ASAYİŞ - 20 Kasım 2024 Çarşamba 10:57

Arnavutköy’de park yeri tartışması kamerada

A
A
A
Arnavutköy’de park yeri tartışması kamerada

İstanbul Arnavutköy’de komşuların park yeri tartışmasında ortalık karıştı. Taraflar dakikalarca sakinleştirilmeye çalışıldı. O anlar cep telefonu kamerasıyla görüntülendi.


Arnavutköy Yunus Emre Mahallesi’nde geçtiğimiz günlerde iki komşu arasında park yeri tartışması yaşandı. İddiaya göre, evlerinin önündeki park yerinden dolayı tartışan komşular, diğer komşuları tarafından dakikalarca ayırılmaya çalışıldı. O anlar cep telefonu kamerasıyla görüntülendi. Görüntülerde tartışma esnasında tarafların araçlara saldırdığı görüldü.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi’inde müsilajın nedenlerini, nasıl mücadele edilmesi gerektiğini anlattı Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilajın nedenlerini, nasıl mücadele edilmesi gerektiğini, kirliliğin boyutlarını, yosunların ve pinaların denizlerin temizliğindeki faydaları gibi birçok konuda dikkatle okunması gereken bilgileri aktardı. Sarı, müsilajın, denizdeki biyolojik üretimin ilk basamağı olan bitkisel planktonun kirlilik, su sıcaklığı, durağanlık gibi etkilerin tetiklemesiyle aşırı çoğalması sonucu deniz suyuna salgıladıkları sümüksü, şeffaf, yapışkan bir organik madde olduğunu belirtti. 2021 yılı ilkbahar-yaz aylarında Marmara Denizi’nin yüzeyini kaplayan müsilajın Erdek Körfezi’nde 23 Ekim 2024’te yapılan kontrol dalışı esnasında 10 metre derinlikte başlayıp 15 metre derinliğe kadar oluştuğunun tespit edildiğini hatırlatan Sarı, 25 Ekim’de yapılan dalışlarda ise müsilajın 10 metreden başlayarak 24 metreye kadar yayıldığının görüldüğünü hatırlattı. Müsilajın bahara kadar denizlerdeki suların soğuk olması nedeniyle yüzeye çıkamayacağını belirterek, "Sular ısınmaya başladığında müsilaj da yukarı çıkacak. Müsilaj denizde askıda. Denizin dibi tehlikede mercan, pina, midye ve sünger gibi canlıların üzerine çökmeye başladı. Canlıları ciddi tehdit ediyor" dedi. Müsilajın denizin, kendisiyle kurulan kötü ilişkiye verdiği bir tepki olduğunu vurgulayan Sarı, şunları söyledi: "Her türlü çöpü atığı üretiriz onları alıcı ortam diye denize boşaltırız. Klozetten eski koltuklara araba lastiklerinden izmarite kadar herşeyi denize boca ederiz. Denizlerin alıcı ortam olarak atıkları almak temizleyip insanlığın konforunu korumak gibi bir zorunluluğu olduğunu düşünüyoruz. Marmara Denizi çevresinde 25 milyon insan yaşıyor. Bunların atıkları denize salınıyor. Türkiye’nin yarısına hizmet sunan sanayi çok mu iyi? Onların da atıkları doğru düzgün arıtılmadan denize gidiyor. Tarımsal atıklar, ilaçlar, gübre atıkları denize akıyor. 50 yıldır Marmara Denizi’nin atık yükünü artırdık. Sürekli arttı. 50 yıl önce Marmara yükü x kadar ise 5x oldu." Marmara Denizi "beni kurtarın" diye feryat ediyor Sarı, 2021 yılında felaket boyutunda müsilaj ortaya çıktığını hatırlatarak, "O günü rakamlarıyla evsel atığın yüzde 51’ini arıtabilmişiz ve yüzde 49’u evsel atığın arıtmadan derinden denize bırakmışız. Bu yükün kaldırmayan Marmara Denizi, ’bu şartlarda yaşayamam beni kurtarın" diyor. Bu feryadı duymak gerekiyor. 2021’de ciddi önlemler alınacağı açıklandı. O günden bu yana ne olmuş.Yüzde 51’ini arıttığımız atıkların şimdi yüzde 51,7’sini arıtır olmuşuz. Sağlanan ilerleme sadece yüzde 0,7" diye konuştu. Pinaların 25 milyon kişinin kirlilik yükünü temizlemesi imkansız "Pinaları çoğaltırsak Marmara Denizi’nin temizlenmesine katkı olur mu?" şeklinde sorular geldiğini aktaran Sarı, şöyle devam etti: "Pina Akdeniz’e endemik iki kabuklu bir canlı türü. Karadeniz, Marmara Ege, Adriyatik ve Akdeniz’i içine alan Akdenizler Sistemi’ne endemik canlı türü. Pina 2016 çıkan hastalık yüzünden Cebelitarık Boğazı’ndan Çanakkale boğazına kadar topluca öldü. Olağanüstü bir şekilde Marmara Denizi’nde yaşamaya devam etti. Denizde 1 saatte 6 litre deniz suyunu filtre ediyor. Suları temizliyor. Onların korunması denizlerdeki varlıklarını sürdürmesi çok önemli. Pina ürüyor çoğalıyor varlığını sürdürüyor. 25 milyonun atıklarının yükünü endüstrinin, gübrenin, tarım zehrinin yükünü nasıl kaldırsın? Bu kirliliği temizlemesi imkansız. Marmara Denizi’nin tüm dibini pinalarla donatsak bile yetersiz kalır. Önce kendi atıklarımızı arıtacağız." "Pinaların yaşam alanı yosunları bile söküyoruz" Pinaların deniz çayırlarının içinde yaşadığını vurgulayan Sarı, şunları söyledi: "Mevcut pinaların yüzde 70’ten fazlası deniz çayırlarının içinde yaşıyor. Deniz çayırlarına yosun diye bakıyoruz istemiyoruz onları. 30 Haziran’da Erdek Körfezi’nde 7 yazlıkçı bir araya geliyorlar torunların ayağına yosun değmesin diye kepçe tutuyorlar. 400 metrekare kıyı şeridindeki deniz çayırlarını söküp yığdılar kenara. Bütün otellerin önündeki deniz çayırları sökülmüş bakın inceleyin. Eğitimli aklı başında insanlar yapıyor. Doğaya saygı desen önde gidiyorlar. Denize dair bilincimiz bilgimiz çok zayıf. Deniz çayırlarını sökerken pinaları da söküyoruz. Bunlar bir bütün ve denizlerin temizliği açısından çok önemli rolleri var." "25 milyonun oluşturduğu atıkları pinaların temizlemesini kimse beklemesin" diyen Sarı, "Deniz çöp kutusu değil. Balıkların, yengeçlerin, pinaların, mercanların, midyelerin, deniz çayırlarının evi. Deniz yüzeyine arıtma tesisleri kurmak kısmi etkili olabilir ama binlerce metrekarelik bir alanı temizlemek mümkün değil. Tek çare arıtacağız, temizleyeceğiz. Müsilaj yüzeye daha da yaklaşacak. Tehdit giderek büyüyor" ifadesini kullandı.
Denizli Bozkurt Belediye Başkanı Çelik’ten Dünya Çocuk Hakları Günü Mesajı Bozkurt Belediye Başkanı Birsen Çelik, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla bir açıklama yaparak, çocukların haklarının korunması ve savunulmasının önemine dikkat çekti. Çelik, her çocuğun eşit fırsatlarla büyümesinin toplumların geleceği açısından hayati olduğunu belirterek, "Bugün, çocukların sevgi, saygı, eğitim ve güven içinde yaşayabilmesi için farkındalık oluşturduğumuz özel bir gün" dedi. Başkan Çelik, çocukların yaşamlarında sevginin, sağlıklı büyümenin ve eğitimin temel haklar olduğunu vurguladı. Çelik, "Her çocuğun oyun oynama, hayal kurma ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır. Onların gülen yüzleri, toplumumuzun geleceğini aydınlatan ışıklardır" ifadelerini kullandı. Dünya genelinde çocukların eşit haklara sahip olması için çaba sarf etmenin gerekliliğine dikkat çeken Çelik, "Bugün ve her gün, çocuklarımızın hayallerine sahip çıkmalı, onların daha iyi bir dünyada büyümelerini sağlamak için sorumluluk almalıyız. Onların mutluluğu, barış dolu ve adil bir geleceğin anahtarıdır" şeklinde konuştu. Açıklamasını "Çocuklar gülerse, dünya güzelleşir!" diyerek tamamlayan Başkan Çelik, tüm bireyleri çocuk hakları konusunda daha duyarlı olmaya davet etti. Çelik, çocukların hak ettiği yaşamı onlara sunmak için çalışmanın, daha güzel bir gelecek için yapılacak en değerli yatırım olduğunu dile getirdi.
Antalya 2 aylık Ayaz bebek için amputasyona giden yol girişimsel radyoloji ile kapandı Dizinde doğuştan damar yumağı olan 52 günlük Ayaz bebeğin cerrahi açıdan tedavisi mümkün olmayan ve ampütasyon kararı alınan sol bacağı, girişimsel radyoloji işlemiyle kurtarıldı. Tedaviyi gerçekleştiren Prof. Dr. Murat Canyiğit, “Hem kasıktan hem de doğrudan damar yumağının içerisine iğneyle girerek, damar yumağını kapatmayı büyük oranda başarabildik. En azından bebeğimizin ayağındaki o yara büyük oranda kayboldu ve ayağı kesilmekten kurtuldu” dedi. Ankara’da yaşayan ve bu yıl dünyaya gelen Ayaz bebek, sol dizinde oluşan damar yumağı ile dünyaya geldi. Tedavisi cerrahi yöntemle mümkün olmadığı için bacağının kesilme ihtimali olan Ayaz bebeğin ailesi Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Canyiğit’e başvurdu. İşlemin riskine rağmen tedaviyi üstlenen Prof. Dr. Canyiğit, ilk işlemi bebek 52 günlükken 1 Ağustos’ta, ikinci işlemi 59 günlükken 8 Ağustos’ta, üçüncü işlemi ise 25 Eylül tarihinde gerçekleştirdiğini aktararak, bebeği sağlığına kavuşturduğunu anlattı. 52 günlük bebeğin ayağı kesilmekten kurtuldu Bazı hastalıkların cerrahi olarak tedavisinin mümkün olmadığını dile getiren Prof. Dr. Murat Canyiğit, “Dizinde doğuştan damar yumağı olan 52 günlük bebeğimiz geldi ve bu damar yumağının cerrahi olarak tedavisi mümkün değil. Bu hasta bana gelmeden önce ampütasyon kararı alınmıştı. Çocuğun hayatını tehlikeye atabilecek kadar riskli bir işlemdi ama herhangi bir sıkıntı olmadan, hem kasıktan hem de doğrudan damar yumağının içerisine iğneyle girerek damar yumağını kapatmayı büyük oranda başarabildik. En azından bebeğimizin ayağındaki o yara büyük oranda kayboldu ve ayağı kesilmekten kurtuldu” diye konuştu. “Biyopsiler de girişimsel radyolojiyle yapılıyor” Girişimsel radyoloji dalının radyolojinin hastaları tedavi eden alt birimi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Murat Canyiğit, girişimsel radyolojinin parmağın ucundan beyine kadar bütün vücudun tedavisinde aktif olarak rol aldığını belirtti. Canyiğit, “Çok geniş alanda hastalarımız var, çok fazla sayıda tedaviyi günümüz şartlarında yapabiliyoruz. Eskiden sadece anjiyo cihazını görüntüleme için kullanırken, günümüzde hiç kullanmıyoruz, tomografi ve MR ile hallediyoruz. Anjiyografi cihazını sadece tedavi amacıyla kullanıyoruz. Çünkü anjiyo işleminin belli riskleri var, bu risklere girmemek için artık günümüzde sadece tedavi için kullanılıyor. Biyopsiler de girişimsel radyolojiyle yapılıyor, sadece girişimsel olarak küçücük bir iğneyle girip hastayı tedavi edip, daha sonrasında gönderme şansına sahibiz” şeklinde konuştu. Diyabetik ayak tedavisi Çalışma alanında ilgiyi diyabetik ayaklara yoğunlaştırdığını kaydeden Prof. Dr. Murat Canyiğit, şöyle devam etti: “Uzun süre diyabete maruz kalan hastaların ayaklarında yaralar oluşuyor. Bunun sebeplerinin en başında damar tıkanıklığı geliyor, damarı açmadığınız zaman ayağa yeteri kadar kan gitmiyor. Kan gitmediği için yaralar oluşuyor ve sonunda kesilmeye doğru gidiyor. Biz ne yapıyoruz? Kasıktan ya da koldan, herhangi bir noktadan ya da bazen tıkalı olan damarın içerisinden de girerek o damarları açıyoruz ve ayağın tekrardan beslenmesini sağlıyoruz.” “Tedavilerin büyük bir kısmını günübirlik olarak yapabiliyoruz” Girişimsel radyolojide hastanın sabah tedavisini olup akşam evine gidebildiğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Murat Canyiğit, tümör rahatsızlığında da cerrahiyle eş sonuçlar veren çalışmaları olduğunu belirterek, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Bir başka alan tümörler, girişimsel radyoloji çok çeşitli tümörlerle çalışan ve bunları tedavi eden bir branş. Girişimsel radyolojik tedavilerin karaciğer tümörlerinde özellikle erken safhada geldiği zaman cerrahiyle eş sonuçları var. Bu seneki radyoloji kongresinin temel konusu ağrıydı, ağrı tedavileri yapıyoruz. Ağrı tedavilerinde mesela hastanın karnı ağrıyor, karın ağrısının bir sürü sebebi var. Bu sebeplerden bir tanesi de damarlardaki tıkanıklıklar. Damardaki tıkanıklıkları açarsanız, oraya stent koyarsanız, hasta ameliyat olmadan sağlığına kavuşuyor. Bunun için de sabah geliyor, siz işlemi yapıyorsunuz, bir süre hastanede yatağında yatıyor, daha sonrasında akşam evine gidiyor. Yani tedavilerin büyük bir kısmını günübirlik olarak yapabiliyoruz.”