ÇEVRE - 07 Kasım 2024 Perşembe 10:36

Düzce güne sisle uyandı

A
A
A
Düzce güne sisle uyandı

Düzce’de vatandaşlar güne sisle uyandı. Görüş mesafesinin 10 metreye kadar düşmesi nedeniyle sürücüler zor anlar yaşadı.


Kentte sabah saatlerinde etkisini gösteren sis, Bahçeşehir bağlantı yolunda, D-100 karayolunda ve Kuzey Çevreyolu’nda ulaşımı olumsuz etkiledi. Yer yer 10 metreye kadar düşen görüş mesafesi sebebiyle sürücüler zor arlar yaşadı. Sürücüleri bilgilendiren ekipler, güneyden Abant, Elmacık, Keremali, kuzeyden Orhan ve Kaplandede dağlarının çevrelediği Düzce Ovası’nı kaplayan sis sebebiyle vatandaşların dikkatli olmasını istedi.



Düzce güne sisle uyandı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Antika ürünler alırken replikalara aldanmamak için uzmanına danışmak önemli Eskişehir Antikacılar Derneği Başkanı Güner Değirmenci, vatandaşların antika alışverişi yaparken replikalara aldanmamaları için bilgili kişilerden yardım almaları gerektiğini söyleyerek sektörle ilgili çeşitli bilgi verdi. Her ayın 2’nci pazar günü Espark’ın yanındaki açık otopark alanında kurulan ve eski eşya meraklılarını bir araya getiren Antika Pazarı’na ilgi gittikçe artıyor. Bu durum, uzmanlık isteyen alış verişlerde daha dikkatli olmayı gerektiriyor. Dernek Başkanı Değirmenci, antikayla ilgili çeşitli konulara dair değerlendirmelerde bulundu. Antikaların nasıl toplandığından, en çok hangi ürünlerin rağbet gördüğüne ve eski bir eşyanın neye göre antika olarak değer kazandığından bahseden Değirmenci, pazarda nelere dikkat ettiklerini ve Eskişehir’de sektörlerinin ne durumda olduğunu anlattı. "Eskişehir’de mobilya türü ürünler rağbet görmüyor" Başkan Güner Değirmenci, antikaları genel olarak vatandaştan aldıklarını ve bazen şehir şehir dolaşarak tedarik ettiklerini söyledi. Ayrıca köylere gittiklerini ve geçmişten kalan aile yadigarı ürünleri de aldıklarını ifade eden Değirmenci, "Antikada ortalama bir fiyat söylemek çok hata olur çünkü bu arz-talep meselesidir, kişilere göre değişir. Bir bölgede bizim 1 liraya sattığımız mal, başka bölgede 5 ya da 10 liraya satılabilir. Bu, alıcıya ve satışa göre endeksli bir yapıdır. Eskişehir’de mobilya türü ürünler rağbet görmüyor. Sebebi, iyi bir mobilya ve ahşap ustasının ustasının olmaması. Dolayısıyla o tür ürünler daha geri planda kalıyor. İç Anadolu diye tabir ettiğimiz bölgede durum böyle. Onun haricinde Avrupa türü ve yerli ürünlerimizin satışı tutuyor. Koleksiyonerlerin ve alıcıların o günkü ruh haline göre tercihler değişiyor. Bir bakıyorsunuz, çok güzel bakır ürünler satılıyor. Başka zamanda ise farklı koleksiyoncu grubu çıkmış, kaset ve plak türü ürünler satılıyor. Arz-talep o andaki piyasanın ekonomisini belirliyor" dedi. "Yasaların gerektirdiği kurallar çerçevesinde hareket ediyoruz" Her şeyin antika olmadığını ancak aynı zamanda yine her şeyin antika olabileceğine dikkat çeken Değirmenci, bu durumun vatandaşların ruh haline bağlı olarak değişiklik gösterebildiğini belirtti. Örnek olarak, kendisinin 70-80 senelik bir bakır tabağı antika gözüyle görmediğini dile getiren Değirmenci, "Başka bir insan ona antika diyebilir ama ben hâlâ üretimde olan ve imalatı süren bir ürünü çok çok büyük bir sanat eseri, özel bir işleme, motif veya usta imzası yoksa antika gözüyle göremiyorum. Fakat yasal olarak satılması yasak olan, toprak altı tabir ettiğimiz ürünlerin ne pazarımızda ne de kendi içimizde satılmasına müsaade etmiyoruz. Yani yasaların gerektirdiği kurallar çerçevesinde hareket ediyoruz. Herkesin bilmesi gereken şeyler var. Bunu zamanla öğreniyorsunuz" ifadelerini kullandı. "Burada herkes tezgah açamıyor, sadece belirli kişilere izin veriyoruz" Yasal olarak 7’nci padişaha kadar olan eserlerin alınıp satılmasının yasak olduğundan bahseden Güner Değirmenci, sözlerine şöyle devam etti: "Bu işi yapacak kişiler yasaları iyice takip etmelidir. Yasalarımız çerçevesinde alımı-satımı yasak olan hiçbir ürünü almayız, satmayız ve satılmasına izin vermeyiz. Yılların tecrübesiyle bizler bir ürünü gördüğümüzde onun yasal olup olmadığını anlıyoruz. Bilmediğimiz, tanımadığımız bir esnafın gelip tezgah açmasına veya ürün satmasına da müsaade etmiyoruz. Burada herkes tezgah açamıyor, sadece belirli kişilere izin veriyoruz. Biz vatandaşa tezgah açmaya kalktığımızda bu işin altından kalkamayız. Yoksa geçmişte Eskişehir’de yaşanan bir bit pazarı zihniyeti oluşur." "Vatandaş antika alışverişi yaparken bilgili kişilerden yardım almalıdır" Antikanın derin bir kuyu ve bilginin sonsuz olduğunun altını çizen Değirmenci, "Bizim bile hâlâ bilmediğimiz birçok şey var. Bazen biz de üstatlarımızdan, abilerimizden öğreniyoruz. Bu farklı bir olay, bunun bir okulu yok. Vatandaş antika alışverişi yaparken bilgili kişilerden yardım almalıdır. Antika diye piyasada çok fazla replika ürün var, vatandaşın aldanması muhtemel. Doğru noktalardan antika alışverişi yapılmalı. Örneğin, her şehirde artık antika mezatları yapılıyor ama çöp antikalar veya replika ürünler ‘Osmanlı’ adı altında satılabiliyor. Bu nedenle tecrübeli bir gözün incelemesi önemli" şeklinde konuştu. "Bu iş hobiyle yapılır ve büyük bir zevktir, tutkudur" Antikacılığın son zamanlarda yavaş yavaş bir meslek ve geçim kaynağı haline gelmeye başladığını da aktaran Değirmenci, "Eskişehir’de yıllardır yapan esnaflık arkadaşlar var ama bunun bir dernek çatısı altında pazar ortamında yapılmasını 4 senedir sağlamaya çalışıyoruz. Bazı şeyler kademe kademe oluşur. Bugün Ankara’daki antika pazarı 25 yıllık, İstanbul ona keza, Bursa ise 8-10 yıllık. Pandemi sonrası biz de 2 yıldır sürekli açıyoruz, vatandaş yavaş yavaş alışıyor. Eskişehir halkı bunu çok çabuk kabul etti ve buradan aile bütçelerine katkı sağlıyorlar. Bu iş hobiyle yapılır ve büyük bir zevktir, tutkudur. Örneğin, biz sabah 05.00’da kalkıp yaz-kış demeden Bursa ve Ankara’ya gidiyoruz. Bunu hobi gibi meslek olarak yapanlar da var. En üst düzey bürokratlar bile gelip tezgah açıyor" diye kaydetti.
Kahramanmaraş Kahramanmaraş’ta dev kayaların tahrip ettiği köyde deprem konutları yükseliyor Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde dağlardan kopan dev kayaların tahrip ettiği köyde yapımı devam eden konutlar hızla yükseliyor. Köy evlerinin bir kısmı tamamlanıp çevre düzenlenmesi yapılırken bir kısmının ise temel çalışmaları sürüyor. Kahramanmaraş’ın Onikişubat ilçesine bağlı Avcılar Mahallesi’nde 6 Şubat depremleri sırasında dağlardan koparak mahalleye yuvarlanan dev kaya kütlelerinin oluşturduğu tahribatın izleri silinmeye çalışılıyor. Hem yaşam alanlarını hem de ulaşımı olumsuz etkileyen tahribatın ardından devlet kurumları hızlı bir şekilde harekete geçti. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ekipleri bölgeyi detaylı bir şekilde inceleyerek, mahallede yaşayan afetzedelerin tahliyesini gerçekleştirdi. Afet sonrası bin 500 rakımlı dağın eteklerinde bulunan Avcılar Mahallesi’nin 3 kilometre batısındaki ormanlık alan, yerleşim alanına dönüştürüldü. Geçici barınma çözümü olarak konteyner evler yerleştirilen mahallede, yaklaşık 90 haneden oluşan halk konteynerlere taşındı. Afetzedelerin kalıcı barınma ihtiyacını karşılamak için hak sahipliği çalışmaları kısa sürede tamamlanırken, mahalleye 82 köy tipi konut inşa edilmesine karar verildi. Modern ve dayanıklı yapıların oluşturulduğu bölgedeki çalışmalar hızla devam ediyor. Mahalle sakinleri, bir yandan evlerine kavuşmayı beklerken, bir yandan da geçmişte yaşadıkları zorlukları unutmaya çalışıyor. Yeni yapılan konutların dayanıklılığı ve konforu, afetzedelerin geleceğe dair umutlarını artırıyor. Projenin 2025 yılı içinde tamamlanarak ailelere teslim edilmesi planlanıyor. Afetzedeler, bölgede gösterilen hızlı müdahale ve barınma projeleri için devlete teşekkür ederken, çalışmaların tamamlanmasını sabırsızlıkla beklediklerini dile getiriyor. Mahalle Muhtarı Abdurrahman Kayaalp, deprem sonrası kaya düşmeleri ile evlerin hasar aldığını belirterek, "Önce çadır kurulumu ardından konteyner kurulumu sonrası köy evleri çalışmalarına başlanmıştı. Şuanda 34 köy evimiz tamamlandı teslim edilecek. Kalan 50 köy evimizin temeline yeni başladık onları da önümüzdeki yıla teslim edilecek diye umuyoruz” dedi. Depremzede Bilal Demir ise, “Köy evlerimiz yapılıyor bizler de burada el birliği ile çalışıyoruz bir an önce evlerimize geçmeyi düşünüyoruz” diye konuştu.
İstanbul Yenidoğan Çetesi’nin yargılandığı davanın görülmesine 3’üncü gününde devam ediliyor İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan ’yenidoğan çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine 3’üncü gününde devam ediliyor. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi hakkında yürütülen soruşturma tamamlanarak fezleke hazırlanmıştı. Fezleke değerlendirme yapılması için Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmişti. İddianame Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanarak Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti. Davanın görülmesine 3’üncü günde devam ediliyor İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan ’Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine ilk celsesinin görülmesine 3’üncü gününde devam ediliyor. Bakırköy Adliyesi konferans salonunda görülen duruşmaya 22’si tutuklu 47 sanık ve tarafların avukatları hazır bulundu. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.
İstanbul Geçmişten günümüze Küçükçekmece, bir küçük İstanbul: Küçükçekmece’ sergisinde Küçükçekmece’nin geçmişten bugüne güzelliklerini ve zengin dokusunu yansıtan ‘Bir Küçük İstanbul: Küçükçekmece’ adlı sergisinde sanat severlerle buluştu. Atakent Kültür ve Sanat Merkezi, Küçükçekmece’nin geçmişten bugüne güzelliklerini ve zengin dokusunu yansıtan ‘Bir Küçük İstanbul: Küçükçekmece’ adlı sergiye ev sahipliği yaptı. Sergide; akrilik ve yağlı boya tekniğiyle oluşturulmuş 41 eser yer alıyor. Sergi açılışına Küçükçekmece Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Deniz Gürbey, sergide eseri bulunan sanatçılar ve sanatseverler katıldı. Sanatçılar Deniz Gürbey’e Atatürk tablosu hediye ederken, Gürbey’de onlara plaket ve çiçek takdiminde bulundu. “Küçükçekmece’yi çok seviyorum” 10 yıldır Küçükçekmece’de yaşayan Ukraynalı Natalia Yakut sergideki eserleri hakkında, ‘’Resim yapmayı çok seviyorum ve beş yıldır yapıyorum. Küçükçekmece’yi de çok seviyorum bu yüzden resimlerimde Küçükçekmece’ye yer verdim. Çok güzel bir sergi oldu umarım herkes beğenir. Küçükçekmece Belediyesi’ne teşekkür ediyorum’’ dedi. “Küçükçekmece’deki çocukluk hatıralarımı resmettim” Küçükçekmece’deki hatıralarını resmeden sanatçı Mine Berrak Can da, ‘’Sergide tempera tekniği ile yaptığım dört eser var. Çalışmalarımda Meşhur Mimar Sinan’ın yaptırdığı Mimar Sinan Köprüsü, eski Halkalı tren istasyonu ve Küçükçekmece Gölü’nü resmettim. Küçükçekmece’de teyzem vardı trenle gidip gelirdik. Tren yolunun kenarında evi vardı orada çocukluk çok fazla hatıralarım var. ‘Çocukluğum ve O Tren’ adlı resmimi o hatıralardan yola çıkarak yaptım” ifadelerini kullandı. Sergide eseri bulunan sanatçılardan Vesile Akın ise, ‘’20 senedir resim yapıyorum. Yavuz Selim Cami ve Küçükçekmece Gölü’nü yağlı boya ile resmettim. Daha öncede Küçükçekmece’nin kuşları üzerine çalışmıştım. Küçükçekmece Belediyesi’ne desteklerinden dolayı çok teşekkür ederim’’ dedi. 18 Aralık’a kadar ziyaret edilebilir İzleyicileri Küçükçekmece’nin tarihi, doğal güzellikleri ve toplumsal yaşamının yanı sıra manzaralarına, sokaklarına, gölüne ve canlı yaşam ritmine sanatsal bir bakışla bakmaya davet eden sergi, 18 Aralık tarihine kadar AKSM’de ziyaret edilebilir.
İstanbul Kadına zarar geleceğini düşünerek müdahale ettiği tartışmada kalbinden bıçaklanmıştı: Sanıklara hapis cezası yağdı Fatih’te iddiaya göre ışık şefi Mehmet İşçi, kadına zarar geleceğini düşünerek müdahale ettiği sevgililerin tartışmasında kalbinden bıçaklandı. Konuya ilişkin yargılamada karar çıkaran mahkeme; 1 sanığa 6 yıl hapis, diğer sanığa 4 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Fatih’te 17 Aralık 2022’de iddiaya göre Mehmet İşçi (47), sokak ortasında sevgililer Ataberk Özcan (24) ile Meltem Çağlar’ın (19) akşam saatlerinde tartıştıklarını gördü. Bunun üzerine kadına zarar geleceğini düşünen İşçi, tartışmaya müdahale etti. Müdahale ettiği tartışmada kalbinden bıçaklanan İşçi ambulansla hastaneye kaldırılırken sevgililer hakkında 15’er yıla kadar hapis talebiyle dava açıldı. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşmasında tutuksuz sanıklar Ataberk Özcan ve Meltem Çağlar, avukatları ile hazır bulundu. Duruşmaya müşteki Mehmet İşçi de avukatı Şeref Köksal ile katıldı. "Bize saldıran kendisidir" Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan sanık Özcan, olaya müşteki İşçi’nin davranışlarının neden olduğunu belirterek, "Bize saldıran kendisidir. Boğuşma sırasında yaralanmıştır ve benim yaralanmam üzerine olay son bulmuştur. Meltem de bizden uzaktaydı, olayla çok fazla ilgisi de yoktur. Sadece yardım çağırmıştır" dedi. Müşteki İşçi ise önceki beyanlarını tekrarladığını ve sanıkların cezalandırılmasını istediğini ifade etti. Duruşmanın biteceği belirtilerek son sözleri sorulan sanıklar, bir diyeceklerinin olmadığını söyledi. 1 sanığa 6 yıl, diğer sanığa 4 buçuk yıl hapis cezası Kararını açıklayan mahkeme, sanık Ataberk Özcan’ı ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan haksız tahrik indirimi de uygulayarak 6 yıl hapis cezasına çarptırdı. Sanık Meltem Çağlar’ı da aynı suçtan haksız tahrik indirimi ile 4 yıl 6 ay hapis cezasına çarptıran heyet, haklarındaki yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirlerinin de devamına hükmetti. İddianameden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, şüpheliler Ataberk Özcan ve Meltem Çağlar’ın arkadaş oldukları, olay günü şüphelilerin sokak üzerinde tartıştıkları sırada müşteki Mehmet İşçi’nin kadına zarar geleceğini düşünerek onların yanına geldiği anlatıldı. Hazırlanan iddianamede, İşçi’nin şüphelilere müdahale ettiği, bir süre sonra Çağlar ile İşçi’nin tartışmaya başladığı, bu kez Özcan’ın duruma müdahale ettiği belirtildi. Şüphelilerin sonrasında orada uzaklaştığının aktarıldığı iddianamede, İşçi’nin onları takip ettiği, 3’ü arasında arbede yaşandığı, sonrasında Özcan’ın kesici alet çıkardığı ve İşçi’yi hayati tehlike geçirecek şekilde yaralamak suretiyle öldürmeye teşebbüs ettikleri kaydedildi. İşçi’nin kalbinin içine girmek suretiyle yaşamını tehlikeye sokacak bir şekilde yaralandığının aktarıldığı iddianamede, şüpheliler Ataberk Özcan ve Meltem Çağlar’ın ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan 9’ar yıldan 15’er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.