GÜNDEM - 11 Eylül 2024 Çarşamba 10:10

(Özel) Yunan komutanın tarihe geçen saygısızlığı hafızalardan silinmedi

A
A
A
(Özel) Yunan komutanın tarihe geçen saygısızlığı hafızalardan silinmedi

BURSA (İHA) – Bursa Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, tarihin tozlu sayfalarından 1920 yılına ait arşiv belgelerini gün yüzüne çıkararak, işgalci Yunan komutanının Osman Gazi Türbesi’ne yaptığı büyük saygısızlığı ortaya koydu. 105 yıl önce gerçekleşen bu saygısızlık, aradan geçen onca zamana rağmen unutulmadı. Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, ecdada yapılan bu hakaretin hafızalardan silinmeyeceğini vurguladı.


Orhan Gazi’nin 1326 yılında gerçekleştirdiği fethin ardından yaklaşık 130 yıl Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan Bursa, 8 Temmuz 1920’de İtilaf Devletleri’nin desteklediği Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi. Bu işgal, Ankara’da bulunan İlk Meclis’te büyük üzüntüye yol açmış, 10 Temmuz 1920’de Meclis kürsüsüne siyah örtü (Puşide-i Siyah) örtülmüştür. Meclis kürsüsüne siyah örtü örtülmesi, Bursa’nın işgalinin milli bir yas olarak kabul edildiğini göstermektedir. Türk ordusunun 11 Eylül 1922’de, işgalden tam olarak “2 yıl, 2 ay, 2 gün” sonra Bursa’yı geri almasıyla birlikte, bu siyah örtü de kaldırıldı.


Yunan işgali sırasında milli ve dini değerlere yapılan saygısızlıklar, tarihe kara bir leke olarak geçti. Bu saygısızlıklardan biri de Yunan komutan Binbaşı Sofoklis Venizelos’un, Osman Gazi’nin türbesinde sergilediği hadsizlikti. Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos’un oğlu olan Binbaşı Sofoklis, Osman Gazi’nin türbesinde çektirdiği fotoğraf ile hafızalara kazındı. Venizelos nişanlısına gönderdiği fotoğrafın altına, “Yunanistan yeniden doğuyor, Türkiye ölüyor” notu düştü. Bu fotoğraf karesi, Yunanlıların Osman Gazi Türbesi’ne yaptığı saygısızlığın simgesi haline geldi ve Bursalıları derinden yaraladı.



"Burası sadece bir mezar değil, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun ve yükselişinin de sembolüdür"


Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, Osman Gazi Han’ın Tophane sırtlarındaki türbesini ziyaret ettikten sonra yaptığı açıklamada şu cümlelere yer verdi:


"Şu an önünde bulunduğumuz Osman Gazi Türbesi, yalnızca bir mezar değildir. Osmanlı Devleti’nin temellerinin atıldığı ve imparatorluğun yükselişinin simgelendiği yerdir. 19. ve 20. yüzyılın başlarında Bursa’ya gelen seyyahların yazılarında da Osman Gazi Türbesi’ne mutlaka yer verdiklerini görüyoruz. Burasının büyük bir Türk hükümdarının, Osmanlı Devleti’nin kurucusunun türbesi olduğunu herkes çok iyi bilmekteydi."



"Türklere karşı psikolojik üstünlüğü sağlamak adına hususi çekilmiş bir fotoğraf"


Arslan, 1920’nin sonlarında Yunan komutan Sofoklis Venizelos’un Osman Gazi Türbesi’ni ziyaretine de değinerek, bu ziyaretin detaylarının net olmadığını, ancak bir fotoğrafın bu ziyaretten günümüze ulaştığını belirtti. Arslan, "Fotoğrafta Venizelos’un gayet samimi, hatta saygısız bir şekilde, kolunu türbenin parmaklıklarına dayadığı ve ayağını da kenara koyarak poz verdiği görülmektedir. Bu fotoğrafı nişanlısına ve Daily Mail Gazetesi muhabirine göndermiştir. Bu fotoğraf ve altına düşülen ’Yunanistan yeniden doğuyor, Türkiye ölüyor’ notu ile Türklere karşı psikolojik bir üstünlük sağlamayı hedeflemekteydiler. Bu fotoğraf, Osman Gazi’nin Bursa’daki Bizans hakimiyetine son veren Türk hükümdarı olması sebebiyle özellikle seçilmiş ve kasıtlı olarak çekilmiş bir karedir" dedi.


Arslan, 12 Temmuz 1920 tarihli Bursa Hakimiyet gazetesinde yayımlanan ’Bahtsız Bursa’ adlı yazıda Osman Gazi Türbesi’nin işgal altında kaldığının ifade edildiğini vurguladı. Arslan, "Ayrıca, milli şair Mehmet Akif Ersoy’un ünlü Bülbül şiirinde Osman Gazi’nin türbesinde çan seslerinin duyulmasını şu sözlerle dile getirmiştir. ’Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman’ın.’ Bu yazılar ve mısralar Osman Gazi Türbesi’nin işgal altında olmasının Türk milletinde oluşturduğu derin üzüntüyü ve utancı dile getirmektedir. Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır da Dayanma adlı şiirini, Sofoklis Venizelos’un türbede çekilen bu fotoğrafı üzerine kaleme almıştır. Bu fotoğraf kamuoyunda büyük bir infial oluşturdu ve Türk halkının tepkisine sebep olmuştur" diye konuştu.



Asırlık arşivlerde saklı


Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğiyle belgesel ve arşiv çalışmaları yürüten Bursa Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, bu süreçte pek çok yeni belgeye ulaştıklarını belirtti. Arslan, "Osman Gazi Türbesi ile ilgili önemli bir belge de bu araştırmalar sırasında ortaya çıktı. Bursa Darülmuallimin eski ambar memuru Mehmed Şefik tarafından kaleme alınan 12 Aralık 1921 tarihli dilekçede, şu cümleler yer aldı: ’Yakın zamanda döndüğüm Bursa civarında, işgal yönetimi tarafından kasti ya da gayri kasti olarak işlenen çeşitli vahşet ve zulümlere ek olarak, kasaba içinde bizzat gözlemlediğim bazı kutsal değerlere yönelik saldırılar ve uluslararası hukuk kurallarına açıkça aykırı olan durumlar aşağıda arz olunur: - Cennetmekan Sultan Osman Han-ı Evvel hazretlerinin türbesinin girişine Kral Konstantin’in defne dalları ile çerçevelenmiş büyük bir resmi asılmıştır. Söz konusu türbenin avlusu da muhabere kıtaları tarafından işgal edilmiş olup, bahçedeki şehzadelerin mezarları üzerinde insan dışkısı izleri görülmektedir. İslam’a ve yüksek mezarlıklara aykırı olarak, Yunan askerleri tarafından defalarca tuvalet olarak kullanıldığına tanık oldum.


- Camilerden bazılarının kapılarına Kral Konstantin’in resmi asılmıştır. Özellikle Hoca Alizade Camii’nin kapısına büyük bir haç çizilmiştir.


- Vilayet dairesinin kapısına kraliyet tacı ve Yunan arması yerleştirilmiştir.


- İngiltere hükümeti tarafından Anadolu’ya gönderilmek üzere Mudanya’ya sevk edilen savaş esirlerimiz, Yunan hükümeti tarafından tutuklanarak bir yılı aşkın süredir askeri hizmetlerde çalıştırılmaktadır.


Bu olaylar, dindaşlarımızın gözü önünde gerçekleşerek vicdanlara dayanılması imkansız bir ızdırap yüklemektedir. Bu durumların önlenmesi amacıyla müttefik devletler nezdinde protesto edilerek, kutsal yerlerin tarafsız bir hükümetin kontrolü altında jandarmamız tarafından işgali için siyasi girişimlerde bulunulmasını yüksek makamınızdan istirham ederim. Bu konuda emir ve ferman, yetki sahibinindir" ifadelerine yer verildi.


Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, Osman Gazi Türbesi’nin Milli Mücadele sürecinde bir birlik ve bilinç oluşturduğunu vurguladı. Arslan, "Sofoklis Venizelos’un, Osman Gazi’nin türbesinde çekildiği fotoğrafı, kartpostallarda ve gazetelerde yayımlanarak halkı birleştiren bir sembol haline gelmiştir. Bursa’nın kurtuluşu 11 Eylül günü büyük bir sevinçle karşılanmış, bu sevincin bir yansıması olarak Osman Gazi’nin türbesinin bir maketi yapılarak Ankara sokaklarında dolaştırılmıştır. Bu, Osman Gazi’nin isminin ve türbesinin bağımsızlık ve Milli Mücadele ile özdeşleştiğini gösterir. 11 Eylül’de Bursa’ya ilk giren askerlerimizden 11 kahraman da Hacivat Köprüsü’nde şehit düşmüş ve Bursa’yı fetheden Osman Gazi’nin yanı başına defnedilmiştir. Böylece, Bursa’yı fetheden Osman Gazi ile onu kurtaran kahramanlar, aynı kutsal mekânda bir araya gelmiştir. Ruhları şad, mekanları cennet olsun" dedi.


Arslan, araştırmaları sırasında Yunan arşivlerinden de faydalandıklarını belirterek, "Yunan kaynaklarında bu olaylara yer verilmemektedir. 2016 yılında Sofoklis Venizelos konusu iki ülke arasında yeniden gündeme geldi ve Yunan gazetelerinde Türkiye’nin bu konuyu gündeme getirerek kendilerini sıkıştırmaya çalıştığı şeklinde ifadeler yer aldı. Ancak Osman Gazi, artık sadece tarihi bir şahsiyet değil, aynı zamanda bir sembol haline gelmiştir. Onun adı, 600 yıl sonra bile Bursa’nın kurtuluşuna öncülük etmiş ve Milli Mücadele’nin önemli sembollerinden biri olarak öne çıkmıştır. Bugün ve gelecekte de tarihî sembol olma özelliğini sürdürecektir" şeklinde konuştu.



(Özel) Yunan komutanın tarihe geçen saygısızlığı hafızalardan silinmedi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Yumaklı’dan, Bursa’ya tarımsal sulama müjdesi Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Bursa’nın Karacabey ilçesinde inşa edilen Yeşildere Barajı’nın tamamlandığını ve su tutma işleminin gerçekleştirildiğini bildirdi. Yumaklı, yaptığı açıklamada, Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’nün tarımda modern sulamayı yaygınlaştırmak, toplulaştırma çalışmalarıyla tarım arazilerinden en yüksek faydayı sağlamak, musluklara sağlıklı su ulaştırmak ve yerleşim yerleri ile tarım arazilerini taşkın risklerine karşı korumak için tüm gücüyle çalıştığını belirtti. Kurumun sürdürülebilir su yönetimi anlayışıyla da suyun her damlasına sahip çıktığını vurgulayan Yumaklı, bu amaçla inşa edilen barajların bir bir hizmete açıldığına dikkati çekti. Bakan Yumaklı, DSİ Genel Müdürlüğü tarafından son 21 yılda bin 367 baraj inşa edildiğine dikkati çekerek, son olarak Bursa ili Karacabey İlçesine bağlı Yeşildere köyünde yer alan Yeşildere Barajı inşaatının tamamlandığını müjdeledi. Barajda su tutma işleminin gerçekleştirildiğini dile getiren Yumaklı, tesiste sulama hattında çalışmaların hızla devam ettiği bilgisini verdi. Tarımsal ürün yelpazesi genişleyecek Yeşildere Barajı’nda depolanacak 16 milyon metreküp su ile 38 bin 850 dekara arazinin suya kavuşacağını aktaran Yumaklı, şu ifadeleri kullandı: “Baraj sayesinde Yeşildere, Yeni Yenice, Çavuşköy, Dağkadı, Okçular, Danişment, Emre ve Mahbubeler mahallelerine ait tarım arazileri can suyuna kavuşacak. Bölgede 2024 yılı verilerine göre dekar başı 7 bin 500 lira gelir artışı sağlanacaktır. Sulu tarıma geçilmesiyle birlikte yöre halkı modern sulama ile tanışacak, arazilerden alınan verim artışı yanında buğday, bezelye, soğan, mısır, bostan, domates, zeytin, şeker pancarı, kırmızıbiber ve fasulye gibi birçok ürün yetiştirilerek ürün yelpazesi genişleyecektir. Sulama projesinin tamamlanmasıyla birlikte 2024 yılı birim fiyatları ile milli ekonomiye yıllık 295 milyon lira katkı sağlanacaktır. Bursa’ya ve tüm bölgeye hayırlı olsun.” “Su depolama kapasitemizi 183 milyar metreküpe çıkardık” Bakan Yumaklı, küresel ısınmayla birlikte yaşanan mevsim değişikliğinin suyun önemini daha da artırdığına işaret ederek, “Yeni normal dediğimiz bu dönemde su depolaması da daha kıymetli hale gelmiştir. Bölgeler arasındaki yağış dengesizliklerini dikkate kattığımızda bu konu daha da ön plana çıkıyor. DSİ Genel Müdürlüğümüz de ülkemize armağan ettiği baraj ve göletlerle su depolama kapasitemizi her geçen gün artırıyor. Böylece ülkemizin kuraklıktan minimum seviyede etkilenmesini sağladık. Depolama kapasitesini 133 milyar metreküpten 183 milyar metreküpe çıkardık. Önümüzdeki 5 yıllık süreçte depolama kapasitesi miktarını 9,9 milyar metreküp daha arttırmayı planlıyoruz. Aziz milletimize hizmet yolunda çalışmaya devam edeceğiz” dedi. Kaya dolgu tekniği Temelden 67 metrelik yüksekliğe sahip olup, ön yüzü beton kaplı kaya dolgu tekniğiyle inşa edilen Yeşildere Barajı, depolayacağı 16 milyon metreküp su kapasitesiyle bölgeye büyük bir su kaynağı sağlayacak.
Elazığ Elazığ’da Kuşaktan Kuşağa Öğrenme Projesi Elazığ’da ‘Kuşaktan Kuşağa Öğrenme’ Projesi kapsamında huzur evi sakinleriyle çocuklar bir araya geldi. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından başlatılan Kuşaktan Kuşağa Öğrenme Projesi kapsamında Elazığ Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Sivrice de bulunan Spor Kompleksinde anlamlı bir etkinlik düzenledi. Projede çocuklar ve huzur evi sakinleri bir araya geldi. Bu sayede yetişkinlerin çocuklar ile vakit geçirerek bilgi ve tecrübelerini paylaşmaları, torun özlemlerini gidermeleri, çocuklara büyüklere saygı, sevgi gibi değerlerin aktarılmasının sağlanması hedeflendi. Elazığ Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nde yapılan açıklamada, “Huzur evi sakinlerimizi ve çocuklarımızı Sivrice Spor Kompleksimizde ‘Kuşaktan Kuşağa Öğrenme’ projesi kapsamında ağırlayarak çeşitli etkinlikler gerçekleştirmelerini bu sayede yetişkinlerin çocuklar ile vakit geçirerek bilgi ve tecrübelerini paylaşmalarını sağladık. Çocuklarla sohbet ederken mutlu olmaları bizim için çok değerliydi. Bir nebzede olsa torun özlemlerini gidermelerini sağlamaya çalıştık ve başardık da diyebiliriz. Aynı zamanda çocuklarımızın büyüklere saygı ve sevgi göstermeleri gibi değerlerin aktarılmasını sağlayarak daha bilinçli olmalarını sağladık. Başta bakanlığımıza bu güzel proje için, gönüllü gençlerimize ve emek veren tüm personellerimize teşekkür ediyoruz” denildi.
Balıkesir Sındırgı’da kırsal turizmde yeni akım ’Saman Ev’ Termal, doğa, sağlık ve kırsal turizm alanında Türkiye’nin ve Balıkesir’in kalbi konumuna gelen Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde kırsal turizm de son günlerde yeni trendler arasında yer alıyor. Termal tesislerin yanı sıra daha çok doğa ile vakit geçirmek isteyen, ekolojik tarım ürünlerine ulaşmak isteyenler için de farklı turizm tesisleri kapılarını açmaya başladı. Emekli olduktan sonra proje işi için Sındırgı’ya gelen Aşçıbağcı ailesi de kırsal turizm işletmesi yapmaya karar verdi. Emendere kırsal mahallesinde doğa ile iç içe bir arazi satın alan Aşçıbağcı ailesi samandan ev yaparak Saman Evim projesini hayata geçirdi. Kadın girişimci destekleri ile gerçekleştirilen bir çalışmanın ardından tamamlanan tesis hizmete açıldı. Açılış kurdelesini İlçe Kaymakamı Didem Dinç Özay, Sındırgı Belediye Başkanı Serkan Sak, il müdürü Dr. Deniz Timurçin, Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Halil Güner, belediye başkan yardımcıları ve belediye meclis üyeleri kesti. Turizmiyle Balıkesir’in kalbi Sındırgı’da böylesine değerli ve örnek teşkil eden bir işletme kazandırılmasından mutluluk duyduklarını belirten Sındırgı Belediye başkanı Serkan Sak, "İlçemizin, mahallemizin ve turizmin gelişmesi adına katkı sağlayacak Kırsal turizm tesisi Sındırgımıza ve işletmecilerimize hayırlı uğurlu olsun" dedi. Kadın istihdamının önemine değinen İlçe Kaymakamı Didem Dinç Özay, "Ben de bir kadın olarak kadın girişimcilerimizi canı gönülden destekliyor ve takdir ediyorum. Bir aile olarak da tabi ki birlik ve beraberlik olunca, bir masaya ortak akıl koyabildiğinizde herşey daha güzelleşiyor ve kıymetleniyor. Daha buraya gelirken nasıl kıymetli ve özverili bir çalışma olduğu görülebiliyor. Hayırlı uğurlu olsun" dedi. Sındırgı’nın doğasına ve samimiyetine aşık oldum Şehir hayatından bir anlık uzaklaşmak isteyenlerin, ülkenin binbir çeşit lezzeti ve Sındırgı’da üretilen ekolojik tarım ürünleri ile eşsiz bir kahvaltı yapmak isteyenlerin yeni adresi turizmiyle Balıkesir’in kalbi Sındırgı’da kapılarını açtı. Sındırgı’ya geldiğinde doğasına ve insanların samimiyetine aşık olduğunu belirten İnşaat Mühendisi Gülbin Aşçıbağcı, "2017 de emekli olduktan sonra kadın girişimcilik ile proje ve danışmanlık firması kurdum. Daha sonra Türkiye’nin her yerinde projeler çözdüm. Emendere Mahallesinin yani eski statüsü ile bu köyün içme suyu ve kanalizasyon projesini çözdüm. Buraya gelince eşime dedim ki biz zaten hep kırsal turizm işletmesi yapmak istiyorduk. Neden burası olmasın dedim. Çünkü doğasını çok sevdik, insanın samimiyeti ve doğasını çok sevdik. Sındırgı’ya bir kırsal turizm işletmesi yapmak için yola çıktık" dedi. Saman ev projesi bilimsel yayınlarda yer aldı Sıradan bir bina yerine ekolojik bir yapı oluşturmak istediklerini ve bunun için sıkıştırılmış saman kullandıklarını belirten Gülbin Aşçıbağcı, "Sıkıştırılmış saman panelleri ile bu evi yaptık. Evin projesinin tamamı da kendime ait olup, eşim Mehmet Atilla Bağcı jeoloji mühendisi, onun desteği tabi ki elektrik mekanik yardımlarla beraber gerçekleşmiş bir projedir. Bu projenin statik proje ve tasarımları bilim yayını kabul edilip, İnşaat Mühendisleri Odasının bilim yayınları dergisinde de bilim yayını olarak yayınlanmıştır" şeklinde konuştu. Butik otel ve kahvaltı salonu olarak hizmet verecek Yeni çıkan kanunda kiralanabilir ev statüsünde Butik Otel gibi evin bazı odalarını kiralayacaklarını ve Türkiye’nin birçok lezzetinin buluştuğu bir kahvaltı hizmeti vereceklerini belirten Aşcıbağcı, "Burada turizme de katkısı bulunsun diye böyle bir işletme oluşturduk. Kahvaltı salonu daha çok ağırlıklı olarak. Burada mesai arkadaşlarıma da saman evimin melekleri diyorum. Onlarla beraber vereceğimiz kahvaltımızın adına "Ülkemin Kahvaltısı" adını koyduk. Bence buradaki en önemli husus, köyden insanların, kadınların istihdam edilmesi. Bu durumun da ülkemiz için çok gerekli olduğuna inanıyorum. Bu sebeple de kadın istihdamına çok önem veriyorum. Kendim de bir kadın girişimci olarak. Böyle bir oluşumla işe başladık. İnşallah Sındırgı’ya, Balıkesir’e ve Ülkemize çok faydalı bir tesis olur. Böyle bir vizyon ile ortaya çıktık. Emendere bölgesi ekolojik tarım yapan bir bölge. Ekolojik tarım suni gübrelere yer vermeyen, tamamen hayvan gübre ile yapılan doğal üretimdir. Buraya kahvaltıya gelenler aynı zamanda buradaki köy merkezinden de pazar yerinden de alışveriş yaparak köyün ekonomisine de bir katkı da bulunacak" dedi. Tesisle birlikte Emendere Mahallesi aynı zamanda sosyal sorumluluk projelerine de katkı sağlayacak. Türkiye genelinde çeşitli eğitimler, köy yenileme projeleri gibi bir çok sosyal projede Emendere Mahallesinde gerçekleştirilecek.
İstanbul 2024-2025 Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu başladı 2024-2025 Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu Yücel Arzen Konseriyle başladı. Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Tombaş program öncesi yaptığı konuşmada, “Yeni kültür sanat sezonumuz hayırlara vesile olsun. Eğitimlerden sanat kurslarına, kültür gezilerinden tiyatrolara kadar pek çok etkinliğe ev sahipliği yapacak yeni sezonumuzda, her yaş grubuna hitap edecek içerikler üretmeye özen gösterdik” dedi. 2024-2025 Sultanbeyli Kültür Sanat Sezonu Yücel Arzen Konseriyle kapılarını sanatseverlere açtı. Dün akşam Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde düzenlenen programda konuşan Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Tombaş, yeni kültür sanat sezonunun dolu dolu geçeceğini vurguladı. Her yaş grubunu kapsayacak ölçüde etkinlikleri çeşitlendirdiklerini ifade eden Başkan Ali Tombaş, “2024- 2025 Kültür Sanat Sezonu’nu açmış bulunmaktayız. Sultanbeyli’de 8’incisini düzenlediğimiz kitap fuarımızın da açılışını yaptık. Görkemli heyecanlı yoğun bir katılımla kitap fuarımızı vatandaşlarımızın kitapseverlerin hizmetine açmış olduk. Bir hafta boyunca 80 yayınevinin, 150’ye yakın yazarın olduğu, söyleşilerin yapıldığı kitap fuarı da Sultanbeyli’mize hayırlı uğurlu olsun. Bu akşam çok kıymetli milletvekilimiz, değerli sanatçımız Yücel Arzen ile birlikte kültür sanat programını da açmış oluyoruz. İlçemizdeki kültür iklimini zenginleştirmek için bu sezon da birbirinden özel etkinlikler hazırladık. Eğitimlerden sanat kurslarına, kültür gezilerinden tiyatrolara kadar pek çok etkinliğe ev sahipliği yapacak yeni sezonumuzda, her yaş grubuna hitap edecek içerikler üretmeye özen gösterdik. Kadim medeniyetimizden beslenen programlarımızla ilçemizin kültür-sanat anlayışına katkı sunacağız. 2024-2025 Kültür-Sanat Sezonu’muzun açılışını eşsiz müziğiyle gerçekleştiren kıymetli sanatçımız Yücel Arzen’e ve tüm misafirlerimize şükranlarımı sunarım. Kültür sanat sezonumuz Sultanbeyli’mize hayırlı olsun” dedi. Konuşmaların ardından sanatçı Yücel Arzen ve orkestra ekibi sahne aldı. Yücel Arzen; ‘Sakarya Türküsü’, ‘Türk Marşı’ ve ‘Utansın’ başta olmak üzere şarkı ve bestelerini seslendirdi. Seyircilerin büyük beğenisini toplayan eserler yoğun alkış aldı. Programın ardından Başkan Ali Tombaş, Yücel Arzen’e günün anısına çiçek takdim etti.
Bursa Hem imamlık yaptı hem ayakkabı tamir etti İmam olarak gittiği Bilecek’te ayakkabı tamirciliğine de başlayan Süleyman Öner, emekli olduğunda ise açtığı dükkanda kazancını sağlamaya devam ediyor. 45 yıldır yaptığı mesleğin bittiğini belirten Öner, ayakkabı tamirciliğini kimsenin devam ettirme gibi bir derdinin olmadığını söyledi. Yıllar önce imam olarak gittiği Bilecik’te ayakkabı tamircisi olmadığını gören 75 yaşındaki Süleyman Öner, imamlığın yanı sıra ayakkabı tamiri de yapmaya karar verdi. Hem imamlık yapan, hem de ayakkabı tamir etmeye çalışan Öner, aradan geçen zamanın ardından Bursa’ya tayini çıktı. Burada da hem imamlık, hem de el sanatını icra eden Öner, kısa bir süre sonra ise emekli oldu. İmamlık görevinden emekli olan Öner, Bursa’da bulunan 2 metrekarelik dükkanında ise ayakkabı tamiri yapmaya devam ediyor. Bursa’nın İznik ilçesinde dünyaya geldiğini, 2 yıl sonra ise İmamlık görevi için Bilecik’e tayini çıktığını belirten Öner, "Orada ek bir işe ihtiyacım vardı. İlk başta kitap evi açmak istedim. Ama çevremdekiler tavsiye etmedi. Namaz çıkışı cemaatten biri, sökülen mestini Bilecik’te tamir ettirecek bir yer bulamadığını, mecburen çevre illere gitmek zorunda olduğunu söyledi. Bunun üzerine eniştemden de aşina olduğum ayakkabı tamir dükkanı açmaya karar verdi. Dükkan açmak için önce eniştesinin yanına giderek iyice işleri öğrendim. Açtığım dükkanla uzun yıllar Bilecek’te vatandaşlara hizmet ettim. Bilecik’te görevim bittikten sonra Bursa Şehreküstü Camii’ne atandım. Aslında burada ayakkabı tamirciliğine devam etmeyecekti. Ama kızları İstanbul’da üniversite okuduğu için mesleğime devam etme kararı aldım. İmamlık görevinden emekli olduktan sonra da ayakkabı tamirciliğine devam ediyorum. Yaklaşık 45 yıldır ayakkabı tamirciliği yapıyorum" dedi. Ayakkabıların pahalı ucuz fark etmeksizin belli bir süreden sonra tamire ihtiyacı olduğunu aktaran Öner, “İnsanlar yeni ayakkabısını pahalı da alsa ucuz da alsa sonunda benim yanıma geliyor. Bu ayakkabılar sonuçta elden çıkma değiller, makine yapımı ayakkabılar o yüzden yaklaşık bir ayda bana gelmek zorunda kalıyor. Pahalı olursa vurma yapıyor ucuz olursa yırtılma yapıyor” diye konuştu. Yıllar geçtikçe imkanların çoğaldığını ve malzemelere erişilebilirliğin artsa da yeteneğin ayakkabı tamirciliğinde önemli olduğunu söyleyen Süleyman Öner, “İlk başladığım zaman biraz zordu, malzemelere kolay kolay erişemiyorduk. Şimdi yeni teknikler var, ilaçlara ulaşabiliyoruz. Erişimimiz daha kolay oldu ama kullanabilene kolay kullanamayan için yine zor. Benim yeteneğim de var herkes el işlerinde başarılı olamaz. Mesela burada da benim yaptığım işi kimse yapamıyor çünkü ben ayakkabının her yerine girer çıkarım” şeklinde konuştu. Bu mesleğe talep olmasına rağmen insanların beğenmediği için yapmadığını belirten ayakkabı tamircisi, “Ben 1993’ten beri Bursa’daki bu dükkanımda çalışıyorum. Burada tanındığım için yaz kış işim oluyor. Ben bu mesleği seviyorum sevmesem yapmam zaten. Dükkanı devretmek için internete koydum ama beş aydır ses seda yok. Ben 75 yaşıma girdim devretmek istiyorum ama usta yok bu işleri yapacak. Bilecik’te yanımda 2 kayınçom vardı onları yetiştirdim ve 1 kişi daha yetiştirdim. Bilecik’te 3 tane çırak yetiştirebildim ama Bursa’da yetiştiremedim. İnsanlar her yere basılan ayakkabıyı elime alıp tamir mi edeceğim diyerek bu işi kendilerine yakıştıramıyorlar” ifadelerini kullandı.