KÜLTÜR SANAT - 18 Mart 2025 Salı 10:02

Çanakkale Savaşı’nın olağanüstü ve bilinmeyen kadın kahramanları

A
A
A
Çanakkale Savaşı’nın olağanüstü ve bilinmeyen kadın kahramanları

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Eğilmez, "Türk kadını, Çanakkale savaşlarında sadece cepheye yiyecek, cephane taşıyıp yaraları sarmamıştır. Bizzat düşmanla savaşa girmiştir. Türk kadınlarından bir grup da keskin nişancı olarak, olağanüstü hikâyeler yazmışlardır" dedi.


18 Mart Çanakkale Zaferi’nin, dünyanın en güçlü ordularının, dönemin en modern silahlarıyla vatanımızı parçalamak için saldırdığında, milletimizin ayağa kalkıp düşmana karşı omuz omuza topyekûn mücadele etmesinin tezahürü olduğunu söyleyen Doç. Dr. Savaş Eğilmez, "18 Mart Zaferi, şartlar ne olursa olsun Türk milletinin esir edilemeyeceğinin, Türk vatanının parçalanamayacağının tüm dünyaya haykırıldığı gündür. Çanakkale Savaşları, içerisinde birçok kahraman ve olağanüstü hikayeleri, barındırır. Çocuk, genç, ihtiyar, kadın, erkek bütün millet büyük fedakârlıklar göstermiş ve her biri zaferin kazanılmasında büyük katkılar sağlamıştır. Bu kahramanlardan bir grup da sıra dışı bir faaliyetle karşımıza çıkan kahraman Türk kadınları olmuştur. Türk kadını, Çanakkale savaşlarında sadece cepheye yiyecek, cephane taşıyıp, yaraları sarmamıştır. Bizzat düşmanla savaşa girmiştir. Türk kadınlarından bir grup da keskin nişancı olarak, olağanüstü hikâyeler yazmışlardır" dedi.



"Bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı"


Avusturalya ve Yeni Zelanda arşivlerinde yapılan araştırmalar, Çanakkale Savaşı’nda Türk kadınlarının sadece geri planda kalmayıp, kimsenin hayal bile edemeyeceği bir şekilde, keskin nişancı olarak bizzat savaştıklarını ortaya koyduğunu anlatan Eğilmez, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Türk kadın savaşçılar, gizlendikleri yerden vurulup ölene kadar durmadan ateş ediyor ve attıklarını vuruyorlardı. Bu kahramanların kim olduğu, bireysel mi yoksa bir grup halinde mi hareket ettikleri, şimdilik tam olarak bilinemiyor. Avusturalyalı piyade er J. C. Davies, annesine yazdığı mektupta, kendilerine karşı çarpışan Türk kadın savaşçıyla ilgili şunları anlatmıştır: "Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü, keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyu ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak, gün batmadan, bir Avusturalyalı tarafından öldürülmesine yine de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında genç bir kızdı. Bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı." Times Gazetesi’nde yayınlanan bir başka askerin hatıralarında yaşlı annesi ve çocuğu ile savaşan keskin nişancı bir kadın hakkında bilgi verilmiştir. "O, bir Türk kadın savaşçısıydı ve durmaksızın saklandığı evden ateş ediyor, evi boşaltıp teslim olmayı reddediyordu. Sonunda ele geçtiğinde, yanında yaşlı annesi ve çocuğu da vardı. Yakalanana kadar, bir pencereden ısrarla ve özellikle de subaylarımızı hedef alarak ateş etmişti. Sanıyorum öldürdüğü bazı kurbanlarını süngülemişti de. Üzerinde 16 askerimizin künyesiyle, oldukça yüklü miktarda yabancı para bulduk."



"Kendilerini yeşile boyayıp, bitkilerle uyum sağlamışlar"


Mısır’da yayınlanan The Egyptian Gazette’de yer alan bir askerin İskenderiye’den ailesine yazdığı mektuba değinen Eğilmez, "’15 Ağustos 1915 pazar günü savaşa katıldık ve büyük bir tepeyi ele geçirme görevi aldık. Bu arada çok can kaybı verdik. Şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçıların ateşi altında adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi. Burada çarpışanların çoğu kadın ve kız. Kendilerini yeşile boyayıp, ağaç ve bodur bitkilerle uyum sağlamışlardı.’ Yeni Zelanda’dan savaşmak için gelen Otago Birliği’ne mensup bir askerin savaştan sonra ülkesine döndüğünde, kendisiyle yapılan ses kayıtlı görüşme sırasında, bir keskin nişancı Türk savaşçısını yakalamak için operasyon düzenlediklerini, bu nişancıyı ele geçirdiklerinde şaşırıp, kadın olduğunu gördüğünü’ söylediğini ifade ediyor" dedi.



"Çanakkale’de cephede Türk kadın sniperlar"


Çanakkale’nin gerçekten bir destan olduğunu ve kadınların bu destanda acının en büyüğünü yaşadığını ifade eden Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Eğilmez, "Onlar babalarını, eşlerini ve evlatlarını kaybettiler. Ama vatanlarını korumak için canlarını da ortaya koydular. Bunun en güzel örneği anlattığımız Türk kadın sniperlardır. Bu kahramanlar, düşman subaylarına ateş ederken, hayatlarından olacaklarını çok iyi biliyorlardı. Sadece erkeklerini beklemediler, onlar gibi bu topraklar için şehit düştüler. Düşmanı hayrete düşüren ve yüreklerine derin korkular salan kahraman kadınlarımız, Mekânınız cennet olsun. Sizleri saygıyla, minnetle ve rahmetle anıyoruz. Ayrıca başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere vatanı uğruna hayatlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmetle, saygıyla ve minnetle anıyorum" şeklinde konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Oğlu tarafından bıçaklanarak öldürüldü Antalya’da Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Sekreterliği’nden kısa süre önce emekli olan Süleyman Akyol, ikinci eşinden olan oğlu tarafından çok sayıda bıçak darbesi ile öldürüldü. Olayın ardından kaçan cinayet şüphelisi, eve birkaç kilometre mesafede yakalandı.Olay, sabah saat 10.30 sıralarında Konyaaltı ilçesi Hurma Mahallesi 248. Sokak üzerinde bulunan bir apartmanda 4. katında meydana geldi. İlk eşinden olan oğlu ile birlikte yaşayan ve bir sürü önce Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Sekreterliği’nden emekli olduğu öğrenilen Süleyman Akyol’un (65) sabah saatlerinde kapısını çalan ikinci evliliğinden oğlu Oğuzhan A. (27), ağabeyi babasının evde olup olmadığını sordu. Ağabeyinden babasının evde olduğunu öğrenen Oğuzhan A., aşağıya indi. Oğuzhan A’yı işe gitmek için çıktığında bina çevresinde dolaşırken gören ağabeyi ise, babasını arayarak kardeşini eve almamasını tembih etti.Büyük oğlu babasını uyarmışAğabeyi işe gittikten sonra babasını arayan Oğuzhan A., onu aşağıya çağırarak kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Babasıyla apartmanın önünde bir süre sohbet eden Oğuzhan A, ardından 4. kattaki evlerine çıktı. Eve gittiklerinde babasıyla tartışma yaşayan Oğuzhan A., babasını çok sayıda bıçak darbesiyle öldürerek, olay yerinden uzaklaştı. Bir süre sonra babasını tekrar arayan diğer oğlu, babasının telefonlara cevap vermemesi üzerine durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi.Oğlu tarafından bıçaklanmışİhbarla olay yerine gelen ekipler daireden içeriye girdiklerinde Süleyman Akyol’u kanlar içerisinde buldu. Yapılan kontrollerde Akyol’un hayatını kaybettiğinin belirlenmesi üzerine olay yerine Cinayet Büro Amirliği, Olay Yeri İnceleme ve Konyaaltı İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler sevk edildi. Vücudunun çeşitli yerlerinden çok sayıda bıçak darbesi aldığı öğrenilen Süleyman Akyol’un cansız bedeni savcılık, Olay Yeri İnceleme ekiplerinin çalışmasının ardından cenaze aracına alınarak Antalya Adli Tıp Kurumu morguna götürüldü. Öte yandan Süleyman Akyol’un ölüm haberini alan Akdeniz Üniversitesi’nde birlikte görev yaptığı arkadaşları olay yerine geldi.Uyuşturucu madde etkisindeyken yakalandıOlayın ardından apartmandan çıkarak yaya olarak kayıplara karışan Oğuzhan A’yı yakalamak için ekipler bölgede arama çalışması başlattı. Oğuzhan A., olay yerine birkaç kilometre mesafede bulunan Öğretmenevleri Mahallesi’nde madde kullanan bir şahıs ihbarı üzerine bölgeye giden devriyle ekipleri tarafından yakalandı. Daha önce uyuşturucu madde kullanımı nedeniyle cezaevine girdiği öğrenilen cinayet şüphelisi ifade işlemleri için Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekiplerine teslim edildi.
Adana Adana’da ’Devlet Övünç Madalyası Tevcih Töreni’ gerçekleştirildi Adana’da 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 110. yıl dönümünde şehit aileleri ve gazilere Devlet Övünç Madalyası takdim edildi. Adana’da şehit aileleri ve gazilere yönelik "Devlet Övünç Madalyası Tevcih Töreni" gerçekleştirildi. Valilik Toplantı Salonunda düzenlenen törene kamu kurum ve kuruluş temsilcileri, şehit aileleri, gaziler ile gazi yakınları katıldı. Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın arından Kur’an-ı Kerim tilavetiyle süren törende Vali Yavuz Selim Köşger konuşma yaptı. Çanakkale Deniz Zaferi, Kurtuluş Savaşına ilham veren, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı, imparatorluğun küllerinden yepyeni bir devletin doğduğu çok önemli bir zafer olduğunu belirten Vali Köşger,"Çanakkale Deniz Zaferini kara zaferimiz izledi. O açıdan 18 Mart, bizim için çok önemli" dedi. Çanakkale’de 250 bin şehit verildiğini milletin çok büyük sıkıntılar içinde başarı elde ettiğini, silah teçhizatı olmayan savaş yorgunu bir milletin küllerinden yeniden doğduğunu kaydeden Vali Köşger, "Burada şunun altını çizmemiz gerekir ki aslında biz bunu defalarca millet olarak ülke olarak ispatladık. Savaşmak ve ülkenin varlığını idame ettirmek teknoloji, teçhizat, tank, topla değil vatanına inanan, vatanın bağımsızlığı, bayrağı, istiklali için canını feda etmeye hazır insanların olmasına bağlıdır. Ülkeyi ayakta ancak bu insanlar, bu ruh ve şehadet duygusu ayakta tutar. Biz milletçe bunu defalarca ispatladık. Vatanı, milleti, bayrağı, mukaddesat için ölmeyi göze alan gençlerin, insanların varlığı milletlerin caydırıcı gücüdür. Ancak bu devletler dünya milletleri arasında saygın yerini ve varlığını koruyor. Bu sebeple şehitlerimiz bizim başımızın tacı. Bu ülkenin bu coğrafyada, bu kan gölünün ortasında varlığını idame ettirmesindeki en büyük gücümüz şehitlerimizin kanından geliyor. Şehit olmayı göze alan bir millete kimse boyun eğdiremez. O sebeple aziz şehitlerimizin bizim için değeri çok büyük. Onların milletimizin nezdinde kıyamete kadar ilelebet değeri asla eksilmeyecek, daima artacaktır. Allah hepinizi cennette onlarla kavuştursun. Şehitlerimize ve gazilerimize daima dua ederiz. Biz, onlara minnet borçluyuz. Allah onlardan razı olsun" ifadelerini kullandı. Tören, Vali Köşger’in gerçekleştirdiği konuşmanın ardından Şehit Mehmet Kırmızı’nın babası Zeydan Kırmızı’ya, Şehit İsmail Can Akdeniz’in babası Hüseyin Akdeniz’e, Şehit Musa Bulut’un Oğlu Ömer Bulut’a, Gaziler Rasim Demircan’a, Şükrü Taş’a, Osman Can Kemaneci’ye, Semih Ünel’e, Ali Kartal’a ve Mustafa Bilgeç’e Devlet Övünç Madalyalarının takdim edilmesiyle sonlandı.