ASAYİŞ - 15 Aralık 2025 Pazartesi 18:00

Güllü’nün kızı tarafından itildiğine şahit olan Sultan Ulu’nun ifadesi ortaya çıktı

A
A
A

Yalova’daki evinin terasının penceresinden düşen sanatçı Güllü’nün ölümüyle ilgili soruşturmada, olay sırasında evde bulunan Sultan Nur Ulu’nun mahkemede verdiği ifade ortaya çıktı.

26 Eylül’de Yalova’nın Çınarcık ilçesi Harmanlar Mahallesi Vali Akı Caddesi üzerindeki apartmanın 5’inci katındaki kapalı terasta ünlü şarkıcı Güllü (52), kızı ve arkadaşıyla eğlendiği sırada pencereden düşerek hayatını kaybetmişti. Güllü’nün ölümüyle ilgili Yalova Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma çerçevesinde gözaltına alınan Güllü’nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek" suçundan tutuklanırken, Sultan Nur Ulu’ya ise ev hapsi verilmişti. Olay sırasında evde bulunan Sultan Nur Ulu’nun mahkemede verdiği ifade ortaya çıktı. Arkadaşının annesini pencereden ittiğini itiraf eden Nur Sultan Ulu, Tuğyan Gülter’in çocuğuna bakıcı görüşmesi için Yalova merkeze geldiklerini, daha sonra Çınarcık’a döndüklerini belirtti. Ulu, yemek yediklerini ve daha sonra da film izlediklerini söyledi. Film izlerken Tuğyan’ın sevgilisi Kervan E. ile telefonla görüşmek için gidip geldiğini kaydeden Ulu, "Gül anne Tuğyan’ın telefonla konuşmak için içeriye gidip gelmesinden rahatsız olmasından dolayı filmi kapattık. Beraber müzik eşliğinde eğlenceli vakit geçirdik, müzik açtık. Bu sırada Tuğyan da yanımızdaydı. Beraber müzik eşliğinde eğlenceli vakit geçirdik" dedi.

"Tuğyan ’Koş’ şeklinde bağırarak ağladı gibi yaptı"

Daha sonra Tuğyan ile olayın yaşandığı odaya geçtiklerini söyleyen Ulu, ifadesinde şunları kaydetti:

"Tuğyan’la beraber odada vakit geçirdik. Arada salona gidip geliyorduk. Benim odada olduğum sırada Tuğyan geri geldi. Açık olan müzikle ikimiz dans ediyorduk. Bir anda sonra Tuğyan, Malkata isimli müziği açmamı istedi. Ben müziği açıktan kısa bir süre sonra Gül anne içeriye yanımıza geldi ve o da bizle oynamaya başladı. Bana Malkata’yı nasıl oynayacağımı göstermeye çalıştı. Daha sonra ben yüzümde olan yara izi ve dikişlere bakmak için aynaya doğru döndüm. Bu sırada Tuğyan ve annesi oynamaya ve şakalaşmaya devam ettiler. Biz odamın kapısının olduğu tarafta oynuyorduk. Daha sonra Gül anne camın olduğu tarafa doğru benim arkamdan Tuğyan’la yatağın arasından geçti. Ben o sırada aynada flash açık bir şekilde yüzümdeki yara izine bakıyordum. Dikkatim tam olarak onlarda değildi. Ben ilk aynaya döndüğüm sırada Tuğyan ile annesi arasında diyalog geçiyordu. O diyaloglar bana ses kayıtlarından dinletilen diyaloglardır. Daha sonrasında aralarında konuşma geçmedi. Ben kafamı onların olduğu tarafa doğru çevirdiğimde Gül annenin yüzünün camdan dışarıya doğru dönük hafif camdan dışarı bakar gibi eğilmiş bir şekilde olduğunu gördüm. Tuğyan’ın arkadan annesinin kalçasının altından bacaklarına doğru sarılarak hafif kendisine, hafif yukarıya doğru çektiğini gördüm. Tuğyan annesini o şekilde çektikten hemen sonra annesi düştü. Ben düşüş anını gördüm. Gül annenin düştüğü sırada ’Hadi görüşürüz, bay bay’ şeklinde herhangi bir söz duymadım. Eğer duyduysam da şu an bunu hatırlamıyorum. Daha sonra Tuğyan ’Koş’ şeklinde bağırarak ağladı gibi yaptı. Ben de onun peşinden gittim. O sırada Tuğyan büyük tepkiler vererek çığlık atıyordu. Ben ise şok içinde kaldığım için tepki verememiştim. Daha sonra bizi hastaneye götürdüler. Daha sonra Tuğyan’ı başka bir hastaneye sevk edeceklerdi. Tuğyan bana ’O da gelecek’ dedi ve aynı ambulansla gittik."

"Korktuğum için kimseye söyleyemedim"

Ulu, olay sonrası Hülya isimli bir yakınının evine gittiğini dile getirerek, "Biz evdeyken Hülya abla yanımıza gelmişti. Bana ’Gel seni bana götüreyim’ dedi. Ben onunla birlikte onun evine gittim. Hülya abla, Güllü’nün öldürüldüğünden emin bir şekilde bana yönelik ’Eğer böyle bir durum varsa, ki bence var dikkat et kendine. O Güllü’nün kızı’ dedi. Ben onların güçlü bir aile olmasından dolayı korktuğum için Güllü’nün ölümüne dair şahit olmuş olduğum durumu Hülya abla dahil kimseye söyleyemedim. Ertesi gün cenaze olduktan sonra yeni tanımış olduğum Bircan abla bana ’Bak kızım sen Tuğyan’ı tanımıyorsun. Ben ne olduğunu bilmiyorum, bunu Tuğyan’ın yapmış olabileceğini düşünmüyorum. Kendine çok dikkat et’ dedi. İnsanlar bana ne olduğunu soruyorlardı, ancak ben kimseye bir şey anlatamıyordum. Ben Tuğyan’ın bu süreçte bana ne yapacağını bilmediğim için üzerime suçlamayı atabileceğinden endişe ederek yanlarından ayrılmadım" dedi.

"’Ben yanarsam ikimiz de yanarız’ dedi"

Tuğyan’ın bu süreçte kendisi ile yaptığı konuşmayı da anlatan Ulu, "Bu süreçte Tuğyan’la yalnız kaldığımız bir ara bana ’Ben yanarsam ikimiz de yanarız’ dedi. Tuğyan’ın bana bunu demesinin sebebi annesinin ittirildiğini görmemdi. Çünkü ben gördükten sonra tepki verdim ve o sırada Tuğyan bana bakarak ’Koş’ dedi. Akşam olunca tekrardan Hülya ablanın yanına gittim, oraya Hüseyin de gelmişti. Bircan abla bana ’Ben Tuğyan’la konuştum’ dedi. Böyle bir şey olsa benim üstüme atacağını söyledi. Tuğyan bunları Bircan ablaya bu olaydan dolayı kendisine bir şey gelme ihtimaline karşı söylemiş. Ben bunları duyunca iyice korkmaya başladım. Bu olaylardan sonra Tuğyan’la beraber kalmamın ve beraber İstanbul’a gelip gitmemin tek bir nedeni yalnız olmaması gerektiğini düşündüğümden dolayıydı" diye konuştu.

Olaydan sonra neden öldürdüğünü anlatmış

Tuğyan’la annesi arasında büyük bir tartışmaya şahit olmadığını söyleyen Ulu, Tuğyan’ın annesine yönelik ’Öldüreceğim onu’ tarzı mesajlarını, söylemlerini medyadan öğrendiğini kaydederek şöyle konuştu:

"Tuğyan annesine yönelik her anne kız arasında olacak kadar küçük serzenişlerde bulunuyordu. Ancak bu denli büyük bir olaydan daha önce hiç bahsetmemişti. Tuğyan’la hiçbir zaman Güllü’yü öldürmek için plan yapmadık. Tuğyan’ın Güllü’yü öldürmek için plan yaptığına şahit olmadım. Tuğyan’ın annesini öldürmesinin nedeni küçüklüğünden bu yana gelen kırgınlıklar. Benim bunları bilme nedenim de Tuğyan’ın bana bunları olaydan sonra anlatmasıdır."

Erhan Erdoğan



 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Kepez’den Şehit Öğretmen Sadettin Küçük Parkı’na modernizasyon Antalya’nın Kepez Belediyesi, 3 Ulus Mahallesindeki Şehit Öğretmen Sadettin Küçük Parkı’nda kapsamlı bakım ve onarım çalışması gerçekleştirdi. Kepez Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri, ilçe genelinde sürdürdüğü park ve yeşil alan yenileme çalışmaları kapsamında Ulus Mahallesi 2105 Sokak üzerinde bulunan Şehit Öğretmen Sadettin Küçük Parkı’nda kapsamlı bir bakım ve onarım çalışması gerçekleştirdi. 3 bin 931 metrekarelik alana sahip park, yapılan düzenlemelerle mahalle sakinlerinin sosyal yaşamına katkı sağlayacak şekilde yenilendi. Çalışmalar kapsamında parkın peyzaj düzenlemeleri yenilenirken, mevcut kullanım alanları da daha işlevsel hale getirildi. Parkta bulunan basketbol sahasının izleyici oturma alanları, daha önce beton yapıdan oluşurken, yapılan düzenlemeyle ahşap oturma alanları eklenerek hem estetik hem de konforlu bir görünüme kavuşturuldu. Kepez Belediyesi, bir yandan ilçeye yeni park alanları kazandırırken, diğer yandan da mevcut park ve yeşil alanları yenileyerek vatandaşların kullanımına sunuyor. Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, parkta gerçekleştirilen yenileme çalışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada, ilçenin dört bir yanında yaşam kalitesini artıran projelere önem verdiklerini belirterek, "Kepez’de her mahallemizin ihtiyacını gözeterek park ve yeşil alanlarımızı yeniliyor, vatandaşlarımızın keyifle vakit geçirebileceği alanlar oluşturuyoruz. Şehit Sadettin Küçük Parkı’nda yaptığımız yenileme çalışmasıyla, hem çocuklarımız hem gençlerimiz hem de ailelerimiz için daha konforlu ve estetik bir sosyal alan sağladık. İlçemize hayırlı olsun" ifadelerini kullandı.
Gaziantep Türkiye’nin paraları Gaziantep’e ’emanet’ Gaziantep’te üretilen ve hırsızların korkulu rüyası olan çelik kasalar, Türkiye’nin dört bir yanına ve yurt dışına gönderiliyor. Tamamen el işçiliğiyle üretilen kasalarda kalite ve güvenlik ön planda tutuluyor. Gaziantep sanayisi, birçok alanda ülkenin ihtiyacını karşıladığı gibi kuyumcu ve döviz şirketlerinin para kasası ihtiyacını da karşılıyor. Teknolojiye direnerek el emeği ile üretilen, sağlamlığı ve teknolojisi ile hırsızların korkulu rüyası olan kasalar, üretimin ilk aşamasında metalin işlenerek kasa formuna getirilip, ardından imalattan çıkan ürünlerin boyama bölümüne alınmasıyla devam ediyor. Daha sonra ise boyama, aksesuar ve son montaj işlemleriyle birlikte kullanıma hazır hale getiriliyor. 20 ila 40 gün süren üretimin ardından Türkiye’nin birçok iline gönderildiği gibi Irak, Bulgaristan ve Almanya başta olmak üzere birçok ülkeye de ihraç ediliyor. Üretilen kasalar hırsızlık olaylarına karşı, elektronik sistemli, uzaktan kumandalı, darbe sensörlü, yanmaz dış kaplama, şifreli olma gibi özellikleriyle de ön plana çıkıyor. "Yüksek güvenlikli kasalarımızda önceliğimiz her zaman kalite" İmalat sürecini anlatan Kemal Özdemir kaliteden taviz vermeden yüksek güvenlikli kasa ürettiklerini söyleyerek, "Burada kasalarımızı tamamen sıfırdan işleyerek kullanıcıya hazır halde sunuyoruz. Ürünlerimizi kuyumcuların ve dövizcilerin güvenle kullanabileceği şekilde özel olarak hazırlıyoruz. Yüksek güvenlikli kasalarımızda önceliğimiz her zaman kalite. Kaliteden asla taviz vermiyoruz. Birinci sınıf işçilik ve birinci sınıf malzeme kullanıyoruz. Çünkü müşterilerimiz bu kasaların içine büyük değerler, adeta servetlerini emanet ediyor. Kuyumcularımız ve dövizcilerimiz paralarını gönül rahatlığıyla muhafaza edebiliyor. Biz de bu nedenle vicdanen huzurlu oluyoruz. Kasalarımız yüksek kalite standartlarına uygun olarak üretiliyor. Üretim sürecimiz ham metalin temin edilmesiyle başlıyor. Metal burada işleniyor, ardından imalatı tamamlanan kasa boyahaneye gönderiliyor. Boya işleminin ardından tekrar atölyeye alınarak aksesuarları takılıyor ve son montajları yapıldıktan sonra kullanıma hazır hale getiriliyor" dedi. "20 ila 40 günde ürettiğimiz kasaları birçok ülkeye ihraç ediyoruz" Kasa fiyatlarının istenilen ölçü ve özelliklere göre değiştiğini dile getiren Özdemir, Türkiye’de birçok ilin yanı sıra yurt dışına da ihraç ettiklerini de aktararak, "Özel tasarım kasalarımızın üretim süresi, talep edilen özelliklere göre yaklaşık 20 ila 40 gün arasında değişiyor. Tezgah altı, boy kapı, istenilen ölçü ve ebatlarda üretim yapabiliyoruz. Ürettiğimiz kasaları Türkiye’nin tüm illerine ve yurt dışına gönderiyoruz. Irak, Bulgaristan ve Almanya başta olmak üzere talep edilen birçok ülkeye sevkiyat yapıyoruz" ifadelerini kullandı. "Türkiye’nin parası Gazianteplilerin kasasında emanette" diyen Özdemir, döviz, altın ve mücevheratın Gaziantep’te üretilen kasalarda güvenle saklandığını belirtti. "Kasalarda fiyatlar 100 bin liradan başlayıp 500 bin liraya kadar çıkabiliyor" Kemal Özdemir, "Türkiye’nin parası, Gazianteplilerin kasalarına emanet. Döviz, mücevherat ve değerli eşyalar Gaziantep’te üretilen kasalarla güvence altına alınıyor. Fiyatlar ise kasanın ebat ve özelliklerine göre değişiyor. Bir kuyumcu ya da dövizci kasası 100 bin liradan başlayıp 500 bin liraya kadar çıkabiliyor. Yeni açılan bir kuyumcu ya da dövizci, işine başlamadan önce mutlaka kasasını yaptırmak zorunda. Biz de buna her zaman hazırlıklıyız. İstenilen ölçü ve özelliklerde kasaları hızlı şekilde üretip hizmete sunuyoruz" şeklinde konuştu. "Yetişen eleman bulmak çok zor" Meslekte eleman sıkıntısı yaşandığına da dikkat çeken Mehmet Altan ise, "Şu an burada yalnız çalışıyorum. Çıraklıktan yetişen eleman bulmak artık çok zor. Bu nedenle tek başıma vatandaşın taleplerine cevap vermeye çalışıyorum" diye konuştu.