EĞİTİM - 04 Kasım 2024 Pazartesi 16:48

"Çocuk işçiliği" sempozyumda masaya yatırılacak

A
A
A
"Çocuk işçiliği" sempozyumda masaya yatırılacak

Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü, her yıl geleneksel hale getireceği "Çocuk Hakları Bağlamında Çocuk İşçiliği Sempozyumu"nun ilkini düzenleyecek. Sempozyumun amacı her yıl çocukların hakları, refahı ve korunması bağlamında önemli bir konuyu ele almak, bilimsel ve toplumsal çözüm önerileri üreterek farkındalık oluşturmak olacak.


Bu yıl 28 Kasım 2024 tarihinde düzenlenecek olan "Çocuk Hakları Bağlamında Çocuk İşçiliği" başlıklı sempozyumun ilk teması olarak "Çocuk Hakları Bağlamında Çocuk İşçiliği" konusunu belirlendi.


Sempozyumun içeriği ile ilgili bilgi veren OMÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü, Sosyal Hizmetler Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Ercümend Ersanlı, “20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocukların gelişimi, eğitimi, topluma hazırlanması ve onları tehlike ve risklerden koruma konusunda hem ailelere hem topluma hem de devletlere büyük sorumluluklar yüklemiştir. Ancak günümüzde pek çok çocuk, yoksulluk, toplumsal eşitsizlikler ve olumsuz çevre koşulları gibi nedenlerle çalışmak zorunda kalmakta, fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak büyük riskler altında yaşamını sürdürmektedir. Bu sempozyumda, ülkemizde ve dünyada çocuk işçiliğinin boyutları, nedenleri, çocuk işçiliğine maruz kalan çocukların yaşadığı psiko-sosyal ve ekonomik sorunlar, bu sorunların çözümüne yönelik sosyal politikalar ve uygulamalar ele alınacak, uzmanların görüş ve önerileriyle çocuk haklarının korunmasına yönelik somut adımların atılması hedeflenecektir. Sempozyum; akademisyenler, sosyal hizmet uzmanları, çocuk hakları savunucuları, kamu kuruluşları ve sivil toplum temsilcilerinin bir araya gelerek çocuk işçiliği sorununu derinlemesine tartışacağı, çözüm odaklı bir platform olacaktır. bu ilk sempozyumumuza, çocuk haklarına duyarlı tüm akademisyenler, uzmanlar, öğrenciler ve ilgilileri davet etmekten büyük onur duyuyoruz. Bu işbirliği fırsatı ile çocuklarımızın haklarını savunmak ve daha iyi bir geleceğe sahip olmaları için yapacağımız tartışmalar ve üreteceğimiz çözüm önerileri ile hep birlikte güçlü bir ses olmayı hedefliyoruz” dedi.


Sempozyumun amaçları ise şu şekilde:


"Çocuk hakları temelinde çocuk işçiliği sorununun ele alınması, çocuk işçiliğinin altında yatan psiko-sosyal ve ekonomik nedenlerin incelenmesi, sosyal politika önerilerinin geliştirilmesi ve bu politikaların nasıl uygulanabileceği üzerine çözüm önerileri sunulması, çocuk işçiliğiyle mücadelede aile, toplum ve devletin rollerinin tartışılması, çocukların korunmasına yönelik ulusal ve uluslararası başarı örneklerinin paylaşılması."


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Karaderili Şirketler Grubu’ndan iddialarla ilgili açıklama Karaderili Şirketler Grubu’ndan turizm faaliyeti gösterdikleri firmalarına yönelik suç örgütü iddialarının gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Karadereli Şirketler Grubundan yapılan açıklamada, bazı internet sitelerinde çıkan ’Savcı suç örgütünün suç örgütü şemasını çıkardı’ şeklindeki haberlerin gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Açıklamada, "Şimdiden hemen ifade etmek isteriz ki şirketimiz bir örgüt değildir. Örgüt iddiasını ortaya atanların örgütün tanımına ve Yargıtay Kararlarına bakmalarını tavsiye ederiz. İnternet sitelerinde yer alan şema, şirket çalışanlarının bulunduğu şemadır. Bu çalışanların örgüt olduğunu iddia etmek abesle iştigaldir. Çalışanların kendi aralarında konuştukları turizm literatüründe kullandıkları kelimeler, şifreli konuşma olarak nitelendirilmiştir. Örgüt diye nitelendirilen kişiler daha önce sabıkaları bulunmayan, hiçbir suçtan haklarında dava açılmayan şirketimizin sigortalı çalışanlarıdır. Örgüt olabilmesi için, Yargıtay’ın aradığı süreklilik devamlılık ve hiyerarşik yapılanma yoktur. Bugün Türkiye’de, bizim dosyamıza benzer şekilde örgüt iddiasıyla açılan davaların tamamından beraat kararı verilmektedir" ifadelerine yer verildi. "Bir dolandırıcılıktan bahsetmek mümkün değildir" Savcılık tarafından düzenlenen iddianamede yer alan hiçbir iddianın ispatlanmadığı dile getirilen açıklamada, şunlar kaydedildi: "İddiaların tamamı müştekilerin soyut beyanına dayanmaktadır. Bu iddiaların doğru olmadığı, yargılama aşamasında ortaya çıkacaktır. Şirketimiz, 30 yıldan bu yana ticari faaliyette bulunan, sadece Yalova’da 2 bin 500 kişiye istihdam sağlayan, on binlerce insana tatil yaptıran bir şirkettir. Tüm müştekilerle sözleşme imzalanmıştır. Ödemeler banka üzerinden yapılmıştır. Üyelerden sözleşmelerini feshetmek isteyenlerin paraları dava açılması neticesinde kendilerine iade edilmiştir. Burada bir dolandırıcılıktan bahsetmek mümkün değildir. Şirketimizin hayal sattığı iddia edilmişse de, bugüne kadar başta birçok kamu görevlisi dahil olmak üzere on binlerce insana tatil hizmeti sunulmuştur. Halen sunulmaya devam edilmektedir. Yurtiçi ve yurtdışından on binlerce misafiri otellerimizde misafir etmekteyiz. Halen dolandırıcı olarak zikredilen, örgüt iddiasının olduğu bir davada yargılama yapılacak olmasına rağmen, yatırım yapmaya ve tatil hizmeti vermeye devam etmekteyiz. Bu soruşturmanın hukuka aykırı olarak gözaltı kararları ile başlatılıp, kısıtlama kararı verilerek, şirketimizin sigortalı çalışanlarının tutuklanması bir hukuk garabetidir. Savcılık makamı soruşturma aşamasında tek bir sayfalık evrak dahi vermemiş, savunma hakkımızı kısıtlamıştır. Suçu kabul etmemekle birlikte, müştekilerin sözde zararlarını karşılayacağımız ifade edilmiştir. Zaten herkesin sözleşmesini feshetme hakkı bulunmaktadır. Bize verilen hesap numaralarına, şirketimiz çalışanlarının özgürlükleri söz konusu olduğu için 100 bin TL’ye yakın ödeme yaptık. Bunlara rağmen konu basına yansıtılarak, hiçbir şikayeti olmayan, tatillerini normal şekilde kullanan müştekilerin şikayet etmesine sebebiyet verildi. Ödemeler yapılmasına rağmen, tutuklu sanıklar tahliye edilmedi. Bu dava hukuk skandalları ile doludur." "Herkesin beraat edeceğinden şüphemiz yoktur" Açıklamada davanın sadece şirketin sigortalı çalışanlarına karşı değil, Yalova’nın ekonomik kalkınmasına fayda sağlaması sebebiyle bölge halkına karşı açıldığına vurgu yapıldı. Açıklamada, şirketin hissedarlarına karşı açılan davada "Sözde hayal satıldığı" iddiasına rağmen Yalova’ya halen yatırım yapmaya devam edildiği belirtildi. Bölgedeki otel yatırımlarının toplam bedelinin 300 bin dolar civarında olduğun dikkat çekilen açıklamada, "Ne yazık ki Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı şirketimiz sigortalı çalışanları ile üyelere karşı suç işleyen kişileri aynı kefeye koymuştur. Hangi şirket üyelerine karşı suç işler ki? Şirketimize karşı illegal faaliyette bulunan kişilerle hukuk mücadelemiz devam edecek. Ortaya atılan asılsız iddialara rağmen şirketimiz ayakta kalmaya, hukuki mücadelesine ve ticari faaliyetine devam edecektir. Üyelerine hizmet vermeye devam edecektir" ifadelerine yer verildi. Açıklamada, hukuka aykırı bir şekilde 6 aydır tutuklu bulunan sanıklar dahil herkesin beraat edeceğinde vurgu yapılarak, "Medyada yer alan haber içeriklerinde masumiyet karinesinin ihlal edildiği ifade edilen açılamada yer almakta, şahısların isimlerinin açıkça zikredildiği görülmektedir. Bu durum hukuka aykırılık teşkil etmektedir" denildi.
Bursa Uludağ’ın göllerinde kuraklık tehlikesi Uludağ’ın zirvesindeki göller, küresel sıcaklık ve mevsimlerin kayması neticesi kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya geldi. Göllerden bazıları tamamen kururken bazılarında ise su seviyesi dibe vurdu. Bursalı dağcı kurumaya yüz tutan gölleri drone ile görüntüledi. Kış turizminin yanı sıra 4 mevsim turist ağırlayan Uludağ hazan mevsiminin güzelliklerini yaşıyor. Sarının ve yeşilin her tonunu görmenin mümkün olduğu dökülen yapraklar kapladıkları yolları renk cümbüşüne çeviriyor. Dağcılar Alaçam Mahallesi üzerinden bu yolları kullanarak 3 saat boyunca yaptıkları yolculuk sonunda göller bölgesine ulaşıyor. Bu bölgede Kilimligöl, Karagöl, Aynalıgöl, Buzlugöl, Heybeligöl, Koğukdere Gölü ve Çayırlıdere Gölü bulunuyor. Göllerde kuraklık tehlikesi Küresel ısınma ve mevsimsel değişiklikler Uludağ’ın göllerinde de etkisini gösterdi. Kış aylarına yaklaşırken genellikle karla kaplanan zirveye halen kar düşmeyişi gölleri neredeyse kuruma seviyesine getirdi. Yılın bu mevsiminde yağışlar sebebiyle dolması gereken göllerin su seviyesinin düşük olması sebebiyle dipleri görünüyor. Bursalı dağcı İsmet Şentürk drone ile görüntülediği göllerin yaşadığı kuraklık tehlikesini gözler önüne serdi. 4 mevsim turist ağırlayan Uludağ’ın göller bölgesinin her mevsim farklılık gösterdiğini anlatan Şentürk, "Yaz mevsiminde en dolu halini yaşayan bu göller son baharda en az su seviyesine sahiptir. Kar yağışıyla birlikte göller yavaş yavaş dolmaya başlar. İlkbaharda da en üst seviyeye ulaşır. Şu anda Uludağ’ın gölleri hem bitkiler açısından hem de su seviyesi açısından en zayıf dönemini yaşamaktadır" dedi. Öte yandan meteorolojiden alınan son hava tahminlerine göre bu hafta Uludağ’da kar beklenmediği öğrenildi. Yarın hava sıcaklığının 4 derece olması beklenen Uludağ’da pazar günü sıcaklık iki derece yükselerek 6’yı gösterecek. Pazartesi 5, Salı 7, Çarşamba ise sıcaklığın 11 dereceyi bulacağı Uludağ’da bu hafta sonu ve önümüzdeki hafta kar yağışı görülmeyecek.
İstanbul Erken doğumun sessiz kahramanları: Prematüre bebekler hayata tutunuyor Biruni Üniversitesi Hastanesi’nde, Dünya Prematüre Günü dolayısıyla farkındalık toplantısı düzenlendi. Yenidoğan uzmanları, çocuk doktorları, hemşireler, prematüre doğan çocuklar ve ailelerinin katılımıyla gerçekleşen etkinlikte, erken doğumun etkileri ve prematüre bebeklerin karşılaştığı zorluklar ele alındı. Etkinlikte konuşan Biruni Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel, erken doğumun ciddiyetine dikkat çekerek, “Prematüre bebeklerde ufacık bir hata, çocukları bir ömür boyu etkileyebilir. Bu nedenle, prematürelerin sorunlarını gündeme taşımak ve bu alandaki farkındalığı artırmak için buradayız” dedi. ‘Küçücük bir hata, koca bir ömre mal olabilir’ Dünyada her yıl 13 milyondan fazla bebek erken doğarken, bu bebeklerin karşı karşıya kaldığı riskler oldukça yüksek. Prof. Dr. Yüksel, “Bebekler ne kadar küçük doğarsa, engelli olma oranı da o kadar artıyor. Görme, işitme ve zeka sorunları bu bebeklerde sık karşılaşılan problemlerdir. Ufacık bir gecikme veya bilgi eksikliği, bebeklerin hayatında geri dönülemez izler bırakabilir. Bu toplantıyla, hem sağlık çalışanlarımıza teşekkür etmek hem de bu konudaki farkındalığı artırmak istedik” ifadelerini kullandı. Erken doğumun gizli anahtarı: Doğru beslenme Erken doğuma neden olan faktörlere değinen Prof. Dr. Yüksel, “Sigara, alkol, stres, annenin metabolik veya kalp hastalıkları gibi birçok etken erken doğumu tetikleyebilir. Ancak erken doğumu en çok etkileyen faktör beslenmedir. Teknolojik gelişmeler sayesinde prematürelerin yaşama şansı artıyor, ancak erken doğumu önlemek için toplum bilincinin artırılması gerekiyor” dedi. Prematürelerin hikayesi, umutla örülen bir yolculuk Organizasyonda konuşan Biruni Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Serap Kilerci Ulusal, prematüre bebeklerin hayatta kalma mücadelesine dikkat çekti: “Bugün burada, hastanemizde erken doğmuş çocuklarımızla bir aradayız. Onların büyüme süreçlerine bilimsel ve etik yaklaşımla destek olduk. Bu zorlu yolculukta ailelerin yanında olmaya devam edeceğiz. Prematüre bebeklerin hayata tutunma hikayesi, bizler için de bir mücadele ve umutla örülen yolculuktur.” “İyi bakım, büyük fark oluşturur” Biruni Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Dr. Abdullah Sert, iyi bir yenidoğan yoğun bakım hizmetinin önemine vurgu yaptı: “Erken doğum, beraberinde birçok sağlık sorununu getirir. Ancak, kaliteli bir yenidoğan yoğun bakımı bu sorunların çoğunu bertaraf edebilir. Tüp bebek tedavilerinin artışı, çevresel faktörler ve değişen beslenme alışkanlıkları erken doğum oranlarını etkiliyor. Doğumun, kaliteli bakım sunan bir hastanede gerçekleşmesi bebeklerin sağlıklı gelişimi açısından kritik öneme sahiptir.” 650 gram doğdu, hayata tutundu Etkinlikte prematüre doğan bebeklerin hikayelerine de yer verildi. 25 haftalıkken 650 gram doğan Ahsen’in babası Göker Yılmaz, bu süreçte hastanenin desteğiyle zorlu bir dönemi atlattıklarını söyledi: “Bebeğimizi 96 gün boyunca hastanede bıraktık. Her kontrol sonrası doktorlarımızın verdiği güvenle süreci daha kolay atlattık. Şimdi kızımız 5,5 aylık ve sağlıklı bir şekilde yanımızda.” Etkinlikte, duygusal anlar yaşanırken farkındalık oluşturmak amacıyla gökyüzüne mor balonlar uçuruldu
Ankara Palandöken: “Efsane kasım değil efsane pazarlama taktiği” Kasım ayının başlamasıyla birlikte yanıltıcı indirim kampanyalarının hızla çoğaldığına dikkati çeken TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Bu durum aslında ‘Efsane Kasım’ değil, efsane bir pazarlama taktiği oldu. İlgili meslek odalarının izni olmadan yapılan indirimlere itibar edilmemeli” dedi. Firmaların yüzde 80’e varan oranlarda indirim yapmasının gerçeği yansıtmadığını dile getiren Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Böylesine yüksek kar marjları gerçekçi değil. Yüzde 80-100 gibi indirim oranları sürdürülebilir bir kazanç modeli olamaz. Bu nedenle, bu kampanyaların Bakanlık tarafından denetlenmesi gerekiyor. Aynı şekilde, güvenilir olmayan sitelerden alışveriş yapılmasının sakıncalarına da dikkat edilmeli. 3D güvenlik doğrulaması olmayan yerlerden alışveriş yapan vatandaşlar, mağduriyetlerini sıkça dile getiriyor. İnsanlar, dokunup görmedikleri ürünleri cazip fiyatlarla sipariş ederken, sonunda hayal kırıklığı yaşayabiliyorlar. Tabii ki çağdaşlıktan geri kalmamamız gerekiyor. Ancak bu durumda yapılacak şey, güvenli sitelerden alışveriş yapmak. Ayrıca, fiyatlardaki anormalliklerin oturması, istikrar sağlanması ve vatandaşların bütçelerine uygun alışveriş yapmaları için bu tür aldatıcı kampanyaların önüne geçilmesi şart. İnsan sağlığına zarar veren veya kalitesiz ürünlerin satışını engellemek, tüketicinin korunması adına önemli bir adım olacaktır” şeklinde konuştu. “Bu dönemde fırsatçılara da gün doğuyor” Öte yandan, indirim dönemlerinde fırsatçıların da iş başında olduğunu hatırlatan Palandöken, “Vatandaşlar, görmeden aldıkları birçok ürünle ilgili hataların arttığını fark ediyor. Bu nedenle, meslek odalarının ve esnaf birliklerinin izinleriyle gerçek indirimlerin yapılması, bu kampanyaların görünür bir yerde ilan edilmesi ve ürünlerin kalitesinin değerlendirilmesi gerekiyor. Ürünlerin gerçek değerinin anlaşılması için, fiyatların önceden şişirilip şişirilmediğinin iyi analiz edilmesi şart. Aksi takdirde, paranız boşa giderken sizi mutlu etmesi gereken alışverişler mutsuzluk oluşturabilir. Bu durumun bütün sektörlere yayıldığını görmek mümkün. İnsanlar geçim derdinde ve bütçeleri sınırlı olsa da, temel ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Ancak, bu tür "efsane günler" adı altında yapılan kampanyaların denetlenmesi ve doğru yönlendirilmesi gerekiyor. Bakanlıklar, yerel yönetimler ve bu konuda tecrübeli, güvenilir kişilerin analizleri ile fiyatların ve ürünlerin kalitesinin kontrol edilmesi şart. Aksi takdirde, sonuç genellikle hüsran oluyor” diye konuştu.