GÜNDEM - 16 Aralık 2025 Salı 12:37

Türkiye’nin paraları Gaziantep’e ’emanet’

A
A
A
Türkiye’nin paraları Gaziantep’e ’emanet’

Gaziantep’te üretilen ve hırsızların korkulu rüyası olan çelik kasalar, Türkiye’nin dört bir yanına ve yurt dışına gönderiliyor. Tamamen el işçiliğiyle üretilen kasalarda kalite ve güvenlik ön planda tutuluyor.


Gaziantep sanayisi, birçok alanda ülkenin ihtiyacını karşıladığı gibi kuyumcu ve döviz şirketlerinin para kasası ihtiyacını da karşılıyor. Teknolojiye direnerek el emeği ile üretilen, sağlamlığı ve teknolojisi ile hırsızların korkulu rüyası olan kasalar, üretimin ilk aşamasında metalin işlenerek kasa formuna getirilip, ardından imalattan çıkan ürünlerin boyama bölümüne alınmasıyla devam ediyor. Daha sonra ise boyama, aksesuar ve son montaj işlemleriyle birlikte kullanıma hazır hale getiriliyor. 20 ila 40 gün süren üretimin ardından Türkiye’nin birçok iline gönderildiği gibi Irak, Bulgaristan ve Almanya başta olmak üzere birçok ülkeye de ihraç ediliyor. Üretilen kasalar hırsızlık olaylarına karşı, elektronik sistemli, uzaktan kumandalı, darbe sensörlü, yanmaz dış kaplama, şifreli olma gibi özellikleriyle de ön plana çıkıyor.



"Yüksek güvenlikli kasalarımızda önceliğimiz her zaman kalite"


İmalat sürecini anlatan Kemal Özdemir kaliteden taviz vermeden yüksek güvenlikli kasa ürettiklerini söyleyerek, "Burada kasalarımızı tamamen sıfırdan işleyerek kullanıcıya hazır halde sunuyoruz. Ürünlerimizi kuyumcuların ve dövizcilerin güvenle kullanabileceği şekilde özel olarak hazırlıyoruz. Yüksek güvenlikli kasalarımızda önceliğimiz her zaman kalite. Kaliteden asla taviz vermiyoruz. Birinci sınıf işçilik ve birinci sınıf malzeme kullanıyoruz. Çünkü müşterilerimiz bu kasaların içine büyük değerler, adeta servetlerini emanet ediyor. Kuyumcularımız ve dövizcilerimiz paralarını gönül rahatlığıyla muhafaza edebiliyor. Biz de bu nedenle vicdanen huzurlu oluyoruz. Kasalarımız yüksek kalite standartlarına uygun olarak üretiliyor. Üretim sürecimiz ham metalin temin edilmesiyle başlıyor. Metal burada işleniyor, ardından imalatı tamamlanan kasa boyahaneye gönderiliyor. Boya işleminin ardından tekrar atölyeye alınarak aksesuarları takılıyor ve son montajları yapıldıktan sonra kullanıma hazır hale getiriliyor" dedi.



"20 ila 40 günde ürettiğimiz kasaları birçok ülkeye ihraç ediyoruz"


Kasa fiyatlarının istenilen ölçü ve özelliklere göre değiştiğini dile getiren Özdemir, Türkiye’de birçok ilin yanı sıra yurt dışına da ihraç ettiklerini de aktararak, "Özel tasarım kasalarımızın üretim süresi, talep edilen özelliklere göre yaklaşık 20 ila 40 gün arasında değişiyor. Tezgah altı, boy kapı, istenilen ölçü ve ebatlarda üretim yapabiliyoruz. Ürettiğimiz kasaları Türkiye’nin tüm illerine ve yurt dışına gönderiyoruz. Irak, Bulgaristan ve Almanya başta olmak üzere talep edilen birçok ülkeye sevkiyat yapıyoruz" ifadelerini kullandı.


"Türkiye’nin parası Gazianteplilerin kasasında emanette" diyen Özdemir, döviz, altın ve mücevheratın Gaziantep’te üretilen kasalarda güvenle saklandığını belirtti.



"Kasalarda fiyatlar 100 bin liradan başlayıp 500 bin liraya kadar çıkabiliyor"


Kemal Özdemir, "Türkiye’nin parası, Gazianteplilerin kasalarına emanet. Döviz, mücevherat ve değerli eşyalar Gaziantep’te üretilen kasalarla güvence altına alınıyor. Fiyatlar ise kasanın ebat ve özelliklerine göre değişiyor. Bir kuyumcu ya da dövizci kasası 100 bin liradan başlayıp 500 bin liraya kadar çıkabiliyor. Yeni açılan bir kuyumcu ya da dövizci, işine başlamadan önce mutlaka kasasını yaptırmak zorunda. Biz de buna her zaman hazırlıklıyız. İstenilen ölçü ve özelliklerde kasaları hızlı şekilde üretip hizmete sunuyoruz" şeklinde konuştu.



"Yetişen eleman bulmak çok zor"


Meslekte eleman sıkıntısı yaşandığına da dikkat çeken Mehmet Altan ise, "Şu an burada yalnız çalışıyorum. Çıraklıktan yetişen eleman bulmak artık çok zor. Bu nedenle tek başıma vatandaşın taleplerine cevap vermeye çalışıyorum" diye konuştu.



Türkiye’nin paraları Gaziantep’e ’emanet’

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Yumaklı: "Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik" Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik" dedi. Bakan Yumaklı, TBMM Genel Kurulu’nda Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2025 yılına ilişkin faaliyetleri ve 2026 yılı bütçe teklifine ilişkin sunum yaptı. Suyun her alanda etkin kullanımı ve su verimliliği bilincinin artırılması için su verimliliği seferberliği’ni hayata geçirdiklerini dile getiren Yumaklı, "Diğer yandan, 2025-2035 dönemini kapsayan Ulusal Su Planı’nı hazırladık. Bu planın uygulanmasıyla; su kaynaklarımızın korunmasını, verimli kullanımını ve sürdürülebilir yönetimini amaçlıyoruz. Sulama sistemlerinin modernizasyonu, Ürün deseni değişikliği, yeraltı suyu kontrolü ve havzalar arası su transferleri gibi tedbirler konusunda çalışıyoruz. Kuraklık riski altındaki göllerimizi kurtarmak için de eylem planları hazırladık. Eğirdir Gölü Su Eylem Planı’nı kamuoyuyla paylaştık. Akşehir, Eber, Bafa, Beyşehir, Burdur, İznik, Seyfe ve Sapanca gölleri için de benzer eylem planlarını 2026 yılında uygulamaya başlayacağız. Kuraklık tahmini ve erken uyarı sistemi kapsamında, sektörel su tahsis modelini önümüzdeki yıl kuracağız. Ayrıca Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi Eylem Planı’nı hayata geçirdik. Kurakçıl peyzaj uygulama alanlarını da belirledik. Bu yöntemle yüzde 80’e varan oranda su tasarrufu sağlayacağız" şeklinde konuştu. "Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik" Üreticiyi korumak ve üretimde öngörülebilirliği sağlamak amacıyla üretim planlaması ve yeni destekleme modelini hayata geçirdiklerini ifade eden Yumaklı, "Ayrıca tarımsal kredileri, hibe programlarını, tarım sigortalarını ve kırsal kalkınma desteklerini üretim planlamasına entegre ettik. Bitkisel üretim planlamasını, 2024 yılının Eylül ayında, 13 stratejik ürün ve yem bitkilerinde uygulamaya başladık.Planlamanın kapsamını genişleterek, üçer yıllık dönemler halinde güncelleyeceğiz. Üretim planlamasıyla uyumlu yeni destekleme modeliyle de temel, planlama ve üretimi geliştirme destekleri veriyoruz. Bu kapsamda, üreticilerimize mazot maliyetinin ortalama yüzde 50’si, gübre maliyetinin ise ortalama yüzde 25’i kadar temel destek veriyoruz. Planlama kapsamındaki ürünlerde, mazot maliyetinin tamamını, gübre maliyetinin yarısını; su kısıtı olan ilçelerde ise mazot ve gübre maliyetinin tamamını karşılıyoruz. Su ihtiyacı yüksek ürünleri, su sıkıntısı yaşayan havzalardan, daha elverişli bölgelere, ilave desteklerle yönlendiriyoruz. Tarım alanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan 468 büyük ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik. Hedefimiz bu sayıyı 500’e çıkarmak" diye konuştu. "Genç ve kadın üreticilerimize 3,3 milyar lira destek ödemesi gerçekleştirdik" Şubat 2024’te 5 yıllık hayvancılık yol haritasını açıkladıklarını hatırlatan Yumaklı, "Üretim, kalite ve verimliliği artırmayı hedeflediğimiz bu haritamızı adım adım uyguluyoruz. Meyvelerini de almaya başladık. Su potansiyeli, mera varlığı, işletme kapasiteleri ve hastalık riskleri gibi kriterleri dikkate alarak, hayvansal üretim planlamasını hayata geçirdik. Besi, süt ve kanatlı yetiştiriciliği bölgelerini belirledik. Hayvancılıkta sağladığımız destekleri, hayvansal üretim planlamasıyla uyumlu bir çerçevede yeniden düzenledik. Yetiştiricilerimize temel, yönlendirici ve verimlilik destekleri veriyoruz. Kadın ve genç üreticilerimize ek destekler sağlıyoruz. Hayvansal üretimde ilk defa aile işletmelerine, genç ve kadın üreticilerimize 3,3 milyar lira destek ödemesi gerçekleştirdik. Verimlilik kriterlerine göre de 2,8 milyar lira destek verdik.Kırmızı et üretimini artırmak, aynı zamanda kırsaldaki aile işletmelerini güçlendirmek için Kırsalda Bereket Hayvancılığa Destek Projesini başlattık. Tarımda üreticilerin yaş ortalaması dünyada 60 sınırına dayandı. Bu, Amerika Birleşik Devletleri’nde 58, Avrupa Birliği’nde ve ülkemizde ise 57’dir. Bu nedenle gençleri ve kadınları tarımsal üretime yönlendiriyor ve kırsal kalkınmayı güçlendirecek politikalar uyguluyoruz" dedi. "41’i Bakanlığımıza ait olmak üzere toplam 138 gıda kontrol laboratuvarında yılda 22 milyon analiz yapılıyor" Gıda işletmelerine yıllık ortalama 1.3 milyon denetim gerçekleştirdiklerini söyleyen Yumaklı, "Denetim, kontrol ve analiz faaliyetlerimizi, uluslararası kabul görmüş metotlarla yürütüyoruz. Bu amaçla, 41’i Bakanlığımıza ait olmak üzere toplam 138 gıda kontrol laboratuvarında yılda 22 milyon analiz yapılıyor. Buradan bir kez daha altını çizerek söylüyorum. Gıda güvenilirliği bizim kırmızı çizgimizdir. Sağlığı riske atan gıdaları üreten ve satanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyor, gerekli yaptırımları uyguluyoruz. Kurallara uymayanlara bu yıl 2,3 milyar lira para cezası uyguladık. Vatandaşımızın sağlığıyla oynayanları; taklit veya tağşişe konu ürün ve işletmeleri, hiçbir taviz vermeden ifşa ediyoruz. Ayrıca, gıda satış noktaları ve toplu tüketim yerlerine, en son ne zaman denetim yapıldığı bilgisine vatandaşlarımızın kolayca ulaşabilmeleri için Karekod Uygulamasını zorunlu hale getirdik. Hasat öncesinde bağ, bahçe, tarla, sera gibi üretim alanlarında; hasat sonrasında ise toptan ve perakende satış noktalarında pestisit kalıntı denetimleri gerçekleştiriyoruz. Yasaklı pestisit kullanımının tespit edilmesi durumunda ürünleri imha ediyoruz. 2025 yılında 2,5 milyon ton taze meyve ve sebze ihracatı gerçekleşmiş ve bunun binde biri gibi bir miktarı geri dönmüştür. Geri dönen ürünler mevzuata uygun değilse, ülkemize girişine izin vermiyoruz" ifadelerini kullandı. "Üreticilerimize zirai don ve kuraklık kaynaklı zararlar için 49 milyar lira ödeme yaptık" Türkiye’nin tarımsal üretim alanı bakımından, 74 milyar dolarlık hasılayla, Avrupa’nın birinci, dünyanın 7’nci büyük tarım ekonomisi olduğunun bilgisini veren Yumaklı, "Tarım sektörümüz, son 22 yılın 18’inde büyüme kaydetmiştir. 2024 yılında ise yüzde 5,1’lik büyümeyle ülke ekonomisinin üzerinde bir performans sergilemiştir. 2025 yılının üçüncü çeyreğinde ise, hayvancılık, ormancılık ve balıkçılık faaliyetlerinde büyüme yaşanmıştır. Ancak sektörde baskın bir paya sahip olan bitkisel üretimin, olağanüstü iklim koşullarından etkilenmesi nedeniyle, genel tarım sektörü dönemsel olarak daralmıştır. Bu durum, sektörün yapısal kapasitesinden kaynaklı olmayıp, iklimsel olağanüstü koşulların etkisiyle oluşmuştur. 2025 yılı üretim sezonunu bir önceki yılla kıyasladığımızda; üretici sayımızda yüzde 2 artış, ekilen arazilerde ise yüzde 3 artış yaşanmıştır. Girdi miktarlarında herhangi bir azalış olmamıştır. Dolayısıyla bu konu sadece bitkisel üretimde ve ârızîdir. Üreticilerimize zirai don ve kuraklık kaynaklı zararlar için 49 milyar lira ödeme yaptık. Türkiye tarım sektörü, güçlü üretim altyapısı, geniş ürün deseni ve sağlam tedarik zinciri sayesinde, söz konusu dönemsel kayıpları hızla telafi edecek güçtedir. Diğer taraftan tarım ve gıda ürünleri ticaretimizi, küresel ekonomik ve jeopolitik zorluklara rağmen geliştirmeye devam ediyoruz" dedi.