Yerel Haberler
YEREL HABERLER
23 Aralık 2024 Pazartesi - 10:02 Ağız kanseri riski: Erkeklerde daha fazla görülüyor Genellikle alt dudak, ağız tabanı ve dilde oluşan, mukozadan kaynaklanan bir kanser türü olan ağız kanseri, son dönemlerde yaygınlaşmasıyla dikkat çekiyor. Belirtileri arasında ağızda geçmeyen yaralar, beyaz veya kırmızı lekeler, ağız kokusu, çiğneme güçlüğü ve kilo kaybı bulunan ağız kanseri ile ilgili Radyoloji Uzman Hekimi Semih Tanrıverdi açıklamalarda bulundu. “Ağız kanseri erkeklerde 2 kat daha fazla görülüyor” İstanbul Gelişim Üniversitesi Diş Hastanesi Radyoloji Uzman Hekimi Dr. Semih Tanrıverdi, ağız kanserinin sıklıkla alt dudak, ağız tabanı, dil, bademcikler ve tükürük bezlerinin arkasında oluştuğunu belirtti. “Ağız kanserleri çoğunlukla çok katlı yassı epitelyum hücrelerinden kaynaklanıyor ve baş-boyun bölgesindeki en yaygın kanser türlerinden biri. Erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha sık görülüyor. Bu yüzden düzenli doktor ve diş hekimi muayeneleri, erken teşhis için hayati önem taşıyor” dedi. Ağız kanseri riskini artıran en önemli etkenlerin tütün ve alkol kullanımı olduğunu vurgulayan Tanrıverdi, “Ağız kanseri vakalarının %90’ı sigara ve diğer tütün ürünlerini kullanan kişilerde görülüyor. Alkol alışkanlığı da eklenince risk daha da artıyor. Alkol tüketimi de ağız kanseri riskini doğrudan artırıyor. Dolayısıyla alkol tüketim miktarı arttıkça risk de büyüyor.” diyerek diğer risk faktörlerini güneş ışınları, ailede kanser öyküsü ve kronik yaralar olarak sıraladı. Belirtileri göz ardı etmeyin Ağız kanserinin erken belirtileri genellikle göz ardı ediliyor. Dr. Tanrıverdi, ağız içinde geçmeyen yaralar, dudakta, dilde veya ağız tabanında beyaz, kırmızı ya da karışık lekeler gibi semptomların önemli uyarıcılar olduğunu belirtti. Beyaz lekelerin “lökoplaki”, kırmızı lekelerin ise “eritroplaki” olarak adlandırıldığını söyleyen Tanrıverdi, kırmızı lekelerin kanserleşme riskinin daha yüksek olduğunu vurguladı. Ayrıca ağız kokusu, çiğneme güçlüğü ve kilo kaybı gibi belirtilerin de fark edilmesi durumunda derhal bir uzmana başvurulması gerektiğine dikkat çekerek erken teşhisin tedavi sürecini kolaylaştıracağını belirtti. Kanserden korunmanın yolları İGÜ Diş Hastanesi Radyoloji Uzman Hekimi Semih Tanrıverdi, ağız kanserinden korunmak için sigara ve alkol kullanımından kaçınmanın hayati önem taşıdığını belirterek, tütün ve alkolün bu hastalığın en büyük nedenleri arasında yer aldığını vurguladı. Kanser riskini azaltmak için düzenli doktor ve diş hekimi kontrollerinin aksatılmaması gerektiğini ifade eden Tanrıverdi, erken teşhisin tedavi sürecini kolaylaştırdığını ve hastalığın ilerlemesini önleyebileceğini söyledi. Ayrıca ağızda keskin dişler ya da protez kaynaklı yaraların kansere zemin hazırlayabileceğine dikkat çeken Tanrıverdi, bu tür problemleri ihmal etmeden tedavi ettirmenin önemine işaret etti. Toplumun bu konuda daha bilinçli olması gerektiğini belirterek, erken teşhis ve tedavinin hayat kurtarıcı olduğunun altını çizdi.
23 Aralık 2024 Pazartesi - 09:59 Aliağa’nın yıldız çocukları tiyatro ile parlıyor Aliağa Belediyesi Sanatevi (ASEV) Çocuk Tiyatrosu kursları 120 öğrencisiyle çalışmalarını sürdürüyor. Mutfak eğitimlerini tamamlayan genç tiyatrocular yıl sonu gösterileri için 4 yeni oyuna hazırlanıyor. ASEV Çocuk Tiyatrosu kursları, Aliağa Belediyesi Çocuk Tiyatrosu Yönetmeni Evrim Yaşar’ın eğitimleriyle devam ediyor. Tiyatro kursunun teorik dersleri Aliağa Gençlik Merkezi (AGM) ve Aliağa Spor ve Yaşam Merkezindeki (AYM) tiyatro sınıflarında işlenirken, sahne çalışmaları Aliağa Belediyesi Meclis Salonu’ndaki sahnede gerçekleştiriliyor. Yeni dönem kayıtları ile birlikte 120 genç tiyatrocunun yer aldığı kurslara 8-14 yaş arası çocuklar yetenek sınavına tabi tutulmadan kontenjan sınırları dahilinde kabul ediyor. Yaşlarına göre gruplara ayrılan çocukların kendi seviyelerine uygun süreçleri başlıyor. Kurs programı, çocukların kişisel gelişimlerine göre 1 veya 2 yıl süren teorik derslerin de yer aldığı mutfak eğitimiyle başlıyor. Mutfak eğitiminde çocuklar; artikülasyon, diksiyon, hitap, sahnede duruş ve pozisyon, doğaçlama, grup olabilme, grup içi iletişim, problem çözme gibi becerilerini geliştirici oyunlar yardımıyla öğreniyor. Mutfak eğitimi sürecini grup olarak tamamlayabilen öğrenciler sahne çalışmalarına başlıyor. Tamamlayamayan öğrenciler de mutfak eğitimlerine devam ediyor. Aliağalı vatandaşların talebi üzerine Hanegiller’in ikincisi geliyor Genç tiyatrocular 2024’te sahneledikleri; ‘Aşağı Cümbüşlü’, ‘Çıtır ile Pıtır Görev Başında’, ‘Üç İyi Arkadaş’, ‘Kayıp Yüzük’ gibi oyunların ardından 2025 yılında gerçekleştirilecek ASEV yıl sonu gösterilerine hazırlanıyor. Gösteride sürpriz 3 oyunun yanı sıra iki sene önce sahnelenen ‘Hanegiller’ oyunun ikinci bölümü, vatandaşlardan gelen yoğun istek üzerine yönetmen Evrim Yaşar tarafından kaleme alındı. Aliağa Belediyesi Çocuk Tiyatrosu Yönetmeni Evrim Yaşar: “Öğrencilerim benim en büyük gururum” Aliağa Belediyesi Çocuk Tiyatrosu Yönetmeni Evrim Yaşar, çocuk tiyatrosu kursunda yetişen çocuklar hakkında şunlar söyledi: “Kursumuza 8 yıldır devam eden 58 öğrencim var. Aliağa Belediyesi’nin birçok projesinde sahne aldılar, onların arasında konservatuvara hazırladığım öğrencilerim de var. Kursumuzda yetişen şu anda üniversitede konservatuarda sahne sanatları, kostüm tasarımı, oyunculuk bölümüne yerleşen öğrencilerimiz var. Onlar benim en büyük gururum. Bizim kursumuzdaki hedeflerimiz çocukların kendilerini takım içinde, kendilerini ifade edebilmeleri, özgüvenlerinin artması, konuşma becerilerinin gelişmiş olması, empati yapabilmeleri, sanata değer vermeleridir” Tek dönem olarak açılan kurs kayıt duyuruları Eylül ayında Aliağa Belediyesi resmi sosyal medya hesaplarından yapılıyor. Ayrıca kurs hakkında detaylı bilgi almak isteyen vatandaşlar AGM için 0 (232) 616 7071 numaralı hattı, AYM için ise 0 (232) 399 00 00 /3200 numaralı hattı arayabiliyor.
(ÖZEL) Eskişehir’in ilk sürücü kursu hocası unutulmadı
23 Aralık 2024 Pazartesi - 09:32 (ÖZEL) Eskişehir’in ilk sürücü kursu hocası unutulmadı Eskişehir’in ilk sürücü kursu hocası olan ve geçen yıl vefat eden Mehmet Özcan, kendisinden ehliyet alan öğrenciler ve çalışma arkadaşları tarafından lokma döktürülüp anıldı. Geçtiğimiz yıl geçirdiği kalp krizi sonucunda vefat eden sertifika numarası 1 ve Eskişehir’in ilk direksiyon hocası olan Mehmet Özcan unutulmadı. Özcan, ondan gördüğü eğitim sonucunda ehliyet alanlar, sürücü kursu çalışanları ve çocukları tarafında lokma döktürülerek anıldı. Öğretmenlerini unutmayanlar, Yeşiltepe Mahalle Muhtarlığı önünde kurulan lokma aracıyla dökülen tatlıları vatandaşlara dağıtarak hayır dualarını aldı. “Ehliyet alanlar, sürücü kursundan arkadaşları olarak bugün burada” Sürücü kursu kurucusu ve Mehmet Özcan’ın mesai arkadaşı Mert Korucu yapılan hayırla alakalı, “Bir sene önce rahmetli olan Mehmet Özcan hocamızın için bugün sene-i devriyesini yaptık. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, burada kendisinden ehliyet alanlar ve ekip arkadaşları olarak hayrına lokma döktürüp mahalleliye dağıttık. Hem kendisinden ehliyet alanlar, hem de sürücü kursundan arkadaşları olarak bugün buradayız. Katılanlara teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı. “Eskişehir’in ilk direksiyon hocalarından biriydi” Mehmet Özcan’ın oğlu Seydi Özcan ise kentin ilk sürücü kursu hocası babasından ehliyet alan öğrencilerin ve mesai arkadaşlarının gösterdiği vefayla ilgili şöyle konuştu; “Bugün babamın ölümünün 1’inci yılı. Hem öğrencileri hem de iş arkadaşları burada, hepimiz hayır için buradayız. Zamanında babamdan ehliyet almış herkes arayıp soruyor, zaten buraya da gelenler oldu. Bir de babam Eskişehir’in ilk direksiyon hocalarından biriydi, hatta sertifika numarası da 1’di, hala aklımda. Ben de onun öğrencisiyim.” Üç çocuk babası Özcan’dan geriye ise torunları ile top oynarken çekilen neşeli görüntüleri kaldı.
Bel ağrılarınız iltihaplı romatizma olabilir
23 Aralık 2024 Pazartesi - 09:30 Bel ağrılarınız iltihaplı romatizma olabilir Bel ağrısı özellikle masa başı çalışanlar ve uzun süre ayakta olanların sıkça karşılaştıkları sorunların başında geldiğini ifade eden Romatoloji Uzmanı Dr. Yüksel Karakoç, bel ağrıları sanılan sorunun omurgayı tutan iltihaplı romatizma hastalığı olabileceğini söyledi. Toplumda bel ağrısı çok sık görülen bir durum olduğu için çoğu zaman hastaların yakınmaları zorlamadan, yorgunluktan, dengesiz ağır kaldırmaktan veya uzun süre ayakta kalmaktan sanıldığını ifade eden Medicana Bursa Hastanesi Romatoloji Uzmanı Dr. Yüksel Karakoç, bu ağrının romatizmal olabileceğinin ipuçları, istirahatte hasta dinlenirken veya işinden evine döndüğünde ağrının başlaması, çalışırken ağrıyı fazla hissetmemesi olduğunu dikkat çekti. Karakoç, "Bu istirahat ağrısı gece sabaha karşı hastayı yoklamaya başlar. Hasta ağrı ve sızı ile uyanmaya başlar. Yatakta hareket etmekte zorlanır. Eğer yataktan kendi başına kalkmayı başarabilirse hareket ettikçe daha iyiye gittiğini gözlemler ve rahatlamaya başlar. Aynı durum sabah uyandığında yataktan kalkmak istediğinde de kendini gösterir. Hastaların çoğu uzun süre ayakta kalmamak ya da oturmamak şartıyla iş yerlerinde daha rahat olduklarını ifade eder" dedi. Göğüs kafesini oluşturan sağlı sollu 12 adet kaburganın sırt omurlarıyla arkada eklem yaptıkları için göğüs kafesi yakınmalarının da bu hastalarda beliren bir durum olduğunu ifade eden Romatoloji Uzmanı Dr. Yüksel Karakoç, "Derin nefes almakta zorlanma, hapşırma ya da öksürme esnasında göğüs kafesinde batma hissi gibi şikayetler oluşur. Hastalık kadın ve erkeklerde benzer sıklıkla görülmektedir. Ancak erkek ve kadın şikayetleri arasında biraz farklılıklar görülmektedir. Erkeklerde daha çok kalça ve belde yakınmalar olmakta ve kadınlara göre şikayetleri daha şiddetli seyretmektedir. Kadınların daha çok boyun, sırt ve omuzlarda yakınmaları olmakta, hastalık daha hafif seyretmekte ve daha az sıklıkla ataklar gelmektedir. Bu sebeple zaten erkeklerde bile teşhisi zor olan hastalığın kadınlarda teşhisini koymak daha da zorlaşmaktadır. Bu sebeple maalesef çoğu kez bu şikayetleri olan kadınların yakınmaları psikolojik zannedilerek anti-depresan ilaç önerilmektedir. Bu şikayetleri olan bireylerin muhakkak bir romatolog tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir" şeklinde konuştu. Hastalığı ilerlemiş kişilerde kalça ve bel adeta taşlaşarak hareket yeteneğini tümüyle kaybetmekte olduğunu belirten Karakoç, "Bel ve kalçanın hareketini kaybetmesi ve durumun vücut tarafından tolere edilebilmesi için hastalarda bu hastalığa özgü tipik bir duruş geliştirmektedir. Bu duruşta dizler hafif kırık, bel dümdüz, kamburluğu daha da artmış ve baş hareket yeteneğini genellikle kaybetmiştir. Boynun hareket yeteneğini kaybetmesi sebebiyle hasta başını çeviremediği için tüm vücuduyla dönmek ister yine bu kişiler için araba kul kanmak çok zordur. Hastalığın en sık karıştığı durumlardan biri bel fıtığı hastalığıdır. Ankilozan spondilitli hastalarda bel ağrısı vardır. Bu ağrı bazen sağ kalçada bazen sol kalçada olabilmekte ve bacağa da vurabilmektedir. Bazı hastalarda topuk ağrısı da olmakta hasta yere basmakta çok zorlanmakta ve yürümesi bozulmaktadır. Bu aşamada sanki bel fıtığı gibi bir hastalık durumu oluşmakta ve bu durum hem hastayı hem de hekimi yanıltmaktadır. Bazı hastalar bu sebeple bel fıtığı ameliyatı olmaktadırlar ancak beklenildiği üzere ağrıları geçmemektedir" diye konuştu. Ankilozan spondilit belirtilerine sahip bir grup hastada omurga tutulumunun yanı sıra gözlerinde kızarma, ciltte sedef plakları, bağırsaklarda kanama-ishal-karın ağrısı gibi başka organlara ait yakınmalarda olabildiğini ifade eden Karakoç, "Hastalıkta genetik geçiş söz konusudur, yani hastalanmış kişilerin çocuklarında da maalesef aynı hastalık gözükebilir. HLA-B 27 denen doku grubu antijenini taşıyan kişilerde bu hastalık, taşımayanlara göre daha sık gözükmektedir. Bu HLA-B 27 doku grubu antijenini kan grubu gibi veya daha açık bir örnek vermek gerekirse arabanın plakası gibi düşünebilirsiniz. Mesela plakaları 16 ile başlayan otomobiller Bursalıdır gibi. Gerçekten 16 plakalı araçlar Bursa’dan plakalarını almışlardır. Ancak HLA-27 pozitifliği mutlaka hastalık olacak anlamına gelmemektedir. Bu tıpkı 16 plakalı her araç sahibinin Bursalı olması gerekmediği gibi. Halk arasında ağrı kesici ilaç olarak bilinen çoğu ilaçlar aslında romatizma ve iltihap giderici ilaçlardır ve bu hastalığa bağlı bel, sırt ağrılarının giderilmesinde çok etkilidirler" dedi. İlaçlar alındıktan sonraki birkaç saat içinde etkilerinin görülmeye başladığını, bir iki gün içinde ağrının azalmakta veya kaybolduğunu belirten Karakoç, "Ancak ilaç kesildikten sonra ağrı tekrar geri gelmektedir. Bugünlerde tıp insanları olarak en büyük sorunlarımızdan birisidir bu. Yani ilaçlar alındığı sürece etkilidirler, ilaç kesilince hastalık belirtileri tekrar gelmektedir. Bazen ağrının kesilmesinde bu grup ilaçlar etkili olmamaktadır. Bu hastalarımıza müjdeli haber, eskiden olmayan ama son 10 yıldır kullana geldiğimiz ağrı kesici ve iltihap giderici özelliği çok daha fazla olan yeni ilaçların geliştirilip üretilmesi başarılmıştır. Bu hastalığın tedavisinde ilaç kullanılmasına ilaveten fizik tedavi araç ve tekniklerinden yararlanılması, yürüyüş yapılması, sağlık kulüplerinde hafif ağırlık ve yoğunlukta fitness yapılması, yüzmek ve ev egzersizleri yapılması gibi aktiviteler de ağrının azalmasına ve iskelet yapısının bozulmamasına yardımcı olabilmektedir. Özetlemek gerekirse ankilozan spondilit insanı belinden vuran bir hastalıktır. Hastalık yavaş seyirli olduğu ve ilk yıllarında hafif seyrettiği için teşhisi gecikmekte ve bazen bu yıllar sonra teşhisin konmasına sebep olmaktadır. Fakat her hastalıkta olduğu gibi Ankilozan spondilitte de erken teşhis büyük önem taşır. Kalp, böbrek gibi iç organları nadiren etkilemektedir. Kesin tedavisi olmamakla birlikte ağrının kontrolü ve hastanın topluma kazandırılması eskiye göre daha kolaylaşmıştır" şeklinde konuştu.
Sinekler üremesin diye topladığı araç lastiklerinden çiçek bahçesi yaptı
23 Aralık 2024 Pazartesi - 09:28 Sinekler üremesin diye topladığı araç lastiklerinden çiçek bahçesi yaptı Hatay’ın Defne ilçesinde yaşayan ve sokaklardan topladığı atık lastikleri çiçek dikerek değerlendiren Hüseyin Şaker, moloz yığınlarıyla kaplı arsayı yaklaşık 200 lastikle çiçek bahçesine dönüştürdü. Defne ilçesi Sümerler Mahallesi’nde yaşayan ve belediye personeli olan Hüseyin Şaker, kış aylarında işi gereği boş araziye atılmış lastikleri topluyor. Bir yıldır topladığı boş lastikleri eve getiren Şaker, lastikleri saksı olarak kullandı ve içlerini toprakla doldurdu. Yaklaşık 200 lastiği saksı olarak kullanan Şaker, içlerine çiçek dikti. Moloz yığınlarıyla kaplı arsaya yeni bir görünüm kazandıran Şaker’in azimle ve hevesle oluşturduğu çiçek bahçesi komşular tarafından beğeni topladı. “Bu lastiklerin hepsi atık ve değerlendirmek istedim” Sokaklardan topladığı atık lastiklerden çiçek bahçesi oluşturan Hüseyin Şaker, “Ben belediye personelim. Bizi kışın boş lastikleri toplamak için gönderirler. Çünkü bu boş lastikler içinde su biriktiği için sinek üremesine sebep olur. Ben de topladıklarım lastikleri eve getirdim. Lastiklerle dekor verip çiçeklendirdik. Depremden dolayı sıkıntılar büyükten sonra bu çadırı kurduk. Benim evim sağlam ama depremden dolayı bayağı ürküyoruz. Emek ister ve biz de boş zamanımızı değerlendirdik. Burada papatya, horoz ibiği, salon çiçekleri ve bayağı çiçek var. Bu şekilde yeşillendirmek için ağaçlandırdık. Burada ortalama 150 ila 200 lastik var. Bu lastiklerin hepsi atık ve değerlendirmek istedim” dedi. “Eski görüntü zaten bize sürekli depreme hatırlatıyordu ama şu an o görüntüyü sildik” Geçen yıl moloz yığınlarıyla kaplı alanın bu yıl çiçek bahçesine dönüştüğünü ifade ede Hüseyin Şaker, “Her gün bu yeni inşaatlardan ve toprak temelleri açan yerlerden toprak getirerek lastikleri doldurdum. Şimdi burada 3 katlı bina var. Deprem zamanı bunlar yıkıldığı için her taraf molozdu. Birde sadece burası yıkıldığı için bizde dedik ki burası moloz şeklinde kalmasın. Mahallenin ortasını bir güzelleştirelim dedim. Amacım herkes o görüntüyü görmesin. Buraya oturduğumuz zaman ve komşular balkondan baktıkları zaman şu görüntüyü görsünler. Eski görüntü zaten bize sürekli depreme hatırlatıyordu ama şu an bütün o şeyleri sildik” şeklinde konuştu. “Depremin yaralarını bir nebzede olsa komşumuz bu bahçeyi yaparak bir nebze silmiş oldu” Pencereden her baktığında moloz yığınları yerine çiçek bahçesi görmenin mutluluğunu yaşayan Yusuf Yasinoğlu, “Komşumuzun ellerine sağlık ve elleri dert görmesin. Çok güzel bir bahçe olmuş. Burası daha önce 3 katlı bir binaydı ve yıkılarak molozlar içerisinde kaldı. Pencereden her baktığımızda moloz yığını vardı. Bizde o depremin yaraları vardı. Depremin yaralarını bir nebzede olsa komşumuz bu bahçeyi yaparak bir nebze silmiş oldu. Pencereyi açtığımız zaman ne güzel çiçekler, böcekler, her şey çok güzel” ifadelerini kullandı.