SPOR - 09 Nisan 2025 Çarşamba 11:34

Altınordu’da Teknik Direktör Parlatan, telafi peşinde

A
A
A
Altınordu’da Teknik Direktör Parlatan, telafi peşinde

Geçtiğimiz hafta oynadığı Kastamonuspor ve 1461 Trabzon maçlarını kaybeden Altınordu’da Teknik Direktör Ersan Parlatan, Adana 01 FK maçını kazanarak bu mağlubiyetleri telafi etmek istediklerini söyledi.


TFF 2. Lig Beyaz Grup ekiplerinden Altınordu, ligde arka arkaya oynadığı Kastamonuspor ve 1461 Trabzon maçlarını kaybederek düşüşe geçti. 30. haftayı 55 puanla 5. Sırada tamamlayan İzmir ekibinde Teknik Direktör Ersan Parlatan yaşanan bu duruma dair açıklamalarda bulunu. 2 maçlık mağlubiyet serisi oluşturdukları için üzgün olduklarını vurgulayan Parlatan, "Kastamonu maçının ilk yarsında iyi oynadık. İkinci yarı ortada giden maçta gereksiz bir gol yedik arkasından durum 2-0 oldu. Takımın o maçta çabası vardı. O maçtan puansız ayrılıp Trabzon’a geçmemiz üzüntü vericiydi. Futbolda iyi mücadele etmen, koşman ve arzulu olman lazım. 1461 Trabzon maçında bunu sahaya yansıtamadık. Oyunla alakalı değil ama mücadele, arzu ve istek anlamında eksikliklerimiz vardı. İki deplasmandan puansız dönmek bizleri üzdü" dedi.



"Şu an için kaybedilmiş bir şey yok"


Ligin kalan bölümünde kendi ayarlarındaki takımlarla oynayacaklarını dile getiren Ersan Parlatan, "Antrenmandan önce oyuncularımla yaptığım toplantıda play-off sıralamasındaki durumumuzdan bahsettim. Rakiplerimizle aramızdaki puan farkı azaldı. Hala da 6 puanlık avantajımız var. Ne kadar erken puanları alırsak rahat ederiz. Şu an için kaybedilmiş bir şey yok. Güzel maçlar bizi bekliyor. Kendimizi görebilmek ve son iki deplasman mağlubiyetini telafi edebilmek adına Adana 01 FK maçı bizim için önemli" diye konuştu.



Altınordu’da Teknik Direktör Parlatan, telafi peşinde

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul "Sigorta sektörü olarak depreme hazırız ve unutturmayacağız" Marmara Denizi’nde meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul ve bölge genelinde büyük panik oluşturdu. TSB Başkanı Uğur Gülen, sigorta şirketleri adına geçmiş olsun dileklerinde bulunurken, "Olası bir büyük depreme yönelik devlet kurumlarımız ve özel sektörümüzün yapacağı tüm girişimlere sigorta sektörü olarak her türlü desteği vermeye hazırız" dedi. Marmara Bölgesi ve İstanbul, 23 Nisan tarihinde gerçekleşen 6,2 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Can kaybı olmaması en büyük teselli olurken, ülke ekonomisinin, sosyal ve kültürel yaşamın başkenti durumundaki İstanbul’da daha büyük bir şiddetle deprem olması durumunda ise neler yaşanabileceği, gelecek adına ciddi belirsizlik oluşturuyor. Geleceğe güvenle ulaşmanın en önemli anahtarı durumunda olan sigorta sektörü ise "Hemen Şimdi" diyerek hem güçlü sermayesi hem de yeterli reasürans kapasitesi sayesinde, depreme hazırlık yolunda yapılacak her türlü girişime destek olmaya hazır. Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Uğur Gülen, 6,2 büyüklüğündeki depreme yönelik yaptığı açıklamada, sigorta sektörünün 23 Nisan tarihindeki depremde maddi kayıp içeren hasar ihbarları alınmadığını, olası sonradan gelebilecek hasar ihbarlarına karşı ise tüm paydaşlarıyla birlikte aksiyon alındığını belirterek, "Şirketlerimiz Maraş depremlerinden çıkan dersler ile olası bir büyük Marmara depremi için daha yüksek reasürans korumaları satın aldılar ve kapasitelerini arttırmaya devam ederken, sigorta ürünlerinin içerik ve yapısını, deprem riskinin daha yüksek oranda korunması için geliştiriyorlar. Sigorta sektörü olarak olası bir büyük Marmara Depremi’ne hazırız" dedi. Sigorta sektörü olarak gündemin ilk sırasına depremi koyarak tüm hazırlıkları ve gelecek projeksiyonlarını bu yönde çalıştıklarını ifade eden Gülen, "Deprem ülkesiyiz ve yakın coğrafyamız da ne yazık ki böyle. 23 Nisan tarihli 6,2 şiddetindeki son deprem "Hemen Şimdi" dememiz gerektiğini bizlere hatırlatırken, yerleşim yerlerinin güvenliğini, yapı standartlarını ve şehirleşme politikalarını yeniden gözden geçirme gerekliliğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Öte yandan ülkemiz genelinde deprem farkındalığı için sektörün tamamı tanıtım faaliyetlerinde bulunuyor. Olası afetler ve olası büyük bir Marmara Depremi için iş sürekliliği çalışmalarımızı hızlandırırken, iş süreçlerimizi elden geçiriyoruz. Olası deprem için tüm paydaşlarımızla bir koordinasyon çatısı oluşturulması için çalışırken, deprem farkındalığı ve hazırlığı için sigorta data analitiği çalışmalarımız sektör komitelerimiz tarafından aktif olarak yürütülüyor" diye konuştu. "Deprem Odaklı Sigorta Reform Ajandamız yol haritası" "Sigorta sektörü olarak, depreme yönelik dönüşümde kritik bir görev üstlenmekteyiz" diyen Gülen sözlerini şöyle sürdürdü: "Riskleri doğru analiz edip, uygun sigorta çözümleri sunarak insanların güvenli ve sürdürülebilir yaşam alanlarına kavuşmalarını destekliyoruz. Bu amaca yönelik Türkiye Sigorta Birliği olarak Deprem Odaklı Sigorta Reform Ajandamıza 2023 depremlerinden hemen sonra çalışmaya başladık. Deprem Odaklı Sigorta Reform Ajandamız, ülkemizin hassas noktası olan deprem riskinin tüm sigorta poliçelerine sabit ve özel hazırlanmış kapsamıyla dahil edilmesinden başlayıp, sigortalılığın artması, alternatif fonlar oluşturulması, dağıtım kanallarının bilinç düzeyinin artırılması, sektörel düzenlemeler dahil olmak üzere sigortalıyı odağına alan birden fazla alanda, çok taraflı ve çok boyutlu reform önerilerini içeriyor." "Marmara Bölgesi’nde konut sigortası oranı sadece yüzde 36" Açıklamasında Marmara Bölgesi’ndeki deprem teminatı içeren sigortalılık oranları hakkında da bilgi veren Uğur Gülen, Türkiye genelindeki 20 milyon 32 adet konutun yaklaşık yüzde 35’lik büyük bir kısmı olan 6 milyon 840 bin adetinin Marmara Bölgesinde olduğunu söyledi. İstanbul’da ise konut sayısının 4 milyon 153 bin olduğunu belirten Gülen şöyle konuştu, "Marmara Bölgesi’ndeki 6 milyon 840 bin konutun yüzde 63,43’ünü oluşturan 4 milyon 338 bininde DASK poliçesi var. Toplam içinde yüzde 36’lık bir kısmın ise yaklaşık 1 milyon 821 bin konutun ihtiyari deprem teminatı bulunuyor. Bölgedeki ticari ve sinai işletmelerimizin yaklaşık yüzde 40’ı olan 392 bin 136’sının da ihtiyari deprem teminatı bulunuyor. Bu veriler isteğe bağlı yapılan ihtiyari deprem teminatında gidecek önemli bir yol olduğunu ortaya koyuyor." "Varlıklarımızı sigorta ile güvence altına alabiliriz" "Depremi yalnızca gerçekleştiğinde hatırlayıp, ardından unutmak yerine, her zaman gündemimizde tutmalı ve yok saymaktan kaçınmalıyız" diyen Gülen sözlerini şöyle tamamladı: "Depremlerde kaybedilen hayatları yerine koyamayız ama deprem zararını azaltmak için toplumsal olarak bilinçlenerek sağlığımızı ve bin bir emekle sahip olduğumuz varlıklarımızı sigorta ile güvence altına alabiliriz. Bu vesileyle, 23 Nisan 2025 tarihli depremler için başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgemizdeki vatandaşlarımıza tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletirken, sigorta sektörü olarak, ülkemizi ve halkımızı daha güvenli bir geleceğe taşımak adına üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirmeye devam edeceğimizin altını çizmek istiyorum."
İstanbul Tartıştığı şahsı kalemle alnından yaralayarak öldüren sanığa 12 yıl 6 ay hapis cezası Beyoğlu’nda alkollü şekilde kaldırımda oturan Engin Yalçın ile iş yeri sahibinin aracına cisim fırlatılması nedeniyle tartışan, tartışma sırasında elinde bulunan sipariş kalemiyle Yalçın’ı alnından yaralayarak ölümüne neden olduğu iddia edilen sanık 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Beyoğlu’nda 10 Kasım 2023’de iddiaya göre 22 yaşındaki Derviş Karadağ, çalıştığı iş yeri olan börekçiden gürültü duyması üzerine dışarı çıktı. Dışarı çıktığında, Engin Yalçın (43) ile arkadaşının alkollü vaziyette kaldırımda oturduğunu ve hemen karşılarında park halinde bulunan işletme sahibinin aracına bir cisim fırlatıldığını gördü. Bunun üzerine çıkan tartışma sırasında Karadağ, elinde bulunan sipariş kalemiyle Yalçın’ın alnına doğru yumruk attı. Yaralanan ve yoğun kan kaybı yaşayan Yalçın ise kaldırıldığı hastanede olaydan 1 hafta sonra hayatını kaybetti. Olaya ilişkin İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen dava karara bağlandı. Duruşmada tutuklu sanık Derviş Karadağ ve taraf avukatları hazır bulundu. Hayatını kaybeden Engin Yalçın’ın ailesi de ’müşteki’ sıfatıyla duruşmaya katıldı. Müştekiler mahkemede şikayetlerinin devam ettiğini söyleyerek sanığın cezalandırılmasını talep ettiler. Son sözü sorulan sanık, diyecek bir şeyinin olmadığını belirterek "takdir mahkemenindir" ifadesini kullandı. 12 yıl 6 ay hapis cezası Kararını açıklayan mahkeme, sanık Derviş Karadağ’ı ’kasten yaralama neticesinde ölüme neden olmak’ suçundan 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırarak tutukluluk halinin devamına hükmetti. İddianameden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Engin Yalçın’ın olay günü saat 08.00 sıralarında bir arkadaşıyla birlikte alkollü vaziyette kaldırım önünde oturduğu, gürültülü şekilde konuştukları, Yalçın’ın arkadaşının hemen karşılarında park halinde bulunan araca doğru bir cisim fırlattığı, bunun üzerine yan tarafta bulunan işletmeden iş önlüğüyle şüpheli Derviş Karadağ’ın çıktığı aktarıldı. İddianamede, başlayan sözlü tartışma sırasında şüpheli Karadağ’ın, sağ elinde ele geçirilemeyen fakat plastikten yapılma kalem olduğu değerlendirilen, ayrıca silahtan sayılan cisim bulunduğu, o vaziyette Yalçın’ın sol kaş kısmına doğru 1 kez yumruk attığı ve orada uzaklaştığı kaydedildi. Olaydan 1 hafta sonra vefat ettiği belirtildi Yalçın’ın yoğun kan kaybı yaşayarak hastaneye kaldırıldığının anlatıldığı iddianamede, olaydan 1 hafta sonra vefat ettiği, düzenlenen otopsi raporunda ise Yalçın’ın otopsisinden alınan örneklerinde uyuşturucu madde tespit edildiği, ayrıca ölümünün cisim yaralanmasına bağlı kafatası kırıklarıyla birlikte beyin kanaması, beyin doku hasarı ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği belirtildi. İş yeri sahibinin aracına taş attıklarını görünce uyarmak için dışarı çıktığını söyledi Şüpheli Derviş Karadağ’ın ifadesine de yer verilen iddianamede, olay sırasında vefat eden Yalçın’ın, arkadaşıyla birlikte alkollü vaziyette taşkınlık yaptıklarını, sağa sola sataştıklarını, içlerinden birinin çalıştığı iş yeri işletmecisine ait araca taş attığını görmesi üzerine uyarmak amacıyla yanlarına gittiğini söylediği belirtildi. Şüpheli ifadesinin devamında ise uyarmak için yanlarına gitmesine rağmen Yalçın’ın kendisine küfür etmesine sinirlenerek elinde iş yerinde kullandığı kalemle öldürme kastı bulunmaksızın ve anlık öfkeyle başına doğru yumruk attığını, ardından eylemini sürdürmeksizin olay yerinden ayrıldığını söylediği aktarıldı. İddianamede ayrıca, şüpheli Karadağ’ın ilk ifade işlemleri sırasında Yalçın henüz vefat etmediğinden adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı ancak vefat sonrasında yeniden işlemleri yapılarak tutuklandığı kaydedildi. 18 yıla kadar hapis talebi Hazırlanan iddianamede şüpheli Derviş Karadağ’ın ‘silahla kasten yaralama neticesinde ölüme neden olmak’ suçundan 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Kastamonu Kastamonu Üniversitesi, Asya’nın en iyi üniversiteleri arasında yer almaya devam ediyor Uluslararası ölçekte yükseköğretim kurumlarını değerlendiren ve derecelendiren Times Higher Education tarafından yayınlanan 2025 Asya Üniversiteleri Sıralaması’nda Kastamonu Üniversitesi, dikkat çekici bir başarı elde ederek Asya’nın önde gelen yükseköğretim kurumları arasına girmeyi başardı. Kastamonu Üniversitesi, Times Higher Education (THE) tarafından yayımlanan 2025 Asya Üniversiteleri Sıralaması’ndaki başarılarıyla adından söz ettirmeye devam ediyor. Üniversitemiz, THE Asya Üniversiteleri genel sıralamalarında 601+ bandındaki yerini korudu. Üniversitemizin dikkat çeken başarısı ise Türkiye genel sıralamasında oldu. Üniversitemiz, Türkiye sıralamasında 35. sırada yer aldı. Asya genelinde 35 ülkeden bin 213 üniversite arasından seçilen Kastamonu Üniversitesi, bu yıl Türkiye’den sıralamaya girmeyi başaran 91 üniversite arasında yer aldı. Kastamonu Üniversitesi, Türkiye’den listeye giren 91 üniversite arasında yer aldı "THE Asya Üniversiteleri Sıralaması"nda elde edilen bu başarının, akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimizin özverili çalışmalarının bir sonucu olduğunu vurgulayan Rektör Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, bu başarıya katkı sağlayan tüm Kastamonu Üniversitesi mensuplarına ve öğrencilerine teşekkürlerini iletti. Eğitim kalitesi ve deneyimli çalışanlarıyla başarı grafiğinin her yıl daha da yükseldiğini belirten Rektör Topal, "Bu başarı yalnızca bir sıralama değil; nitelikli eğitim, bilimsel üretkenlik ve küresel vizyonumuzun somut bir yansımasıdır. Hedefimiz, daha yüksek başarılar ve daha güçlü bir uluslararası konumdur" dedi Rektör Topal, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’a ve YÖK üyelerine, uluslararasılaşma ve kalite süreçlerine verdikleri destekten dolayı teşekkür etti.
Iğdır Iğdır’da Ermenilerin katlettiği şehitlerin torunları: "Asıl soykırımı Ermeniler yaptı" Sözde Ermeni Soykırımı yalanlarının yıl dönümünde Iğdır Merkeze bağlı Hakmehmet köyünde 1919 yılında Ermenilerce katledilen şehitler anıldı. Iğdır’ın Hakmehmet köyünde 106 yıl önce Ermenilerce katledilip toplu mezara konulan 83 şehidin torunları, yaklaşık bir asır önce yaşanan katliamın acısını halen yüreklerinde taşıyor. Türkiye’nin Ermenistan sınırındaki Iğdır’da, 1919 yılında Ermeni çetelerinin katliamına maruz kalan Hakmehmet köyü sakinlerinin torunları, onlarca yıl önce yaşanan soykırımı unutamıyor. En son 1999 yılındaki kazı çalışmalarında, Ermeni çetelerince katledilerek toplu mezarlara doldurulan 83 kişinin cesetlerine ulaşıldığı Hakmehmet köyünde yaşayanlar, aile büyüklerinin o gün uğradıkları katliamın acısıyla hayatlarını sürdürüyor. Türkiye Azerbaycan Dostluk Dernekleri Federasyonu Iğdır Azerbaycan Evi Derneği tarafından Hakmehmet köyüne yapılan ziyarette şehitler haftası nedeniyle Hakmehmet köyü şehitleri Fatihalar okunarak anıldı. Köyde bulunan ve 1999 yılında yapılan kazı sonucunda ortaya çıkarılan toplu mezardan 51 (köylülerin ifadesine göre 83) kişinin cesedi çıkarılarak yapılan anıt mezarı ziyaret eden vatandaşlar burada Fatiha okuyarak dua ettiler. Anıt önünde yapılan törende konuşan Türkiye Azerbaycan Dostluk Dernekleri Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Iğdır Azerbaycan Evi Derneği Başkanı Serdar Ünsal, "Yine 24 Nisan yaklaşıyor. Ermeniler sözde soykırım yalanını bütün dünyaya duyurmaya çalışacaklar. Türkler bize soykırım yaptı diye. Aslında asıl soykırımı Ermeniler Türk milletine yapmıştır. 1919 yılında Iğdır ve çevresinde Ermeniler bir katliam yapmışlardır. Bu katliam yapılan yerlerin başında Hakmehmet köyü, Oba köyü, Tuzluca’daki Gedikli köyü, Koçkıran köyü, Yaycı köyü, Kazancı köyü gibi köyler gelmektedir. Devletimiz de burada Oba köyünde Akmamet köyünde toplu mezarları açarak dünya kamuoyuna duyurdu. Asıl soykırımı biz burada görmekteyiz. Fakat bir emperyalist yalan olan sözde soykırım yalanını her alanda duyurmaya Ermeniler çalışıyorlar. Gerçek soykırımı görmek isteyenler Hakmehmet köyüne gelsin diyorum. 1919-1920 yılları arasında Iğdır ve çevresinde katliam yapan Ermenilerin torunları maalesef 1992 yılında Hocalı’da aynı katliamı yaptılar. Hocalı’da yaşanan katliam dünya milletlerinin gözü önünde canlı yayında gerçekleşti. Bu da gösteriyor ki Ermeniler soykırımcı bir millettir. Sözde soykırım yalanlarıyla kamuoyunu kandırmaya onları aldatmaya çalışıyorlar" dedi. "Ermenilerin Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaptıkları katliam ortadadır" diyen Hakmehmet köyünde Ermenilerin katliamına maruz kalanların torunu olan Muhtarlar Derneği Başkanı Mikail Ud da, "1919 yılı Ermeni çeteleri tarafından bir gece köyümüzün etrafı sarılarak köydeki bütün erkekleri toplayıp şu anda durduğumuz yerde mevcut bulunan ve 13 metre derinlikte su aldığımız su kuyusunun başına getiriyorlar. Burada teker teker hepsini kurşunlayarak, hançerleyerek bu kuyuya atıyorlar. O gün, katliamın yapıldığı gün babası ve kardeşleri gözünün önünde kesilerek, boğazı kesilerek, kurşunlanarak kuyuya atılan Hacı Abbas Güneş amcamız 105 yaşına kadar yaşadı. Bu hemen karşıda bulunan duvarın kenarından katliamın nasıl yapıldığını seyrediyor. O zaman çocuk 8-9 yaşlarında babasının ve kardeşlerinin nasıl öldürüldüğünü görüyor. O olayın canlı şahitleri ölünceye kadar anlatırlardı. Biz bu katliamın dünya kamuoyuna duyurulması için 1919 yılı yapılan bu katliamın 2009 yılında bu kuyunun açılmasına karar verdik. Yani kararı verirken dönemin valisi ve Atatürk Üniversitesi profesörlerinden Sayın Enver Konukçu bey bunların da girişimiyle kuyunun açılması izni alındı ve kuyunun açılmasına karar verdik. Bütün dünya kamuoyu da şahit oldu. BBC televizyonu, TRT televizyonu yabancı muhabirler de vardı tarih bilimciler vardı. Onların gözü önünde birinci gün kuyunun 9 metre kadar derinliğine indik. İkinci gün 12-13 metre ile beraber şehitlerimizin maaşına ulaştık. Şehitlerimizin maaşlarını, kemiklerini çıkararak karşıda bulunan duvarın orada bütün dünya kamuoyuna sergiledik" dedi. Iğdır Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sözer Akyıldırım da, "Ermeniler her yıl 24 Nisan geldiği zaman dünya kamuoyunu ayaklandırıyorlar. Oysa ki Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır. Osmanlı iki milyon Ermeni topluca öldürdü deniliyor. Ben buradan haykırıyorum. Diyorum ki Japonya’ya 1945 yılında atılan atom bombasıyla Nagazaki’ye Hiroşima’ya atılan atom bombalarıyla 150 bin insan, 300 bin insanın öldüğünü varsayarsak Osmanlı elinde kozmik silahlar mı vardı ki 2 milyon insanı katletsin öldürsün. Öldürdüyse bunların toplu mezarları nerede? Ermenilerin ellerindeki arşiv belgelerini açıklasınlar. Varsa toplu mezarlar göstersinler. Kazı yapalım, çıkaralım. En son Gazze’de yapılan operasyonlara baktığımız zaman İsrail elindeki tüm teknolojik silahları kullanırken altmış bin insan ölüyorken 1915 şartlarında 2 milyon Ermeni öldürülmesi katledilmesi iddiası tamamıyla bir deli saçmasıdır" dedi. Ermenilerin insanları kandırıp cami avlusuna topladıktan sonra katlettiğine işaret eden, 7 amcası Ermenilerce öldürülen 81 yaşındaki Peri Ud da şunları söyledi: "Ermeni askerleri halka haber gönderiyor ki gelin konuşalım anlaşalım. İnsanları burada topluyor sonra da silahsız insanları vurarak öldürüyor. 70 kişiyi bu su kuyusunun içine doldurup öldürdüler."
Elazığ Jeoloji Uzmanı Prof. Dr. Aksoy: ’’Esas tehlike Palu-Bingöl arasındaki bölgedir’’ Fırat Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy, "Büyük bir depremin kırılan faylar üzerine beklenmesi doğru değil. Esas tehlike Palu-Bingöl arasındaki bölgedir. Bu bölge uzun zamandır deprem üretmiyor. Bunlara sismik boşluk adı veriliyor. Depremin meydana gelme süresi dolmuş ama henüz deprem ortaya çıkmamış. Bu alan riskli görünüyor" dedi. Fırat Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy, Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu fayları ile dün İstanbul’da yaşanan deprem hakkında açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Aksoy, "2020’de sismik aktivite başladı. 2020 yılından önce de Elazığ çevresinde yaklaşık 5 yıl uzun bir deprem etkinliğini gördük ve 24 Ocak 2020’deki depremden birkaç ay önce 5 üzerinde iki deprem meydana geldi ve arkasından 2020 depremini yaşamıştık. Yaklaşık 1 yıl sonra 2020’nin sonlarında Uluova fayı dediğimiz yani mevcut ana kırığın biraz kuzeyinde havalimanı civarında 5.9 büyüklüğünde deprem yaşamıştık. Bunlar Doğu Anadolu fayında Elazığ depreminde ana kol çalıştı, arkasından kuzeydeki kolun deprem ürettiğini gördük. Benzer bir olay; 6 Şubat 2023 depremlerinde Pazarcık depremi diye adlandırdığımız depremin 9 saat sonrasında Elbistan merkezli kuzey kol üzerinde ikinci bir depremi yaşadık. Bu biraz da Doğu Anadolu fayının deprem üretme kapasitesi hakkında bize bilgi veriyor. Benzer olayları 1874 ve 1875 Elazığ çevresinde meydana gelen depremlerde görüyoruz. Benzer şekilde 1893 ve 1905 yıllarında Malatya’nın Kale ilçesinde gördük. Bu aralık en son 6 Şubat 2023 depremlerinde 9 saatti. Elazığ çevresinde 1 yıla yakınken, Kale çevresinde ise 10 yıla yakın olarak göze çarpıyor’’ diye konuştu. ’’Çok zengin bir veri kaynağına sahibiz’’ 6 Şubat depreminden sonra Doğu Anadolu fayının büyük bir kısmının, 400 kilometrenin üzerinde bir bölümün kırıldığını aktaran Prof. Dr. Aksoy, "Bu ana kırıklar üzerinde önemli bir enerji boşalmasına sebep oldu. Dolayısıyla kırılan fayların tekrar deprem üretebilmesi için belirli bir zaman geçmesi gerekiyor. Çünkü enerji birikmesi lazım. O yüzden kırılan fayların üzerinde büyük bir deprem beklemek doğru olmaz. Bölgede olan diğer depremler, faylar üzerinde tek bir kırık şeklinde değil birden fazla bölümü var. Her bir segmentin de pek çok kolu var. Dolayısıyla 6 Şubat depreminde kırılmayan bölümler üzerinde pek çok deprem meydana geldi. Bunları halen daha yaşıyoruz. Özellikle 6 Şubat 2023 depreminde meydana gelen kırılmaların uç noktalarında güneybatıda Göksun ve Hatay civarı, kuzeydoğuya geldiğimiz zaman Malatya Yeşilyurt ve Sincik çevresinde bunlar kırılan fayın uç bölümleridir. Burada depremlerin olması gayet normaldir. Büyük bir depremin kırılan faylar üzerinde beklenmesi doğru değil. Esas tehlike Palu-Bingöl arasındaki bölgedir. Bu bölge uzun zamandır deprem üretmiyor. Bunlara sismik boşluk adı veriliyor. Depremin meydana gelme süresi dolmuş ama henüz deprem ortaya çıkmamış. Bu alan riskli görünüyor. Burada olacak bir deprem Elazığ, Bingöl ve çevre iller başta olmak üzere risk taşıyor. Depremin ne zaman meydana geleceğini de bilme şansımız yok. Nerede meydana geleceğini biliyoruz. Çünkü haritalarımızın yerleri belli. Özellikle 6 Şubat 2023 depreminden sonra çok yoğun bir saha çalışması gerçekleştirildi. Çok zengin bir veri kaynağına sahibiz. Yapılması gereken yüzey kırıklarının olduğu bölgelerde yapılaşma yapmamak ve diğer yerlerde yapılaşma yaparken de zemine uygun yapı tipini seçmeliyiz’’ şeklinde konuştu. ’’Palu-Bingöl arası sismik boşluk olarak kabul ediliyor’’ Yedisu’nun Erzincan ile Bingöl’ün Karlıova ilçesi arasında olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Aksoy, "Burada en son deprem 1784 yılında ürettiğine göre 250 yıl civarında bir zaman geçti. Bu fay üzerine yapılan çalışmalar, deprem tekrarlanma aralığına göre bu tarihin dolduğunu gösteriyor. Dolayısıyla burası da Palu-Bingöl arasındaki sismik boşluk gibi bir sismik boşluk olarak kabul ediliyor. Bunun üzerinde 75 kilometre fayın tamamının kırılacağını düşünürsek 7 ve üzerinde bir depremin meydana gelmesi ihtimal dahilindedir. Ancak şunu da belirtmekte yarar var. Fayın tamamının kırılacağını her zaman bilemeyiz. Biz en kötü senaryoya göre kendimizi ayarlayalım, eğer daha az bir bölümü kırılırsa bizim şansımız olacak. Kuzey Anadolu fayına gelecek olursak 23 Nisan saat 12.49’da İstanbul’da 6.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu dillendirilen Marmara depremi fayının bir bölümünde meydana geldi. Öncesinde küçük bir deprem, arkasından 6.2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. O depremlerin ardından 200’e yaklaşan artçı depremlerin olduğunu görüyoruz. Bu açıdan baktığımızda bağımsız bir deprem ve artçılar var. Çok sayıda artçıların olması, aynı zamanda o bölgedeki fayların da gerilim halinde olduğunu ve fay üzerinde kırılmalar meydana geldiğini gösteriyor. Literatürden takip ettiğimiz kadarıyla kırılmayan faylar da var. Bunların ne zaman deprem üreteceğini söylemek mümkün değil ama orada bir risk olarak durduğunu söyleyebiliriz" ifadelerini kullandı.