EKONOMİ
Giresun’da fındık fiyatı 250 TL’ye geriledi, üretici umudunu yeni yıla bıraktı 15 Aralık 2025 Pazartesi - 23:01:30 Giresun’da serbest piyasada fındık fiyatları son bir ayda yaşanan düşüşle 250 liraya kadar gerilerken, elinde ürün bulunan üreticilerin fiyatların yeniden yükselmesine yönelik beklentisi yılbaşından sonraya kaldı. Sezona 270 liradan başlayan fındık fiyatları kısa sürede 350 liraya kadar yükselirken, son bir aylık süreçte yaklaşık 100 liralık düşüş yaşadı. Rekolteye göre pazara inen fındık oranının yüzde 70’lere ulaştığı belirtilirken, üreticinin elinde yaklaşık 130 bin ton ürün kaldığı tahmin ediliyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Keşap Ziraat Odası Başkanı Abdullah Şahin, "2025 yılı fındık hasadının ardından fiyatlar 350 liraya kadar çıktı, ancak yaşanan dalgalanmalar sonucunda bugün serbest piyasada fındık 250 liradan işlem görüyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hasat döneminde açıklanan 453 bin tonluk rekoltenin büyük bölümü pazara indi. Üreticiler fiyatların daha da yükseleceği beklentisiyle acil ihtiyacı olmayan ürünlerini piyasaya sürmedi. Ancak beklenti gerçekleşmedi, fiyatların gerilemesiyle hem üreticiler hem de yüksek fiyattan alım yapan tüccarlar hayal kırıklığı yaşadı. Sezon başından bugüne 260 ila 350 liradan fındık alan tüccarlar da fiyatların artacağı düşüncesiyle satış yapmadı, ancak onların da beklentileri boşa çıktı" dedi. Elinde fındığı bulunan üretici ve tüccarın umudunun yılbaşı sonuna kaldığını ifade eden Şahin, "Üretici ve tüccar, artık sanayicinin stoklarının tükenmesini bekliyor. Fabrikaların yeni yılın ilk aylarından itibaren ürün tedariki için yeniden piyasaya inmesi bekleniyor. Bu süreçle birlikte yeni yıl sonrasında serbest piyasada bir hareketlenme yaşanabilir ve fındık fiyatlarının yeniden yükselmesini umut ediyoruz" diye konuştu.
15 Aralık 2025 Pazartesi - 22:32 Cerrahi alet ve tıbbi cihaz üretiminde Türkiye’nin öncüsü Samsun SAMSUN (İHA) – Cerrahi alet ve tıbbi cihaz sektöründe 120 ülkeye ihracat yapan Samsun’da düzenlenen toplantıda, üniversiteler ile sanayi arasında yapılabilecek iş birlikleri ele alındı. Medikal sanayide dünyanın en önemli üretim merkezlerinden olan Samsun’da, sektörle ilgili Vali Orhan Tavlı başkanlığında toplantı düzenlendi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) ev sahipliğindeki toplantıya OMÜ Rektörü Prof. Dr. Fatma Aydın, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Çetin Kurnaz, İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Mustafa Uras, OMÜ Tıp Fakültesi Başhekimi Prof. Dr. Ünsal Özgen, Diş Hekimliği Fakültesi Başhekimi Prof. Dr. Kaan Gündüz, OMÜ TTO Genel Müdürü Sinan Tosun, ASKON Samsun Şube Başkanı ve Samsun Medikal Sanayi İnovasyon Kümesi (MEDİKÜM) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Alp Doğru, OMÜ Rektör Danışmanı Doç. Dr. Begüm Korunur Engiz, Samsun Teknopark Genel Müdürü Levent Tanrıverdi, Samsun’daki tıbbi cihaz ve cerrahi alet sektörü temsilcileri ile Samsun Teknopark bünyesinde sağlık alanında faaliyet gösteren firmaların temsilcileri katıldı. Toplantıda Türkiye’de medikal sektörün mevcut durumu ve Medikal Sanayi İnovasyon Kümesi Derneği (MEDİKÜM) yapılanması, OMÜ’de medikal alanda yürütülen eğitim faaliyetleri, OMÜ Teknoloji Transfer Ofisi’nin (TTO) medikal alan çalışmaları, Samsun Teknopark bünyesindeki medikal firmalarının faaliyetleri, kurumlar arası koordinasyonun güçlendirilmesine yönelik yapılabilecek çalışmalar, gelecek döneme yönelik ortak çalışma alanları ve yol haritası konuları görüşüldü. Toplantıyla ilgili yapılan açıklamada, "40 yılı aşkın bir süredir Türkiye’de ve dünyada cerrahi alet üretilen önemli bir merkez konumda bulunan Samsun’umuzda 2011 yılında kurulan medikal kümelenmenin ardından sektör daha da gelişmiştir. Sektörde faaliyet gösteren firma sayısının 40’a ve bu firmalarda istihdam edilen kişi sayısının yaklaşık 3 bin 500’e ulaştığı Samsun’umuz bu alanda Türkiye’de 1., dünyada 3. sırada yer almaktadır. Firmalarda cerrahi alet üretiminin yanı sıra steril konteynerler, ameliyat lambaları, cerrahi motor sistemleri, dermatoloji cihazları, ameliyathane ekipmanları, tıbbi gaz sistemleri, ortopedik plak, implant, vida ve vücut içi protezler, işitme cihazları, kemoterapi robot ve infüzyon pompa sistemleri gibi çok sayıda ürün üretilerek, yaklaşık 120 ülkeye ihracat yapılmaktadır. 2017’de nitelikli personel açığını tamamlamak için MEDİKÜM öncülüğünde MEB ile birlikte Tıbbi Cihazlar MTAL açılmış, akabinde OMÜ Yeşilyurt MYO’da ön lisans, SAMÜ’de lisans bölümleri açılarak sektör desteklenmiştir. 2021 yılında açılan Cerrahi El Aletleri ve Sağlık Müzesi de Samsun’da üretilen tıbbi cihaz ve aletlerin tanıtımına katkı sağlamıştır. Sektöre verilen devlet destekleriyle Yeni OSB’de son teknoloji fabrikalar inşa edilmeye başlanmış, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın katkılarıyla da yine Yeni OSB’ye sektörü desteklemek amacıyla hassas çelik dövme tesisi kazandırmak için çalışmalara başlanmıştır" denildi.
15 Aralık 2025 Pazartesi - 18:56 ULUSKON ve TSO’dan Malatya’da ihracat ve ithalat süreçlerini güçlendirecek iş birliği Uluslararası Yatırım ve İş Dünyası Konfederasyonu (ULUSKON) Malatya Yönetim Kurulu üyelerinin Malatya Ticaret ve Sanayi Odası’na (MTSO) yaptığı ziyarette ihracat ve ithalat süreçlerinin daha etkin hale getirilmesine yönelik yapılabilecek çalışmalar ele alındı. Uluslararası Yatırım ve İş Dünyası Konfederasyonu (ULUSKON) Malatya Yönetim Kurulu üyeleri, Malatya Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu ve TSO Yönetim Kurulu üyelerini makamlarında ziyaret etti. Ziyarette Malatya’nın mevcut sanayi altyapısı, Organize Sanayi Bölgesi yatırımları ve üretim kapasitesi ele alınırken, ihracat ve ithalat süreçlerinin daha etkin ve sürdürülebilir hale getirilmesine yönelik değerlendirmelerde bulunuldu. Şehrin dış ticaret hacmini artırmaya yönelik atılabilecek adımlar ile sanayicilerin ve iş adamlarının ulusal ve uluslararası pazarlarda daha güçlü yer alabilmesi için yapılabilecek çalışmalar da ele alındı. Toplantıda ULUSKON’un sahip olduğu uluslararası ticaret ağı ve iş dünyası bağlantıları ile Malatya Ticaret ve Sanayi Odası’nın kurumsal tecrübesinin bir araya gelmesinin Malatya ekonomisine önemli katkılar sağlayacağı vurgulandı. Özellikle ihracatçı firmaların desteklenmesi, ithalat süreçlerinde yaşanan sorunlara çözüm üretilmesi ve yeni pazarlara erişim konusunda ortak hareket edilmesinin önemi üzerinde duruldu. Ziyaret kapsamında ayrıca TSO-ULUSKON iş birliği çerçevesinde hayata geçirilebilecek ortak projeler, sektörel çalışmalar ve Malatya’nın üretim, sanayi ve ticaret potansiyelini daha ileriye taşıyacak stratejik adımlar hakkında karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu. Yatırım, üretim ve istihdama katkı sunacak yeni çalışma alanlarının oluşturulmasının gerekliliği istişare edildi. Karşılıklı istişare ortamında gerçekleşen ziyaretin sonunda Malatya iş dünyasına değer katacak, ihracat ve ithalat süreçlerini güçlendirecek ve şehrin ekonomik gelişimine ivme kazandıracak ortak çalışmaların sürdürülmesi konusunda fikir birliğine varıldı. ULUSKON Malatya İl Başkanı Özcan Polat, nazik ev sahipliği ve misafirperverliklerinden dolayı Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’na ve TSO Yönetim Kurulu üyelerine teşekkür etti.
15 Aralık 2025 Pazartesi - 18:50 Lüküs Hayat Sigortası ile borçsuz araç sahibi olmanın yolu açıldı Maher Holding çatısı altındaki Quick Hayat ve QCAR’ın ortaklaşa geliştirdikleri Lüküs Hayat, hayat sigortacılığında yeni bir dönemin kapısını aralıyor. Düşük primler ve vergi avantajı ile hayat sigortası yaptıranlar araç sahibi olacak. Quick Hayat, yeni çıkardığı ‘Lüküs Hayat Sigortası’ ile isteyen herkesi araç sahibi yapacak. Düşük primler ve vergi avantajı ile hayat sigortası yaptıranlar, araç sahibi olacak. İsteyen Lüküs Hayat Sigortası’nı tasarruf aracı olarak da kullanabilecek. Lüküs Hayat, özellikle araç sahibi olmakta zorlanan gençler için ideal bir ürün olarak görülüyor. Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, Lüküs Hayat Sigortası’nın QuickFinansall ekosisteminin en iyi örneklerinden biri olduğunu ve sigorta dışındaki grup şirketlerinin işbirliği ile oluşturulduğunu söyledi. Yaşar, Lüküs Hayat’ın alışılagelmiş hayat sigortasının dışında inovatif bir ürün olduğunu ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda geliştirildiğini belirterek, ilk kez hayat sigortasının içine araç edinme opsiyonunun eklendiğini vurguladı. Yaşar, hayat sigortacılığının bu tarz yenilikçi ürünlerle gelişeceğini de sözlerine ekledi. "Lüküs Hayat, gençlerin ihtiyacını karşılayacak" Quick Hayat Sigorta Genel Müdür Vekili Volkan Terzioğlu, yaptıkları araştırmalar kapsamında araç edinme talebinin özellikle genç çalışanlar arasında yoğunlaştığını tespit ettiklerini söyledi. Buna karşın yüksek kredi maliyetleri, toplu ödeme baskısı ve borçlanma korkusu nedeniyle bu talebin sürekli ertelendiğini vurgulayan Terzioğlu, ihtiyacı karşılamak için Lüküs Hayat ürününü geliştirdiklerini kaydetti. Terzioğlu, "Bu ürün, hayat sigortasının sağladığı yüzde 40’a varan vergi avantajını, dövize endeksli değer korumasını ve güvenilir uzun vadeli finansal planlamayı QCAR’ın ortak sahiplik yaklaşımıyla birleştirerek tamamen yeni bir araç edinme penceresi açıyor. Borçlanmak istemeyen ancak güçlü bir finansal gelecek kurgulamak isteyen bireylere ister birikim imkanı, isterse de araç edinme fırsatı sunuyor. Bu nedenle Lüküs Hayat’ı finansal verimlilik ve mobiliteyi aynı anda optimize eden vizyoner bir sigorta yaklaşımı olarak görüyorum" dedi. "Lüküs Hayat’ın sunduğu imkanlar" Sigortalı, poliçenin başında satın almak istediği aracın bedelini kendi belirliyor. Quick Hayat, araç bedeli karşılığında ödenecek prim tutarlarını tespit ediyor. Belirlenen tutarın değer kaybetmemesi için dolar veya avro olarak belirlenen primleri sigortalı aylık ve TL olarak ödüyor, döviz olarak birikiyor. Sigortalı primleri öderken hayat sigortasının sunduğu yüzde 40’lık vergi indiriminden yararlanıyor. Böylece aylık ödenecek tutar azalıyor. Sigortalının Lüküs Hayat’taki birikimi araç bedelinin yüzde 25’ine ulaştığında QCAR tarafından ‘birlikte araç edinme opsiyonu’ devreye giriyor. Sigortadaki birikim tutarı ve sigortalının katkıları araç bedelinin yüzde 50’sine ulaştığında ise araç için ortak sahiplik modeli uygulanıyor ve sigortalı, aracın kullanım bedelini ödemeye başlıyor. Araç sahibi olmak istemeyen sigortalılar ise ilk 2 yıl düşük kesinti oranıyla, ikinci yıldan sonra ise hiçbir kesinti olmadan birikmiş değerini alıp sistemden çıkabiliyor.
Kariyer Büro Sendikası Başkanı Akgül: "666 sayılı KHK bu ekonomik koşullarda kariyer mesleklerin en büyük çıkmazı haline gelmiştir"
15 Aralık 2025 Pazartesi - 13:43 Kariyer Büro Sendikası Başkanı Akgül: "666 sayılı KHK bu ekonomik koşullarda kariyer mesleklerin en büyük çıkmazı haline gelmiştir" Kariyer Büro Sendikası Genel Başkanı Tolga Akgül, "Merkez teşkilatlarda görev yapan bazı kariyer mesleklerimiz, geri çekildiği ifade edilen düzenlemedeki tutarlardan daha da fazlasını hak etmektedir, 666 sayılı KHK bu ekonomik koşullarda kariyer mesleklerin en büyük çıkmazı haline gelmiştir" dedi. Kariyer Büro Sendikası, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde taleplerini dile getirmek amacıyla eylem düzenledi. Farklı illerden gelen sendika üyelerinin katılımıyla yapılan açıklamada; sendikanın temsil ettiği gelir uzmanları, muhasebe uzmanları, SGK denetmenleri, il göç uzmanları, muhasebe denetmenleri, milli emlak uzmanları, ticaret denetmenleri, mali hizmetler uzmanları, vergi istihbarat uzmanları başta olmak üzere kariyer meslek mensuplarının özlük hakları ile seyyanen zam talepleri gündeme taşındı. Sendika Başkanı Tolga Akgül, burada yaptığı açıklamada, 14 yıllık mağduriyetleri olduğunu belirterek, "Sadece özlük haklarımız için değil; artık yüreklere ağır gelen ama bir şekilde hep araya kaynayan adalet arayışımızın, ciddiyetini göstermek, yitirilmesine ramak kalmış çalışma barışının korunması için artık vakit kalmadığını anlatmak için buradayız" şeklinde konuştu. Akgül, 2011 yılında çıkarılan 666 sayılı KHK’nın kariyer meslekler arasında hiçbir hukuki ve vicdani temeli olmayan bir merkez-taşra ayrımı oluşturan bir kanun olduğunu aktararak, "O günden bu yana derinleşen ve büyüyen bir adaletsizliğin kapısını aralamıştır ayrıca bir şekilde bu mağduriyetin giderilmemesi, daha da perçinlenmesi için özel çalışmalar yapanlar var, sanki birilerinin hakkı diğerinden daha üstünmüş gibi yaklaşanlar var, bir de buna kılıf bulma çabalarını hepiniz görüyorsunuz. Bu davranış şekli en hafif tabiriyle bencilliktir" ifadelerini kullandı. "Her gündemde hakkını aramak 14 yıldır sabredenlerin en doğal hakkıdır" Kariyer mesleklerinin adil bir şekilde tasnif edilmesi gerektiğini vurgulayan Akgül, "Sınıf oluşturma gayesi taşımamalıdır ve en önemlisi emeğin karşılığını öncelik vermelidir. Ayrıca kariyer mesleklerde merkez taşra ayrımı şu an kaldırılsa bile 14 yıldır hakkını alamayan meslektaşlarımızın çalışma hayatı boyunca elde edeceği gelirleri diğerlerine asla yetişemeyecektir. Hesaplar düzgün yapılmazsa sonuçlar da yanlış olur. Bizim mücadelemiz menfaat elde etmek üzerine kurulmadı. Kaybedilen hakların telafisi için varlık buldu. Neden buradaki arkadaşlarımızın hakları başkalarından daha değersiz gösterilmeye çalışılıyor. Kimin hakkının daha değerli olduğuna kim karar veriyor? Kimse kusura bakmasın artık haksızlığın karşısında duran on binler var. Her gündemde hakkını aramak 14 yıldır sabredenlerin en doğal hakkıdır" açıklamasında bulundu. "375 sayılı KHK 3 sayılı cetvele eklenmesi bizim açımızdan zorunluluktur" Akgül, benzer işleri yapan meslek gruplarının denk ve özlük haklarına sahip olmalarını istemenin doğal olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: SGK denetmenlerinin, Muhasebe uzmanlarının, il Göç uzmanlarının, İl Planlama uzmanlarının, ticaret denetmenlerinin, Milli Emlak denetmenlerinin, Milli Emlak uzmanlarının, Mali Hizmetler uzmanlarının, Muhasebe denetmenlerinin, Vergi İstihbarat uzmanlarının ve Gelir uzmanlarının 375 sayılı KHK 3 sayılı cetvele eklenmesi bizim açımızdan zorunluluktur. Bu talep, ayrıcalık istemek değildir. Bu talep, yıllardır ertelenen bir hakkın teslim edilmesinden ibarettir. Bu talep, kamu hizmetinin omurgasını oluşturan kariyer mesleklerin hak ettiği değeri yeniden görmesi içindir. Bu yüzden de bundan daha fazlasını hak eden mesleklerimizin taleplerinin arkasında da aynı kararlılıkla duracağız." "666 sayılı KHK bu ekonomik koşullarda kariyer mesleklerin en büyük çıkmazı haline gelmiştir" Sistematik olarak ayrıştırılmaya isyan ettiklerini söyleyen Akgül, "Merkez teşkilatlarda görev yapan bazı kariyer mesleklerimiz, geri çekildiği ifade edilen düzenlemedeki tutarlardan daha da fazlasını hak etmektedir, 666 sayılı KHK bu ekonomik koşullarda kariyer mesleklerin en büyük çıkmazı haline gelmiştir. Tekrar ediyorum merkez taşra ayrımı yerine getirilecek, adil, hakkaniyetli tasniflerden rahatsız olmayız aksine destekleriz. Sistematik olarak ayrıştırılmaya, ötekileştirilmeye isyan ediyoruz. Adil, somut ve objektif kriterlerle hakların teslimi olacaksa boynumuz kıldan incedir. Hangi meslek için olursa olsun olumlu hiçbir düzenlemeye karşı değiliz, ancak 14 yıldır bekleyen biziz. Bu yüzden her düzenlemede var olma talebimizi de tartışmaya açtırmayız. Görüşülecek bütçe kanunundaki özlük düzenlemesi teknik olarak, başka bir torba yasaya mahkumdur, her torba yasa da bizim hakkımızın giderilmesi için mücadele edeceğimiz yasal bir zemindir" değerlendirmesinde bulundu. "Hakkımızı alana kadar, kaybettiğimizi bulana kadar her mecrada bizlerin adını duyacaksınız" Hakları olanı almak için mücadelelerini sürdüreceklerini vurgulayan Akgül, şunları kaydetti: "Biz gücümüzü; meslektaşlarımızın haklı davasından, kamu hizmetine verdiği değerden ve gösterdiği fedakarlıktan alıyoruz. Olursa hali hazırda görüşülen torba yasada olmazsa, ocak ayı için beklenen torba yasada, kısaca hakkımızı alana kadar, kaybettiğimizi bulana kadar her mecrada bizlerin adını duyacaksınız. Hakkımız olan için bugün buradayız, yarın nerede olmamız gerekirse orada olacağız. Bu tablo artık değişmek zorundadır. Yapılacak şey zor değildir. Mecliste atılacak küçük bir adım, yıllardır büyüyen büyük bir yarayı kapatacaktır. Bu adım ne bütçeyi sarsar ne de kamu düzenini bozar; aksine adaleti tesis eder, motivasyonu yükseltir, hizmet kalitesini artırır. Hakkını savunmak için bu güçlü duruşu sergileyen, cesaret gösteren tüm meslektaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Biliniz ki, birliğiniz, kararlılığınız ve dik duruşunuz, bu davanın en büyük gücüdür. Böyle güçlü adımlarla da hak ettiğimize muhakkak ulaşacağız."
Bakan Göktaş: "Aralık ayına yönelik toplam 1 milyar 473 milyon lira tutarındaki SED ödemesini hesaplara yatırdık"
15 Aralık 2025 Pazartesi - 13:38 Bakan Göktaş: "Aralık ayına yönelik toplam 1 milyar 473 milyon lira tutarındaki SED ödemesini hesaplara yatırdık" Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, çocukların sosyal açıdan desteklenmesi ve eğitim giderlerinin karşılanması için aralık ayına yönelik toplam 1 milyar 473 milyon lira tutarındaki Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) ödemesinin hesaplara yatırıldığını açıkladı. Bakan Göktaş, yaptığı açıklamada, çocuklara yönelik hizmetlere özel önem verdiklerini belirterek çocukların sosyal açıdan desteklenmesi ve eğitim giderlerinin karşılanması için ‘Sosyal ve Ekonomik Destek’te bulunduklarını bildirdi. Bu doğrultuda SED ile çocukları, ailelerinin yanında ve sosyal çevresi içerisinde desteklediklerini vurgulayan Bakan Göktaş, çocukların milli değerlere sahip, kendine güvenen, eğitimli ve sağlıklı birer fert olarak yetişmeleri için çalıştıklarını ifade etti. Aile odaklı sosyal hizmet modelleri ile çocukların öncelikli olarak aile şefkati ve sıcaklığıyla yetişebilmeleri için gayret gösterdiklerinin altını çizen Bakan Göktaş, "Çocukların aile ortamında büyümelerinin, toplumsal değerlerin korunmasında vazgeçilmez bir rolü olduğuna inanıyoruz. Bu kapsamda çocukların sosyal açıdan desteklenmesi ve eğitim giderlerinin karşılanması için aralık ayına yönelik toplam 1 milyar 473 milyon lira tutarındaki SED ödemesini hesaplara yatırdık" açıklamasında bulundu.
Bolu’da fırtına balık tezgahlarını vurdu
15 Aralık 2025 Pazartesi - 13:37 Bolu’da fırtına balık tezgahlarını vurdu Bolu’da kurulan halk pazarındaki balık tezgahları, Karadeniz’de etkili olan olumsuz hava şartlarından etkilendi. Hamsinin yer almadığı tezgahlarda vatandaşlar istavrite yöneldi. İhsaniye Mahallesi’nde kurulan pazarda alışveriş yapan vatandaşlar, balık tezgahlarında yoğunluk oluşturdu. Ancak Karadeniz açıklarında meydana gelen fırtına nedeniyle balıkçılar denize açılamayınca tezgahlarda hamsi yer almadı. Hamsi bulamayan vatandaşların en çok tercih ettiği balık türü istavrit oldu. Pazar tezgahlarında istavritin kilogramı 200, sardalyanın 150, mezgitin 250, barbun balığının 300-400, çupranın 500, levrek ve Karadeniz somonunun 600, çinekopun ise 500 ila 700 liradan satışa sunulduğu görüldü. Balıkçı esnafı İlhan Başaran, balık sevkiyatının hava şartlarına bağlı olduğunu belirterek, "Bize balıklar günlük geliyor. Dün gece de denizlerde fırtına çıkmış. Onun için bugünlük hamsi yok" dedi. Hamsinin yerine sardalya, istavrit, barbun ve mezgit gibi çeşitlerin yer aldığını ifade eden Başaran, "Çok güzel sardalya, istavrit, barbun, mezgit diğer çeşitler var ama hamsi yok. Denizlerde fırtına olduğundan dolayı hamsi gelmedi. Şu anda sardalya 150 lira, istavrit 200 lira, barbun ise büyüklüğüne göre 300-400 lira arasında değişiyor. Mezgit 250 lira, çinekop iriliğine ve büyüklüğüne göre 500 lira ile 700 lira arasında değişiyor. Kar yağıp denizler soğusa balık olacak ama şu anda denizler soğumadığı için balık başka ülkelere doğru gidiyor" diye konuştu.
Logo Yazılım ve Türkiye İş Bankası’ndan işletmelere ‘Fatura Finansmanı’
15 Aralık 2025 Pazartesi - 13:25 Logo Yazılım ve Türkiye İş Bankası’ndan işletmelere ‘Fatura Finansmanı’ Logo Yazılım ve İş Bankası iş birliğiyle hayata geçirilen ‘Fatura Finansmanı’ ürünü, vadeli e-faturaların vade tarihinden önce nakde çevrilmesini sağlayarak işletmelerin nakit akışını güçlendiriyor. Logo Yazılım ve İş Bankası iş birliğiyle ‘Fatura Finansmanı’ ürünü işletmelere sunuldu. Yapılan açıklamaya göre dijital, kullanıcı dostu ve hızlı bir şekilde nakit akışını güçlendiren bir finansman çözümü olarak işletmelerin kullanımına sunulan Fatura Finansmanı ürünü, ticari işletmelerin e-faturalarını otomatik olarak analiz ederek, vadeli e-faturalarını vadesi gelmeden nakde çevirmelerine olanak sağlıyor. Logo Yazılım ve İş Bankası müşterisi olan işletmeler, vadeli e-faturalarını görüntüleyip tahsisli limitleri dâhilinde tek tıkla finansmana başvurabiliyor ve onaylanan tutar aynı gün hesaplarına aktarılıyor. İş birliğini değerlendiren Logo Grup Finansal Teknolojiler Genel Müdürü Başak Kural, "Grup olarak, finansal teknolojiler alanındaki yatırımlarımızı derinleştirirken, yeni iş birlikleriyle bu alandaki ekosistemimizi genişletiyoruz. İşletmelerin ihtiyaç duyduğu anda finansal enstrümanlara daha kolay, bilinçli ve avantajlı bir şekilde ulaşmasını sağlayacak geliştirmelere odaklanıyoruz. Bu doğrultuda, gömülü finansta liderlik vizyonumuz ve Türkiye İş Bankası’nın finansman gücüyle hayata geçirdiğimiz iş birliğimizden büyük memnuniyet duyuyoruz. Fatura Finansmanı ürününü tasarlarken, işletmelerin nakit akışlarını hızlandırma, finansmana erişimi kolaylaştırma ve operasyonel yüklerini dijital çözümlerle azaltma ihtiyaçlarını merkeze aldık" ifadelerini kullandı. İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, "Ticari hayatta nakit akışı oldukça önemli bir yer tutuyor. Firmaların nakit akışlarını kendi ödeme ve ihtiyaçlarına göre yönetebilmesi, onlara esneklik sağlıyor ve ticari hayatı kolaylaştırıyor. İşletmelerin ihtiyaç duydukları dönemlerde alacaklısı oldukları faturalarını vadesinden önce nakde çevirebilmelerine imkân sağlayan Fatura Finansmanı ürününü Logo Yazılım iş birliğimizle hayata geçirmiş olmaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Yeni iş birlikleri ve çözümlerle KOBİ’lerimizin hayatını kolaylaştırmaya devam edeceğiz" dedi.
Kırgızistan’dan yatırım daveti
15 Aralık 2025 Pazartesi - 13:21 Kırgızistan’dan yatırım daveti Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran’ı ziyaret eden Kırgızistan’ın Ankara Büyükelçisi Ruslan Kazakbaev, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bünyesinde kurulan Türk Yatırım Fonu’nda Kırgızistan’a yapılan yatırımlar için önemli teşvik ve önceliklerin bulunduğunu belirterek, ATO üyelerini ülkesine yatırıma davet etti. Türkiye ve Kırgızistan arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin yıllar itibariyle geliştiğini kaydeden ATO Başkanı Baran ise "Ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmi 2024 yılında 1,5 milyar doları aşarak, 2 milyar dolara yaklaştı. Ticaretimizi karşılıklı olarak artırarak, önümüzdeki birkaç yıl içinde 5 milyar dolarlık hedefi yakalayacağız" dedi. ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, Kırgızistan’ın Ankara Büyükelçisi Ruslan Kazakbaev ve beraberindeki heyeti makamında konuk etti. İki ülke arasındaki ticari ve yatırım ilişkileri ile Türk iş dünyası için Orta Asya’da ortaya çıkan yeni ekonomik fırsatların ele alındığı ziyarette konuşan Büyükelçi Kazakbaev, Türkiye ve Kırgızistan arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştiğini ifade ederek, üst düzey siyasi temaslar, liderler düzeyinde gerçekleştirilen zirveler ve çok taraflı iş birliği teşkilatlarının bu gelişmede belirleyici rol oynadığını vurguladı. Büyükelçi iki ülke iş insanlarının yakın iş birliği içinde olduğunu belirterek, bu ilişkileri daha da güçlendirmek gerektiğini aktardı. Kırgızistan’ın Türk Devletleri Teşkilatı ve Şanghay İş Birliği Örgütü yapılarında aktif rol üstlendiğini ifade eden Büyükelçi, bu platformlarda artık güvenliğin yanı sıra ekonomi, teknoloji ve yatırımların da ön plana çıktığını dile getirdi. Yatırım projelerinizi bekliyoruz Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkeler tarafından kurulan Türk Yatırım Fonu’nun resmi olarak faaliyetlerine başladığını ifade eden Büyükelçi, bu yapıda özellikle Kırgızistan’a yapılan yatırımlar için önemli teşvik ve önceliklerin bulunduğunu söyledi. Büyükelçi Türk iş insanlarına seslenerek, "Türk Devletleri Teşkilatı içerisinde toprak açısından da, nüfus açısından da küçük bir ülke olduğumuz için sosyal durumumuzu, ekonomimizi de göz önüne alarak, Kırgızistan’ın projelerine öncelik veriyorlar. Türk Yatırım Fonu’nda Kırgızistan’a yönelik çok fazla teşvikler var. Bunun için Türk iş insanlarını Kırgızistan’a yatırıma davet ediyorum" dedi. ATO Başkanı Gürsel Baran da ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Türk Yatırım Fonu’nun Türk iş dünyası açısından stratejik olduğunu vurguladı. Ankara iş dünyasının Orta Asya ve Türk dünyasıyla ekonomik bağlarını daha da güçlendirmeye hazır olduğunu ifade eden Baran, Türkiye ile Kırgızistan arasındaki ticaret hacmine ilişkin güncel rakamları değerlendirdi. Türkiye ve Kırgızistan arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin yıllar itibariyle geliştiğini kaydeden ATO Başkanı Baran, "Ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmi 2024 yılında 1,5 milyar doları aşarak, 2 milyar dolara yaklaştı. Ticaretimizi karşılıklı olarak artırarak, önümüzdeki birkaç yıl içinde 5 milyar dolarlık hedefi yakalayacağız" dedi.
ATSO Başkanı Hacısüleyman’dan Antalya için kritik uyarı: "Kaynaklar sınırlı, tercihler belirleyici"
15 Aralık 2025 Pazartesi - 13:11 ATSO Başkanı Hacısüleyman’dan Antalya için kritik uyarı: "Kaynaklar sınırlı, tercihler belirleyici" Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Yusuf Hacısüleyman, Antalya’nın 2050 vizyonunun ortak akılla belirlendiğini belirterek, sınırlı kaynaklar karşısında kentin geleceğinin doğru tercihlerle planlanması gerektiğini söyledi. ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman’ın ev sahipliğinde, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda kentin sosyo-ekonomik yapısını güçlendirmek ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla düzenlenen "Antalya 2050 Vizyonu Arama Konferansı" tamamlandı. Üç gün süren konferansta, Antalya’nın gelecek 25 yılına yön verecek stratejiler ortak akılla ele alındı. Kamu kurumları, yerel yönetimler, üniversiteler, meslek kuruluşları, iş dünyası temsilcileri ve sivil toplum paydaşlarının geniş katılım sağladığı konferans ’tarım’, ’turizm’, ’ticaret-sanayi’ ve ’kentsel dönüşüm’ başlıkları altında dört ana oturum şeklinde gerçekleştirildi. Oturumlarda, Antalya’nın nüfus artışı, göç, kaynak yönetimi, iklim değişikliği, afetler, teknoloji, şehircilik, ulaşım ve ekonomik çeşitlilik gibi başlıklar bütüncül bir yaklaşımla ele alındı. "Ortak noktamız insan yaşamının sürdürülebilirliği" Toplantının açılış konuşmasını yapan ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, ortak noktalarının insan yaşamının sürdürülebilirliği olduğunu vurguladı. "Nasıl bir Antalya istiyoruz, neyi neye tercih edeceğiz?" sorularının kritik öneme sahip olduğunu belirten Hacısüleyman, bu soruların tek bir doğru cevabı olmadığını, ancak tercih hakkının Antalya’da yaşayanlara ait olması gerektiğini söyledi. Hacısüleyman, "Kendi geleceğimizi yine Antalyalılar olarak biz belirlemeliyiz" dedi. "Neyi, ne kadar tercih edeceğimizi konuşuyoruz" 2050’ye giderken kentin nasıl bir yol izlemesi gerektiğinin tartışıldığını belirten Hacısüleyman, "Daha fazla ticaret mi istiyoruz, daha fazla yapılaşma mı, yoksa tarımı, suyu ve doğayı koruyan bir Antalya mı?" ifadelerini kullandı. Tarım sektörünün artan sıcaklıklar nedeniyle üretimde zorlandığını, turizmin ise kaynak baskısını her geçen gün daha fazla hissettiğini kaydeden Hacısüleyman, kentleşmenin kültürle birlikte düşünülmemesi halinde şehrin ruhunu kaybedeceğini söyledi. "Turist sayısı 5 kat arttı, kaynaklarımız aynı kaldı" Antalya’nın nüfusunun 2000 yılında yaklaşık 1 milyon 700 bin olduğunu hatırlatan Hacısüleyman, bugün bu sayının 2 milyon 700 bine ulaştığını ifade etti. Son 25 yılda kaynakların 1 milyon kişiyle daha paylaşılır hale geldiğine dikkat çeken Hacısüleyman, "Su arttı mı? Hayır. Ama kişi başına düşen kaynak azaldı" dedi. Turizm verilerine de değinen Hacısüleyman, 2000 yılında Antalya’ya gelen yabancı turist sayısının yaklaşık 3,4 milyon olduğunu, bugün ise bu rakamın 17 milyonun üzerine çıktığını belirtti. Her yeni kullanıcının kaynaklara ortak olduğunu dile getiren Hacısüleyman, turizmde bunun geçici, göçte ise kalıcı bir etki oluşturduğunu vurguladı. Beş katlık artışa rağmen kaynaklarda benzer bir artış yaşanmadığını vurgulayan Hacısüleyman, "Bu yükü kaldıracak hangi kaynağımız beş kat arttı? İşte bu nedenle taşıma kapasitesini konuşmak zorundayız" diye konuştu. Antalya’nın daha ne kadar nüfusu, turisti ve yapılaşmayı kaldırabileceğinin bilimsel verilerle analiz edilmesi gerektiğini ifade eden Hacısüleyman, "Kaynaklar artmayacak. Bu yüzden planlamayı kapasite üzerinden yapmak zorundayız" dedi. "Teknoloji büyük bir dönüşüm getiriyor" Son 25 yılda dijital platformların kısa sürede küresel ölçekte büyük değerlere ulaştığını hatırlatan Hacısüleyman, önümüzdeki 25 yılda çok daha köklü bir dönüşüm yaşanacağını belirtti. Otonom araçlar, dikey tarım, suyun depolanması ve gri su kullanımı gibi başlıkların konferansta ele alındığını söyleyen Hacısüleyman, "25 yıl sonra yine aynı sorunları mı konuşacağız, yoksa bir kısmını çözmüş mü olacağız? Bu sorunun cevabını bugünden vermek zorundayız" diye kouştu. "İklim değişikliği artık teorik değil" İklim değişikliğinin artık günlük hayatın bir gerçeği haline geldiğini vurgulayan Hacısüleyman, "Eskiden 40 günde yağan yağmur bugün 2 saatte yağıyor. Sonrasında altyapıyı ya da yönetimleri suçluyoruz ama bireysel sorumluluğumuzu da sorgulamamız gerekiyor" dedi. Deprem, sel ve su krizinin insan yaşamını doğrudan etkileyen başlıklar olduğunu belirten Hacısüleyman, Antalya’nın geleceğinin ancak bütüncül, bilimsel ve sürdürülebilir bir planlamayla güvence altına alınabileceğini sözlerine ekledi. Antalya 2050 vizyonu belirlendi Konferans sonucunda Antalya’nın 2050 yılına uzanan yol haritasını şekillendirecek ortak vizyon, sürdürülebilirlik, çeşitlendirilmiş ekonomi, akıllı şehircilik ve yüksek yaşam kalitesi ekseninde tanımlandı. Vizyon çerçevesinde Antalya’nın; kültür, sanat, turizm ve eğitimin başkenti, marka değerleriyle Akdeniz’in çekim merkezi, sürdürülebilir, akıllı, güvenli ve çevreye duyarlı dönüşümünü tamamlamış bir şehir olması hedefleniyor. Tek bir sektöre bağımlı olmayan dengeli ekonomik yapısıyla, kalite odaklı ve destinasyon çeşitliliği yüksek turizmini güçlendiren Antalya’nın; iklim göçü baskısına rağmen kentsel dokusunu koruyan marka şehir kimliğini pekiştirmesi öngörülüyor. "Dünyanın en yaşanabilir şehirleri arasına girme hedefi" Vizyon kapsamında Antalya’nın, veriye dayalı yönetilen, çalışma, yaşam ve sosyal alanları birbiriyle uyumlu, doğayla barışık ve kendi kendine yeten bir kalkınma modelini hayata geçirmesi amaçlanıyor. Sanayi ve ticarette teknoloji odaklı, rekabetçi bir güç haline gelmesi; demiryolu öncelikli lojistik altyapısı, gelişmiş liman kapasitesi ve yatçılık ekosistemiyle yüksek katma değerli ihracat yapan küresel bir merkez olması hedefleniyor. İklim değişikliğine uyumlu bir şehir vizyonu doğrultusunda ise; su ve enerjiyi akıllı yöneten, yerel üretimi güçlendiren, yenilenebilir enerji ve etkin atık yönetimiyle çevresel etkileri en aza indiren, sürdürülebilir tarım ve Ar-Ge ekosistemi oluşturulmuş, dirençli ve yaşam kalitesi yüksek bir şehir modeli öne çıkıyor. Bu dönüşümle Antalya’nın, dünyanın en yaşanabilir ilk 10 şehri arasına girmesi amaçlanıyor. "Somut projelere dönüşecek" Oturumlar sonunda elde edilen çıktılar doğrultusunda, her bir alan için hazırlanan "Antalya 2050 Vizyonu Stratejik Yol Haritası Raporları" ilgili kurumlarla paylaşılacak. Belirlenen stratejiler, ATSO iş birliğinde somut projelere dönüştürülerek hayata geçirilecek. Konferans çıktılarında ayrıca; iş birliği, koordinasyon ve yönetişim anlayışıyla tüm paydaşlarıyla birlikte çalışan, ekosistem odaklı büyüyen bir şehir modelinin hayata geçirilmesinin önemi vurgulandı.
DİSİDER Başkanı Akbaş, 2025’i değerlendirip 2026 beklentilerini açıkladı
15 Aralık 2025 Pazartesi - 12:55 DİSİDER Başkanı Akbaş, 2025’i değerlendirip 2026 beklentilerini açıkladı Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DİSİDER) Yönetim Kurulu Başkanı Şeyhmus Akbaş, 2026 hedefleriyle ilgili "Bugün Diyarbakır iş dünyası, geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak ölçüde güçlü, umutlu ve dinamiktir. DİSİDER olarak bu gelişimin öncü aktörlerinden biri olmaktan büyük bir gurur duyuyoruz. Diyarbakır’ın geleceğine, yatırıma, üretime, istihdama ve birlikte büyümeye inanıyoruz" dedi. DİSİDER Yönetim Kurulu Başkanı Akbaş, düzenlediği basın toplantısında 2025 yılını değerlendirirken, 2026 yılı için hükümetten ve yerel yönetimlerden beklentilerini sıraladı. 2025 yılının, ülke açısından zorlukların yanı sıra önemli fırsatları da içinde barındıran bir dönem olduğunu aktaran Akbaş, "Özellikle ülkemizin yakıcı sorunu olan, terörün tamamen sona ermesi, PKK’nın silah bırakma sürecinin tamamlanması ve örgütün kendini feshetmesi, bölgemiz için tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu gelişme, iş dünyamızın motivasyonunu artırmış, yatırım iştahını güçlendirmiş ve toplumsal huzur ikliminin önünü açmıştır. Ekonomik açıdan bakıldığında; daralan ticaret hacmi ve finansmana erişimde yaşanan sıkıntılara rağmen, dövizin, yüksek enflasyonun kontrol altına alınmaya başlanması ve uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından gelen olumlu sinyaller, iş dünyamız adına umut verici gelişmeler olmuştur" dedi. 2026 yılı için hükümetten beklentilerini sıralayan Akbaş, şu ifadeleri kullandı: "Terörsüz Türkiye sürecinin kalıcı şekilde tamamlanması ve toplumsal barışın güçlendirilmesi, girişimci, üretici ve sanayicilerimizin düşük faizli finansmana daha kolay erişebilmesi, ihracat yapan firmalara yönelik desteklerin artırılması, üretim ve turizm alanlarında yeni ve avantajlı teşvik paketlerinin hayata geçirilmesi, vergi, SGK ve elektrik borç faizlerinin silinmesi veya çok düşük faizlerle yeniden yapılandırılması, yatırım ortamının güçlendirilmesi, hukuk güvenliğinin artırılması ve sürdürülebilir büyüme için yeni bir anayasanın hayata geçirilmesi, kentsel dönüşüm ve konut projeleri için uzun vadeli, düşük faizli finansman imkânlarının sağlanması, Mersin-Diyarbakır demiryolu hattının yapılması, ilimizin çevre yollarının tamamlanması ve altyapı yatırımlarının artırılması, ülkemiz, bölgemiz ve ilimiz açısından kritik öneme sahiptir." Yerel yönetimlerle ilgili değerlendirme ve beklentilerini sıralayan Akbaş, şunları söyledi: "2025 yılı itibarıyla, kamuoyunun yerel yönetimlerden beklentileri, henüz istenilen seviyeye ulaşmamış olsa da Diyarbakır Büyükşehir ve ilçe belediyeleri, önceki dönemlerin gerilimli atmosferine kıyasla daha sakin, çatışmadan uzak ve hizmet odaklı bir yönetim çizgisi sergilemektedir. Bu yaklaşım, toplumsal huzur ve kent yönetimi açısından, iş dünyası olarak kıymetli ve önemli görüyoruz. Kimlik üzerinden ayrıştırmayan, insanı merkeze alan, şeffaf ve kapsayıcı bir yönetim anlayışının güçlendirilmesi, merkezi yönetimle daha etkin ve yapıcı bir diyalog kurulması, hizmet kalitesinin artırılması, dijital dönüşüm ve akıllı hizmetler standartlarda sunulması, yerel ekonomiyi canlandıran, üretim ve istihdam odaklı belediyecilik modellerinin hayata geçirilmesi, sürdürülebilir, planlı, yerinde ve adil kentleşme politikalarının uygulanması, gastronomi, kültür ve inanç turizmini daha fazla ön plana çıkartılarak, güçlü bir şehir markası stratejisinin oluşturulması, şehir içi ulaşımda yaşanan sıkışıklığa kalıcı ve bütüncül çözümler üretilmesi. Bu başlıklar, Diyarbakır’ın sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır." Son olarak DİSİDER’in 2026 hedeflerini dile getiren Akbaş, "Daha güçlü üretim, daha yaygın istihdam, daha yenilikçi girişimcilik, kadınlar ve gençlere yönelik daha kapsayıcı projeler, Dicle Üniversitesi, ilgili kamu ve özel kurumlarla daha etkin iş birliklerinin geliştirilmesi. Bugün Diyarbakır iş dünyası, geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak ölçüde güçlü, umutlu ve dinamiktir. DİSİDER olarak bu gelişimin öncü aktörlerinden biri olmaktan büyük bir gurur duyuyoruz. Diyarbakır’ın geleceğine, yatırıma, üretime, istihdama ve birlikte büyümeye inanıyoruz" diye konuştu.
Çoruh EDAŞ, yetkisiz müdahaleler nedeniyle 10 ayda bin 469 kesinti yaşandığını açıkladı
15 Aralık 2025 Pazartesi - 12:00 Çoruh EDAŞ, yetkisiz müdahaleler nedeniyle 10 ayda bin 469 kesinti yaşandığını açıkladı Doğu Karadeniz Bölgesi’nde elektrik dağıtım hizmeti sunan Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş. (Çoruh EDAŞ), 2025 yılının ilk 10 ayında dağıtım şebekesine yönelik yetkisiz müdahaleler, izinsiz kazı, ağaç kesimi gibi faaliyetlerden kaynaklanan bin 469 adet elektrik kesintisi yaşandığını açıkladı. Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş. (Çoruh EDAŞ), dış müdahalelerin enerji arz güvenliği üzerindeki etkisine dikkat çekti. Yılın ilk 10 ayında dağıtım şebekesine yönelik yetkisiz müdahaleler, izinsiz kazı ve ağaç kesme çalışmaları ile kazalardan kaynaklanan bin 469 adet elektrik kesintisi yaşandığını açıklayan şirket, söz konusu kesintilerden toplam 2,7 milyon abonenin etkilendiğini belirtti. Aboneler ortalama 2,5 saat elektriksiz kaldı. En fazla hasar Ortahisar’da yaşandı Yılın ilk 10 ayında en fazla şebeke hasarının görüldüğü ilçe 241 kesinti ile Trabzon Ortahisar oldu. Ortahisar’ı 106 kesinti ile Trabzon Akçaabat, 49 kesinti ile Giresun Tirebolu izledi. Aynı dönemde Rize Derepazarı, İyidere, Kalkandere ve Giresun Güce ise yalnızca birer kesintiyle en az etkilenen bölgeler oldu. Yetkisiz müdahale hayati risk taşıyor Şirket, saha ekiplerinin hızlı ve koordineli müdahaleleri sayesinde günlük yaşamı etkileyen bu kesintileri büyük ölçüde kontrol altına almayı başardı. Üçüncü şahısların dağıtım şebekesine müdahaleleri ve izinsiz kazı faaliyetlerinin ciddi riskleri beraberinde getirdiğini hatırlatan Çoruh EDAŞ, şu uyarılarda bulundu: "Dağıtım yeraltı şebekesi bulunan tüm lokasyonlarda izinsiz kazı yapılmamalı. Başta can ve mal güvenliğini sağlanması ve herhangi bir hasar oluşmaması için tüm alt yapı kazılarında, bahçe düzenlemeleri, ağaç dikimi, çocuk parkı yapımı gibi kazı çalışmalarının Altyapı Koordinasyon Merkezi (AYKOME) ve/veya ilgili belediyenin koordinasyonunda elektrik dağıtım şirketinin bilgisi dahilinde olması gerekiyor. Ayrıca izinsiz kazıların yanı sıra, şahıslar tarafından gerçekleştirilen kontrolsüz müdahaleler de şebeke bütünlüğünü tehdit etmekte birlikte ciddi düzeyde can güvenliği riski oluşturuyor. Bunun için de 186 numaralı Arıza İhbar ve Çözüm Merkezimiz ile iletişime geçilebilir. Herhangi bir kazı çalışmasına dair şüpheli bir durumla karşılaşan vatandaşlarımız ise 7 gün 24 saat hizmet veren 186 Arıza İhbar ve Çözüm Merkezimizi arayabilir."
L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor
15 Aralık 2025 Pazartesi - 11:48 L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.