POLİTİKA - 07 Nisan 2025 Pazartesi 18:05

AK Parti Sözcüsü Çelik: "(Cumhurbaşkanı Erdoğan ile DEM heyetinin görüşmesi) Cumhurbaşkanımız kendi takdirleri ile uygun gördükleri bir gün içerisinde bu hafta içerisinde bu görüşmeye bir randevu ayarlanacaktır"

A
A
A
AK Parti Sözcüsü Çelik: "(Cumhurbaşkanı Erdoğan ile DEM heyetinin görüşmesi) Cumhurbaşkanımız kendi takdirleri ile uygun gördükleri bir gün içerisinde bu hafta içerisinde bu görüşmeye bir randevu ayarlanacaktır"

AK Parti Sözcüsü Çelik: "(Cumhurbaşkanı Erdoğan ile DEM heyetinin görüşmesi) Cumhurbaşkanımız kendi takdirleri ile uygun gördükleri bir gün içerisinde bu hafta içerisinde bu görüşmeye bir randevu ayarlanacaktır"




ANKARA- (İHA) AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı sonrası soruları cevapladı.Bir gazetecinin "Siz de konuşmanızda CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in dış odaklarla iletişime geçtiğini ifade ettiniz. Özgür Özel bir açıklama yaptı, şunu söyledi: Bu girişimciler sonucu bazı sosyalist siyasetçilerin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüşmekten vazgeçtiğini, hatta bazı diplomatların Antalya Diplomasi Forumuna gelmekten vazgeçtiğini ifade etti. Siz bunları nasıl yorumlarsınız?" sorusuna Çelik şu şekilde cevap verdi:


"Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki iddia, yani bir siyaset kurdukları zaman bu siyaseti temellendirdikleri iddialar konusunda bu kadar çürük temelde siyaset inşa etmeye çalışmaları ibret verici. Bunun en belirgin özelliklerinden bir tanesi de bu dış politikayla ilgili konular. Antalya Diplomasi Forumu her zamanki gibi yapılacak, gelmeyeceğini ifade eden tek kişi Genişlemeden Sorumlu Komiser, o ifade etti, onun dışında bahsettiği şekildeki bir toplu randevu iptali ya da herhangi bir şekilde Türkiye’yle teması kesme gibisinden bir şey yok, tam tersine Türkiye’nin bulunduğu her platformda Türkiye en çok randevu talep edilen ülkedir, bu nettir. Yani bakın bu Cumhurbaşkanımızın bulunduğu bütün platformlarda özellikle de Avrupalı yetkililerin ne kadar yoğun bir randevu talebi içerisinde olduğunu görüyoruz, aynı şey Dışişleri Bakanımız, Hazine ve Maliye Bakanımız için de geçerli. En son biliyorsunuz Brüksel’deydi Hazine ve Maliye Bakanımız, orada da yoğun bir temas trafiği yürütüldü, aynı şey Dışişleri Bakanımız için de geçerli. Bu Genişleme Komiserlerinin maalesef böyle bir şablonu var, ben Avrupa Birliği Bakanlığı yaptım, o dönemde de aynıydı. Zaten yeni bir cümle kurmuyorlar, ne eksik, ne fazla, kes, kopyala, yapıştır, Türkiye’yle ilgili bir yere saplanmışlar, aynı cümleleri kurup devam ediyorlar. Biz de diyoruz ki, siz herhangi bir şekilde Türkiye’yle ilgili bir tartışma içerisine girmek istiyorsanız fasılları açalım, fasılları açtıktan sonra bakalım biz fasılların gereğini yerine getiriyorsak fasılları kapatırsınız, gereğini yerine getirmiyorsak bu fasılları kapatmazsınız, zaten açık kalır. Ama onlar fasıllar yoluyla konuşmayı bile ret ediyorlar, klasik şablon. Yani bugün zaten Avrupa Birliği’nin içerisinde aşırı sağın yükselmesi genişleme konusundaki tutuklulukları yüzündendir, genişleme konusundaki vizyonsuzlukları yüzündedir. Bugün Avrupa’nın güvenlik mimarisiyle ilgili bu tartışmaların bir türlü ilerleyememesi ve Avrupa güvenlik mimarisinde döndüler dolaştılar yine Türkiye’nin vazgeçilmezliği noktasına geldiler. Avrupa’nın güvenliğiyle ilgili bir kısır döngüye girmelerinin sebebi de, yine genişleme konusundaki vizyonsuzlukla ilgilidir. Dolayısıyla Genişleme Komiserleri genelde bu vizyonsuzluk içerisinde konuşuyor. Halbuki Genişlemeden Sorumlu Komiser Türkiye’ye gelip kendi tezlerini anlatabilirdi ve herkes de ona cevap verirdi, bu şekilde de karşılıklı müzakere olurdu. Yani uluslararası diplomasinin neresinde görülmüş ben konuşmuyorum, küstüm, gelmiyorum, oynamıyorum diye? Bu bir yetersizlik işaretidir."


"Özgür Özel dün yaptığı bir konuşmada şu ifade kullandı: Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması için okyanus ötesinden icazet aldılar ifadesini kullandı. Nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna Çelik şu ifadeleri kullandı:


"Cumhuriyet Halk Partisi’nde böyle bir dış politika zihniyeti var. Türkiye’de millet tarafından seçilmiş hükümetin söylediğine inanmıyorlar, ama dışarıdan bir şey duyduklarında bu böyleymiş diyorlar. Bakın burada herhangi bir yargı kararı, herhangi bir yargı süreci ya da herhangi bir siyasi süreçle ilgili Türkiye’nin herhangi bir yerden talimat alması söz konusu olamaz ki bugün dışarıdan yardım talep eden kişi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanıdır. Dışarıya dilekçe yazan kişi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanıdır. Şimdi bu tartışmayı örtmek için bu uyduruk iddiaya sarılıyor. Bunun arkasına herhangi bir şekilde bir dayanak koy, bir veri koy, bir belge bilgi koy deseniz söyleyeceği hiçbir şey yok. Bunu dayandırabileceği herhangi bir konu yok. Hâlbuki dış dünyadakiler, yardım bekledikleri kendisine sahip çıkmadığı için hayal kırıklığına uğradım diyen Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Özgür Özel. Kendimizi terk edilmiş hissediyoruz diyen, yani bu terk edilmişlik duygusu da bir garip, ne bekliyordu ki? Yine Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Özgür Özel. Şimdi bizim dünyada pek çok ülkeyle yaşadığımız tartışmalara baktığınızda aslında bunun talimat alıp almamakla ilgili değil, Türkiye’nin kendi bağımsız ve müstakil politikasını yürütmesiyle ilgili olduğunu, bu konudaki dirayetli duruşuyla ilgili olduğunu herkes görüyor zaten. Dolayısıyla burada bu söylediği şey siyasi bir cümle değil, daha doğrusu bu bir cümle değil, yani enteresan bir noktaya geldik, Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyasi cümle kurma kabiliyeti bile kayboldu bu yönetimle birlikte. Ne dediği de anlaşılmıyor, neye dayandırdığı da anlaşılmıyor. Yani en azından siyasi tartışmayı belli bir düzeyde yapmak lazım, bunların hepsi işte sosyal medya dedikodusu. Sosyal medya dedikodusunun Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının ya da Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşanların konuşma metinlerine girmesi çok enteresan bir durum gerçekten."


Bir gazetecinin "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın DEM Parti’nin İmralı heyetiyle görüşmesi için bayram sonrasına işaret edilmişti, bu görüşme yapılacak mı, yapılacaksa takvim belli mi?" sorusuna Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanımız takdirleriyle bu görüşme talebine olumlu cevap vereceğini iletmişti ve DEM Parti’den de görüşme talebi geldi. Sayın Cumhurbaşkanımız kendi takdirleriyle uygun gördükleri bir gün içerisinde, bu hafta içerisinde bu görüşmeye bir randevu ayarlanacaktır Cumhurbaşkanlığı özel kalemi tarafından. Bu görüşmenin Cumhurbaşkanımızın takdirleriyle bu hafta içinde olması değerlendirilebilir arkadaşlar" dedi.


"İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları aralıksız bir şekilde devam ediyor. Şimdi yeni bir fenomen de var, yapay zeka teknolojisi kullanıyorlar bu yapılan saldırılarda. En son bir Microsoft çalışanı da şirketi protesto ederek işinden ayrıldı. Bu konuda yorumunuz nedir?" sorusuna Çelik, "Bu yapay zekânın tabii üzerindeki tartışmalar devam ediyor. Burada daha önce size bir bahsetmiştim, partide Bilgi ve İletişim Teknolojileri Başkanımızın Başkanlığında, onun gündem oluşturmasıyla kendi aramızda yapay zekânın siyasetini de tartışıyoruz. Tabii yapay zekânın tıp gibi alanlarda kullanılması insanlık için şifa veren, çığır açıcı özellikler getirecektir. Ama tabii bu örnekte olduğu gibi de son derece tehlikeli sonuçlar da doğurabilecektir. Epey zamandır bu konuşuluyor, Netanyahu hükümetinin Gazze’de soykırım yaparken, hedefleri seçerken yapay zekâ teknolojisi kullandığıyla ilgili. Kuşkusuz bu teknolojiyi bu şekilde kullanılması ve bu teknolojinin bu şekilde insanlık suçu işleyenlerin, soykırım işleyenlerin hizmetine verilmesi başlı başına bir insanlık suçudur. O sizin bahsettiğiniz Microsoft toplantısında bir kadın mühendisin oradaki itirazı, yani burada biz yapay zekâdan bahsediyoruz, o da yapay zekâcı kadın mühendis, o yapay zekânın başındaki kişiye söylüyor. Bu yaptığımız insanlığa karşı bir suçtur, bu suça ortak oluyoruz diye tavrını koyması, bu gerçekten büyük bir insanlık duruşu olarak herkesin gündemine geldi. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde uluslararası hukuk açısından da yapay zekânın bu şekilde kullanılmasının, örneğin belli bir insan topluluğunu topyekûn yok etmek için soykırım amacıyla nükleer silah kullanmak gibi değerlendirilmesi gerekecektir. Bunun birtakım kurallara bağlanması gerekecektir. Ama bu örnekte de görülmüştür ki, şeytanın aklına gelmeyen işler bu katliam şebekesinin aklına gelmektedir" diye konuştu.


"İsrail basınında son dönemde Türkiye aleyhine yapılan çok sayıda açıklama gündem oluyor, en son İsrail’in Washington’da Trump yönetimi nezdinde Türkiye aleyhine lobi yaptığı söyleniyor, bu konuda değerlendirmeniz nedir?" sorusuna Çelik, "Tabii son 1 haftada, son 15 günde özellikle Suriye merkezli olaylar çerçevesinde İsrail’den Türkiye’ye karşı yoğun bir açıklama geliyor. Birincisi şunu söylemek isteriz: Bizim Suriye’deki varlığımız kimse için bir tehdit oluşturmak üzere orada olmuyor, defalarca söyledik. Biz bölge barışı için bu çabaları sürdürüyoruz. Ama görüldüğü gibi İsrail’in Suriye içerisinde yaptığı her askeri operasyon aslında bütün bir bölgede büyük bir tramvayı ve büyük bir güvenlik dalgalanmasını olumsuz anlamda tekrar ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla burada esas tartışılması gereken mesele Türkiye’nin faaliyetleri değil, bizzat işgal etmek suretiyle Suriye topraklarının belli bir kısmını İsrail’in Suriye’deki faaliyetleridir. Yani bu gündeme gelen tartışmayla ilgili söylüyorum, tabii ki Gazze var, tabii ki Lübnan’a saldırılar var, ama son 10 gündür bu şekilde geliyor. Dolayısıyla burada Türkiye’yi hedef alırken esasında Türkiye’nin İsrail’in Suriye’de yürüttüğü faaliyetlere karşı olması çerçevesinde yeni bir gündem oluşturmaya çalışıyorlar. Ama herkes de şunu görüyor: İsrail’in yaptığı her askeri operasyon hem Suriye’de, hem Lübnan’da bölge barışını tehdit eden yeni bir durum ortaya çıkarıyor. Biz tezlerimizin bölge barışı için, bu soykırım faaliyetlerinin durması için sadece Türkiye’nin milli politikası olarak değil, evrensel açıdan da kabul görmüş bir politika olduğunu, Birleşmiş Milletler parametrelerine ve uluslararası hukuka uygun davrandığımızı her yerde açıkça ortaya koyuyoruz. Ama İsrail’in herhangi bir şekilde Birleşmiş Milletler parametrelerine, uluslararası hukuka uygun davrandığını söyleyecek tek bir örnek bile yoktur. Dolayısıyla biz bu duruşumuzu sürdürmeye devam edeceğiz" diye konuştu.


"Suriye Dışişleri Bakanlığı dün bir açıklama yapmıştı, Devlet Başkanı Ahmed Şara’nın Türkiye’ye önümüzdeki hafta bir ziyaret gerçekleştireceğini. Bu konuda bir takvim var mıdır, görüşme ne zaman olacak, detaylar varsa paylaşır mısınız?" sorusuna Çelik, "Evet, Suriye Devlet Başkanı Sayın Şara Cuma günü gelecek Türkiye’ye. Biliyorsunuz Antalya Diplomasi Forumu var, Antalya Diplomasi Forumu çerçevesinde Türkiye’de olacak. Yani pek çok tabii devlet hükümet başkanı, pek çok dışişleri bakanı ve dış politika uzmanı da Antalya Diplomasi Forumu’nda bulunacaklar. Çarşamba geliyor, ama törenler ve görüşmeler Perşembe günü, Endonezya Cumhurbaşkanını ağırlayacak Sayın Cumhurbaşkanımız. Cuma günü de bahsettiğiniz Sayın Şara’nın gelişi de dahil olmak üzere Antalya Diplomasi Forumu için pek çok misafirimiz olacak Türkiye’de" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Uşak Öz İplik İş, Uşak’ta işten çıkartılan 4 üyesi için eylem yaptı Öz İplik İş Sendikası, Uşak’ta sendikaya üye oldukları için Balta Floorcovering tarafından işten çıkartılan 4 üyesi için fabrika önünde eylem yaptı. Uşak’ta faaliyet gösteren Balta Floorcovering Yer Döşemeleri A.Ş.’de çalışan işçiler, bir süre önce işçi sendikası Öz İplik İş’e üye oldu. İşverenlikçe çeşitli sebepler bahane gösterilerek, sendikaya üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Yaşananların ardından Öz İplik İş Genel Merkezi, Uşak’ta işten çıkartılan 4 üyesi için fabrika binası önünde eylem yaptı. Eyleme, Öz İplik İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Muzaffer Birdoğan, Öz İplik İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Kadir Erkan, Öz İplik İş Sendikası Uşak İl Başkanı Deniz Turan, sendika üyeleri ve işten çıkartılan işçiler katıldı. İşçilere destek vermek için Uşak’a gelen HAK-İŞ’e bağlı Öz İplik İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Kadir Erkan gazetecilere açıklamalarda bulunarak, "Uşak’ta faaliyet gösteren Balta Floorcovering çalışanları, sendikamız Öz İplik İş’e üye olmuşlardır. İşçilerin sendikamıza üye olmasından haberdar olan işveren ve vekilleri işçilere baskı yapmışlardır. İşçilerin anayasal, sendikal hak ve özgürlüklerini engellenmiştir. Sendikaya üye olan 4 işçi arkadaşımız, İş Kanunu’nun 25’e 2 maddesinden, haksız yere tazminatsız bir şekilde işten çıkartılmıştır" dedi. Erkan, "Balta yetkilileri, Anayasa ve sendikalar kanununa göre, işçilerin sendikaya üye olma özgürlüğünü ihlal ediyorlar. Şirket yetkilileri kamu davasına dahi konu olabilecek suç işliyorlar. Balta Floorcovering, dünyaca ünlü markalara üretim yapmaktadır. Önemli markalara üretim yapan fabrika, sendikal özgürlüklere saygı duymuyor. Emeği hiçe sayan, emekçinin haklarını gasp eden bu zihniyet, daha da ileri giderek, işveren vekilleri, güvenlikler ve birim amirleri aracılığıyla, sendikamız yetkililerine hakaret ve fiziksel saldırı girişiminde bulunmuşlardır. Bu saldırı girişimi, bizlere değil emeğe, emekçiye, alın terine yapılan büyük bir saldırıdır" dedi. Erkan sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye’nin, İkinci 500 büyük sanayi kuruluşu listesine giren, İngiliz Victoria Gruba ait Balta Floorcovering iş yerine bu tutum yakışmıyor. Övünerek bahsettiğiniz büyüklüğünüzün, önemli bir parçası emekçilerdir arkadaşlar emekçilerdir. Bu fabrika büyüdüyse, üretim arttıysa, marka güçlendiyse bunda en büyük pay, alın teri döken emekçilerimizindir. 140 ülkede 50 milyon işçiyi temsil eden Industriall Küresel sendika genel sekreteri ve 39 Ülkede 7 milyon işçiyi temsil eden IndustriAll Avrupa sendikalar federasyonu genel sekreteri, dayanışmamıza destek veriyor. Markalardan sipariş alabilmek için, küresel çerçeve sözleşmelerini imzalayan, masada işçi hak ve özgürlüklerine saygı göstereceğini beyan eden Balta yetkilileri, fabrikada işçilerin sendikalaşma hakkına karşı çıkmaktadır" dedi. Öte yandan, Öz İplik İş Sendikası yetkileri işçinin ve emekçinin her zaman yanlarında olduklarını söyledi.
Kocaeli Filistinli doktorun feryadı: "F16 uçakları ile bombalanıyoruz" İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları devam ederken, 50 bini aşkın Filistinli hayatını kaybetti, binlerce Filistinli yaralandı. Yaşanan acı dramı anlatan Filistinli doktor, "Gazze’ye yiyecek, içecek, su ve ilaç dahil girmiyor. İsrail’in anlaşmayı habersiz şekilde bozmasından beri çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 2 binden fazla Filistinli şehit oldu. F16 uçakları ile bombalanıyoruz. Gazze’de şu anda 7 Ekim’de başlayan katliam, soykırım ve vahşetin çok büyük bir dalgasını yaşıyor" dedi. İsrail’in 7 Ekim 2023’te başlattığı saldırılar sonucu çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 50 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Hastane ve eğitim kurumları bile hedef alınarak sivil halk katlediliyor. İsrail’in 18 Mart’ta ateşkesi bozmasının ardından yalnızca 55 günde 2 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. "İhlalden bu yana çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 2 binden fazla Filistinli şehit oldu" HEKİMSEN Genel Başkanı Uzm. Dr. Adil Kurban, Gazze’deki doktorlarla görüntülü görüşme yaparak, yaşananları İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Filistinli doktor, yaşanan insanlık dramını anlatarak, "17 Ocak’ta yapılan anlaşma yükümlülüklerini İsrail yerine getirmeyerek ihlal etti. Ramazan ayının başından beri ikinci bir saldırı yapıldı. O günden bu güne yaklaşık 55 gündür Gazze’ye yiyecek, içecek, su ve ilaç dahil girmiyor. Bu süreçte çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 2 binden fazla Filistinli şehit oldu" dedi. "F16 uçakları ile bombalanıyoruz" En acı günlerden birinin de dün yaşandığını söyleyen doktor, "Şucaiyye Mahallesi’ndeki çok kalabalık bölgeye F16 uçakları ile ağır bombardıman yapılarak 8 bina yerle bir edildi. Binaların içinde bulunan en az 50 kişi olduğunu öğrendik. Onlarca kişi hala enkaz altında. Kurtarma araç ve teçhizatları olmadığından onlara ulaşmak mümkün değil. Refah’ta olduğu gibi kurtarma ve ambulans ekipleri de hedeflerden bir tanesi. Sürekli hedef halindeler. Bu bölgeye yaklaşanlara ve kurtarmaya çalışanlara dahi ateş açıldı. Gazze’de şu anda 7 Ekim’de başlayan katliam, soykırım ve vahşetin çok büyük bir dalgasını yaşıyor. Bugün artık birçok bölgede bombardımanlarda şehit veriliyor ancak maalesef Gazze gündemden düşmüş durumda. Buradaki insanlar seslerini bu sebeple duyuramıyorlar. Çünkü İsrail işgal devleti bir taraftan, arkasında Amerika ve Amerika’nın güdümünde giden rejim ve medya kuruluşları bu sesi çıkartmamaya ve dünyaya duyurmamaya çalışıyor" şeklinde konuştu. "Gazze feryat ediyor" "Gazze feryat ediyor" diyen Uzm. Dr. Adil Kurban, "Bu feryat çok şiddetli. 3-5 kişinin öldürülmesi nedeniyle bütün dünya liderlerinin birleşip yürüdüğünü hatırlıyoruz. Ama o dünya liderleri 30 bin civarında çocuk ve kadının öldürülmesine sessiz kaldı. Hatta Netanyahu Amerika’ya gittiğinde mecliste alkışlandı. Ne kadar acı bir şey. HEKİMSEN olarak ilk günden beri Gazze ile yakından ilgilendik. Gazze’de çalışan meslektaşlarımızı bulduk ve geri bildirim aldık. İletişim ağı kurduk ve bu şekilde Gazze’nin derdini dillendirdik. Hatta Gazze ile ilgili X’te hashtag yaptık. Netanyahu’yu etiketleyen STK başkanı olarak bir tek bendim. Netanyahu ve İsrail güçlerini etiketleyerek paylaşımlar yaptım. Buna kimse cesaret edemedi ama HEKİMSEN buna cesaret etti. Bunun gibi elimizden geleni yaptık. Madden de yardım yapmak isterdik ancak oraya ulaşamıyoruz. Yurt dışına yardım sıkıntımız var. Bunun için de HEKİMSEN Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni kurduk" ifadelerini kullandı. "Yok edilmenin eşiğindeler" Çok fazla sivilin öldürüldüğüne dikkat çeken Adil Kurban, "Ateşkes anlaşmasının İsrail tarafından haber bile verilmeden bozmasının sonra sadece dün 50 kişi şehit oldu. Bunların yarısından fazlası çocuk ve kadın. Onlarca kişi de enkaz altında. Bu atılan bombalar normal bombalar değil. Bunlar beton delici bombalar. Bu bombaları sivil halkın üstüne atılıyor. Ateşkesin bozulmasından üstünden 45-50 gün geçti ve 2 bin Filistinli şehit olduğu biliniyor. O insanların en önemli ihtiyacı olan su, ilaç ihtiyaçları karşılanamıyor. Duygu durumları karışık, yok edilmenin eşiğindeler. Toplum olarak yok ediliyorlar" dedi. Yarın tüm dünyada Gazze saatiyle saat 22.00’da ezan okunacak Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’na çağrıda bulunan Kurban, "Yarın Gazze saatiyle saat 22.00’da bütün dünyada herkesin bulunduğu yerde balkonlarda, pazarlarda, camilerde ve yollarda ezan okunmasını istiyorlar. Filistin Alimler Birliği bunu planladı ve talep ediyor. Lütfen en azından camiler noktasında onların bu talebine destek olalım" diye konuştu.