta, tedavi sürecini hızlandırmaktadır. Horlama tedavisi alanında da kişiselleştirilmiş yaklaşımlar önemli bir yer tutmaktadır. Horlama, uyku apnesi gibi sağlık sorunlarına yol açabilen bir durumdur ve kişiye özel horlama apareyleri, çene yapısına ve solunum yollarına göre tasarlanarak etkili bir çözüm sunmaktadır. Bu apareyler, çenenin belirli bir pozisyonda kalmasını sağlayarak hava yolunun açık tutulmasına yardımcı olur. Teknolojik gelişmelerle kişiye özel olarak üretilen horlama apareyleri, tedavi başarısını artırmakta ve hastaların yaşam kalitesini yükseltmektedir. Gingivektomi işlemi de kişiselleştirilmiş tıbbın diş hekimliğine yansıyan bir başka örneğidir. Gingivektomi, diş etlerinin fazla dokusunun cerrahi olarak çıkarılmasıdır ve bu işlemde dijital kılavuzlar kullanılarak işlem daha hassas ve estetik açıdan daha başarılı hale getirilmektedir. Gingivektomi guide’ları, diş etlerinin şekli ve büyüklüğüne göre dijital ortamda tasarlanarak, cerrahın en doğru müdahaleyi yapmasına imken tanır. Bu sayede, iyileşme süreci kısalır ve estetik sonuçlar daha tatmin edici olur. Ortognatik cerrahi de kişiselleştirilmiş tıbbın önemli bir uygulama alanıdır. Ortognatik cerrahilerde, çene yapısının düzeltilmesi için yapılan cerrahilerde, dijital tarama ve 3D modelleme teknolojileri kullanılarak, bireye özel cerrahi planlamalar yapılmaktadır. Bu sayede, her hastanın çene morfolojisi göz önünde bulundurularak, cerrahi işlemler daha hassas ve etkili bir şekilde gerçekleştirilir. Ortognatik cerrahi rehberleri (guide) bu sürecin önemli bir parçasıdır ve cerrahın doğru pozisyonda kesiler yapmasına imkan sağlar. Sonuç olarak, tedavi başarısı artar ve komplikasyon riski azalır" dedi. Diş hekimliğinde kişiselleşmiş tedavilerin sadece cerrahi alanla sınırlı kalmadığının altını çizen Ak, "Şeffaf plaklar gibi ortodontik tedavi seçenekleri de kişiye özel tedavi anlayışını benimsemektedir. Dijital tarama ile alınan ölçüler, hastanın diş ve çene yapısına en uygun şeffaf plakların tasarlanmasına imkan verir. Bu plaklar, dişlerin doğru ve kontrollü bir şekilde hareket etmesini sağlayarak, tedavi sürecini hızlandırır ve estetik açıdan daha kabul edilebilir bir seçenek sunar. Diş protezleri ve implantlar da bireye özel olarak tasarlanabilmektedir. 3D yazıcılar sayesinde ağız içi ölçüler alındıktan sonra, kişiye özel protezler veya implantlar üretilebilir. Bu, özellikle ileri derecede kemik kaybı yaşayan hastalar için büyük bir avantaj sağlamaktadır. Dental implant rehberleri de cerrahiyi kişiselleştirmek için kullanılan bir diğer önemli teknolojidir. 3D taramalar ve dijital modelleme ile, her hastanın çene yapısına uygun olarak tasarlanmış rehberler sayesinde implant yerleştirilmesi daha hassas ve doğru yapılabilir" dedi.
16 Kasım 2024 Cumartesi - 09:38 Erken doğumun sessiz kahramanları: Prematüre bebekler hayata tutunuyor Biruni Üniversitesi Hastanesi’nde, Dünya Prematüre Günü dolayısıyla farkındalık toplantısı düzenlendi. Yenidoğan uzmanları, çocuk doktorları, hemşireler, prematüre doğan çocuklar ve ailelerinin katılımıyla gerçekleşen etkinlikte, erken doğumun etkileri ve prematüre bebeklerin karşılaştığı zorluklar ele alındı. Etkinlikte konuşan Biruni Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel, erken doğumun ciddiyetine dikkat çekerek, “Prematüre bebeklerde ufacık bir hata, çocukları bir ömür boyu etkileyebilir. Bu nedenle, prematürelerin sorunlarını gündeme taşımak ve bu alandaki farkındalığı artırmak için buradayız” dedi. ‘Küçücük bir hata, koca bir ömre mal olabilir’ Dünyada her yıl 13 milyondan fazla bebek erken doğarken, bu bebeklerin karşı karşıya kaldığı riskler oldukça yüksek. Prof. Dr. Yüksel, “Bebekler ne kadar küçük doğarsa, engelli olma oranı da o kadar artıyor. Görme, işitme ve zeka sorunları bu bebeklerde sık karşılaşılan problemlerdir. Ufacık bir gecikme veya bilgi eksikliği, bebeklerin hayatında geri dönülemez izler bırakabilir. Bu toplantıyla, hem sağlık çalışanlarımıza teşekkür etmek hem de bu konudaki farkındalığı artırmak istedik” ifadelerini kullandı. Erken doğumun gizli anahtarı: Doğru beslenme Erken doğuma neden olan faktörlere değinen Prof. Dr. Yüksel, “Sigara, alkol, stres, annenin metabolik veya kalp hastalıkları gibi birçok etken erken doğumu tetikleyebilir. Ancak erken doğumu en çok etkileyen faktör beslenmedir. Teknolojik gelişmeler sayesinde prematürelerin yaşama şansı artıyor, ancak erken doğumu önlemek için toplum bilincinin artırılması gerekiyor” dedi. Prematürelerin hikayesi, umutla örülen bir yolculuk Organizasyonda konuşan Biruni Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Serap Kilerci Ulusal, prematüre bebeklerin hayatta kalma mücadelesine dikkat çekti: “Bugün burada, hastanemizde erken doğmuş çocuklarımızla bir aradayız. Onların büyüme süreçlerine bilimsel ve etik yaklaşımla destek olduk. Bu zorlu yolculukta ailelerin yanında olmaya devam edeceğiz. Prematüre bebeklerin hayata tutunma hikayesi, bizler için de bir mücadele ve umutla örülen yolculuktur.” “İyi bakım, büyük fark oluşturur” Biruni Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Dr. Abdullah Sert, iyi bir yenidoğan yoğun bakım hizmetinin önemine vurgu yaptı: “Erken doğum, beraberinde birçok sağlık sorununu getirir. Ancak, kaliteli bir yenidoğan yoğun bakımı bu sorunların çoğunu bertaraf edebilir. Tüp bebek tedavilerinin artışı, çevresel faktörler ve değişen beslenme alışkanlıkları erken doğum oranlarını etkiliyor. Doğumun, kaliteli bakım sunan bir hastanede gerçekleşmesi bebeklerin sağlıklı gelişimi açısından kritik öneme sahiptir.” 650 gram doğdu, hayata tutundu Etkinlikte prematüre doğan bebeklerin hikayelerine de yer verildi. 25 haftalıkken 650 gram doğan Ahsen’in babası Göker Yılmaz, bu süreçte hastanenin desteğiyle zorlu bir dönemi atlattıklarını söyledi: “Bebeğimizi 96 gün boyunca hastanede bıraktık. Her kontrol sonrası doktorlarımızın verdiği güvenle süreci daha kolay atlattık. Şimdi kızımız 5,5 aylık ve sağlıklı bir şekilde yanımızda.” Etkinlikte, duygusal anlar yaşanırken farkındalık oluşturmak amacıyla gökyüzüne mor balonlar uçuruldu
16 Kasım 2024 Cumartesi - 09:35 Kütletme işlemi felce yol açabilir Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Özkoçak, kütletme adıyla bilinen uygulamalar hakkında önemli uyarılarda bulundu. Kontrolsüz yapılan bu işlemlerin, omurga sağlığı için ciddi riskler barındırdığını vurguladı. Son yıllarda sosyal medyada popüler hale gelen kütletme videoları, eğlenceli ve masum bir işlem gibi görünse de ciddi sağlık riskleri taşıyor. Kontrolsüz yapılan bu işlemler, omurga sağlığını tehlikeye atarak felç gibi geri dönülmez sorunlara yol açabiliyor. Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi’nden Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Özkoçak, bu konuda hayati uyarılarda bulundu ve manuel terapinin doğru ellerde uygulanmasının önemine dikkat çekti. Manuel terapiye mutlaka uzman kontrolü Manuel terapinin tıpta yeri olan bir yöntem olduğunu ancak bu işlemlerden önce mutlaka uzman bir hekimin hastayı muayene etmesi gerektiğini belirten Dr. Özkoçak, “Omurga yapısını değerlendirmek için Röntgen, Tomografi ya da MR (Manyetik Rezonans Görüntüleme) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılmalı. Çünkü omurganın arkasında, tüm sinir sistemimizi kontrol eden çok hassas damar ve sinir paketleri bulunuyor. Kontrolsüz müdahaleler felç gibi ciddi sonuçlar doğurabilir” dedi. Berberde kütletmeye dikkat Kütletme işleminin berberde ya da uygun olmayan şartlarda yapılmasının ciddi sakatlıklara neden olabileceğini ifade eden Dr. Özkoçak, “Omurilik felci, bu işlemin yanlış uygulanması sonucu ortaya çıkabilecek en kötü senaryolardan biri. Bu durum tüm vücutta güçsüzlüğe ve yaşam kalitesinde dramatik düşüşlere yol açabilir” uyarısında bulundu. Sosyal medya yanıltabilir Dr. Özkoçak, sosyal medyada kütletme işlemiyle ilgili yayılan abartılı videoların halkı yanlış yönlendirdiğini söyleyerek, “Bu videolarda duyulan sesler, genellikle ses kayıt cihazlarıyla artırılmış efektlerdir. Gerçek bir tedavide bu tür yüksek sesler çıkmaz. Sesin varlığı tedavinin başarılı olduğu anlamına gelmez” ifadesini kullandı. Manuel terapinin faydaları Manuel terapinin doğru uygulandığında kas ve bağ dokudaki sıkışmaları gevşeterek rahatlama sağladığını ifade eden Dr. Özkoçak, tedavinin yalnızca sertifikalı ve uzman kişiler tarafından uygulanması gerektiğinin altını çizdi. Dr. Özkoçak, “Omurgamız vücudumuzun pırlantasıdır. Sinirlerimizin geçtiği bu bölgeye yapılacak her müdahale, büyük risk taşır. Lütfen kontrolsüz işlemlerden kaçının ve mutlaka uzman desteği alın” şeklinde konuştu.
Vodafone’un sadakat platformu 25 milyon kullanıcıyı aştı
06 Kasım 2024 Çarşamba - 10:36 Vodafone’un sadakat platformu 25 milyon kullanıcıyı aştı Vodafone’un geliştirdiği Vodafone Happy global sadakat platformu, aktif kullanıldığı 7 ülkede toplam 25 milyon dijital kullanıcıyı aştı. Vodafone Happy, Portekiz, Almanya, Romanya, Türkiye, İspanya, İtalya ve İrlanda’yı içeren aktif pazar portföyüne yıl sonu itibarıyla Çek Cumhuriyeti’ni de eklemek üzere çalışmalarına devam ediyor. Vodafone, Türkiye’deki uygulamalarını yurtdışına ihraç etmeyi sürdürüyor. Şirketin geliştirdiği ve bugün Türkiye dahil 7 Vodafone ülkesinde kullanılan Vodafone Happy global sadakat platformunun dijital kullanıcı sayısı 25 milyonu aştı. Mayıs 2022’de Portekiz implementasyonuyla başlayan, ardından Almanya, Romanya, Türkiye, İspanya, İtalya ve İrlanda pazarlarında aktif hale gelen Vodafone Happy, yıl sonu itibarıyla Çek Cumhuriyeti’nde de hizmet verebilmek üzere çalışmalarına devam ediyor. Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Ayşegül Arıcan Şeker, şunları söyledi: “Sadakat platformumuzu daha kapsamlı hale getirerek bu ürünü Vodafone Happy markasıyla uluslararası pazarlara sunmaya başladık. Türk mühendislerimizin geliştirdiği bu platform, Avrupa’daki üçüncü parti çözüm alternatifleriyle karşılaştırıldığında esneklik, teknoloji trendlerine uygunluk ve dijital verimlilik açısından öne çıktı. Bu nedenle, Vodafone Happy platformunu diğer Vodafone ülkelerinde de ‘en iyi uygulama’ olarak yaygınlaştırmaya başladık. Şu anda Türkiye dahil 7 Vodafone ülkesinde aktif kullanıcılarımız var. Yıl sonuna kadar bu sayıyı 8 pazara çıkarmayı ve portföyümüze partner pazarları da ekleyerek büyümeyi hedefliyoruz. Vodafone Happy, müşterilerimize hem global hem de yerel markalardan indirimler sunduğumuz, onları kişiselleştirilmiş fırsatlarla buluşturduğumuz bir sadakat platformu. Bu platform, aktif olduğumuz her pazarda müşteri memnuniyetini artırırken, işbirliği yaptığımız markalar ve iş ortaklarımız için yeni iş fırsatları oluşturuyor ve Vodafone için ana gelir kalemleri dışında yeni iş modelleri sunuyor. Ayrıca, Vodafone’un teknoloji ve platform şirketi olma stratejisine de önemli katkı sağlayan bir girişim.” Yenilikçi yazılım geliştirme süreçleri dijital verimlilik sağlıyor Vodafone’un yenilikçi yazılım geliştirme yaklaşımları ve çevik çalışma kültürü, şirketin teknoloji vizyonuna katkı sağlıyor. Yeni fikirlerin hızla hayata geçmesi için geliştirilen çözümlerde yeniden kullanılabilirlik esas alınarak etkin kaynak kullanımı ve dijital verimlilik sağlanıyor. Katılımcı ve kapsayıcı iş ortamı sayesinde paydaşlarıyla sürekli iletişim halinde olan şirket, her aşamada onların katkılarıyla fikirler geliştirip bunları projelere dahil ediyor. Vodafone Happy gibi birçok ürün ve projede de benzer süreçlerle Türkiye’den liderlik ediyor. Farklı ülkelerden insanlarla çalışma fırsatı Vodafone Türkiye’de tüm çalışanlara farklı ülkelerden kişilerle ekipler halinde çalışma imkânı sunuluyor. Bu ekipler, hedef ve iş önceliklerini gruptaki yöneticilerden alıyor ve işlerini buna göre planlıyor. Dijital Ürün Yönetimi ve Teknoloji’den Finans Operasyonları’na, Satınalma’dan İç Denetim’e kadar pek çok ekip bu düzende çalışıyor. Bu sayede, hem bilgi paylaşımı ve öğrenme artıyor, hem de pek çok farklı kültürle çalışma imkânı sağlanıyor. Günlük akışlarında farklı ülkelerden insanlarla bir araya gelen bu ekiplerin iş çıktıları Türkiye’ye ve farklı ülkelere hizmet ediyor. Vodafone Türkiye çalışanı olarak hayatlarına devam etseler de tamamen global bir deneyimin parçası oluyorlar. Çalışanlarına global deneyim kazandırıyor Vodafone’da çalışanların global deneyim kazanmasına önem veriliyor. Bu yönde hayata geçirilen program ve inisiyatiflerle çalışanların yurtdışında kariyer yapmasına destek olunuyor. Özellikle Türkiye’den yurtdışına giden çalışanların ülkeye ve şirkete sağladığı en büyük avantaj temsiliyet oluyor. Bu çalışanlar, temsil ettiği kültür ve gösterdiği örnek davranışlar sayesinde gerek ülkenin gerekse şirketin daha fazla cazibe merkezi olmasını sağlıyor. Diğer yandan, global fırsatlar sayesinde Vodafone Türkiye de yetenek kazanımı anlamında avantajlı bir konumda oluyor. Global yetenek hareketleri, ülkeler arasındaki işbirliklerini kuvvetlendirip iyi örneklerin karşılıklı olarak paylaşılmasına büyük ölçüde destek sağlıyor.
Kartal Belediyesi, ‘Tsunami Erken Uyarısı Standart İşleyiş Prosedürleri’ çalıştayına katıldı
06 Kasım 2024 Çarşamba - 10:31 Kartal Belediyesi, ‘Tsunami Erken Uyarısı Standart İşleyiş Prosedürleri’ çalıştayına katıldı Kartal Belediyesi, muhtemel İstanbul depremine yönelik önlem ve hazırlık çalışmaları kapsamında Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün düzenlediği ‘Tsunami Erken Uyarısı Standart İşleyiş Prosedürleri’ adını taşıyan çalıştaya katıldı. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü yerleşkesinde gerçekleştirilen programda, Kartal Belediyesi’nin alanında uzman ekipleri, belediyenin deprem ve tsunami ile ilgili hizmet ve çalışmalarıyla ilgili sunum yaptı. Çalıştaya; AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) ve İBB (İstanbul Büyükşehir Belediyesi) yetkililerinin yanı sıra; Kartal Belediyesi’ni temsilen Afet İşleri Müdürü Ozan Haydar Selmanpakoğlu, Destek Hizmetleri ve İşletme İştirakler Müdürlüğü’ne bağlı Bina Yönetim Şefi Murat Kerim ile 17 belediyeden yetkililer katıldı. Etkinlikte her belediye kendi çalışmaları ile alakalı bilgi verdi. Kartal Belediyesi Bina Yönetim Şefi Murat Kerim çalıştayda Kartal Belediyesi’nin konuya yönelik hizmet ve çalışmalarını katılımcılara aktardı. Kerim, gerçekleştirdiği sunumda Kartal’ın 10 mahallesine kurulan 14 ivmeölçer ile Deprem Algılama ve Erken Uyarı Sistemine yönelik detaylı bilgi aktardı. Kartal Belediyesi’nin AFAD’a akredite olan gönüllü arama kurtarma ekibinden de bahseden Murat Kerim, muhtemel bir deprem ve tsunami tehlikesi durumunda ses yayın merkezi olarak kullanılacak mekânlar ve oluşturulacak ekip ile alakalı da bilgi verdi. Kerim sunumunu, kurulacak telefon zinciri ve uydu telefon bilgi formu ile de alakalı etraflı bilgilendirmeyle sonlandırdı.
Araştırma-Geliştirme harcaması 2023 yılında 377 milyar 542 milyon TL’ye yükseldi
06 Kasım 2024 Çarşamba - 10:13 Araştırma-Geliştirme harcaması 2023 yılında 377 milyar 542 milyon TL’ye yükseldi Gayrisafi yurt içi Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) harcaması 2023 yılında bir önceki yıla göre 178 milyar 873 milyon TL artarak 377 milyar 542 milyon TL’ye yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılı Araştırma-Geliştirme Faaliyetleri Araştırması’nın sonuçlarını paylaştı. Buna göre, gayrisafi yurt içi Ar-Ge harcaması 2023 yılında bir önceki yıla göre 178 milyar 873 milyon TL artarak 377 milyar 542 milyon TL’ye yükseldi. Ar-Ge harcamasının gayrisafi yurt içi hâsıla (GSYH) içindeki payı yüzde 1,42 oldu Gayrisafi yurt içi Ar-Ge harcamasının GSYH içindeki oranı 2022 yılında yüzde 1,32 iken, 2023 yılında 26 trilyon 545 milyar 722 milyon TL’lik GSYH içindeki oranı yüzde 1,42 oldu. En fazla Ar-Ge harcaması mali ve mali olmayan şirketler tarafından yapıldı Ar-Ge harcamalarında mali ve mali olmayan şirketler yüzde 65,1 ile en büyük paya sahip olurken, bunu yüzde 30,0 ile yükseköğretim takip etti. Kâr amacı olmayan kuruluşlar tarafından yapılan Ar-Ge harcamalarının da dâhil olduğu genel devlet Ar-Ge harcamalarının toplam Ar-Ge harcamaları içindeki payı ise yüzde 4,9 oldu. Ar-Ge harcamaları içerisinde personel harcamaları yüzde 52,5 ile en büyük harcama kalemini oluşturdu. Mali ve mali olmayan şirketler Ar-Ge finansmanında yüzde 52,6 ile ilk sırada yer aldı Ar-Ge harcamalarının 2023 yılında yüzde 52,6’sı mali ve mali olmayan şirketler tarafından finanse edilirken genel devlet Ar-Ge harcamalarının yüzde 33,1’ini, yükseköğretim yüzde 12,7’sini, yurt dışı kaynaklar yüzde 1,6’sını ve diğer yurt içi kaynaklar yaklaşık olarak yüzde 0,03’ünü finanse etti. Tam zaman eşdeğeri cinsinden 290 bin 850 Ar-Ge personeli çalıştı Tam zaman eşdeğeri (TZE) cinsinden 2023 yılında toplam 290 bin 850 kişi Ar-Ge personeli olarak çalıştı. Sektörler itibarı ile dağılımına bakıldığında ise TZE cinsinden toplam Ar-Ge personelinin 2023 yılında yüzde 65,4’ü mali ve mali olmayan şirketlerde, yüzde 31,4’ü yükseköğretimde ve yüzde 3,1’i kâr amacı olmayan kuruluşların da dâhil edildiği genel devlet sektöründe yer aldı. TZE cinsinden kadın Ar-Ge personelinin oranı yüzde 34,1 oldu TZE cinsinden kadın Ar-Ge personel sayısı, 2023 yılında 99 bin 195 kişi ile toplam Ar-Ge personel sayısının yüzde 34,1’ini oluşturdu. Sektörler itibarı ile TZE cinsinden kadın Ar-Ge personel oranı yükseköğretimde yüzde 47,7, kâr amacı olmayan kuruluşların da dâhil edildiği genel devlette yüzde 29,6, mali ve mali olmayan şirketlerde ise yüzde 27,8 oldu. Ar-Ge personelinin yüzde 31,0’ı doktora veya eşdeğeri eğitim seviyesine sahip Ar-Ge personeli öğrenim durumuna göre incelendiğinde, Ar-Ge personelinin yüzde 38,3’ünün lisans eğitim düzeyine sahip olduğu görüldü. Bunu sırasıyla yüzde 31,0 ile doktora veya eşdeğeri, yüzde 21,4 ile yüksek lisans, yüzde 4,9 ile meslek yüksekokulu ve yüzde 4,4 ile lise ve altı kategorileri takip etti. TZE cinsinden Ar-Ge personelinin eğitim durumuna göre dağılımı ise sırasıyla; yüzde 47,4 ile lisans, yüzde 21,9 ile doktora veya eşdeğeri, yüzde 19,8 ile yüksek lisans, yüzde 5,8 ile meslek yüksekokulu ve yüzde 5,1 ile lise ve altı eğitim düzeyi şeklinde oldu. En fazla Ar-Ge harcaması TR51 (Ankara) bölgesinde gerçekleşti İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması (İBBS) 2. Düzeye göre 2023 yılında Ar-Ge harcamalarının en yüksek olduğu bölge toplam Ar-Ge harcamasının yüzde 29,7’sini gerçekleştiren TR51 (Ankara) iken, bunu yüzde 28,9 ile TR10 (İstanbul) ve yüzde 10,6 ile TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) bölgesi takip etti. Toplam Ar-Ge personel sayısının yüzde 31,7’si TR10 (İstanbul), yüzde 19,4’ü TR51 (Ankara) ve yüzde 8,1’i TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) bölgesinde istihdam edildi. Mali ve mali olmayan şirketlerde Ar-Ge harcamasının yüzde 53,2’si Ar-Ge merkezlerinde yapıldı Mali ve mali olmayan şirketler tarafından 2023 yılında gerçekleştirilen 245 milyar 966 milyon TL Ar-Ge harcamasının yüzde 53,2’si Ar-Ge merkezlerinde gerçekleştirildi. Ar-Ge merkezlerinde yapılan Ar-Ge harcamasının yüzde 88,3’ü, 250 ve üzeri çalışan sayısına sahip olan girişimler tarafından yapıldı. En fazla Ar-Ge harcaması yüksek teknoloji faaliyetlerindeki girişimler tarafından yapıldı İmalat sanayinde Ar-Ge faaliyeti yürüten girişimler teknoloji düzeylerine göre sınıflandırıldığında, 2023 yılında imalat sanayinde gerçekleştirilen 139 milyar 469 milyon TL Ar-Ge harcamasının yüzde 47,5’inin yüksek teknoloji faaliyetinde yer alan girişimler tarafından gerçekleştirildiği görüldü. İmalat sanayindeki toplam Ar-Ge harcamasının yüzde 40,0’ı orta yüksek teknoloji faaliyetindeki girişimler, yüzde 8,5’i orta düşük teknoloji faaliyetindeki girişimler ve yüzde 4,0’ı düşük teknoloji faaliyetindeki girişimler tarafından yapıldı. İmalat sanayinde Ar-Ge faaliyeti yürüten girişimlerdeki araştırmacı sayıları incelendiğinde 2023 yılında en fazla araştırmacının 32 bin 778 kişi ile orta yüksek teknoloji faaliyeti yürüten girişimler tarafından istihdam edildiği görüldü. Bunu 19 bin 865 araştırmacı istihdamı ile yüksek teknoloji faaliyeti yürüten girişimler takip etti. TZE cinsinden araştırmacı sayıları dikkate alındığında da en fazla değerin 30 bin 144 ile orta yüksek teknoloji faaliyeti yürüten girişimlerde olduğu saptandı.
“Unutkanlık ve hafıza sorunlarının ardında B12 vitamini eksikliği olabilir”
06 Kasım 2024 Çarşamba - 10:03 “Unutkanlık ve hafıza sorunlarının ardında B12 vitamini eksikliği olabilir” B12 vitamininin kırmızı kan hücrelerinin üretimini destekleyerek anemi riskini azalttığını belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Sarıaydın, “Yorgunluk, halsizlik, enerji düşüklüğü, unutkanlık, hafıza sorunları, konsantrasyon bozukluğu, karıncalanma ve uyuşma gibi sinir sistemi bozuklukları, baş dönmesi, nefes darlığı, soluk cilt, anemi, dilde şişme veya ağrı, depresyon, ruh hali değişiklikleri gibi belirtiler B12 vitamini eksikliği işareti olabilir” dedi. Kobalamin adıyla da bilinen B12 vitamininin, suda çözünen ve vücudun normal sinir sistemi fonksiyonu ile kan hücrelerinin üretimi için gerekli bir vitamin olduğunu ifade eden VM Medical Park Pendik Hastanesi’nden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Sarıaydın, DNA sentezinde de önemli bir rol oynayan B12 hakkında bilgilendirmede bulundu. “B12 vitaminin faydaları” B12 vitamininin vücutta birçok faydası olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Sarıaydın, “B12 vitamini, kırmızı kan hücrelerinin üretimini destekler, bu da anemi riskini azaltır. Ayrıca beyin fonksiyonlarını destekler ve sinir sisteminin düzgün çalışmasına yardımcı olur. Bunun dışında DNA ve RNA sentezine katkı sağlar. Enerji üretimine destek olarak yorgunluk ve halsizliği önler. Metabolizma üzerinde olumlu etkiler sağlar” şeklinde konuştu. “Yorgunluk, hafıza sorunları ve baş dönmesine dikkat” Uzm. Dr. Sarıaydın, B12 vitamini eksikliğinde vücutta şu belirtilerin görülebileceğini söyledi: “Yorgunluk, halsizlik, enerji düşüklüğü. Unutkanlık, hafıza sorunları. Konsantrasyon bozukluğu. Karıncalanma ve uyuşma gibi sinir sistemi bozuklukları. Baş dönmesi, nefes darlığı. Soluk cilt ve anemi. Dilde şişme veya ağrı. Depresyon, ruh hali değişiklikleri.” “B12 vitamini eksikliğine iyi gelen besinler” B12 vitamininin kırmızı et, tavuk, balık, yumurta, süt ve süt ürünleri (peynir, yoğurt), organ etleri (karaciğer, böbrek) ve zenginleştirilmiş kahvaltı gevreklerinde bulunduğunu söyleyen Uzm. Dr. Sarıaydın, B12 vitamini eksikliğine iyi gelen besinleri ise şöyle sıraladı: “Kırmızı et, sakatat. Balık (somon, sardalya). Yumurta. Süt, yoğurt, peynir. B12 ile zenginleştirilmiş gıdalar (tahıllar, bitkisel sütler).” B12 Vitamini eksikliğinde bazı hastalıkların görülebildiğini vurgulayan Uzm. Dr. Sarıaydın, bunlar arasında pernisiyöz anemi, sinir sistemi hastalıkları (nöropati), bellek kaybı ve bilişsel bozukluklar, depresyon, demans ve cilt problemlerinin başta geldiğini belirtti. “Yaşlılar ve vejetaryenler risk grubunda” Bazı kişilerin özellikle B12 vitamini eksikliği için risk grubunda olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Sarıaydın, “Vegan ve vejetaryen diyet uygulayanlar (hayvansal kaynaklı gıdalar tüketmedikleri için), yaşlılar (B12 emilimi yaşla birlikte azalır), kronik mide-bağırsak hastalığı olanlar (örn. Crohn hastalığı, çölyak), mide ameliyatı geçirenler, uzun süreli proton pompa inhibitörü (PPİ) veya antiasit kullanımı olanlar ve alkol bağımlılığı olanların bu konuda dikkatli olması gerekir” ifadelerini kullandı. “Et, süt ürünleri ve yumurta tüketimi artırılmalı” Uzm. Dr. Sarıaydın, B12 vitamini eksikliğinin nasıl giderilebileceği hakkında ise şu önerilerde bulundu: “Diyetle yeterli B12 alımı sağlanmalı. Özellikle et, süt ürünleri ve yumurta tüketimi artırılmalı. B12 vitamini takviyeleri (tablet, dilaltı formu, enjeksiyon) doktor önerisiyle kullanılabilir. Veganlar için B12 ile zenginleştirilmiş bitkisel gıdalar ve takviyeler önerilebilir.” “Ek takviyeler doktor onayı olmadan kullanılmamalı” Ek takviyeler kullanılırken dikkat edilmesi gerekenlerin de olduğunu sözlerine ekleyen Uzm. Dr. Sarıaydın, “Doktor tavsiyesi olmadan aşırı dozda B12 takviyesi kullanılmamalıdır. B12 eksikliği ciddi bir sorun olduğunda, düzenli kan testleri ile düzeyler takip edilmelidir. Diğer ilaçlarla etkileşim riski olup olmadığı kontrol edilmelidir. Emilim sorunları olan hastalar (örn. mide-bağırsak hastalıkları olanlar) takviyeleri doğru formda (enjeksiyon gibi) almalıdır” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
Beykoz Su Altı Savunma Komutanlığı’nda meydana gelen kazada 1 asker şehit oldu
06 Kasım 2024 Çarşamba - 09:51 Beykoz Su Altı Savunma Komutanlığı’nda meydana gelen kazada 1 asker şehit oldu İstanbul’un Beykoz ilçesinde bulunan Su Altı Savunma Komutanlığı’nda eğitim sırasında meydana gelen kazada 1 asker şehit oldu. Beykoz Riva’da bulunan Su Altı Savunma Komutanlığı’nda meydana gelen kazada Deniz Teğmen Mustafa Kemal Öz şehit oldu. Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Riva Beykoz/İstanbul Su Altı Savunma Komutanlığı’nda eğitim esnasında 5 Kasım 2024 tarihinde meydana gelen kaza sonucunda yaralanan kahraman silah arkadaşımız Deniz Teğmen Mustafa Kemal Öz, derhal kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır dileriz” ifadelerine yer verildi. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler yaptığı açıklamada, "Kahraman silah arkadaşımız, 5 Kasım 2024 tarihinde şehit olmuştur. Kahraman şehidimize şahsım ve Milli Savunma Bakanlığı mensupları adına Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve asil milletimize başsağlığı dilerim" dedi. İstanbul Valisi Davut Gül de paylaşımında, "İstanbul Su Altı Savunma Komutanlığı’nda meydana gelen kaza sonucu şehit olan Deniz Teğmen Mustafa Kemal Öz’e Allah’tan rahmet diliyoruz. Kahraman Mehmetçiğimizin ruhu şad, makamı ali olsun. Kederli ailemizin, ordumuzun ve milletimizin başı sağ olsun" ifadelerini kullandı.