SAĞLIK
İstanbul’daki sağlık çalıştayında imajı bozan merdiven altı kuruluşlar masaya yatırılacak 21 Eylül 2024 Cumartesi - 17:22:49 İstanbul Bakırköy’de sağlık turizminin geleceği ve sektördeki imajı bozan işlerin masaya yatırılacağı çalıştay başladı. Çalıştayda, merdiven altı kuruluşlar ve buna bağlı olarak yapılan karalama kampanyaları masaya yatırılacak. Türkiye’nin sağlıktaki büyük gücünün de konuşulacağı çalıştayda bu gücün sektöre daha fazla nasıl yansıtılabileceği anlatılacak. Uluslararası Antalya Sağlık Turizmi ve Eğitimi Derneği (UASTED), İstanbul Bakırköy’de, "Sağlık Turizminde Gelecek Misyonu" konulu bir çalıştay düzenledi. Bakırköy Yeşilköy’de bulunan Tarihi Halil Paşa Yalısında düzenlenen çalıştaya yerli ve yabancı çok sayıda davetli katıldı. Çalıştayda konuşan Uluslararası Antalya Sağlık Turizmi Derneği Üyesi Salih Kutlu, "Bu çalıştayı düzenleme amacımız, sağlık turizmi sektörü Türkiye’nin yüzde 40’larda olmasına rağmen hak ettiği değeri göremediğini düşünüyoruz. Burada hem özel sektöre hem de kamu tarafına düşen profesyonellerin yapması gerekenlerin yapması gerektiğini düşündüğümüz bazı hususlar var. Çalıştayda görünen ve görünmeyen bazı sorunlarımız var onları konuşacağız. Bu sorunlara ilişkin ne gibi çözüm önerileri bulabiliriz, bu çözüm önerileri kimin tarafından alınması gereken aksiyonları belirleyeceğiz. Kısa ve uzun vadede vizyonumuzun neresi olması gerektiğini ve vizyona doğru giderken hedeflediğimiz hangi tür adımlardan geçmemiz gerektiğini kısa bir şekilde belirlemeye çalışacağız” dedi. “En büyük sorunumuz merdiven altı kuruluşlar” Sağlık turizminde en büyük sorunun merdiven altı kurum ve kuruluşların olduğunu belirten Kutlu, “Tabii en başta herkesin bildiği üzere merdiven altı problemimiz var. Merdiven altını ikiye ayırmak gerekir diye düşünüyorum. Birincisi kayıt dışı, ikincisi kayda girmemiş ve bu konuda hiçbir kurum ve kuruluştan akreditesini almamış ve yetkinliği de olmayan kuruluşlardan bahsediyoruz. Kayıt dışı dediğimiz şey, bizim faturalaşmaya girmeyen ve hastaların kaydını tutmayan kuruluşlar. Diğeri de kötü işler yapan klinikler, acenteler, hastaneler diyebiliriz. Uluslararası sağlık hizmeti yetki belgesi yabancılar için olmazsa olmazdır. Burada Sağlık Bakanlığı tarafından hastanelere, kliniklere, acentelere verilen Uluslararası Sağlık Turizmi Belgesi, bir yabancının Türkiye’de tedavi olabilmesi için en temel şart. Bu kesin olmalı, buna kesin bakmaları lazım. Bunun dışında da kaliteyi de araştırmaları gerekir. Nasıl ki biz araç alacağımız zaman detaylı inceliyoruz. Vücudumuza yatırım yapacağımız zaman da çok detaylı araştırma yapmak gerekir diye düşünüyorum. Referanslarına bakılabilir, kullandığı malzemelere bakılabilir, ortamlarına bakılabilir. Hatta bazen kliniklerin yeri doğru mu, diye bakmalarında çok fayda var” şeklinde konuştu. “Merdiven altı kuruluşlar karalama kampanyalarını arttırıyor” Türkiye’de verilen hizmetin kaliteli olduğunu söyleyen Kutlu, “Kesinlikle, karalama kampanyaları açısında biz bir faul yapıyoruz ki, onlar da bunu alıp değerlendiriyorlar. Ekonomik şartlarda normal olarak hastalarını göndermek istemiyorlar, bunun için ellerinden geleni yapmaları gayet normal. Ama bunun karşısında kalite odaklı akreditasyonlarını tamamlayan denetim odaklı bir yapı sergilersek hem özel sektörde hem de kamuda bu anlamda bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum. Yurt dışındaki karalama kampanyalarını bakıyoruz, inceliyoruz ve şunu görüyoruz, karalama kampanyaların altında yazan çoğu yorumda aslında böyle değil, Türkiye aslında çok kaliteli bir hizmet veriyor. ’Eğer gidip ucuz hizmet aldıysanız bunu yaşamanız normal’ diye yabancı kişiler yabancı kişilere yazdığını görüyoruz. Dolayısıyla bizim altyapımız çok iyi, bu anlamda fiyat politikasına aldanıp da en düşük hizmeti almaya çalışan kişilerin bu tarz sıkıntılara maruz kalması dünyanın her yerinde olabilecek ve olacak hakikattir” şeklinde konuştu. Sağlık turizminde Türkiye büyük bir güce sahip olduğunu belirten Kutlu, “Türkiye bulunduğu coğrafyada yaklaşık 4 milyar insana hitap eden ve bu da yaklaşık 4 saatlik bir uçuş olan bir ülke. Aynı zamanda baktığımız zaman son 20 yılda çok ciddi bir altyapı yatırımı gerçekleştirmiş bir ülke, hastane kuruluşları son 20 yılda arttığı için ve bu altyapıda yetişen doktorların hekimlerin sayısının çok olması ve bunların 80 milyondan fazla nüfusa hizmet veriyor olması da deneyimi de artıran bir husus. Bunu turizm sektörü destinasyonu anlamında çok ciddi bir avantajı var. Biz bunları ciddi anlamda kullandık. Son 10 yılda saç ekiminde ciddi dünya liderliğine soyunduğumuz bir nokta var, bunu yakın zamanda diş tedavileri takip etmeye başladı. Yakın zamanda estetik işlemler de hızlandı, obezite cerrahisi, onkoloji vesaire derken aslında çok ciddi bir artış görüyoruz” diye konuştu.
21 Eylül 2024 Cumartesi - 14:57 Prof. Dr. Haluk Aydın Topaloğlu: "Tüm çocuklarımız eşit şekilde ilaçlara erişim sağlayabilmeli" Türkiye Çocuk Nörologları Nevşehir’in Avanos ilçesinde düzenlenen VII. Geleneksel Çocuk Nöromusküler Hastalıklar Kongresinde konuşan Prof. Dr. Haluk Aydın Topaloğlu, "Türkiye’de bulunan tüm çocukların eşit şekilde ilaçlara eşimi sağlanmalı. Bunun dışındaki bireysel çözümler eksik niteliktedir" dedi. VII. Nöromusküler Hastalıklar Kongresi Düzenleme Kurulu ve Nöromusküler Hastalıklar Araştırma Derneği tarafından düzenlenen ve Türkiye’den 126, İngiltere’den 1 misafir araştırıcının katıldığı kongrede, musküler distrofiler, spinal musküler atrofi, metabolik hastalıklar, nörogenetik hastalıklar, myopatiler, fizyoterapi prensipleri gibi konular ayrıntıları ile gözden geçirildi. Her yıl olduğu gibi moleküler tedaviler, yani gen ve ekzon tedavileri de uzun oturumlarda ele alındı. VII: Nöromusküler Hastalıklar Kongre Düzenleme Kurulu adına açıklamada bulunan Prof. Dr. Haluk Aydın Topaloğlu, "Uzun yıllardır çocukluk çağı nöromüsküler hastalıklarına gönül veren, her yeni tedaviyi heyecanla yakından takip eden ve güçlü bilimsel kanıtlar olduğunda onaylayan araştırıcıların ortak görüşü olarak önem verdiğimiz bir hususu paylaşmak isteriz: modern tedavi geliştiren ve güncel olarak bunun geçerliliğini öne süren tüm ilaç üreticilerini ellerindeki yayınlanmamış büyük veri, uzun süreli izlem ve ciddi tıbbi dergilerde yayınlanmış makalelerle ülkemizin sağlık idarelerine başvurmaya ve lisans almaya yönelik uğraş sürecine girmeye davet ediyoruz. Ancak bu şekilde tüm çocuklarımız eşit şekilde ilaçlara erişim sağlayabilecektir. Bunun dışındaki bireysel çözümler eksik niteliktedir" dedi. DMD aileleri derneği sözcüsü İlker Karcı da açıklamasında, "Sağlık Bakanlığının görevlendireceği Bilim Kurulu, DMD için geliştirilen tüm ilaç verilerini ayrıntılı bir şekilde incelemeli; etkili, güvenli tedavi seçeneklerini belirlemelidir. İlaç firmaları, sunacağı veriler ile objektif bir karar sürecinin işletilmesine imkan tanımalıdır. Bu tedaviler, yarar görecek tüm hastalara devlet güvencesi altında, zaman kaybetmeden sunulmalıdır. Yardım kampanyaları çözüm değildir. Bireysel yöntemlerle adil bir çözüme kavuşamayız" ifadelerini kullandı.
21 Eylül 2024 Cumartesi - 14:45 Erkeklere göre kadınlar daha çok Alzheimer hastalığına yakalanıyor Nöroloji uzmanı Doktor Turgay Dölek, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü kapsamında hastalıkla ilgili önemli bilgiler paylaştı. Uzman Dr. Dölek, 2050 yılında dünya genelinde 130 milyon kişinin Alzheimer hastası olmasının beklendiğini söyledi. 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü nedeni ile İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine hastalık hakkında önemli açıklamalarda bulunan Şırnak Devlet Hastanesi doktorlarından Nöroloji Uzmanı Doktor Turgay Dölek, Alzheimer hastalığının genellikle 65 yaş ve üstü insanlarda görüldüğünü ve bu hastalığa kadınların erkeklere göre daha çok yakalandığını belirterek, 2050 yılında dünya genelinde 130 milyon insanın Alzheimer hastalığına yakalanmasının beklendiğini söyledi. Uzman Dr. Dölek, “Alzheimer hem hasta için hem de hasta yakınları için bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Demans (bunama) grubu içerisinde yüzde 70 oran ile en sık görülen hastalıktır Alzheimer hastalığı. Unutkanlık hastalığı demektir. Genellikle 65 yaşın üstündeki bireyleri etkiler. Beyinde hücrelerin ölümü ile seyreden bir hastalıktır. Kadınlarda erkeklerden biraz daha fazla görülür. Alzheimer hastalığı ülkemizde yaklaşık olarak 600 bin kişi de mevcuttur. Dünya üzerinde ise 47 milyon insanda Alzheimer hastalığı mevcuttur. 2050’li yıllara geldiğimizde bu sayının dünya genelinde 130 milyon ulaşması tahmin edilmektedir” dedi. Alzheimer hastalığına yakalanan insanların hastalığın ilerleyen döneminde günlük yaşamlarında desteğe ihtiyaç duyduklarını ifade eden Uzman Dr. Dölek, “Alzheimer hastalığı genellikle ileri yaş ile ilişkili bir hastalıktır. Hastalık üç evreden oluşur. Bu evrelerin de öncesindeki preklinik dönemde hastaların iç görüleri korunmuştur ve kendileri unutkanlıklarını fark ederek hekime müracaat edebilirler. Fakat hastalık ilerledikçe tabiri caizse unutkanlıklarını da unuttukları için yakınları veya aile bireyleri hastanın günlük yaşamı içerisinde bazı işleri yapmakta zorlandığını, davranışsal problemler yaşadığını fark ederek nöroloji hekimine muayene için getirirler. Tabii ki biz Alzheimer hastalığı tanısı koymadan önce unutkanlık yapan diğer sebepleri ayırt etmek için bazı testler yapmaktayız. Kan testi, beyin görüntülemeleri ve mental durum testleri, hastanemizde de psikologlar tarafından mini mental test uygulaması yapmaktayız. Daha sonrasında da hastalığın tanısını koyduktan sonra tedavisine, tedavi yaklaşımına geçmekteyiz. Burada en önemli husus Alzheimer hastalığının ve Alzheimer hastasına yaklaşımın hasta yakınları tarafından çok iyi özümsenmesi ve bu konuda da tıbbi profesyonellerin hasta yakınlarına eğitici ve bilgilendirici şekilde yaklaşmaları gerekmektedir” şeklinde konuştu.
21 Eylül 2024 Cumartesi - 13:48 Öğretmen sağlığı eğitim kalitesini etkiliyor 2024-2025 eğitim yılının başlamasıyla birlikte Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Selim Mamiş, öğretmenlere yönelik sağlık tavsiyelerinde bulunurken, öğretmen sağlığının eğitim kalitesini etkilediği söyledi. Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Selim Mamiş, yeni dönemin öğretmenlere ve öğrencilere başarı ve sağlık getirmesini dilerken, sağlıklı bir öğretmenin, öğrencilerine daha verimli eğitim sunabileceğine vurgu yaptı. Mamiş, özellikle öğretmenlerin sağlığının, eğitimin kalitesini doğrudan etkilediğini belirtti. Üst solunum yolu enfeksiyonları gibi sık karşılaşılan sağlık sorunlarına dikkat çeken Mamiş, okulların açılmasıyla kalabalık ortamlarda virüslerin hızla yayılabileceğini belirterek, sınıfların düzenli havalandırılması ve klimaların aşırı kullanımından kaçınılması gerektiğini söyledi. Öğretmenlerin ses sağlığına özen göstermeleri gerektiğine de değinen Mamiş, "2024-2025 eğitim öğretim yılının değerli öğretmenlerimize hayırlı olmasını, gençlerimize, çocuklarımıza ve minik yavrularımıza da başarılı olmasını temenni ediyorum. Tabii her şeyin başı sağlıktır. Öğretmenlerimizin gerek mesleki olarak ayakta uzun süreli kalmak ya da oturması gerektiği durumda da uzun süreli oturması sakıncalıdır. Üst solunum yolu enfeksiyonları açısından kalabalık ortama yeni öğrencilerin girmesi, farklı mikrobik ajanların aynı ortama girmesi gerek gençlerin gerek çocukların gerek diğer üniversite ortamındaki çalışanlar açısından büyük risk taşıyor. Haliyle sınıfların sıkça havalandırılması, çok sıcak tutulmaması ve çok ta serin olması için klimaların uzun süre açık kalmaması, oturacakları yerlerin klimanın tam karşısında olmamasına dikkat etmeleri, öğretmenlerimizin ders aralarında mümkün mertebe ılık suyu yudum yudum en az bir su bardağı içmelerini tavsiye ederiz. Ders anlatmak zorunda olan öğretmenlerimizin konuşmaya bağlı olarak ses tellerinde ödem dediğimiz şişkinliğin gelişmesi, ses tellerinde nodüllerin gelişmesi, benzer şekilde üst solunum yolu enfeksiyonları halsizlik, kırgınlık, eklem ağrıları, burun akıntısı ve hapşırık yapabilir. Öğretmenlerimiz uzun süreli ayakta da kalmasın, uzun sürelide oturmasınlar. Sürekli konuşmak yerine ders aralarında veya ders ortasında da zaman zaman öğrencilere hak vererek interaktif eğitim şeklinde o zamanın kendi lehine suskunluğa konulması sağlanmalıdır. Kahvaltılarını yapmalarına dikkat etmeleri, bel fıtığı olan öğretmenlerimizin ayakta uzun süre kalmaması gerektiği, ayakta uzun süre kalanlarda varis riskinin de arttığı varisleri olanlarında ayakta kalma süresi arttıkça varislerin daha da belirginleşip ilaçla değil, belki ameliyatla bile düzenlemeyecek düzeylere gelebileceğini unutmamak lazım’’ dedi.
Kalın bağırsak kanseri hasta doğal delik cerrahisiyle sağlığına kavuştu
10 Eylül 2024 Salı - 10:31 Kalın bağırsak kanseri hasta doğal delik cerrahisiyle sağlığına kavuştu Yaklaşık 2 ay önce kolon kanseri teşhisi konulan 58 yaşındaki Hülya Bakır, Gaziantep Şehir Hastanesinde laparoskopi yöntemiyle ameliyat edildi. Doğum kanalı kullanılarak hastalıklı parça çıkarıldı. Gaziantep’te 2 ay önce kalın bağırsak kanseri teşhisi konulan 58 yaşındaki Hülya Bakır, laparoskopi yöntem ve doğum kanalı kullanılarak hastalıklı parça alındı. Hatay’ın İskenderun ilçesinde yaşayan Hülya Bakır, saç dökülmesi ve kabızlık şikayetiyle başvurduğu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan testle kalın bağırsak kanseri olduğunu öğrendi. Tedavi için Gaziantep Şehir Hastanesine başvuran Bakır’ın gastroenteroloji kliniğinde yapılan tetkikler sonucu yaklaşık 2 ay önce kanser teşhisi konuldu. Karın üzerinde büyük kesiler açmaksızın karın boşluğuna ulaşılmasını sağlayan cerrahi teknik olan laparoskopi yöntem ve doğum kanalı kullanılarak hastalıklı parça alındı. Sağlığına kavuşan ve hastaneden taburcu olmaya hazırlanan Hülya Bakır, ameliyatının laparoskopi yöntem ve doğum kanalı kullanılarak hastalıklı parça ile yapılmasından dolayı hiç ağrısının olmadığını ve sürecin çok rahat geçtiğini söyledi. “Eğer erken teşhis olmasa belki de bu hastalıktan kurtulamayacaktım” 30 yıla aşkın süredir sigara içtiğini ve kendisine doktorların içme demesine rağmen dinlemediği için pişman olduğunu anlatan Bakır, "Bana doktorlarım çok söyledi içme diye. Dinlemedim ve içtim, lütfen sigara içmeyin. Ben kendime ve doktoruma söz verdim. Tekrar dünyaya gelemeyeceğiz, onun için asla ağzıma koymayacağım. Eğer erken teşhis olmasa belki de bu hastalıktan kurtulamayacaktım. Çocuklarıma, torunlarıma kavuşmak istiyorum. Ben çok mutluyum, Allah’ın sayesinde şu an çok iyiyim. Sigara beni mahvetti, ben bile bile yaptım. O kadar pişmanım ki geç kaldım. Yeniden bir hayata başlayacağım ve içmeyeceğim. Hayatımı yaşayacağım" dedi. Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ufuk Uylaş ise doğum kanalını kullanarak hastalıklı parçayı çıkardıklarını, laparoskopi ve doğal delikten spesmen olarak adlandırılan bu yöntemin kalın bağırsak ameliyatlarında yapılabildiğini ve hastanın kısa sürede normal yaşamına dönebildiğini anlattı. Dr. Uylaş, kanser tanısının kansızlık ve anemiyle, gaitada gizli kan sonrası kolonoskopi yapılmasıyla ortaya çıktığını anlatarak, "45 yaş üstü tüm hastalarımıza biz tarama kolonoskopisini önermekteyiz. En azından gaitada gizli kan teşhisi yapılması, kanserin erken teşhisi için çok önemlidir" ifadelerini kullandı.
83 ülkeden 500 ortopedist İstanbul’da buluştu
10 Eylül 2024 Salı - 10:09 83 ülkeden 500 ortopedist İstanbul’da buluştu Acıbadem Üniversitesi Uluslararası Eklem Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi desteğiyle düzenlenen ‘Artroplasti’de Dünya Uzmanları Toplantısı (World Expert Meeting in Arthroplasty) için protez cerrahisinde uzman 83 ülkeden 500 ortopedist, İstanbul’da bir araya geldi. Kalça ve diz protezleri konusunda uzman 83 ülkeden 500 ortopedist, İstanbul’da buluştu. Kalça ve diz protezlerinin ele alındığı toplantıya 360 konuşmacı ve 140 izleyici ortopedist katıldı. Bu alanda dünyanın en önemli ortopedistlerinden olan Prof. Dr. Javad Parvizi başkanlığında 2 gün süren toplantıda 64 tartışmalı konuda uzlaşmaya varıldı. Diz ve kalça protezlerinde gelecekte uygulanacak yeni tedavi yöntemleri tartışıldı. ‘Artroplasti’de Dünya Uzmanları Toplantısı’na 12 bilimsel dergi editörü de eşlik etti. Alınan kararlar 15 dile çevrilerek tüm dünya hekimlerine sunulacak. İnsan vücudunda yıpranan eklemlere uygulanan protez tedavileri ile hareketliliğin devamı sağlanıyor. Tüm dünyada yılda 2 milyon 500 bin kişiye protez uygulandığı varsayılıyor. Dünya nüfusunun yaşlanmasıyla bu sayının daha da artacağı öngörülüyor. Protez ihtiyacının daha da artması tahmin ediliyor. Bu kapsamda gelişen teknolojiyle yeni yöntemler de hızla gelişiyor. Yeni gelişmelerin ve tedavi şekillerinin hastaya sağladığı yararlar konusundaki tartışmalı konuları ele almak üzere ilk kez bir konsensüs toplantısı düzenlendi. Acıbadem Üniversitesi Uluslararası Eklem Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi desteğiyle düzenlenen ‘Artroplasti’de Dünya Uzmanları Toplantısı (World Expert Meeting in Arthroplasty) için protez cerrahisinde uzman 83 ülkeden 500 ortopedist, İstanbul’da bir araya geldi. ‘‘Ortak karar alınması hastalara büyük fayda sağlayacak’’ 2 gün süren konsensüs toplantısının başkanlığını; ortopedik cerrahi konusunda 700’ü aşkın bilimsel makalesi bulunan Acıbadem Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Javad Parvizi yaptı. Parvizi, önceki yıllarda ABD Philadelphia’da iki kez ortopedik cerrahide enfeksiyonlar konusunda konsensus toplantıları düzenleyerek, cerrahlar arasında uzlaşmaya varılmasını sağlamasıyla tanınıyor. Parvizi, protez cerrahisine ilişkin 300’e yakın tartışmalı konunun 64 başlığa indirgenerek bu toplantıda ele alındığını dile getirerek, tartışılan konular hakkında açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Parvizi, “Ortopedide; hasta seçimi, doğru operasyonun seçilmesi, rehabilitasyon süreçleri, fizyoterapiye ihtiyaç olup olmadığı, anestezi yöntemleri, ağrı yönetimi, total diz protezi ya da kısmi diz protezi yapılması, ameliyat sonrası hastaların hastanede kalış sürelerinin tespiti, ayakta cerrahi yapılması, protez ameliyatı geçiren hastalara yeniden cerrahi yapılıp yapılamayacağına dair konular üzerine yıllardır süren tartışmalar var. Burada tartışılan tüm bu konularda ortak kararlar alınması hastalara büyük fayda sağlayacak’’ dedi. ‘‘Kararlar 15 dile çevirilecek’’ 2 bilimsel dergi editörünün de katıldığı toplantıda, yürütme komitesi olarak sonuçların uluslararası prestije sahip Journal of Arthroplasty dergisinde yayımlanmasını kararlaştırdıklarını anlatan Dr. Parvizi, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Burada uzlaştığımız belgeler 15 dile çevrilecek. Bu belge, toplantıya katılamayan cerrahlara da dağıtılacak. Böylece dünya üzerindeki pekçok ortopedik cerrah bu toplantıda ortaya konan sonuçlara ulaşabilecek ve aynı tedavi yöntemlerinin izlenmesine katkı sağlayacak.” “Dünyayı İstanbul’a getireceğiz” Önümüzdeki yıl ortopedik enfeksiyonlar başlıklı konsensus toplantısının yine İstanbul’da yapılacağını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Parvizi, “Türkiye, özellikle tıp alanında keşfedilmemiş bir ülke, çünkü Türkiye’deki tıp çok yüksek standartlarda. Bu toplantı aynı zamanda farklı ülkelerden insanların Türkiye’deki sağlık hizmetlerini incelemeleri ve hem hastane hem şehir hem de ülkenin ne kadar muhteşem bir yer olduğunu fark etmeleri için bir fırsattı. Önümüzdeki yıl, 190 ülkeden bin 800 doktor gelecek. Tüm dünyayı İstanbul’a getireceğiz” dedi. ‘‘64 farklı konu tartışıldı’’ Acıbadem Üniversitesi Uluslararası Eklem Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi YK Üyesi, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Tuncay ise bu toplantının merkezin bu kapsamdaki ilk bilimsel etkinliği olduğunu belirterek, ‘’Parvizi başkanlığında düzenlenen ve ‘Dünya Uzmanlar Toplantısı’ diyebileceğimiz bu uzlaşma toplantısı öncesinde bilimsel çalışmalar yapıldı. Güncel bilimsel bilgiler çerçevesinde oluşturulan veriler bir doküman haline getirildi. Bir sunumla aktarılan sonuçlar, başta ABD ve Avrupa’nın önde gelen sağlık kuruluşlarında görev yapan uzmanlar olmak üzere dünyanın 83 ülkesinde alanının önde gelen isimlerinden oluşan katılımcılarımızın tartışmasına açıldı. Ele alınan her konu için oylama yapıldı. Belli bir oranın üzerinde kabul alan konu başlıkları için süregelen tartışmalarla ilgili cevapların bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu cevaplar, alanında bilimsel olarak en üst seviyede sayılan Journal of Arthroplasty dergisinde yayımlanacak. Böylece tüm dünyada görülmüş olacak’’ ifadelerini kullandı. ‘‘Toplantı ortopedide Türkiye’nin çekim merkezi olmasına katkıda bulunacak’’ Protez ameliyatlarında ele alınan 64 konudan birinin de enfeksiyon olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tuncay, “Bu toplantıda ayrıca hastaların enfekte olmaması için uygulanabilecek yöntemler ve hangisinin daha öncelikli olduğu gibi konular ortaya konuldu. Ayrıca uygun hastaların seçilmesi, her hastanın ameliyat edilmemesi, hastalara göre hangi tip tedavi yöntemlerinin seçilebileceği, tedavi sonuçlarının analizi gibi toplantı çıktıları önemli. İstanbul’da düzenlenen bu toplantının çok önemli bir çıktısı da; ortopedi alanında Türkiye’nin çekim merkezi haline gelmesine önemli katkı sağlamasıdır. Bu konudaki bilimsel birikimimizi, toplantı nedeniyle dünyanın farklı ülkelerinden katılan uzmanlar da görmüş oldu’’ dedi. Protez cerrahisinin tarihçesinin 1960’la uzandığını belirten Acıbadem Üniversitesi Uluslararası Eklem Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Remzi Tözün, de cerrahi yöntemlerin yeni teknolojilere bağlı olarak gelişim gösterdiğini kaydetti. Bu ameliyatların hastalara hareket özgürlüğü, ağrısız bir hayat ve artan yaşam kalitesi sağladığına vurgu yapan Prof. Dr. Tözün, “Gelişen teknolojiler ve yenilikçi yaklaşımlar sayesinde protezler en uygun şekilde vücuda yerleştirilebiliyor. Ayrıca kanama ve ağrı riski giderek düşüyor ve ameliyat sonrası daha hızlı iyileşme elde edilebiliyor. 16 yaşındaki bir hastaya da 102 yaşındakine de protez ameliyatı yapabiliyoruz. Burada önemli olan hastaya göre tedavi yaklaşımı benimsemek. Hayat kalitesini bozuyorsa, yaşamı kısıtlıyorsa hastanın gerekli tüm kontrolleri yapılarak, en ideal hale getirilerek yaşa bakmadan protez ameliyatı gerçekleştirilebiliyoruz” dedi. Ortopedi alanında yapılan konsensus toplantılarının Türkiye için de çok önemli olduğunu vurgulayan Dr. Tözün, toplantı sonuçlarının tedavi başarılarını artıracağına ve böylece hastalara sunacağı faydalara da dikkat çekti.
Çocuklarda kıl dönmesi uyarısı: “Eskiden ayda 1-2 vaka gelirken şu an haftada en az 2-3 tane geliyor"
10 Eylül 2024 Salı - 10:09 Çocuklarda kıl dönmesi uyarısı: “Eskiden ayda 1-2 vaka gelirken şu an haftada en az 2-3 tane geliyor" Son zamanlarda çocuklarda kıl dönmesi vakalarıyla daha sık karşılaştıklarını aktaran Çocuk Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Oktav Bosnalı, “Hareketsizliğin, obezitenin artmasıyla kıl dönmeleri hastaları da ne yazık ki artmaya başladı. Eskiden ayda 1-2 vaka gelirken şu an haftada en az 2-3 tane vaka başvuruyor. Toplum içerisinde bu hastalığın arttığını da gözlemliyoruz. Bir şikayet olduğunda hastaneye erken başvuralım” dedi. Halk arasında kıl dönmesi olarak bilinen pilonidal sinüsü, kuyruk sokumu bölgesindeki tüylerin terleme, çok oturma gibi nedenler sonucunda cildin içerisine doğru büyümesi ifade ediliyor. Uzmanlar son dönemlerde bu hastalığın çocuklarda görülme sıklığıyla ilgili konuşurken, ailelere önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Çocuk Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Oktav Bosnalı, kişilerde yaşam kalitesini ciddi ölçüde etkileyen bu durumun oluşmasında hareketsizlik ve obezite durumlarının büyük risk oluşturduğunu söyledi. Doç. Dr. Bosnalı, hastalığa ve tedavi sürecine ilişkin bilgiler verdi. “Hareketsizliğin, obezitenin artmasıyla yaygınlaştı" Geçmişe nazaran şu an kıl dönmesi vakalarıyla daha çok karşılaştıklarını aktaran Çocuk Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Oktav Bosnalı, “Kliniğimizde ortalama olarak her hafta 2 ya da 3 vakayı opere etmek zorunda kalıyoruz. Özellikle korona, eve kapanma dönemlerinde, hareketliliğin azalması, genç nüfusumuzda bilgisayar oyunlarının, televizyon, telefon kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte hareketsizliğin, obezitenin artmasıyla kıl dönmeleri hastaları da ne yazık ki artmaya başladı. Kıl dönmesi hastalığı genellikle kuyruk sokumu bölgesinde o bölgedeki kılların cildin dışına doğru değil de içine doğru büyümesi ve daha sonra o bölgede bir iltihaba, enfeksiyona yol açarak apseleşmesi ve dışarıya bir akıntı yapmasıyla karakterize bir hastalık. Hastalık, en başında yakalanırsa tedavisi çok kolay olmakla birlikte, tedavisi ihmal edilmiş, ilerlemiş vakalarda içeride daha büyük apse gelişiyor. Dolayısıyla ciddi bir cerrahi müdahale yapmak da gerekli olabiliyor. Bu bölgenin aşırı kıllı olduğu hastalar, aşırı şişmanlamış hastalar, uzun saatler boyunca oturup hareketsizlikten dolayı o bölgenin enfekte olmasına yol açabiliyorlar. Televizyon, bilgisayar karşısında çok vakit geçirmek, sürekli hareketsizlik bu hastalığı artıran en önemli sebep. Dolayısıyla hareketli olmak, kişisel hijyene dikkat etmek, mümkün oldukça açık havada spor yapmak bu hastalığın oluşmasını engellemede en önemli etken. Tedavisi noktasında şöyle bir çalışma yapıyoruz; önce hastalar bize geldiğinde değerlendiriyoruz. Apseleri çok ciddi mi, değil mi? Ne tip bir tedaviye yanıt veririler, onu anlamaya çalışıyoruz" dedi. "Haftada en az 2-3 tane vaka bize başvuruyor" Kıl dönmesi durumlarında tedaviye ilişkin bilgiler veren Doç. Dr. Bosnalı, "Çok da çeşitli tedavi formları var. Kapalı ameliyattan açık ameliyata veya ameliyatsız fenol ile birlikte yakmaya kadar çeşitli şekillerde bunları tedavi etmek mümkün. Eğer ilerlemeden yakalanmışsa fenol tedavisi ama çok ilerlemişse kapalı yöntemle de yapabiliyoruz, görerek içeriyi temizleyedebiliyoruz. Gerekirse o bölgeyi tamamen kazıyarak temizleyerek açık yöntemle de ameliyat edebiliyoruz. Ameliyat sonrasında da düzenli kıl temizliğinin yapılması hastalığın tekrarlamasını engellemek için önemli oluyor. Kişisel hijyene dikkat etmek, havadar elbiseler giymek, o bölgenin terli kalmamasına dikkat etmek önemli. 4 yıl önce kurulduğumuzdan bu yana eskiden ayda 1-2 vaka gelirken şu an haftada en az 2-3 tane vaka bize başvuruyor. Toplum içerisinde bu hastalığın arttığını da gözlemliyoruz. En önemli tavsiye sadece bu hastalık için değil bütün evlatlarımız için bilgisayar, ekran başında geçirilen süreyi azaltmak. Bu hem sosyokültürel gelişimleri hem de fiziksel sağlıkları için önemli. Açık alanlara çıkalım, çocuklarımıza spor yaptıralım. Hijyenlerine dikkat etsinler, aşırı dar, sentetik kıyafetlerden uzak duralım. Bir şikayet olduğunda mümkün olduğunda hastaneye erken başvuralım” dedi.
Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı Bursa’da buluşuyor
10 Eylül 2024 Salı - 09:33 Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı Bursa’da buluşuyor Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı Politik Kurulu’nun son toplantısında, 2025 yılı Konferansı’nın Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Bursa’da yapılmasına karar verildi. DSÖ’nün kent sağlığı alanında yerel yönetimler ile çalışan Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı, çalışmalarına 1988 yılında başladı. 5’er yıllık fazlar halinde belirlenen temalar ve kriterler kapsamında belediyelerin ve ulusal ağların bu kriterleri yerine getirmesi halinde üyelik başvuruları kabul ediliyor. Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı’na Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin 2003-2008 yıllarını kapsayan 4. Faz’dan itibaren üyeliği bulunuyor. Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği ise kurulduğu 2005 yılından beri Ulusal ağ olarak Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı’na üye. 2019 yılında başlayan 7. Faz süreci 2025 yılında tamamlanacak. DSÖ, bu ağ kapsamında politik kurul, bilim kurulu ve danışma kurulu oluşturarak çalışmalara rehberlik ediyor. Tek sağlık gündemini temel alan Politik Kurul’un üyeleri, işbirliğini ve iyi uygulama paylaşımını daha da geliştirmek amacıyla 5-6 Eylül 2024 tarihlerinde Çekya’nın Brno şehrinde bir araya geldi. Brno Belediye Başkanı Markéta Vakov’nın ev sahipliğinde ve DSÖ Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı Bölge Sorumlusu Kira Fortune’un koordinasyonunda gerçekleşen toplantıya Türkiye Sağlıklı Kentler Ulusal Ağı adına Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Bursa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Emin Direkçi, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Okyay, Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Genel Sekreteri Murat Ar ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Sağlıklı Şehirler Proje Koordinatörü, İklim Değişikliği ve Temiz Enerji Şube Müdürü Ahmet Toker katıldı. Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı Politik Kurulunun üst düzey yöneticilerinin de katıldığı toplantının gündem maddelerinde, 7. Faz değerlendirmesi için ilk bulgular ve planlar hakkında geri bildirim sağlanması ve Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı’nın bir sonraki aşaması için stratejik yön ve hedefleri belirleyen 8. Faz için planlama sürecinin başlatılması vardı. Toplantının sonunda DSÖ Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağının 2025 yılı Konferansı’nın Bursa’da yapılmasına karar verildiği duyuruldu. Katılımcılara Bursa’nın tanıtım filmi sunuldu ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in davet mesajı yayınlandı. Konferans detaylarının Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı Bölge Sorumlusu Kira Fortune liderliğindeki heyetin Eylül ayı ortalarında gerçekleştireceği Bursa ziyareti ile geliştirilmesi planlanıyor.
Prof. Dr. Tevfik Özlü, öğrenci servislerinden tehlikeye dikkat çekti
10 Eylül 2024 Salı - 09:25 Prof. Dr. Tevfik Özlü, öğrenci servislerinden tehlikeye dikkat çekti Medical Park Karadeniz Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, eğitim-öğretim yılının başlamasıyla öğrenci servislerindeki tehlikeye dikkat çekerek, “Öncelikle öğrenci servislerinin dikkatle seçilmesi ve sık denetlenmesi gerekiyor. Araçların uygun şartları taşıdığı, düzenli bakımlarının yapıldığı ve yeterince güvenli olduğu kontrol edilmelidir” dedi. Prof. Dr. Tevfik Özlü, öğrencileri taşıyan servislerdeki araç temizliği ve düzenli dezenfeksiyonun yapılması gerektiğini belirterek, “Okulların açılmasıyla birlikte okul servisleri yoğun olarak öğrencilerimizi taşımaya başladılar. Öğrencilerimiz kendilerini bekleyen tehlikelerden korunmak için erişkinler kadar dikkatli olamayabilirler. Bu nedenle onları korumak okul yönetimi, milli eğitim müdürlüğü, mülki amirler ve servis denetim komisyonlarının sorumluluğundadır. Öğrenci sağlığı açısından okul servislerinin güvenliği, temizlik ve hijyeni ile trafik kurallarına ve Okul Servis Araçları Yönetmeliğinde belirlenen kurallara uyulması hayati önem taşımaktadır. Öncelikle öğrenci servislerinin dikkatle seçilmesi ve sık denetlenmesi gerekiyor. Araçların uygun şartları taşıdığı, düzenli bakımlarının yapıldığı ve yeterince güvenli olduğu kontrol edilmelidir. Araç içinde uygun iklimlendirme yapılmalıdır. Araç temizliği, araç içi yüzeylerin düzenli dezenfeksiyonu yapılmalıdır. Egzos dumanı (karbonmonoksit) zehirlenmelerinden kaçınmak için kapalı ortamda araç çalıştırılarak bekleme yapılmamalıdır. Taşıma sırasında taşıt içinde gürültü ve ses kirliliğine izin verilmemelidir. Hasta, ateşi ve öksürüğü olan öğrencilerin servis içinde kullanması için maske bulundurulmalıdır. Öğrenci taşıyan araçlarda tütün ürünleri ve e-sigara kullanılmamalıdır. Öğrenciler binip inerken ve yolculuk sırasında onlara refakat edecek, oluşabilecek tehlikelerden ve onları yanlış yapmaktan, birbirlerine zarar vermekten alıkoyacak rehberler araçlarda bulundurulmalıdır. Öğrenci yerine oturmadan aracın hareket ettirilmemesi, ayakta öğrenci taşınmaması, her öğrenciye yetecek kadar araçlarda yer olması, yabancı kişilerin servis araçlarına alınmaması, yaş ve sınıf farkı çok olan öğrencilerin bir arada taşınmaması, öğrencilerin araç içinde sükunet ve disiplinlerinin sağlanması için gerekli tedbirler alınmalıdır. İndirme sonrasında araçta öğrenci unutulmaması için araç kontrol edilmelidir. Güvenli iniş ve biniş sağlanmalıdır. Araçlar durma yapacakları yeri seçerken, öğrencilerin inme-binme sırasında trafikten zarar görmeyecek ve trafik akışını bozmayacak bir şekilde hareket etmelidirler. Araçtan inen öğrencinin caddeden tehlikeli bir biçimde geçişi veya aniden trafiğe fırlamaması için tedbir alınmalı, ışıklı lamba ve işaretler kullanılmalıdır. Yaşta, yağmurda, sıcakta, güneşte öğrencilerimizin zarar görmemesi için bekleme noktaları uygun şekilde belirlenmelidir” ifadelerini kullandı.
Prematüre bebeği hayata bağlamak için İstanbul’dan geldi
10 Eylül 2024 Salı - 09:15 Prematüre bebeği hayata bağlamak için İstanbul’dan geldi Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi’nde bir ilk yaşandı. 26 haftalık erken doğumla bin 150 gram ağırlığında dünyaya gelen ve kalp ameliyatı olması gereken bebeğin İstanbul’daki hastaneye nakli riskli olunca, İstanbul’dan doktor Balıkesir’e gelerek bebeği hayata bağladı. Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesinde Yeşim Serpen Bilen ve Abdulbaki Bilen çiftinin 26 haftalık ve bin gram ağırlığında doğan pramuture bebekleri için hastane yönetimi seferber oldu. Yeni Doğan Uzman Doktoru Atika Çağlar, bebeğin kalpten çıkan iki büyük atar damar arasında açıklık olduğunu tespit etti. Medikal tedaviye cevap vermeyen bebeğin İstanbul’a transferi riskli olacağı için ameliyatın Balıkesir’de yapılmasına karar verildi. Sağlık Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlüğü ve Hastane Başhekimliği devreye girerek İstanbul Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi Çocuk Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Ali Rıza Karaci’nin Balıkesir’e getirilerek yatak başı ameliyat yapması için gerekli olan koşullar sağlandı. 26 haftalık ve bin 150 gram ağırlığında doğan Alp Ege Bilen bebek, Karaci’nin başarılı kalp ameliyatı ile yeniden hayata tutundu. Gerçekleştirdiği operasyon hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ali Rıza Karaci, "Ben İstanbul’da çalışıyorum. Ancak özellikle bir vaka için davet edilmem üzerine buraya geldim. Küçük çocuklarda, düşük doğum ağırlıklı erken doğan bebeklerde sık görülen bir rahatsızlık bu. Genellikle yeni doğan bebeklere arkadaşların verdiği ilaçlarla düzelen bir rahatsızlık ancak düzelmediği takdirde son çare olarak cerrahiye başvuruluyor. 4-5 kez ilaç tedavisini Doktor Atike hanım yapmasına rağmen bebeğimiz bu tedaviye cevap vermemiş. Ben de Atike hanımın daveti ile cerrahi tedaviyi bebeğin yatağının başında yapmak üzere buraya geldim. Genelde bu tür bebekler ülkemizde yaygın olmamasına rağmen, dış ülkelerde en güvenli şekildeki çözümü kendi yattığı hastanede yatak başında ameliyat yapılmasıdır" dedi. Yaklaşık 1 kilo civarında doğan bebeğin başka bir ile naklinin çok riskli olduğunu söyleyen Karaci, "Bunların transporteri çok zor. Yaklaşık 1 kilo civarında bir bebek. Bunun uçak ambulansla başka bir ile götürülmesi, oradan havaalanından hastaneye götürülmesi riskli. Ailesinin gelmesi de sıkıntılı iş olduğu için bunların en iyi sonuçları hastanın kendi yatağında, kendi hastanesinde opere edilmesidir. Bulunduğumuz hastanede yattığı yoğun bakımda ameliyathane şartları yoğun bakım dönüştürülüyor. Burada bu şartlar müsait olduğu için buraya geldi ve ameliyatına da gerçekleştirdik" şeklinde konuştu. Bebeğin kalp ile akciğer arasındaki damarının kapanmaması üzerine ameliyat kararı aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Ali Rıza Karaci, "Kalple akciğer arasında bir damar var. Bu damarın normalde kapanması gerekiyor. Anne karnındayken bu damar genelde açıktır. Onunla çocuk yaşar ama erken doğduğu için bir şekilde hâlâ anne karnındaki hayat devam ediyor şeklinde oluyor. Kalpte basit bir şekilde göğüs boşluğundan girerek bu damarı bir metal kliple kapatıyoruz. Solunum cihazına bağlıydı uzun süredir. İnşallah 3-5 gün sonrada solunum cihazından ayrılabilecek" dedi. Yeni Doğan Uzman Doktoru Atika Çağlar ise 26 hafta ve bin gram doğan bebeğin, kalpten çıkan ana damar arasındaki açıklığının ilaç tedavisi ile geçmediğini belirterek, cerrahi müdahele gerektiğini dile getirdi. Çağlar, "Normalde hocamızın da bahsettiği gibi kalpten çıkan iki ana damar arasında bir açıklık oluyor doğmadan önce. Doğduktan sonra bunun kapanması gerekiyor. Fakat pramature olan bebeklerde bu damar genellikle açık olarak doğuyor ve çoğunlukla ilaç tedavisiyle düzeliyor. Bizim bebebiğimizde ilaç tedavisini 4-5 kez denememize rağmen hiç bir şekilde tedaviye yanıt alamadık. Ameliyat olması gerekiyordu. Çünkü bu damarın açıklığı ile bebeğin yaşaması mümkün değil. O yüzden ameliyat olması gerektiği için ve biz de çocuk kalp damar cerrahisi olmadığı için 112 ile sevk talebinde bulunduk. Fakat bu bebeklerin normalde yerinde yani yatak başında ameliyat olması en uygun olanı. Çünkü bu bebekler nakili kaldıramıyorlar. Yani 112 ile başka ile gidip tekrardan buraya gelmeyi kaldıramıyorlar. Bizim bebeğimiz de bu şekildeydi stabil olmadığı için. Biz de Ali Rıza hocamızla irtibata geçtik ve sonrasında da hocamızın çalıştığı hastaneden izinlerin alınması ile ilgili İl Sağlık Müdürümüz, Kamu Hastaneler Başkanımız, Başhekimimizin katkıları ile buraya transferini sağladık. Ve yaklaşık 1 saat süren operasyon sonucunda bebeğimiz sağlığına kavuştu. Ben Ali Rıza hocaya ve tüm bunu sağlayan büyüklerimize teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. 34 gündür yoğun bakımda olan ve sağlığına her geçen daha da kavuşan Alp Ege Bilen bebeğin annesi ise stresli geçen günlerin ardından büyük bir mutluluk yaşadığını söyledi. Kendisi de Balıkesir Atatürk Şehir Hastanesi genel yoğun bakım servisinde hemşire olan anne Yeşim Serpen Bilen, yaşadığı stresli süreci anlatarak şunları söyledi: "Doktor hanım bize oğlumuzun PDA’sının açıklığının medikal tedavi ile kapanmadığını ve bunun için dış illere sevk olması gerektiğini söyledi. Biz biraz tedirgindik açıkcası. Farklı ilde nerede konaklayacağız, ne yapacağız diye düşündük. Sonra tekrar doktor hanım bize ulaştı ve istanbul’dan sevk olması için birkaç hocamızla görüştüğünü belirtti. Balıkesir’den İstanbul’a gitmek ortalama 4-5 saat. Bebeğimizin bunu kaldırabileceğini düşünmedik açıkcası. Sonra doktor hanım İstanbul’da bir doktorumuzun olduğunu ve hastayı kuvözün başında ekibiyle birlikte ameliyat ettiğini söyledi. Tabi çok mutlu olduk bu duruma. Araştırdık doktor beyin daha önce gittiği illere baktık, başarılı ameliyatlarını gördük çok mutlu olduk. Tekrar böyle bir avantajı böyle bir imkanı bize sunduğu için Atike hanıma, Doktor beye, Başhekimimize, hemşirelerimize ve tüm personellerimize teker teker teşekkür ediyoruz." Bebeğinin bu ameliyatın gerçekleşmemesi durumunda hayatını kaybedebileceğini söyleyen anne Yeşim Serpen Bilen, "Çok stresli bir durum bu. Bebekten ayrı kalmak, sürekli durumunu sorgulamak çok zor bir durum açıkçası. Bebek için de, bizim için de, ailelerimiz için de çok zor ve yıpratıcı bir durum. Doktorumuz buraya gelmeyip nakil ile bebeğimiz gitse belki yolda hayatından olabilirdi. Başka bir ilde kalmak için bizim açımızdan zor olabilir. Burada hem kendi evimizde, hem bebeğimiz hareket etmeden kuvözün başında böyle bir imkan sağlandı. Bu konuda mutluyum gerçekten" dedi. Baba Abdulbaki Bilen ise bebeğine sağ salim kavuşmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, "Eşim hastanede çalıştığı için konulara biraz daha hakim. Eşimden ve hocalarımızdan bilgi alıyordum. Bu süreçte baya yıprandık. 33 gün gibi bir süre oldu. Ama çok şükür Atike hanımın da desteği ile böyle bir imkanın olduğundan haberdar oldum. Daha sonra haberleri araştırdığım zaman hocamızın Trabzon gibi bazı illerde bu ameliyatı yaptığını gördüm. Böyle bir imkanı bize sağladıkları için bu işte emeği olan herkese çok teşekkür ediyorum. Çok mutlu olduk gerçekten. Bebeğin bundan sonraki gelişimi ve ilerlemesi için bu ameliyat çok gerekliydi" şeklinde konuştu.