Yerel Haberler
Bursa
Hem imamlık yaptı hem ayakkabı tamir etti 22 Eylül 2024 Pazar - 10:37:18 İmam olarak gittiği Bilecek’te ayakkabı tamirciliğine de başlayan Süleyman Öner, emekli olduğunda ise açtığı dükkanda kazancını sağlamaya devam ediyor. 45 yıldır yaptığı mesleğin bittiğini belirten Öner, ayakkabı tamirciliğini kimsenin devam ettirme gibi bir derdinin olmadığını söyledi. Yıllar önce imam olarak gittiği Bilecik’te ayakkabı tamircisi olmadığını gören 75 yaşındaki Süleyman Öner, imamlığın yanı sıra ayakkabı tamiri de yapmaya karar verdi. Hem imamlık yapan, hem de ayakkabı tamir etmeye çalışan Öner, aradan geçen zamanın ardından Bursa’ya tayini çıktı. Burada da hem imamlık, hem de el sanatını icra eden Öner, kısa bir süre sonra ise emekli oldu. İmamlık görevinden emekli olan Öner, Bursa’da bulunan 2 metrekarelik dükkanında ise ayakkabı tamiri yapmaya devam ediyor. Bursa’nın İznik ilçesinde dünyaya geldiğini, 2 yıl sonra ise İmamlık görevi için Bilecik’e tayini çıktığını belirten Öner, "Orada ek bir işe ihtiyacım vardı. İlk başta kitap evi açmak istedim. Ama çevremdekiler tavsiye etmedi. Namaz çıkışı cemaatten biri, sökülen mestini Bilecik’te tamir ettirecek bir yer bulamadığını, mecburen çevre illere gitmek zorunda olduğunu söyledi. Bunun üzerine eniştemden de aşina olduğum ayakkabı tamir dükkanı açmaya karar verdi. Dükkan açmak için önce eniştesinin yanına giderek iyice işleri öğrendim. Açtığım dükkanla uzun yıllar Bilecek’te vatandaşlara hizmet ettim. Bilecik’te görevim bittikten sonra Bursa Şehreküstü Camii’ne atandım. Aslında burada ayakkabı tamirciliğine devam etmeyecekti. Ama kızları İstanbul’da üniversite okuduğu için mesleğime devam etme kararı aldım. İmamlık görevinden emekli olduktan sonra da ayakkabı tamirciliğine devam ediyorum. Yaklaşık 45 yıldır ayakkabı tamirciliği yapıyorum" dedi. Ayakkabıların pahalı ucuz fark etmeksizin belli bir süreden sonra tamire ihtiyacı olduğunu aktaran Öner, “İnsanlar yeni ayakkabısını pahalı da alsa ucuz da alsa sonunda benim yanıma geliyor. Bu ayakkabılar sonuçta elden çıkma değiller, makine yapımı ayakkabılar o yüzden yaklaşık bir ayda bana gelmek zorunda kalıyor. Pahalı olursa vurma yapıyor ucuz olursa yırtılma yapıyor” diye konuştu. Yıllar geçtikçe imkanların çoğaldığını ve malzemelere erişilebilirliğin artsa da yeteneğin ayakkabı tamirciliğinde önemli olduğunu söyleyen Süleyman Öner, “İlk başladığım zaman biraz zordu, malzemelere kolay kolay erişemiyorduk. Şimdi yeni teknikler var, ilaçlara ulaşabiliyoruz. Erişimimiz daha kolay oldu ama kullanabilene kolay kullanamayan için yine zor. Benim yeteneğim de var herkes el işlerinde başarılı olamaz. Mesela burada da benim yaptığım işi kimse yapamıyor çünkü ben ayakkabının her yerine girer çıkarım” şeklinde konuştu. Bu mesleğe talep olmasına rağmen insanların beğenmediği için yapmadığını belirten ayakkabı tamircisi, “Ben 1993’ten beri Bursa’daki bu dükkanımda çalışıyorum. Burada tanındığım için yaz kış işim oluyor. Ben bu mesleği seviyorum sevmesem yapmam zaten. Dükkanı devretmek için internete koydum ama beş aydır ses seda yok. Ben 75 yaşıma girdim devretmek istiyorum ama usta yok bu işleri yapacak. Bilecik’te yanımda 2 kayınçom vardı onları yetiştirdim ve 1 kişi daha yetiştirdim. Bilecik’te 3 tane çırak yetiştirebildim ama Bursa’da yetiştiremedim. İnsanlar her yere basılan ayakkabıyı elime alıp tamir mi edeceğim diyerek bu işi kendilerine yakıştıramıyorlar” ifadelerini kullandı.
Bursa’nın çınarı Bursa Ticaret Borsası 100 yaşında
11 Eylül 2024 Çarşamba - 12:04 Bursa’nın çınarı Bursa Ticaret Borsası 100 yaşında Türkiye’nin en köklü ticaret borsaları arasında yer alan Bursa Ticaret Borsası’nın 100. kuruluş yıl dönümünü kutlayan Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, “Geçmişin bilgi birikimi ve deneyimiyle ikinci yüzyılımızda, dijital dönüşüm ve inovasyon odaklı projelere odaklanarak tarım sektörüne yön vermeyi hedefliyoruz” dedi. Bursa’da kurulduğu günden bu yana tarım ve ticaretin kalbi olan, ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunan Bursa Ticaret Borsası (Bursa TB), 100. yaşını büyük bir gururla kutluyor. 11 Eylül 1924 tarihinde Değirmenci Halil Ali Paşa Zade İbrahim Bey ve 6 arkadaşı tarafından “Bursa Zahire Borsası” adıyla kurulan Bursa Ticaret Borsası, yüzyıl boyunca yenilikçi hizmet anlayışıyla gelişimini sürdürerek, Bursa’nın ve Türkiye’nin tarım ve ticaret hayatına önemli katkılar sağladı. Vizyoner projelerle geleceğe yatırım Bursa Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, 100. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, asırlık hizmet yolculuğunda yalnızca tarım ve ticaretin merkezi olmadıklarını, 22 milyar lirayı aşan tescil işlem hacmiyle aynı zamanda bölgesel kalkınmaya öncülük ettiklerini söyledi. Hayata geçirilen projeler ile ulusal tarım ve ticaret politikalarına da yön verdiklerini kaydeden Başkan Matlı, “100 yıllık gurur dolu bir geçmişi geride bırakırken, geleceğe aynı heyecan ve kararlılıkla bakıyoruz. Aradan geçen bir asırda borsamız, sadece bir ticaret platformu olmanın ötesinde, vizyoner projeleriyle Bursa tarım ve hayvancılığının gelişimine, üyelerimizin uluslararası rekabet gücünün artmasına, sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde daha güçlü bir gelecek inşa edilmesine öncülük ederken, uluslararası arenada da adından söz ettiren bir kurum haline gelmiştir” dedi. İkinci yüzyılın yol haritası, ‘dijital dönüşüm ve inovasyon’ 100 yıl boyunca istikrarla büyüyen ve gelişen Bursa Ticaret Borsası`nın, gelecek nesillere sağlam temeller üzerine kurulu bir ticaret ekosistemi bırakma gayretinde olduğunu ifade eden Başkan Matlı, geleceğe yönelik stratejilerini, “Yeni yüzyılımızda dijital dönüşüm ve inovasyon odaklı projelerle ticarete yepyeni bir yön vermeyi hedefliyoruz” sözleriyle özetledi. Bursa tarımının gelişimine katkı sunma misyonlarını ulusal ve uluslararası alanda sürdürmeye devam edeceklerini vurgulayan Özer Matlı, “Bu tarihi dönemin bir parçası olmak, şahsıma, Yönetim Kurulumuza, Meclisimize, Komite Üyelerimize ve tüm ekibimize, büyük bir motivasyon kaynağı. 100 yıllık başarı hikayesinin her aşamasında emeği geçen başkanlarımıza, yönetim kurullarımıza, meclis ve komite üyelerimize, paydaşlarımıza, üyelerimize, çalışanlarımıza ve Bursa halkına en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Kurumumuzun 100 yıllık tecrübesini, yeni başarılarla taçlandırarak, gelecek nesillere güçlü bir miras bırakma kararlılığıyla yolumuza devam edeceğiz” dedi. “Tarım ve ticaretin geleceğine yüzyıllık deneyimle ışık tutuyoruz” Bursa Ticaret Borsası Meclis Başkanı Mehmet Aydın da 100 yıl boyunca kent ve ülke ekonomisinin gelişiminde önemli bir mihenk taşı olduklarını vurguladı. Bursa Ticaret Borsası’nın, tarımdan ticarete, sanayiden turizme kadar kenti ilgilendiren her konuda üzerine düşeni her zaman yerine getirdiğini belirten Aydın, “Geçmişten gelen deneyimimiz, kurumsal kimliğimizin temelini oluştururken, bu birikim geleceğe dair vizyonumuzu da şekillendiriyor. İkinci yüzyılımızda özellikle modern dünyada tarım ve ticaretin gelişen dinamiklerine uyum sağlayarak, borsamızın daha da güçlenmesini hedefliyoruz. Hem üyelerimizin başarısına katkı sunmak hem de sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sağlamak için çalışmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar emeği geçen tüm başkanlarımıza, yönetim kurulu ve meclis üyelerimize, komitelerimize, üyelerimize, çalışanlarımıza şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.
Bursa’nın düşman işgalinden kurtuluşu coşkuyla kutlandı
11 Eylül 2024 Çarşamba - 11:42 Bursa’nın düşman işgalinden kurtuluşu coşkuyla kutlandı Bursa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıldönümü Bursa Valiliği tarafından gerçekleştirilen törenle kutlandı. Bursa’da 2 yıl, 2 ay, 2 gün süren Yunan işgalinin sona ermesinin 102’inci yılı kutlamaları, Tophane’den başlayıp Heykel’de son bulan kortej yürüyüşüyle başladı. Bursa Büyükşehir Bando Takımı, mehter takımı, kılıç kalkan ekibi ve gazilerin yer aldığı korteje Bursa protokolünden Bursa Valisi Erol Ayyıldız’ın yanı sıra Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, BBP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Alfatlı, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, milletvekilleri, çeşitli kurum ve kuruluşların amirleri ile vatandaşlar katıldı. Atatürk Heykeli önünde yapılan saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından çelenk töreni gerçekleştirildi. “Kurtuluşun umut ışığı Bursa’dan yayıldı” Bursa’daki bağımsızlık mücadelesinin Anadolu’da umut ışığı yaktığını belirten Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “11 Eylül 1922 tarihi yalnızca Bursa’mızın yeniden hürriyetine kavuştuğu gün değil aynı zamanda şanlı ulusumuzun bağımsızlık mücadelesindeki kararlılığında bir sembolüdür. 11 Eylül yeniden varoluşun bayramıdır. Bugün Bursa’nın işgalinden sonra Ankara’da 8 Temmuz 1922’de Bursa’nın işgal haberiyle meclis kürsüsüne örtülen kara örtünün kaldırıldığı vatanımızın üzerindeki kara bulutların dağıldığı gündür. Bu zafer Ankara’da da büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılanmış, kurtuluşun umut ışığı Bursa’dan yayılmıştır. Bursa’nın hürriyeti, Bursa’nın özgürlüğü, Anadolu halkının işgale asla boyun eğmeyeceğinin özgürlüğe aşık bir milletin asla yılmayacağını, tüm dünyaya haykırıldığı gündür. Bu millet, bu halk el ele, omuz omuza verdiğinde hiçbir güç karşısında duramaz. Milli mücadele. Türk halkının gücü her şartta kendini göstermiş ve her zorluktan zaferle çıkılmıştır” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından folklor gösterileri ve şiirler okundu.
BTÜ’de Autolia-Tech Konsorsiyumu için imzalar atıldı
11 Eylül 2024 Çarşamba - 11:29 BTÜ’de Autolia-Tech Konsorsiyumu için imzalar atıldı Bursa Teknik Üniversitesi koordinatörlüğünde 7 üniversite, Erasmus + Yükseköğretim Öğrenci ve Personel Hareketliliği (KA131) programı kapsamındaki Autolia-Tech Konsorsiyumu için bir araya geldi. Otomotive yönelik gerçekleştirilen konsorsiyum çerçevesind, üniversitelerin otomotiv ile ilgili bölümlerindeki öğrenciler, Avrupa Birliği ülkelerinde staj yapabilme, personel ise eğitim alma ve ders verme olanağına sahip olacak. Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) ev sahipliğinde, Erasmus + Yükseköğretim Öğrenci ve Personel Hareketliliği (KA131) Programı kapsamında Autolia-Tech konsorsiyumu imzalandı. Mimar Sinan Yerleşkesi Senato Salonu’nda gerçekleştirilen imza törenine; BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, İskenderun Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tolga Depci, Sakarya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özer Köseoğlu, Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cihan Çetinkaya, Kırklareli Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Meryem Çamur Demir, Erzurum Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Fatih Yetim ve Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Biçer katıldı. Otomotiv alanına yönelik projeden konsorsiyumdaki üniversitelerin; bilgisayar mühendisliği, elektrik elektronik mühendisliği, makine mühendisliği, mekatronik mühendisliği ve endüstri mühendisliği bölümleri faydalanabilecek. Dört yıl sürecek konsorsiyum, üniversite öğrenci ve personeline Avrupa Birliği ülkelerinde staj, eğitim alma ve eğitim verme gibi seçenekler sağlayacak. AB ülkelerinde staj, eğitim alma, ders verme seçenekleri İmza töreninde konuşan BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, “Proje içerisine dâhil olacak öğrencilerimiz staj, personelimiz ise eğitim alma ve ders verme hareketliliği gibi farklı imkanlardan faydalanabilecek. Programa dahil olacak öğrencilerimizin beceri ve istihdam edilebilirliği artarken, personelimizin ise yenilikçilik, girişimcilik, üretkenlik, bilgi alışverişi, çok disiplinli öğretme ve öğrenme gibi noktalarda becerisi artacak. Yükseköğretim kurumları arasında stratejik ortaklıkların, eğitim ve iş dünyaları arasında köprülerin de kurulacağı bu konsorsiyumun üniversite olarak yürütücüsü olmaktan mutluluk duyuyor, paydaşımız olan tüm üniversitelerimize hayırlı olmasını diliyorum” dedi. “Konsorsiyum otomotiv şehrinde, BTÜ yürütücülüğünde” İskenderun Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tolga Depci, BTÜ yürütücülüğündeki konsorsiyumun bir ortağı olmaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getirirken, Sakarya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özer Köseoğlu, konsorsiyumun öğrenci ve personele büyük artılar kazandıracağını söyledi. Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cihan Çetinkaya, konsorsiyumların uluslararasılaşma adına önemine değinerek, otomotiv konsorsiyumunu, otomotiv şehrinde bulunan BTÜ’nün temsil etmesinin çok değerli olduğunu vurguladı. Kırklareli Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Meryem Çamur Demir, “Konsorsiyum kapsamında hem öğrencilerin hem personelin yurtdışına giderek deneyim kazanması ve üniversitelerimizi tanıtması çok önemli” dedi. Erzurum Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Fatih Yetim, konsorsiyumda yer almaktan dolayı duydukları mutluluğu belirtti. Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Biçer ise “Bu konsorsiyumun Avrupa etkileşimli olması çok kıymetli. BTÜ öncülüğünde yapılacak bundan sonraki çalışmalara da dâhil olacağımızı ifade etmek istiyorum” diye konuştu. Kabul edilen 5 konsorsiyumdan biri BTÜ Erasmus Kurum Koordinatörü Prof. Dr. Hilal Yıldırır Keser, Autolia-Tech Konsorsiyumu hakkında bilgi vererek, BTÜ yürütücülüğündeki konsorsiyumun Türkiye’de kabul alan 5 konsorsiyumdan biri olduğunu söyledi. Projenin 48 ay süreli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Hilal Yıldırır Keser, öğrenci staj hareketliliğinden 13, personel ders verme hareketliliğinden 7 ve personel eğitim alma hareketliliğinden 8 personelin faydalanacağını belirtti. Konuşmaların ardından imza törenine geçildi. Gün boyu devam eden toplantıda, konsorsiyum kapsamında yapılacaklar masaya yatırıldı.
Göl altındaki medeniyeti 9 yılda tırnaklarıyla kazıyarak çıkardılar
11 Eylül 2024 Çarşamba - 10:38 Göl altındaki medeniyeti 9 yılda tırnaklarıyla kazıyarak çıkardılar İznik Gölü’nde 2014 yılında keşfedilen ve Türkiye’nin en önemli buluşları arasına giren tarihi bazilikada 2015 yılından bu yana kazı çalışmalarını sürdüren Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Mustafa Şahin, sürdürdükleri 9 yıllık çalışmaları anlattı. Şahin, bazilikanın kullanıldığı tarihte bölgenin en büyük kiliselerinden biri olduğunu ve gölün yükselmesi ile terk edildiğini söyledi. İznik Gölü’nde yaşanan çekilme ile birlikte ilk kez 2014 yılında keşfedilen ve yapılan araştırmalarda Hristiyan medeniyetler tarafından kilise olarak kullandığı ortaya çıkan bazilika için 2015 yılında Uludağ Üniversitesi’nin Arkeoloji bölümü tarafından başlatılan çalışmalar sürüyor. Yaklaşık 9 yıl boyunca devam eden su altı ve su üstü kazı çalışmalarını sürdüren Arkeoloji Bölümü Başkanı Mustafa Şahin, devam eden çalışmalar ve bugüne kadar elde edilenler hakkında açıklamalarda bulundu. İznik Kaymakamı Arif Karaman’ın da yer aldığı bilgilendirme toplantısında görseller ile anlatım yapan Mustafa Şahin, bazilikanın İznik ilçesinin Hristiyan dünyasında ne kadar çok önemli bir yere sahip olduğuna vurgu yaparak, "Geride kalan kalıntılarına bakacak olursak, bölgenin en büyük kiliselerinden biriymiş" dedi. Bazilikanın 1250’li yıllarda göl seviyesinin yükselmesi ile suyun içinde kaldığı için terk edildiğini ifade eden Mustafa Şahin, "2014 yılında keşfedilen bazilika için ilk olarak 2015 yılında su üstünde başlatmış olduğumuz ve sonrasında su altı kazıları ile devam eden araştırma çalışmalarımız her yılın belirli dönemlerinde bugüne kadar devam etti. Çalışmalarımızda bu yapının kimler tarafından ne için hangi amaç ile yapıldığını araştırmak adına tüm imkanları seferber ettik. Su üstü ve su altı kazılarımızda keşfettiklerimizi titizlikle inceleyip, zaman zaman farklı ülkelerin arkeologları ile iş birliği yaptık ve bu süreçte bazilikanın bin 500 yıl önce Aziz Neophytos’un adına inşa edildiğini tespit ettik. Bazilika devasa bir yapı olmasına rağmen yaşanan büyük bir deprem nedeniyle yıkılmış, zaten daha öncesinde ise 1250’li yıllarda göl seviyesinin yükselmesi ile suyun içinde kaldığı için terk edilmiş, sonrasında da yapının bir kısmı Hristiyan halkı tarafından temizlenmek ve arınmak için kullanılmış. Hatta o bölüm günümüzde de halen gözüküyor. Yaşanan deprem sonrası bazilikanın yıkılan taşları çevreye dağılmış, söylentilere göre İznik’te diğer yapılarda kullanılmış olmalı. Yaptığımız su altı kazı çalışmalarında bazilikanın büyük bir özveri ile inşa edildiğini ve boyu 2 metreyi bulan çok fazla sütunların olduğunu fark ettik. Birinci Konsil’in (İznik Konsili) bu bazilikanın yakınında yapıldığına dair önemli detaylara ulaştık ancak daha bu konuda henüz net bir bilgi yok sadece tahminlerimiz o yönde. Eğer bu tam anlamıyla ortaya çıkarsa, zaten bazilikanın bulunması ile dünyanın gözlerini üzerine çektiği İznik çok daha fazla ilgi görecektir diye düşünüyorum. Özellikle su altı kazı çalışmalarımızda, yerinde duran temelinin içinde o güne ait toprak sürahiler, bilezikler gibi günlük kullanım eşyaları bulundu. Bu eserlerin hepsi İznik müzesinde sergileniyor. Bazilika, havadan fotoğraflama çalışmaları sırasında, İznik Gölü’nün kıyıdan yaklaşık 20 metre açığında tespit edildi. Günümüzde ’Senato Sarayı’ olarak tanımlanan bu anıtsal yapı, yaklaşık 600 metrekarelik kapalı bir alanı kaplıyor. Yapılan keşiflerde bazilika planı, kullanılan malzeme ve ölçüleri ile Roma İmparatorluğu toprakları genelinde yaygın olarak uygulanan Erken Hıristiyanlık dönemi kiliselerinden biri olduğunu gösteriyor" şeklinde konuştu.
Marmarabirlik’te rekolte beyan alımları 16 Eylül’de başlayacak
11 Eylül 2024 Çarşamba - 10:19 Marmarabirlik’te rekolte beyan alımları 16 Eylül’de başlayacak Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifler Birliği (Marmarabirlik) 2024-2025 ürün alım kampanyası öncesi rekolte beyan alımlarına 16 Eylül 2024 Pazartesi günü başlayacak. Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, “Önceliğimiz geçtiğimiz yılın fiyatlarını muhafaza etmektir. Zeytin üreticimiz panik yaşamasın çünkü onların Marmarabirlik gibi bir kurumları var” dedi. Marmarabirlik’te 2024-2025 ürün alım kampanyası öncesi rekolte beyan alımlarına 16 Eylül Pazartesi günü başlayacak. Rekolte beyan alımları 16 Ekim Çarşamba günü mesai saati bitiminde sona erecek. Anasözleşme gereği rekolte beyanı vermeyen ortaklardan ürün alınamayacak.Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa son yılların en yüksek rekoltesinin gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini söyledi. Uzun yıllar gerçekçi rekolte beyanı için büyük uğraş verdiklerini belirten Asa, “Bu konuda ortaklarımızın ana taahhüdü kadar rekolte beyanı verdiklerini görmekteyiz. Marmarabirlik’e bağlı kooperatiflerin genelinde 130 binton ana taahhüt toplamı bulunmaktadır. Bu miktarın tamamının alınması ne fiziki olarak ne de mali olarak mümkün değildir” dedi. Son yıllarda yaşanan olumsuzluklar karşısında üreticiye sahip çıktıklarını belirten Başkan Asa, şunları söyledi: “2018 yılında yaşanan ekonomik kriz, 2020 yılında dünyayı saran pandemi, 2022 yılında patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı ve son yıllarda oluşan enflasyonist baskı, ister istemez kurumumuzu da olumsuz etkilemektedir. Stoklardaki ürünü satıyorsunuz, fakat aynı miktarda ürünü yukarıda saydığımız sebeplerden dolayı yerine koyamıyorsunuz. Aynı zamanda alınan ham zeytin fiyatlarına, üretici havuzundaki zeytinin satılması, baskı yapmakta Marmarabirlik’in rekabet gücünü de azaltmaktadır.” 2024-2025 Ürün alım kampanyasında zeytin kalibresinin ağırlıklı olarak orta ve ince dane olacağını, iri dane zeytinin ise az olacağını vurgulayan Hidamet Asa, “Marmarabirlik Yönetim Kurulu olarak önceliğimiz geçtiğimiz yılki ürün alım fiyatlarını korumak. Özellikle zeytinyağı fiyatlarının geriye gelmesi fiyatlarda handikap oluşturmaktadır, bunlar ürün alım fiyatlarını doğrudan etkileyen unsurlardır. Böyle kritik bir yılda üreticilerimiz bize hata yaptırmasın” dedi. Neredeyse tüm tarım ürün fiyatlarının bir önceki yıla göre geri geldiğini ifade eden Hidamet Asa, “Sofralık zeytin üreticisinin panik yaşamasına sebep olacak bir durum yok ortada. Çünkü üreticinin sigortası Marmarabirlik var. Ayrıca bir önceki yıl kuraklık sebebi ile İspanya, İtalya, Yunanistan ve Tunus’ta üretiminde rekolte kaybı yaşandı. Bahsedilen ülkelerde zeytinyağında devreden stok miktarı çok az olduğundan bu yıl arz fazlalığı oluşacağını düşünmüyoruz” dedi. Böyle bir yılda kurumun yara almaması gerektiğini söyleyen Başkan Asa sözlerini şöyle sürdürdü:“Özellikle son 3 yıldır zeytin üreticilerimize büyük fiyat desteği verilmiştir. 2021/22 ürün alım kampanyasında baş barem 20,10 TL, Taban fiyat 7,40 TL, Yağlık 7 TL’iken, 2022/23 kampanyasında baş barem 54 TL, Taban fiyat 18,50 TL, ve yağlık 16,50 TL olmuş, 2023/24 ürün alım kampanyasında ise baş barem 125 TL, Taban fiyat 47 TL ve yağlık 45 TL olarak belirlenmiştir. Yani son iki yılda alım fiyatlarında yüzde 300’lük artış yaşanmıştır. Rekoltenin çok yüksek olacağı böyle bir zor yılı Marmarabirlik Yönetim Kurulu, kooperatiflerimiz ve üretici ortaklarımızla birlikte aşacağımıza inanıyoruz. Bu hasat dönemini Marmarabirlik’e sahip çıkılacak bir yıl olarak görüyoruz.”
(Özel) Yunan komutanın tarihe geçen saygısızlığı hafızalardan silinmedi
11 Eylül 2024 Çarşamba - 10:10 (Özel) Yunan komutanın tarihe geçen saygısızlığı hafızalardan silinmedi BURSA (İHA) – Bursa Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, tarihin tozlu sayfalarından 1920 yılına ait arşiv belgelerini gün yüzüne çıkararak, işgalci Yunan komutanının Osman Gazi Türbesi’ne yaptığı büyük saygısızlığı ortaya koydu. 105 yıl önce gerçekleşen bu saygısızlık, aradan geçen onca zamana rağmen unutulmadı. Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, ecdada yapılan bu hakaretin hafızalardan silinmeyeceğini vurguladı. Orhan Gazi’nin 1326 yılında gerçekleştirdiği fethin ardından yaklaşık 130 yıl Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan Bursa, 8 Temmuz 1920’de İtilaf Devletleri’nin desteklediği Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi. Bu işgal, Ankara’da bulunan İlk Meclis’te büyük üzüntüye yol açmış, 10 Temmuz 1920’de Meclis kürsüsüne siyah örtü (Puşide-i Siyah) örtülmüştür. Meclis kürsüsüne siyah örtü örtülmesi, Bursa’nın işgalinin milli bir yas olarak kabul edildiğini göstermektedir. Türk ordusunun 11 Eylül 1922’de, işgalden tam olarak “2 yıl, 2 ay, 2 gün” sonra Bursa’yı geri almasıyla birlikte, bu siyah örtü de kaldırıldı. Yunan işgali sırasında milli ve dini değerlere yapılan saygısızlıklar, tarihe kara bir leke olarak geçti. Bu saygısızlıklardan biri de Yunan komutan Binbaşı Sofoklis Venizelos’un, Osman Gazi’nin türbesinde sergilediği hadsizlikti. Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos’un oğlu olan Binbaşı Sofoklis, Osman Gazi’nin türbesinde çektirdiği fotoğraf ile hafızalara kazındı. Venizelos nişanlısına gönderdiği fotoğrafın altına, “Yunanistan yeniden doğuyor, Türkiye ölüyor” notu düştü. Bu fotoğraf karesi, Yunanlıların Osman Gazi Türbesi’ne yaptığı saygısızlığın simgesi haline geldi ve Bursalıları derinden yaraladı. "Burası sadece bir mezar değil, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun ve yükselişinin de sembolüdür" Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, Osman Gazi Han’ın Tophane sırtlarındaki türbesini ziyaret ettikten sonra yaptığı açıklamada şu cümlelere yer verdi: "Şu an önünde bulunduğumuz Osman Gazi Türbesi, yalnızca bir mezar değildir. Osmanlı Devleti’nin temellerinin atıldığı ve imparatorluğun yükselişinin simgelendiği yerdir. 19. ve 20. yüzyılın başlarında Bursa’ya gelen seyyahların yazılarında da Osman Gazi Türbesi’ne mutlaka yer verdiklerini görüyoruz. Burasının büyük bir Türk hükümdarının, Osmanlı Devleti’nin kurucusunun türbesi olduğunu herkes çok iyi bilmekteydi." "Türklere karşı psikolojik üstünlüğü sağlamak adına hususi çekilmiş bir fotoğraf" Arslan, 1920’nin sonlarında Yunan komutan Sofoklis Venizelos’un Osman Gazi Türbesi’ni ziyaretine de değinerek, bu ziyaretin detaylarının net olmadığını, ancak bir fotoğrafın bu ziyaretten günümüze ulaştığını belirtti. Arslan, "Fotoğrafta Venizelos’un gayet samimi, hatta saygısız bir şekilde, kolunu türbenin parmaklıklarına dayadığı ve ayağını da kenara koyarak poz verdiği görülmektedir. Bu fotoğrafı nişanlısına ve Daily Mail Gazetesi muhabirine göndermiştir. Bu fotoğraf ve altına düşülen ’Yunanistan yeniden doğuyor, Türkiye ölüyor’ notu ile Türklere karşı psikolojik bir üstünlük sağlamayı hedeflemekteydiler. Bu fotoğraf, Osman Gazi’nin Bursa’daki Bizans hakimiyetine son veren Türk hükümdarı olması sebebiyle özellikle seçilmiş ve kasıtlı olarak çekilmiş bir karedir" dedi. Arslan, 12 Temmuz 1920 tarihli Bursa Hakimiyet gazetesinde yayımlanan ’Bahtsız Bursa’ adlı yazıda Osman Gazi Türbesi’nin işgal altında kaldığının ifade edildiğini vurguladı. Arslan, "Ayrıca, milli şair Mehmet Akif Ersoy’un ünlü Bülbül şiirinde Osman Gazi’nin türbesinde çan seslerinin duyulmasını şu sözlerle dile getirmiştir. ’Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman’ın.’ Bu yazılar ve mısralar Osman Gazi Türbesi’nin işgal altında olmasının Türk milletinde oluşturduğu derin üzüntüyü ve utancı dile getirmektedir. Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır da Dayanma adlı şiirini, Sofoklis Venizelos’un türbede çekilen bu fotoğrafı üzerine kaleme almıştır. Bu fotoğraf kamuoyunda büyük bir infial oluşturdu ve Türk halkının tepkisine sebep olmuştur" diye konuştu. Asırlık arşivlerde saklı Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğiyle belgesel ve arşiv çalışmaları yürüten Bursa Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, bu süreçte pek çok yeni belgeye ulaştıklarını belirtti. Arslan, "Osman Gazi Türbesi ile ilgili önemli bir belge de bu araştırmalar sırasında ortaya çıktı. Bursa Darülmuallimin eski ambar memuru Mehmed Şefik tarafından kaleme alınan 12 Aralık 1921 tarihli dilekçede, şu cümleler yer aldı: ’Yakın zamanda döndüğüm Bursa civarında, işgal yönetimi tarafından kasti ya da gayri kasti olarak işlenen çeşitli vahşet ve zulümlere ek olarak, kasaba içinde bizzat gözlemlediğim bazı kutsal değerlere yönelik saldırılar ve uluslararası hukuk kurallarına açıkça aykırı olan durumlar aşağıda arz olunur: - Cennetmekan Sultan Osman Han-ı Evvel hazretlerinin türbesinin girişine Kral Konstantin’in defne dalları ile çerçevelenmiş büyük bir resmi asılmıştır. Söz konusu türbenin avlusu da muhabere kıtaları tarafından işgal edilmiş olup, bahçedeki şehzadelerin mezarları üzerinde insan dışkısı izleri görülmektedir. İslam’a ve yüksek mezarlıklara aykırı olarak, Yunan askerleri tarafından defalarca tuvalet olarak kullanıldığına tanık oldum. - Camilerden bazılarının kapılarına Kral Konstantin’in resmi asılmıştır. Özellikle Hoca Alizade Camii’nin kapısına büyük bir haç çizilmiştir. - Vilayet dairesinin kapısına kraliyet tacı ve Yunan arması yerleştirilmiştir. - İngiltere hükümeti tarafından Anadolu’ya gönderilmek üzere Mudanya’ya sevk edilen savaş esirlerimiz, Yunan hükümeti tarafından tutuklanarak bir yılı aşkın süredir askeri hizmetlerde çalıştırılmaktadır. Bu olaylar, dindaşlarımızın gözü önünde gerçekleşerek vicdanlara dayanılması imkansız bir ızdırap yüklemektedir. Bu durumların önlenmesi amacıyla müttefik devletler nezdinde protesto edilerek, kutsal yerlerin tarafsız bir hükümetin kontrolü altında jandarmamız tarafından işgali için siyasi girişimlerde bulunulmasını yüksek makamınızdan istirham ederim. Bu konuda emir ve ferman, yetki sahibinindir" ifadelerine yer verildi. Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, Osman Gazi Türbesi’nin Milli Mücadele sürecinde bir birlik ve bilinç oluşturduğunu vurguladı. Arslan, "Sofoklis Venizelos’un, Osman Gazi’nin türbesinde çekildiği fotoğrafı, kartpostallarda ve gazetelerde yayımlanarak halkı birleştiren bir sembol haline gelmiştir. Bursa’nın kurtuluşu 11 Eylül günü büyük bir sevinçle karşılanmış, bu sevincin bir yansıması olarak Osman Gazi’nin türbesinin bir maketi yapılarak Ankara sokaklarında dolaştırılmıştır. Bu, Osman Gazi’nin isminin ve türbesinin bağımsızlık ve Milli Mücadele ile özdeşleştiğini gösterir. 11 Eylül’de Bursa’ya ilk giren askerlerimizden 11 kahraman da Hacivat Köprüsü’nde şehit düşmüş ve Bursa’yı fetheden Osman Gazi’nin yanı başına defnedilmiştir. Böylece, Bursa’yı fetheden Osman Gazi ile onu kurtaran kahramanlar, aynı kutsal mekânda bir araya gelmiştir. Ruhları şad, mekanları cennet olsun" dedi. Arslan, araştırmaları sırasında Yunan arşivlerinden de faydalandıklarını belirterek, "Yunan kaynaklarında bu olaylara yer verilmemektedir. 2016 yılında Sofoklis Venizelos konusu iki ülke arasında yeniden gündeme geldi ve Yunan gazetelerinde Türkiye’nin bu konuyu gündeme getirerek kendilerini sıkıştırmaya çalıştığı şeklinde ifadeler yer aldı. Ancak Osman Gazi, artık sadece tarihi bir şahsiyet değil, aynı zamanda bir sembol haline gelmiştir. Onun adı, 600 yıl sonra bile Bursa’nın kurtuluşuna öncülük etmiş ve Milli Mücadele’nin önemli sembollerinden biri olarak öne çıkmıştır. Bugün ve gelecekte de tarihî sembol olma özelliğini sürdürecektir" şeklinde konuştu.
Yunan komutanın asırlık saygısızlığı unutulmadı
11 Eylül 2024 Çarşamba - 09:51 Yunan komutanın asırlık saygısızlığı unutulmadı Bursa Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, tarihin tozlu sayfalarından 1920 yılına ait arşiv belgelerini gün yüzüne çıkararak, işgalci Yunan komutanının Osman Gazi Türbesi’ne yaptığı büyük saygısızlığı ortaya koydu. 105 yıl önce gerçekleşen bu saygısızlık, aradan geçen onca zamana rağmen unutulmadı. Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, ecdada yapılan bu hakaretin hafızalardan silinmeyeceğini vurguladı. Orhan Gazi’nin 1326 yılında gerçekleştirdiği fethin ardından yaklaşık 130 yıl Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan Bursa, 8 Temmuz 1920’de İtilaf Devletleri’nin desteklediği Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi. Bu işgal, Ankara’da bulunan İlk Meclis’te büyük üzüntüye yol açmış, 10 Temmuz 1920’de Meclis kürsüsüne siyah örtü (Puşide-i Siyah) örtülmüştür. Meclis kürsüsüne siyah örtü örtülmesi, Bursa’nın işgalinin milli bir yas olarak kabul edildiğini göstermektedir. Türk ordusunun 11 Eylül 1922’de, işgalden tam olarak “2 yıl, 2 ay, 2 gün” sonra Bursa’yı geri almasıyla birlikte, bu siyah örtü de kaldırıldı. Yunan işgali sırasında milli ve dini değerlere yapılan saygısızlıklar, tarihe kara bir leke olarak geçti. Bu saygısızlıklardan biri de Yunan komutan Binbaşı Sofoklis Venizelos’un, Osman Gazi’nin Türbesi’nde sergilediği hadsizlikti. Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos’un oğlu olan Binbaşı Sofoklis, Osman Gazi’nin Türbesi’nde çektirdiği fotoğraf ile hafızalara kazındı. Venizelos nişanlısına gönderdiği fotoğrafın altına, “Yunanistan yeniden doğuyor, Türkiye ölüyor” notu düştü. Bu fotoğraf karesi, Yunanlıların Osman Gazi Türbesi’ne yaptığı saygısızlığın simgesi haline geldi ve Bursalıları derinden yaraladı. "Burası sadece bir mezar değil, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun ve yükselişinin de sembolüdür" Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, Osman Gazi Han’ın Tophane sırtlarındaki türbesini ziyaret ettikten sonra yaptığı açıklamada şu cümlelere yer verdi; “Şu an önünde bulunduğumuz Osman Gazi Türbesi, yalnızca bir mezar değildir. Osmanlı Devleti’nin temellerinin atıldığı ve imparatorluğun yükselişinin simgelendiği yerdir. 19. ve 20. yüzyılın başlarında Bursa’ya gelen seyyahların yazılarında da Osman Gazi Türbesi’ne mutlaka yer verdiklerini görüyoruz. Burasının büyük bir Türk hükümdarının, Osmanlı Devleti’nin kurucusunun türbesi olduğunu herkes çok iyi bilmekteydi." Türklere karşı psikolojik üstünlüğü sağlamak adına hususi çekilmiş bir fotoğraf Arslan, 1920’nin sonlarında Yunan komutan Sofoklis Venizelos’un Osman Gazi Türbesi’ni ziyaretine de değinerek, bu ziyaretin detaylarının net olmadığını, ancak bir fotoğrafın bu ziyaretten günümüze ulaştığını belirtti. Arslan, “Fotoğrafta Venizelos’un gayet samimi, hatta saygısız bir şekilde, kolunu türbenin parmaklıklarına dayadığı ve ayağını da kenara koyarak poz verdiği görülmektedir. Bu fotoğrafı nişanlısına ve Daily Mail Gazetesi muhabirine göndermiştir. Bu fotoğraf ve altına düşülen “Yunanistan yeniden doğuyor, Türkiye ölüyor” notu ile Türklere karşı psikolojik bir üstünlük sağlamayı hedeflemekteydiler. Bu fotoğrafın, Osman Gazi’nin Bursa’daki Bizans hakimiyetine son veren Türk hükümdarı olması sebebiyle özellikle seçilmiş ve kasıtlı olarak çekilmiş bir karedir" dedi. Arslan, 12 Temmuz 1920 tarihli Bursa Hakimiyet gazetesinde yayımlanan Bahtsız Bursa adlı yazıda Kara Osman’ın türbesinin işgal altında kaldığının ifade edildiğini vurguladı. Arslan, "Ayrıca, milli şair Mehmet Akif Ersoy’un ünlü Bülbül şiirinde Osman Gazi’nin türbesinde çan seslerinin duyulmasını şu sözlerle dile getirmiştir. "Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman’ın." Bu yazılar ve mısralar Osman Gazi Türbesi’nin işgal altında olmasının Türk milletinde oluşturduğu derin üzüntüyü ve utancı dile getirmektedir. Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır’ın da Dayanma adlı şiirini, Sofoklis Venizelos’un türbede çekilen bu fotoğrafı üzerine kaleme almıştır. Bu fotoğrafın, kamuoyunda büyük bir infial oluşturduğunu ve Türk halkının tepkisine sebep olmuştur" diye konuştu. Asırlık arşivlerde saklı... Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğiyle belgesel ve arşiv çalışmaları yürüten Bursa Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, bu süreçte pek çok yeni belgeye ulaştıklarını belirtti. Arslan, "Osman Gazi Türbesi ile ilgili önemli bir belge de bu araştırmalar sırasında ortaya çıktı. Bursa Darülmuallimin eski ambar memuru Mehmed Şefik tarafından kaleme alınan 12 Aralık 1921 tarihli dilekçede, şu cümleler yer aldı, ’Yakın zamanda döndüğüm Bursa civarında, işgal yönetimi tarafından kasti ya da gayri kasti olarak işlenen çeşitli vahşet ve zulümlere ek olarak, kasaba içinde bizzat gözlemlediğim bazı kutsal değerlere yönelik saldırılar ve uluslararası hukuk kurallarına açıkça aykırı olan durumlar aşağıda arz olunur: - Cennet mekan Sultan Osman Han-ı Evvel hazretlerinin türbesinin girişine Kral Konstantin’in defne dalları ile çerçevelenmiş büyük bir resmi asılmıştır. Söz konusu türbenin avlusu da muhabere kıtaları tarafından işgal edilmiş olup, bahçedeki şehzadelerin mezarları üzerinde insan dışkısı izleri görülmektedir. - İslam’a ve yüksek mezarlıklara aykırı olarak, Yunan askerleri tarafından defalarca tuvalet olarak kullanıldığına tanık oldum. - Camilerden bazılarının kapılarına Kral Konstantin’in resmi asılmıştır. Özellikle Hoca Alizade Camii’nin kapısına büyük bir haç çizilmiştir. - Vilayet dairesinin kapısına kraliyet tacı ve Yunan arması yerleştirilmiştir. - İngiltere hükümeti tarafından Anadolu’ya gönderilmek üzere Mudanya’ya sevk edilen savaş esirlerimiz, Yunan hükümeti tarafından tutuklanarak bir yılı aşkın süredir askeri hizmetlerde çalıştırılmaktadır. Bu olaylar, dindaşlarımızın gözü önünde gerçekleşerek vicdanlara dayanılması imkansız bir ızdırap yüklemektedir. Bu durumların önlenmesi amacıyla müttefik devletler nezdinde protesto edilerek, kutsal yerlerin tarafsız bir hükümetin kontrolü altında jandarmamız tarafından işgali için siyasi girişimlerde bulunulmasını yüksek makamınızdan istirham ederim. Bu konuda emir ve ferman, yetki sahibinindir” ifadelerine yer verildi. Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, Osman Gazi Türbesi’nin Milli Mücadele sürecinde bir birlik ve bilinç oluşturduğunu vurguladı. Arslan, "Sofoklis Venizelos’un, Osman Gazi’nin türbesinde çekildiği fotoğrafı, kartpostallarda ve gazetelerde yayımlanarak halkı birleştiren bir sembol haline gelmiştir. Bursa’nın kurtuluşu 11 Eylül günü büyük bir sevinçle karşılanmış, bu sevincin bir yansıması olarak Osman Gazi’nin Türbesi’nin bir maketi yapılarak Ankara sokaklarında dolaştırılmıştır. Bu, Osman Gazi’nin isminin ve türbesinin bağımsızlık ve milli mücadele ile özdeşleştiğini gösterir. 11 Eylül’de Bursa’ya ilk giren askerlerimizden 11 kahraman da Hacivat Köprüsü’nde şehit düşmüş ve Bursa’yı fetheden Osman Gazi’nin yanı başına defnedilmiştir. Böylece, Bursa’yı fetheden Osman Gazi ile onu kurtaran kahramanlar, aynı kutsal mekânda bir araya gelmiştir. Ruhları şad, mekanları cennet olsun” dedi. Arslan, araştırmaları sırasında Yunan arşivlerinden de faydalandıklarını belirtti. "Yunan kaynaklarında bu olaylara yer verilmemektedir. 2016 yılında Sofoklis Venizelos konusu iki ülke arasında yeniden gündeme geldi ve Yunan gazetelerinde Türkiye’nin bu konuyu gündeme getirerek kendilerini sıkıştırmaya çalıştığı şeklinde ifadeler yer aldı. Ancak Osman Gazi, artık sadece tarihi bir şahsiyet değil, aynı zamanda bir sembol haline gelmiştir. Onun adı, 600 yıl sonra bile Bursa’nın kurtuluşuna öncülük etmiş ve Milli Mücadele’nin önemli sembollerinden biri olarak öne çıkmıştır. Bugün ve gelecekte de tarihî sembol olma özelliğini sürdürecektir" şeklinde konuştu.
Sonbahar enfeksiyonuna dikkat
11 Eylül 2024 Çarşamba - 09:51 Sonbahar enfeksiyonuna dikkat Güneşin etkisini kaybetmeye başladığı ve sıcaklığın bir yükselip bir azaldığı sonbahar aylarında enfeksiyon hastalıklarının görülme sıklığı artıyor. Sonbahar ayı, solunum yolu enfeksiyonlarına da zemin oluştururken Medicana Sağlık Grubu Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İdil Öztürk, çok sık geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı uyarılarda bulundu. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının, doktora başvurmanın önde gelen sebepleri arasında yer aldığını belirten Kulak Burun Boğaz (KBB) ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İdil Öztürk, "Mevsim geçişlerinde yaşanan ısı değişimleri birçok hastalık gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarına da zemin hazırlıyor. Zayıflayan bağışıklık sistemiyle birlikte vücut direncinin düşmesi, bu dönemlerde üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış yaşanmasına neden oluyor" diye konuştu. Kalabalık ortamlar risk Enfeksiyona yatkınlığı artıran unsurları da anlatan Öztürk, “Alerjik bünyeye sahip olma, burun kemiği eğriliği veya konka büyüklüğü gibi anatomik sorunlar nedeniyle ağızdan nefes alıp verme, sigara içme, düzensiz beslenme gibi faktörler de üst solunum yolu enfeksiyonuna yatkınlığı artırır. Bu hastalıklar mevsim geçişlerinde ve kalabalık ortamlarda sık görülürler. Damlacık enfeksiyonu biçiminde ortaya çıkarlar, yani yakın mesafeden konuşma, öpme, öksürme sonucunda bulaşırlar. Bulunulan ortamda havalandırmanın yetersiz olması da bulaşmalarını kolaylaştırır. yüzeylere temas sonrası ellerin yıkanmaması ile de bulaşır” ifadelerini kullandı. En sık görülen enfeksiyonlar Erişkinlerde sık olarak görülenlerden üst solunum yolu enfeksiyonlarını sıralayan Op. Dr. İdil Öztürk, “Bunlardan birincisi nezle, ikincisi grip enfeksiyonudur. Bunların yanında orta kulak iltihabı da en sık görülen üst solunum yolu enfeksiyonlarındandır” diye konuştu. Op. Dr. İdil Öztürk, erişkinlerde sıkça görülen üst solunum yolu enfeksiyonlarını şöyle sıraladı: "Nezle birden çok virüsün yol açtığı, kişiden kişiye bulaşan, üst solunum yollarını tutan hafif seyirli bir hastalıktır. Üşütme, soğuk algınlığı olarak da bilinir. Soğuk mevsimlerde daha sıktır. Sigara içenlerde daha sık görülmez fakat ağır seyreder. Bir insan, ömrü boyunca yaklaşık olarak 300 defa nezle olur. 5 yaşın altındaki çocuklar yılda ortalama 8-10 kez üst solunum yolu enfeksiyonu geçirir. İnfluenza virüslerinin yol açtığı üst solunum yolu enfeksiyonudur. Virüsün 3 tipi vardır. Tip A insanlar, domuzlar ve kümes hayvanlarında, Tip B sadece insanlarda hastalık yapar. Tip C ise insanlarda çok hafif belirtilere yol açar. Sıklıkla ani başlayan yüksek ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ve kas ağrıları, bitkinlik, burun akıntısı veya tıkanıklığı ile kendini gösterir. Ateş genellikle 5 gün ya da 1 hafta sürer. Tedavide dinlenme çok önemlidir. Ateş düşürücüler, bol sıvı tüketimi ve iyi beslenme önemlidir. Viral bir hastalık olduğu için antibiyotik verilmez ancak orta kulak iltihabı, sinüzit, zatürre gibi ikincil enfeksiyon, komplikasyon olarak eklenmiş ise antibiyotik kullanılır. Yutak ve bademciklerin ani başlayan enfeksiyonudur. Virüs veya bakteriyel kaynaklı olabileceği için etkene göre tedavi metodu değişiklik gösterir. Belirtileri yüksek ateş, boğaz ağrısı-yutkunma zorluğu, halsizlik-kırgınlık, baş-eklem-kas ağrıları, öksürük ve bazen de boyunda lenf bezlerinin şişmesidir. Çocuklarda orta kulak enfeksiyonu daha sık görülür. Sıklıkla nezle, grip gibi enfeksiyonları takiben gelişen ikincil bakteriyel enfeksiyon şeklindedir. En sık 6-18 ay asındaki çocukları etkiler. 6 yaşından sonra hastalık sıklığında bariz azalma görülür. Yüz kemiklerinin içerisinde sinüs adı verilen hava boşluklarının iltihabına sinüzit adı verilir. Yine sıklıkla viral üst solunum yolu enfeksiyonlarını takiben gelişir. Vira enfeksiyonlardan sonra 7-10 günde tam iyileşme beklenirken genellikle burun doluluğu ve öksürük artışı olur. Büyük çocuklar ve erişkinlerde baş ve yüz ağrıları görülebilir. Antibiyotik tedavisi gerekebilir." KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Öztürk, söz konusu bu üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için hijyene ve el yıkamaya özen gösterilmesi, kalabalık ortamlardan uzak durulması, kalabalık ortamların sık sık havalandırılması, hasta kişilere mümkünse maske taktırılması ve fazla yaklaştırılmaması, yaşa uygun ve dengeli beslenilmesi, mevsime uygun giyinilmesi gerektiğini söyledi.
Bursa sahillerinde son durum
11 Eylül 2024 Çarşamba - 09:33 Bursa sahillerinde son durum Bursa’da Mudanya, Karacabey ve Gemlik ilçelerinin Marmara Denizi’ne olan kıyıları ile İznik Gölü kıyısındaki plaj ve kamplarda yapılan Ağustos ayı ikinci tur ölçümlerinde 24 plajın sonuçları açıklandı. Açıklanan sonuçlara göre 24 plajdan sadece Mudanya kıyısında bulunan Coşkunöz Plajı ve Büyükşehir Belediyesi Mesudiye Halk Plajı ’orta kalite su’ olarak belirlendi. Bursa İl Sağlık Müdürlüğü tarafından Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan Gemlik’te 8, Mudanya’da 9 ve Karacabey’de 3, İznik Gölü kıyısında ise 4 olmak üzere 24 kamp ve plajda tespitler yapıldı. Yapılan analizlerde alınan numunelerin 22 plajda değerlerin altında, 2 plajda ise kılavuz değerle zorunlu değer aralığında olduğu tespit edildi. Toplam sonuçlar kılavuz değerlerin altındaysa "iyi kalitede su (girilebilir)", kılavuz değerle zorunlu değer arasındaysa "orta kalitede su (girilebilir)", zorunlu değerlerin üzerindeyse "kötü kalitede su (girilemez)" tespitlerine yer veriliyor. Bursa’nın "iyi" ve "orta" deniz suyuna sahip sahil ve plajlar şöyle: Gemlik: Bursa Büyükşehir Belediyesi Küçükkumla Halk Plajı, Büyükşehir Kurşunlu Kadınlar Plajı, Büyükşehir Belediyesi Kumsaz Halk Plajı, Hasanağa Kadınlar Plajı, Büyükkumla Halk Plajı, Narlı Halk Plajı, Karacaali Gençlik Kampı, Gemsaz Halk Plajı ’iyi kalite su’ statüsünde yer aldı. Mudanya: Bursa Büyükşehir Belediyesi Eğerce Halk Plajı, Bursa Büyükşehir Belediyesi Eşkel Halk Plajı, Altıntaş Halk Plajı, Zeytinbağı Halk Plajı, Kumyaka Halk Plajı, Burgaz Halk Plajı, Burgaz Altınkum Halk Plajı ’iyi kalite su’ olarak tespit edilirken, Coşkunöz Plajı ve Büyükşehir Belediyesi Mesudiye Halk Plajı ’orta kalite su’ olarak belirlendi. Karacabey: Malkara Halk Plajı, Yeniköy Halk Plajı, Kurşunlu Halk Plajları plajlarında ’iyi kalite su’ olarak belirlendi. İznik Gölü: Göllüce Halk Plajı, İnciraltı Mevki Halk Plajı, Darka Tatil Köyü ve Orhangazi Halk Plajı ’iyi kalite su’ olarak tespit edildi.