GÜNDEM - 06 Kasım 2024 Çarşamba 10:16

İEÜ’lü profesöre ‘uluslararası’ gurur

A
A
A
İEÜ’lü profesöre ‘uluslararası’ gurur

İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Akdoğan, uluslararası alanda önemli bir göreve seçildi. Prof. Dr. Akdoğan, 42 ülkeden üyelerin yer aldığı Avrupa Biyotıp ve Sağlık Bilimleri Alanında Doktora Topluluğu’nun (ORPHEUS) akreditasyon komisyonu başkanlığına getirildi. Prof. Dr. Akdoğan, uluslararası alanda doktora eğitiminin kalitesini artırmak, profesyonel eğitim yoluyla lisansüstü okullar, fakülteler, departmanlar, araştırma öğrencileri ve danışmanlara destek sağlamak amacıyla çalışmalar yapacak.


İEÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı ve Temel Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gül Akdoğan’a, başarılı çalışmaları dolayısıyla Rektör Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu ve Dekan Prof. Dr. İlgi Şemin tarafından tebrik plaketi verildi. Lisans ve lisansüstü eğitim ile ilgili Avrupa’nın değişik ülkelerinde 50’den fazla eğitim toplantısı/çalıştay düzenleyen, yaklaşık 100 uluslararası yayına imza atan Prof. Dr. Akdoğan, bilgi ve deneyimiyle ülkemizi en iyi şekilde temsil edecek.



Eğitimde mükemmellik


ORPHEUS’un çalışmaları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Akdoğan, “ORPHEUS’a, sağlık alanında doktora eğitimi veren kuruluşlar üye olabiliyor. Temel amaç, Avrupa ülkelerinde sağlık bilimleri ve biyotıp alanında doktora eğitimini mükemmelleştirerek, yarışmalı ortamda genç araştırıcılara parlak bir gelecek sağlamak. ORPHEUS; Avrupa Tıp Fakülteleri Derneği (AMSE) ve Dünya Tıp Eğitimi Federasyonu (WFME) ile iş birliği içinde hareket eden, daha önce doktora eğitimi için ‘İyi Uygulamalar Kılavuzu’nu geliştiren bir topluluk. ORPHEUS Akreditasyon (Etiket) Komisyonu, Avrupa’da biyomedikal ve sağlık bilimleri doktora eğitimi veren kuruluşların, kendi doktora eğitim programları üzerine İyi Uygulamalar Kılavuzu çerçevesinde düşünmelerine yardımcı olmayı; bu süreçte kuruluşlara kapsamlı ve esnek bir prosedür sunarak öz değerlendirme sürecine destek sağlamayı hedefliyor. Komisyonda; Belçika, İsveç, Danimarka, İrlanda, Fransa, Hırvatistan ve Portekiz üniversitelerinden birer üye de bulunuyor” diye konuştu.


Prof. Dr. Akdoğan, böylesine anlamlı ve önemli bir görevde bulunacağı için mutlu ve gururlu olduğunu belirterek, fark oluşturan nitelikli çalışmalara imza atmak istediğini sözlerine ekledi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Tekirdağ’da sahte deterjan operasyonu: 25 ton ele geçirildi Tekirdağ Kapaklı’da gerçekleştirilen operasyonda çok sayıda sahte temizlik ürünü ele geçirildi. Ele geçirilen ürünlerin piyasa değerinin yaklaşık 11 milyon TL olduğu öğrenildi. Tekirdağ İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile Kapaklı İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerinin ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda, Kapaklı Mimar Sinan Mahallesi’nde tespit edilen depolarda sahte deterjan ve temizlik ürünleri üretildiği, bu ürünlerin tanınmış markalar adı altında pazarlanarak satışa sunulduğu belirlendi. Yapılan tespitin ardından, 23 Ocak 2025 tarihinde Y.E.S. isimli şahsa ait depoda yapılan aramada, çok sayıda sahte ürün ele geçirildi. Depoda yapılan aramalarda, 25 bin litre sıvı deterjan, bin 884 adet dolu kahve paketi, bin 200 adet boş kahve paketi, 114 kilogram toz kahve, 13 adet farklı markalara ait rulo etiket, 65 adet sıvı bulaşık deterjanı, 11 bin 201 adet boş sıvı deterjan bidonu, 50 adet toz deterjan ambalajı, 9 adet dolu şampuan, 600 adet boş şampuan bidonu, 3 bin 174 adet sıvı deterjan bidonu, bin 625 adet boş ambalaj kartonu, 51 adet sıvı deterjan etiketi ve 4 bin adet plastik kapak ele geçirildi. Ele geçirilen malzemelerin piyasa değerinin yaklaşık 11 milyon TL olduğu belirtilirken, şüpheli Y.E.S. gözaltına alındı. Operasyonla ilgili soruşturma devam ediyor.
Ankara 23 ilde FETÖ’ye yönelik “Kıskaç-36” operasyonlarında 71 şüpheli yakalandı İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 23 ilde FETÖ’ye yönelik son bir haftadır devam eden “Kıskaç-36” operasyonları ile 71 şüphelinin yakalandığını açıkladı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın paylaştığı bilgilere göre, Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanlığı, KOM Başkanlığı ve İstihbarat Başkanlığı koordinesinde; İl Emniyet Müdürlüklerince; Adana, Adıyaman, Aksaray, Aydın, Balıkesir, Bayburt, Bilecik, Bursa, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Hatay, İstanbul, İzmir, Kars, Kayseri, Kocaeli, Mersin, Nevşehir, Osmaniye, Sakarya, Samsun ve Tokat’ta olmak üzere 23 ilde FETÖ’ye yönelik “Kıskaç-36” operasyonları düzenlendi. Son 1 haftadır devam eden operasyonlar sonucu 71 şüpheli yakalanırken, şüphelilerin FETÖ terör örgütünün güncel yapılanması içerisinde faaliyet yürütmek, sosyal medya hesapları üzerinden FETÖ propagandası yapmak, ankesörlü telefonlarla örgüt içerisinde sorumlu şahıslar ile irtibatta bulunmak ve örgütün kripto haberleşme programı "ByLock" kullanıcısı olmak suçlarından arandığı belirtildi. Ayrıca operasyonlarda FETÖ soruşturmaları kapsamında ifade ve teşhislerde adları geçen, haklarında kesinleşmiş hapis cezası ve aranma kaydı olanlar da yakalandı. Operasyonlar sonucu; çok sayıda örgütsel doküman ve dijital materyal ele geçirildi.
Erzincan Op. Dr. Akyüz: “Rahim ağzı kanseri önlenebilir bir kanser türüdür” Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Emrullah Akyüz, rahim ağzı kanseri hakkında bilgiler paylaşarak, “Rahim ağzı kanseri önlenebilir bir kanser türüdür” dedi. Op. Dr. Emrullah Akyüz, “Rahim ağzı kanseri, rahmin alt bölgesinde yer alan serviks adlı bölgenin kanseridir. En çok human papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonu nedeniyle gelişir. Erken tanı konulduğunda tamamen tedavi edilebilen bir hastalıktır, bu yüzden farkındalık ve tarama testleri çok önemlidir. Her yıl dünyada 600 binin üzerinde yeni vaka tespit edilmekte ve bu vakaların önemli bir kısmı tarama programlarından faydalanmadığı için ilerlemiş evrelerde ortaya çıkıyor.” diye konuştu. Korunmada iki temel unsurun aşılama ve düzenli tarama olduğunu kaydeden Op. Dr. Emrullah Akyüz, “HPV aşısı, rahim ağzı kanserini önlemede yüzde 90’lara varan bir koruma sağlar. Bu aşı hem kadınlara hem erkeklere önerilmektedir. Ayrıca, düzenli olarak pap smear ve HPV testleri yaptırmak, kanserin erken aşamada tespit edilmesini sağlar. Bunun yanında tütün kullanımından uzak durmak, güvenli cinsel ilişkiler tercih etmek ve genel sağlık kontrolünü ihmal etmemek de çok önemlidir. Tarama yaşı genelde 21 yaşından itibaren başlar. 21-29 yaş aralığındaki kadınlara her 3 yılda bir Pap smear testi önerilir. 30-65 yaş aralığında ise Pap smear ve HPV testinin birlikte yapılması ve bu testlerin her 5 yılda bir tekrarlanması uygun bulunur. Ancak bireysel risk durumlarına göre bu süre aralıkları değişebiliyor.” dedi. Tedavi yaklaşımları ve erken ve ileri evrelerde tedavi farklılıkları ile ilgili bilgi veren Op. Dr. Akyüz, “Erken evre rahim ağzı kanseri genellikle cerrahi müdahale ile tedavi edilebilir. Bu müdahale, rahmin tamamen alınmasını veya daha konservatif bir yaklaşımla sadece kanserli dokunun temizlenmesini içerebilir. Ancak ileri evrelerde cerrahinin yanında radyoterapi ve kemoterapi gibi tedavi yöntemleri de gerekebilir. Erken tanı, hastanın hem yaşam kalitesini hem de tedavi başarısını belirleyen en kritik faktördür. Rahim ağzı kanseri, aşılama ve düzenli taramalarla büyük ölçüde önlenebilir. Bu konuda bilgi sahibi olun ve hem kendinizi hem de sevdiklerinizi korumak için gereken adımları atın. Unutmayın, erken tanı hayat kurtarır.” ifadelerine yer verdi.
Erzincan Yayladan sofraya Erzincan Tulum Peyniri Erzincan’ın meşhur tulum peyniri, yüksek rakımlı yaylalarda doğal yöntemlerle üretilen ve coğrafi işaretle korunan bir lezzet. Ancak üreticiler, peynirlerinin taklit edilmesinden şikayetçi. Erzincanlı üreticiler, tulum peynirinin üretiminde kullanılan doğal malzemeler ve geleneksel yöntemler hakkında bilgi verdi. Peynirin lezzetinin, yüksek rakımlı yaylaların zengin bitki örtüsünden ve doğal beslenen hayvanların sütünden geldiğini belirttiler. Üreticiler, özellikle hazır mayaların kullanılmasıyla peynirin lezzetinin kaybolduğunu ve peynirin rengini taklit ederek tüketicileri yanıltmaya çalıştığını ifade etti. Erzincanlı tulum peyniri üreticisi Nurettin Yıldırım konu ile ilgili açıklamasında şu ifadeleri kullandı: "Erzincan tulum peyniri bölgemizde, Erzincan’ın merkezinde, ilçelerinde, üreticilerimiz yüksek rakımlı yaylalara, zirvelere çıkıyor. Akkaraman koyun sütünden doğal şırdan mayası kullanılarak üretilen bir peynirimizdir. Peynirimizin güzelliği yüksek rakımlı yaylaların doğasından, bin bir çiçek otundan, çiçeğinden gelen bir lezzettir. Hayvanlarımız doğal beslenir, sütünü bize verir. Almış olduğumuz bu sütü biz doğal yapmış olduğumuz şırdan mayasıyla mayalayıp, kemah tuzuyla tuzlayıp üretim yapmaktayız. Şırdan mayası dediğimizde, bildiğimiz doğal şırdanı yine yöremizde, yaylalarımızda topladığımız kekik otu, işte nohutla mayamızı yapar ve şırdan mayasıyla mayalarız. Bu çok doğal, etkin ve güzel bir mayadır. Yani hazır mayalara benzemez. Hazır mayayla denediğimiz zaman peynirimizin lezzeti kayboluyor. Biz yaylalardan günlük almış olduğumuz teleme peyniri mandıramızda 2 gün dinlendirip, merkeze fabrikamıza indiriyoruz. Fabrikamızda tekrar bu ürünü, suyunu doğal olarak attırıyoruz yani peynir altı suyunu. Kuruma aşamasına geldikten sonra bunu telememizi eziyoruz. Ezdikten sonra yöremize ait coğrafi tescili almış Kemah tuzuyla tuzluyoruz. Yine pamuktan yapılmış bez torbalara bunu sıkı basıyoruz. Bunu yine bir 15 gün dinlendiriyoruz. Her 3 günde bir ya da 2 günde bir ters yüz yapıyoruz. Hem tuzunu alsın, lezzetini alsın hem de suyunu atsın diye. Ondan sonra deriye basıyoruz bidona basıyoruz. Bunu soğuk hava depolarımıza diziyoruz olgunlaşmaya bırakıyoruz. Ne kadar olgunlaşıyor, 4 ay. Peynirimiz 4 ay olgunlaştıktan sonra tam kıvamına gelmiştir. Ondan sonra olgunlaşan her partiyi açıp paketliyoruz. Küçük paketlerde yarım kilo, bir kilo vesaire, isteğe göre sofralarınıza gönderiyoruz. Bizim sıkıntılarımız da bizim taklidimizi Türkiye’nin her noktasında, her ilde herkes yapıyor. İşte Erzincan Tulum peyniriyle hiç alakası olmayan bir peyniri benzetip, işte biri yaprak diyor, öbürü torba diyor ama satış yerlerinde de kağıda "Erzincan Tulum Peyniri" diye yapıştırıyorlar. Tüketicilerimiz bazen dikkat ediyor ama çoğunlukla dikkat edilmiyor. Bu tamamen bir emek hırsızlığıdır. Biz bunun önüne geçemiyoruz. Bu işte Erzincan’da yapıldığı zaman önüne geçiliyor, bakıyorsun Rize’de yapılıyor ya da Antalya’da yapılıyor. Türkiye’nin her tarafında bu yapılıyor. Tulum peynirinin rengini benzetiyorlar ama lezzetini, aromasını, gerisini benzetemiyorlar. Bizim peynirimiz coğrafi tescil almış, güzel, yöresel bir üründür. Kendine has kokusu, rehası, rengi vardır. Ama insanlarımız çok rahat, rengini benzetebiliyorlar, rengini benzettikten sonra götürüyorlar, tadı ve gerisi olmayınca çöpe atarlar, bize küserler. Erzincan tulum peyniri böyleyse biz bir daha tüketmeyelim diyorlar. Aslında Erzincan Tulum Peyniri çok güzel bir üründür. İşte kahvaltılarda, cevizle, üzümle, yani biz bu ürünü 4 mevsim, 3 öğün sofralarda yesek doymayız, bırakmayız. Başka bir şey istemeyiz. Ama işte bu bez torba peynirleri dediğimiz, yapma tulum dediğimiz, benzetilen tulumlar markette ya da şarküteride ya da kenar pazarlarda üzerine yapıştırılmış bir şeyde bir çubukta yazılır, "Erzincan Tulum Peyniri" gerisi yok. Bu konuda biz tüketicilerimizden çok küçük bir şey istiyoruz. Aldığınız her tulum peynirinin etiketine dikkat edin. Nerede üretilmiş ve içerisinde ne vardır? Etiket bilgilerinde yazılı. Yani tüketicilerimiz çok daha dikkatli olursa hem kandırılmamış olur hem de daha güzel bir tulum peynirine ulaşmış olurlar."