ÇEVRE - 24 Mart 2025 Pazartesi 14:42

Yıllar önce toprak doldurduğu obruk tekrar çöktü

A
A
A
Yıllar önce toprak doldurduğu obruk tekrar çöktü

Konya’nın Karapınar ilçesinde 6 yıl önce tarlada oluşan obruk toprak doldurulduktan sonra ekime devam edilirken, aynı yer tekrar çöktü.


Karapınar ilçesi Apak mevkiinde Ahmet Boztaş’a ait 220 dekar tarlada 6 yıl önce oluşan obruk, toprakla doldurularak ekime devam edildi. Ancak geçtiğimiz günlerde tarla sahipleri, aynı noktada yeniden çökme meydana geldiğini fark etti. Tarlada herhangi bir sorun görülmeden uzun yıllar ekim yapılmasına rağmen, son dönemde yaşanan çöküntü tedirginlik oluşturdu. Çiftçiler, çöküntünün yaklaşık 15 gün önce meydana geldiğini tahmin ediyor.


Tarla sahibi Ahmet Boztaş, "6 yıl önce burada bir obruk oluşmuştu. Biz de burayı toprakla doldurduk, ekime devam ettik. Şimdi tarlayı sürmeye gittik, aynı yer tekrar çökmüş. Çöküntünün derinliği yaklaşık 8 metre. Aynı obrukta bir obruk daha oldu" dedi. Boztaş, ’Çöken yeri dolduracak mısınız’ sorusuna ise "Şu anlık bilmiyoruz, çok derin" cevabını verdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İZTO Başkanı Özgenener’den tahmin güncelleme talebi İZTO Meclis Başkanı Mahmut Özgener yurtiçi talep, enflasyon, büyüme, ve faiz oranları arasındaki ilişkiye bakarak, mevcut tahmin setlerinde bir güncelleme yapılması gerektiğini belirtti. İzmir Ticaret Odası (İZTO) Mart ayı Olağan Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Selami Özpoyraz idaresinde, Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve üyelerin katılımıyla gerçekleşti. Özgener, ekonomiye ilişkin güncel değerlendirmelerde bulundu. Finansal piyasalarda Türk Lirası varlıklardaki oynaklığın belirli bir seviyenin altına geldikten sonra, yurtiçi talep, enflasyon, büyüme ve faiz oranları arasındaki ilişkiye bakarak, mevcut tahmin setlerinde bir güncelleme yapılması gerektiğini belirten Özgener, "Geçtiğimiz hafta içinde uzun süredir stabil olan döviz kurları ciddi oranlarda değerlendi. Borsa sert bir şekilde geriledi. Ülkemizin 5 yıllık kredi risk primi CDS, 74 puan artarak, son bir yılın en yüksek seviyesine çıktı. Ülkemizin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 28 seviyelerinden yüzde 33’e yükseldi. Bu oranı, kurlardaki değişim kadar kritik olarak değerlendiriyoruz. Merkez Bankası geçen hafta yaklaşık 25 milyar dolarlık rezerv satış yaparak, Türk Lirası’ndaki değer kaybını yüzde 3-4 arasında tutmaya çalıştı. Gecelik vadede borç verme faiz oranını 200 baz puan artırarak yüzde 44’den yüzde 46’ya yükseltti. Piyasadaki hem Türk Lirası, hem de döviz likiditesine yönelik müdahaleleri de devam ediyor. Bu müdahalelerle, hafta başı itibariyle bankaların Türk Lirası mevduat faizlerinin, geçen haftaya göre arttığını gözlemliyoruz. Bunlardan hareketle; Merkez Bankası’nın Türk Lirası’ndaki değer kaybını belirli bir oranda tutmak amacıyla, rezerv satışlarına devam edeceği ve Türk Lirası likiditesini kısma yolunu tercih edeceği anlaşılıyor. Yapılan açıklamalar bize, asıl amacın, mevcut yılsonu makroekonomik tahminlerinde kalıcı bir bozulmanın engellenmesini amaçlandığını gösteriyor. Finansal piyasalarda Türk Lirası varlıklardaki oynaklık belirli bir seviyenin altına geldikten sonra, yurtiçi talep, enflasyon, büyüme, ve faiz oranları arasındaki ilişkiye bakarak, mevcut tahmin setlerinde bir güncelleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Her halükarda, siyaset kaynaklı olarak oluşabilecek belirsizliğin azaltılmasının, ekonomik programla ilgili olarak maliyetlerin düşürülmesi ve programın başarılı olması için kritik bir önemde olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum" diye belirtti. "Birlik olmalıyız" Son günlerde yaşanan olayların üstesinden gelebilmek için birlik ve sağduyu mesajı veren Özgener, "Hepimiz biliyoruz ki Türkiye, tarihi boyunca birçok zorluktan geçmiş, ancak her defasında birlik ve beraberlik içinde, sağduyusunu koruyarak yoluna devam etmiş bir ülke. Türkiye’nin en büyük gücü, krizleri yönetme becerisi ve toplumun ortak aklıdır. Şimdiye kadar nice badireleri atlattık, bundan sonra da diyalog ve sağduyu ile her türlü zorluğun üstesinden gelebiliriz. Bugün yaşanan zorlukları aşmanın yolu da yine birlikte hareket etmekten, ortak aklı ve doğru politikaları devreye sokmaktan geçiyor. Toplumsal ve bireysel olarak haklarımızın bir bütünü olan "hukuk", adaletin tecelli etmesini sağlayan bir araçtır. Hepsinin üzerinde bir kavram olarak "hukukun üstünlüğü", ülkeler için toplum düzeni ve devlete güveni sağlamlaştıran vazgeçilmez bir norm oluşturmaktadır. Kurumları ve kavramları yıpratarak bir yere varamayız. Bunu yaparsak hepimiz bundan büyük zarar görürüz. Önünde sonunda hepimizin sığındığı değerler; adalet ve hukukun üstünlüğü olmalıdır" dedi. "Belirsizliğin bedeli çoktur" Yaşanan gelişmelerin ekonomiye yansımaları hakkında da açıklamalarda bulunan Özgener, "Siyasi akıştaki olayların, "belirsizlik" değil, "ölçülebilir risk" seviyesinde kalması gerekir. Finansal piyasaların seyri ve ekonomik aktivitenin sürdürülebilirliği söz konusu olduğunda, riskleri yönetebilir ve bir bedel ödesek de sonuçta aşabiliriz. Ancak; belirsizliğin getireceği bilinmezlerin bedeli çoktur. Öngörülebilirlik kavramını bu nedenle sıklıkla konuşmalarımda kullanıyorum. 20 aydır toplumunun her kesiminin büyük çabası ve özverisiyle uygulanan Ekonomik Program kapsamında, dezenflasyonist sürecin hızlanmasını, reel sektörün maliyetinin azalmasını, faiz oranlarının düşmesini ve krediye erişimin kolaylaşmasını bekliyoruz. Enflasyonla mücadelenin çok hassas dengeler üzerinde devam ettiği bu süreçte, hep birlikte çalışarak bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımları riske atmamamız gerektiğini vurguluyoruz. Siyaset kaynaklı olayların, ekonomide bugüne kadar ödenen maliyetleri artırmaması ve ekonomik programın devamlılığı ile ilgili soru işaretleri oluşturmaması gerekir. Bunu sağlarken; tüm tarafların sorumluluk bilinciyle, verilecek kararların özellikle ülke ekonomimiz üzerinde etkilerinin etraflıca istişare edilerek alınmasının, hayati öneme sahip olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum" açıklamasında bulundu.