SAĞLIK
Kars’ta HAP tatbikatı nefes kesti 20 Eylül 2024 Cuma - 15:58:34 Kars’ta HAP Tatbikatı (Hastane Afet Planı) nefesleri kesti. Kimyasal atıklara maruz kalan yaralıların, hastaneye sevkleri ve yapılan müdahaleler gerçeği aratmadı. Kars’ta, Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik, Nükleer (KBRN) afetlerden etkilenenlere daha hızlı müdahale edilmesi ve koordinasyonun sağlanması için saha tatbikatı gerçekleştirildi. Eğitim, Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan tatbikatta senaryo gereği, 112 Acil Çağrı Merkezine Paşaçayır mevkisi Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan çimento fabrikasında kimyasal varillerin, HCL asit, nitrit asit analizi yapılırken devrilmesi sonucu 6 kişi olay yerinde kimyasala maruz kaldı. Şahısların hastane KBRN ünitesi ve Acil Servise getirileceği bildirildi. Bunun üzerine kısa sürede KBRN ünitesi hazır hale getirildi. Hastaneye sevk edilen yaralıların dekontaminasyonları yapıldıktan sonra triyaj alanlara dağılımı gerçekleştirilip gerekli müdahaleler yapılarak tedavi altına alındı. Düzenlenen tatbikatla ilgili açıklama yapan Eğitim, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Samet Kırat, "Biz de bir sınır şehri olarak bu gibi durumlara her zaman hazırlıklı olmalıyız. Bu yüzden kamu kurum ve kuruluşlarıyla bir tatbikat gerçekleştirdik. Tatbikatımız başarılı bir şekilde sonuçlandırılmıştır" dedi. Kars’ta düzenlenen HAP Tatbikatı’na AFAD ekipleri de destek verdi. Tatbikat daha sonra sona erdi.
20 Eylül 2024 Cuma - 15:36 Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Çiğdem: "Bebeğinizde dışkı yapamama durumu ’Hirschsprung Hastalığı’ tedavi edilebilir" Memorial Diyarbakır Hastanesi’nde Çocuk Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Murat Kemal Çiğdem, "Halk arasında bağırsak felci olarak da bilinen Hirschsprung hastalığının bazı tipleri karında hiç kesi olmadan sadece anüsten yapılan bir ameliyatla düzeltilebilirken bazılarında aşamalı ameliyatlar gerekebiliyor" dedi. Doğumsal bir hastalık olan Hirschsprung Hastalığı, bebeklerin dünyaya geldiği andan itibaren meydana gelen dışkı yapamama durumu olarak biliniyor. Kalın bağırsağın alt kısımlarında bulunan bazı sinir hücrelerinin gelişememesi ile oluşan bağırsak felci, çoğu anne baba tarafından da bilinmeyen bir sağlık problemi olarak gözlemleniyor. Memorial Diyarbakır Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Kemal Çiğdem, bu hastalığın önemine dikkat çekti. Günümüzde sıklıkla kabızlık ile de karıştırıldığını belirten Prof. Çiğdem, "Kabızlık sonradan oluşabiliyor fakat bağırsak felci ilk günden var olan bir sağlık sorunu olarak kabul ediliyor. Genel semptomları aynı olmakla birlikte birçok aile bu durumun tedavi edilebilir olduğundan da habersiz olabiliyor. Biz doktorlar için ise en önemli nokta hastalığın erken teşhis edilebilmesi oluyor. Erken teşhis edilen vakalarda cerrahi müdahale ile çocuklar için umut ışığı olabiliyoruz" dedi. Prof. Çiğdem, bebeklerin doğumdan sonra ilk 24 saat ile 48 saat aralığında gaitalarını çıkarabilmelerinin normal dışkılama sürecini ifade ederek, "İlk günlerde belirti göstermeyebilen Hirschsprung Hastalığıyla ilgili teşhis aşamasında bağırsakların görüntülenmesi ve biyopsi süreci ile ilerliyoruz. Erken tanı almak oldukça önemli, erken tanı ve tedavi ile cerrahi müdahale yapıyoruz ve başarı şansı oldukça yüksek olabiliyor. Ameliyatla çalışmayan bağırsak kısmı çıkarılabiliyor, çalışan kısımdan anüse doğru, bağırsakları getirip dikme işlemi yapılabiliyor" şeklinde konuştu. Tekrarlama ihtimali oldukça düşük olan Hirschsprung hastalığında başarı şansı oldukça fazla olabildiğini aktaran Prof. Çiğdem, "Fakat bazı durumlarda bu düşük oranı görebiliyoruz. Bu durumda tekrarlayan kabızlık atakları olabiliyor. Ameliyat ettiğimiz bebeklerin ailelerine önerimiz ameliyat sonrası da aynı hassasiyetle takip ve kontrollerini düzenli olarak gerçekleştirmeleri olacaktır. Bazı durumlarda kabızlık atakları da görülebilir. Bunu fark eden ebeveynler bizlere başvurmalılar. Sağlığına kavuşan bebekler bizim için her zaman mutluluk kaynağı oluyor" diye konuştu.
20 Eylül 2024 Cuma - 15:08 Japon uzmandan Alzheimer hastalarına öneriler Konyaaltı Belediyesi, günümüzde ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelen Alzheimer hastalığına dikkati çekmek ve bu konuda farkındalık uyandırmak için ’Alzheimer Farkındalık Buluşması’ gerçekleştirdi. Etkinliğe katılan Japon Öğretim Üyesi İkuko Murakami, Alzheimer’e karşı Japonya’daki çalışmalar hakkında bilgi verdi. Konyaaltı Belediyesi, günümüzde ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelen Alzheimer hastalığına dikkati çekmek ve bu konuda farkındalık uyandırmak için ’Alzheimer Farkındalık Buluşması’ gerçekleştirdi. Etkinliğe konuşmacı olarak katılan Nöroloji Uzmanı Dr. Melih Vural, Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi İkuko Murakami ve Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü’nden Araştırma Görevlisi Özlem Özgür, Alzheimer hakkında vatandaşları bilgilendirdi. Halk sağlığı buluşmaları Nazım Hikmet Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinliğe 50 yaş üstünde çok sayıda vatandaşın yanı sıra Konyaaltı Belediye Başkanı Cem Kotan da katıldı. Konuşmacıları ve katılımcıları selamlayan Başkan Kotan, “Konyaaltı’mızda halk sağlığını çok önemsiyoruz. Bununla ilgili göreve geldiğimizden bu yana çok sayıda etkinlik yaptık. Biz her yaştaki dostumuzu önemsiyoruz ama özellikle sizin yaşınızdaki büyüklerimizi fazlasıyla önemsiyoruz. Alzheimer zor ve önemli bir hastalık. Bunu biliyoruz. Bu konuda bilinçlenmek ve bu konunun farkındalığını artırmak için sizlerle alanında uzman hocalarımızı bir araya getirdik. Umarım etkinliğimiz sizler için faydalı olur” dedi. “Keşke gençler de katılsaydı“ Etkinlikte Akdeniz Üniversitesi 60+ Tazelenme Üniversitesi Kurucu ve Gönüllü Öğretim Üyesi Nöroloji Uzmanı Melih Vural, vatandaşlara Alzheimerdan korunma yollarını anlattı. Nüfusun gerek ülkemizde gerekse dünyada giderek hızlandığını belirten Dr. Vural, 2050 yılında her 3 kişiden birinin 60 yaşında olacağını ifade etti. Uzun yaşamda önemli olan noktalardan birinin beyin sağlığını korumak olduğunu kaydeden Dr. Vural, “Beyin sağlığımızı korumaya, Alzheimerdan korunmaya erken yaşlardan itibaren başlamamız gerekiyor. Bakıyorum etkinliğimize çok sayıda kişi gelmiş ama keşke gençlerimiz de aramızda olabilseydi. Çünkü Alzheimer erken yaştan itibaren önlem alınması gereken bir hastalık. Yapılan bir araştırmada yeni doğan bebekten alınan kanda tarım ilaçları, hazır gıda paketleri gibi birçok zararlı madde tespit edilmiş. Çocuk zaten bu yükle hayata geliyor. Bu nedenle çocukluktan itibaren yeme alışkanlığı ve yaşam şekliyle insan Alzheimerdan korunmaya çalışmalı” dedi. “Ot ilacı çok tehlikeli” Yiyip içtiklerimizden yaşam şeklimize kadar her şeyin Alzheimere neden olabildiğine vurgu yapan Dr. Vural, nasıl beslenilmesi gerektiği konusunda şu bilgileri verdi: “Sebzeler üretilirken ayrık otlar temizlensin diye ot ilacı diye bir ilaç atılıyor. Sebzelere bir şey yapmıyor, diğer otları temizliyor. Fakat o ilaç sebzelerin üzerinde kalıyor. Dünyada birçok yerde bu ilaç yasaklandı fakat Türkiye’de internetten bugün sipariş verin, yarın kapınızda. Bu Alzheimerdan kansere kadar birçok hastalığa neden oluyor. Bu nedenle sebzelerinizi aldığınızda yarım saat karbonatlı suda bekletin. Sirkede değil, karbonatta. Bakliyatlarda pektin denilen bir madde bulunuyor. Alzheimer hastalarına çok fazla bakliyat önermiyorum. Ama yiyeceklerse de düdüklüde pişirerek yesinler. Mangal tavsiye etmiyorum. Yanan ürünler çok tehlikeli, seviyoruz biliyorum. En iyi yemek kısık ateşte uzun sürede pişen tencere yemeğidir. Magnezyum beyin sağlığı için çok önemli. Egzersiz ve ketojenik diyet çok önemli. Gıdalarınızdan baharatı eksik etmeyin. Özellikle de sumağı.Ev yapımı turşu tüketin. Deniz balıkları, köy tavuğu ve yabanıl hayvan eti tüketin.” Murakami, Japon modelini anlattı Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi İkuko Murakami de, Japonya’da demans hastalarına nasıl bir bakım hizmeti verildiği ve Japonya’da bulunan Günlük Bakım Merkezi Kogure Gakuen hakkında bilgiler verdi. Japonların dünyada ömür ortalamasında 1. sırada yer aldığını ifade eden Murakami, Japonya’da 100 yaş üzerinde 90 bin kişi bulunduğunu, her 3 kişiden birinin ise 65 yaşında olduğunu söyledi. Yaşlanmaktan en çok korkulan şeyin Alzheimer olduğunu dile getiren Murakami, “Açıkçası ben de çok korkuyorum. Ama bundan korunmak için de yapılması gereken şeyler var. Onlara dikkat edeceğiz” dedi. Japonya’da demans hastalarına bakım hizmetlerinin çok gelişmiş olduğunu dile getiren Murakami, “Japonya’da hem huzurevleri gibi yatılı merkezler, hem de Alzheimer hastalarının günlük kalacağı bakım merkezleri bulunuyor. Bu merkezlerde hastalara örgü örme, satranç ve su doku oynatma, spor yapma gibi etkinlikler yapılıyor. Günlük Bakım Merkezi Kogure Gakuen’de ise hastalara üniversite eğitimi veriliyor. Çünkü beyni iyi çalıştıran eğitimler Alzheimerda çok önemli” diye konuştu. “Alzheimer hastası yer değiştirmemeli” Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Özlem Özgür de Alzheimer hastalarıyla nasıl yaşanması gerektiği konusunda katılımcıları bilgilendirdi. Özgür, Alzheimer hastalığının uzun ve 7-24 bakım gerektiren bir hastalık olduğunu bu nedenle ailelerin zorlandıklarını dile getirdi. Alzheimer hastalarının evlerinde bakılması gerektiğini, bu hastaların çok fazla yer değiştirmemesi gerektiğine vurgu yapan Özgür, “Başka kişi bakacaksa bile evindeki ortamdan çıkarılmamalı. Çok fazla misafirliğe götürülmemeli. Çünkü gittiği yerde tuvalet banyoyu bulamadıklarında bu hastalar çok fazla kaygı yaşıyor” dedi. Etkinlik sonunda katılımcılar, günlük yaşantının koşuşturması içinde stresle baş etmeyi kolaylaştıran, dikkati yoğunlaştırarak odaklanmayı sağlayan mandala tekniğiyle duvara resim yaptılar.
20 Eylül 2024 Cuma - 14:18 Sinop’ta 112’ye yapılan çağrıların yüzde 71,99’u vakaya dönüşmeyen ihbarlar Sinop’ta 2024 yılında 112 Acil Çağrı Merkezi’ne gelen 195 bin 102 çağrının yüzde 71,99’unun vakaya dönüşmeyen ihbarlardan oluştuğu, asılsız ihbarda bulunan 14 şahıs hakkında idari para cezası uygulandığı açıklandı. Sinop’ta “Acil Çağrı Hizmetleri İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı” gerçekleştirildi. Toplantıda, 112 Acil Çağrı Merkezi’nin vatandaşlara daha iyi hizmet verebilmesi için yapılması gerekenler gündeme getirildi. Kurumun çalışma sistemi, görevleri, iş ve işleyişi, acil çağrı hizmetlerinin daha etkin sunulması için yapılabilecekler ile birlikte acil çağrı hizmetleri veren kurumlar arasında koordinasyon ve iş birliğinin sağlanması ve olası doğal afet durumunda yapılacak müdahaleler ile ilgili fikir ve öneriler masaya yatırıldı. 14 şahıs hakkında idari para cezası Toplantıda konuşan Sinop Valisi Mustafa Özarslan, acil çağrı merkezlerinin, toplumun güvenliği ve sağlığı açısından son derece önemli olduğunu vurguladı. Özarslan, “2024 Yılında 112 Acil Çağrı Merkezi’ne gelen 195 bin 102 çağrının yüzde 71,99’u, vakaya dönüşmeyen ihbarlardan oluşmaktadır. 54 bin 645 çağrıya ise ivedilikle cevap verilerek ilgili kurumların ekipleri sevk edilmiştir. 112 Acil Çağrı Merkezi’ni gereksiz yere meşgul etmek ve asılsız ihbarda bulunmak fiillerinden dolayı 2023 yılında 11 şahıs hakkında, 2024 yılında ise 14 şahıs hakkında idari para cezası uygulanmıştır” dedi. 112 Acil Çağrı Merkezi’nin tanıtımı, bilgilendirilmesi, olay anında vatandaşların nasıl iletişim kuracağı ve asılsız ihbarların önüne geçilmesinde kurumsal iş birliğinin önemine dikkat çeken Vali Özarslan, bilgilendirme ve eğitim faaliyetlerinin devam edeceğini sözlerine ekledi.
Özel gereksinimli çocuklara özel muayene
13 Eylül 2024 Cuma - 16:28 Özel gereksinimli çocuklara özel muayene Rize’de özel gereksinimli çocukların ulaşmakta güçlük çektiği doktorlar, Engeliz Yaşam Merkezi’nde onlarla buluşuyor. Rize merkez Camiönü Mahallesi’nde faaliyet gösteren Rize Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi’nde düzenlenen program çerçevesinde ulaşılması zor doktorlar gençlerin ve çocukların tedavileri için Rize’ye geldi. Çocuk Ortopedisi, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Barış Görgün ve fizyoterapistler tarafından çocuklar ve gençler muayene edilerek, sağlık kontrolleri gerçekleştirildi. İl dışına çıkmakta güçlük çeken ve kendilerine ulaşamayan özel gereksinimli çocuklar için yaklaşık 4 yıldır belli periyodlarda Rize’ye geldiklerini dile getiren Doç. Dr. Barış Görgün, “Normalde İstanbul’da hizmet veriyoruz. Ancak 3-4 yıldır Rize’de Engelsiz Yaşam Merkezi’nde rehabilitasyona gelen çocukların ortopedik muayene ve tedavilerini yapmaya çalışıyoruz. Burada hastalarla çok güzel ve sıcak bir diyaloğumuz var. Bazılarıyla çok eski yıllardan beridir tanışıyoruz, bazılarının tedavilerini İstanbul’da bizzat yapmışız. Dolayısıyla kontrol hastalarımızı da burada görme ve karşılaşabilme imkanımız oluyor. Ailelerle de çok güzel bir samimiyetimiz var. Sık sık görüşüp, takiplerini aksatmamaya çalışıyoruz. Biz buradaki ailelerin yaklaşımlarından çok memnunuz, umarım onlar da memnundur” ifadelerini kullandı. "Herhangi bir yere gidemeyen çocuklar için burası tam bir aktivite alanı oldu" Ailelerin en büyük korkusu olan ‘Biz olmadığımızda çocuklarımız ne olacak’ çekincesini ortadan kaldırmak için mücadele verdiklerini ifade eden Rize Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi Müdürü Uzman Fizyoterapist Filiz Bayraktaroğlu ise, “Burada 18 yaş üzeri herhangi bir yerden destek almayan, öğrenim çağı dışına çıkmış, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine rapor süresi bittiği için gidemeyen gençlere ve çocuklara çeşitli atölye imkanları sunuyoruz. Onun haricinde 0-18 özel eğitim ve rehabilitasyona ihtiyacı olan çocukların hem bireysel, hem grup hem sosyal hayata uyum, günlük yaşam becerilerini artırma yönünde aktiviteler yapmalarını sağlıyoruz. Özellikle hani evde kalmış olan, herhangi bir yere gidemeyen çocuklar için burası tam bir aktivite alanı oldu. O yüzden aileler de çok mutlu. Çocuklarının gidebileceği, güzel vakit geçirebileceği ve geri dönüşünü de güzel, eve gittikleri zaman mesela anlatıyorlar, işte bugün böyle yaptık, şöyle ettik. Bazıları yaş gereği ve ailelerinden daha bağımsız olabilecek gençler. Onları bağımsızlaştırmaya çalışıyoruz. Aileler bunu fark edince daha rahatlıyorlar. Bizim ailelerin en büyük korkusu ‘Yarın öbür gün ben olmadığında çocuğum kendi başının çaresine bakabilecek mi?’ Biz öğrencilerimizin yüzde 60’lık kesimiyle aslında bunu çalışıyoruz. Belediyeye bağlı Meydan Sosyal Tesisleri’nde yapabilecekleri işleri ayarladık. Oradaki ekiplerle beraber staj gibi 3-4 aylık çalışma süresi yaptık onlara. Sonra herhangi bir yerden bakım ücreti dahi almayan gençlerden oraya yarı zamanlı işe yerleştirdiğimiz gençler oldu. Bazıları belediyeye ait seraya gidiyor. Orada hani işbaşı programı olabilir mi diye onu zorluyoruz. Rize Belediyesi bir çatı ve onun içindeki tüm imkanları sonuna kadar kullandırtıyorlar. Bu yüzden de öğrettiğimiz şeyleri çocukların bildiği, yapabildiği aktiviteleri dışa yayma şansınız oluyor ve bu şekilde özellikle 18 yaş üzeri engel durumu ne olursa olsun çocukların hepsi bizim dışarıda. Bizim aslında amacımız şu; yaşı ne olursa olsun çocukların fonksiyonelliğini arttırmak ve bağımsızlıklarını sağlamak. Artık ülkemizde belediyeler engelsiz yaşam merkezleri kuruyorlar ama kimisi işte sadece bir gruba özel açabiliyor. Biz burada tüm grupları, tüm özel gereksinimli grupları içeren çalışmalar yapıyoruz” şeklinde konuştu. 2 gün boyunca Rize Belediyesi Engelsiz Yaşam Merkezi’ne gelen tüm çocuk ve gençler, doktor ve fizyoterapistler eşliğinde muayene edilerek kontrolleri yapıldı.
Prostat yaşamı tehdit ediyor
13 Eylül 2024 Cuma - 15:23 Prostat yaşamı tehdit ediyor Vücudun diğer organlarında olduğu gibi prostat bezinde hücresel düzeyde anormal büyüme ve çoğalma iyi huylu (BPH) ve kötü huylu (prostat kanseri) olabiliyor. BPH’nin yaşamı tehdit edici olmadığı gibi vücudun diğer bölgelerine de yayılım (metastaz) göstermediğini belirten Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Yasin Yitgin, prostat kanserinin metastaz yapabildiğinin ve yaşamı tehdit edebileceğinin altını çizdi. BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesi Üroloji Kliniği’nden Doç. Dr. Yasin Yitgin, “Erkeklerde prostat kanseri en yaygın kanser türlerinden biridir. Birçok prostat kanseri yavaş büyür ve prostat beziyle sınırlıdır. Ancak bazı prostat kanseri türleri agresiftir ve hızla yayılabilir. Erken dönemde (prostat beziyle sınırlıyken) tespit edilen prostat kanseri, başarılı bir tedavi için en yüksek şansa sahiptir” dedi. Prostat kanserinin erken evrelerinde hiçbir belirti göstermeyebileceğini belirten Doç. Dr. Yitgin, daha ileri seviyedeki prostat kanserinin idrar yapmada zorluk, idrar tazyikinde azalma, idrarda kanama, menide kanama, kemik ağrısı, nedensiz kilo kaybı, ereksiyon bozukluğu gibi belirtileri olabildiğini vurguladı. Özellikle 50 yaş üzerinde bu risk daha fazla artmaktadır İleri yaşlara doğru riskin daha da arttığını belirten Dr. Yitgin “Özellikle 50 yaş üzerinde bu risk daha fazla artmaktadır. Kan bağı olan bir akrabada prostat kanseri tanısı olması riski artırdığı gibi yakınlık derecesi riskin ekstra artacağını göstermektedir. Ek olarak ailede meme kanseri tanısı da ilişkili gen mutasyonlarından prostat kanseri riskini artırabilir. Siyahi insanlarda görülme sıklığı ve kanserin ilerlemiş olma ihtimali daha yüksektir. Obez kişilerde kanserin daha agresif olması ve tedavi sonrası tekrarlama ihtimali daha yüksektir” dedi. Doç. Dr. Yitgin, erken tanının tedavi edilebilir ve hayat kurtarıcı olduğunu belirterek hastalığa bağlı şikayetlerin gelişmeden fark edilmesinin önemine vurgu yaptı. Aile öyküsü olan erkeklerin 45 yaşında, geri kalan 50 yaş ve üstü tüm erkeklerin prostat kanseri taraması yapılması için yılda en az bir kez üroloji uzmanına başvurmasını öneren Dr. Yitgin, “Tanısında, parmak ile prostat muayenesi, PSA kan testi ve prostata özel MR görüntüleme kullanılmaktadır. Doku örneği (biyopsi) ile kesin tanı konulabilmekte” dedi ve sonucuna göre tedavi alternatiflerinin görüşüldüğünü ifade etti. Sağlıklı beslenme ve egzersiz ihmal edilmemeli Erken evre prostat kanseri tedavisinde en etkili yöntemin cerrahi ile prostatın çıkarılması olduğunu ifade eden Dr. Yitgin, “İlerlermiş evrede sistemik tedavi (hormonoterapi, kemoterapi) ve radyoterapi seçenekleri uygulanabilmektedir” dedi. Doç. Dr. Yitgin “Prostat kanserini önleyebilmek her ne kadar mümkün olmasa da hastalık ile mücadeleyi kazanabilmek için sağlıklı beslenme, egzersiz, kötü alışkanlıkların bırakılması ve düzenli doktor takipleri önerilmektedir” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Manisa’da ilk kez ‘kapalı böbrek taşı ameliyatı’ yapıldı
13 Eylül 2024 Cuma - 15:05 Manisa’da ilk kez ‘kapalı böbrek taşı ameliyatı’ yapıldı Manisa’da ilk kez Manisa Şehir Hastanesi’nde "Supine (sırtüstü) Perkütan Nefrolitotomi (PNL)” adı verilen kapalı böbrek taşı ameliyatı gerçekleştirildi. Manisa Şehir Hastanesi Üroloji Hekimleri Op. Dr. Mehmet Şirin Ertek ve Op. Dr. Cemil Öztürk, tarafından Manisa’da ilk kez Manisa Şehir Hastanesi’nde "Supine (sırtüstü) Perkütan Nefrolitotomi (PNL)” adı verilen kapalı böbrek taşı ameliyatı yapıldı. Ameliyat hakkında bilgi veren Üroloji Hekimi Op. Dr. Mehmet Şirin Ertek, “Supin(sırtüstü) Perkütan Nefrolitotomi ameliyatını Manisa’da ilk kez Manisa Şehir Hastanesi’nde uyguladık. Hastamız Melike hanım iki taraflı yan ağrısı ve bulantı şikayetleriyle üroloji kliniğimize başvurdu. Yapılan tetkiklerde her iki böbrek içini dolduran yaklaşık 4’er santimetrelik taşlar ve her iki toplayıcı sistemde genişleme tespit edildi. Hastamıza ülkemizde sayıca az merkezde yapılan ve Manisa’da ilk olma niteliği taşıyan Supin Perkütan Nefrolitotomi adı verilen kapalı böbrek taşı ameliyatını yaptık. Yeni gelişen dünyanın da takip ettiği yeni yöntem olarak yüz üstü (pron) değil, sırt üstü pozisyonunda supin olarak ameliyatımızı gerçekleştirdik. Yapılan ilk PNL cerrahisi pron pozisyonunda uygulanmış olup, birçok klinik tarafından halen bu yöntem yaygın kullanılmaktadır. Standart olarak uygulanan yüz üstü pozisyonunda Pron PNL de başarılı bir tekniktir. Yeni uyguladığımız Supin PNL ameliyatı teknik olarak biraz daha tecrübe gerektirmesi nedeniyle, dünyada ve ülkemizde ekseriye yüzüstü pozisyonunda yapılmaktadır. Yapılan çalışmalarda kapalı böbrek taşı ameliyatının hasta sırtüstü pozisyonundayken yapılmasının çok daha avantajlı olduğu gösterilmiştir. Pron PNL ameliyatında hastaya yüzüstü pozisyon verileceği için genel anestezi altında yaklaşık 30-45 dakikalık zaman geçiyor, supin pozisyonunda hastaya anestezi verildikten hemen sonra aynı pozisyondayken ameliyata başlanabiliyor. Hastanın genel anestezi altında kalma süresini ciddi anlamda kısaltıyor. Morbit obezlerde, kardiyovasküler ve pulmoner risk faktörü olan kişilerde pozisyon değişikliğine gerek olmaması nedeniyle komplikasyon riskini azaltmaktadır. Yüzüstü pozisyona gerek olmaması nedeniyle kas-sinir sistemine zarar verme ve boyun travması riski azalmaktadır. Supin Perkütan Nefrolitotomi ameliyatında eş zamanlı üreterorenoskopi imkanı olduğu için kompleks taşlara müdahale edilebilmektedir. Böbreğe ulaşırken sağlanan traktın aşağıya hafif eğimli olması nedeniyle düşük basınç oluşmakta ve bu nedenle bazı taş parçacıkları kendiliğinden dışarı çıkabilmektedir. Yeni yöntemin diğer bir avantajı da cerrahın işlemi ayakta değil, oturur pozisyonda gerçekleştirmesi nedeniyle cerraha sağladığı konfordur. Supin PNL ameliyatını yapabilecek imkanı sağladıkları için il sağlık müdürlüğümüze ve hastane yönetimimize teşekkür ederim. Ameliyatı birlikte yaptığımız Op. Dr. Cemil Öztürk’e, bana desteklerini esirgemeyen ve her zaman yanımda hissettiğim başta Prof. Dr. Bilal Gümüş hocamız olmak üzere kliniğimizin kıymetli hocalarına, ameliyatı güvenli bir şekilde yapmamızı sağlayan anestezi ve ameliyathane ekibine, ameliyat öncesi ve sonrasında üstün performansla hasta takibini yapan değerli servis hemşirelerimize katkılarından dolayı çok teşekkür ederim” dedi. “15 senedir çok ağrı çekiyordum” Sağlığına kavuşan hasta Melike Akar, “15 senedir çok ağrı çekiyordum. Sabah akşam ağrıdan duramıyordum. Sonra Manisa Şehir Hastanesine geldim ameliyatımı oldum. Şu an kendimi çok iyi hissediyorum” dedi.
Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu, “Sepsis’i önlemek elimizde”
13 Eylül 2024 Cuma - 14:35 Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu, “Sepsis’i önlemek elimizde” Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu dünya Sepsis Günü dolayısıyla açıklama yaptı. Prof. Dr. Ayazoğlu hastalığı önlemede tüm insanların büyük rolü olduğunu belirtti. Sepsis hastalığının vücudun bir enfeksiyona verdiği aşırı yanıtın, kendi dokularına ve organlarına zarar vermesiyle ortaya çıkan ciddi bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu, hastalığın teşhis, tedavi ve korunma süreçleri hakkında bilgiler verdi. “Sepsis Nedir?” Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Tülin Akarsu Ayazoğlu Sessis hastalığının ne olduğu hakkında, “Sepsis, vücudun bir enfeksiyona verdiği aşırı yanıtın, kendi dokularına ve organlarına zarar vermesiyle ortaya çıkan ciddi bir sağlık sorunudur. Erken tanı ve tedavi edilmediğinde, sepsis şoka, çoklu organ yetmezliğine ve ölüme yol açabilir. Sepsis, COVID-19 gibi viral enfeksiyonlar da dahil olmak üzere birçok bulaşıcı hastalığın ölümle sonuçlanan son aşamasıdır” dedi. “Dünya genelinde büyük bir sağlık krizi” Sepsisin küresel etkileri konusunda da değerlendirmede bulunan Ayazoğlu, “Sepsis, dünya genelinde büyük bir sağlık krizidir. Her yıl 47 ila 50 milyon kişi sepsis yaşar ve bu vakaların en az 11 milyonu ölümle sonuçlanır. Bu da her 2,8 saniyede bir kişinin sepsis nedeniyle hayatını kaybettiği anlamına gelir. Dünya genelindeki ölümlerin yüzde 20’si sepsis ile ilişkilidir ve ölüm oranı ülkeden ülkeye yüzde 15 ile yüzde 50 arasında değişmektedir. Hayatta kalan hastaların çoğu, sepsisin uzun vadeli etkileriyle mücadele etmek zorunda kalır” ifadelerini kullandı. “Erken teşhis edilmezse Sepsis riski artar” Sepsisin yaygın nedenleri hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu, “Sepsis, bakteriler, mantarlar, virüsler ve parazitler gibi çeşitli mikroorganizmalardan kaynaklanabilir. Mevsimsel grip virüsleri, dang virüsü, kuş ve domuz gribi virüsleri, Ebola ve sarı humma virüsleri gibi patojenler de sepsise yol açabilir. Sepsis genellikle solunum, gastrointestinal ve idrar yolu enfeksiyonları veya yaralar ve cilt enfeksiyonlarının kötüleşmesi sonucu gelişir. Bu tür enfeksiyonlar sıklıkla erken aşamada yeterince teşhis edilmediği için sepsis riski artar” diye konuştu. “Sepsis’in belirtileri” Sepsisin belirtileri hakkında kamuoyunun bilgi sahibi olmasını isteyen Ayazoğlu, “Konuşma bozukluğu veya kafa karışıklığı, aşırı titreme, kas ağrıları ve yüksek ateş, idrara çıkmada azalma, şiddetli nefes darlığı, ölüm korkusu ve ciltte benekler veya solukluk hastalığın belirtilerinde ön plana çıkıyor. Bu belirtileri yaşıyorsanız ve doğrulanmış veya şüpheli bir enfeksiyonunuz varsa, derhal bir sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekmektedir” tespitinde bulundu. “Hayata olumsuz etkiler oluşturur” Sepsisin sağlık sistemi üzerindeki etkileri konusunda da değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Tülin Akarsu Ayazoğlu, “Sepsis, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde geniş bir sağlık sorununu temsil eder. Yoğun bakım ünitelerinde büyük bir yük oluşturur ve tedavi sürecinin yüksek maliyeti sağlık ekonomisi üzerinde ciddi bir baskı oluşturur. Sepsis geçiren bireylerin tedavi sonrası yaşadığı iş gücü kaybı ve üretkenlikteki düşüş, sosyal hayat üzerinde de olumsuz etkiler oluşturur” bilgisini verdi. “Yaşlı bireyler ve bağışıklık sistemi zayıf olanlar dikkat etmeli” Hastalığın risk faktörleri ve artan vaka sayısını da yorumlayan Ayazoğlu, “Yaşlı bireyler ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler sepsis riskine daha açıktır. Kış aylarında solunum yolu enfeksiyonlarının yaygınlaşması sepsis vakalarını artırabilir. Yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte sepsis vakalarının da artması beklenmektedir. Sepsis, enfeksiyon ve bakteriyemiden sepsise ve septik şoka kadar ilerleyebilir ve bu durum çoklu organ disfonksiyonu sendromuna (MODS) ve ölüme yol açabilir” diyerek hastalığın önemine işaret etti. “Hastalığı önleme yolları” Sepsisi önleme yollarının toplumun her kesimi tarafından bilinmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Ayazoğlu, “Sepsisi önlemenin en etkili yolu, enfeksiyonları önlemektir. Bunu şu şekilde başarabilirsiniz: Aşılama, temiz su temini, el hijyeni, hastane kaynaklı enfeksiyonların önlenmesi, güvenli doğum ve Sepsis farkındalığını artırma, erken tanı ve zamanında tedavi, sepsisin etkili bir şekilde yönetilmesine yardımcı olabilir. Modern tıptaki bazı ilerlemeler, bağışıklık sistemimizi zayıflatarak sepsis gibi ciddi hastalıkların riskini artırabilir. Kanser tedavisi görenler, bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullananlar ve diyabet gibi kronik hastalıkları olan kişiler daha yüksek risk altındadır. Ayrıca, minimal invaziv cerrahi ve gelişmiş yoğun bakım yöntemleri yaşlı hastalarda sepsis riskini artırabilir” uyarısında bulundu. “Aşı ve hijyen çok önemli” Aşıların ve hijyenin büyük önem arzettiğini dile getiren Ayazoğlu, “Küçük çocuklar ve yaşlılar pnömokok bakterisi enfeksiyonlarına karşı daha hassastır. Pnömokok aşıları, bu bakterilere karşı etkili koruma sağlar ve "sürü bağışıklığı" oluşturarak enfeksiyonları azaltır. Dalağı olmayan hastalar, pnömokok ve diğer bakterilere karşı aşılanmalı ve enfeksiyon riskleri hakkında bilgilendirilmelidir. Antibiyotiklerin yanlış kullanımı, antibiyotik direncine yol açarak sepsis riskini artırır. Antibiyotiklerin hedefli ve dikkatli kullanımı, direncin önlenmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, hijyen standartlarının iyileştirilmesi, temiz su temini ve aşılanma programları enfeksiyonları önlemede kritik rol oynar” tavsiyesinde bulundu. Sepsis hastalığının yüksek ölüm oranına sahip olduğunu da vurgu yapan Prof. Dr. Ayazoğlu, “Sepsis, yaşamı tehdit eden bir durumdur ve yüksek ölüm oranlarına yol açabilir. Dünya Sepsis Günü, sepsisin önemini vurgulamak ve bu hastalığın etkilerini azaltmak için toplumsal bilinçlendirme ve sağlık sistemlerinde iyileştirmeler yapmanın önemini hatırlatıyor. Erken tanı, etkili yönetim ve önleyici önlemler, hem bireylerin hem de toplumların sağlığını korumak için kritik öneme sahiptir. Sepsisi önlemede sizin de katkınız büyük olabilir” diye konuştu.
Kahramanmaraş’ta uzmanlar bağımlılıkla mücadeleyi anlattı
13 Eylül 2024 Cuma - 13:19 Kahramanmaraş’ta uzmanlar bağımlılıkla mücadeleyi anlattı Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, Valilik ve KAMED iş birliğiyle NFK Kültür Merkezi’nde madde bağımlılığıyla mücadele semineri düzenlendi. Gençlerin ve ailelerin yoğun ilgi gösterdiği seminerde, madde bağımlılığı ve bu bağımlılığın toplum üzerindeki yıkıcı etkileri uzman isimler tarafından farklı açılardan ele alındı. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, Valilik ve Kahramanmaraş Madde Bağımlılığı Mücadele Derneği’nin (KAMED) destekleriyle madde bağımlılığıyla mücadele semineri gerçekleştirdi. Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen seminerde madde bağımlılığının bireysel ve toplumsal zararları detaylı bir şekilde anlatıldı. Uzmanlar, bağımlılığın yalnızca bireyin sağlığı üzerinde değil aynı zamanda ailesi ve toplum üzerinde de ciddi olumsuz etkileri olduğunu vurguladı. Ayrıca seminerde, özellikle ebeveynler ve öğretmenler için bağımlılıkla mücadelede alınabilecek önlemler ve yapılabilecek müdahaleler hakkında önerilerde bulunuldu. Uzmanlar, gençlerin sosyal çevresinin ve psikolojik durumlarının yakından takip edilmesi gerektiğini belirterek, aile içi iletişimin güçlendirilmesinin ve gençlerin boş zamanlarını sağlıklı aktivitelerle değerlendirmelerinin bağımlılıkla mücadelede önemli bir adım olduğunu ifade etti. “Madde bağımlılığı bireyin değil, toplumun ortak sorunudur” Programda yaptığı konuşmada madde bağımlılığıyla mücadelede toplumsal duyarlılığın önemine dikkat çeken KAMED Başkanı Mehmet Hacıbebekoğlu, “Madde bağımlılığıyla mücadele sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğudur. Bu noktada gerek eğitim kurumları, gerek STK’lar, gerekse de kamu kurumları el ele vermeli ve bu toplumsal soruna ortak akılla çözüm üretmelidir. Madde bağımlılığına karşı gençlerimizi korumak ve onları bilinçlendirmek bizim asli görevimiz. Bu noktada faaliyetlerimizi artırarak sürdürüyoruz. Bugün de Büyükşehir Belediyemizin destekleriyle çok önemli bir seminerde bir aradayız. Değerli hocalarımız madde bağımlılığıyla mücadele noktasında çok önemli bilgiler aktarıyor. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz” cümlelerini kaydetti.
Batman’da sağlıkta büyük hamle
13 Eylül 2024 Cuma - 12:15 Batman’da sağlıkta büyük hamle Batman Valiliği tarafından yapılan paylaşımda, Batman’da son 2 yılda yeni sağlık yatırımlarının hizmete açılmasıyla sağlıkta büyük hamle gerçekleştirildiğine dikkat çekildi. Batman Valiliğinden yapılan açıklamada, sağlık alanında 29 projenin tamamlandığı ve 21 projenin de devam ettiği belirtilerek, "İlimizde sağlık hizmet sunumu bakımından son iki yılda yeni sağlık yatırımlarının hizmete açılmasıyla sağlık hizmetlerinin sunumunda önemli bir artış gerçekleştirildi. Bu kapsamda ilimizdeki sağlık tesislerinin kapasiteleri artırılarak, sağlık hizmetleri çeşitliliği ve tıbbi cihaz donanımları bakımından sağlık kuruluşlarımızın güçlü altyapısıyla vatandaşlarımıza en iyi şekilde sağlık hizmet verilmesi sağlanmıştır” denildi. ASM’ler için 702 milyon liralık yatırım Son iki yılda Aile Sağlık Merkezleri için 702 milyon liralık yatırım yapıldığına dikkat çekilen açıklamanın devamında, “İlimize son 2 yılda başta 1. Basamak Sağlık Tesisleri olan Aile Sağlık Merkezleri (ASM) için yaklaşık 702 milyon TL yatırım yapılarak, 29 proje tamamlanmış olup, vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Diğer taraftan 21 proje de devam etmektedir. 2024 yılı itibarıyla Sağlık Bakanlığı tarafından ilimize başta 500 Yataklı Devlet Hastanesi olmak üzere 13 adet sağlık tesisi ve tıbbi cihaz alımı için yaklaşık 3 milyar 600 milyon TL. ödenek ayrılmıştır” ifadeleri yer aldı.
12 yıldır Parkinson hastası ’beyin pili’ ile şifa buldu
13 Eylül 2024 Cuma - 12:05 12 yıldır Parkinson hastası ’beyin pili’ ile şifa buldu 12 yıldır Parkinson hastası olan 54 yaşındaki Şafak Akdemir, ’beyin pili’ ile sağlığına kavuştu. Parkinson, esansiyel tremor ve distoni gibi hareket bozukluğu olan hastalar, Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan beyin pili (Derin beyin stimülasyonu) ameliyatıyla şifa buluyor. Son olarak Bursa’da yaşayan ve 12 yıldır Parkinson hastası olan Şafak Akdemir’e beyin pili takıldı. Ameliyat öncesi hastalığı nedeniyle ailesinin desteği ile yemek yiyip hareket edebilen Akdemir, artık başka bir bireyin yardımına ihtiyaç duymadan yaşamını sürdürmeye başladı. Yakınları vasıtasıyla Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde beyin pili ameliyatları yapıldığını duyduğunu ve bu şekilde başvurduğunu dile getiren hasta Şafak Akdemir, ameliyatın çok başarılı geçtiğini belirtti. Kendini çok rahat ve iyi hissettiğini vurgulayan Akdemir, "Parkinson hastalığım süresinde yemek yeme sıkıntısı, konuşma sıkıntısı hareket etme sıkıntıları oldu. Aynı zamanda çok fazla ilaç içiyordum. Bu ilaçların dozları ameliyattan sonra çok düştü ve ben kendimi çok daha iyi hissetmeye başladım. Aileden birilerinin desteği olmadan yürüyemiyordum. Hareket edemiyordum. Eskisinden çok daha rahat hissediyorum. Sağlığıma kavuşmamda emeği olan hocalarıma teşekkür ediyorum" dedi. Ameliyat başarılı geçti Akdemir’in takip sürecinde cihaz destekli tedaviye ihtiyaç duyduğunu tespit ettiklerinin bilgisini veren Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Büyükkoyuncu Pekel ise, "Hastamızla konuşarak bu süreci değerlendirdik ve halk arasında beyin pili denilen derin beyin stimülasyonu ameliyatına karar verdik. Operasyon başarılı bir şekilde hastanemizde gerçekleştirildi. Ameliyattan sonraki bir haftalık süreçte pil ayarlarına başladık. Pil ayarları tamamlandıktan sonra hastamızda komplikasyon gelişmedi. Daha önceden çok sayıda ilaç kullanırken hastanın ilaçlarını çok belirgin şekilde azaltmayı başardık. Günlük yaşam aktivitelerinin neredeyse tümünü bağımsız bir şekilde gerçekleştirebiliyor. Çok başarılı bir süreç geçirdi. Bu şekilde orta ileri evre dediğimiz medikal tedavi ile artık semptomları kontrol altına alınamayan Parkinson hastalarının merkeze başvurmalarını özellikle öneriyoruz" şeklinde konuştu. 3-4 saat süren bir işlem Akdemir’in beyin pili ameliyatını gerçekleştiren Beyin Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Selahattin Biçer de beyin pili ameliyatı hakkında bilgiler verdi. Ameliyatın iki aşamalı yapıldığına dikkat çeken Biçer, "Beyinde ilgili çekirdeklere yerleştirdiğimiz ilk aşamada hastanın uyanık olmasını istiyoruz. Hastanın bu süre zarfında rahat edebilmesi için yatıştırıcı ajanlar kullanıyoruz. Beynin her iki tarafında kafatasına yaklaşık 13-14 milimlik bir delik açılarak beynin ilgili çekirdeklerine elektrotlar yerleştiriliyor. Daha sonra harici bir pile bağlanarak nöroloji uzmanları kontrollerini yapıyor. Hastada herhangi bir yan etki yüzde kasılmalar elinde kolunda uyuşma gibi yan etkiler çıkıp çıkmadığı ameliyat esnasında kontrol ediliyor. Ameliyatın ikinci aşamasına geçiliyor. Bu aşamada hasta uyutularak köprücük kemiği altına kesi yapılarak beyin pili yerleştiriliyor. Takribi üç dört saat süren bir işlem" diye konuştu. Uygun hastalara ameliyat öneriliyor 2018 yılından beri hastanemizde Parkinson polikliniği bulunduğuna dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Demet Yıldız ise, “2019 yılında ilk hastamızı aldık. Takibimizde olan 20 hastamız var. 1 yıl önce de hareket bozuklukları ve davranış bilimleri merkezimizi kurduk. Artık haftanın üç günü aktif olarak poliklinikleri yapmaktayız. Direk hastalara randevusuz hizmet verme olanağımız mevcut. Parkinson hareketlerde yavaşlama gerek titreme şeklinde belirtilerle hastaları önemli ölçüde yaşam standartlarını etkileyen bir hastalıktır. Biz merkezimizde bu hastalarımızı yakın bir şekilde takip ediyoruz. Gerektiği zamanda ileri evre tedavi seçeneklerini öneriyoruz. Bu hastalarımız kurumumuza direkt başvurarak randevu oluşturabilirler” ifadelerini kullandı.