EĞİTİM - 23 Ekim 2024 Çarşamba 16:04

Başkan Özdemir: "Kadınlara yönelik farkındalığı yüksek bir belediyeyiz"

A
A
A
Başkan Özdemir: "Kadınlara yönelik farkındalığı yüksek bir belediyeyiz"

Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanı Meral Güler ile yöneticilerini ağırladı.


Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkan Meral Güler, Genel Sayman Şenay Akaltun, Bursa Şube Başkanı Aylin Sabancı ve Bursa Şube Saymanı Burcu Burkay, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir’i ziyaret etti. Ziyarette kız öğrenciler ile kadınların sorunları ve iş birliği imkanları ele alındı.


Kadınların yaşamda çok önemli yerinin olduğunu söyleyen Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, onların özgürleşmesi, çalışma hayatından kopmaması ve sosyalleşebilmeleri için çalışmalar yaptıklarını vurguladı. Bunun için kreşler açacaklarını belirten Başkan Şadi Özdemir, 5 yılda 25 kreş açmayı hedeflediklerini söyledi. Nilüfer Belediyesi’nin kadınlara yönelik farkındalığı yüksek bir belediye olduğunu ifade eden Başkan Şadi Özdemir, mahalle kadın dernekleri ve Nilüfer Kent Konseyi aracılığıyla da farklı çalışmalar gerçekleştirdiklerini dile getirdi. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Başkan Şadi Özdemir, birlikte birçok alanda iş birliği yapabileceklerini sözlerine ekledi.


Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkan Meral Güler ise 22 kentte 28 şubelerinin olduğunu belirterek, farklı kentlerde yerel yönetimlerle çalışmalar gerçekleştirdiklerini aktardı. Bu anlamda Nilüfer’de de kadınlara yönelik projeler yapmak istediklerini dile getiren Güler, iş birliklerine hazır olduklarını kaydetti.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Müzenin en yaşlı üyesi: 140 yıllık zarf makinesi hala çalışıyor Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayi kuruluşlarından SEKA Kağıt Fabrikası’nın 140 yıllık zarf makinesi adeta zamana meydan okuyor. Temeli 1934 yılında atılan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayi kuruluşlarından biri olan SEKA Kağıt Fabrikası, restore edilmesinin ardından 2016 yılında müze olarak hizmete açıldı. Kağıt üretim sürecinde kullanılan makine ve teçhizatların sergilendiği müzede, 1884 yılında Almanya’da üretilen tarihi zarf üretim makinesi dikkat çekiyor. Matbaa bölümünde sergilenen bu özel makine, tek mil üzerinden aldığı güçle tüm parçalarını çalıştırıyor. Özellikle zarf üretimi ve katlama işlemleri için kullanılan bu makine, farklı boyut ve türde zarfları kesip katlıyor, yapıştırıyor ve baskı yapabiliyor. 140 yaşındaki makine, bu özellikleriyle dönemin mühendislik dehasını yansıtıyor. SEKA Kağıt Fabrikası’nda uzun yıllar görev yapan ve fabrikanın müze haline dönüşümüne katkı sunan emekli işçi Şaban Günay, makinenin hikayesini ve fabrikanın o dönemdeki üretim sürecini anlattı. 1972’de SEKA bünyesinde kurulan çıraklık okulunda eğitim aldığını belirten Günay, 1975’da işçi olarak çalışmaya başladığını ifade ederek, "Emekli olana kadar matbaanın her bölümünde çalıştım ve en son usta başı olarak görev yaptım. Zamanla fabrikanın bölümleri kısım kısım kapandı" dedi. "Bazı makineler hala çalışıyor" Müzenin kuruluş sürecinde de görev aldığını belirten Günay, "Seka Kağıt Müzesi yetkilileri talepte bulunduğunda her zaman yardıma geliyoruz. Makinelerin bakımlarını yapıyoruz. Müzede bulunan 3-4 makine hala çalışır durumda. Ben makinelerin özelliklerini biliyorum. Bakımlarını yaparak, daha iyi bir sergi sağlıyoruz" diye konuştu. 140 yıllık Şaban Günay, müzedeki eserler arasında dikkat çekici özelliğe sahip zarf makinesinin 1884 yılında üretildiği bilgisini vererek, "Almanya’da üretildi. Biz çalışırken bazı müzelerden talip olanlar oldu. Fabrikanın zarf ihtiyacını karşıladığı için veremedik ama kendi müzemize nasipmiş. El birliğiyle kurduğumuz Seka Kağıt Müzesinde sergileniyor. Makinenin en büyük özelliği üzerinde görmüş olduğunuz tüm hareketleri tek milden alması. Tüm gücünü altında bulunan milden alıyor" şeklinde konuştu. "Müzede hatıralar yaşatılıyor" Müzede sadece SEKA Kağıt Fabrikası’nda kullanılan makine ve teçhizatların sergilenmediğini, aynı zamanda emek veren işçilerin hatıralarının yaşatıldığına dikkat çeken Şaban Günay, "Emekli olan arkadaşlarımın hatıralarının yaşatılması, onların çocuklarının, aile üyelerinin hazırladığımız müzeye gelmeler, tanık olmaları, hatıraları yaşatmaları çok güzel. Zaten bu çalışmalar onlar için yapıldı. İhmal etmesinler, müzemizi ziyaret etsinler" ifadelerini kullandı. "Davetiyeyi bastım ve ihtar cezası aldım" Günay, çalıştığı yıllarda unutamadığı bir hatırasını da paylaşarak, "Yıllar önce fabrikada çalışan arkadaşlarımızın düğün davetiyeleri zarf makinesinde basılırdı. Aslında davetiye basmak yasaktı. Fakat amirlerden davetiye basan oluyordu. Fabrikada çalışan bir arkadaşımız yanımıza gelmişti, davetiye bastırmak istedi. Yasak diye geri göndermiştik. Arkasından uzun süre baktım ve ’Ben bu arkadaşımızın davetiyesini basacağım’ dedim. Davetiyesini aldım ve bastım. Yakalandık tabii. O yüzden ihtar cezası almıştım. Bu da güzel bir hatıra olarak kaldı" dedi. "Babam 30 yıl burada çalıştı" Ailesiyle birlikte müzeyi ziyaret eden Halil Şenel ise "İstanbul Tuzla’da yaşıyorum. Babam bu fabrikada 30 yıl çalıştı. Bizde müzeyi ziyaret etmek istedik. Nasıl çalışmalar, neler yapmışlar hepsini görmüş olduk" diye konuştu.
Mersin En güzel kuşlar Mersin’de yarıştı Mersin’de düzenlenen 14. Atatürk Kupası Kafes Kuşları yarışmasında 3 bini aşkın kuş ’Türkiye’nin en güzel kuşu’ olmak için yarıştı. Türkiye Kanarya ve Kafes Kuşları Federasyonu (TKKKF) tarafından 14. Atatürk Kupası Kafes Kuşları yarışması Mersin’de düzenlendi. Yenişehir Belediyesi ve Mersin Kanarya ve Kafes Kuşları Derneğinin de katkı sunduğu etkinlik Yenişehir Fuar Alanı’nda gerçekleştirildi. Kuş yetiştiricileri ve sevenlerinin yoğun ilgi gösterdiği yarışma, Türkiye’nin dört bir yanından gelen yaklaşık 3 bin kuşa ev sahipliği yaptı. Kuş yetiştiricilerinin birçok kategoride birinci olmak için yarıştığı yarışmada kanaryadan papağana, muhabbet kuşundan bülbüle kadar binlerce kuş güzelliklerini sergiledi. “Bu bir güzellik ve kostüm yarışması” Yarışmanın ilk defa Mersin’de gerçekleştirildiğini belirten Türkiye Kafes Kuşları Federasyon Yetkilisi ve Hakem Erden Aksoy, "14. Atatürk Kupası bu sene ilk defa Mersin’de oluyor. Burada ilk defa olmasına rağmen 3 bin kuşla yarışıyor arkadaşlarımız. Gaziantep’ten, Adana’dan, Kayseri’den, Malatya’dan, Ankara’dan, İzmir’den ve çevre illerden yarışmacı arkadaşlar katılıyor ve güzel bir yarışma olduğunu tahmin ediyorum. Çok güzel bir yarışma geçiyor. Bu bir güzellik ve kostüm yarışması. Yavru bilezikli kuşlar yarışıyor. Ödül almak isteyen bir kuşun, tırnağından kaşına gözüne kadar ve duruşu olmak üzere her şeyi tam olacak. Bu unsurlara göre değerlendirme yapılıyor. Derece alan arkadaşlarımız ünleniyor ve bundan sonra onlardan kuş almak zor oluyor” dedi. “Bize stres attıran bir hobi” Mersinli Kuş Yetiştiricisi ve Federasyon Hakemi Göksel Gülmez de yarışmaya ev sahipliği yapmaktan duydukları memnuniyeti dile getirdi. Mersin’de yüksek standartlarda bir yarışmanın ilk defa gerçekleştiğini paylaşan Gülmez, “Uzun yıllardır Mersinimizde ilk defa federasyonumuzun düzenlemiş olduğu bir profesyonel yarışmamız oldu. Atatürk Kupası yarışmamıza ev sahipliği yapıyoruz. Bizler yıllardır ülkemizin birçok şehrinde minimum 500 bin kilometre uzaklıktaki şehirlerimize giderek kuşlarımızı yarıştırıyorduk. Güzel bir duygu, farklı bir ambiyans. Şehrimize katma değer katacak kültürel bir etkinlik olduğunu düşünüyoruz. Çok farklı bir hobi. Herkesin bir hobisinin olmasını gerektiğini düşünen bir yapıdayız. Metropol hayatı insanları ciddi anlamda yoruyor ve meşgul ediyor. Bu da bize stres attıran bir hobi. Aslında bu bir yaşam tarzı oldu bizim için. Biliyorsunuz spor yapan insanlarda bir disiplin olması lazım. Bizim hobimiz de ilk defa başladığımızda bir kanarya ile başladı. ‘Kanarya nedir’ diye tanımayla başlarken sonra ırk kanaryaları vesaire derken derya deniz oldu. Standart olarak her gün sabah 06.00’da uyanırız. Kuşlarımızla sabah tek tek ilgileniriz. Her birine ayrı ayrı bakar, özelliklerine göre değerlendirir ve belirli dönemlerde kuşlarımızı eşleştiririz. Çıkan yavrularımızı da ilgili yıllarda yarıştırırız. Yarışmacı kuşların tamamı bu yılın yavru kuşları” diye konuştu. Yarışmada kuşları derece elde eden yetiştirici Ahmet Şimşek de, “Mersin’de ilk kez yapılıyor. Hep dışarıdaki illere gidiyorduk. Mersin’de olmasıyla bize de avantaj sağladı. Kuşlarımızı başka illere götürünce yıpranıyordu. Yarışma esnasında duruş sergileyemiyordu. Burada avantajlı olduk ve şükürler olsun derecemizi de yaptık. Her sene geleneksel hale gelmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı. Kuşların çok ilgisini çektiğini anlatan 9 yaşındaki Yasin Erdem Ersoy ise “Güzel ve değişik bir yer. Babam zaten damlarda kuşlara bakıyor. Onlarla da baya bir alıştım. İlk defa böyle bir yer görüyorum. Çok güzel yani değişik bir his. Güzel bir his hem de” dedi.
Elazığ Elazığ’da ‘Prematüre’ günü kutlandı Elazığ Fırat Üniversitesi Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü kutlandı. Elazığ’da 17 Kasım Dünya Prematüre Günü dolayısıyla Fırat Üniversitesi Hastanesi’nde etkinlik gerçekleştirildi. Düzenlenen etkinlikte Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yeni Doğan Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Taşkın açıklamalarda bulunarak daha sağlıklı bir gelecek için farkındalığı arttırmayı hedeflediklerini belirtti. Prematüre doğan bebeklerin ve onların ailelerinin sesini duyurmak, erken doğum etkilerini anlamak ve bu alandaki farkındalığını anlamak amacıyla 17 Kasım’ın Dünya Prematüre Günü olarak kutlandığını belirten Prof. Dr. Taşkın, “Her yıl milyonlarca bebek beklenenden çok daha erken dünyaya gelir ve bu bebeklerin bir çoğu hayatta kalmak için büyük bir mücadelenin içerisine girer. Prematüre bebeklerin doğumdan sonra yaşamlarını sürdürebilmeleri için genellikle yoğun bakım ünitelerinde özel bakım ve tedavi ihtiyaçları vardır. Ancak zamanla tıptaki ilerlemeler ve yeni doğan bakımının gelişmesi bu minik kahramanların hayatta kalma şansını arttırmıştır. Bu özel günde Prematüre doğumlarının önlenmesi, prematüre bebeklerin bakımlarının iyileştirilmesi ve ailelerin desteklenmesi adına yapılacak her türlü çalışmanın önemine dikkat çekiyoruz. Prematüre doğan bebekler sadece birer sağlık vakası değil aynı zamanda hayata tutunan güçlü bireylerdir. Onların sağlıklı bir geleceğe adım atabilmesi için hep birlikte el birliği ile çalışmalıyız. Bugün Prematüre bebeklerin hayatına dokunan sağlık çalışanlarını ve ailelerini minnetle anıyor daha sağlıklı bir gelecek için farkındalığı arttırmayı hedefliyoruz” dedi.
İstanbul Pendik’te yatalak hastalara ‘evde refakat hizmeti’ Pendik’te yatalak hastalara “Evde Refakat Hizmeti” devam ediyor. Hasta ve yakınlarına büyük kolaylık sağlayan bu hizmet, haftada bir gün refakatçi desteği sunarak yaşam kalitesini artırıyor. Pendik Belediyesi, yatağa bağımlı hastalara yönelik başlattığı “Evde Refakat Hizmeti” ile hasta ve yakınlarına büyük bir kolaylık sağlıyor. 2 yıldır devam eden bu özel hizmet sayesinde, yatalak hastaların evdeki tüm ihtiyaçları belediyenin görevlendirdiği refakatçiler tarafından karşılanıyor, böylece hasta yakınlarına da günlük işlerini halletmeleri için zaman tanınıyor. Yaş sınırlaması olmaksızın, yatalak raporu (epikriz) bulunan her vatandaş bu hizmetten yararlanabiliyor. 2024 yılının başından bu yana Pendik genelinde yaklaşık 60 aileye haftada bir gün, 09.00-17.00 saatleri arasında sunulan bu hizmet, hem hastaların konforunu sağlıyor hem de yaşam kalitelerini artırıyor. Pendik Belediyesi, bu projeyle sosyal belediyecilik anlayışını güçlendirmeye devam ediyor. “Evde refakat hizmeti sayesinde rahat bir nefes aldık” Annesi için evde refakat hizmeti alan Esma Çandır, “Annem 4 buçuk yıldır hasta, ayakları tutmuyor, altı bağlanıyor, her şekilde yatalak. Evde refakat hizmetinden 1 yıldır faydalanıyoruz. Görevli personel anneme yatak banyosu yapıyor. Temizliğini yaparak, yemeğini yediriyor. O gelince ben dışarı çıkıyorum. 1 gün de olsa kendime izin veriyorum. Dışarıda işlerimi hallediyorum. Güzel bir hizmet, ben çok memnunum. Belediyenin böyle bir hizmet vermesi çok güzel bir şey. Herkes bu hizmetten faydalanabilir. Pendik Belediye Başkanımız Ahmet Cin ve ekibine çok teşekkür ederim. Sosyal hizmet olarak çok yardımları oldu” diye konuştu.