SAĞLIK - 06 Kasım 2024 Çarşamba 10:27

İranlı meme kanseri hastası İzmir’de sağlığına kavuştu

A
A
A
İranlı meme kanseri hastası İzmir’de sağlığına kavuştu

İran’da meme kanseri teşhisi konan Fatemeh Ashrafı Najafabad, kuzeninin de tavsiyesiyle Türkiye’ye gelerek tedavisini İzmir’de sürdürdü. Akıllı ilaç tedavisiyle sağlığına kavuşan ve artık İzmir’de yaşamaya başlayan Najafabad, “Şifayı nerede bulursan orası senin vatanındır. Türkiye de bana ikinci vatan oldu” dedi.


İran’ın Urmiye şehrinde yaşayan 49 yaşındaki Fatemeh Ashrafı Najafabad, 3 yıl önce kendisini elle muayene ederken göğsünde bir kitle hissetti. Bunun üzerine Tahran’da bir hastaneye başvuran Najafabad’a yapılan tetkiklerde, sağ memesinde kitle olduğu tespit edildi ve meme kanseri teşhisi konuldu. 3 çocuk annesi Najafabad o süreçte önce 1 yıl boyunca kemoterapi, ardından da ışın tedavisi gördü. Bir yıllık tedavi süreci sonrası talihsiz kadın, yapılan check up’ta bu sefer kanserin akciğer metastazı yaptığını öğrendi.



Avrupa yerine Türkiye’yi tercih etti


Metastaz fazlalaşınca pozitron emisyon tomografisi (PET-CT) çekilen ve kanserin beyin metastazı yaptığı tespit edilen Najafabad’ın 2 yılın sonunda gözleri görmemeye başladı. Hastalığına çare arayan kadına doktorlar tarafından akıllı ilaç tedavisi önerildi ve ‘ilaç tedavisine başladığı taktirde 4 ile 6 ay daha fazla yaşayabileceği’ söylendi. Tedavi süreci için çeşitli Avrupa ülkelerinde hastane aramaya başlayan Najafabad, kuzeni Morteza Jahanbakhsh Hesar’ın önerisi ve Türkiye’nin sağlık sistemine güvenmesi sonucu eşi Mohammed Najafabad ile birlikte 8 ay önce İzmir’e gelmeye karar verdi. Najafabad burada, Acıbadem Kent Onkoloji Merkezi’ne başvurdu ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gürbüz Görümlü’nün takibine girdi. 14 seans ışık tedavisi ve ardından kemoterapi tedavisi aldı. Tedavisi başarıyla tamamlandıktan sonra İzmir’de yaşamaya başlayan ve kontrollerini aksatmadan sürdüren Fatemeh Ashrafı Najafabad, “Şifayı nerede bulursan orası senin vatanındır. Türkiye de bana ikinci vatan oldu” diye konuştu.



“Çok zor günler geçirdim”


Hastalık sürecini anlatan Fatemeh Ashrafı Najafabad, “Meme kanseri olduğumu öğrendim. Urmiye’den Tahrana gittim ve ameliyat oldum. Daha sonra 7 ay tedavi gördüm. Doktorlar, kanserin akciğerime sıçradığını söyledi. Onun için de tedavi gördüm. İlerleyen süreçte gözlerim görmemeye başladı. Tedavi için Türkiye’ye gelmeye karar verdik. Uçak bulamayınca bir taksi tuttuk ve yaklaşık 25 saatlik yolculuğun ardından İzmir’e ulaştık. Burada çok zor günler geçirdim. Tedavimi sürdürdüm ve sağlığıma kavuştum. Şu an daha iyiyim. Kuzenime ve doktoruma minnettarım. Bana çok yardımcı oldular” ifadelerini kullandı.



“Türkiye’yi tavsiye ettim”


Hollanda’da yaşayan kuzeni Morteza Jahanbakhsh Hesar ise ilacı tedarik etmek için Avrupa ülkelerinde araştırmalara başladığını belirtti. Sözlerini sürdüren Hesar, şunları kaydetti:


“En son Türkiye’ye gelmeye karar verdik. Benim de İzmir’de sağlık alanında geçmişim var. O yüzden direkt Türkiye’yi tavsiye ettim. Kuzenim ve eşi taksiyle İran’dan İzmir’e geldi. Biz de annemle birlikte hastaneye giderek işlemleri başlattık. Gelir gelmez hemen hastaneye yatırdılar ve bir sürü tahlil yaptılar. Sonra akıllı ilaçlarla tedavi süreci başladı.”



“Akıllı ilacın uygun olduğuna karar verdik”


Tedavi sürecine dair bilgiler aktaran Doç. Dr. Gürbüz Görümlü de “Hastamız dördüncü evre beyin ve akciğer metastazlı bir hasta. Meme kanseri sonucu beyin ve akciğerlerinde yaygın hastalığıyla bize başvurdu. Yurt dışında tedavisi bugüne kadar devam etmiş. Orada tedavi seçeneklerinin tükendiği ile ilgili bilgi verilmesi ve ulaşamadıkları bir ilaçtan bahsedilmesi üzerine, ikinci görüş almak üzere bize başvurdular. Biz de tetkiklerini yaptık. Hastamızın meme kanserinin son derece agresif türüne sahip olduğunu, tedavi seçeneklerini birkaç basamak olarak kullandığını ve hastalığın son derece ileri bir aşamaya geldiğini gördük. Hasta, solunum yetmezliği tablosuna yakın bir tabloda gittiği akciğer şikayetleriyle bize başvurmuştu. Beyin metastazına bağlı görme problemleri ve ayakta duramaz bir pozisyondaydı. Yaptığımız genetik test ve incelemelerden sonra bu hastada, yakın dönemde kullanıma giren akıllı ilaç ve kemoterapinin bir araya getirilmesiyle oluşan yüksek teknoloji ürünü yeni bir ilacın uygun seçenek olduğuna karar verdik. İlacın getirtilmesini takiben tedaviye başladık ve hastamız şu an son derece iyi. İlk uygulamanın ardından üç hafta içerisinde klinik şikayetlerinde düzelmeyi gözlemledik. Şu anda aktif bir şekilde tedaviye devam ediyoruz. Son kontrollerinde akciğer, radyolojik ve klinik şikayetlerinde de belirgin rahatlama olduğunu gördük. Beyin metastazlarında da yapılmış bir tedaviyle gerileme olduğunu keşfettik” şeklinde konuştu.



“Hastamız aktif hayatına devam edebilir”


Bundan sonraki süreçte hastanın doktoru ile yakın ilişkisine devam etmesini, düzenli tedavi ve takiplerini sürdürmesini öneren Görümlü, “Bu tedaviler bazı hasta grubunda son derece etkili, uzun dönem faydalar sağlayabilmekte. Hastamız, aktif hayatına devam edebilir pozisyona geldi. Umarım bundan sonra bu tedaviyi güzel bir şekilde devam ettirebilecek” diye vurguladı.



İranlı meme kanseri hastası İzmir’de sağlığına kavuştu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 23 ilde FETÖ’ye yönelik “Kıskaç-36” operasyonlarında 71 şüpheli yakalandı İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 23 ilde FETÖ’ye yönelik son bir haftadır devam eden “Kıskaç-36” operasyonları ile 71 şüphelinin yakalandığını açıkladı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın paylaştığı bilgilere göre, Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanlığı, KOM Başkanlığı ve İstihbarat Başkanlığı koordinesinde; İl Emniyet Müdürlüklerince; Adana, Adıyaman, Aksaray, Aydın, Balıkesir, Bayburt, Bilecik, Bursa, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Hatay, İstanbul, İzmir, Kars, Kayseri, Kocaeli, Mersin, Nevşehir, Osmaniye, Sakarya, Samsun ve Tokat’ta olmak üzere 23 ilde FETÖ’ye yönelik “Kıskaç-36” operasyonları düzenlendi. Son 1 haftadır devam eden operasyonlar sonucu 71 şüpheli yakalanırken, şüphelilerin FETÖ terör örgütünün güncel yapılanması içerisinde faaliyet yürütmek, sosyal medya hesapları üzerinden FETÖ propagandası yapmak, ankesörlü telefonlarla örgüt içerisinde sorumlu şahıslar ile irtibatta bulunmak ve örgütün kripto haberleşme programı "ByLock" kullanıcısı olmak suçlarından arandığı belirtildi. Ayrıca operasyonlarda FETÖ soruşturmaları kapsamında ifade ve teşhislerde adları geçen, haklarında kesinleşmiş hapis cezası ve aranma kaydı olanlar da yakalandı. Operasyonlar sonucu; çok sayıda örgütsel doküman ve dijital materyal ele geçirildi.
Erzincan Op. Dr. Akyüz: “Rahim ağzı kanseri önlenebilir bir kanser türüdür” Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Emrullah Akyüz, rahim ağzı kanseri hakkında bilgiler paylaşarak, “Rahim ağzı kanseri önlenebilir bir kanser türüdür” dedi. Op. Dr. Emrullah Akyüz, “Rahim ağzı kanseri, rahmin alt bölgesinde yer alan serviks adlı bölgenin kanseridir. En çok human papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonu nedeniyle gelişir. Erken tanı konulduğunda tamamen tedavi edilebilen bir hastalıktır, bu yüzden farkındalık ve tarama testleri çok önemlidir. Her yıl dünyada 600 binin üzerinde yeni vaka tespit edilmekte ve bu vakaların önemli bir kısmı tarama programlarından faydalanmadığı için ilerlemiş evrelerde ortaya çıkıyor.” diye konuştu. Korunmada iki temel unsurun aşılama ve düzenli tarama olduğunu kaydeden Op. Dr. Emrullah Akyüz, “HPV aşısı, rahim ağzı kanserini önlemede yüzde 90’lara varan bir koruma sağlar. Bu aşı hem kadınlara hem erkeklere önerilmektedir. Ayrıca, düzenli olarak pap smear ve HPV testleri yaptırmak, kanserin erken aşamada tespit edilmesini sağlar. Bunun yanında tütün kullanımından uzak durmak, güvenli cinsel ilişkiler tercih etmek ve genel sağlık kontrolünü ihmal etmemek de çok önemlidir. Tarama yaşı genelde 21 yaşından itibaren başlar. 21-29 yaş aralığındaki kadınlara her 3 yılda bir Pap smear testi önerilir. 30-65 yaş aralığında ise Pap smear ve HPV testinin birlikte yapılması ve bu testlerin her 5 yılda bir tekrarlanması uygun bulunur. Ancak bireysel risk durumlarına göre bu süre aralıkları değişebiliyor.” dedi. Tedavi yaklaşımları ve erken ve ileri evrelerde tedavi farklılıkları ile ilgili bilgi veren Op. Dr. Akyüz, “Erken evre rahim ağzı kanseri genellikle cerrahi müdahale ile tedavi edilebilir. Bu müdahale, rahmin tamamen alınmasını veya daha konservatif bir yaklaşımla sadece kanserli dokunun temizlenmesini içerebilir. Ancak ileri evrelerde cerrahinin yanında radyoterapi ve kemoterapi gibi tedavi yöntemleri de gerekebilir. Erken tanı, hastanın hem yaşam kalitesini hem de tedavi başarısını belirleyen en kritik faktördür. Rahim ağzı kanseri, aşılama ve düzenli taramalarla büyük ölçüde önlenebilir. Bu konuda bilgi sahibi olun ve hem kendinizi hem de sevdiklerinizi korumak için gereken adımları atın. Unutmayın, erken tanı hayat kurtarır.” ifadelerine yer verdi.
Erzincan Yayladan sofraya Erzincan Tulum Peyniri Erzincan’ın meşhur tulum peyniri, yüksek rakımlı yaylalarda doğal yöntemlerle üretilen ve coğrafi işaretle korunan bir lezzet. Ancak üreticiler, peynirlerinin taklit edilmesinden şikayetçi. Erzincanlı üreticiler, tulum peynirinin üretiminde kullanılan doğal malzemeler ve geleneksel yöntemler hakkında bilgi verdi. Peynirin lezzetinin, yüksek rakımlı yaylaların zengin bitki örtüsünden ve doğal beslenen hayvanların sütünden geldiğini belirttiler. Üreticiler, özellikle hazır mayaların kullanılmasıyla peynirin lezzetinin kaybolduğunu ve peynirin rengini taklit ederek tüketicileri yanıltmaya çalıştığını ifade etti. Erzincanlı tulum peyniri üreticisi Nurettin Yıldırım konu ile ilgili açıklamasında şu ifadeleri kullandı: "Erzincan tulum peyniri bölgemizde, Erzincan’ın merkezinde, ilçelerinde, üreticilerimiz yüksek rakımlı yaylalara, zirvelere çıkıyor. Akkaraman koyun sütünden doğal şırdan mayası kullanılarak üretilen bir peynirimizdir. Peynirimizin güzelliği yüksek rakımlı yaylaların doğasından, bin bir çiçek otundan, çiçeğinden gelen bir lezzettir. Hayvanlarımız doğal beslenir, sütünü bize verir. Almış olduğumuz bu sütü biz doğal yapmış olduğumuz şırdan mayasıyla mayalayıp, kemah tuzuyla tuzlayıp üretim yapmaktayız. Şırdan mayası dediğimizde, bildiğimiz doğal şırdanı yine yöremizde, yaylalarımızda topladığımız kekik otu, işte nohutla mayamızı yapar ve şırdan mayasıyla mayalarız. Bu çok doğal, etkin ve güzel bir mayadır. Yani hazır mayalara benzemez. Hazır mayayla denediğimiz zaman peynirimizin lezzeti kayboluyor. Biz yaylalardan günlük almış olduğumuz teleme peyniri mandıramızda 2 gün dinlendirip, merkeze fabrikamıza indiriyoruz. Fabrikamızda tekrar bu ürünü, suyunu doğal olarak attırıyoruz yani peynir altı suyunu. Kuruma aşamasına geldikten sonra bunu telememizi eziyoruz. Ezdikten sonra yöremize ait coğrafi tescili almış Kemah tuzuyla tuzluyoruz. Yine pamuktan yapılmış bez torbalara bunu sıkı basıyoruz. Bunu yine bir 15 gün dinlendiriyoruz. Her 3 günde bir ya da 2 günde bir ters yüz yapıyoruz. Hem tuzunu alsın, lezzetini alsın hem de suyunu atsın diye. Ondan sonra deriye basıyoruz bidona basıyoruz. Bunu soğuk hava depolarımıza diziyoruz olgunlaşmaya bırakıyoruz. Ne kadar olgunlaşıyor, 4 ay. Peynirimiz 4 ay olgunlaştıktan sonra tam kıvamına gelmiştir. Ondan sonra olgunlaşan her partiyi açıp paketliyoruz. Küçük paketlerde yarım kilo, bir kilo vesaire, isteğe göre sofralarınıza gönderiyoruz. Bizim sıkıntılarımız da bizim taklidimizi Türkiye’nin her noktasında, her ilde herkes yapıyor. İşte Erzincan Tulum peyniriyle hiç alakası olmayan bir peyniri benzetip, işte biri yaprak diyor, öbürü torba diyor ama satış yerlerinde de kağıda "Erzincan Tulum Peyniri" diye yapıştırıyorlar. Tüketicilerimiz bazen dikkat ediyor ama çoğunlukla dikkat edilmiyor. Bu tamamen bir emek hırsızlığıdır. Biz bunun önüne geçemiyoruz. Bu işte Erzincan’da yapıldığı zaman önüne geçiliyor, bakıyorsun Rize’de yapılıyor ya da Antalya’da yapılıyor. Türkiye’nin her tarafında bu yapılıyor. Tulum peynirinin rengini benzetiyorlar ama lezzetini, aromasını, gerisini benzetemiyorlar. Bizim peynirimiz coğrafi tescil almış, güzel, yöresel bir üründür. Kendine has kokusu, rehası, rengi vardır. Ama insanlarımız çok rahat, rengini benzetebiliyorlar, rengini benzettikten sonra götürüyorlar, tadı ve gerisi olmayınca çöpe atarlar, bize küserler. Erzincan tulum peyniri böyleyse biz bir daha tüketmeyelim diyorlar. Aslında Erzincan Tulum Peyniri çok güzel bir üründür. İşte kahvaltılarda, cevizle, üzümle, yani biz bu ürünü 4 mevsim, 3 öğün sofralarda yesek doymayız, bırakmayız. Başka bir şey istemeyiz. Ama işte bu bez torba peynirleri dediğimiz, yapma tulum dediğimiz, benzetilen tulumlar markette ya da şarküteride ya da kenar pazarlarda üzerine yapıştırılmış bir şeyde bir çubukta yazılır, "Erzincan Tulum Peyniri" gerisi yok. Bu konuda biz tüketicilerimizden çok küçük bir şey istiyoruz. Aldığınız her tulum peynirinin etiketine dikkat edin. Nerede üretilmiş ve içerisinde ne vardır? Etiket bilgilerinde yazılı. Yani tüketicilerimiz çok daha dikkatli olursa hem kandırılmamış olur hem de daha güzel bir tulum peynirine ulaşmış olurlar."