POLİTİKA
SBB Meclisi 57 maddeyi karara bağladı 18 Nisan 2025 Cuma - 17:01:55 Samsun Büyükşehir Belediye (SBB) Meclisi, komisyonlardan havale edilen 57 gündem maddesini karara bağladı. SBB Nisan Ayı Meclis Toplantısı 2. Birleşimi 1. Oturumu, Meclis Başkanvekili Nihat Soğuk başkanlığında yapıldı. Mecliste, ilgili komisyonlardan havale edilen 57 gündem maddesi görüşülerek kararlaştırıldı. "Kürtün Vadisi’nin durumuna hassasiyet gösteriyoruz" Mecliste gündem maddelerinden önce söz alan CHP Grubu, Kürtün Vadisi’nde herhangi bir yapılaşmanın yapılmaması gerektiğini, heyelan bölgesi olan alana yapılması düşünülen her imar konusunu mahkemeye taşıyacaklarını ifade etti. İddialara cevap veren Meclis Başkanvekili Nihat Soğuk, "Birinci nokta olarak, Kürtün Vadisi’yle ilgili başkanımızın şüpheli yaklaşımından bahsedildi. Böyle bir düşünceyi kabul etmemiz hiç mümkün değil. Başkanımız meclisin açılışında ve kapanışa doğru olan son bölümünde şehrimizde yürütülmekte olan ve yürütmeyi düşündükleriyle alakalı bir dizi açıklamalarda bulundu. Bu açıklamaların içerisinde iddia ettiğiniz minvalde sizin söylediğiniz bir cümle varsa onu da düzeltiriz. Hiç problem yok. Ama eğer yoksa sizin bu söylediğinizi kabul etmemiz hiç mümkün değil. Böyle bir şey olamaz. Kürtün Vadisi’ne sen ne kadar özen ve önemde hassasiyet gösteriyorsan, bu meclisteki bütün arkadaşlar ve başta da başkan olmak üzere herkes hassasiyetini gösterir. Hiç problem olmaz. Yani öyle varsayımla hareket etmeye gerek yok. Gerçekler neyse ona göre hareket ederiz" dedi. "Bulvar AVM önü ıslah edilmeli" Öte yandan CHP Grup Başkanvekili Atilla Tekcan, "Bulvar AVM yönetimi alana kafasına göre istediği büfeyi koyuyor, lunapark modüllerini koyuyor, otopark ayırıyor. Bu kadar bir keyfiliğin olmaması lazım diye düşünüyoruz. Tuvaletini paralı yapıyor, ulusal basında da çıkıyor rezil oluyoruz. Şu anda mevcut lunaparkın kalktığını biliyoruz. Her bir modülün yapı kayıt belgesi gibi bir belgesinin olması gerektiğini biliyoruz. İşletme ve çalışma ruhsatı almak zorunda olduğunu da biliyoruz. Buradaki lunapark modüllerinin izinleri var mıdır? Yani bunları çalıştırma kabiliyeti var mıdır? İzne tabi değil ise, izne tabi olmadığına dair elimizde bir belge var mıdır? Bunu çevre kontrol daire başkanlarımıza özellikle talep ediyorum, bakılsın. Eğer portatif, izine ihtiyaç yoksa olmadığına dair bir belgeyi bize yetkili makamlarda alınsın. Bir de imalat olarak kişi her gün oraya bir şeyler yapılaşma yapıyor. Kira kontratında o şirketin bunları yapma hakları olup olmadığına dair daha önce de mecliste söyledim, lütfen incelensin. Bu konularda o AVM’nin ıslah edilmesini arzu ediyorum" ifadelerini kullandı. Söz konusu endişeler, meclis kayıtlarına geçerken, görüşülen 57 maddenin tamamı kabul edilerek karara bağlandı.
18 Nisan 2025 Cuma - 16:38 MHP’li belediye başkanlarının Ankara zirvesi MHP Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, Erzurum, Erzincan ve Kars illerindeki MHP belediye başkanları ile birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile bir araya geldi. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan MHP’li belediye başkanlarının Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile bağlantılı talep ve projelerini görüşmek üzere önce kendi aralarında bir istişare toplantısı yaptıklarını vurgulayan MHP Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, daha sonra Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile faydalı bir toplantı gerçekleştirdiklerini ifade etti. Milletvekili Aydın, konu ile ilgili yaptığı değerlendirmede, Doğu Anadolu Bölgesinde Erzurum, Erzincan, Kars illerinde MHP’li belediye başkanlarından gelen istek üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından randevu talepleri olduğunu hatırlatarak, "Bölgenin milletvekili olarak gerekli organizasyonu yaparak belediye başkanlarımızı Ankara’ya davet ettik. Kars, Erzincan il belediye başkanları, Erzurum, Erzincan ve Kars illerimizdeki ilçe ve belde belediye başkanlarımızın katılımıyla Ankara’da bir araya geldik. Ön görüşme ve taleplerle ilgili istişaremizin ardından hep beraber bakanlığa geçtik. Bakanımız Murat Kurum bey yoğun mesaisine rağmen bize vakit ayırdı. Belediye başkanlarımız taleplerini gündeme getirdiler. Yaklaşık 2 saatlik bir görüşmenin ardından mutlu bir şekilde bakanlıktan ayrıldık. Çok verimli bir toplantı geçti" şeklinde konuştu.
18 Nisan 2025 Cuma - 16:04 Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Netanyahu ve cinayet şebekesini uluslararası mahkemelerde er ya da geç yargılandığını göreceğiz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Filistin’i Destekleyen Parlamentolar Grubu" toplantısında yaptığı konuşmada, "Fanatik, soykırımcı İsrailliler, silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde ve korumasında Mescid-i Aksa’ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir" dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Beşiktaş’ta bir otelde düzenlenen "Filistin’i Destekleyen Parlamentolar Grubu" toplantısına katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, Filistin’i destekleyen parlamentolar grubunun her bir mensubuna yürekten teşekkür ettiğini belirterek, "Burada şu gerçeği tekrar hatırlatmak isterim. Filistin davasını savunmak sadece mazlum bir halkı savunmak değildir. Filistin’i savunmak insanlığı, barışı ve adaleti savunmaktır. Filistin davası yaklaşık bir asırdır her türlü zulme, barbarlığa ve katliama maruz kalmış bir halkın haysiyet davasıdır. Tüm bunlarla birlikte Filistin davası özü itibarıyla insan olma, insan kalma mücadelesidir. Müslümanların yanı sıra vicdan sahibi her insanın meselesidir. Elbette bu dava bir siyasetin de ötesinde bir vicdan meselesidir. Bugün burada bulunan siz kardeşlerim aslında bunu yapıyorsunuz. Duruşunuzla sadece Filistin’i ve Filistin halkını değil, insanlığı ve insani değerleri de savunuyorsunuz. Zulme karşı susmayarak, baskılara boyun eğmeyerek tüm insanlığa adeta nefes oluyorsunuz" dedi."Yıllardır özgürlükten, haktan, hukuktan, bahsedenler İsrail’in katliam politikası karşısında üç maymunu oynuyor"İsrail hükümetinin çocuk, kadın, bebek, yaşlı demeden tam bir cinnet halinde Filistinlileri katlettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz son asrın en büyük haydutluklarından birine maruz kalıyor. İsrail’in vahşice öldürdüğü 60 bine yakın Filistinlinin kahir ekseriyeti kadın ve çocuk. Nüfusun yüzde 7’den fazlası ya katledildi ya da sakat bırakıldı. Sahadaki gerçekleri dünyaya aktarmak için çalışan tam 212 gazeteci infaz edildi. Önceki gün bir kadın gazeteciyi 10 kişilik ailesiyle birlikte şehit ettiler. Yüzlerce doktor, hemşire, sağlık personeli kurşunların hedefi oldu. Yardım görevlileri öldürüldü. İlaç, su, gıda bulamadığı için bebekler göz göre göre hayatını kaybetti. Çocuğunun doğum gününü Gazzeli çocukları öldürerek kutlayacak kadar insanlıktan çıkmış bir güruhla karşı karşıya kaldık. Okullar, kiliseler, camiler, üniversiteler bombalandı. Gazze’deki binaların neredeyse yüzde 80’i yıkıldı. Gazze taş üstünde taş kalmayacak derecede harap edildi. 50 milyon tondan fazla devasa bir enkaz yığınından söz ediyoruz. İsrail yeniden başlattığı saldırılarıyla Gazze’de ayakta kalan son binaları, hastaneleri, sivil yerleşim yerlerini, Gazze’nin hayat damarı olan temiz su kaynaklarını da teker teker imha ediyor. İşgal güçlerinin koruması altındaki yerleşimci vahşeti Batı Şeria’da tüm hızıyla sürüyor. Meselenin daha vahim tarafı şudur değerli kardeşlerim. Bütün bu zulüm ve barbarlıklar tam 18 aydır medeni denilen dünya dahil tüm insanlığın gözleri önüne seriliyor. Gazeteciler öldürülüyor. Uluslararası basın kuruluşları seyrediyor. Çocuklar öldürülüyor, insan hakları savunucuları seyrediyor. Sağlık çalışanları öldürülüyor, batı dünyası seyrediyor. UNRWA gibi kritik kurumlar kapatılmak isteniyor, Birleşmiş Milletler süreci sadece seyrediyor. Yıllardır özgürlükten, haktan, hukuktan, basın hürriyetinden bahsedenler, İsrail’in katliam politikası karşısında tam 18 aydır üç maymunu oynuyor. Buradan bir kez daha soruyorum. Nerede uluslararası hukuk? Nerede İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi? Nerede ortalığı ayağa kaldıran, bütçesi milyarlarca doları bulan yapılar, örgütler, kurumlar? En küçük bir hadisede ambargo silahını çeken batılı devletler, soruyorum, İsrail’e karşı neredeler? Nerede BBC? Nerede CNN ve diğerleri? Gazze’de insanlık öldürülürken, çocuklar, bebekler, kadınlar yanarak can verirken, gazeteciler infaz edilirken, bunları gören dünyada var mı?" ifadelerini kullandı."Gazze’de uluslararası sistem sınavı kaybetmiştir"Mazlumların yanında yer almayan bir küresel düzenin, zalimlerin oyuncağı olmaya mahkum olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bugün dünya zalim karşısında susan, hatta zulmü alkışlayan bir düzenin esiri olmuştur. Uluslararası hukuk, adaleti tesis etmenin değil, güçlünün gücünü tahkim etmesinin aparatı haline gelmiştir. Hukukun üstünlüğü yerine kişiye ve devlete göre hukuk düzeni hakimdir. Gazze’de uluslararası sistem sınavı kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne birçok kurum kuruluş, savundukları ilkeleri çiğneme pahasına Gazze’de kötü bir imtihan vermiştir. Elbette başkalarını eleştirirken kendimizi ihmal edemeyiz. Bakın. Üzülerek söylüyorum. İçim kan ağlayarak söylüyorum. İslam dünyası da kendisinden bekleneni maalesef yerine getirememiştir. Şüphesiz çok gayret sarf edildi. Zulmü engellemek için pek çok yol denendi. Diplomasinin bütün imkanları kullanıldı. Toplantılar, zirveler, temaslar gerçekleştirildi. Ama sonuçta Gazze’nin tamamen yıkılmasına, 60 bine yakın Gazzelinin katledilmesine mani olunamadı. Bunun üzerinde hepimizin uzun uzun düşünmesi gerekiyor. Müslümanlar olarak kapsamlı bir muhasebeye ihtiyacımız olduğu açıktır. Tabii burada şu gerçeği de vurgulamak durumundayım. Filistinliler öldürülürken sesleri çıkmayanların, Gazze halkının işgale karşı verdiği direnişe terörizm yaftası vurarak soykırımı normalleştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye olarak bu iftiraları, bu kara propagandayı reddettiğimizi bugün bir kere çok net biçimde söylemek isterim" diye konuştu."Biz hakkı haykırmaktan, gerçekleri söylemekten geri durmayacağız"Filistin halkının, işgal kuvvetlerine karşı bir özgürlük mücadelesi verdiğini ifade eden Erdoğan, "Gazze’li kardeşlerimizin mücadelesiyle, milletimizin bundan bir asır önce müstevlilere karşı verdiği istiklal mücadelesi arasında hiçbir fark yoktur. Filistin direniş hareketi bizim nazarımızda bir Kuva-yi Milliye hareketidir. Filistinliler yalnızca son bir buçuk yıldır değil, aslında son bir asırdır direniyorlar. Uluslararası hukuku hiçe sayan işgalci ve istilacı bir devlet karşısında bir asırdır direniş destanı yazıyorlar. Ama birileri bizim bunları dile getirmemizden rahatsız oluyorlar. Varsın rahatsız olmaya devam etsinler. Biz hakkı haykırmaktan, gerçekleri söylemekten geri durmayacağız. Buradan bir kez daha İsrail zulmüne karşı direnen Filistinli kardeşlerimize en güçlü ifadelerle destek ve dayanışma mesajlarımızı gönderiyorum. İslam alemini ve tüm dünyayı, Filistin halkının tüm insanlık adına yürüttüğü haysiyet mücadelesine destek olmaya davet ediyorum. Sadece vicdan sahiplerini değil, İsrail halkını da yönetimlerinin kendilerini sürüklediği felakete karşı harekete geçmeye davet ediyorum. Bundan 75 yıl önce kendileri Holokost yaşamış, kendileri soykırıma uğramış bir toplumun Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında yaşanan katliamlara, soykırıma, vahşete ve cinayetlere artık ses çıkarması, tepki göstermesi, yönetimlerine artık ’dur’ demesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye ilk günden itibaren bu soykırıma itirazlarını en yüksek seviyede dile getiren, İsrail’e karşı somut tedbirler alan ülkelerden biriydi. Hamdolsun burada iyi bir sınav verdik. İyi bir sınav veriyoruz. Devletimizin resmi kurumlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarımız, hayırseverlerimiz, iş dünyamız adeta Filistin ve Gazze için seferber oldu. İsrail’le ticari işlemleri tamamen durdurarak bu alanda cesur bir adım attık" ifadelerini kullandı."101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye ulaştırdık"Filistinlilere yönelik insani yardımlarını aralıksız sürdürdüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye ulaştırdık. Buradan kendilerine tekrar teşekkür ediyorum. Bundan sonra da Gazze’ye yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz. Ancak İsrail 2 Mart’tan bu yana Gazze’ye yardımları engellemek suretiyle çirkin yüzünü bir kez daha gösteriyor. İsrail yönetimi bombalarla öldüremediği masumları, yardımları durdurarak bir nevi açlıkla, susuzlukla, ilaçsızlıkla yok etmeye çalışıyor. Sahadaki insanlık trajedisi giderek daha da kötüleşiyor. İşlediği cinayet ve katliamlar yaptırımsız kaldıkça İsrail hükümeti soykırım politikasına hız veriyor. Bu insanlık düşmanı zihniyetle uluslararası hukuk önünde hesaplaşmak, hunharca katledilen on binlerce çocuğa karşı en temel görevimizdir.Unutmayın ki cezasız kalan her suç, faili daha da şımartır. Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına bu açıdan büyük önem veriyoruz. İsrail’in hukuka hesap vermesi için biz de müdahillik başvurumuzu yaptık. Sivil toplum kuruluşlarımız mahkemeye dosya ve delil sağlamaya devam ediyor. Netanyahu’nun ve cinayet şebekesinin uluslararası mahkemelerde er veya geç yargılandığını inşallah göreceğiz" dedi."Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir"Kudüs-ü Şerif’e ve ilk kıble olan Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınların da arttığını gördüklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fanatik, soykırımcı İsrailliler, silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde ve korumasında Mescid-i Aksa’ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Şunu bir kez daha açık açık ilan ediyorum. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Bunu kimsenin zedelemesine izin vermeyiz. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir. Ebediyete kadar da inşallah böyle kalacaktır. İsrail, Harem-i Şerif’in kudsiyetini ve bütünlüğünü tehdit eden taciz, baskın ve provokasyonlarına derhal son vermelidir. İsrail saldırganlığı ve hukuk tanımazlığı Filistin’le de sınırlı kalmıyor. Suriye ve Lübnan’a yönelik saldırılar, Netanyahu yönetiminin Ortadoğu’da huzur ve barış istemediğini ortaya koyuyor. Etnik köken ve mezhep temelli farklılıkları kaşıyarak Suriye ve Lübnan’ın istikrara kavuşmasını engellemeye çalışıyor. Bölge dışı aktörleri sürekli kışkırtarak çatışmaları yeni coğrafyalara taşımak istiyor. Terör örgütleriyle iş tutarak çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Yani meşru bir devlet gibi değil, başıbozuk bir örgüt gibi hareket ediyor. Bakın biz bunun sürdürülebilir olmadığı kanaatindeyiz. İsrail komşularını istikrarsızlaştırarak kendi güvenliğini sağlayamaz. Komşuda ateş yanarken dumanı bana gelmesin demek sadece akıl dışı değil, aynı zamanda imkansızdır. Kendi vatandaşlarıyla birlikte bölgedeki ülkeleri tehdit ve tedirgin eden bu cinnet hali bir an önce son bulmalıdır. Yoksa o ateş, körükleyenleri de kısa bir zaman sonra yakacaktır" ifadelerini kullandı."İki devletli çözümün alternatifi yoktur"Türkiye olarak coğrafyadaki hiçbir şımarıklığa, zulme, hiçbir hukuk ve kural tanımazlığa sessiz kalmadıklarını bundan sonra da sessiz kalmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Bölgemizdeki herkes için barışı, huzuru, istikrarı ve güvenliği savunmaya sabırla devam edeceğiz. Gelinen aşamada önceliklerimizi kalıcı ateşkesin derhal sağlanması, insani yardımların kesintisiz şekilde Gazze’li kardeşlerimize ulaştırılması ve işgal güçlerinin Gazze’den tamamen çekilmesi oluşturuyor. Bu minvalde Katar ve Mısır tarafından yürütülen ateşkes müzakerelerinin bir an evvel neticeye varmasını temenni ediyorum. Ateşkesin sağlanmasıyla birlikte imar çalışmalarına vakit kaybetmeden yeniden başlanması son derece mühimdir. Mısır’ın öncülüğünde hazırlanan plana burada temsil edilen tüm kardeş ülkelerin desteği çok önemlidir. Bu vesileyle şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. İki devletli çözümün alternatifi yoktur. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan mücadeleyi devam ettireceğiz. Şunun da bilinmesini isterim. Hangi ambalajlara sarılırsa sarılsın, Filistinlileri binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan sürgün edecek hiçbir teklifin bizce kıymeti harbiyesi yoktur."Unutmayın, Gazze Gazzelilerindir"Konuşmasında Gazze’nin Gazzelilerin olduğunun altını çizen Erdoğan, "Unutmayın, Gazze Gazzelilerindir. Filistin Filistin halkınındır. Filistin Filistinlilerindir. Milyonlarca Filistinli mülteci anahtarlarını sakladıkları evlerine dönmeyi beklerken yeni göçlere, yeni tehcirlere asla tahammülümüz olamaz. Biz, Filistinli kardeşlerimizin kendi özyurtlarında özgürce, diğer inançlarla barış içinde yaşamaları için elimizden gelen desteği vereceğiz. Tek başımıza kalsak da Filistin davasını savunmaya devam edeceğiz" dedi.(RU-
18 Nisan 2025 Cuma - 15:58 Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Filistin direniş hareketi bizim nezdimizde bir Kuva-yi Milliye hareketidir" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Filistin’i Destekleyen Parlamentolar Grubu" toplantısında yaptığı konuşmada, "Fanatik, soykırımcı İsrailliler, silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde ve korumasında Mescid-i Aksa’ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir" dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Beşiktaş’ta bir otelde düzenlenen "Filistin’i Destekleyen Parlamentolar Grubu" toplantısına katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, Filistin’i destekleyen parlamentolar grubunun her bir mensubuna yürekten teşekkür ettiğini belirterek, "Burada şu gerçeği tekrar hatırlatmak isterim. Filistin davasını savunmak sadece mazlum bir halkı savunmak değildir. Filistin’i savunmak insanlığı, barışı ve adaleti savunmaktır. Filistin davası yaklaşık bir asırdır her türlü zulme, barbarlığa ve katliama maruz kalmış bir halkın haysiyet davasıdır. Tüm bunlarla birlikte Filistin davası özü itibarıyla insan olma, insan kalma mücadelesidir. Müslümanların yanı sıra vicdan sahibi her insanın meselesidir. Elbette bu dava bir siyasetin de ötesinde bir vicdan meselesidir. Bugün burada bulunan siz kardeşlerim aslında bunu yapıyorsunuz. Duruşunuzla sadece Filistin’i ve Filistin halkını değil, insanlığı ve insani değerleri de savunuyorsunuz. Zulme karşı susmayarak, baskılara boyun eğmeyerek tüm insanlığa adeta nefes oluyorsunuz" dedi."Yıllardır özgürlükten, haktan, hukuktan, bahsedenler İsrail’in katliam politikası karşısında üç maymunu oynuyor"İsrail hükümetinin çocuk, kadın, bebek, yaşlı demeden tam bir cinnet halinde Filistinlileri katlettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz son asrın en büyük haydutluklarından birine maruz kalıyor. İsrail’in vahşice öldürdüğü 60 bine yakın Filistinlinin kahir ekseriyeti kadın ve çocuk. Nüfusun yüzde 7’den fazlası ya katledildi ya da sakat bırakıldı. Sahadaki gerçekleri dünyaya aktarmak için çalışan tam 212 gazeteci infaz edildi. Önceki gün bir kadın gazeteciyi 10 kişilik ailesiyle birlikte şehit ettiler. Yüzlerce doktor, hemşire, sağlık personeli kurşunların hedefi oldu. Yardım görevlileri öldürüldü. İlaç, su, gıda bulamadığı için bebekler göz göre göre hayatını kaybetti. Çocuğunun doğum gününü Gazzeli çocukları öldürerek kutlayacak kadar insanlıktan çıkmış bir güruhla karşı karşıya kaldık. Okullar, kiliseler, camiler, üniversiteler bombalandı. Gazze’deki binaların neredeyse yüzde 80’i yıkıldı. Gazze taş üstünde taş kalmayacak derecede harap edildi. 50 milyon tondan fazla devasa bir enkaz yığınından söz ediyoruz. İsrail yeniden başlattığı saldırılarıyla Gazze’de ayakta kalan son binaları, hastaneleri, sivil yerleşim yerlerini, Gazze’nin hayat damarı olan temiz su kaynaklarını da teker teker imha ediyor. İşgal güçlerinin koruması altındaki yerleşimci vahşeti Batı Şeria’da tüm hızıyla sürüyor. Meselenin daha vahim tarafı şudur değerli kardeşlerim. Bütün bu zulüm ve barbarlıklar tam 18 aydır medeni denilen dünya dahil tüm insanlığın gözleri önüne seriliyor. Gazeteciler öldürülüyor. Uluslararası basın kuruluşları seyrediyor. Çocuklar öldürülüyor, insan hakları savunucuları seyrediyor. Sağlık çalışanları öldürülüyor, batı dünyası seyrediyor. UNRWA gibi kritik kurumlar kapatılmak isteniyor, Birleşmiş Milletler süreci sadece seyrediyor. Yıllardır özgürlükten, haktan, hukuktan, basın hürriyetinden bahsedenler, İsrail’in katliam politikası karşısında tam 18 aydır üç maymunu oynuyor. Buradan bir kez daha soruyorum. Nerede uluslararası hukuk? Nerede İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi? Nerede ortalığı ayağa kaldıran, bütçesi milyarlarca doları bulan yapılar, örgütler, kurumlar? En küçük bir hadisede ambargo silahını çeken batılı devletler, soruyorum, İsrail’e karşı neredeler? Nerede BBC? Nerede CNN ve diğerleri? Gazze’de insanlık öldürülürken, çocuklar, bebekler, kadınlar yanarak can verirken, gazeteciler infaz edilirken, bunları gören dünyada var mı?" ifadelerini kullandı."Gazze’de uluslararası sistem sınavı kaybetmiştir"Mazlumların yanında yer almayan bir küresel düzenin, zalimlerin oyuncağı olmaya mahkum olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bugün dünya zalim karşısında susan, hatta zulmü alkışlayan bir düzenin esiri olmuştur. Uluslararası hukuk, adaleti tesis etmenin değil, güçlünün gücünü tahkim etmesinin aparatı haline gelmiştir. Hukukun üstünlüğü yerine kişiye ve devlete göre hukuk düzeni hakimdir. Gazze’de uluslararası sistem sınavı kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne birçok kurum kuruluş, savundukları ilkeleri çiğneme pahasına Gazze’de kötü bir imtihan vermiştir. Elbette başkalarını eleştirirken kendimizi ihmal edemeyiz. Bakın. Üzülerek söylüyorum. İçim kan ağlayarak söylüyorum. İslam dünyası da kendisinden bekleneni maalesef yerine getirememiştir. Şüphesiz çok gayret sarf edildi. Zulmü engellemek için pek çok yol denendi. Diplomasinin bütün imkanları kullanıldı. Toplantılar, zirveler, temaslar gerçekleştirildi. Ama sonuçta Gazze’nin tamamen yıkılmasına, 60 bine yakın Gazzelinin katledilmesine mani olunamadı. Bunun üzerinde hepimizin uzun uzun düşünmesi gerekiyor. Müslümanlar olarak kapsamlı bir muhasebeye ihtiyacımız olduğu açıktır. Tabii burada şu gerçeği de vurgulamak durumundayım. Filistinliler öldürülürken sesleri çıkmayanların, Gazze halkının işgale karşı verdiği direnişe terörizm yaftası vurarak soykırımı normalleştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye olarak bu iftiraları, bu kara propagandayı reddettiğimizi bugün bir kere çok net biçimde söylemek isterim" diye konuştu."Biz hakkı haykırmaktan, gerçekleri söylemekten geri durmayacağız"Filistin halkının, işgal kuvvetlerine karşı bir özgürlük mücadelesi verdiğini ifade eden Erdoğan, "Gazze’li kardeşlerimizin mücadelesiyle, milletimizin bundan bir asır önce müstevlilere karşı verdiği istiklal mücadelesi arasında hiçbir fark yoktur. Filistin direniş hareketi bizim nazarımızda bir Kuva-yi Milliye hareketidir. Filistinliler yalnızca son bir buçuk yıldır değil, aslında son bir asırdır direniyorlar. Uluslararası hukuku hiçe sayan işgalci ve istilacı bir devlet karşısında bir asırdır direniş destanı yazıyorlar. Ama birileri bizim bunları dile getirmemizden rahatsız oluyorlar. Varsın rahatsız olmaya devam etsinler. Biz hakkı haykırmaktan, gerçekleri söylemekten geri durmayacağız. Buradan bir kez daha İsrail zulmüne karşı direnen Filistinli kardeşlerimize en güçlü ifadelerle destek ve dayanışma mesajlarımızı gönderiyorum. İslam alemini ve tüm dünyayı, Filistin halkının tüm insanlık adına yürüttüğü haysiyet mücadelesine destek olmaya davet ediyorum. Sadece vicdan sahiplerini değil, İsrail halkını da yönetimlerinin kendilerini sürüklediği felakete karşı harekete geçmeye davet ediyorum. Bundan 75 yıl önce kendileri Holokost yaşamış, kendileri soykırıma uğramış bir toplumun Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında yaşanan katliamlara, soykırıma, vahşete ve cinayetlere artık ses çıkarması, tepki göstermesi, yönetimlerine artık ’dur’ demesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye ilk günden itibaren bu soykırıma itirazlarını en yüksek seviyede dile getiren, İsrail’e karşı somut tedbirler alan ülkelerden biriydi. Hamdolsun burada iyi bir sınav verdik. İyi bir sınav veriyoruz. Devletimizin resmi kurumlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarımız, hayırseverlerimiz, iş dünyamız adeta Filistin ve Gazze için seferber oldu. İsrail’le ticari işlemleri tamamen durdurarak bu alanda cesur bir adım attık" ifadelerini kullandı."101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye ulaştırdık"Filistinlilere yönelik insani yardımlarını aralıksız sürdürdüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye ulaştırdık. Buradan kendilerine tekrar teşekkür ediyorum. Bundan sonra da Gazze’ye yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz. Ancak İsrail 2 Mart’tan bu yana Gazze’ye yardımları engellemek suretiyle çirkin yüzünü bir kez daha gösteriyor. İsrail yönetimi bombalarla öldüremediği masumları, yardımları durdurarak bir nevi açlıkla, susuzlukla, ilaçsızlıkla yok etmeye çalışıyor. Sahadaki insanlık trajedisi giderek daha da kötüleşiyor. İşlediği cinayet ve katliamlar yaptırımsız kaldıkça İsrail hükümeti soykırım politikasına hız veriyor. Bu insanlık düşmanı zihniyetle uluslararası hukuk önünde hesaplaşmak, hunharca katledilen on binlerce çocuğa karşı en temel görevimizdir.Unutmayın ki cezasız kalan her suç, faili daha da şımartır. Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına bu açıdan büyük önem veriyoruz. İsrail’in hukuka hesap vermesi için biz de müdahillik başvurumuzu yaptık. Sivil toplum kuruluşlarımız mahkemeye dosya ve delil sağlamaya devam ediyor. Netanyahu’nun ve cinayet şebekesinin uluslararası mahkemelerde er veya geç yargılandığını inşallah göreceğiz" dedi."Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir"Kudüs-ü Şerif’e ve ilk kıble olan Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınların da arttığını gördüklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fanatik, soykırımcı İsrailliler, silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde ve korumasında Mescid-i Aksa’ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Şunu bir kez daha açık açık ilan ediyorum. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Bunu kimsenin zedelemesine izin vermeyiz. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir. Ebediyete kadar da inşallah böyle kalacaktır. İsrail, Harem-i Şerif’in kudsiyetini ve bütünlüğünü tehdit eden taciz, baskın ve provokasyonlarına derhal son vermelidir. İsrail saldırganlığı ve hukuk tanımazlığı Filistin’le de sınırlı kalmıyor. Suriye ve Lübnan’a yönelik saldırılar, Netanyahu yönetiminin Ortadoğu’da huzur ve barış istemediğini ortaya koyuyor. Etnik köken ve mezhep temelli farklılıkları kaşıyarak Suriye ve Lübnan’ın istikrara kavuşmasını engellemeye çalışıyor. Bölge dışı aktörleri sürekli kışkırtarak çatışmaları yeni coğrafyalara taşımak istiyor. Terör örgütleriyle iş tutarak çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Yani meşru bir devlet gibi değil, başıbozuk bir örgüt gibi hareket ediyor. Bakın biz bunun sürdürülebilir olmadığı kanaatindeyiz. İsrail komşularını istikrarsızlaştırarak kendi güvenliğini sağlayamaz. Komşuda ateş yanarken dumanı bana gelmesin demek sadece akıl dışı değil, aynı zamanda imkansızdır. Kendi vatandaşlarıyla birlikte bölgedeki ülkeleri tehdit ve tedirgin eden bu cinnet hali bir an önce son bulmalıdır. Yoksa o ateş, körükleyenleri de kısa bir zaman sonra yakacaktır" ifadelerini kullandı."İki devletli çözümün alternatifi yoktur"Türkiye olarak coğrafyadaki hiçbir şımarıklığa, zulme, hiçbir hukuk ve kural tanımazlığa sessiz kalmadıklarını bundan sonra da sessiz kalmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Bölgemizdeki herkes için barışı, huzuru, istikrarı ve güvenliği savunmaya sabırla devam edeceğiz. Gelinen aşamada önceliklerimizi kalıcı ateşkesin derhal sağlanması, insani yardımların kesintisiz şekilde Gazze’li kardeşlerimize ulaştırılması ve işgal güçlerinin Gazze’den tamamen çekilmesi oluşturuyor. Bu minvalde Katar ve Mısır tarafından yürütülen ateşkes müzakerelerinin bir an evvel neticeye varmasını temenni ediyorum. Ateşkesin sağlanmasıyla birlikte imar çalışmalarına vakit kaybetmeden yeniden başlanması son derece mühimdir. Mısır’ın öncülüğünde hazırlanan plana burada temsil edilen tüm kardeş ülkelerin desteği çok önemlidir. Bu vesileyle şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. İki devletli çözümün alternatifi yoktur. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan mücadeleyi devam ettireceğiz. Şunun da bilinmesini isterim. Hangi ambalajlara sarılırsa sarılsın, Filistinlileri binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan sürgün edecek hiçbir teklifin bizce kıymeti harbiyesi yoktur."Unutmayın, Gazze Gazzelilerindir"Konuşmasında Gazze’nin Gazzelilerin olduğunun altını çizen Erdoğan, "Unutmayın, Gazze Gazzelilerindir. Filistin Filistin halkınındır. Filistin Filistinlilerindir. Milyonlarca Filistinli mülteci anahtarlarını sakladıkları evlerine dönmeyi beklerken yeni göçlere, yeni tehcirlere asla tahammülümüz olamaz. Biz, Filistinli kardeşlerimizin kendi özyurtlarında özgürce, diğer inançlarla barış içinde yaşamaları için elimizden gelen desteği vereceğiz. Tek başımıza kalsak da Filistin davasını savunmaya devam edeceğiz" dedi.
Emine Erdoğan, BM Genel Sekreteri Çocuklara Yönelik Şiddet Özel Temsilcisi M’jid ile görüştü
17 Nisan 2025 Perşembe - 19:41 Emine Erdoğan, BM Genel Sekreteri Çocuklara Yönelik Şiddet Özel Temsilcisi M’jid ile görüştü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Çocuklara Yönelik Şiddet Özel Temsilcisi Najat Maalla M’jid, BM Türkiye Mukim Koordinatörü Babatunde Ahonsi ve UNICEF Türkiye Temsilcisi Paolo Marchi ile bir araya geldi. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgilere göre, Emine Erdoğan, Najat Maalla M’jid, Babatunde Ahonsi ve Paolo Marchi ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki Devlet Konukevi’nde görüştü. Görüşmede M’jid, Emine Erdoğan’ın himayelerinde yürütülen ve Koruyucu Aile Hizmet Modeli’nin yaygınlaştırılması amacıyla hayata geçirilen "Gönül Elçileri" projesinin dünyaya örnek olduğunu ve çocukları aile ortamına kavuşturacak bu sistemin çok önemli olduğunu ifade etti. Paolo Marchi ise Emine Erdoğan’ın Türkiye’de ve küresel ölçekte önemli bir liderlik gücünün olduğunu belirterek, kendisinin yaptığı öncülüğün çocukların korunması konusunda önemini vurguladı. Görüşmede ayrıca yürütülen faaliyetler hakkında karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu, işbirliği imkanları değerlendirildi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da görüşmede yer aldı. Emine Erdoğan, görüşmenin ardından sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şu ifadeleri kullandı: "Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Çocuklara Yönelik Şiddet Özel Temsilcisi Najat Maalla M’jid, BM Mukim Koordinatörü Babatunde Ahonsi ve UNICEF Türkiye Temsilcisi Paolo Marchi ile Ankara’da bir araya geldik. Çocuklara yönelik her türlü şiddettin önlenmesine dair uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi, koruyucu mekanizmaların daha etkin hale getirilmesi konularını ele aldık. Gönül Elçileri projemizle birlikte koruyucu ailelik sisteminin dünyada yaygınlaştırılması için ortak çalışma alanlarımızı değerlendirdik. Çocukların devlet koruması altında sağlıklı ve güvende yetişmelerinin ötesinde onları aile ortamına kavuşturacak bir sistemin her ülkede inşa edilmiş olmasının gerekliliği noktasında hemfikiriz. Ayrıca Gazze’de yaşanan trajedi ve çocukların korunması için atılabilecek somut adımlar üzerine fikir alışverişinde bulunduk. Çocukların sesi olmak, onların huzurlu ve umut dolu bir geleceğe ulaşmasını sağlamak hepimizin ortak görevi. Bu yolda kurulan her iş birliğini çok kıymetli buluyor, dayanışmamızın artarak devam etmesini diliyorum."
Emine Erdoğan, BM Genel Sekreteri Çocuklara Yönelik Şiddet Özel Temsilcisi M’jid ile görüştü
17 Nisan 2025 Perşembe - 19:25 Emine Erdoğan, BM Genel Sekreteri Çocuklara Yönelik Şiddet Özel Temsilcisi M’jid ile görüştü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Çocuklara Yönelik Şiddet Özel Temsilcisi Najat Maalla M’jid, BM Türkiye Mukim Koordinatörü Babatunde Ahonsi ve UNICEF Türkiye Temsilcisi Paolo Marchi ile bir araya geldi. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgilere göre, Emine Erdoğan, Najat Maalla M’jid, Babatunde Ahonsi ve Paolo Marchi ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki Devlet Konukevi’nde görüştü. Görüşmede M’jid, Emine Erdoğan’ın himayelerinde yürütülen ve Koruyucu Aile Hizmet Modeli’nin yaygınlaştırılması amacıyla hayata geçirilen "Gönül Elçileri" projesinin dünyaya örnek olduğunu ve çocukları aile ortamına kavuşturacak bu sistemin çok önemli olduğunu ifade etti. Paolo Marchi ise Emine Erdoğan’ın Türkiye’de ve küresel ölçekte önemli bir liderlik gücünün olduğunu belirterek, kendisinin yaptığı öncülüğün çocukların korunması konusunda önemini vurguladı. Görüşmede ayrıca yürütülen faaliyetler hakkında karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu, işbirliği imkanları değerlendirildi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da görüşmede yer aldı. Emine Erdoğan, görüşmenin ardından sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şu ifadeleri kullandı: "Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Çocuklara Yönelik Şiddet Özel Temsilcisi Najat Maalla M’jid, BM Mukim Koordinatörü Babatunde Ahonsi ve UNICEF Türkiye Temsilcisi Paolo Marchi ile Ankara’da bir araya geldik. Çocuklara yönelik her türlü şiddettin önlenmesine dair uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi, koruyucu mekanizmaların daha etkin hale getirilmesi konularını ele aldık. Gönül Elçileri projemizle birlikte koruyucu ailelik sisteminin dünyada yaygınlaştırılması için ortak çalışma alanlarımızı değerlendirdik. Çocukların devlet koruması altında sağlıklı ve güvende yetişmelerinin ötesinde onları aile ortamına kavuşturacak bir sistemin her ülkede inşa edilmiş olmasının gerekliliği noktasında hemfikiriz. Ayrıca Gazze’de yaşanan trajedi ve çocukların korunması için atılabilecek somut adımlar üzerine fikir alışverişinde bulunduk. Çocukların sesi olmak, onların huzurlu ve umut dolu bir geleceğe ulaşmasını sağlamak hepimizin ortak görevi. Bu yolda kurulan her iş birliğini çok kıymetli buluyor, dayanışmamızın artarak devam etmesini diliyorum."
Bakan Tunç: "Terörsüz Türkiye’nin eşiğindeyiz"
17 Nisan 2025 Perşembe - 19:07 Bakan Tunç: "Terörsüz Türkiye’nin eşiğindeyiz" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Bu ülkede terör olmasın, terör örgütleri olmasın, çocuklarımız, gençlerimiz huzurlu bir geleceğe kavuşsun diye mücadelemizi sürdürüyoruz. Terörsüz Türkiye’nin eşiğindeyiz. Terörün kendini feshettiği, silahların bırakıldığı bir döneme geçerek, ülkemiz için yeni dönemi inşallah başlatacağız" dedi. Kocaeli’de düzenlenen "Yargı ve İş Dünyası Sempozyumu"na katılan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, program sonrasında Kocaeli Valiliği, Kocaeli Adliyesi, Büyükşehir Belediyesi, MHP İlçe Başkanlığı ve AK Parti İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. AK Parti Kocaeli İl Başkanlığında partililerle bir araya gelen Bakan Tunç, yaptığı açıklamada, en önemli sanayi kentlerinden biri Kocaeli’de olmaktan mutluluk duyduğunu ifade etti. Tunç, Kocaeli’nin, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a en yüksek desteği veren şehirlerden biri olduğunu da belirtti. "Onun hayallerini Recep Tayyip Erdoğan gerçekleştirdi" Adalet Bakanı Tunç, konuşmasının devamında, "AK Partimiz 23 yıldan beri iktidarda. Dünya siyaset tarihinde bu kadar uzun süre kesintisiz, en yüksek oranda seçimler kazanarak iktidarda kalan parti örneği çok yok. Bizim kendi demokratik siyasi hayatımızda da ilk kez bu derece uzun süre iktidarda kalan AK Partimiz ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu başarıyı sağladı. Geçmişte, Menderes döneminde 10 yıllık, sonrasında cuntacılar tarafından önü kesildi. Rahmetli Özal, 7 yıllık başarı ile devam eden bir süreç geçirdi. Bugün ölüm yıl dönümü. Onun hayallerini Recep Tayyip Erdoğan gerçekleştirdi, hatta daha fazlasını. Hem yüksek standartlı demokrasiye kavuşma noktasındaki mücadelede hem de kalkınma hamlelerinde, eser üretmede onun hayallerinin ötesinde icraatlare sahne oldu ülkemiz 23 sene içerisinde. AK Parti’nin bu kadar uzun süre iktidarda kalmasının sebebi milletin sesi olmasıdır. Rekor kıran iktidar sürecimiz oldu" diye konuştu. "Yargımız yolsuzluktan da teröristten de hesap soruyor" Daha önce darbecilere destek olan bir yargı sisteminin olduğunu söyleyen Bakan Tunç, "28 Şubat’ta darbeciler karşısında adeta cüppelerini seren yargı mensupları vardı. Vesayetçi, darbeci anlayışa destek olan yargı anlayışı yerine bugün cuntacıların karşısında duran, insan haklarını savunan bir yargı sistemine kavuştuk. İşte hazmedilemeyen de bu. Buna hazmedemedikleri için sürekli yargıya adalete yönelik saldırıları görüyoruz. Yargımız her zamankinden daha fazla bağımsız ve tarafsız şekilde görevini yapıyor. Yolsuzluktan da teröristten de hesap soruyor, yanlış yapandan, hukuka aykırı davranandan hesap sormaya devam edecek" şeklinde konuştu. "Terörsüz Türkiye’nin eşiğindeyiz" Bakan Tunç, açıklamasına şöyle devam etti: "Anayasa’da sıkı yönetim ilan edilebilir diye madde vardı. Milletimizin onayıyla kaldırdık. Darbecilerin yargılanamayacağına yönelik maddeler, hepsi milletimizin ’Evet’ oylarıyla değişti. Bunu yeterli görmüyoruz. Yeni anayasaya ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz. Darbecilerin yazdığı anayasa ile değil, milletin temsilcilerinin mecliste yazdığı, onayladığı ve millet tarafından kabul gören demokratik, sivil, katılımcı bir anayasa ile Türkiye Yüzyılı’na başlamamız lazım diyoruz. En önemi hedeflerinden biri terörsüz bir Türkiye. 40 yıldan bu yana bu ülkenin gelişmesinin, kalkınmasının önünde en büyük engel terör örgütüydü. Binlerce şehit verdik. Maddi manevi çok kayıplarımız oldu. Bundan sonra bu ülkede terör olmasın, terör örgütleri olmasın. Çocuklarımız, gençlerimiz huzurlu bir geleceğe kavuşsun diye mücadelemizi sürdürüyoruz. Terörsüz Türkiye’nin eşiğindeyiz. Terörün kendini feshettiği, silahların bırakıldığı bir döneme geçerek, ülkemiz için yeni dönemi inşallah başlatacağız" ifadelerini kullandı.
Bakan Göktaş: "Politikalarımızı, vatandaşlarımızın taleplerine ve günümüzün ihtiyaçlarına göre daha güçlü hale getireceğiz"
17 Nisan 2025 Perşembe - 18:47 Bakan Göktaş: "Politikalarımızı, vatandaşlarımızın taleplerine ve günümüzün ihtiyaçlarına göre daha güçlü hale getireceğiz" Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "Araştırmalarla sosyal politikalarımızı, vatandaşlarımızın taleplerine ve günümüzün ihtiyaçlarına göre daha güçlü hale getireceğiz" dedi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ve Kızılay Genel Başkanı Fatma Meriç Yılmaz’ın katılımıyla 8 hafta boyunca devam edecek olan "Çevrim İçi Aile Akademisi" açılış programı gerçekleştirildi. Toplumsal farkındalığın artırılmasını ve çözüm yollarına odaklanılmasını hedefleyen projenin açılışında konuşan Bakan Göktaş, aile olgusunun güçlenmesi için yeni projeler hayata geçirmeye devam ettiklerini söyledi. "Gelecek; bilgili, bilinçli, merhametli ailelerin, sizlerin ellerinde yükselecek" Güçlü bir gelecek için ihmal edilemez en önemli değerin sağlıklı aileler olduğunu belirten Göktaş, "Bu anlamda Aile Akademisinin, aile yapısını koruma, destekleme ve geleceğe taşıma yolunda önemli katkılar sunacağına inanıyorum. Bu akademiyle kalplere dokunan sevgi ve dayanışma iklimini büyüten kıymetli adımlar atılacak. Her bir adım ailelerimizin, toplumumuzun ve ülkemizin yarınlarını güçlü kılacak. Biliyoruz ki gelecek; bilinçli, güçlü, merhametli ailelerin, sizlerin ellerinde yükselecek" ifadelerini kullandı. "Politikalarımızı, vatandaşlarımızın taleplerine ve günümüzün ihtiyaçlarına göre daha güçlü hale getireceğiz" Aile yapısını güçlendirmek için yeni projeler hayata geçirmeye devam ettiklerini söyleyen Bakan Göktaş, "Aile Danışmanlığı Hizmet Modeli Geliştirme Projesi bu çalışmalardan yalnızca bir tanesi. Bu çalışmadan elde ettiğimiz çıktılarla aile danışmanlığı hizmetlerimizin daha etkin, profesyonel ve sürdürülebilir bir şekilde yürütülmesini sağladık. Diğer taraftan medya ve dijital mecraların aile üzerinde bıraktığı olumsuz etkileri hepimiz biliyoruz. Dijial medya haikaten aile içi iletişimiz oldukça zayıflıyor. Herkes dijital mecrada daha fazla vakit geçirirken ailesi ile daha az vakit geçiriyor. Bu araştırma projesi ile de dijitalleşmenin aile içi iletişim üzerindeki etkilerini tüm yönleriyle değerlendirdik. Ailelerin dijital dönüşüme verdikleri tepkileri, bu süreçte karşılaştıkları fırsatları, tehditleri ve riskleri bilimsel verilerle ortaya koyduk. Medya ve dijitalleşmenin oluşturduğu sorunlu alanlarını tespit ettik. Bu araştıramadan elde ettiğimiz sonuçlar, sosyal hizmetlerimize rehberlik edecek önemli bir kaynak olacak. Son olarak da, Doğurganlık, Annelik ve Babalık Fikrine İlişkin Değişimin İncelenmesi Araştırmasını gerçekleştirdik. Bu araştırma, ülkemizde annelik, babalık ve çocuk sahibi olma konusunda yaklaşımların değiştiğini bizlere gösterdi. Özellikle çocuk sahibi olma eğilimlerinde 2 çocuk yeterli normundan tek çocuğa, tek çocuktan çocuksuz evliliklere geçişin olduğunu da gözlemledik. Tüm bu araştırmalarla sosyal politikalarımızı, vatandaşlarımızın taleplerine ve günümüzün ihtiyaçlarına göre daha güçlü hale getireceğiz. Aile yılı kapsamında her yaştan bireye dokunan çalışmalara devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "3 milyon kişiye eğitim vermeyi hedefliyoruz" Türk Kızılay’ın sosyal hizmet olarak her yerde göründüğüne dikkati çeken Kızılay Genel Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, "Aslında stratejik planımızda bizim en önemli görevimiz en temel de daha dirençli bir toplumun inşası için çalışmaktır. Ne demektir daha dirençli bir toplum? Başına her ne gelirse gelsin bu bir afet olabilir bu bir sağlık problemi olabilir. Bu bir ekonomik problem olabilir. Bu bir pandemi olabilir. Her ne gelirse gelsin dirençli olabilecek, güçlü olabilecek. Başına gelen sıkıntıdan sonra tekrar ayağa kalkabilecek bir toplumun inşası. İşte bu dirençli toplumun inşası için bizler 2025 yılında bir eğitim seferberliği başlattık. Bu eğitim seferberliğiyle farklı alanlarda toplumun direnç dilini arttırmak amacıyla 3 milyon kişiye eğitim vermeyi hedefliyoruz" diye konuştu.
AK Parti Grup Başkanı Güler: "(Gülizar Biçer Karaca’nın eylemi) Verilen kararı o tarihte Mecliste niye okumamış? Bir şey mi sakladınız, bir şey mi gizliyorsunuz?"
17 Nisan 2025 Perşembe - 17:32 AK Parti Grup Başkanı Güler: "(Gülizar Biçer Karaca’nın eylemi) Verilen kararı o tarihte Mecliste niye okumamış? Bir şey mi sakladınız, bir şey mi gizliyorsunuz?" AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, TBMM Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın TBMM’de Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararını okutmasına tepki göstererek, "Meclis Başkanvekili Gülizar Hanım, niye okumaya çalışmamış herhangi bir görev anında? Anayasaya karşı bir suç işleniyorsa verilen kararı o tarihte Mecliste niye okumamış? Soralım bakalım. Bir şey mi sakladınız, bir şey mi gizliyorsunuz? Bugün aklınıza nereden geldi?" dedi. AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, yaptığı açıklamada kalp krizi geçiren TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’e geçmiş olsun dileklerini iletti. TBMM Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın TBMM’de Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararını okutmasına tepki gösteren Güler, TBMM’de dün anayasa, kanun, içtüzüğe, hiçbir kurala uymayan bir uygulamaya şahitlik ettiklerini söyledi. Güler, "Bugün de o uygulamanın yani anayasaya, kanunlara, içtüzük, açıkça adeta bir pusu kurulmuşçasına sinsice saklanarak, gizlenerek yapılmış bir eylemin CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel tarafından sahiplenildiğini gördük. Ne diyor Sayın Özgür Özel; ’Can Atalay kararının okunmaması anayasaya karşı suç.’ Evet bir suç uydurduk. Nerede yazıyorsa anayasaya karşı suçmuş. Suçu işleyen Meclis Başkanımız dün bu hataya ortak olmayıp, Meclis Başkanvekilliği görevi sırasında kararı okutan Gülizar Biçer Karaca doğrusunu yaptı. Allah Allah" dedi. Güler, CHP Genel Başkanı Özel’in Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’a yönelik "Katip üyemi tehdit etme. Savaş ilanı kabul ederim. Bundan sonra da anayasaya aykırı bir adım atma? Savaş ilanı kabul ederim" sözlerini de hatırlatarak, "CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel adeta zıvanadan çıkmış bir kişi misali saçma sapan artık zihninden ne geçiyorsa, tamamen gerçek dışı ifadeler kullanmaya devam ediyor. Hafta içi de söylemiştik. Adeta freni patlamış bir kamyon gibi her yere çarparak ilerliyor" şeklinde konuştu. Güler, Özel’in sözlerine yönelik, "Vız gelir tırıs gidersiniz kardeşim. Tamam? Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuralları belli, anayasa belli, içtüzük belli, uygulamalar belli. Bugüne kadar hiçbir yerde uygulaması, tatbikatı olmayan, uyduruk, sinsice bir okuma işlemini yapmaya çalıştınız ve suçüstü yakalandınız. Haklı iseniz doğru yaptığınıza inanıyorsanız niye hemen alelacele Meclisi kapatıp gidiyorsunuz? Devam edin biraz daha. Bazı hususlar dile getirilsin. Tabii suçluluk psikolojisi böyle bir şeydir" ifadelerini kullandı. Güler, TBMM Başkanvekili Karaca’nın 21 Aralık 2023 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı okuttuğunu söyleyerek, "Sayın Özgür Özel’in aklı neredeydi acaba bir buçuk yıldır? Meclis Başkanvekili Gülizar Hanım, niye okumaya çalışmamış herhangi bir görev anında? Anayasaya karşı bir suç işleniyorsa verilen kararı o tarihte Mecliste niye okumamış? Soralım bakalım. Bir şey mi sakladınız, bir şey mi gizliyorsunuz? Bugün aklınıza nereden geldi? Çok merak ediyorum. Peki okumaya karar verdiniz, göreviniz olduğunuzu söylüyorsunuz. Öyle bir görevi asla olamaz. Meclis Başkanvekilleri 315. madde gereğince Meclis Başkanının belirlediği TBMM gündemine bağlı olarak çalışmaları yürütür. Peki o gün oldu bittiğiyle bu işi yapmak istiyorsunuz değil mi? Hemen şöyle yazmış o hafta nöbetçi olan grup başkanvekili; ’Bugün AYM kararı okutularak yok hükmündeki düşme işlemi ortadan kaldırılmış ve kararda ifade edildiği gibi Can Atalay’ın tahliye edilerek Meclise gelip milletvekilliği görevini yapması görev açılmıştır’ diyor. Ve bu anayasaya uygundur diyor. Bütün parti grupları bir araya gelmiş, sabah Sırrı Süreyya Bey’in kalp krizi neticesinde meydana gelen bu durum nedeniyle DEM milletvekilleri İstanbul’da bulundu. Bulunduğu için bütün parti grupları ortak bir danışma kurulu kararı almış. Anayasaya uygun, kanuna uygun, iş düzeyi uygun bir şey yapıyorsunuz değil mi? Niye saklıyorsunuz? Niye pusu kuruyorsunuz? Bu sinsilik niye? Mertçe söyleyin orada. Grup başkanvekilimize deyin ki ’Ben bunu okuyacağım.’ Biz de itirazlarımızı yaparız" dedi. Güler, Mefclis Başkanı’nın ceza verme konusunda ise yaptırımı olmadığını ifade etti.
Bakan Tunç: "Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil"
17 Nisan 2025 Perşembe - 17:05 Bakan Tunç: "Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Son günlerde yolsuzluk iddiaları nedeniyle başlatılan soruşturmalar üzerinden de yargının hedef alınmasını üzülerek takip ediyoruz. Henüz deliller ortaya konulmadan, yargılamalar tamamlanmadan, peşin hükümlerle birilerinin suçsuz ilan edilmesi ya da mahkum edilmesi, hukuk ve hukuk devleti ile asla bağdaşmaz" dedi. Bakan Tunç, boykot çağrısına ilişkin ise "Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil" ifadesini kullandı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Kocaeli Kongre Merkezi’nde düzenlenen "Yargı ve İş Dünyası Sempozyumu"na katıldı. Konferansta, ticaret hukukundan kaynaklanan sorunlar ve çözüm önerileri, sözleşme hukuku kapsamında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri konuşuldu. "Kocaeli’nin adliyeye ihtiyacı olduğunu biliyoruz, bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz" Sempozyumda konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Kocaeli’nin üretim, sanayi ve teknolojinin önde gelen kentlerinden biri olduğunu vurguladı. Kocaeli’nin Türkiye’nin ekonomisine önemli katkılar sağladığına dikkat çeken Tunç, "Kocaeli’nin adliyeye ihtiyacı olduğunu biliyoruz, bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. 1004 bin metrekare kapalı alana sahip proje çalışmamız var. Uygulama projeleri devam ediyor. 25 Ekim’de yapım ihalesini yetiştirmek istiyoruz. Kocaeli’deki fiziki mekan ihtiyacını karşılama gayreti içerisinde olacağız. Kocaeli’miz yeni büyük adalet binasını çoktan hak ediyor" dedi. "Bugün itibariyle 382 adliye binamız var" 2002 yılında 78 müstakil adliye binası olduğunu ancak bugün itibariyle Türkiye’de 382 adliye binasının bulunduğunu söyleyen Bakan Tunç, "Kapalı alan miktarında 10 kat arttırmış durumdayız. Geçmişte kiralık binalarda faaliyette bulunan yargı mensuplarımız, bugün teknolojik imkanlara kavuşarak, görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Kocaeli’deki bu eksikliği de gidermenin gayreti içerisindeyiz" diye konuştu. Bakan Tunç, Türkiye’nin son 23 yılda çok büyük mesafeler kat ettiğine dikkat çekerek, özellikle yargıda yapılan çalışmaları anlattı. Tunç, sadece temel kanunları yenilemekle kalmayıp, anayasada hak arama yollarını artıran, hukuk devletini tahkim eden önemli reformlara imza attıklarını ifade etti. "Basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye’yi İsrail’in daha gerisinde göstermek mümkün mü?" Yargı alanında önemli anayasa değişikliği yapıldığının altını çizen Bakan Yılmaz Tunç, sözlerine şöyle sürdürdü: "Anayasa mahkemesinin yapısı, hakimler ve savcılar kurulunun yapısı, askeri yargının kaldırılması, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tüm bunlar tarihe karıştı. Hukuk devleti ilkesi güçlendi. ’Hukuk devleti ilkesi güçlendi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik hukuk devletidir’ dediğimde buna itiraz edenler oluyor. ’Adalet Bakanı neden bunu sürekli neden tekrar ediyor, demek ki bir problem mi var?’ diyerek eleştirilere maruz kalıyoruz. Türkiye’de hukuk güvenliğinin olmadığına yönünde bir takım maalesef dezenformasyonlar söz konusu. Hukuk güvenliği endeksi şeklinde, masa başında oluşturulmuş, ülkemizi, yargı camiamızı karalamaya yönelik bir takım endekslerle maalesef haksız ithamlarda da bulunanlar var. Türkiye’nin hukuk güvenliği endeksinde dünya sıralamasında geride olduğunu söyleyenler Türkiye’ye haksızlık yapıyorlar. O listeye baktığımız zaman, ülkemizin üstünde gösterilen birçok ülkede yargı kurumlarının nasıl olduğunu, demokratik seçimlerin bile yapılmadığını gördüğümüzde, bu listenin bir inandırıcılığı söz konusu değil. Masa başında düzenlenmiş, herhangi bir objektif kritere dayanmayan, ülkemizde röportaj yaptıkları kişilerin özellikle muhalif sayılan kişilerden, belli ideolojiye sahip kişilerden görüşler alınarak oluşturuşmuş, yanlı listelerle ülkemizin o sıralamada olduğunu söylemek Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve yargımıza büyük haksızlık. Basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye’yi İsrail’in daha gerisinde göstermek mümkün mü? İsrail son 1 yılda 200’den fazla gazeteciyi öldürmüşken, onların yaşam haklarını ihlal etmişken, nasıl İsrail, Türkiye’nin basın özgürlüğü anlamında önünde olabilir. Bu mümkün mü? Özellikle Türkiye hukuk güvenliği noktasında en güvenli ülkelerdendir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı noktasında her zamankinde yargımız bağımsız ve tarafsızdır." "Ülkemizin ve yatırımcının menfaatine değildir" "Hukuk güvenliği olmazsa yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelebilir miydi?" diyen Bakan Tunç, "Ülkemize gelen doğrudan yabancı sermaye tutarı 80 yılda 15 milyar dolar. 2002’den bugüne 23 yılda 273 milyar dolar yabancı sermaye yatırımı geldi. Ülkemiz yüksek standartlı bir demokrasiye kavuştuğu için bu olmuştur ve olmaya devam edecektir. Birileri, özellikle ülkemiz muhalefeti maalesef Türkiye’yi bu noktada karalayarak, ’Hukuk güvenliği yok, ey yatırımcı buraya gelmeyin, burada zorlanırsınız’ demek ülkemizin ve yatırımcının menfaatine değildir" diye konuştu. "7.5 milyon uyuşmazlık arabulucuların önüne gitmiş" Arabuluculuğun önemine dikkat çeken Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "12 yılda uygulama başladığı günden itibaren 7.5 milyon uyuşmazlık arabulucuların önüne gitmiş. Bunun 4.5 milyonu anlaşma ile sonuçlanmış. 4.5 milyon 9 milyon kişi demek. Yılda ortalama baktığımızda bin uyuşmazlık, neredeyse 700 mahkemenin yapacağı iş arabulucular tarafından çözümlenmiş. Daha da geliştirmenin gayreti içerisinde olacağız" dedi. "Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil" Bakan Tunç, konuşmasına şöyle devam etti: "Son günlerde yolsuzluk iddiaları nedeniyle başlatılan soruşturmalar üzerinden de yargının hedef alınmasını üzülerek takip ediyoruz. Henüz deliller ortaya konulmadan, yargılamalar tamamlanmadan, peşin hükümlerle birilerinin suçsuz ilan edilmesi ya da mahkum edilmesi, hukuk ve hukuk devleti ile asla bağdaşmaz. Biz masumiyet karinesine önem veriyoruz. Lekelenmeme hakkı anayasal bir haktır. Bu konuda yaptığımız özellikle düzenlemelerle, soruşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi imkanları gibi ve diğer ceza mahkemesi kanununda yaptığımız düzenlemelerle bu konuda masumiyet karinesine hep dikkat çekiyoruz. Ancak devam eden soruşturmalarla ilgili dosyanın içeriğini bilmeden, delilleri görmeden daha ilk andan itibaren ’Yargı yanlış yapıyor, olamaz, suçsuz’ demek de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına ters. Özellikle yargı mensuplarını bu konuda tehdit etmek, yargıyı karalamaya yönelik beyanlarda bulunmak, sokak çağrısı yapmak, boykot çağrısı yapmak doğru değildir. Hep beraber yargı sürenini beklemek durumundayız. Zaten soruşturma sonrasında suçlu ile suçsuz ortaya çıkacaktır. Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil. İş dünyamız, esnafımız, milletimiz bu boykot çağrısına itibar etmedi. Bunun hiç kimseye faydası yok. Üretimi durdurmanın, esnafın kepenk kapatmasını sağlamanın kime ne faydası olabilir? Ekonomiyi sarsmaya yönelik çabalar milletimiz tarafından takdir görmez, yeri ve zamanı geldiğinde cevabını verir." "Hiç kimse yargının yerine geçip, hüküm dağıtamaz" "Yolsuzluk soruşturmaları aslında ekonomimiz için önemli bir gelişmedir" diyen Bakan Yılmaz Tunç, "Hesap verilebilirlik, şeffaflık, kamu kaynaklarının çarçur edilmesini önlenmeye yönelik yargının tutumu takdir edilmesi gereken ve özellikle saygı duyulması gereken bir tavırdır. Kamu kaynakları hepimizin, tüyü bitmemiş yetimin hakkı çarçur edilirken, yargının buna sessiz kalması mümkün değildir. Yargı yolsuzluk yapandan da, hukuka aykırı davranan da hesap soracaktır. Yapılan budur. Aksi takdirde herkes istediğini yapmaya kalkışır. Yargı süreçlerine zarar vermeyecek, yargıyı etkilemeye yönelik çabalardan kaçınmak gerekir. Yargı bağımsızdır, görevini yerine getirir. Hiç kimse yargının yerine geçip, hüküm dağıtamaz. Bugün yargının attığı her adım, şeffaflıkla gerçekleştirilmektedir. Hukukun üstünlüğüne inanan kimsenin bu süreçten rahatsızlık duymaması gerekir. Yargı ne suçluyu saklar, ne de suçsuzu lekeler. Yeter ki hukuk konuşsun. Adalet yerini bulduğunda ekonomi güçlenir. Sürece yönelik sabırlı, sağduyu ve adalet temelli yaklaşılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Hukukun üstünlüğüne inanan herkesin bu sürece destek olması gerektiğini ifade etmek istiyorum" şeklinde konuştu. "Önemli düzenlemeleri içeren paketler önümüzdeki günlerde milletvekillerimizin huzuruna arz edilecek" Geciken adaletin adalet olmadığına dikkat çeken Tunç, "Yargının adil ve hızlı karar verebilmesi ile ilgili olarak tedbirlerimizi almaya devam ediyoruz. Mevzuatın yenilenmesine yönelik çalışmalarımıza hala devam ediyoruz. Yargı Reformu Strateji Belgemizi 23 Ocak’ta Cumhurbaşkanımız açıklamıştı. Orada 264 hedef var. Bu hedeflerin içerisinde kurumsal kapasitenin daha da güçlendirilmesi ve süreçlerin hızlandırılmasına yönelik bir takım yenilikler var, hedeflerimiz var. Ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik, soruşturma aşaması, kovuşturma aşaması ve infaz aşaması 3’ü de birbirinden değerli aşamalar. Toplumu suçtan korumaya yönelik önemli düzenlemeleri içeren paketler önümüzdeki günlerde milletvekillerimizin huzuruna arz edilecek. Hukuk yargılarının gecikmeksizin sonuçlandırılması ile ilgili alacağımız tedbirler, sadeleştirmeler var. Duruşmalarla ilgili uzun sürmemesi, ceza davalarında duruşmaların kesintisiz devam etmesi, ara vermeden karara ulaşılması, delillerin baştan toplanmış olması tüm bunlar özellikle uygulamadan kaynaklanan bir takım problemleri çözecek. Önemli tespitlerimiz oldu. Bunu yaparken masa başında bu değerlendirmeleri yaptık. 1-1,5 yıl tüm taraflarla görüştük. Hukukçularımızla görüştük, akademisyenlerimizden görüş aldık, hukuk fakültelerimizden, barolarımızdan ve yargıda görev yapan hakimlerimiz, savcılarımızdan tüm kademelerden aldığım görüşler ve vatandaşlarımıza da açtık. Vatandaşlarımız internet yoluyla bize ulaştı. 55 bine yakın görüş vatandaşlarımızdan geldi. Tüm bunlar derlenerek bir 264 öncelikli hedefi belirledik. Önümüzdeki 2029 yılına kadar geçecek süreci takvimlendireceğiz. Adalete erişime kolaylaştırmaya yönelik, özellikle bazı düzenlemelerimiz olacak. İlk yargı paketimiz ceza adaleti sistemi ile ilgili. 39 maddelik paket hazırlığımız oldu. Özellikle ceza adaletinde son yıllarda karşılaştığımız birçok problemi çözmeye yönelik, suç ve suçluyla mücadeleye yönelik, bilişim suçların önlenmesi ve yargısal süreçlerin etkinliğiyle ilgili, toplumu rahatsız eden trafik suçları özellikle hapis cezasını gerektirenler bu pakette. Ceza adaleti sistemiyle ilgili ilk paketi milletvekillerimizin önüne çok kısa sürede arz etmiş olacağız" diye konuştu. "Artık hukuk fakültesine bu şekilde geçiş söz konusu olmayacak" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, hukuk fakültelerindeki kaliteyi artırmanın önemli olduğunu da aktararak, "Hukuk fakültelerinde başarı sıralaması, hukuk fakültelerinde girişte ilk 100 bine girme şartını bu yıldan itibaren getirmiş bulunuyoruz. Artık Türkiye’nin en başarılı öğrencileri hukuk fakültesine girerek eğitim alacaklar. Hukuk fakültelerine dikey geçiş, ikinci öğretim gibi sistemleri YÖK Başkanımız ile görüşerek kaldırdık. Artık hukuk fakültesine bu şekilde geçiş söz konusu olmayacak. Hukuk mesleklerine giriş sınavının da çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Geçen eylül ayında ilk sınavı yapmıştık. Nisan sonunda da 2’nci sınav yapılacak. Artık hukuk fakültesi mezunları avukatlık stajına başlayabilmek için önce bu sınavı geçmeleri lazım. Hakim-savcı olabilmek için sınava girmeden bunu geçmeleri lazım. Yine başlattığımız bir diğer sistem hakim, savcı yardımcılığı. Artık hakim savcı adaylığını bıraktık yerine 3 yıl süren hakim-savcı yardımcılığına geçtik. 2 bin 75 hakim-savcı yardımcımız görevlerine başlamış bulunuyorlar. Usta-çırak ilişkisi içerinde yetişecekler. Hem görev yapacaklar hem de uygulama yapacaklar. Henüz mesleğe kabul edilmedikleri için karar verme noktasında yetkileri olmayacak ama kürsüye daha donanımlı halde çıkacaklar" dedi. "2 milyon 383 bin 924 iş uyuşmazlığından 1 milyon 112 bin 189’u anlaşma sağlanmış" Arabuluculuk sisteminin önemli bir kısmını iş uyuşmazlıklarının teşkil ettiğini vurgulayan Yılmaz Tunç, "İşçi ile işverenin dostane bir şekilde barışarak masadan kalkmasını çok önemsiyoruz. Bu, toplumsal barışa hizmet eden önemli bir durum. Bu anlamda da iş uyuşmazlıklarındaki zorunlu dava arabuluculuk başarıyla sürüyor. Bugüne 2 milyon 383 bin 924 iş uyuşmazlığı arabulucuların önüne gelmiş, 1 milyon 112 bin 189 anlaşma sağlanmış. Dava şartı arabuluculuk olmasaydı iş mahkemelerimizin, 9. Hukuk Dairemizin iş yükü çok daha artmış olacaktı. Zorunlu arabuluculukta başarı oranı yüzde 47. ihtiyari arabuluculukta başarı oranı yüzde 90’ları aşıyor. Ortalamaya baktığımız zaman yüzde 65 gibi bir başarı olduğunu görüyoruz" diye konuştu. "Yarı yarıya uyuşmazlıkların anlaşmayla sonlandığını görüyoruz" Son yıllarda yaşanan kira uyuşmazlıklarının da zorunlu arabuluculuk kapsamına alındığına değinen Bakan Tunç, yüzde 25 şartı nedeniyle bir takım istenmeyen, tatsız olayların yaşandığını söyledi. Tunç, "Bunların artık ortadan kalktığını görmek memnuniyet verici. Tabii arabuluculuğun burada çok büyük katkısı oldu. Geçen yıl 1 Eylül’den itibaren kira uyuşmazlıklarında, ortaklığın giderilmesi davalarında, kat mülkiyetinden doğan davalarda, komşuluk hukukundan doğan davalarda, bir de tarımsal hizmet sözleşmelerinden bunlarla ilgili zorunlu arabuluculuğu getirdikten sonra özellikle kiralarda baktığımız zaman neredeyse yarı yarıya uyuşmazlıkların anlaşmaya sonlandığını görüyoruz" şeklinde konuştu. "Kira uyuşmazlığı başvurularından 127 bin 418’i anlaşma ile sonuçlandı" 1 Eylül 2023’ten itibaren yapılan kira uyuşmazlığı başvuru sayısının 348 bin 341 olduğunu belirten Tunç, "Bu başvurulardan 127 bin 418’i anlaşma ile sağlanmış. Vatandaşımız, adliyeye gitmeden, uzun sürecek yargılama sürecine muhatap olmadan haklarına kavuşmuş oluyorlar. Bunlar memnuniyet verici" ifadelerini kullandı. "Biz de ilk imza atan ülkelerdeniz" Arabuluculuğu ’Singapur Sözleşmesi’ ile uluslararası alana taşındığını kaydeden Bakan Tunç, "Ulusal düzeyde bir çözüm yöntemi, uluslararası sitemde 57 ülkenin imza attığı, biz de ilk imza atan ülkelerdeniz. Uluslararası yatırımcı açısından da bu sözleşmeye imza atmamız çok olumlu" dedi.
AK Parti Sözcüsü Çelik: "CHP Genel Başkanı Özel, sosyal hayatta vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmeye ve siyasi alanı çatışmaya dönüştürmeye çalışan bir kaos kampanyasına öncülük ediyor"
17 Nisan 2025 Perşembe - 16:24 AK Parti Sözcüsü Çelik: "CHP Genel Başkanı Özel, sosyal hayatta vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmeye ve siyasi alanı çatışmaya dönüştürmeye çalışan bir kaos kampanyasına öncülük ediyor" AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sosyal hayatta vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmeye ve siyasi alanı çatışmaya dönüştürmeye çalışan bir kaos kampanyasına öncülük ediyor" dedi. AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’e tepki gösterdi. Çelik sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Sayın Cumhurbaşkanımıza, Meclis Başkanımıza, bakanlarımıza ve farklı toplumsal kesimlere dönük kullandığı dilin siyasi muhalefet dili olarak adlandırılması mümkün değildir. Bu dil siyasi ortamı zehirleyen, sosyal hayatımızda fay hatlarını tetiklemeye çalışan bir zihniyetin ürünüdür. Seçilmiş cumhurbaşkanlığı makamına cunta diyen, Meclis Başkanlığına savaş açmaktan bahseden, hükümetimizin siyasi meşruiyetini hedef alan ve toplumsal kesimler arasında duvar örmeye çalışan bu zihniyetin asıl kavgası demokrasiyledir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sosyal hayatta vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmeye ve siyasi alanı çatışmaya dönüştürmeye çalışan bir kaos kampanyasına öncülük ediyor. Bu kampanya, Cumhuriyet tarihimiz boyunca demokrasimize zarar veren siyasi projelerin bir benzeridir. Bu kampanya ve projelerin hepsinin milli iradeyi hedef aldığını çok iyi biliyoruz. Millet iradesini ve siyasi meşruiyeti hedef alan bu kampanyalarla en kararlı şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Netice alana kadar aynı iradeyi muhafaza edeceğiz"
17 Nisan 2025 Perşembe - 15:27 Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Netice alana kadar aynı iradeyi muhafaza edeceğiz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Terörsüz Türkiye hedefi için ittifak ve iktidar olarak kardeşliğimizi güçlendirecek adımlar atıyoruz. Netice alana kadar aynı iradeyi muhafaza edeceğiz" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden canlı bağlantı ile Uzman Erbaş Komando Temel Kursu mezuniyet ve bröve takma törenine katıldı. Sözlerine "Yurt içinde ve yurt dışında fedakarca görev yapan peygamber ocağımızın her bir mensubuna selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum" diyerek başlayan Erdoğan, "Canımızdan aziz bildiğimiz bu vatanın bekası, milletimizin istiklal ve istikbali için toprağa düşen tüm şehitlerimizi bugün bir kez daha minnetle yad ediyorum. Dar-ı bekaya irtihal eden gazilerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, hayatta olanlara şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Yine bu vesileyle Malazgirt’teki akınlardan İstanbul’un fethine, İstiklal Savaşı’ndan 15 Temmuz darbe teşebbüsünün püskürtülmesine kadar ı’la-yı kelimetullah uğruna şehadet şerbeti içen tüm şehitlerimize Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. Rabbim şehit ve gazilerimizin emaneti olan bu cennet vatanın her bir köşesine hakkıyla sahip çıkmayı, milletimize ve devletimize layıkıyla hizmet etmeyi, Türkiye’yi her alanda muzaffer ve muvaffak kılmayı, birlik ve kardeşlik iklimini ülke sathında yeşertmeyi hepimize nasip eylesin diyorum" dedi. 18 haftalık zorlu eğitim sürecini başarıyla nihayete erdiren 2 bin 94 komando uzman erbaşı ayrı ayrı tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mevla’dan her bir Mehmetçiğimize vazifelerinde üstün muvaffakiyetler temenni ediyorum. Verdikleri güçlü, modern ve nitelikli eğitimle komando uzman erbaşlarımızı yalnızca en çetin koşullara değil, hayatın farklı zorluklarına da hazırlayan tüm komutanlarımıza buradan teşekkür ediyorum. Keza sizleri bin bir emekle büyüten, vatan, millet, devlet aşkıyla yetiştiren ailelerinize selamlarımı iletiyor, Allah onlardan razı olsun diyorum" açıklamasını yaptı. Askerlere hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün sizlere tevcih edilecek bröveler milletimizin şahsi manevisinde vücut bulan iftihar ve cesaret nişanlarıdır. Almaya hak kazandığınız mezuniyet belgeleri havada, karada, denizde her zaman ve her yerde korkusuzca vereceğiniz şanlı mücadelenin namus ve ehliyet beratlarıdır. İki hafta sonra inşallah birliklerinize katılacak, en yalçın tepelerde, en zorlu hava şartlarında, en derin sularda çoğu zaman hayatınız pahasına vatanımıza ve milletimize hizmet edeceksiniz. Ezan dinmesin, rengini şehitlerimizin mübarek kanlarından alan al bayrak inmesin diye gerektiğinde anadan, yardan, serden geçeceksiniz. İnşallah her biriniz disiplininizle, cesaretinizle, yiğitliğinizle ve elbette vicdanınızla, ahlakınızla, merhametinizle göz dolduracaksınız" diye konuştu. Türkiye’nin köklü bir tarihi olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Vazifenizi icra ederken şu hususu asla unutmamanızı istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti öyle hudayinabit bir devlet değildir. Bu toprakları bin yıldır gerektiğinde alkanlarıyla sulayan, kardeşlik ve dayanışma ruhuyla yeşerten bu millet, öyle sıradan bir topluluk değildir. Bizler ’devlet ebed müddet’ ilkesi doğrultusunda i’la-yi kelimetullah yolunda asırlardır mücadele eden, şahsiyetini vahdet ve uhuvvet şuuru istikametinde tahkim eden bir milletiz. Kurduğumuz devletlerle, insanlığa kattığımız değerlerle, sancaktarlığını yaptığımız o kutlu dava ile temayüz etmiş adeta bütünleşmiş bir milletin mensuplarıyız. Geçmişi böylesine şanlı, böylesine şerefli bir milleti tüm unsurlarıyla, tüm müktesebatıyla geleceğe taşımak hepimizin esas gayesidir" değerlendirmesini yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nin sulhun, barışın, istikrarın tarafında olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye hiçbir ayrım yapmadan tüm komşularında ve bölgesinde huzurun egemen olmasını samimiyetle istemektedir. Yıllardır istikrarsızlıklarla ve çatışmalarla boğuşan bölgemizde yeni krizlerin ortaya çıkmasını asla arzu etmiyoruz. Kuzeyimizden güneyimize, doğumuzdan batımıza, ülkemizin etrafında, artık merkezinde barış ve güvenliğin olduğu yeni bir iklimin hakim olması gerektiğine inanıyoruz. Gazze’de zulüm ve katliam son bulsun, Suriye de 14 yıldır hasretini çektiği huzur ortamına kavuşsun, Rusya-Ukrayna savaşı bir an önce adil bir barışla nihayete ersin istiyoruz. Bunları da öyle birileri gibi laf olsun diye söylemiyor, tüm kalbimizle barışa inandığımız için her fırsatta vurguluyoruz. İnşallah bunun için çalışmaya, bunun için mücadele etmeye, bunun için sorumluluk almaya devam edeceğiz" diye konuştu. Ekonomiden dış politikaya birçok alanda olduğu gibi terörle mücadelede de verilen emeklerin karşılığının alınmaya başlandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yaptığımız başarılı operasyonlarla örgütün Türkiye’deki eylem kapasitesi ve varlığını etkisiz hale getirdik. Suriye ve Irak’ın kuzeyine gerçekleştirdiğimiz sınır ötesi harekatlarla terörü kaynağında kurutma noktasına geldik. Şimdi bunu farklı bir aşamaya taşıyoruz. ’Terörsüz Türkiye’ hedefimize ulaşmak amacıyla ittifak ve iktidar olarak kardeşliğimizi daha da güçlendirecek adımlar atıyoruz. Bugüne kadar büyük bir sabırla, kararlılıkla ve hassasiyetle süreci yönettik. Netice alana kadar aynı iradeyi muhafaza edeceğiz" dedi. Terörsüz Türkiye konusunda kararlı olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "40 yıldır kanımızı emen, kaynaklarımızı sömüren, kardeşi kardeşe kırdıran terör belasından tamamıyla kurtulup terörsüz Türkiye hedefine vardığımızda, inşallah önümüzde yepyeni bir sayfa açılacak, Türkiye Yüzyılı’nın kilit taşlarından biri daha yerine oturtulmuş olacaktır. Kahraman ordumuzun kahraman mensupları, sizler yalnızca ülkemizin caydırıcı gücü değil, bölgemizin barış, refah ve güvenliğinin de teminatısınız. Kaderini Türkiye’nin kaderiyle birleştirmiş, ümidini bu ülkenin geleceğine bağlamış mazlumlar için de mücadele eden birer çelik pençesiniz. Zalime yavuz, mazluma yunussunuz. Gerek ülkemizde, gerek sınırlarımızda, gerekse yurt dışında ordumuza yakışır şekilde görev yapacağınızdan en küçük bir şüphe duymuyorum. Sizlere güveniyorum. Bu düşüncelerle komando temel eğitimini başarıyla tamamlayan ve brovelerini kuşanan siz uzman erbaşlarımızı bir kez daha tebrik ediyorum. Her birinize vazifelerinizde üstün başarılar diliyor, Rabbim sizi her türlü beladan, saldırıdan, kötülükten muhafaza buyursun diyorum" diye konuştu.