GÜNDEM - 20 Kasım 2024 Çarşamba 10:24

Ata tohumları Mezopotamya’nın verimli topraklarıyla yeniden buluştu

A
A
A
Ata tohumları Mezopotamya’nın verimli topraklarıyla yeniden buluştu

Kaybolmaya yüz tutmuş ata tohumlarını Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan temin eden Samsat Belediyesi, bölgede bu tohumların kullanılması için deneme amaçlı ekip yaptı.


Ata tohumlarının yeniden yaygınlaştırılması ve gelecek nesillere ulaştırılması için Tarım ve Orman Bakanlığı çalışmalar yürütülürken, Adıyaman’ın Samsat ilçe belediyesi de bölgede artık neredeyse kullanılmayan ata tohumunu yeniden toprakla buluşturdu.


Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan temin edilen Karakılçık Siyah Buğday ile Yalın Kavuzzus Arpa’yı deneme amaçlı ekti. Çiftçilere örnek olması için bu yıl 200 dönüme buğday, 5 dönüme ise arpa ekildi. Atatürk Barajı sahil kenarına ekilen buğday ve arpa Mezopotamya’nın verimli topraklarıyla yeniden buluştu. Samsat Belediyesi elde edeceği ürünü, gelecek yıl çiftçiye tohum olarak dağıtacak.


Tohum ekimiyle ilgili bilgi veren Samsat Belediye Başkanı Halil Fırat, “Büyük şehirlerde beyaz buğdaydan kaynaklı hastalıklar çıkmaya başladı. Glikozundan, şeker, kalp damar hastalıklarına kadar bir çok rahatsızlıklar ortaya çıktı. Artık ata beslenme sistemine dönmemiz gerekmektedir. Bütün beslenme uzmanları da ata beslenmesini öneriyor. Bizlerde bu tohumları araştırdık. Bölgemizde artık yok olmaya yüz tutmuş tohumları bulduk ve bugün burada toprakla buluşturuyoruz. Bu tohumlar hem çiftçimize katma değer olarak kazandıracak hem de sofralarda sağlıklı ürünlerin vermenin mutluluğunu yaşatacak” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bir yanda ‘Yenidoğan Çetesi’nin kan donduran ifadeleri bir yanda 620 gramlık Ahmed bebek için 114 günlük seferberlik Türkiye’yi sarsan ‘Yenidoğan Çetesi’ davasında ilk duruşma çarpıcı ifadelerle pazartesiden bu yana sürerken özverili sağlık çalışanlarının bebekleri yaşamda tutma mücadeleleri de devam ediyor. 25 haftalıkken erken doğumla 620 gram olarak dünyaya gelen Ahmed bebek Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki 114 günlük yoğun bakım sürecinin ardından sağlıkla taburcu edildi. Anne Ahlam Zaqout "Bu çocuk ölecek, yaşamaz diye düşündüm ama doktorlar umut verdi, çok mutluyum" derken, Başhekim Prof. Dr. Mine Gürsaç Çelik ise “Küçücük bebeklere can olma yolunda hemşiremiz, doktorumuz çok büyük gayretler içerisinde çalışıyor. Gerçek savaşçıların üzülmemesi lazım” diye konuştu. 112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışan kişilerle iş birliğinde acil durumdaki bebekleri anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerine sevk ederek bebek ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç elde ettikleri iddiasıyla sağlık çalışanlarına yapılan ‘Yenidoğan Çetesi’ operasyonu tüm Türkiye’yi sarsmıştı. İddianamenin kabul edilmesinin ardından çarpıcı ifadelerin verildiği ilk duruşma pazartesiden bu yana sürerken Türkiye’nin birçok noktasında görevini özveriyle sürdüren sağlık çalışanları da bebekleri yaşamda tutma çabasına devam ediyor. Filistin’den Türkiye’ye gelerek burada yaşamaya başlayan Kadın Hastalıkları ve Doğum Doktoru 40 yaşındaki Ahlam Zaqout’ın bebeği de onlardan bir tanesi. 3’üncü çocuğuna 25 haftalık hamileyken edinilen bilgiye göre Zaqout, bindiği otobüste bir anlık sarsılma sonrası sancılanarak kanaması başladı. Bunun üzerine Zaqout, hemen Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüldü. Burada erken doğumla 620 gram olarak dünyaya gelen Ahmed bebek, yoğun bakıma alındı. Kilosu düşük olan ve erken doğuma bağlı problemler yaşayan minik bebek için yenidoğan ekibi adeta seferber oldu. Zorlu süreçlerin başarıyla sonuçlanmasıyla 114 günlük yoğun bakım süreci sonrası minik bebek sağlıkla taburcu oldu. Anne Ahlam Zaqout bebeğini beklerken yaşadığı süreci anlatırken Başhekim Prof. Dr. Mine Gürsaç Çelik ve Yenidoğan Uzmanları Hakan Çakır ile Burcu Cebeci de tedavi süreçlerine ilişkin bilgi verdi. “Ölecek diye düşündüm ama doktorlar bana umut verdi” Bebeğinin erken doğduğunu ancak sağlıkla evine götürüyor olmanın mutluluğunu yaşadığını aktaran 40 yaşındaki Ahlam Zaqout, “Filistin’de doktorum ama Mısır’dan mezun oldum, kadın doğumcuyum. Türkiye’de Sultangazi’de oturuyorum, 1 senedir buradayız. Savaş başladıktan sonra buraya kaçtık. Diğer çocuklarımda normal doğum yaptım, hiçbir sıkıntı olmadı. Ben bir otobüsteyken bir kanama ve su başladı, başım döndü. Sonra bir Türk komşum bana araba getirdi, buraya ulaştık. 20 Haziran’da bu olaylar oldu, ilk 1-2 hafta günler zor geçti çünkü çok az kiloluydu. Bir hafta düşündüm, bu çocuk ölecek, yaşamaz ama doktorlar bana biraz umut verdi, bekleyin çok şükür. Her çocuk özeldir, 3,4,5’inci aynı bir his var, kıymetli, çok mutluyum. Çocuklarım onu bekliyorlar, çocuklarım evde parti yapıyorlar. Doktorlar bana bilgiler verdi, ne yapacağım tek tek dediler. Onlar ne zaman inandı ben çocuğa iyi bakıyorum, taburcu olmasına izni verdiler” dedi. “Bebeklere can olma yolunda hemşiremiz, doktorumuz çok büyük gayretler içerisinde” Yenidoğan hekimlerinin çabasına dikkat çeken Başhekim Prof. Dr. Mine Gürsaç Çelik, “Yenidoğan hekimlerimizin önemi çok büyük. Her çalıştığım hastanede bu örnekler çokça şahit olduğumuz örnekler. 620 gramdan 3,5 kiloya kadar bir bebeğe can olmak yenidoğan hekimlerimiz ve ekibinin sayesinde. Sağlık camiamız çok emek sarf ediyor. Ben de bir yoğun bakım hekimiyim ve yoğun bakımda bir insanın hayatta kalması için kaç kişinin mücadele ettiğini biliyorum. Dolayısıyla hele de küçücük bebeklere can olma yolunda hemşiremiz, doktorumuz çok büyük gayretler içerisinde çalışıyor. Gerçek savaşçıların üzülmemesi lazım” şeklinde konuştu. “Negatif bakış açısı oluşmasını istemiyoruz” Yenidoğan yoğun bakım süreçlerinde işleyişe ilişkin bilgiler veren Yenidoğan Uzmanı Dr. Hakan Çakır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yenidoğan yoğun bakım üniteleri 7-24 çalışan doktorların, hemşirelerin, personellerin çok dikkatli, hassas olduğu, özveriyle çalıştıkları üniteler. Burada bebeklerimizin her halini gözlemliyoruz, en ufak bulgular bizim için sonrasında önüne geçilemeyecek hastalıkları önlemek için önemli. Bu zor çalışma şartlarına hazır olmak için önemli bir eğitimden geçmekten gerekiyor. Alanımızda çalışan hemşirelerimiz de bu konuda özel eğitimler alıyorlar. Yenidoğan Çetesi adı altındaki haberler herkesi çok üzdü, bizi de çok üzdü. Tabi ki bu süreçte zarar gören aileler kadar üzülmemiz mümkün değil. Biz de bu işi layıkıyla yapmaya çalışan insanlar olarak bu kötü olaylardan dolayı negatif bir bakış açısı oluşmasını istemiyoruz. Ahmed bebek özel bir bebek, annesi Filistinli bir hekim, Türkiye’de şu an Cerrahpaşa’da eğitimine devam ediyor. 620 gram gibi çok küçük bir ağırlıkta, 25 haftalık doğdu. Birçok badire atlattı, doğduğunda organları çok az gelişmişti. Başta akciğer olmak üzere beslenmesi, kalbi, beyni ile ilgili önemli olaylar atlattı. Yakın bakım ve destek ile bugünleri gördük” “114 günlük süreç sonunda 3 bin 100 gram taburcu etmeyi başardık” Yenidoğan Uzmanı Dr. Burcu Cebeci, “Ahmed bebeğimiz 25’nci haftada 620 gram olarak doğdu, acil bir operasyonla erken doğmak zorunda kaldı. Doğum sonrasında hemen yoğun bakım ünitemize alıp gerekli tedavi, takiplerini yaptık. 114 günlük bir takip süreci sonunda da 3 bin 100 gram olarak annesine sağlıklı bir şekilde taburcu etmeyi başardık. Bu süreçte birçok zorlukla karşılaştık. Anne açısından da bizim, bebek açısından da zorlu bir süreç geçti. 114 günün sonunda başarıyla taburcu edebildik. Öncelikle çok küçük doğduğu için en çok akciğer problemleri yaşadık, çok uzunca bir süre solunum cihazına bağlı olarak takip etmek zorunda kaldık fakat yaklaşık 55-56’ıncı gününde solunum cihazından ayırabildik. Beslenmeyle ilgili problemler oldu başlangıç döneminde, gözle, görmeyle ilgili prematüre bebeklerde sıkça gördüğümüz prematüre retinopatisi açısından takip oldu. Gerekli anlarda tedavisi uygulandı. Şu an bunlarla ilgili takip altında. Herhangi bir sıkıntısı olmadan bebeğimizi şu an sağlıklı bir şekilde taburcu ediyoruz. Gerekli anlarda her zaman onların yanında olmaya devam ediyoruz. Birçok alanda takip edilmesi gereken durumlar söz konusu ve tabi ki ailesi, anne, babası çok detaylı bir şekilde bilgilendirilerek ayaktan poliklinik hizmeti vererek bu bebeklerin takibine devam ediyoruz. Filistinli bir ailenin bebeği olarak geldi, anne kadın doğum doktoru. Bizi çok derinden yaralayan, üzen haberler oldu. Bu işe gönül veren birçok hekim arkadaşımızla birlikte şunu söylemek istiyorum ki; yenidoğan hekimi olmak ayrı bir fedakarlık ve özveri isteyen bir branş. Biz her zaman bu bebeklerin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.
Aydın Kuruyemişler kalp ve damar sağlığını koruyor Merkezi Aydın’da bulunan ve Türkiye genelinde 120’nin üzerinde şubesi ile hizmet veren Tuğba Kuruyemiş, belli ölçüde tüketilen kuruyemişin kalp ve damar sağlığını koruduğunu belirtti. Dünya genelinde kuru meyve ve kabuklu meyvelerin en üst istişare platformu Uluslararası Kuru ve Kabuklu Meyveler Kongresi (International Nut and Dried Fruit Council-INC), kuruyemişlerin kardiyovasküler sağlığa faydalarıyla ilgili yeni bir araştırma yayımladığını hatırlatan Tuğba Kuruyemiş’te görevli Gıda Mühendisi Ayşen Orhan Özer, uzmanların sadece tadı ve keyfi için değil aynı zamanda sağlık için de kuruyemiş tüketilmesini önerdiğini kaydetti. Uluslararası Kuru ve Kabuklu Meyveler Kongresi tarafından yapılan araştırma sonuçlarını paylaşan Özer, “Araştırma sonuçlarına göre, kuruyemiş tüketiminin, farklı sağlık durumlarına sahip yetişkinlerde kan lipidleri üzerinde olumlu etkiler oluşturabileceğini iyi bir şekilde ortaya koyuyor. Bu bulgular, kardiyovasküler hastalıkların yanı sıra aşırı kilo/obezite, hipertansiyon ve dislipidemi gibi sağlık durumlarının önlenmesi ve tedavisi açısından önemli olabileceği belirtildi. Yapılan araştırmada; Badem, fıstık, kaju, fındık, ceviz, çam fıstığı, antep fıstığı, yer fıstığı ve incir gibi çeşitli kuruyemişlerin kan lipid sonuçları üzerindeki etkisini değerlendiren 113 çalışma analiz edildi. Ortalama günlük doz, günde 45,5 gram kuruyemiş olarak belirlendi ve bu doz kuruyemiş tüketmeyen bir grup ile karşılaştırıldı. Bulgular, genel olarak kuruyemiş tüketiminin toplam kolesterol ve LDL (kötü) kolesterolde, trigliseritler ve apolipoprotein B’de ise orta düzeyde düşüşler sağladığını gösterdi” diye konuştu. Araştırmacıların kuruyemiş tüketiminin yetişkinlerde kan lipidlerini olumlu yönde etkileyerek kardiyovasküler riskin azaltılmasına katkı sağladığını da açıkladığını kaydeden Tuğba Kuruyemiş’te görevli Gıda Mühendisi Ayşen Orhan Özer, “İspanya’daki Rovira i Virgili Üniversitesi’nden Prof. Jordi Salas-Salvad, ‘Son çalışmalar, kuruyemişlerin kardiyovasküler sağlık üzerindeki faydalarına dair güçlü kanıtlar olduğunu ortaya koydu’ şeklinde yorum yaparken Toronto Metropolitan Üniversitesi’nden Dr. Stephanie Nishi ise ‘Bu bulgu, kuruyemişlerin sağlık açısından güçlü bir besin kaynağı olduğunu vurguluyor. Kuruyemişler, vitaminler, mineraller, lif ve sağlıklı yağların güçlü bir kombinasyonunu sunarak sağlıklı bir diyetin parçası olarak taşınabilir, doyurucu ve pratik bir atıştırmalık ya da ara öğün oluşturuyor’ ifadelerine yer verdi” diyerek kuruyemişin sağlık üzerindeki olumlu etkilerinin de uzmanlar tarafından onaylandığını kaydetti.
İstanbul Bir yanda ‘Yenidoğan Çetesi’nin kan donduran ifadeleri, bir yanda 620 gramlık Ahmed bebek için 114 günlük seferberlik Türkiye’yi sarsan ‘Yenidoğan Çetesi’ davasında ilk duruşma çarpıcı ifadelerle pazartesiden bu yana sürerken özverili sağlık çalışanlarının bebekleri yaşamda tutma mücadeleleri de devam ediyor. 25 haftalıkken erken doğumla 620 gram olarak dünyaya gelen Ahmed bebek Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki 114 günlük yoğun bakım sürecinin ardından sağlıkla taburcu edildi. Anne Ahlam Zaqout "Bu çocuk ölecek, yaşamaz diye düşündüm ama doktorlar umut verdi, çok mutluyum" derken, Başhekim Prof. Dr. Mine Gürsaç Çelik ise “Küçücük bebeklere can olma yolunda hemşiremiz, doktorumuz çok büyük gayretler içerisinde çalışıyor. Gerçek savaşçıların üzülmemesi lazım” diye konuştu. 112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışan kişilerle iş birliğinde acil durumdaki bebekleri anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerine sevk ederek bebek ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç elde ettikleri iddiasıyla sağlık çalışanlarına yapılan ‘Yenidoğan Çetesi’ operasyonu tüm Türkiye’yi sarsmıştı. İddianamenin kabul edilmesinin ardından çarpıcı ifadelerin verildiği ilk duruşma pazartesiden bu yana sürerken Türkiye’nin birçok noktasında görevini özveriyle sürdüren sağlık çalışanları da bebekleri yaşamda tutma çabasına devam ediyor. Filistin’den Türkiye’ye gelerek burada yaşamaya başlayan Kadın Hastalıkları ve Doğum Doktoru 40 yaşındaki Ahlam Zaqout’ın bebeği de onlardan bir tanesi. 3’üncü çocuğuna 25 haftalık hamileyken edinilen bilgiye göre Zaqout, bindiği otobüste bir anlık sarsılma sonrası sancılanarak kanaması başladı. Bunun üzerine Zaqout, hemen Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüldü. Burada erken doğumla 620 gram olarak dünyaya gelen Ahmed bebek, yoğun bakıma alındı. Kilosu düşük olan ve erken doğuma bağlı problemler yaşayan minik bebek için yenidoğan ekibi adeta seferber oldu. Zorlu süreçlerin başarıyla sonuçlanmasıyla 114 günlük yoğun bakım süreci sonrası minik bebek sağlıkla taburcu oldu. Anne Ahlam Zaqout bebeğini beklerken yaşadığı süreci anlatırken Başhekim Prof. Dr. Mine Gürsaç Çelik ve Yenidoğan Uzmanları Hakan Çakır ile Burcu Cebeci de tedavi süreçlerine ilişkin bilgi verdi. “Ölecek diye düşündüm ama doktorlar bana umut verdi” Bebeğinin erken doğduğunu ancak sağlıkla evine götürüyor olmanın mutluluğunu yaşadığını aktaran 40 yaşındaki Ahlam Zaqout, “Filistin’de doktorum ama Mısır’dan mezun oldum, kadın doğumcuyum. Türkiye’de Sultangazi’de oturuyorum, 1 senedir buradayız. Savaş başladıktan sonra buraya kaçtık. Diğer çocuklarımda normal doğum yaptım, hiçbir sıkıntı olmadı. Ben bir otobüsteyken bir kanama ve su başladı, başım döndü. Sonra bir Türk komşum bana araba getirdi, buraya ulaştık. 20 Haziran’da bu olaylar oldu, ilk 1-2 hafta günler zor geçti çünkü çok az kiloluydu. Bir hafta düşündüm, bu çocuk ölecek, yaşamaz ama doktorlar bana biraz umut verdi, bekleyin çok şükür. Her çocuk özeldir, 3,4,5’inci aynı bir his var, kıymetli, çok mutluyum. Çocuklarım onu bekliyorlar, çocuklarım evde parti yapıyorlar. Doktorlar bana bilgiler verdi, ne yapacağım tek tek dediler. Onlar ne zaman inandı ben çocuğa iyi bakıyorum, taburcu olmasına izni verdiler” dedi. “Bebeklere can olma yolunda hemşiremiz, doktorumuz çok büyük gayretler içerisinde” Yenidoğan hekimlerinin çabasına dikkat çeken Başhekim Prof. Dr. Mine Gürsaç Çelik, “Yenidoğan hekimlerimizin önemi çok büyük. Her çalıştığım hastanede bu örnekler çokça şahit olduğumuz örnekler. 620 gramdan 3,5 kiloya kadar bir bebeğe can olmak yenidoğan hekimlerimiz ve ekibinin sayesinde. Sağlık camiamız çok emek sarf ediyor. Ben de bir yoğun bakım hekimiyim ve yoğun bakımda bir insanın hayatta kalması için kaç kişinin mücadele ettiğini biliyorum. Dolayısıyla hele de küçücük bebeklere can olma yolunda hemşiremiz, doktorumuz çok büyük gayretler içerisinde çalışıyor. Gerçek savaşçıların üzülmemesi lazım” şeklinde konuştu. “Negatif bakış açısı oluşmasını istemiyoruz” Yenidoğan yoğun bakım süreçlerinde işleyişe ilişkin bilgiler veren Yenidoğan Uzmanı Dr. Hakan Çakır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yenidoğan yoğun bakım üniteleri 7-24 çalışan doktorların, hemşirelerin, personellerin çok dikkatli, hassas olduğu, özveriyle çalıştıkları üniteler. Burada bebeklerimizin her halini gözlemliyoruz, en ufak bulgular bizim için sonrasında önüne geçilemeyecek hastalıkları önlemek için önemli. Bu zor çalışma şartlarına hazır olmak için önemli bir eğitimden geçmekten gerekiyor. Alanımızda çalışan hemşirelerimiz de bu konuda özel eğitimler alıyorlar. Yenidoğan Çetesi adı altındaki haberler herkesi çok üzdü, bizi de çok üzdü. Tabi ki bu süreçte zarar gören aileler kadar üzülmemiz mümkün değil. Biz de bu işi layıkıyla yapmaya çalışan insanlar olarak bu kötü olaylardan dolayı negatif bir bakış açısı oluşmasını istemiyoruz. Ahmed bebek özel bir bebek, annesi Filistinli bir hekim, Türkiye’de şu an Cerrahpaşa’da eğitimine devam ediyor. 620 gram gibi çok küçük bir ağırlıkta, 25 haftalık doğdu. Birçok badire atlattı, doğduğunda organları çok az gelişmişti. Başta akciğer olmak üzere beslenmesi, kalbi, beyni ile ilgili önemli olaylar atlattı. Yakın bakım ve destek ile bugünleri gördük” “114 günlük süreç sonunda 3 bin 100 gram taburcu etmeyi başardık” Yenidoğan Uzmanı Dr. Burcu Cebeci, “Ahmed bebeğimiz 25’nci haftada 620 gram olarak doğdu, acil bir operasyonla erken doğmak zorunda kaldı. Doğum sonrasında hemen yoğun bakım ünitemize alıp gerekli tedavi, takiplerini yaptık. 114 günlük bir takip süreci sonunda da 3 bin 100 gram olarak annesine sağlıklı bir şekilde taburcu etmeyi başardık. Bu süreçte birçok zorlukla karşılaştık. Anne açısından da bizim, bebek açısından da zorlu bir süreç geçti. 114 günün sonunda başarıyla taburcu edebildik. Öncelikle çok küçük doğduğu için en çok akciğer problemleri yaşadık, çok uzunca bir süre solunum cihazına bağlı olarak takip etmek zorunda kaldık fakat yaklaşık 55-56’ıncı gününde solunum cihazından ayırabildik. Beslenmeyle ilgili problemler oldu başlangıç döneminde, gözle, görmeyle ilgili prematüre bebeklerde sıkça gördüğümüz prematüre retinopatisi açısından takip oldu. Gerekli anlarda tedavisi uygulandı. Şu an bunlarla ilgili takip altında. Herhangi bir sıkıntısı olmadan bebeğimizi şu an sağlıklı bir şekilde taburcu ediyoruz. Gerekli anlarda her zaman onların yanında olmaya devam ediyoruz. Birçok alanda takip edilmesi gereken durumlar söz konusu ve tabi ki ailesi, anne, babası çok detaylı bir şekilde bilgilendirilerek ayaktan poliklinik hizmeti vererek bu bebeklerin takibine devam ediyoruz. Filistinli bir ailenin bebeği olarak geldi, anne kadın doğum doktoru. Bizi çok derinden yaralayan, üzen haberler oldu. Bu işe gönül veren birçok hekim arkadaşımızla birlikte şunu söylemek istiyorum ki; yenidoğan hekimi olmak ayrı bir fedakarlık ve özveri isteyen bir branş. Biz her zaman bu bebeklerin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.
Muğla İklim değişikliğine dikkat çekmek için bisikletle dünya turuna çıktılar Güney Amerika ülkesi Şili’de yaşayan müzisyen ve ekonomist Enrique Pina ile eko turizm ve kuş bilimci Diago Hara, dünyayı etkisi altına alan iklim değişikliğine dikkat çekmek için bisikletle İspanya’dan başladıkları dünya turunda Muğla’ya ulaştı. İklim değişikliğine dikkat çekmek için İspanya’dan başladıkları dünya turunda Türkiye’ye gelinceye kadar 10 ülkeyi gezerek, 6 bin 500 kilometre pedal çeviren Şilili 38 yaşındaki Enrique Pina ve arkadaşı Diago Hara, Ortadoğu ve ardından Afrika’ya ulaşarak turu tamamlamak istiyor. 18 aydır pedal çevirerek İpsala Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye gelen iki arkadaş, turu Ortadoğu’nun ardından Afrika’da sonlandıracaklarını açıkladı. Gittikleri ülkelerde çocuklara çevre eğitimi veriyorlar Yemek ve yanlarındaki köpeklerinin harcamaları için sosyal medya hesapları üzerinden topladıkları bağışlarla yollarına devam ettiklerini açıklayan Enrique Pina ve Diago Hara, gittikleri ülkelerde çocuklara çevre eğitimi verdiklerini, amaçlarının iklim mücadelesinde yer alan insanları bir araya getirerek küresel bir ağa sahip olmak olduğunu dile getirdiler. Küresel iklim değişikliğine dikkat çekmek için yola çıktılar Enrique Pina, küresel iklim değişikliğine dikkat çekmek amacıyla çıktıkları yolda kış aylarını geçirmek üzere Ege kıyılarına geldiklerini ve buradan Ortadoğu üzerinden Afrika’ya ulaşarak turu tamamlayacaklarını söyledi. Ülkesinde müzisyen ve aynı zamanda ekonomist olan Pina, “Çevre projemiz için önce karavanla, sonra 7 yıl motosikletle ve şimdi de bisikletle seyahat ediyorum. Bugüne kadar 10 ülke ve 6 bin 500 kilometre yol gezdik. Buradan Afrika’ya gidiyoruz. 1 aydır Türkiye’deyiz. İpsala’dan Türkiye’ye giriş yaptık. İstanbul’a gittik ve şimdi de kış aylarından kaçarak Ege kıyılarını turluyoruz. Tüm Türkiye’yi gezeceğiz. Türkiye’den sonra Ortadoğu’ya geçeceğiz ve oradan da Afrika’ya gideceğiz” dedi. “Dünyayı kurtarmak için daha az ile yaşamak zorundayız” Eko turizmci ve kuş bilimci Diago Haro ise, iklim değişikliğine dikkat çekmek amacıyla yola çıktıklarını söyledi. Karatavuk ismini verdiği köpeği ile bisiklet yolculuğuna başlayalı 1 yıl 6 ay olduğunu anlatan Haro, “Grup ve kişisel düzeyde bir proje olarak üç temel yönü var. Birincisi iklim mücadelesinde çalışan kişi veya kuruluşlarla bağ kurmak. Gittiğimiz bölgelerde köpekler için mama veriyoruz ve aynı zamanda geçtiğimiz her ülkede kız ve erkek çocuklar için çevre eğitimi için örnek oluşturuyoruz. Amacımız toplum için, çevre için iyi örnekler oluşturarak bu mesajları tüm dünyaya yaymak ve özellikle ülkemiz Şili’ye ulaştırmak istiyoruz. Dünyayı öldüren şeyin insanların aşırı tüketimi olduğuna inanıyoruz. İşte bu yüzden daha az ile yaşama mesajı veriyoruz. Çünkü gezegenimizi kurtarmak için daha az ile yaşamaya alışması gerekiyor. Amacımız iklim mücadelesinde yer alan insanlardan oluşan küresel bir ağa sahip olmaktır. Çünkü sıradan insanlar, bizim gibi insanlar bu mücadelenin ön saflarında yer alan insanlardır. Yıllardır çevre krizini görüyoruz. Yetkililerin de üzerine düşeni yapmadığını görüyoruz. Küçük değişikliklerin büyük değişikliğe neden olacağına inanıyoruz. Bizim bu proje ile çok önemli bir mesajımız olacak. Kendinizi ve çevrenizi korumayı bilmek, neye sahip olduğumuzu bilmek, ekosistemi bilmek çok önemli. Bizim sosyal medya platformlarımız var. https://www.patreon.com/climatecaravandonation projemizi Youtube, Instagram ve Tik Tok’da takip edebilir, ayrıca Patreon’da yayınlarımızı, rotamızı, bağış yapabileceğiniz sayfamız var. Dilerseniz bağış yapabilirsiniz” dedi.