KÜLTÜR SANAT
Sındırgı’da Gaziler günü kutlandı 19 Eylül 2024 Perşembe - 19:37:47 Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e Gazilik unvanı ile Mareşal rütbesinin verilişinin yıldönümü dolayısı ile Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde tören düzenlendi. 19 Eylül Gaziler Günü münasebetiyle Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen törenle kahraman gazilerimiz ve şehitlerimiz anıldı. Cumhuriyet Meydanı’nda ilçe protokolü, gaziler, şehit yakınları ve vatandaşların katılımıyla gerçekleşen çelenk sunma töreninde, ülkemizin bağımsızlığı için fedakârlık gösteren gazilere minnet ve saygı ifade edildi. Çelenk sunma töreninin ardından Kışla Müze Han’da kutlama etkinliği gerçekleştirildi. İmam Hatip Ortaokulu öğrenci ve öğretmenlerinin hazırladığı etkinlikte protokol, gaziler ve şehit yakınları bir araya geldi. Koro, şiirlerin okunmasının ardından öğrenciler gazilere yazdıkları mektupları ve günün anısına hediyelerini takdim etti. Gazilerin cesaret ve fedakârlıkları asla unutulamaz Gaziler ve Şehit yakınları ile bir araya gelen Sındırgı Belediye Başkanı Serkan Sak, tören sonrasında gerçekleştirilen yemekte yaptığı konuşmada, Gaziler Günü’nün önemine vurgu yaparak, “Bu vatanı bizlere emanet eden tüm gazilerimize sonsuz minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz. Şehitlerimiz ve gazilerimiz sayesinde bugün özgür bir şekilde yaşıyoruz. Gazilik sadece bir rütbe değil makam değil. Aynı zamanda bu memleketin kuruluşunda bir harçtır. Bir fedakârlığın, kahramanlığın adıdır” dedi. İlçe Kaymakamı Didem Dinç Özay’da gazilik ve şehitliğin en yüksek mertebelerden biri olduğunu belirterek 19 Eylül Gaziler Günü’nü kutladı. Program sonunda Sındırgı Gaziler Derneği Başkanı Cevdet Korkmaz, İlçe Kaymakamı Didem Dinç Özay ve Sındırgı Belediye Başkanı Serkan Sak’a desteklerinden dolayı plaket takdim etti. Gaziler Günü etkinliklerine ilçe kaymakamı Didem Dinç Özay, Sındırgı Belediye Başkanı Serkan Sak, Sındırgı Gaziler Derneği Başkanı Cevdet Korkmaz, protokol üyeleri, gaziler, Şehit yakınları, öğrenci ve vatandaşlar katıldı.
19 Eylül 2024 Perşembe - 18:10 "24. Ulusal Turizm Kongresi" Kastamonu Üniversitesi’nde başladı Kastamonu Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen 24. Ulusal Turizm Kongresinde, 36 farklı üniversiteden akademisyenler ile 172 yazarın hazırladığı 102 bildiri, doğa turizmi ve ilgili alt temalar üzerine yapılan güncel araştırmaları ele alınıyor. Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen 24. Ulusal Turizm Kongresi, turizm sektörünün önde gelen temsilcilerini ve akademisyenleri bir araya getirdi. Bu yıl “Tabiat Turizmi” ana temasıyla düzenlenen kongrede, doğanın korunması, sürdürülebilir turizm uygulamaları ve turizmin çevresel etkileri gibi konular ele alınıyor. Kongreye, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, Milletvekili Serap Ekmekci, Vali Yardımcısı Aydın Ergün, Kayseri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa’nın yanı sıra çeşitli kamu kurumları ve özel sektör temsilcileri ile akademisyenler katıldı. Türkiye’nin dört bir yanından 36 farklı üniversiteden akademisyenlerin katıldığı kongrede, 172 yazarın hazırladığı 102 bildiri, doğa turizmi ve ilgili alt temalar üzerine yapılan güncel araştırmaları içeriyor. Kongredeki oturumlar ve panel tartışmalarında, “Doğa Koruma Alanlarında Yönetim ve Sürdürülebilirlik”, “Yaban Hayatı Turizmi ve Biyoçeşitliliğin Korunması”, “Yerel Topluluklar ve Tabiat Turizmi”, “Tabiat Turizminde Teknolojinin Rolü” ve “İklim Değişikliği ve Tabiat Turizmi” gibi alt temalar ele alınıyor. Katılımcılar, bu konular üzerine en yeni araştırmaları ve yenilikleri paylaşma fırsatı bulacak. Kastamonu Üniversitesi Merkez Kütüphane Sezai Karakoç Salonunda düzenlenen 24. Ulusal Turizm Kongresi’nde konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, Kastamonu’nun turizmdeki güçlü potansiyeline dikkat çekerek, kongrenin bölge ve ülke turizmine yapacağı katkıların önemli olacağını kaydetti. “Kongrenin şehrin turizmi açısından daha da faydalı adımlar atılmasına vesile olacak” Özellikle doğa turizminin, sürdürülebilirlik ve çevre koruma açısından kritik bir alan olduğunu ifade eden Rektör Topal, “Malumunuz üzere tabiat turizminin güzelliklerinin ve çevresinin insanlar için sunduğu fırsatları ve güzellikleri öne çıkaran giderek gelişen bir turizm alanı olarak karşımıza çıkıyor. Diğer taraftan tarihi, mimarisi, kültürel zenginlikleriyle öne çıkan Kastamonu’muz, aynı zamanda tabiat turizmi açısından da eşsiz bir şehir olarak, eşsiz bir destinasyon olarak karşımıza çıkıyor. Hakikaten bu büyüleyici bölge, sahip olduğu tabii güzellikleri, milli parkları, yaylaları ve zengin biyo-çeşitliliği ile tabiat tutkunlarının yoğun ilgisini çekmektedir. Küre Dağları ve Ilgaz Dağı Milli Parkları, Valla ve Horma Kanyonları gibi doğa harikaları kamp, doğa yürüyüşleri, dağcılık ve kayak gibi farklı faaliyetler için ideal bir bölgedir. Ama aynı zamanda zengin flora faunası ile birlikte yaban hayata fotoğrafçılığıyla eşsiz bir fırsat sunmaktadır. Tabii ki Kastamonu’nun sahip olduğu bu zenginlikler üniversitemiz içinde bir fırsat sunmuş durumdadır” dedi. Kastamonu Üniversitesi’nin ormancılık ve tabiat turizmi alanında YÖK tarafından ihtisaslaşan üniversite olarak seçildiğini hatırlatan Rektör Topal, bu alandaki çalışmalarını hızla devam ettirdiğini belirtti. Kastamonu’nun tabiat ve doğası yönüyle Kastamonu Üniversitesi’nin ihtisas alanına girmesinden ötürü önemine işaret eden Rektör Topal, şehrin sahip olduğu eşsiz potansiyeli sebebiyle 24. Ulusal Turizm Kongresi’nin Kastamonu’da yapılıyor olmasından dolayı daha da şehri önemli kıldığını ifade etti. Şehrin doğal güzelliklerinin yanı sıra yerel kültürün ve misafirperverliğin de turizmde önemli bir rol oynadığını dile getiren Rektör Topal, bu sebeple kongrede birçok konunun konuşularak tartışılacağına inandığını ve şehrin turizmi açısından daha da faydalı adımlar atılmasına vesile olacağını kaydetti. Kongrenin Kastamonu’nun doğa turizmi potansiyelini daha da ileriye taşıyacağına ve gelecekte önemli işbirliklerine zemin hazırlayacağına olan inancını paylaşan Rektör Topal, kongrenin gerçekleşmesinde emeği geçen organizasyon komitesine, akademisyenlere ve katılımcılara teşekkürlerini sundu. Kastamonu Milletvekili Serap Ekmekci de, şehrin doğal zenginliklerinin korunarak turizmin geliştirilmesi için yapılan bu tür bilimsel çalışmaların önemine dikkat çekerek, Kastamonu’nun doğa turizmi potansiyelinin daha etkin kullanılması için bu tür kongrelerin büyük önem taşıdığını belirtti. 24. Ulusal Turizm Kongresi Dönem Başkanı Prof. Dr. Osman Eralp Çolakoğlu ise, kongrenin tarihçesinden bahsederek, Türkiye’de turizm alanında gerçekleştirilen akademik çalışmaların gelişimine ve bu kongrenin bu çalışmalara yaptığı katkılara değindi. Ayrıca, turizmin sürdürülebilir kalkınmadaki rolünü vurgulayan Çolakoğlu, sektörün güncel zorlukları ve gelecekteki fırsatlarına dikkat çekerek, akademik ve sektörel iş birliklerinin önemine bir kez daha işaret etti. Katılımcılara ve düzenleyicilere teşekkür eden Çolakoğlu, başarılı bir kongre geçirilmesi temennisinde bulundu. Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alptekin Sökmen de, doğa turizminin Türkiye için büyük bir potansiyele sahip olduğunu vurguladı. Sökmen, bu alanda yapılacak yatırımların hem yerel kalkınmaya hem de sürdürülebilir turizme katkı sağlayacağını ifade etti. Ayrıca, bu kongrenin, sektördeki yenilikleri paylaşmak ve akademik bilgi birikimini sektörel tecrübelerle buluşturmak açısından önemli bir platform sunduğunu belirten Sökmen, doğa turizmi ve alternatif turizm çeşitlerinin desteklenmesi gerektiğini dile getirerek, kongreye katkı sağlayan tüm katılımcılara teşekkür etti. Konuşmaların ardından kongreye destek veren katılımcılara plaket takdim edildi.
Türkiye Münazara Ligi başvuruları Aydın’da başladı
18 Eylül 2024 Çarşamba - 11:42 Türkiye Münazara Ligi başvuruları Aydın’da başladı Gençlerin düşünce becerilerinin geliştirilmesi hedefiyle düzenlenecek olan Türkiye Münazara Ligi için Aydın’da başvurular başladı. İl genelinde okulları gezen gençlik liderleri ise gençlere münazara ligini tanıtmaya devam ediyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı koordinesinde gerçekleştirilen Türkiye Münazara Ligi 2024 yarışmaları için başvurular Aydın’da da başladı. Gençlerin kendilerini ifade etme ve eleştirel düşünme yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan yarışma, lise ve üniversite kategorilerinde gerçekleştirilecek. Yarışmaya katılmak isteyen 13-25 yaş arası gençler, 30 Eylül 2024 tarihine kadar başvurularını Aydın Gençlik Merkezleri aracılığıyla yapabilecek. İl, bölge ve Türkiye finali olma üzere 3 ayrı aşamada yapılacak olan yarışmalarda, İl finali 1 Ekim’de başlayacak. İl ve bölge finallerinde başarılı olan takımlar, 29 Kasım - 1 Aralık tarihleri arasında Mersin’de gerçekleştirilecek olan Türkiye Finalleri’ne katılmaya hak kazanacak. Bu çerçevede il genelinde okulları gezen Aydın Gençlik Merkezi liderleri de hem gençlerle bir araya geliyor hem de münazara ligini tanıtarak öğrencileri bilgilendiriyor. Konu ile ilgili Aydın Gençlik Merkezi’nden yapılan açıklamada “2024 yılı Türkiye Münazara Ligi, lise ve üniversite kategorilerinde gençlerin münazara becerilerini sergileyecekleri heyecan verici bir platform sunacaktır. Yarışmalar, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından düzenlenecek olup, gençlerin entelektüel yeteneklerini ve düşünce becerilerini geliştirmeyi hedeflemektedir. Başvurular, gençlik merkezleri aracılığıyla yapılacaktır. Gençlik merkezleri, başvuru sürecinde gerekli tüm desteği sağlayacaktır. Gençlerimizi bu heyecan verici yarışmaya katılmaları için davet ediyor, tüm katılımcılara başarılar diliyoruz” ifadeleri yer aldı.
Antalya’nın 800 yıllık mahallesi, Avrupalı turistlerin uğrak noktası oldu
18 Eylül 2024 Çarşamba - 11:40 Antalya’nın 800 yıllık mahallesi, Avrupalı turistlerin uğrak noktası oldu Antalya’nın Akseki ilçesinin 800 yıllık geçmişi olan Sarıhacılar Mahallesi geçen yıllık 80 bin yerli ve yabancı ziyaretçi gezerken, bu yılın 9,5 aylın döneminde ise ise ziyaretçi sayısı 80 binin üzerine çıktı. Sarıhacılar, aslına uygun restore edilen Osmanlı mimarisi evler, tarihi İpek Yolu ve 600 yıllık tarihi cami büyük ilgi topluyor. Antalya’nın Akseki ilçesinin 800 yıllık geçmişi olan Sarıhacılar Mahallesi, tarihi dokusuyla öne çıkıyor. Özellikle Almanya, Hollanda, Belçika ve İngiltere olmak üzere, diğer Batı ve Doğu Avrupa ülkelerinden turistlere ev sahipliği yapan Sarıhacılar Mahallesi’nde bulunan 300-400 yıllık düğmeli evler, tarihi cami ve tarihi göç yolu, misafirlerin öncelikli uğrak yeri oldu. Antalya’nın zengin tarihine ev sahipliği yapan, tarihi İpek Yolu’nun üzerinde konumlanmış olan Sarıhacılar Mahallesi, pandemi döneminden sonra eski günlerine geri döndü. Sarıhacılar Mahallesi’nin tarihi zenginliklerinden biri olan Düğmeli Evleri, Osmanlı mimarisinin incisi olarak öne çıkıyor. Bu göz alıcı evler, bölgenin kendine has mimari tarzını yansıtıyor ve geçmişin derin izlerini günümüze taşıyor. Zarif detayları ve eşsiz dokusuyla Düğmeli Evleri, mahallenin tarihi ve kültürel hazineyi temsil ediyor. “Sarıhacılar beni çok etkiledi” Almanya’dan Alanya’ya tatil için gelen Alman çiftin eşi bayan Claudia Moritz (52), “Türkiye’ye 30 kereden fazla geldim. Hemen hemen her yıl geliyorum. Türkiye’yi çok seviyorum. Eşim ile birlikte böyle bir alternatif turizm turuna ilk kez katıldım. Buraya geldiğim için gerçekten çok mutluyum. Buradaki düğmeli evler, tarihi camisi, doğası, havası beni aşırı derecede etkiledi. Söyleyecek söz bulamıyorum. İyi ki gelmişim” diye konuştu. “Tarihi ve insanları tanıdık” Alman bayan turistin eşi Jörg Mortiz, 16 kez Türkiye’ye geldim. Eşim ile Sarıhacılar köyüne gelmekten dolayı çok mutluyuz. İyi ki bu tura katıldık. Böyle turların olmasından dolayı mutluyuz. Kapadokya turu gibi kalabalık koşuşturmalı turlar değil de küçük bir grupla sakin sakin doğanın her şeyin zevkini alarak güzel bir tur yaptık. Tarihi ve insanları tanıdık. Çok mutluyuz” şeklinde konuştu. “Sarıhacılar’ı aşırı derecede beğeniyorlar” Yaklaşık 15 yıl süredir bölgeye yabancı ziyaretçi getiren acente sahibi Hilmiye Soysürlü, Alanya’da ikamet ettiğini ve 15 yaşından beri turizmin içerisinde olduğunu söyledi. Daha çok Avrupalı turistlerle çalıştıklarını belirten Soysürlü, “En fazla Almanlarla çalışıyoruz. Pandemiden bu yana Ruslar ’da portföyümüz arasına girdi. Akseki’de köy turu olarak sunduğumuz Sarıhacılar köyüne geliyoruz. Burada Tarihi Kervan Göç Yolunu, 600 yıllık camiyi gösteriyoruz. Düğmeli evleri gezdirip bu konuda bilgiler veriyoruz. Sadece insanlar kültür değil, tatile geldikleri için doğayı da görmeyi istiyorlar. Yine sedir ağaçlarının içerisinde hafif bir doğa yürüyüşleri yapıyoruz. Altınbeşik Mağarasını ziyaret ediyoruz. Bu turlardan ciddi şekilde olumlu sonuçlar alıyoruz” dedi. “Bölgeyi tanıtmak için elimizden geleni yapıyoruz” Son dönemlerde turizmin boyutunun değiştiğini anlatan Soysürlü, “Maalesef son dönemlerde turizmin boyutu değişti. İstediğimiz boyutta buraya müşteri portföyü yakalayıp getiremiyoruz. Yılın 12 ayında açık bir acenteyiz. Yılın 12 ayında bu turlarımızı yapıyoruz. Ayrıca web sayfalarından ve internetten bu bölgelerin tanıtımını da yapıyoruz. Eskilerde daha çok kapasite ile gelebilirken 2016-2017 yıllarında senede 1500-1500 kişi buralara getirirken şu anda senelik sayımız 400-500 e kadar düştü. Yabancı misafirler özellikle Sarıhacılar köyünü çok beğeniyorlar. İlgilerini çekiyor. Çünkü burası sakin, doğanın içerisinde muhteşem bir yer. Aşırı derecede beğeniyorlar” şeklinde konuştu. Sarıhacılar’da restorasyonlar yapan turizmci Mustafa Kavasoğlu ise Sarıhacılar köyünün 2000 yıllarının başlarında turizme açıldığını söyledi. 2010 yılından itibaren burada yıkılmaya yüz tutmuş düğmeli evler alarak yerleştiğini anlatan Kavasoğlu, “Almış olduğum düğmeli evlerin restorasyon işlemlerini yaptım. Ayrıca buraya Türkiye’nin en büyük en zengin etnografya müzesini kurdum. Müze, Kültür ve Turizm Bakanlığından resmi olarak onaylıdır. Ayrıca burada bir otelimiz ve turizm işletme belgeli restoranımız var” dedi. “İpek yolu üzerine kurulmuş enteresan bir köy” Sarıhacılar mahallsinin çok özel bir yer olduğunu söyleyen Kavasoğlu, “Burası çok özel bir yerleşim yeridir. Eskiden burası Akdeniz ile Konya arasında alışveriş merkezi olan bir köymüş. Yine Mısır ve Arap Yarımadası Osmanlı himayesinde iken Alanya Sancağı tarafından yönetiliyormuş. Alanya Sancağını da Osmanlıya bağlayan ana yol bu köyün içerisinden geçiyor. Daha doğrusu bu köy o yolun üzerine kurulmuş. Yani ipek yolu üzerine kurulmuş çok enteresan düğmeli evlerden oluşan büyük bir alışveriş merkezi bir köy burası. Ama zamanla yeni yeni yollar açılınca bu özelliğini kaybetmiş. Bir süre kimse yaşamamış. 2 binli yıllardan sonra Sarıhacılar köylülerinin kurmuş olduğu komisyonla bazı evler onarılmış. 2009 yılında da ben bu köye yerleştim. Ciddi restorasyonlar yaptım. Burası şimdi bir turizm merkezi olma yolunda hızla ilerliyor” dedi. “Bu yılın içerisinde 80 bin kişi ziyaret etti” Pandemi öncesi Sarıhlacılar’da çok ciddi bir ivme olduğuna dikkat çeken Kavasoğlu, “Sarıhacılar köyü turizme açıldığı yıldan itibaren pandemi dönemine kadar ciddi turist akını vardı. Özellikle Norveç, İsveç, Finlandiya, kuzey ülkelerinden çok ciddi misafir ağırlıyorduk. Pandemi ile birlikte kesilmişti. Nihayet bu yıl yine eski o ivmeli zamanlarını kazanmaya başladı. Yani bu sene yılbaşından itibaren 80 binin üzerinde yerli ve yabancı ziyaretçi ziyaret etti. Bu az bir rakam değil. Oldukça ciddi bir rakam. Bu yıl sistemden oldukça memnunuz. Köyümüz yeniden canlandı. Şimdi çok daha iyi gidiyor. Sonbahar döneminde kültürel tarafı yüksek turistler gelmeye başladı. En fazla Almanlar ve Polonyalı turistler geliyor. İlk kez Baltık ülkelerinden Litvanya gelmeye başladı. Yine Rusya ve diğer ülkeler diyebiliriz” diye konuştu. “Sarıhacılar bu özelliğini hiçbir zaman kaybetmeyecek" Kavasoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Kültür ve Turizm Bakanlığımız burada “Koruma Amaçlı İmar Planı” çalışmaları yürüttü. Aşağı yukarı sonuna gelindi. Bu çalışmalar ile birlikte Sarıhacılar bu özelliğini hiçbir zaman kaybetmeyecek. Burada Kültür ve Turizm Bakanlığına teşekkür ediyorum. Burası öyle enteresan bir köy ki, burada hiç beton yapı olmayan bir köydür. Halen eskisi gibi tam orijinal düğmeli evlerin bütün özelliklerini taşıyan binalardan oluşmuş bir yer. Bazı evler olduğu yerlere yıkılmış fakat yavaş yavaş restorasyonlar gerçekleştiriyor. Ben bir çok ülkede bulundum ve işler yaptım. Ama böyle orijinaline çok yakın yada orijinali korunmuş bir başka bölge varmadır bilmiyorum. Onun için burası çok özellikli bir köy. Sarıhacılar köyü tarihi ile kültürü ile doğal müze şeklinde.”
Asırlara meydan okuyan eserler sokak lambası ile aydınlatılıyor
18 Eylül 2024 Çarşamba - 11:27 Asırlara meydan okuyan eserler sokak lambası ile aydınlatılıyor İçerisinde Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi eserlerini barındıran ve dünyada bir örneği olmayan Sivas Tarihi Kent Meydanı sokak lambaları ile aydınlatılıyor. Vatandaşlar, 2017 yılında projesi yapılan ve aradan geçen 7 yıla rağmen tamamlanmayan Sivas Kent Meydanı ve Tarihi Binaları Aydınlatma ve Tasarımı Projesi’nin tamamlanarak hayata geçirilmesini bekliyor. Tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Sivas, her dönemin yapılarını da bünyesinde barındırıyor. Kentin Tarihi Kent Meydanı; Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait anıtsal sivil ve dini yapılar ile Türkiye’nin açık hava müzelerini andıran en önemli tarihi meydanlardan bir tanesi olma özelliği taşıyor. Tarihi kent meydanında bulunan Çifte Minareli Medrese, Şifahiye Medresesi, Buruciye Medresesi, Kale Cami, Atatürk Kongre Müzesi, Tarihi Jandarma Binası, Tarihi Valilik Binası arasında bulunan Kale Hamamı Kalıntıları Sivas’ın tarihi zenginliğini gözler önüne seriyor. 2017 yılında dönemin valisi Davut Gül tarafından başlatılan ancak tamamlanamayan "Sivas Kent Meydanı ve Tarihi Binaları Aydınlatma ve Tasarımı Projesi" nedeniyle birçok tarihi eser sokak lambası ile aydınlatılıyor. Restorasyonu tamamlanan Tarihi Jandarma Binası, Kongre Müzesi ve Sivas Valiliği binaları ihtişamıyla görsel şölen sunarken Çifte Minareli Medrese, Şifahiye Medresesi, Buruciye Medresesi, Kale Cami gibi önemli eserler karanlık kalıyor. Tarihi Kent Meydanı ile ilgili konuşan Naci Yiğit, “İlla ki ışıklandırma yapılması lazım. Bu taraflar biraz karanlık kalmış. Tarihi eserlere eğer ki önem veriyorlarsa ışıklandırma yapmaları lazım. Aşağı taraf gördüğüm kadarıyla karanlık, 2 tane sokak lambası yanıyor. Biraz daha aydınlık olsa görkemli olur, vatandaşın ilgisini çeker” dedi. Sivas’ın tarihi ile anıldığını ifade eden Kemal Ayaz ise, “Sivas; Kongre Binası, Gökmedrese, Çifte Minareli Medresesi ile anılan, bilinen bir şehir. Işıklandırma şu an az. Ara sokaklarda bir farkı yok. İnancınız olsun bizim sokağımız buradan aydınlık. Burası ile kim ilgileniyorsa bir an evvel yapılması lazım, böyle olmaz. Yazın turistlerimiz, gurbetçilerimiz geliyor. Ufak bir şehir olmamıza rağmen daha bakımlı olmamız lazım” ifadelerine yer verdi.
Asırlara meydan okuyan eserler sokak lambası ile aydınlatılıyor
18 Eylül 2024 Çarşamba - 11:24 Asırlara meydan okuyan eserler sokak lambası ile aydınlatılıyor İçerisinde Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi eserlerini barındıran ve dünyada bir örneği olmayan Sivas Tarihi Kent Meydanı sokak lambaları ile aydınlatılıyor. Vatandaşlar, 2017 yılında projesi yapılan ve aradan geçen 7 yıla rağmen tamamlanmayan Sivas Kent Meydanı ve Tarihi Binaları Aydınlatma ve Tasarımı Projesinin tamamlanarak hayata geçirilmesini bekliyor. Tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Sivas, her dönemin yapılarını da bünyesinde barındırıyor. Kentin Tarihi Kent Meydanı; Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait anıtsal sivil ve dini yapılar ile Türkiye’nin açık hava müzelerini andıran en önemli tarihi meydanlardan bir tanesi olma özelliği taşıyor. Tarihi kent meydanında bulunan Çifte Minareli Medrese, Şifahiye Medresesi, Buruciye Medresesi, Kale Cami, Atatürk Kongre Müzesi, Tarihi Jandarma Binası, Tarihi Valilik Binası arasında bulunan Kale Hamamı Kalıntıları Sivas’ın tarihi zenginliğini gözler önüne seriyor. 2017 yılında dönemin valisi Davut Gül tarafından başlatılan ancak tamamlanamayan "Sivas Kent Meydanı ve Tarihi Binaları Aydınlatma ve Tasarımı Projesi" nedeniyle birçok tarihi eser sokak lambası ile aydınlatılıyor. Restorasyonu tamamlanan Tarihi Jandarma Binası, Kongre Müzesi ve Sivas Valiliği binaları ihtişamıyla görsel şölen sunarken Çifte Minareli Medrese, Şifahiye Medresesi, Buruciye Medresesi, Kale Cami gibi önemli eserler karanlık kalıyor. Tarihi Kent Meydanı ile ilgili konuşan Naci Yiğit, “İlla ki ışıklandırma yapılması lazım. Bu taraflar biraz karanlık kalmış. Tarihi eserlere eğer ki önem veriyorlarsa ışıklandırma yapmaları lazım. Aşağı taraf gördüğüm kadarıyla karanlık, 2 tane sokak lambası yanıyor. Biraz daha aydınlık olsa görkemli olur, vatandaşın ilgisini çeker” dedi. Sivas’ın tarihi ile anıldığını ifade eden Kemal Ayaz, “Sivas; Kongre Binası, Gökmedrese, Çifte Minareli Medresesi ile anılan, bilinen bir şehir. Işıklandırma şu an az. Ara sokaklarda bir farkı yok. İnancınız olsun bizim sokağımız buradan aydınlık. Burası ile kim ilgileniyorsa bir an evvel yapılması lazım, böyle olmaz. Yazın turistlerimiz, gurbetçilerimiz geliyor. Ufak bir şehir olmamıza rağmen daha bakımlı olmamız lazım” ifadelerine yer verdi.
Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Sinema Çalıştayı’nın konu odakları açıklandı
18 Eylül 2024 Çarşamba - 11:08 Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Sinema Çalıştayı’nın konu odakları açıklandı 5-12 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, “Sinema Çalıştayı”nda sektörün tüm paydaşlarıyla sinemayı A’dan Z’ye masaya yatıracak. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, sinemanın güncel sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla meslek örgütleri, dernekler, sendikalar ve sinema akademisyenlerini bir araya getiriyor. Festival kapsamındaki “Sinema Çalıştayı”nda buluşacak katılımcılar, Türkiye’de sinemanın güncel sorunlarını farklı başlıklar altında ele alacak. Çalıştay, 9 oturumdan oluşacak Festival kapsamında 10 - 12 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek Sinema Çalıştayı’nda; sinema filmlerinin yapım ve dağıtım sürecine ilişkin temel sorunlar toplam dokuz oturumda tartışılacak. Akademisyen ve meslek profesyonelleri ile dernek, vakıf, meslek birliği, sendika ve ilgili devlet kurumları temsilcilerinden oluşacak çalışma grupları, her biri üç saat sürecek oturumlarda ilgili başlıkları değerlendirerek sonuç bildirgelerine imza atacak. Oturumların yanı sıra iki de panelin gerçekleştirileceği çalıştaydaki konu başlıkları şunlar: "Telif hakları, kopyalama bedelleri, film ve dizi setlerindeki şartlar, devlet destekleri, yapım sorunlarının aşılması, akademik ve mesleki eğitim sorunları, film festivalleri, sinema salonları, sinemada seyir kültürü, belgesel sinemanın üretim ve gösterim sürecindeki temel sorunlar, film dağıtımındaki sıkıntılar, sınıflandırma ve yaş kararları, sinemada kültürel miras ve arşivcilik." Sektörle akademi arasındaki ilişkinin güçlenmesi hedefleniyor 10 Ekim saat 13.00’teki açılış resepsiyonu ile başlayıp 12 Ekim’de sonuç bildirgelerinin okunmasıyla sona erecek olan çalıştayın sonuç bildirgeleri, dijital ve matbu kopya halinde ilgili kurumlarla paylaşılacak. Çalıştay bu yolla, Türkiye’de sinemanın kurumsallaşmasına, sektördeki sorunların çözümünde ve sektörle akademi arasındaki ilişkilerin güçlenmesinde yardımcı olmayı hedefliyor. Çalıştayın Düzenleme Kurulu başkanlığını ve yürütücülüğünü İstanbul Kültür Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Perihan Taş Öz ve TÜRSAV Genel Sekreteri, SE-YAP haysiyet kurulu üyesi, Sine-bir yönetim kurulu üyesi, senarist ve yönetmen Aydın Sayman üstleniyor.
İzmir’den Adıyaman’a ‘sanat’ köprüsü
18 Eylül 2024 Çarşamba - 10:57 İzmir’den Adıyaman’a ‘sanat’ köprüsü Türkiye’nin en büyük çağdaş sanat etkinliklerinden biri olarak gösterilen ve ‘iyileşmek’ temasıyla Adıyaman’ın ev sahipliğinde düzenlenen Kommagene Bienali, ikinci kez sanatseverlerle buluştu. İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nden Doç. Dr. Şölen Kipöz, moda tasarımcısı Hatice Gökçe ile birlikte hazırladığı ‘Yükü Omuzlamak’ adlı tekstil yerleştirmesiyle bianelde yer aldı. Bölgeye özgü motifleri işleyerek hazırladıkları eserde, atık kumaşlardan geri dönüştürülmüş elyafları kullandıklarını söyleyen Kipöz, “Bölgede, tarih boyunca kadının inşa edici, şifa verici ve hayatı devam ettirici bir rolü olduğu biliniyor. Biz de çalışmamızda bunu yansıtmak istedik” diye konuştu. LAM Derneği’nin koordinasyonunda, SANKO Holding’in ana sponsorluğunda, Nihat Özdal’ın direktörlüğünde ve Macar sanatçı Prof. Dr. Eros Istvan’ın küratörlüğünde gerçekleşen bienale, 20 farklı ülkeden 53 sanatçı katıldı. İEÜ Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şölen Kipöz’ün ve Hatice Gökçe’nin yanı sıra pek çok tanınmış ismin eserleriyle katkı sağladığı bienal, 8 Kasım’a kadar ziyaret edilebilecek. Yükü omuzlayan kadınlar Bienale katılmaktan büyük mutluluk duyduklarını ve iki hafta kaldıkları Adıyaman Kahta’da, bölge halkının kendileriyle yakından ilgilendiğini dile getiren Kipöz, “Bölgenin kadınları, tarih boyunca kendilerini hep motiflerle ifade etmiş. Bölgede, kadının inşa edici, şifa verici ve hayatı devam ettirici bir rolü olduğu biliniyor. Vurgu yapmak istediğimiz konu, kadının taşıdığı yüklerdi. Yükü omuzlayan ama kırılgan yaşamlarına ve görünmezliklerine rağmen şifalandıran; yerel bilgelik ve becerilerin devamını sağlayan güçlü kadınların, yaşamın sürekliliği için bir umut oluşturduğunu aktarmak istedik. Eserde kullandığımız halı/kilim motifleri için Adıyamanlı akademisyen Ayşegül Zencirkıran’ın tez çalışmasından yararlandık. Kahta kalesinde açık alanda dikkat çekici bir tekstil yerleştirmesi olarak ifade edilebileceğimiz bu eser; tasarımı ile kavramsal olarak kadınların omuzladığı yükü anlatırken, bulunduğu mekana enerji ve görsel zenginlik katan bir nesne olarak da dikkat çekiyor” diye konuştu Bölge esnafıyla çalıştık İlham aldıkları Kommagene Krallığı’nın, doğuyla batıyı sentezleyen birleştirici yapısıyla dikkat çektiğini ifade eden Kipöz, eseri oluştururken de bölgedeki zanaatkarlar ve esnafla ortak çalıştıklarını söyledi. Eserde kullanılan tüm malzemeleri, Adıyaman ve çevresinden temin ettiklerini belirten Kipöz, “Eserin yüzey tasarımında bulunan ve Nemrut Dağı’ndaki heykellerin görsellerinin yer aldığı dijital baskıyı Adıyaman’da yaptırdık. Bölgedeki tanınmış semercilerle ve terzilerle çalıştık. Bu süreçte birbirimizden pek çok şey öğrendik, deneyimlerimizi paylaştık. Bu bienal, bir kültür transferi yaşanmasına da vesile oldu” dedi. Etkileyici bir atmosfer Sanatçıların eserlerinin; Nemrut Dağı, Kahta Kalesi, Cendere Köprüsü, Karakuş Tümülüsü, Belören Köyü, Perre Antik Kenti ve Atatürk Barajı gibi Adıyaman’ın kültürel mirasını oluşturan yerlerde sergilendiğini belirten Kipöz, “İki hafta boyunca Kahta’daki sanatçı misafirhanesinde kaldık ve sadece hazırlayacağımız esere odaklandık. Bölgenin yerel özelliklerinden, kültürel dokusundan etkilenerek yerel bienal gönüllülerinin rehberliğinde kiminle iletişim kurabiliyorsak, ne şekilde üretim yapabiliyorsak öyle çalıştık. Böylesi büyük bir açık alan sergisi, Türkiye’de ilk. Mekanlar o kadar güzeldi ki, eserleri koyduğumuz anda çok etkileyici bir atmosfer oluşturdu” ifadelerini kullandı.
Karaköy’de 66 yıl önce gereksiz yere yıkılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’nin tekrar inşa edilmesi için İBB arsa takası bekliyor
18 Eylül 2024 Çarşamba - 10:53 Karaköy’de 66 yıl önce gereksiz yere yıkılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’nin tekrar inşa edilmesi için İBB arsa takası bekliyor Karaköy’de 66 yıl önce yıkılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’nin ihya çalışmalarına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) engel olduğu ortaya çıktı. 2020 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile onaylanan ihya projesine rağmen cami inşasının bekletildiğini ifade eden Gazeteci Tolga Saçıkara, “Arazi İBB ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait. İBB’ye ait olan ise büyük kısım. Kültür ve Turizm Bakanlığı 4 senedir ihya etmek istiyor, İBB’den bir türlü netice çıkmadı. Cami, siyasi kavgaya kurban gidecek bir eser değil, bir an evvel geri yapılması lazım” dedi. Öte yandan, caminin ihya edilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün araziye karşılık İBB’ye birçok noktadan arsa teklif ettiği öğrenildi. Karaköy’de Fatih Sultan Mehmed döneminde ahşap tekke olarak inşa edilen yapı yıkılınca, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa kendi adını verdiği bir cami yaptırdı. 17. yüzyılda yaptırılan cami zamanla metruk hale dönüşünce de 1903 yılında Sultan Abdülhamid Han tarafından tekrar inşa edildi. Tarihi caminin yeninden inşasının ardından yanındaki binaya 5 yıl sonra Masonların Türkiye’deki ilk locası kuruldu. Binada masonluğun sembollerinden olan Hiram Usta ve Dul Kadın heykelleri yer alıyor. 1958 yılında ise ‘İstanbul Nazım Çalışmaları’ sırasında Yahudi Mimar Aron Angel’ın hazırladığı planlar sonucunda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii bir kez daha yıkıldı. Kınalıada’da yeniden kurulmak üzere bütün taşları numaralandırılarak sökülen caminin iki parçası dışındaki bölümleri geminin yan yatması ile birlikte kayboldu. Vakıflar, İBB’ye tarihi caminin arazisine karşılık İstanbul’un birçok noktasındaki mülk teklif etti 2020 yılında 66 yıldır ihya edilmeyi bekleyen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’nin projesi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile onaylandı. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yüzde 38, İBB’nin yüzde 61.70 mülk sahibi olduğu arazideki ihya çalışmalarına İBB’nin engel olduğu iddia edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün, İBB’ye arazideki payına karşılık İstanbul’un birçok noktasından mülk teklif ettiği öğrenilirken, 4 yıldır yapılan tekliflerin İBB tarafından kabul edilmemesi tarihi caminin ihya çalışmalarına engel oldu. Yıkıldığı günden bu yana ihyası defalarca gündeme gelen eserin, masonik yapılar tarafından engellendiği de iddialar arasında yer aldı. Mehmed Şevket Eygi tarafından yazılan ‘Yakın Tarihimizde Cami Kıyımı’ adlı kitapta Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’nin İstanbul’un en tezyinatlı camisi olduğu anlatılırken, kasten yıkıldığı da belirtildi. Tarihte Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’nin bulunduğu, bugün ise boş kalan arazi havadan görüntülendi. Görüntülerde, tarihi caminin yanına inşa edilen Masonların Türkiye’deki ilk loca binasındaki Hiram Usta ve Dul Kadın heykelleri görüldü. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii arsa takasının ardından ihya edileceği günü bekliyor. “Masonların Türkiye’deki ilk locası” Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’nin yanına Masonların Türkiye’deki ilk locasının inşa edildiğini anlatan Gazeteci Tolga Saçıkara, “Sultan Fatih döneminde bir tekke olarak inşa edildi. Sonraki yıllarda atıl duruma düştü. 17. yüzyılda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa burada bir cami ihya etti. Bu cami de zamanla metruk hale geldi. 1903 yılında Sultan Abdülhamid Han döneminde İtalyan bir mimar tarafından tekrar geri yapıldı. 5 sene sonra arkasında bulunan taş bina yapılıyor. Burası içinde Masonların Türkiye’deki ilk locası olduğu iddia ediliyor. Bunu nereden anlıyoruz? Hem farklı Mason localarının dergilerindeki kaynaklardan hem de ön tarafında Hiram Usta ve Dul Kadın’ın heykelleri var. Masonluğun büyük sembollerinden olan 2 tane heykel. Hatta Hiram Usta’nın heykeli, hilafet merkezi olan Topkapı Sarayı’nı işaret etmektedir. 1 sene sonra Sultan Abdülhamid tahttan indirildi. Ardından zaten mevcut durumlar yaşanıyor” ifadelerini kullandı. “Karaköy meşhur olduğunun aksine aslında çok mübarek bir yer” Karaköy’deki binaların altlarında binlerce mübarek zatın haziresinin bulunduğunu belirten Saçıkara, “Karaköy aslında çok önemli bir yer. Hemen arka tarafta Yeraltı Camii var. Yeraltı Camii’nde 3 tane sahabe efendimiz var. İlk Hicri 48’de sahabe efendilerimiz buraya geldiler. Yani Peygamber Efendimizin (S.A.V.) vefatından 38 sene sonra. Farklı kaynaklarda belirtildiği üzere 200 bin civarı buraya İslam ordu geldi. Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü’nün bir çalışması vardı; Bizans ve Araplar diye. Orada 200 bin gibi bir rakam geçiyordu. Fatih alınamıyor ama o dönemde Karaköy alınıyor. Birinci kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, burada binlerce sahabe efendimiz ve tabiin efendilerimizin bulunduğunu biliyoruz. Burası çok mübarek yerler, belki binaların altlarında onlarca mübarek zatın yeri var. Karaköy meşhur olduğunun aksine aslında çok mübarek bir yer. Binlerce Ashabı-ı Kiram haziresine veyahut tabiin haziresine ev sahipliği yapıyor. Karaköy’ün sembol eseri de aslında burada olması gereken Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii” şeklinde konuştu. “Menderes yıkımlarını organize eden isim Aron Angel isimli Yahudi bir mimar” Tarihi caminin Yahudi mimar Aron Angel tarafından yıkıldığını dile getiren Tolga Saçıkara, “Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii 1958 yılında yıkıldı. ‘Menderes Yıkımı’ diye bilinen yıkımlarda. Menderes yıkımlarını organize eden isim Aron Angel isimli Yahudi bir mimar. Bugün Bağdat Caddesi’ni yapan mimar. 2000’li yıllarda vefat etti. Onun hocası ise Henry Prost’tur. Prof. Semavi Eyice’nin sömürge mimarı dediği bir isim. İstanbul’u talan eden nazım çalışmalarını başlatan isim. Onun talebesi Aron Angel döneminde de Merzifonlu Kara Mustafa Camii yıkıldı. Buradaki parçalar aslında Kınalıada’ya gönderilecekti. Gemi yan yatmış ve iki parçası kurtarılmış. Kınalıada’da ihya edilmesi gündeme alındı ama olmadı, maalesef birçok parça denize gömülmüş oldu. Aslında burası Menderes Yıkımları diye adlandırılıyor ama o tarihte Adnan Menderes’in arka tarafında iş çeviren farklı isimlerde görüyoruz. Mesela 1958 yılında burası yıkılırken, Menderes’in özel kalemi arkadaki Mason Locası’nın da üstadı olan Ahmet Zeki Korur. Caminin Ahmet Zeki Korur’un emriyle de yıktırıldığını iddia eden tarihçilerimiz var” diye konuştu. “Kültür Bakanlığı 4 senedir tarihi camiyi ihya etmek istiyor ancak İBB’den bir türlü netice çıkmadı” Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’nin ihya çalışmalarını İBB’nin engellediğini iddia eden Tolga Saçıkara, “2012 yılında burayı ihya etmek için merhum Kadir Topbaş döneminde bir planlama yapıldı. Birçok aksaklığa uğrayarak bekletildi. 2020 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile ihya edilmesi kararlaştırıldı. Burada şöyle bir sorun var; bölgenin üç tane kuruma ait olduğunu görüyoruz. İBB, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Beyoğlu Belediyesi’ne ait. İBB’ye ait olan büyük kısım. Yüzde 61.70 İBB’nin arazisi olarak görünüyor. Yüzde 0.3 ufak bir kısım Beyoğlu Belediyesi’ne ait görünüyor. Geriye kalan yüzde 38’lik kısımda Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait görünüyor. Burayı Kültür ve Turizm Bakanlığı 4 senedir ihya etmek istiyor. Yalnız İBB’den bir türlü netice çıkmadı. Farklı kurumlardan birçok yetkili ile görüştük, bu neticeye vardık. Hatta İBB’deki bazı arkadaşlar şunu iddia ettiler; İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın 2028’de bir seçim yatırımı gibi burayı ihya etmek istediğini söylediler. Bu aslında siyasi kavgaya kurban gidecek bir eser değil. Bir an evvel geri yapılması gerekiyor. Karaköy’e ve İstanbul’a kazandırılması lazım” dedi.
Kayalıpınar’da Hitit tarihi yeniden yazılıyor
18 Eylül 2024 Çarşamba - 10:48 Kayalıpınar’da Hitit tarihi yeniden yazılıyor Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde bulunan 3 bin 800 yıllık Hitit şehri Kayalıpınar’da bulunan mühür baskıları, mezarlar ve mimari kalıntılar tarihe ışık tutuyor. Sivas’ın Yıldızeli ilçesi Kayalıpınar köyünde bulunan 3 bin 800 yıllık Hitit şehri Kayalıpınar’da (Samuha) 2024 yılı kazı çalışmalarının sonuna gelindi. Bir öğretmenin merakı sayesinde 1970’li yıllarda keşfedilen alanda kazı çalışmaları, Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Doç. Dr. Çiğdem Maner başkanlığında titizlikle yürütülüyor. Tarihe ışık tutan bu Hitit kentinde bu dönem kazı çalışmalarında bir tapınak olduğunu düşünülen büyük bir Hitit yapısı, çok önemli mühür baskıları ve Bizans dönemine ait mezarlar ve yapı izleri bulundu. Doç. Dr. Çiğdem Maner yaptığı açıklamada, Sivas’ın Hitit tarihi için önemli bir yer olduğunu vurguladı. Hitit tarihi Kayalıpınar’da bulunan mühür baskıları sayesinde yeniden yazılıyor Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Çiğdem Maner, kazı çalışmalarında birçok mühür baskıların bulunduğunu ifade ederek, "2023’de calıştığımız yanık bir binada mühür baskıları ortaya çıktı. Bu mühür baskıları sayesinde Hitit devletinin sonunu getiren bazı entrikaları anlamak mümkün oldu. 2023 kazılarında ayrıca Hititçe çiviyazılı tablet parçaları da ortaya çıkmıştı. Bunlar genelde dini içerikli. Şu ana kadar Kayalıpınar’da ortaya çıkan tabletler kült içerikli veya talimat metni oluyor. Ancak şu ana kadar herhangi bir siyasi metin ortaya çıkmadı. Bu sene tekrar mühür baskılarının çıktığı binada çalışmalarımız devam ediyor. Bu çalışmalarımızda yeni mühür baskıları bulunmaya devam ediyoruz. Dolayısıyla buradaki bilgiler de zamanla çoğalacak. Sivas bölgesinde çok önemli Hitit yerleşimleri var. Buradaki zengin maden kaynaklarından dolayı Hitit Krallığı’nın belki burada başladığını varsayabiliriz. Dolayısıyla Sivas bölgesi Hitit tarihi için oldukça önemli. Hatta en önemli bölgelerden birisi diyebiliriz” şeklinde konuştu. “Hitit tarihinin birden çok defa yazıldığı merkezlerden birindeyiz” İstanbul Üniversitesi Hititoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Hititolog Prof. Dr. Hasan Peker, Samuha kentinin, Hitit tarihinin birden çok defa yazıldığı merkezlerden biri olduğunu söyleyerek, “Hitit tarihinin birden çok defa yazıldığı merkezlerden birindeyiz. Hitit devleti yok olmak üzereyken imparatorluğun kurucusu I. Suppiluliuma devleti toparlamak için babası büyük kral 2/3 Tudhaliya ile birlikte düzenledikleri askeri seferlere merkez olarak burayı seçmiştir. Bu askeri seferlerle Hitit devletini yeniden ayağa kaldırmışlardır. Biz aslında yazılı olarak daha sonraki dönemlere ait bulgulara ulaşıyoruz. Burada filolojik verilerden bahsediyorum tabi. Eski kazılardan farklı olarak birçok Anadolu Hiyeroglif yazısıyla yazılmış mühürlerden elde edilmiş kil topaklar üzerindeki baskılarda görevli, büyük kral ve prenslerle karşılaşıyoruz. Hitit devletinin büyük krizlerinden bir tanesi de Kadeş savaşının Hititli baş komutanı II. Muvattalli’nin oğlunu tahtan indiren amcası 3. Hattusili’nin mühür baskıları yanı sıra popüler literatüre de geçen büyük kraliçe Puduhepa’nın daha prenses olduğu döneme ait mühür baskıları ile karşılaşıyoruz” diye konuştu. “En bilinen Hitit krallarından bazıları hayatlarının büyük kısmını burada geçirmiş” Bilinen Hitit krallarının bazılarının hayatının büyük bir kısmını Samuha kentinde geçirdiğini ifade eden Kayalıpınar Kazı Başkanı Yardımcısı Arkeolog Doktor Emre Kuruçayırlı ise, “Kazı sahasının kuzeyindeki çalışmalarımızda birçok farklı dönemi bir arada keşfettik. Bir tapınak olduğunu düşündüğümüz büyük bir Hitit yapısı bulduk. Bunun üstünden Roma yolu geçiyor. Hemen dibinde de Bizans dönemi bulguları var. Muhtemelen bir kilise veya şapelle karşı karşıyayız. Kazı alanımızın aynı bölgesinde hem Hitit binası ve burada çok önemli mühür baskıları ortaya çıktı. Bizim çalışmalarımız şu bakımlardan önemli. Birincisi milattan önce 1650 kabaca milattan önce 1200 arasında Anadolu’nun neredeyse tamamını yönetmiş tamamına hükmetmiş bir krallık olan Hitit krallığının en önemli başkentlerinden biri Samuha kenti. Bu nedenle burayı kazarak anlamak çok önemli. En bilinen Hitit krallarından bazıları hayatlarının büyük kısmını burada geçirdiğini söyleyebiliriz. Hatta bazıları burada doğmuş olduğunu bile söyleyebiliriz. Birçoğu imparatorluğu buradan yönetmiş. Daha geç dönemlere gelirsek Anadolu’nun bu kısmında Bizans dönemini çok fazla bilmiyoruz. Bu döneme ait bulunan buluntular genellikle mezarlıklarda. Fakat bir yapı, mimari, yerleşim bilinmiyordu. Biz bunları da ortaya çıkarırsak Anadolu’nun o dönemine de ışık tutacağız” dedi.
’Murat Karahan ile Anadolu’nun Eşsiz Hazineleri’ konseri izleyicisiyle buluşuyor
18 Eylül 2024 Çarşamba - 10:42 ’Murat Karahan ile Anadolu’nun Eşsiz Hazineleri’ konseri izleyicisiyle buluşuyor Limak Vakfı tarafından kurulan ve bu yıl 7’nci yaşını kutlayan Limak Filarmoni Orkestrası, ’Murat Karahan ile Anadolu’nun Eşsiz Hazineleri’ konseriyle 4 Ekim’de Ankara izleyicisiyle buluşuyor. Anadolu’nun kültürel derinliğini yansıtan ve halk müziğinin nadide örneklerinin yer aldığı konser, Congresium Ankara Kongre ve Sergi Merkezi’nde gerçekleşecek. Limak Filarmoni Orkestrası ve ünlü tenor Murat Karahan, Anadolu’nun eşsiz türkülerini senfonik yorumla başkent izleyicisi için sahneye taşıyacak. Orkestranın sanat yönetmeni ünlü tenor Murat Karahan’ın solist olarak sahne alacağı konserde, halk müziği eserleri modern orkestrasyon eşliğinde senfonik bir tarzda yorumlanacak. Konserde Karahan’a ve 70 enstrümandan oluşan Limak Filarmoni Orkestrası’na dünyanın prestijli opera evlerinde orkestra şefi olarak görev alan İbrahim Yazıcı eşlik edecek. İzleyicileri, farklı yörelerden seçilmiş türkülerle özel bir müzik yolculuğuna çıkaracak konser, Anadolu’nun zengin kültürel mirasını filarmonik dokunuşla daha geniş kitlelere ulaştırmayı amaçlıyor. Konserin tüm geliri ise mühendislik alanında kariyer yapmayı hedefleyen genç kadınlara burs, mentorluk ve eğitim fırsatları sağlayarak onların mesleki ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunan Türkiye’nin Mühendis Kızları Programı’na aktarılacak. Saat 20.30’da Ankara Congresium Kongre ve Sergi Merkezi’nde gerçekleşecek konserin biletleri satışa sunuldu.
Yılın Türkiye Ahi Kalfası Konya’dan
18 Eylül 2024 Çarşamba - 10:31 Yılın Türkiye Ahi Kalfası Konya’dan 2018’de Yılın Türkiye Ahi Ustası, 2019 ve 2020 yıllarında ise yılın Ahi çıraklarını çıkarma başarısını gösteren Konya, 81 il arasında yine ilk defa yılın Türkiye Ahi Kalfasını çıkarttı. Büyük bir başarıya imza atıldığını kaydeden Konya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (KONESOB) Başkanı Muharrem Karabacak, "Konyalı esnaf ve sanatkarlarımızla gurur duyuyoruz. Bu önemli başarıda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" dedi. 81 il arasında Konya Yılın Türkiye Ahi Kalfası çıkardı KONESOB Başkanı Muharrem Karabacak, büyük bir başarıya imza atıldığını kaydederek, “Konya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği olarak, 2018 yılında Yılın Türkiye Ahisi’ni, 2019 yılında Yılın Türkiye Ahi Çırağını ve 2020 yılında da 81 il arasında yine Yılın Türkiye Ahi Çırağı’nı Konya’dan çıkararak büyük bir başarıya imza atmıştık. Bu yıl başarımızı taçlandırarak Yılın Türkiye Ahi Kalfasını çıkarttık. Yılın Türkiye Kalfası seçilen Seyit Çopur kardeşimiz, şehrimizi Kırşehir’de temsil edecektir. Yılın Ahi Kalfamızı tebrik ediyor ve bu önemli başarıda emeği geçenlere teşekkür ediyorum. KONESOB olarak bundan sonra da önemli başarılara imza atmaya devam edeceğiz” dedi. Ahilik Haftası’nda Konya’da çeşitli etkinlikler Başkan Karabacak, bu yıl Konya’da düzenlenecek olan 37. Ahilik Haftası Etkinlikleri için hazırlıkların tamamlandığını da belirterek 24 Eylül Salı günü gerçekleştirilecek olan Ahi esnafının yürüyüşüne tüm Konya halkını davet etti. 23 - 29 Eylül tarihleri arasında ülke genelinde çeşitli etkinliklerle kutlanacak 37. Ahilik Haftası kutlamaları çerçevesinde Konya’da açılış etkinliği 23 Eylül Pazartesi günü gerçekleştirilecek. Etkinlikler, Konya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Muharrem Karabacak ve oda başkanlarının Anıt Alanında çelenk koymasıyla başlayacak. 24 Eylül Salı Günü ise, Konya protokolü, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğine bağlı oda başkan ve yöneticileri ile esnaf ve sanatkarların, vatandaşların ve öğrencilerin de katılımıyla Ahi Yürüyüşü gerçekleştirilecek. Alaeddin Bulvarı üzerinden başlayacak ve Konya Büyükşehir Belediyesi Mehteran Takımı eşliğinde gerçekleştirilecek olan yürüyüş Kapı Camii meydanında sona erecek. Buradaki törende ise kalfalıktan ustalığa geçişi temsilen Şed Kuşanma Gösterimi yapılacak. Programda protokol konuşmalarının ardından Konya’da İlin Ahisi, İlin Kalfası ve İlin Çırağına plaket verilecek. 27 Eylül Cuma günü ise esnaf ve sanatkarlara ve vatandaşlara Ahi Lokması ikramı yapılacak, sonrasında ise kan bağışında bulunulacak. Konya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Muharrem Karabacak, “Konya’ya yakışır bir şekilde Ahi Evran’ı anacağız ve onun kıymetli mirasını korumak için düzenlenecek olan etkinliklere tüm esnaf ve sanatkarlarımızı ve vatandaşlarımızı davet ediyoruz” şeklinde konuştu.