ÇEVRE - 13 Nisan 2025 Pazar 00:08

Çanakkale’de zirai don hasar tespit çalışmaları devam ediyor

A
A
A
Çanakkale’de zirai don hasar tespit çalışmaları devam ediyor

Çanakkale’de 20-22 Mart ve 9-10 Nisan tarihleri arasında zirai don olayından etkilenen Merkez, Bayramiç, Eceabat, Ezine ve Lapseki ilçelerinde il ve ilçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri tarafından hasar tespit çalışmalarına başlandı.



Çanakkale’de 20-22 Mart ve 9-10 tarihleri arasında zirai don olayı meydana geldi. Çanakkale İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri zirai don olayından etkilenen Merkez, Bayramiç, Eceabat, Ezine ve Lapseki ilçelerinde il ve ilçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri tarafından hasar tespit çalışmaları aralıksız devam ediyor.



Hasar tespit çalışmaları kapsamında İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yapılan yazılı açıklamada, "İlimizde de 20-22 Mart ve 9-10 Nisan tarihlerinde sıcaklıkların ani düşüşü sonucu meydana gelen zirai don olayı nedeniyle ekili/dikili alanları zarar gören üreticilerin ön hasar tespit çalışmaları ve kesin hasar tespit çalışmaları aralıksız sürüyor. Çanakkale Merkez, Bayramiç, Ezine, Lapseki ve Eceabat ilçelerinde 20-22 Mart meydana gelen zirai don olayı sonucu zarar gören alanların kesin hasar tespit çalışmaları, Bayramiç İlçesinde 9-10 Nisan tarihlerinde meydana gelen zirai don olayı sonucu zarar gören alanların ön hasar tespit çalışmaları Şube/İlçe Müdürlerimiz ve teknik personelimiz tarafından hafta sonu da dahil, mesai mefhumu gözetmeksizin 7/24 aralıksız devam ediyor. Zarar gören üreticilerimize Şube ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlerimiz ve teknik personelimiz tarafından Tarım ve Orman Bakanımız Sayın İbrahim Yumaklı’nın ve Çanakkale İl Tarım ve Orman Müdürümüz Ergün Demirhan’ın geçmiş olsun dilekleri iletilerek, hasar tespit çalışmaları ve Tarım Sigortaları (TARSİM) konusunda ayrıntılı bilgi verilmektedir. Zirai don olayı nedeniyle ekili/dikili alanları etkilenen ve 2025 yılında TARSİM kapsamında sigorta yaptıran üreticilerimizin hasar tespit işlemlerini yaptırabilmeleri için sigorta yaptırdıkları kuruluşa veya Alo 172 TARSİM çağrı merkezine en kısa sürede müracaat ederek eksper talep etmesi gerekmektedir. Meydana gelen zirai don olayı nedeniyle Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı ekili/dikili alanları zarar gören 2025 yılında TARSİM kapsamında sigorta yaptırmayan üreticilerimizin hasar tespit çalışmalarını yaptırabilmeleri için en kısa sürede şahsen İl/ilçe Tarım ve Orman Müdürlüklerimize yazılı olarak müracaat etmeleri gerekmektedir. İklim değişikliğinin olumsuz etkileri ve doğal afetlerden zarar görmemek için, emeklerinizin boşa gitmemesi adına ekili/dikili alanlarımızı, canlı hayvan varlıklarımızı TARSİM kapsamında sigorta yaptıralım. Tarım ve Orman Bakanlığımız ve İl Müdürlüğümüz olarak zarar gören üreticilerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletir, bu tür afetlerin bir daha yaşanmamasını temenni ederiz" denildi.



Çanakkale’de zirai don hasar tespit çalışmaları devam ediyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul "Çocukların neredeyse yüzde 90’ı 2 yaşına kadar en az bir kez enfekte oluyor" Prof. Dr. Eda Kepenekli, "RSV respiratuar sinsityal virüs olarak biliniyor. Dünya genelinde bebeklerde ve erken çocukluk döneminde alt solunum yolu enfeksiyonlarının en önemli nedenleri arasında yer alıyor. Genellikle soğuk algınlığı gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olsa da aynı zamanda akciğerleri etkileyip ciddi alt solunum yolu enfeksiyonlarına (zatürre ve bronşiyolit) yol açıyor" dedi. Prof. Dr. Eda Kepenekli, mevsimsel geçişlerde özellikle bebekler ve çocuklar için bir sağlık sorunu olan solunum sinsityal virüsü (RSV) ile ilgili bilgiler verdi. Prof. Dr. Kepenekli, "RSV solunum sinsityal virüsü olarak biliniyor. Dünya genelinde bebeklerde ve erken çocukluk döneminde alt solunum yolu enfeksiyonlarının en önemli nedenleri arasında yer alıyor. Genellikle soğuk algınlığı gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olsa da aynı zamanda akciğerleri etkileyip ciddi alt solunum yolu enfeksiyonlarına (zatürre ve bronşiyolit) yol açıyor" dedi. "RSV, 1 yaşından küçük bebeklerin yüzde 80’ini etkiliyor" Prof. Dr. Eda Kepenekli, kış sezonunun başlamasıyla birlikte daha çok görülmeye başlayan RSV ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: "Bu virüs tüm zatürrelerin yaklaşık yarısından ve bebeklik döneminde görülen bronşiyolitin ise neredeyse yüzde 90’ından sorumlu. Bu veriler ışığında şunu söyleyebiliriz ki bebeklerde RSV solunum yolu enfeksiyonlarının özellikle de alt solunum yolu enfeksiyonlarının en önemli nedenlerinden biri. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, RSV’nin çocuklardaki akut solunum yolu enfeksiyonlarının yüzde 60’ından ve 1 yaşın altındaki bebeklerde ise yüzde 80’inden sorumlu olduğu tahmin ediliyor. Çocukların neredeyse yüzde 90’ı ise 2 yaşına kadar en az bir kez enfekte oluyor. Destek tedavileri yapılmış bebek ve çocuklarda ilerleyen dönemde tekrarlayan kronik akciğer hastalığı geliştirme riski bulunuyor. Geçtiğimiz yıllarda, yapılmış bir dizi çalışma bebeklik döneminde şiddetli RSV enfeksiyonları ile daha sonraki çocukluk döneminde astım gelişimi arasında bir ilişki olduğunu gösteriyor" dedi. Dr. Kepenekli virüsün ciddi sonuçlarına dikkat çekerek, "Ne yazık ki, RSV dünya genelinde bebek ve küçük çocuklarda önemli bir ölüm nedeni olmaya devam etmektedir. RSV’ye yönelik kesin bir tedavi bulunmadığından, RSV nedeniyle alt solunum yolu enfeksiyonu geçiren bebek ve çocuklarda hastalık zaman zaman ölümle bile sonuçlanabiliyor" dedi. "RSV virüsü diğer solunum virüsleri ile karıştırılmamalı" RSV belirtilerinin diğer hastalıklarla benzerlik gösterdiğini vurgulayan Prof. Dr. Eda Kepenekli, "RSV virüsünün neden olduğu belirtiler, influenza (grip) ve COVID-19 gibi diğer solunum yolu virüslerine benzediği için kolayca karıştırılabiliyor. RSV virüsünün neden olduğu yaygın belirtiler burun akıntısı, burun tıkanıklığı, öksürük, hapşırma, ateş, iştahsızlık, hırıltı ve nefes almada zorluktur. Özellikle küçük bebeklerde huzursuzluk, beslenme sorunları ve solunum güçlüğü de ortaya çıkabilir. Tüm dünyada RSV mevsimsel bir seyir izler ve ortalama 5 ila 6 ay sürer. Başlangıçları genellikle kış aylarına denk gelir. Ülkemizin de içerisinde olduğu kuzey yarım kürede Eylül ayı itibarıyla RSV enfeksiyonları görülmeye başlar. Ancak son yıllarda ilkim değişikliği, hava kirliliği ve yakın geçmişte yaşadığımız COVİD-19 pandemisinin etkisiyle RSV enfeksiyonlarının daha erken aylarda görülmeye başlandığı da bilinmektedir. Burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı ve ateş gibi şikayetler ise RSV, influenza (grip), COVİD-19 ve diğer solunumsal virüslerde ortak belirtiler arasında. Bu nedenle sıklıkla hangi virüsün etken olduğunu anlamak için testler yapılıyor. Bazen hasta birden fazla solunumsal virüs ile enfekte olabiliyor. Tabii bu durum hastalığın klinik şiddetinin daha ağır seyretmesine neden olabilir" şeklinde konuştu. "RSV, bulaş oranı çok yüksek bir virüs" RSV’den korunmak için burun akıntısı, ateş ve öksürük gibi solunum yolu enfeksiyonu belirtileri olan bebek, çocuk ve erişkinlerin diğer insanlardan temasının kısıtlanmasının ve yaşı uygunsa maske kullanmasının hastalığın kontrolünde oldukça önemli olduğunu belirten Dr. Kepenekli, "Çünkü biliyoruz ki, RSV son derece bulaşıcı bir hastalık. Öpüşme, bardak veya çatal-kaşık paylaşımı gibi yakın temas durumlarında tükürük veya burun akıntısı yoluyla kişiden kişiye kolaylıkla bulaşıyor. Yıkanmamış ellerde RSV, 30 dakika veya daha uzun süre hayatta kalabilir, bu nedenle el yıkamak hastalığın kontrolünde bir diğer önemli koruyucu önlem olarak karşımıza çıkıyor. Bunların yanında, son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri ve bazı diğer ülkelerde yaşlı bireylerde ruhsat almış RSV aşıları, bebekleri korumak için gebe aşılamaları ve bebeklere RSV’ye karşı antikor (RSV antijenlerine karşı oluşturulan bağışıklık proteini) uygulamaları yapılıyor. Ülkemizde ise şu an yüksek riskli bebekler için ruhsatlı bir antikor bulunuyor. Ancak ABD ve birçok ülkede ruhsatlı ve kullanımda olan bir diğer RSV antikoru hem sağlıklı hem de yüksek riskli bebekler için uygulanmakta. Yürütülen çalışmalar, bu uygulamaların hem hastalık yükünü hem de hastane yatışlarını azaltmada etkili olduğunu gösteriyor" dedi "Ebeveynlerde RSV farkındalığı güçlenmeli" RSV, her ne kadar "soğuk algınlığı" olarak bilinen hastalıktan sorumlu virüslerden biri olsa da, dünya genelinde bebeklik ve erken çocukluk döneminde alt solunum yolu enfeksiyonlarının (zatürre, bronşiyolit) en önemli nedeni. Alt solunum yolu enfeksiyonlarının bebek ve çocuklarda kötü sonuçlar oluşturabileceğinin unutulmaması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Eda Kepenekli, "Yakınmaları olan bebek ve çocukların mutlaka hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir. Ailelere göre önemli olmayan bir belirti ve bulgu, ciddi bir hastalık için önemli bir belirteç olabilir. Neredeyse iki yaşına kadar çocukların yüzde 90’ı RSV ile enfekte olsa da, geçirilen enfeksiyona karşı oluşan bağışıklık kişinin yeniden enfeksiyon geçirmesine karşı yeterli bir koruma sağlamaz. Bu nedenle maalesef aynı sezonda bile tekrarlayan enfeksiyonlara rastlıyoruz. Yani ‘Bebeğim bir defa RSV enfeksiyonu geçirdi, bir daha RSV’den etkilenmez’ inancı ne yazık ki yanlıştır. Ebeveynlerde RSV farkındalığının güçlenmesini bu nedenle önemli buluyorum" dedi.
İstanbul Uzmanlardan ’Sırrı Süreyya Önder’ değerlendirmesi: ’Bu kadar komplike biraz daha nadir görüyoruz, durumu önümüzdeki günlerdeki süreç belirleyecek" TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in geçirdiği kalp rahatsızlığı sonrası hayati tehlikesi devam ederken uzmanlar uyardı. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Dilay Karabulut, "Aort yırtığı oluştuğu takdirde çok ciddi, mortalitesi yüksek olan bir hastalık, hastanın acilen ameliyata alınması gerekir. Sırrı Bey hem kalp krizi geçirmiş hem diseksiyon birlikte olmuş, bu kadar komplike biraz daha nadir görüyoruz. Durumu önümüzdeki günlerdeki süreç belirleyecek, bu hastaların toparlanması biraz daha uzun sürebilmekte. Bu tarz hastaların tansiyonu kontrol altında olmalı, hipertansiyon en önemli risk faktörlerinden bir tanesi, hastaların takip sürelerini geçirmemeleri gerekmekte" dedi. TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, dün akşam saatlerinde kalp rahatsızlığı sebebiyle hastaneye kaldırılırken geçirdiği ameliyat sonrası tedavisi devam ediyor. Doktorları Önder’in durumunun ciddiyetini koruduğunu aktarırken Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Bölümü İdari Sorumlusu Doç. Dr. Dilay Karabulut da kalp sağlığının korunmasında kontrolün önemine dikkat çekti, Önder’in durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "Çok ciddi, mortalitesi yüksek olan bir hastalıktır" Aort damarına ilişkin bilgi veren Doç. Dr. Dilay Karabulut, "Aort damarı kalbimizden çıkan tüm vücudu besleyen en büyük damardır. 3 tabakadan oluşur, iç kısmındaki bir tabakada yırtık oluştuğu takdirde bu yırtıktan kan akımı, bu aort tabakalarının arasına, duvarın içerisine girer, kendisine burada bir yol bulur. Kendisinden ayrılan damarların beslenmesini bozar, bu kardiyolojide çok ciddi, mortalitesi (ölüm oranı) yüksek olan bir hastalıktır. Hastanın acilen cerrahi ameliyata alınması gerekir, o yırtığın greft stentle düzeltilmesi gerekir. Semptomlar çok gürültülüdür, hasta çok ciddi bir sırt, göğüs ağrısı olur, keskin, bıçak şeklinde bir ağrıdan bahseder. Bazen bu diseksiyon hattı koroner damarlara doğru yayılabilir. Bu durumda aynı zamanda hastaya bir de kalp krizi ve onun ağrısı da eklenir. Bunu öncelikle acil serviste iyi bir şekilde tanımamız gerekiyor. Hipertansiyon en önemli risk faktörlerinden bir tanesidir, özellikle kontrolsüz hipertansiyon diyebiliriz. Erkeklerde daha fazla, sık görülür. Bağ dokusu hastalıklarında aort genişlemeye çok daha müsaittir. Zaten bir süre genişler, genişler ve ondan sonrasında yırtılır, aile öyküsü önemli" dedi. "Önümüzdeki günlerdeki süreç belirleyecek" Sırrı Süreyya Önder’in durumunu değerlendiren Doç. Dr. Karabulut, "Takip ettiğim kadarıyla hem kalp krizi geçirmiş Sırrı Bey hem diseksiyon birlikte olmuş, çok daha komplike bir şey yaşamış maalesef. Aort diseksiyon vakaları sık görülebilir ancak bu kadar komplike hem diseksiyon hattının bu kadar uzun olduğu hem sağ koroner artere kadar ilerleyen yani kalp krizinin eşlik ettiği diseksiyonları biraz daha nadir görüyoruz. Ameliyat zaten mortalitesi yüksek bir ameliyat ve sadece diseksiyonu tamir etmiyorsunuz, burada sağ koroner artere de by pass grefti ekledikleri için dolayısıyla ameliyatın süresi uzuyor, zaten kendisi uzun süren bir ameliyat. Bunun dışında hasta arrest (kalp durması) bir şekilde ameliyata alınmış ve ECMO dediğimiz cihaza bağlanmış yani dolaşım ve solunum desteğinin yapıldığı, dolayısıyla ameliyat o yüzden 12 saat kadar sürmüş olabilir. Durumu önümüzdeki günlerdeki süreç belirleyecek, hayati riski anladığım kadarıyla devam ediyor ama umudumuzu kesmiyoruz. Kendi başına dolaşımının yeniden sağlanabilmesini gözlemlemek gerekiyor çünkü sağ ventrikülün kasılmadığını doktorlarından öğrendik. Dolayısıyla bu hastaların toparlanması biraz daha uzun sürebilmekte" ifadelerini kullandı. "Takip sürelerini geçirmemeli" Aort genişlemesinin tespitine yönelik bilgi veren Doç. Dr. Karabulut, şöyle konuştu: "Aort genişlemesini genellikle kardiyologlar olarak zaten ekokardiyografi dediğimiz kalbin ultrason cihazıyla çoğunlukla tespit ediyoruz. Bu hastaları bu şekilde takip ediyoruz hem erkekler hem kadınlar için belli bir sınır değerleri var. Eğer ameliyat sınırına gelmemişse medikal tedavi, ilaç tedavisi altında düzenli aralıklarla takip ediyoruz. Bunun yanında hastalara mutlaka diyoruz; tansiyonunuz kontrol altında olmalı, yüksek tansiyon çünkü bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi. Hipertansiyonu olan bir sürü hastamız var, mutlaka kontrol altında tutacaksınız diyoruz. İkincisi takip çok önemli, bu hastaları hem ekokardiyografi hem tomografi ile takip ediyoruz dolayısıyla bu takip sürelerini geçirmemeleri gerekmekte"