Yerel Haberler
Ankara
Bakan Güler: "PKK’yı tam bitirdiğimiz anda terör örgütü de ’Terörsüz Türkiye’ sürecine uyacağını açıkladı" 20 Aralık 2025 Cumartesi - 11:14:03 Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, "TSK olarak biz PKK’yı tam bitirdiğimiz anda terör örgütü de ’Terörsüz Türkiye’ sürecine uyacağını açıkladı. Yani biz başarılı operasyonların ardından terör örgütünü silah bırakma evresine getirerek hedefimize ulaştık" dedi. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, yıl sonu değerlendirme toplantısı çerçevesinde Ankara’da basın mensuplarıyla bir araya geldi. Güler, Bakanlığının 2025 yılı faaliyetlerinin yanı sıra 2026 yılına ilişkin yapılan hazırlıklara ilişkin açıklamalarda bulundu. "Yıl başından bugüne kadar 105 PKK’lı fesih kararından itibaren ise 69 PKK’lı terörist teslim olmuştur" Güler, 2025 yılının Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) üstün gayretleriyle sürdürülen terörle mücadelede elde edilen başarıların neticesinde yeni bir sürecin başladığı bir yıl olduğunun altını çizerek, "Terör örgütünün fesih kararı sonrası teslim olan terörist sayısında artış olduğunu da izliyoruz. Yıl başından bugüne kadar 105 PKK’lı fesih kararından itibaren ise 69 PKK’lı terörist teslim olmuştur. Sınırlarımızda ve ötesinde arazi arama-tarama mağara sığınak barınak ile mayın ve el yapımı patlayıcı tespit ve imha çalışmalarımız devam ediyor. Nihai hedefimiz 86 milyon vatandaşımızın ortak temennisi olan terörün sona ermesi terör örgütlerinin tamamen tasfiye edilmesi ve ülkemize yönelik her türlü tehdidin ortadan kaldırılmasıdır. Başta PKK-YPG-SDG olmak üzere hiçbir terör örgütünün bölgede kök salmasına farklı adlar altında faaliyet göstermesine kısacası hiçbir terör oluşumuna ve oldubittiye müsaade etmeyeceğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim" ifadelerine yer verdi. Irak ile ilişkilerin son dönemde heyetler arası karşılıklı ziyaretler ve imzalanan anlaşmalarla birlikte olumlu yönde ivme kazandığına dikkati çeken Güler, bölgenin terörden arındırılmasına ilişkin hem Merkezi Irak Hükümeti hem de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile anlayış birliği sağlandığını dile getirdi. "SDG’nin terör unsurlarından ayrıştırılarak Suriye ordusuna entegrasyonu gerekmektedir" Güler, Suriye’de istikrar ve güvenliğin sağlanması ve terör örgütleriyle mücadele edilmesinin Türkiye’nin milli güvenliği açısından hayati önemde olduğunu dile getirerek, "SDG’nin terör unsurlarından ayrıştırılarak Suriye ordusuna entegrasyonu, ayrılıkçı ve adem-i merkeziyetçi söylemi terk etmesi, merkezi otoriteye bağlanması, ayrıca sahada paralel güvenlik yapılarının kesinlikle ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu çerçevede Türkiye olarak, süreci en başından itibaren çok yakından ve titizlikle takip ediyoruz" diye konuştu. "İsrail, kendi güvenliğine ilişkin hassasiyetlerini Suriye’ye saldırarak çözemeyeceğini idrak etmeli" İsrail’in son dönemde benimsediği, şüpheci güvenlik anlayışına dayalı, Suriye hükümeti aleyhine devlet dışı aktörleri kışkırtıcı ve orantısız güç kullanan yaklaşımının, bölgedeki dengeleri daha da zedelemediğini aktaran Güler, "İsrail’in nefret dili kullanarak Türkiye’yi bölge için tehdit gösteren açıklamalarının aksine Türkiye, uluslararası hukuk çerçevesinde, istikrarın korunmasına ve terörle mücadele hedefine odaklanmıştır. Buna karşın, İsrail’in sürdürdüğü istikrarsızlaştırıcı askerî tutum ve oluşturmak istediği Suriye, Türkiye’nin de doğrudan millî güvenliğini etkileyen bir tehdit alanı oluşturmaktadır. İsrail, kendi güvenliğine ilişkin hassasiyetlerini Suriye’ye saldırarak, onu istikrarsızlaştırarak çözemeyeceğini idrak etmeli; Suriye’nin yeni yönetimiyle işbirliği temelinde, iyi komşuluk ve mütekabiliyet prensiplerine uygun olarak ilişki kurmalıdır" ifadelerine yer verdi. "Hudutlarda 9 bin 694 düzensiz göçmen ile 182 terörist ve bin 880 kilogram uyuşturucu madde yakalandı" Hudutların mevcut ve muhtemel tehditlere göre alınan tedbirlerin sürekli olarak yenilendiği bir anlayışla ve dünya standartlarında korunduğunu söyleyen Güler, "Hudutlarımızda yasa dışı geçişler kaçakçılık ve diğer tüm tehditlere karşı sürdürülen etkin mücadele kapsamında 1 Ocak’tan itibaren 65 bin 350 kişinin geçişi engellenmiş yakalanan 9 bin 694 düzensiz göçmen ile 182 terörist ve bin 880 kilogram uyuşturucu madde kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir" dedi. Türkiye’nin sınır güvenlik sisteminin olağanüstü gayreti teknolojik altyapının sürekli geliştirilmesi ve çok katmanlı güvenlik anlayışıyla etkileyici ve örnek seviyede olduğunu söyleyen Güler, hudut güvenlik sistemimiz pek çok NATO ve bölge ülkesi tarafından örnek alınan bir model haline de geldiğini belirtti. Güler, TSK’nın Ege ve Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinin milli çıkarlar doğrultusunda yürütüldüğünü ve uluslararası hukuka dayalı, yapıcı ve sorumlu bir duruş da sergilendiğini kaydederek, "Yunanistan’ın bölgede zaman zaman gündeme getirdiği tek taraflı girişimlere karşı da gerekli diplomatik adımlar atılmakta uluslararası hukuk temelinde ve mütekabiliyet esasıyla her türlü tedbir tavizsiz şekilde hayata geçirilmektedir. Zaman zaman iki ülkenin liderleri tarafından ortaya konan yapıcı çalışmaları sekteye uğratmaya yönelik eylem ve söylemlerle karşılaşıyoruz. Türk ve Yunan halkları arasına fitne sokmak suretiyle siyasi kariyer yapma çabası içinde olanlar tehdit paranoyasından kurtulmalı süreci baltalamaktan vazgeçmelidirler. Türk Silahlı Kuvvetleri, kendisine tehdit oluşturmayan hiç kimse için tehdit değildir. Ancak ülkemize yönelebilecek her türlü tehdidi bertaraf edecek güç ve kararlılıktadır" değerlendirmesinde bulundu. "Türkiye’nin KKTC’nin haklarını korumak için her türlü askerî ve siyasi tedbiri alma kararlılığı tamdır" Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlamaya yönelik hiçbir girişimin başarıya ulaşamayacağının da altını çizen Güler, bu doğrultuda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerini de aynı hassasiyetle savunduklarını söyledi. Güler, "Ada’da adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün yegâne yolu Kıbrıs Türklerinin iki devletli eşit, egemen ve eşit uluslararası statüsünün tanınması olduğu gerçeğini uluslararası platformlarda tüm muhataplarımıza açık ve net şekilde ifade ediyoruz. Öte yandan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bölge içinden veya dışından aktörlerle geliştirmeye çalıştığı askerî ve siyasi iş birlikleri ile silahlanma faaliyetlerinin Ada’daki barış ortamına hizmet etmediği aksine gerginliği tırmandırdığı da açıktır. Anavatan ve garantör ülke olarak Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve menfaatlerini korumak için her türlü askerî ve siyasi tedbiri alma kararlılığı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tamdır" dedi. "Türkiye, Gazze’de güvenliğe yönelik inisiyatiflere katkı vermek ve Gazze’yi yeniden ayağa kaldırmak için hazır" Türkiye’nin İsrail’in Filistin halkına yönelik işgal ilhak politikalarının sona ermesi çağrısında bulunduğunu ve İsrail’in Gazze’ye saldırılarına karşı uluslararası toplumu sorumluluk almaya davet ettiğini söyleyen Güler, bu çerçevede Ekim ayında Türkiye’nin de yoğun çabasıyla İsrail ve Filistin arasında ateşkese varıldığını hatırlattı. Güler, "Gazze’de insani yardım faaliyetlerine katılmak, güvenliğe yönelik inisiyatiflere katkı vermek ve Gazze’yi yeniden ayağa kaldırmak için devletimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın riyasetinde tüm kurumları ile her türlü platformda her zaman yardıma hazır olduğunu dile getirmek istiyorum" dedi. Karadeniz’de, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın bölgesel güvenlik ve istikrar açısından hassasiyetini koruduğunu söyleyen Güler, Türkiye savaşın başladığı ilk günden bu yana "Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz" anlayışıyla adil bir barışın tesisine yönelik çok boyutlu ve samimi girişimlerini sürdürdüğünü söyledi. Güler, bu doğrultuda Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni tarafsız dikkatli ve tavizsiz bir şekilde uygulamaya devam ettiklerini dile getirdi. Türkiye’nin NATO’ya katkısının ve taahhütlerinin kesintisiz ve örnek teşkil edecek bir şekilde başarıyla sürdüğünü söyleyerek, "Bu kapsamda ülkemiz, 2025 yılında NATO’nun Deniz Komuta Kontrol yapısındaki 5 görev gücünden 2’sinin komutasını üstlenmiş, yılın ilk yarısında Akdeniz ve Ege’deki NATO deniz görev gruplarına komuta etmiş, Macaristan, Bulgaristan, Slovakya ve Polonya’daki İleri Kara Birliklerine aktif katkılar sağlamıştır. NATO Mukabele Kuvveti Hava Komuta Kontrol, NATO Amfibi Görev Kuvveti Komutanlığı ve Çıkarma Kuvveti Komutanlığı görevlerini 2025-2026 döneminde yürüteceğiz" ifadelerini kullandı. TSK’nın yüksek hazırlık seviyesini muhafaza etmek, etkinliğini ve caydırıcılığını daha da artırmak amacıyla ulusal ve uluslararası eğitim ve tatbikat faaliyetlerini de aralıksız sürdürdüğünü de söyleyen Güler, şu ifadelere yer verdi: "Kara Kuvvetlerimiz, 16 bölgede aynı anda harekât icra etmiş ve etmekte, Deniz Kuvvetlerimiz, 141 bin saat seyir gerçekleştirmiş, Hava Kuvvetlerimiz, 75 bin 647 sorti, 120 bin 649 saat uçuş yapmıştır. Farklı coğrafyalarda 70 bin personel ile 20 görev icra edilmektedir. 1 Ocak’tan itibaren 43’ü NATO, 29’u Millî, 59’u Davet ve 24’ü Özel olmak üzere toplam 155 tatbikat icra edilmiştir." Güler, İspanya ile yapılan Hürjet ve Endonezya ile yapılan Millî Muharip Uçak (KAAN) anlaşmalarının, Açık Deniz Karakol Gemisi Akhisar’ın NATO ve AB üyesi bir ülkeye yapılan ilk muharip gemi ihracatı kapsamında Romanya’ya satışı, seri üretimine başlanan Altay tankının Türkiye’nin Savunma Sanayi alanındaki gelişimini ortaya koyduğunu söyledi. Bayraktar Kızılelma İnsansız Savaş Uçağı’nın, Aselsan üretimi Murad Aesa radarını kullanarak Karadeniz’de TÜBİTAK-SAGE tarafından geliştirilen Gökdoğan Görüş Ötesi Hava-Hava Füzesi ile dünyada bir ilki gerçekleştirdiğini ve havadaki hedefi başarıyla imha ettiğini hatırlatan Güler, KAAN, Hürjet ve Kızılelma’yla ilgili olarak dost ve müttefik ülkelerden yoğun talep geldiğini dile getirdi. Güler, şu ifadelere yer verdi: "Millî Uçak Gemimizin üretilmesi çalışmalarına, çelik kubbenin de bir parçası olarak hava savunma yeteneklerimize önemli katkılar sağlayacak TF-2000 Hava Savunma Harbi Muhribi ile ’Millî Denizaltı’mızın (MİLDEN) ilk test bloğu inşalarına da başlanmıştır. ASFAT Anonim Şirketimiz, hem yurt içinde hem de dost ve müttefik ülkelerle yürütülen kritik projelerde büyük başarılara da imza atmaktadır. Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketimiz ise sahip olduğu köklü tecrübe ve teknik altyapı ile millî mühimmat üretimini geliştirmeye devam etmektedir. Bakanlığımızı ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizi hedef alan gerçeklikten uzak, maksatlı ve sistematik dezenformasyon çabalarını yakından takip etmekteyiz." "SDG konusunda ABD ile görüş farklılığımız azalıyor" Toplantı, Bakan Güler’in açıklamalarının ardından basın mensuplarının soru-cevap bölümüyle devam etti. Güler, SDG konusunda ABD ile görüş ayrılığı olup olmadığına ilişkin sorulan soruya, "SDG’nin entegrasyonu konusunda ABD ile görüşmelerimiz devam ediyor. ABD’nin düşünceleri epey değişti. ABD’li dostlarımız şu anda gerçekleri daha iyi görüyor ve bu konudaki görüş farklılığımız azalıyor. Biz ne istediğimizi açık açık ifade ettik. Bu konudan geri adım yok. Mutlak surette Suriye ordusuna entegre olacaklar. SDG de entegrasyondan bahsediyor ama onların bahsettiği birlik halinde entegrasyon. Birlik olarak değil ferdi olarak entegre olmaları lazım. Aksi halde bunun adı entegrasyon olmaz" diye konuştu. SDG’nin Suriye ordusuna entegre olmaması halinde ise Bakan Güler, "İhtiyaç duyulduğunda gerekeni kimseye sormadan yaparız" dedi. Suriye’ye terörle mücadele konusunda eğitim verildiğini hatırlatan Güler, "Azerbaycan’a, Libya’ya ve Somali’ye eğitim desteğini nasıl sağladıysak aynısını onlara da sağlayabiliriz. Eğitimlerine Türkiye’de başladık ve devam ediyoruz. Suriye’nin terörle mücadelesine yardımcı olmamız gerektiğini düşünüyoruz ve çalışmalarımızı da bu yönde sürdürüyoruz" şeklinde konuştu. "PKK’yı tam bitirdiğimiz anda terör örgütü de ’Terörsüz Türkiye’ sürecine uyacağını açıkladı" Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin soruları da yanıtlayan Güler, "TSK olarak biz PKK’yı tam bitirdiğimiz anda terör örgütü de ’Terörsüz Türkiye’ sürecine uyacağını açıkladı. Yani biz başarılı operasyonların ardından terör örgütünü silah bırakma evresine getirerek hedefimize ulaştık. Biz şimdi Terörsüz Türkiye hedefine başarıyla ulaşarak kardeşliğimizin sürekli olmasını istiyoruz. Vatandaşlarımızın şundan emin olması gerekir; TSK, Bakanlığımız, devletimizin ilgili birimleri bu süreçte ne olup bittiğinin farkındadır. Geçmişte terörle mücadelede sarf ettiğimiz dikkati aynı hassasiyetle bugün de terörsüz Türkiye sürecinde sarf ediyoruz. Süreç terör örgütünün istediği şekilde değil, devletimizin belirlediği ve istediği şekilde devam edecek" değerlendirmesinde bulundu. İsrail-İran savaşı esnasında İran’daki PJAK’lı teröristlerin, İran’da yönetimin değişeceğini düşündüğünü söyleyen Güler, "İsrail-İran arasındaki çatışma istedikleri şekilde sonuçlanmadı ve İran PJAK’a operasyon yaparak ağır zayiat verdirdi. Terör örgütü PKK, silah bırakma açıklamasının ardından Irak’ın kuzeyinden birçok terörist ve silah-mühimmatı İran’a aktarmaya çalıştı. Biz bunları her gün İran’a bildirdik. Onlar da fırsat buldukça operasyonlar icra ediyorlar. İran da bu vesileyle terör örgütü PJAK’ın gerçek yüzünü daha iyi görmüş oldu" ifadelerine yer verdi. "Düşen C-130 tipi kargo uçağımızın kara kutusu halen TUSAŞ’ta incelenmeye devam ediyor" Azerbaycan’dan dönerken düşen C-130 kargo uçağına ilişkin de konuşan Güler, "1C-130’ları 1964’te kullanmaya başladık. O günden bu yana böyle bir kaza yaşanmamıştı. C-130’lar bugün hala dünyada en emniyetli uçaklar olarak tam 70 ülke tarafından kullanılıyor. Bu kazadan sonra bütün C-130 uçaklarımızın tamamını kontrole aldık. Bu kontrolü tamamlamayı müteakip uçaklarımızı kullanmaya devam edeceğiz. Düşen uçağımızın kara kutusu halen TUSAŞ’ta incelenmeye devam ediyor. Kaza kırım heyetimiz de çalışmalarını sürdürüyor. Daha tamamlanmadı. Uçağımızın düşüş sebebi hakkında sonuç ne çıkarsa çıksın şeffaflıkla açıklayacağız" açıklamasında bulundu. Bakan Güler, 15 Aralık’ta F-16’lar tarafından vurularak düşürülen İHA’nın Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Karadeniz’de kullanılan bir İHA olduğunu ve kontrolden çıktığını dile getirdi. Enkaz arama çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Güler, İHA’nın enkazının ulaşıldığında yapılacak incelemeyle kamuoyunun bilgilendirileceğini söyledi. "Eurofighter uçakları 2030’da 6 tane, 2031’de 8 tane, 2032’de de 6 tane olacak şekilde envantere girecek" Türkiye’nin Eurofıghter tedarikine ilişkin de bilgilendirmelerde bulunan Güler, şu ifadelere yer verdi: "Biz İngiltere ile yaptığımız anlaşma ile 20 tane yeni üretim Eurofighter uçağını satın alıyoruz. Üretilecek Eurofighter uçakları 2030’da 6 tane, 2031’de 8 tane, 2032’de de 6 tane olacak şekilde envantere girecek. Ayrıca hem Katar hem de Umman ile Eurofighter uçağı tedariki görüşmelerimiz olumlu şekilde devam ediyor. Katar’dan alacağımız Eurofighterlar, çok az uçuşu olan hazır uçaklar. Katarlı kardeşlerimiz çok büyük anlayış gösteriyorlar. Bu uçakları Katar’daki mühimmat ve malzemeleri ile birlikte alacağız. Umman’dan alacağımız uçaklar da az uçuş yapmış uçaklar. Hangarlarda duruyorlar. Umman’dan tedarik edilecek uçakların AESA radarı, METEOR atma kabiliyeti ile güncel aviyonik sistemlerle modernize edilmesi gerekiyor. Modernizasyonun 12 uçak için 2028 yılında tamamlanmasını bekliyoruz. Biz Eurofighter uçaklarını Meteor füzeleriyle birlikte alıyoruz. Bu uçaklarda kendi milli yazılımlarımızla kendi mühimmatımızı da kullanabileceğiz. Bu süreçte de Meteor füzesinden daha iyisini yaparak, isterlerse de onlara satacağız." "Yunanistan’ın gayri askeri statüdeki adalara da hava savunma sistemlerini yerleştireceklerine dair haberlere ilişkin bu konuda gerekli çalışmaları yapıyoruz" Yunanistan, İsrail ve GKRY’nin bir araya gelmesinin ve anlaşmalar imzalamasının Türkiye için bir tehdit oluşturamayacağını söyleyen Güler, "Biz de birçok ülke ile anlaşmalar imzalıyoruz. Ama bu anlaşmaları belli bir ülkeye karşı yapmıyoruz. Gayri askeri statüdeki adalara da İsrail’den alacakları hava savunma sistemlerini yerleştireceklerine dair haberler gündeme geliyor. Buralar adı üzerinde Gayri Askeri Statüdeki Adalar, yani hukuken silahlandırılmaması gereken adalar. Biz bu konuda gerekli çalışmaları yapıyoruz. Öyle çok fazla heveslenmesinler. Yunanistan Savunma Bakanı Dendias 2030 diye bir projeksiyon açıkladı. Artık kadınları da askere alalım diyorlar. Yunan Kara ve Deniz Kuvvetlerine müracaat eden neredeyse kimse yok. Yani personel temini onlar için büyük bir sorun" değerlendirmesinde bulundu.
20 Aralık 2025 Cumartesi - 10:40 Eski milli halterci Halil Mutlu, ilkokul öğrencileriyle buluştu Olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu eski milli halterci Halil Mutlu, Gazi Osman Paşa İlkokulu öğrencilerle bir araya gelerek öğrencilerin merak ettikleri soruları yanıtladı. Halter tarihinde önemli bir yere sahip olan, 3 kez olimpiyat şampiyonu, 5 kez dünya şampiyonu ve 10 kez de Avrupa şampiyonluğu yaşayan, 20’den fazla dünya rekoru kıran ’Dinamo’ lakaplı eski milli halterci Halil Mutlu, Gazi Osman Paşa İlkokulu öğrencileriyle buluştu. Öğrencilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Mutlu; spor hayatına nasıl başladığını, karşılaştığı zorlukları ve bu zorlukların üstesinden nasıl geldiğini anlattı. Küçük yaşlarda spora yönelmenin önemine değinen Halil Mutlu, düzenli çalışmanın ve hedef koymanın başarıdaki rolüne dikkat çekti. Samimi anların yaşandığı buluşmada Mutlu, öğrencilerin sorularını tek tek yanıtladı ve kariyerinde başına gelen olumlu ve olumsuz yönleri öğrencilerle paylaştı. Öğrencilerden gelen ’Şampiyon olmak zor muydu, günde kaç saat çalışıyordunuz ve spor yaparken dersler nasıl yürütülmeli?’ gibi soruları yanıtlayan Halil Mutlu, eğitimle sporun birlikte yürütülebileceğini ifade etti. Buluşmanın sonunda öğrencilerle hatıra fotoğrafı çektiren eski milli halterci, çocuklara spor yapmayı sevmeleri ve hayallerinden vazgeçmemeleri yönünde tavsiyelerde bulundu. "Çocuklarımıza örnek olmaya çalıştık" Öğrencilere spor yapmayı sevmeleri ve hayallerinden vazgeçmemelerini söyleyen Halil Mutlu, "Gençlerle beraber olmak, onlarla enerjinizi paylaşmak çok güzeldi. Çocuklarımıza bir şeyler vermek istiyoruz. Güzel bir söyleşi oldu. Çocuklarımıza örnek olmaya çalıştık. Bir şeyi ne kadar istiyorlarsa, o kadar zaman ayırmaları gerektiğini söyledik. Hepsinin hayalleri var" şeklinde konuştu. Düzenlenen etkinliğe eski milli halterci Halil Mutlu’nun yanı sıra Yenimahalle Kaymakamı Tahsin Kurtbeyoğlu da katılım sağladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "2028 için hedefimiz savunma ve havacılık ihracatımızı 11 milyar dolara çıkarmak ve dünyanın ilk 10 ihracatçısı arasına girmek"
16 Aralık 2025 Salı - 15:17 Cumhurbaşkanı Erdoğan: "2028 için hedefimiz savunma ve havacılık ihracatımızı 11 milyar dolara çıkarmak ve dünyanın ilk 10 ihracatçısı arasına girmek" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Son günlerde düzenlenen karşılıklı saldırılar, Karadeniz’deki seyrüsefer emniyetini ciddi biçimde tehdit etmektedir. Ticaret gemilerini, sivil gemileri hedef almanın kimseye bir faydası olmaz. Her iki tarafa da bu konuda ikazlarımızı net bir şekilde iletiyoruz" dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Sergi Salonu’nda gerçekleşen 16. Büyükelçiler Konferansında konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16. Büyükelçiler Konferansı’nın başarılı geçmesini dileyerek katılımcıları selamladı.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin devlet geleneğinde istişarenin ayrı bir yeri ve önemi olduğunu vurgulayarak, "Devlet aklı kavramı, istişare kültürünün zengin bir tecrübeden süzülerek uygulamaya geçirilmiş halidir. Bu yıl 16’ncısını düzenlediğimiz Büyükelçiler Konferansı’nın her konuda fikir teatisine, istişareye, müzakereye zemin oluşturduğunu görüyor, bundan da memnuniyet duyduğumu öncelikle ifade etmek istiyorum" dedi.Konferansın düzenlemesinde emeği geçenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan," Her yıl olduğu gibi bu sene de konferansa titizlikle hazırlık yapan, inşallah icrasını da başarıyla gerçekleştireceğine yürekten inandığım Dışişleri Bakanlığımıza, Sayın Bakan ve ekibine, konferansın tertiplenmesinde emeği geçen her bir arkadaşıma teşekkür ediyorum. Sözlerimin hemen başında, devletimizi ve milletimizi yurt dışında iftiharla temsil ederken terör örgütlerinin kalleş saldırılarında şehit düşen Hariciye Teşkilatımızın tüm mensuplarını rahmetle yâd ediyorum" diye konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Konferansın bu yıl "Barış, İstikrar ve Refah Üreten Dış Politika" temasıyla düzenlendiğini hatırlatan Erdoğan, bölgesel ve küresel konjonktür dikkate alındığında bu üç kavramın son derece isabetli olduğunu ifade etti.Cumhurbaşkanı Erdoğan, modern diplomasinin temellerinin atıldığı Vestfalya Anlaşması’ndan bu yana uluslararası ilişkilerde büyük dönüşümler yaşandığını belirterek, küreselleşme ve teknolojik gelişmelerle birlikte geleneksel diplomasinin daha karmaşık, dijital ve kontrolü zor bir yapıya evrildiğini söyledi. Erdoğan," Bu süre zarfında şüphesiz hem Avrupa’da, hem bölgemizde, hem de dünyada tüm insanlığı etkileyen çok mühim hadiseler yaşandı. Son yıllarda teknoloji ve küreselleşmenin de etkisiyle ana aktörü devlet olan uluslararası ilişkiler, çok daha geniş bir alanı kapsar hale geldi. Çok uluslu şirketler, sivil toplum örgütleri, düşünce kuruluşları, uluslararası medya ve yatırımcılar gibi yeni oyuncular, geleneksel diplomasiyi dijital, dinamik ve kontrolü gittikçe zorlaşan bir zemine taşıdı" dediUluslararası sistemin son 30 yılda iki kutupluluktan çok taraflılığa, ardından çok kutupluluğa doğru ilerlediğini belirterek, güç mücadelesinin daha da sertleştiğini ifade etti.Cumhurbaşkanı Erdoğan, insan hakları ve küresel adalet kavramlarının söylem düzeyinde daha fazla gündeme gelse de, bu gelişmelerin insani krizleri, eşitsizliği ve çatışmaları çözmek yerine derinleştirdiğini vurguladı. Erdoğan," Büyük oranda söylem düzeyinde kalsa da insan hakları ve küresel adalet gibi kavramlar daha fazla gündemde yer alıyor. Bunlar elbette dikkate değer gelişmelerdir. Hepsi ayrı ayrı önemlidir. Fakat burada şu tespitin de mutlaka yapılması gerekiyor: Tüm bu gelişmeler; insani krizleri, küresel eşitsizliği, savaşları, çatışmaları, istikrarsızlıkları çözmek yerine sorunları daha da derinleştirmiştir" açıklamasını yaptı.İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel güvenlik ve yönetişim mimarisinin benzer trajedileri önlemeyi hedeflediğini ancak bu konuda tam başarı sağlanamadığını dile getiren Erdoğan, Ruanda, Bosna, Irak, Arakan, Somali ve Orta Afrika’daki örneklere işaret etti. Erdoğan," Bakınız geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında 20 yıl arayla milyonlarca insanın hayatını kaybettiği iki dünya savaşı yaşanmıştı. Holokost, yine bu dönemde büyük bir barbarlık ve vahşet örneği olarak insanlığın ortak hafızasında derin izler bırakmıştı. İkinci Cihan Harbi sonrası inşa edilen küresel yönetişim ve güvenlik mimarisinin gayesi; benzer trajedilerin, soykırımların, vicdanları yaralayan savaş ve insanlık suçlarının önüne geçmekti. Bunda tam başarı sağlandığını söylemek yanlış olur. Ruanda’da yaklaşık 100 gün içinde 800 bin insan soykırıma uğradı. Bosna’da, Avrupa’nın göbeğinde utanç verici katliamlar yaşandı. Irak’ta, Arakan’da, Somali’de, Orta Afrika’da ve daha pek çok yerde milyonlarca masum insan, çatışma ve iç savaş sebebiyle hayatını kaybetti. Haksız da olsa güçlüyü koruyan, haklı da olsa mazlumu ezen mevcut düzen, on yıllar boyunca istikrarsızlık üretti, kriz üretti, adaletsizlik üretti" dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de 600 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, milyonlarca kişinin ülkesini terk etmek zorunda kaldığını belirterek, "Bu acı hakikate hepimiz bizzat şahitlik ettik. Komşumuz Suriye’de 600 binden fazla Suriyeli, Baas rejiminin ve terör örgütlerinin saldırılarında şehit oldu. Sednaya gibi işkence merkezlerinde yüz binler eziyet gördü, milyonlarca Suriyeli ülkesini terk etti. 13,5 yıl boyunca katliam devam ederken, 13,5 yıl boyunca sivillerin tepesine varil bombaları yağarken, vicdan sahibi bir avuç ülke dışında, demokrasi ve insan hakları havarisi kesilenlerin hiçbirinin sesi çıkmadı. Sınır hatlarından yansıyan insanlık dışı görüntüleri hiçbirimiz unutmadık. Şişlerle delinen, batırılan, ülkemize doğru itilen botları unutmadık. Avrupa başkentlerinde kaybolan binlerce Suriyeli çocuğu unutmadık. Popülist siyasetçilerin ve medyanın kışkırttığı ırkçı saldırıları unutmadık" değerlendirmesini yaptı.Aynı şekilde Gazze’de 70 binin üzerinde Filistinlinin öldürüldüğünü 170 binin üzerinde de yaralı olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan," Yıkıntıların altında ne kadar cenaze olduğunu kimse bilmiyor. Şu anda pek çok anne, pek çok eş; çocuk, annelerini, babalarını, eşlerini arıyor ya da onların akıbetlerine ilişkin haber almayı bekliyor. Sadece annesini, babasını, kardeşini değil; evini, okulunu kaybetmiş on binlerce çocuk, soykırımın canlı tanıkları olarak bugün enkazlar arasında Gazze’de hayata tutunmaya çalışıyor. Şuraya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Gazze’nin yüz ölçümü biliyorsunuz 365 kilometrekare. Yani Gazze derken İstanbul’da Beykoz, Ankara’da Mamak büyüklüğünde bir alandan bahsediyoruz. Soykırımdan önce Gazze’nin nüfusu 2,3 milyon civarındaydı. İşte böyle bir yerleşim alanına 200 bin tondan fazla bomba atıldı. Hiroşima’ya atılandan 14 kat daha fazla bombayla Gazze’yi yerle bir ettiler. Şimdi bu durumda biz nasıl işleyen, bu sorunlara çözüm üreten, adaletsizliği engelleyen bir uluslararası sistemden bahsedebiliriz? Mevcut küresel güvenlik ve yönetişim mimarisine nasıl güvenebiliriz" dedi.Mevcut uluslararası kurumların büyük bölümünün işlevsiz hale geldiğini söyleyen Erdoğan, Türkiye’nin hem kendi hak ve çıkarlarını savunabilmesi hem de dost ve kardeşlerine yardım edebilmesi için ekonomik, askerî ve diplomatik bakımdan güçlü olmak zorunda olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Resmin bütününe baktığımızda karşılaştığımız manzara şudur: Uluslararası kurumların çoğu bugün, kendisini gassalın ellerine bırakmış meyyit misali cansız, duyarsız, hareketsiz ve işlevsiz vaziyettedir. Türkiye’nin hem kendi hak ve çıkarlarını layıkıyla savunabilmesi hem de dost, soydaş ve kardeşlerine yardım eli uzatabilmesi için ekonomik, askerî, diplomatik bakımdan güçlü olmak dışında bir seçeneği yoktur" açıklamasını yaptı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Yüzyılı" hedefi doğrultusunda çok boyutlu bir dış politika izlediklerini belirterek, Hariciye Teşkilatı’na bu süreçte büyük sorumluluk düştüğünü ifade etti Erdoğan, Tecrübeyle sabit bu acı hakikat karşısında, biz de stratejilerimizi belirliyor, adımlarımızı planlıyor, yere sağlam basıyor, hiçbir işi şansa bırakmıyoruz. İçinde bulunduğumuz asrı, Türkiye Yüzyılı yapmak için incelikle örülmüş, çok boyutlu bir politikayı adım adım hayata geçiriyoruz. Bu mücadelede ülkemizin dış ilişkilerinin icrasında merkezî bir konuma sahip olan Hariciye Teşkilatımıza tabiatıyla büyük sorumluluk düşüyor. Ekonomisiyle, ihracatıyla, turizmiyle, savunma sanayisiyle ve elbette uluslararası itibarıyla Türkiye büyüdükçe, Türkiye’nin küresel siyasetteki önemi ve ağırlığı arttıkça, sizin mesainiz de yoğunlaşıyor" ifadelerini kullandı.Türkiye’nin 264 dış temsilciliğiyle dünyada geniş bir diplomatik ağa sahip olduğunu dile getiren Erdoğan, dış politikada ne eksen kayması ne rota değişimi ne de köklerden kopmanın söz konusu olmadığını söyledi. Erdoğan, "Genişleyen diplomatik temsilcilik ağımızla, 264 dış temsilciliğimizle bugün şanlı bayrağımızı dünyanın dört bir yanında gururla dalgalandırıyoruz. Şunu bir defa altını çizerek ifade etmek durumundayım: Ne eksen kayması ne rota değişimi ne de köklerden kopma; dış siyasetimizde bunların hiçbirisi söz konusu değildir ve olamaz. Çift başlı Selçuklu Kartalı’ndan ilhamı alan bir bakış açısıyla, dünyanın her köşesiyle ekonomik, ticari, diplomatik, siyasi işbirlikleri tesis etmenin, karşılıklı saygıya dayalı samimi ilişkiler geliştirmenin çabasındayız. Özellikle son yıllarda kriz ve çatışmalarla anılan coğrafyamızda, herkesin kazançlı çıkacağı bir barış ve istikrar kuşağı oluşturmanın mücadelesini veriyoruz. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz" şeklinde konuştu.- Gazze’nin yeniden inşasına da bir an önce başlanmalıdırABD Başkanı Donald Trump’la New York’ta yaptıkları toplantı sonrası başlayan sürecin, 10 Ekim’de ateşkes mutabakatıyla neticelendiğini hatırlatan Erdoğan," İsrail’in artan ihlallerine rağmen Hamas’ın serinkanlı tutumu sayesinde ateşkes büyük ölçüde korunuyor. Çeşitli kısıtlamalara karşın, insani yardım sevkiyatı peyderpey ilerliyor. 103 bin tonu aşan insani yardımla burada da farkımızı ortaya koyuyoruz. Bu aşamada önceliğimiz; ateşkesin kalıcı olması ve insani yardımların Gazze’ye engelsiz ulaştırılmasıdır. Gazze’nin yeniden inşasına da bir an önce başlanmalıdır. Bu amaçla temaslarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz" değerlendirmesini yaptı.Suriye’de de benzer bir çaba içinde olunduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan," 8 Aralık 2024 tarihinde Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte Suriye’nin önünde tarihi bir fırsat kapısı aralandı. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın liderliğinde, Suriye’nin uluslararası topluma yeniden entegrasyonu yolunda kısa sürede ciddi mesafe alındı. Sadece ülkemizden Suriye’ye dönen mültecilerin sayısı 580 bini buldu. Suriyeli muhacirlerin gönüllü, güvenli, onurlu geri dönüşleri Suriye’deki huzur ortamı kalıcı hale geldikçe şüphesiz hızlanacaktır. Ancak bunun biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor. İsrail’in Suriye’ye yönelik mütecaviz eylemleri, hâlihazırda bu ülkenin kalıcı güvenlik ve istikrarının önündeki en büyük engeldir" dedi.Suriye’de DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin varlığının, bir başka sorun alanı olduğunu belirten Erdoğan," DEAŞ belasıyla göğüs göğüse çarpışmış tek NATO müttefiki olarak, Suriye hükümetine gereken her türlü desteği veriyoruz. Ayak direnmesi halinde krize dönüşme riski barındıran 10 Mart mutabakatının uygulanması için de gerekli telkinlerde bulunuyoruz. Suriye’nin parçalanmasından, bölünmesinden, millî birlik ve bütünlüğünün zafiyete uğramasından kimin çıkar sağlayacağı açıktır. Suriye’yi oluşturan tüm kesimlerin, yarınlarına güvenle bakabilmesi ancak ortak tarih ve ortak gelecek tasavvuruyla mümkündür. Her zaman söylüyorum; biz 1000 yıldır buradayız, beraberiz, komşuyuz. İnşallah kıyamete kadar da burada olacağız, birlikte yaşayacağız" açıklamasını yaptı.Müslümanların kanından beslenenlerin oyununa gelmenin vebalini kimsenin taşıyamayacağına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan," Dimyat’taki pirincin peşine düşmenin, evdeki bulgurdan da edebileceğini hiç kimse unutmamalı. Sağduyunun, hırsa ve ihtirasa galip geleceğine inanıyor, Türkiye olarak bunun için çalışmaya devam edeceğimizin bilinmesini istiyorum" dedi.Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında, özel ilişkilerin bulunduğu her iki ülkenin bu yıl İstanbul’da üç defa bir araya getirildiğini hatırlatan Erdoğan, "İstanbul süreci neticesinde insani alanda elde edilen kazanımlar, Türk diplomasisi için kayda değer bir başarı teşkil etmiştir. İstanbul sürecinin yanı sıra, Ukrayna Savaşı çerçevesinde bugüne kadar Karadeniz Tahıl Girişimi ve esir tutuklu değişimleri gibi pek çok insiyatife öncülük ederek insani sahada somut sonuçlara ulaştık.- Gelecek sene başından itibaren bazı sembolik adımlar atacağız"Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni titizlikle uygulayarak, savaşın Karadeniz’e sirayet etmesine mâni olunduğunu kaydeden Erdoğan, son günlerde düzenlenen karşılıklı saldırıların, Karadeniz’deki seyrüsefer emniyetini ciddi biçimde tehdit etmekte olduğunu söyledi. Erdoğan, Ticaret gemilerini, sivil gemileri hedef almanın kimseye bir faydası olmayacağının altını çizerek" Her iki tarafa da bu konuda ikazlarımızı net bir şekilde iletiyoruz. Yıllardır barışa hasret kalan Güney Kafkasya, bugün tarihi bir dönemden geçiyor. Azerbaycan ve Ermenistan barış anlaşması imzalamaya hiç olmadıkları kadar yakınlar. Sürece paralel olarak, Azerbaycan’la diyalog halinde biz de Ermenistan’la normalleşme süreçlerimizi ilerletiyoruz. İnşallah gelecek sene başından itibaren bazı sembolik adımlar atacağız" ifadelerini kullandı.Büyükelçilere hitap eden Erdoğan, "Sizler de görev yaptığınız yerlerde görüyorsunuz. Türkiye’nin profili, sadece mücavir bölgelerde değil; uzak coğrafyalarda da yükselmekte, ülkemizin önünde yeni işbirliği kapıları açılmaktadır. Türkiye’ye yönelik ilginin arttığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. Hiç ummadığınız yerlerde, dünyanın en ücra köşelerinde Türkçe konuşan, Türkiye’yi bilen, tanıyan, takip eden sayısız insanla karşılaşıyoruz. Türkiye mezunu öğrenciler, bugün bakan, üst düzey bürokrat, iş adamı, siyasetçi, diplomat olarak ülkelerine başarıyla hizmet ediyor. Sizin de gayretlerinizle inşallah bu tarihi fırsatları en güzel şekilde, en etkin şekilde değerlendireceğiz. Burada şunu da özellikle vurgulamak mecburiyetindeyim: Büyük devlet olmak, nerede yaşarsa yaşasın vatandaşına sahip çıkmak demektir. Dünyanın yüzde 90’dan fazla ülkesinde hayat kurmuş, bu şekilde kök salmış 7 milyonluk Türk diasporası, millet olarak bizim canımızdan bir parçadır. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız, İslam ve yabancı düşmanlığı başta olmak üzere ciddi tehditlerle karşı karşıya bulunuyor. Vatandaşlarımıza yurt dışında gerekli hizmetlerin sağlanması ve haklarının savunulmasında büyükelçilerimizin canla başla çalıştığının farkındayım. Sizlerden aynı hassasiyetle çalışmaya devam etmenizi bekliyorum" dedi.Ekonomi ve ticareti dış politikadan ayrı tutmanın mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan," Türkiye, yılda sadece 36 milyar dolar ihracattan yıllık 270 milyar dolar ihracat yapan bir ülke haline geldiyse, sizin bunda büyük emeğiniz var. Yine sizin de çabalarınızla 61,1 milyar dolar turizm gelirine, 60 milyon 500 bin turist rakamına ulaştık. Dış ticarette, özellikle savunma sanayiinde hedef büyüterek yola devam ediyoruz. Hâlihazırda dünyanın en büyük 11’inci savunma ihracatçısıyız. Yılın ilk 10 ayında 6,7 milyar dolarla önemli bir ivme yakaladık. 2028 için hedefimiz, savunma ve havacılık ihracatımızı 11 milyar dolara çıkarmak ve dünyanın ilk 10 ihracatçısı arasına girmektir. El ele verecek, uyum içinde çalışacak ve bu hedefe inşallah ulaşacağız" diye konuştu.Bir diğer hususun, terör örgütleri ve organize suç çeteleriyle mücadele olduğunu kaydeden Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin faili FETÖ’nün yurt dışındaki uzantılarıyla mücadelenin aynı kararlılıkla devam ettirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Erdoğan," Türkiye düşmanlarının maşasına dönüşen bu ihanet şebekesinin, ülkemiz ve demokrasimiz açısından tekrar bir tehdit oluşturmasına izin veremeyiz. Türkiye Maarif Vakfı’nın desteklenmesi, bu noktada elimizi güçlendirecektir. Çevre sorunları, kirlilik ve iklim krizi, insanlığın geleceğini tehdit ediyor. 2053 vizyonumuz çerçevesinde burada da sorumluluk alıyor, iklim kriziyle küresel mücadeleye gerekli desteği sunuyoruz. Eşim Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayesinde yürütülen ‘Sıfır Atık’ projemiz, bugün dünyada örnek teşkil eden bir girişim haline geldi. Önümüzdeki dönemde sıfır atığa ilişkin farkındalığı artırmamız, dünya genelinde en iyi sıfır atık uygulamalarını tespit ederek bunları ulusal ve küresel düzeyde hayata geçirmemiz önem taşıyor. Biliyorsunuz, gelecek sene COP31 Zirvesi’ne Antalya’da ev sahipliği yapacağız. NATO liderler zirvesiyle 13. Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi de Türkiye’de gerçekleştirilecek. İnşallah bu zirveleri, sizlerin de katkısı, desteği, gayretiyle Türkiye’ye ve Türk milletine yakışır şekilde icra edeceğiz" ifadelerini kullandı.Cumhurbaşkanı Erdoğan,"23 yıldır milletinin takdiriyle ülkesine hizmet eden bir siyasetçi ve devlet adamı olarak, şunu tüm samimiyetimle söylemek istiyorum. Yurdumuza uzak coğrafyalarda, aileniz ve vatanınızdan uzak bir şekilde, zor şartlarda özveriyle görev yapmakta olduğunuzu çok iyi biliyorum. Sizlerin bu samimi çabalarının devletimiz, hükûmetimiz ve milletimiz nezdinde takdirle karşılandığını bilmenizi isterim. Ülkemize ve milletimize yaptığınız değerli hizmetler için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Önümüzdeki dönemde de çalışmalarınızı aynı hassasiyet, aynı fedakarlık ve adanmışlık duygusuyla sürdürmenizi sizlerden istirham ediyorum. Ailelerinize de sizlere bu görevi yürütürken verdikleri destekten ötürü en kalbi şükranlarımı sunuyorum" dedi.Hariciye Teşkilatının mesuliyetlerini hakkıyla yerine getirebilmesi için eylül ayında yeni yerleşkesinin temellerini attıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan" Dışişleri Bakanlığımızın yeni binasının, devletimizin köklü diplomasi geleneğini, gelecek vizyonunu ve milletimizin güçlü iradesini yansıtacak bir eser olacağına yürekten inanıyorum. Elbette bunları sizlerden beklerken biz de boş durmuyor, Türkiye’yi en güzel yerlere taşımak için gece gündüz demeden çalışıyoruz" dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan," 2025 senesi içinde 24 yurt dışı seyahatlerinin olduğunu, Devlet ve hükümet başkanı düzeyinde 91 lideri Türkiye’de ağırladıklarını bildirdi.Erdoğan, Görüşme ve kabul olarak 270 temas gerçekleştirdiklerini Yine devlet ve hükümet başkanlarıyla 176 telefon görüşmesi yaptıklarını belirterek," Yani, "Aşkla koşan yorulmaz" şiarıyla milletimize karşı vazifemizi yerine getirmek için çok yoğun bir mesai içinde olduk. Rabbim ömür ve sağlık verdikçe tempomuzu asla düşürmeyeceğiz. Karamsarlığa kapılmadan, yılmadan yorulmadan, duraksamadan inşallah Türkiye Yüzyılı hedefimize doğru koşar adım ilerleyeceğiz. Bunun için sadece daha fazla çalışmaya, kendimize ve devletimize daha fazla güvenmeye, hedeflerimizi daha sıkı kovalamaya ihtiyacımız var. Gerisi Allah’ın izniyle gelecektir. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyor, "Allah utandırmasın" diyorum.16’ncı Büyükelçiler Konferansı’nın bir kez daha bakanlığımızla birlikte ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum" diyerek sözlerini tamamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Medyanın kışkırttığı ırkçı saldırıları unutmadık. Aynı şekilde Gazze’de 70 binin üzerinde Filistinli kardeşimiz öldürüldü. Yıkıntıların altında ne kadar cenaze olduğunu kimse bilmiyor."
16 Aralık 2025 Salı - 15:12 Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Medyanın kışkırttığı ırkçı saldırıları unutmadık. Aynı şekilde Gazze’de 70 binin üzerinde Filistinli kardeşimiz öldürüldü. Yıkıntıların altında ne kadar cenaze olduğunu kimse bilmiyor." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Son günlerde düzenlenen karşılıklı saldırılar, Karadeniz’deki seyrüsefer emniyetini ciddi biçimde tehdit etmektedir. Ticaret gemilerini, sivil gemileri hedef almanın kimseye bir faydası olmaz. Her iki tarafa da bu konuda ikazlarımızı net bir şekilde iletiyoruz" dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Sergi Salonu’nda gerçekleşen 16. Büyükelçiler Konferansında konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16. Büyükelçiler Konferansı’nın başarılı geçmesini dileyerek katılımcıları selamladı.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin devlet geleneğinde istişarenin ayrı bir yeri ve önemi olduğunu vurgulayarak, "Devlet aklı kavramı, istişare kültürünün zengin bir tecrübeden süzülerek uygulamaya geçirilmiş halidir. Bu yıl 16’ncısını düzenlediğimiz Büyükelçiler Konferansı’nın her konuda fikir teatisine, istişareye, müzakereye zemin oluşturduğunu görüyor, bundan da memnuniyet duyduğumu öncelikle ifade etmek istiyorum" dedi.Konferansın düzenlemesinde emeği geçenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan," Her yıl olduğu gibi bu sene de konferansa titizlikle hazırlık yapan, inşallah icrasını da başarıyla gerçekleştireceğine yürekten inandığım Dışişleri Bakanlığımıza, Sayın Bakan ve ekibine, konferansın tertiplenmesinde emeği geçen her bir arkadaşıma teşekkür ediyorum. Sözlerimin hemen başında, devletimizi ve milletimizi yurt dışında iftiharla temsil ederken terör örgütlerinin kalleş saldırılarında şehit düşen Hariciye Teşkilatımızın tüm mensuplarını rahmetle yâd ediyorum" diye konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Konferansın bu yıl "Barış, İstikrar ve Refah Üreten Dış Politika" temasıyla düzenlendiğini hatırlatan Erdoğan, bölgesel ve küresel konjonktür dikkate alındığında bu üç kavramın son derece isabetli olduğunu ifade etti.Cumhurbaşkanı Erdoğan, modern diplomasinin temellerinin atıldığı Vestfalya Anlaşması’ndan bu yana uluslararası ilişkilerde büyük dönüşümler yaşandığını belirterek, küreselleşme ve teknolojik gelişmelerle birlikte geleneksel diplomasinin daha karmaşık, dijital ve kontrolü zor bir yapıya evrildiğini söyledi. Erdoğan," Bu süre zarfında şüphesiz hem Avrupa’da, hem bölgemizde, hem de dünyada tüm insanlığı etkileyen çok mühim hadiseler yaşandı. Son yıllarda teknoloji ve küreselleşmenin de etkisiyle ana aktörü devlet olan uluslararası ilişkiler, çok daha geniş bir alanı kapsar hale geldi. Çok uluslu şirketler, sivil toplum örgütleri, düşünce kuruluşları, uluslararası medya ve yatırımcılar gibi yeni oyuncular, geleneksel diplomasiyi dijital, dinamik ve kontrolü gittikçe zorlaşan bir zemine taşıdı" dediUluslararası sistemin son 30 yılda iki kutupluluktan çok taraflılığa, ardından çok kutupluluğa doğru ilerlediğini belirterek, güç mücadelesinin daha da sertleştiğini ifade etti.Cumhurbaşkanı Erdoğan, insan hakları ve küresel adalet kavramlarının söylem düzeyinde daha fazla gündeme gelse de, bu gelişmelerin insani krizleri, eşitsizliği ve çatışmaları çözmek yerine derinleştirdiğini vurguladı. Erdoğan," Büyük oranda söylem düzeyinde kalsa da insan hakları ve küresel adalet gibi kavramlar daha fazla gündemde yer alıyor. Bunlar elbette dikkate değer gelişmelerdir. Hepsi ayrı ayrı önemlidir. Fakat burada şu tespitin de mutlaka yapılması gerekiyor: Tüm bu gelişmeler; insani krizleri, küresel eşitsizliği, savaşları, çatışmaları, istikrarsızlıkları çözmek yerine sorunları daha da derinleştirmiştir" açıklamasını yaptı.İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan küresel güvenlik ve yönetişim mimarisinin benzer trajedileri önlemeyi hedeflediğini ancak bu konuda tam başarı sağlanamadığını dile getiren Erdoğan, Ruanda, Bosna, Irak, Arakan, Somali ve Orta Afrika’daki örneklere işaret etti. Erdoğan," Bakınız geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında 20 yıl arayla milyonlarca insanın hayatını kaybettiği iki dünya savaşı yaşanmıştı. Holokost, yine bu dönemde büyük bir barbarlık ve vahşet örneği olarak insanlığın ortak hafızasında derin izler bırakmıştı. İkinci Cihan Harbi sonrası inşa edilen küresel yönetişim ve güvenlik mimarisinin gayesi; benzer trajedilerin, soykırımların, vicdanları yaralayan savaş ve insanlık suçlarının önüne geçmekti. Bunda tam başarı sağlandığını söylemek yanlış olur. Ruanda’da yaklaşık 100 gün içinde 800 bin insan soykırıma uğradı. Bosna’da, Avrupa’nın göbeğinde utanç verici katliamlar yaşandı. Irak’ta, Arakan’da, Somali’de, Orta Afrika’da ve daha pek çok yerde milyonlarca masum insan, çatışma ve iç savaş sebebiyle hayatını kaybetti. Haksız da olsa güçlüyü koruyan, haklı da olsa mazlumu ezen mevcut düzen, on yıllar boyunca istikrarsızlık üretti, kriz üretti, adaletsizlik üretti" dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de 600 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, milyonlarca kişinin ülkesini terk etmek zorunda kaldığını belirterek, "Bu acı hakikate hepimiz bizzat şahitlik ettik. Komşumuz Suriye’de 600 binden fazla Suriyeli, Baas rejiminin ve terör örgütlerinin saldırılarında şehit oldu. Sednaya gibi işkence merkezlerinde yüz binler eziyet gördü, milyonlarca Suriyeli ülkesini terk etti. 13,5 yıl boyunca katliam devam ederken, 13,5 yıl boyunca sivillerin tepesine varil bombaları yağarken, vicdan sahibi bir avuç ülke dışında, demokrasi ve insan hakları havarisi kesilenlerin hiçbirinin sesi çıkmadı. Sınır hatlarından yansıyan insanlık dışı görüntüleri hiçbirimiz unutmadık. Şişlerle delinen, batırılan, ülkemize doğru itilen botları unutmadık. Avrupa başkentlerinde kaybolan binlerce Suriyeli çocuğu unutmadık. Popülist siyasetçilerin ve medyanın kışkırttığı ırkçı saldırıları unutmadık" değerlendirmesini yaptı.Aynı şekilde Gazze’de 70 binin üzerinde Filistinlinin öldürüldüğünü 170 binin üzerinde de yaralı olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan," Yıkıntıların altında ne kadar cenaze olduğunu kimse bilmiyor. Şu anda pek çok anne, pek çok eş; çocuk, annelerini, babalarını, eşlerini arıyor ya da onların akıbetlerine ilişkin haber almayı bekliyor. Sadece annesini, babasını, kardeşini değil; evini, okulunu kaybetmiş on binlerce çocuk, soykırımın canlı tanıkları olarak bugün enkazlar arasında Gazze’de hayata tutunmaya çalışıyor. Şuraya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Gazze’nin yüz ölçümü biliyorsunuz 365 kilometrekare. Yani Gazze derken İstanbul’da Beykoz, Ankara’da Mamak büyüklüğünde bir alandan bahsediyoruz. Soykırımdan önce Gazze’nin nüfusu 2,3 milyon civarındaydı. İşte böyle bir yerleşim alanına 200 bin tondan fazla bomba atıldı. Hiroşima’ya atılandan 14 kat daha fazla bombayla Gazze’yi yerle bir ettiler. Şimdi bu durumda biz nasıl işleyen, bu sorunlara çözüm üreten, adaletsizliği engelleyen bir uluslararası sistemden bahsedebiliriz? Mevcut küresel güvenlik ve yönetişim mimarisine nasıl güvenebiliriz" dedi.Mevcut uluslararası kurumların büyük bölümünün işlevsiz hale geldiğini söyleyen Erdoğan, Türkiye’nin hem kendi hak ve çıkarlarını savunabilmesi hem de dost ve kardeşlerine yardım edebilmesi için ekonomik, askerî ve diplomatik bakımdan güçlü olmak zorunda olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Resmin bütününe baktığımızda karşılaştığımız manzara şudur: Uluslararası kurumların çoğu bugün, kendisini gassalın ellerine bırakmış meyyit misali cansız, duyarsız, hareketsiz ve işlevsiz vaziyettedir. Türkiye’nin hem kendi hak ve çıkarlarını layıkıyla savunabilmesi hem de dost, soydaş ve kardeşlerine yardım eli uzatabilmesi için ekonomik, askerî, diplomatik bakımdan güçlü olmak dışında bir seçeneği yoktur" açıklamasını yaptı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Yüzyılı" hedefi doğrultusunda çok boyutlu bir dış politika izlediklerini belirterek, Hariciye Teşkilatı’na bu süreçte büyük sorumluluk düştüğünü ifade etti Erdoğan, Tecrübeyle sabit bu acı hakikat karşısında, biz de stratejilerimizi belirliyor, adımlarımızı planlıyor, yere sağlam basıyor, hiçbir işi şansa bırakmıyoruz. İçinde bulunduğumuz asrı, Türkiye Yüzyılı yapmak için incelikle örülmüş, çok boyutlu bir politikayı adım adım hayata geçiriyoruz. Bu mücadelede ülkemizin dış ilişkilerinin icrasında merkezî bir konuma sahip olan Hariciye Teşkilatımıza tabiatıyla büyük sorumluluk düşüyor. Ekonomisiyle, ihracatıyla, turizmiyle, savunma sanayisiyle ve elbette uluslararası itibarıyla Türkiye büyüdükçe, Türkiye’nin küresel siyasetteki önemi ve ağırlığı arttıkça, sizin mesainiz de yoğunlaşıyor" ifadelerini kullandı.Türkiye’nin 264 dış temsilciliğiyle dünyada geniş bir diplomatik ağa sahip olduğunu dile getiren Erdoğan, dış politikada ne eksen kayması ne rota değişimi ne de köklerden kopmanın söz konusu olmadığını söyledi. Erdoğan, "Genişleyen diplomatik temsilcilik ağımızla, 264 dış temsilciliğimizle bugün şanlı bayrağımızı dünyanın dört bir yanında gururla dalgalandırıyoruz. Şunu bir defa altını çizerek ifade etmek durumundayım: Ne eksen kayması ne rota değişimi ne de köklerden kopma; dış siyasetimizde bunların hiçbirisi söz konusu değildir ve olamaz. Çift başlı Selçuklu Kartalı’ndan ilhamı alan bir bakış açısıyla, dünyanın her köşesiyle ekonomik, ticari, diplomatik, siyasi işbirlikleri tesis etmenin, karşılıklı saygıya dayalı samimi ilişkiler geliştirmenin çabasındayız. Özellikle son yıllarda kriz ve çatışmalarla anılan coğrafyamızda, herkesin kazançlı çıkacağı bir barış ve istikrar kuşağı oluşturmanın mücadelesini veriyoruz. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz" şeklinde konuştu.- Gazze’nin yeniden inşasına da bir an önce başlanmalıdırABD Başkanı Donald Trump’la New York’ta yaptıkları toplantı sonrası başlayan sürecin, 10 Ekim’de ateşkes mutabakatıyla neticelendiğini hatırlatan Erdoğan," İsrail’in artan ihlallerine rağmen Hamas’ın serinkanlı tutumu sayesinde ateşkes büyük ölçüde korunuyor. Çeşitli kısıtlamalara karşın, insani yardım sevkiyatı peyderpey ilerliyor. 103 bin tonu aşan insani yardımla burada da farkımızı ortaya koyuyoruz. Bu aşamada önceliğimiz; ateşkesin kalıcı olması ve insani yardımların Gazze’ye engelsiz ulaştırılmasıdır. Gazze’nin yeniden inşasına da bir an önce başlanmalıdır. Bu amaçla temaslarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz" değerlendirmesini yaptı.Suriye’de de benzer bir çaba içinde olunduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan," 8 Aralık 2024 tarihinde Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte Suriye’nin önünde tarihi bir fırsat kapısı aralandı. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın liderliğinde, Suriye’nin uluslararası topluma yeniden entegrasyonu yolunda kısa sürede ciddi mesafe alındı. Sadece ülkemizden Suriye’ye dönen mültecilerin sayısı 580 bini buldu. Suriyeli muhacirlerin gönüllü, güvenli, onurlu geri dönüşleri Suriye’deki huzur ortamı kalıcı hale geldikçe şüphesiz hızlanacaktır. Ancak bunun biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor. İsrail’in Suriye’ye yönelik mütecaviz eylemleri, hâlihazırda bu ülkenin kalıcı güvenlik ve istikrarının önündeki en büyük engeldir" dedi.Suriye’de DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin varlığının, bir başka sorun alanı olduğunu belirten Erdoğan," DEAŞ belasıyla göğüs göğüse çarpışmış tek NATO müttefiki olarak, Suriye hükümetine gereken her türlü desteği veriyoruz. Ayak direnmesi halinde krize dönüşme riski barındıran 10 Mart mutabakatının uygulanması için de gerekli telkinlerde bulunuyoruz. Suriye’nin parçalanmasından, bölünmesinden, millî birlik ve bütünlüğünün zafiyete uğramasından kimin çıkar sağlayacağı açıktır. Suriye’yi oluşturan tüm kesimlerin, yarınlarına güvenle bakabilmesi ancak ortak tarih ve ortak gelecek tasavvuruyla mümkündür. Her zaman söylüyorum; biz 1000 yıldır buradayız, beraberiz, komşuyuz. İnşallah kıyamete kadar da burada olacağız, birlikte yaşayacağız" açıklamasını yaptı.Müslümanların kanından beslenenlerin oyununa gelmenin vebalini kimsenin taşıyamayacağına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan," Dimyat’taki pirincin peşine düşmenin, evdeki bulgurdan da edebileceğini hiç kimse unutmamalı. Sağduyunun, hırsa ve ihtirasa galip geleceğine inanıyor, Türkiye olarak bunun için çalışmaya devam edeceğimizin bilinmesini istiyorum" dedi.Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında, özel ilişkilerin bulunduğu her iki ülkenin bu yıl İstanbul’da üç defa bir araya getirildiğini hatırlatan Erdoğan, "İstanbul süreci neticesinde insani alanda elde edilen kazanımlar, Türk diplomasisi için kayda değer bir başarı teşkil etmiştir. İstanbul sürecinin yanı sıra, Ukrayna Savaşı çerçevesinde bugüne kadar Karadeniz Tahıl Girişimi ve esir tutuklu değişimleri gibi pek çok insiyatife öncülük ederek insani sahada somut sonuçlara ulaştık.- Gelecek sene başından itibaren bazı sembolik adımlar atacağız"Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni titizlikle uygulayarak, savaşın Karadeniz’e sirayet etmesine mâni olunduğunu kaydeden Erdoğan, son günlerde düzenlenen karşılıklı saldırıların, Karadeniz’deki seyrüsefer emniyetini ciddi biçimde tehdit etmekte olduğunu söyledi. Erdoğan, Ticaret gemilerini, sivil gemileri hedef almanın kimseye bir faydası olmayacağının altını çizerek" Her iki tarafa da bu konuda ikazlarımızı net bir şekilde iletiyoruz. Yıllardır barışa hasret kalan Güney Kafkasya, bugün tarihi bir dönemden geçiyor. Azerbaycan ve Ermenistan barış anlaşması imzalamaya hiç olmadıkları kadar yakınlar. Sürece paralel olarak, Azerbaycan’la diyalog halinde biz de Ermenistan’la normalleşme süreçlerimizi ilerletiyoruz. İnşallah gelecek sene başından itibaren bazı sembolik adımlar atacağız" ifadelerini kullandı.Büyükelçilere hitap eden Erdoğan, "Sizler de görev yaptığınız yerlerde görüyorsunuz. Türkiye’nin profili, sadece mücavir bölgelerde değil; uzak coğrafyalarda da yükselmekte, ülkemizin önünde yeni işbirliği kapıları açılmaktadır. Türkiye’ye yönelik ilginin arttığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. Hiç ummadığınız yerlerde, dünyanın en ücra köşelerinde Türkçe konuşan, Türkiye’yi bilen, tanıyan, takip eden sayısız insanla karşılaşıyoruz. Türkiye mezunu öğrenciler, bugün bakan, üst düzey bürokrat, iş adamı, siyasetçi, diplomat olarak ülkelerine başarıyla hizmet ediyor. Sizin de gayretlerinizle inşallah bu tarihi fırsatları en güzel şekilde, en etkin şekilde değerlendireceğiz. Burada şunu da özellikle vurgulamak mecburiyetindeyim: Büyük devlet olmak, nerede yaşarsa yaşasın vatandaşına sahip çıkmak demektir. Dünyanın yüzde 90’dan fazla ülkesinde hayat kurmuş, bu şekilde kök salmış 7 milyonluk Türk diasporası, millet olarak bizim canımızdan bir parçadır. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız, İslam ve yabancı düşmanlığı başta olmak üzere ciddi tehditlerle karşı karşıya bulunuyor. Vatandaşlarımıza yurt dışında gerekli hizmetlerin sağlanması ve haklarının savunulmasında büyükelçilerimizin canla başla çalıştığının farkındayım. Sizlerden aynı hassasiyetle çalışmaya devam etmenizi bekliyorum" dedi.Ekonomi ve ticareti dış politikadan ayrı tutmanın mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan," Türkiye, yılda sadece 36 milyar dolar ihracattan yıllık 270 milyar dolar ihracat yapan bir ülke haline geldiyse, sizin bunda büyük emeğiniz var. Yine sizin de çabalarınızla 61,1 milyar dolar turizm gelirine, 60 milyon 500 bin turist rakamına ulaştık. Dış ticarette, özellikle savunma sanayiinde hedef büyüterek yola devam ediyoruz. Hâlihazırda dünyanın en büyük 11’inci savunma ihracatçısıyız. Yılın ilk 10 ayında 6,7 milyar dolarla önemli bir ivme yakaladık. 2028 için hedefimiz, savunma ve havacılık ihracatımızı 11 milyar dolara çıkarmak ve dünyanın ilk 10 ihracatçısı arasına girmektir. El ele verecek, uyum içinde çalışacak ve bu hedefe inşallah ulaşacağız" diye konuştu.Bir diğer hususun, terör örgütleri ve organize suç çeteleriyle mücadele olduğunu kaydeden Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin faili FETÖ’nün yurt dışındaki uzantılarıyla mücadelenin aynı kararlılıkla devam ettirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Erdoğan," Türkiye düşmanlarının maşasına dönüşen bu ihanet şebekesinin, ülkemiz ve demokrasimiz açısından tekrar bir tehdit oluşturmasına izin veremeyiz. Türkiye Maarif Vakfı’nın desteklenmesi, bu noktada elimizi güçlendirecektir. Çevre sorunları, kirlilik ve iklim krizi, insanlığın geleceğini tehdit ediyor. 2053 vizyonumuz çerçevesinde burada da sorumluluk alıyor, iklim kriziyle küresel mücadeleye gerekli desteği sunuyoruz. Eşim Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayesinde yürütülen ‘Sıfır Atık’ projemiz, bugün dünyada örnek teşkil eden bir girişim haline geldi. Önümüzdeki dönemde sıfır atığa ilişkin farkındalığı artırmamız, dünya genelinde en iyi sıfır atık uygulamalarını tespit ederek bunları ulusal ve küresel düzeyde hayata geçirmemiz önem taşıyor. Biliyorsunuz, gelecek sene COP31 Zirvesi’ne Antalya’da ev sahipliği yapacağız. NATO liderler zirvesiyle 13. Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi de Türkiye’de gerçekleştirilecek. İnşallah bu zirveleri, sizlerin de katkısı, desteği, gayretiyle Türkiye’ye ve Türk milletine yakışır şekilde icra edeceğiz" ifadelerini kullandı.Cumhurbaşkanı Erdoğan,"23 yıldır milletinin takdiriyle ülkesine hizmet eden bir siyasetçi ve devlet adamı olarak, şunu tüm samimiyetimle söylemek istiyorum. Yurdumuza uzak coğrafyalarda, aileniz ve vatanınızdan uzak bir şekilde, zor şartlarda özveriyle görev yapmakta olduğunuzu çok iyi biliyorum. Sizlerin bu samimi çabalarının devletimiz, hükûmetimiz ve milletimiz nezdinde takdirle karşılandığını bilmenizi isterim. Ülkemize ve milletimize yaptığınız değerli hizmetler için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Önümüzdeki dönemde de çalışmalarınızı aynı hassasiyet, aynı fedakarlık ve adanmışlık duygusuyla sürdürmenizi sizlerden istirham ediyorum. Ailelerinize de sizlere bu görevi yürütürken verdikleri destekten ötürü en kalbi şükranlarımı sunuyorum" dedi.Hariciye Teşkilatının mesuliyetlerini hakkıyla yerine getirebilmesi için eylül ayında yeni yerleşkesinin temellerini attıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan" Dışişleri Bakanlığımızın yeni binasının, devletimizin köklü diplomasi geleneğini, gelecek vizyonunu ve milletimizin güçlü iradesini yansıtacak bir eser olacağına yürekten inanıyorum. Elbette bunları sizlerden beklerken biz de boş durmuyor, Türkiye’yi en güzel yerlere taşımak için gece gündüz demeden çalışıyoruz" dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan," 2025 senesi içinde 24 yurt dışı seyahatlerinin olduğunu, Devlet ve hükümet başkanı düzeyinde 91 lideri Türkiye’de ağırladıklarını bildirdi.Erdoğan, Görüşme ve kabul olarak 270 temas gerçekleştirdiklerini Yine devlet ve hükümet başkanlarıyla 176 telefon görüşmesi yaptıklarını belirterek," Yani, "Aşkla koşan yorulmaz" şiarıyla milletimize karşı vazifemizi yerine getirmek için çok yoğun bir mesai içinde olduk. Rabbim ömür ve sağlık verdikçe tempomuzu asla düşürmeyeceğiz. Karamsarlığa kapılmadan, yılmadan yorulmadan, duraksamadan inşallah Türkiye Yüzyılı hedefimize doğru koşar adım ilerleyeceğiz. Bunun için sadece daha fazla çalışmaya, kendimize ve devletimize daha fazla güvenmeye, hedeflerimizi daha sıkı kovalamaya ihtiyacımız var. Gerisi Allah’ın izniyle gelecektir. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyor, "Allah utandırmasın" diyorum.16’ncı Büyükelçiler Konferansı’nın bir kez daha bakanlığımızla birlikte ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum" diyerek sözlerini tamamladı.
Bakan Ersoy: "Dil bir milletin sadece iletişim aracı değil hafızası, vicdanı ve yüreğidir"
16 Aralık 2025 Salı - 13:44 Bakan Ersoy: "Dil bir milletin sadece iletişim aracı değil hafızası, vicdanı ve yüreğidir" Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Dil, bir milletin sadece iletişim aracı değil; hafızası, vicdanı ve yüreğidir. Sevinçlerimizi, kederlerimizi, umutlarımızı ve geçmişten geleceğe taşıdığımız tüm mirası dilimizle var ederiz" dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkçenin korunması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılmasına katkı sunan isimlerin onurlandırıldığı ‘2025 Türk Diline Hizmet Ödülleri Töreni’ne katıldı. Ankara Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunda düzenlenen törende Bakan Ersoy, Türk dili alanında akademik, edebi ve kültürel çalışmalarıyla öne çıkan kişi ve kurumlara ödülleri takdim etti. Türk dilinin zenginliğinin yaşatılması ve toplumda dil bilincinin güçlendirilmesi amacıyla düzenlenen tören, her yıl farklı alanlarda emek veren isimleri bir araya getiriyor. Törende yapılacak konuşmalarda, Türkçenin tarihsel serüveni, günümüzde karşı karşıya olduğu sorunlar ve dijital çağda dilin korunmasına yönelik atılan adımlar ele alındı. Bakan Ersoy’un da törende Türk diline verilen önemin altını çizerek, Bakanlık olarak yürütülen dil, kültür ve edebiyat çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ödül töreninde konuşan Bakan Ersoy, Türkçeye hizmet eden çalışmaları teşvik etmesi ve farkındalık oluşturmasını hedeflediklerini belirtti. "Türkçeye hizmet etmek, bu topraklara ve ortak kültürel birikimimize hizmet etmektir" Türkçenin ve diğer dillerin sadece bir iletişim aracı olmadığını, dillerin paha biçilemez bir değer olduğunu belirten Bakan Ersoy, "Dil, bir milletin sadece iletişim aracı değil; hafızası, vicdanı ve yüreğidir. Sevinçlerimizi, kederlerimizi, umutlarımızı ve geçmişten geleceğe taşıdığımız tüm mirası dilimizle var ederiz. Bu sebeple Türkçeye hizmet etmek; yalnızca bir kelimeyi, bir cümleyi güzelleştirmek değil; aynı zamanda bu millete, bu topraklara ve ortak kültürel birikimimize hizmet etmektir. Bugün burada; sınıflarda sabırla, sevgiyle harfleri kelimeye, kelimeleri cümleye dönüştüren öğretmenlerimizi, ömürlerini dilimizin inceliklerini anlamaya ve anlatmaya adamış kıymetli bilim insanlarını saygıyla anmak için bir aradayız. Biliyoruz ki, Türkçeye hizmet çoğu zaman görünmeyen, fakat değeri ölçülemeyen bir emektir. Bir kelimenin en doğru karşılığını bulmak için saatlerce düşünmek, bir metni defalarca gözden geçirmek, öğrencinin gözünde o ‘anlama ışığını’ görebilmek için yılmadan anlatmak; bunların hiçbiri kolay değildir. Belki çoğu zaman alkışsızdır, sahnesizdir ama bilinmelidir ki; Türkçeye harcanan her emek, milletimizin yarınlarına bırakılan en kıymetli miraslardan biridir. Dilimiz; Kaşgarlı Mahmut’tan Ali Şir Nevai’ye, Yunus Emre’den pek çok bilge ve şaire kadar sayısız ismin nefesiyle yoğrularak bugüne gelmiştir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde kurulan Türk Dil Kurumu ise Türkçenin sadeleşmesi, geliştirilmesi ve bilimsel temelde incelenmesi amacıyla tarihi bir rol üstlenmiştir. Bugün de aynı sorumluluk; öğretmenlerimizin, yazarlarımızın, akademisyenlerimizin, araştırmacılarımızın ve dili özenle kullanan her bir vatandaşımızın omuzlarındadır. Çünkü Türkçeye gösterdiğimiz özen, aslında kimliğimize, kültürümüze ve geleceğimize gösterdiğimiz özendir. Bu yüzdendir ki Türkçeye özen gösteren her öğretmen bir nesli, her yazar bir düşünceyi, her dil bilimci bir kavramı, her öğrenci bir umudu büyütmektedir. Bu anlayışla Türk Dil Kurumu, dilimizin gelişmesine, doğru kullanımının yaygınlaşmasına ve bilimsel ve kültürel alanda saygınlığının artırılmasına katkıda bulunan kişi ve kurumları ‘Türk Diline Hizmet Ödülleri’ ile onurlandırmaktadır" diye konuştu. "Dil, bir milletin hem hafızası hem de kalbidir" Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak çalışmaları kararlılıkla sürdüreceklerini ifade eden Bakan Ersoy, "Dil, bir milletin hem hafızası hem de kalbidir. Bizler düşüncelerimizi, duygularımızı, kültürümüzü ve tarih bilincimizi dilimizle geleceğe taşırız. Bu nedenle Türkçenin korunması, geliştirilmesi ve incelikle kullanılması yönünde emek veren herkes, bu milletin kültür köprüsünü inşa eden mimarlarıdır. Türkçenin korunması, geliştirilmesi ve doğru kullanılması için emek veren herkesi içtenlikle takdir ediyorum. Türk Dil Kurumumuz da dilimizin bilimden sanata, teknolojiden iletişime uzanan geniş yelpazede güçlenmesi için çalışmalarını kararlılıkla sürdürmektedir. Bugün, Türk diline hizmet eden herkese gönülden teşekkür ediyoruz. Yalnızca yaptığınız çalışmalar için değil; taşıdığınız sorumluluk, gösterdiğiniz hassasiyet ve Türkçeye duyduğunuz sevgi için minnettarız" şeklinde konuştu. Düzenlenen etkinliğe Bakan Ersoy’un yanı sıra Türk coğrafyasından birçok öğrenci ve akademisyen katılım sağladı. Program, hatıra fotoğrafı çekimi ve ödül takdimi ile son buldu.
16. Büyükelçiler Konferansı
16 Aralık 2025 Salı - 13:34 16. Büyükelçiler Konferansı TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "İddiasız olan bir Türkiye bu coğrafyada ayakta duramaz" dedi.Kurtulmuş, 16. Büyükelçiler Konferansı kapsamında Ankara’da bulunan büyükelçiler ile buluştu. Kurtulmuş, tarihte ilginç zamanların yaşandığını kaydederek, belirsizliklerin yaşandığını, her alanda değişimin yaşandığını belirtti. Kurtulmuş, "Kurumların zorlandığı, uluslararası kurum ve kuruluşların zorlanmanın ötesinde artık büyük ölçüde fonksiyonsuz kaldığı, işlevlerini yitirdiği bir dönemden geçiyoruz. Hiç şüphesiz dünyayı yönettiğini zannettiğimiz kuralların bir bir her birinin aşındığı fiili hayatta hiçbir etkilerinin olmadığını müşahede ediyoruz" ifadelerini kullandı.Kurtulmuş, Türk dış politikasında bir masada söyledikleri sözü başka bir muhataplarına karşı farklı şekilde getirmediklerini belirterek, "Herkese açık yüreklilikle, prensipler çerçevesinde müzakerelerimizi yaparak barışın, istikrarın ve güvenin sağlanması için olağanüstü bir çaba sarf ediyoruz. Türk dış politikasının bir diğer özelliği insani diplomasıdır. Bu insani diploması vasıtasıyla dünyanın dört bir tarafındaki ihtiyaç sahibi olan insanlara en kısa sürede ve en etkin şekilde ulaşabilmeyi başarıyoruz. Bunun için gayret sarf ediyoruz. Başta Filistin... Mazlum ve mağdur Filistin halkı, Gazze halkı olmak üzere başta mazlum ve mağdur Afrika halkları olmak üzere bu insanlara insani bakımdan her türlü desteği sağlamak için diplomasimizi en etkin şekilde kullanmaya gayret ediyoruz" şeklinde konuştu.Türkiye’nin dış politikadaki lider, çok taraflı küresel bakış açısına sahip olduğunu belirten Kurtulmuş, "Adil, hakkaniyetli, kalıcı bir barış sisteminin, bir barış paktının kurulabilmesi ve bu anlamda da yeni bir küresel sistemin hakkaniyet ve adalet üzerinde inşa edilebilmesi için her platformda yeni bir dünya düzeninin şart olduğunu dile getirmektedir. Bunun da artık sadece bir temenni olmaktan öte yakın zamanlarda gerçekleşecek bir realite olduğunu bilerek konuşuyoruz. Bunu da tekrar söylüyorum. Bu salonda bulunanların çoğunun göreceğinden eminim. Belki biz görmeyeceğiz. Ama yakın zamanlarda yeni, adil, küresel bir dünya sistemi mutlaka ama mutlaka kurulacaktır. Bunda da Türkiye önde olacaktır. Tabii ki dış politika sadece temenniler, sadece fikirler üzerinden yürümez. Dış politikayı yürütürken sonuç alabilmemiz için birtakım ilkeleri de özümsemek, benimsemek mecburiyetindeyiz. Her şeyden evvel bu çerçevede geliştirilen Türk dış politikası iddialıdır, kararlıdır ve tutarlıdır. Bu bölgede, bu coğrafyada, bu zamanda, bu zaman diliminde Türkiye’ye iddiasız olmak yakışmaz. Dahasını söyleyeyim, iddiasız olan bir Türkiye de bu coğrafyada ayakta duramaz. Dolayısıyla bu temel ilkelerde iddiamızı, kararlılığımızı ve ölçülü bir şekilde sürdürdüğümüz dış politika faaliyetlerimizi sürdüreceğiz" dedi.Kurtulmuş, ‘terörsüz Türkiye’ sürecine ilişkin bilgi vererek, "Türkiye’nin iç kaleyi tahkim etmek amacıyla başlatmış olduğu ’terörsüz Türkiye’ süreci çok şükür kısa bir süre içerisinde önemli bir noktaya gelmiştir. Ümit ediyoruz ki en kısa sürede örgütün içeride ve dışarıda bütün bileşenleriyle birlikte silah bırakma çağrısına uyarak kendisini fesih sürecinin tamamlanmasıyla birlikte artık bu meselenin tamamen ortadan kalkacağı aşikardır. Terörsüz Türkiye’nin aynı zamanda bir terörsüz bölge olduğuna da inanıyor ve böyle olması için de gayret sarf ediyoruz. Terörsüz Türkiye’nin sağlanması, Suriye’de terörün bitmesi, Irak’ta terörün bitmesi, Lübnan’da terörün bitmesi, bölge ülkelerinde gerçekten huzur ve güvenliğin gelmesi anlamına gelecektir. Bunun için bir taraftan Türkiye’nin güvenlik kurumları, istihbarat birimleri terör örgütüyle bir şekilde bu süreci nasıl gerçekleştirileceği ilgili süreci yönetirken diğer yandan da Türkiye’de ilk sefer şimdiye kadar rahmetli Demirel zamanında, Özal zamanında, rahmetli Erbakan zamanında ve çeşitli kereler örgütün bitirilmesi, PKK’nın bitirilmesiyle ilgili işler yapılmış ama maalesef terörün bitmesini istemeyen odakların çabalarıyla bütün bu süreçler akim kalmıştı. Yine aynı şekilde son dönemde AK Parti iktidarları döneminde 2013 yılında da bu süreç belli bir olgunluğa gelmiş. O dönemki başlık başta FETÖ unsurları olmak üzere birtakım unsurlar tarafından o süreç heba edilmişti. Şimdi inşallah öyle olmayacak. Bir kere kararlılıkla bu süreç sürdürülüyor ve ilk sefer geçmiş dönemden farklı olarak siyaset yani milli irade bizatihi bu meseleyi gözetlemek ve yönetmek için bir kararlılık oluşturdu. Bu salonda televizyonlardan görmüşsünüzdür. Bu salonda Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonumuzun toplantılarını gerçekleştirdik. Ümit ediyorum bu demokratik olgunluk düzeyi yüksek tartışmaların sonucunda Türkiye demokrasisi bakımından da önemli bir tecrübeyi Türk demokrasi tarihinde kazandırmış olacağız. Partiler bir araya gelebilir, taban tabana zıt fikirleri olabilir ama memleketin ortak meselesinde ortak istikamette fikirlerini ortaya koyarlar ve çözüme ulaşmak için gayret sarf ederler. Şunu da söylemek isterim. İnşallah bu sonuç iftiharla sonuç başarıyla biterse ki, öyle olacak. Bu modeli Türkiye modeli olarak çatışma çözümleri konusunda dünyaya örnek olacak bir model olarak dünyanın birçok siyasal bilgiler fakültesinde uluslararası ilişkilerle ilgili eğitim veren yerlerde bunun okutulacağına inanıyorum" diye konuştu.
Nükleer tıp teknikerlerinin görev alması hakkında ilk defa yeni hükümler getirildi
16 Aralık 2025 Salı - 13:10 Nükleer tıp teknikerlerinin görev alması hakkında ilk defa yeni hükümler getirildi Nükleer Tıp Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Radyoloji Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve Radyasyon Onkolojisi Hizmetleri Yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Sağlık alanında Nükleer Tıp Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Radyoloji Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve Radyasyon Onkolojisi Hizmetleri Yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu kapsamda, Nükleer Tıp Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikte yapılan düzenlemeyle şu değişiklikler yapıldı: "1219 sayılı Kanun ile sağlık meslek tanımına giren nükleer tıp teknikerlerinin görev alması hakkında ilk defa yeni hükümler getirildi. Nükleer tıp merkezlerinde çalışan mesul müdür ve merkez sorumlusunun görevleri genişletildi, kimlik kartlarına karekod zorunluluğu eklendi. Merkez sorumlusu ve uzman hekimlerin çalışma sınırları netleştirildi, 60 yaş üstü ve yüzde 60 engelli hekimler için istisna tanındı. Denetim hükümleri Özel Sağlık Tesislerinin Denetimi Hakkında Yönetmelik ile uyumlu hale getirildi. Nükleer tıp merkezlerinin planlanmasına ilişkin hükümler detaylandırıldı. Merkezlerin taşınma, birleşme, devir ve adres ve isim değişiklikleri için ayrıntılı izin ve yenileme süreçleri tanımlandı. Yaptırımlar caydırıcı biçimde yeniden düzenlendi, usulsüz faaliyete devam eden merkezler için doğrudan müeyyide öngörüldü. Radyasyon Onkolojisi Hizmetleri Yönetmeliğinin yürürlüğe girmesiyle; Mesleğini serbest olarak icra eden radyasyon onkolojisi uzmanları tarafından açılan merkezler mevzuata dahil edildi. Ruhsat ve faaliyet izin belgesi kavramı güçlendirildi. Taşınma, birleşme ve devir süreçleri ayrıntılı olarak düzenlendi. Uluslararası sağlık turizmi yetkilendirmesi eklendi. Merkez sorumlusu ve uzman hekimlerin çalışma sınırları netleştirildi, yaşlı ve engelli hekimler için kolaylık sağlandı. Mesul müdür ve merkez sorumlularının görevleri genişletildi, kimlik kartlarına karekod zorunluluğu getirildi. Denetim hükümleri Özel Sağlık Tesislerinin Denetimi Hakkında Yönetmelik ile uyumlu hale getirildi. Yasaklar ve yaptırımlar caydırıcı şekilde yeniden düzenlendi. Bir diğer değişiklik de Radyoloji Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle geldi. Bu kapsamda yapılan değişiklikler ise şu şekilde: Radyoloji merkezlerinin yalnızca il içi taşınmasına izin verildi. Merkez sorumlusu hekimlerin görev sınırları tek merkezle sınırlandırıldı, 60 yaş üstü ve yüzde 60 engelli hekimler için istisna getirildi. Personel kimlik kartlarına karekod zorunluluğu getirildi. Usulsüz faaliyette bulunan merkezler için yaptırımlar caydırıcı hale getirildi".