ASAYİŞ - 10 Ocak 2025 Cuma 02:22

Telefonunu çalmak isteyenlere direnen yaşlı adam bıçaklandı

A
A
A

Tekirdağ Çorlu’da yolda karşılaştığı şahısların kendisini gasp etmeye kalkıştığı öne sürülen yaşlı vatandaş, şahıslara direnince bıçaklandı.

Olay, gece yarısı Şeyh Sinan Mahallesi Uğur Mumcu Parkı mevkiinde meydana geldi. Yolda yürüyen A.P. isimli yaşlı vatandaşı, iddiaya göre önüne çıkan tanımadığı şahıslar gasp etmek istedi. Telefonunu kapmaya çalışan saldırgana direnen A.P. bıçaklı saldırıya uğradı. Bacağına aldığı bıçak darbesiyle yaralanan yaşlı vatandaş, Bulvar Yolu üzerinde bulunan Eski Kiler mevkiinde yardım istedi. İhbar üzerine olay yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından yaralı A.P. ambulansla Çorlu Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Kaçan saldırganların yakalanması için asayiş ekipleri tarafından çalışma başlatıldı.

Hüseyin Tayyar


 

 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul “İleri yaştaki hamileler günde 1 fincandan fazla kahve tüketmemeli” İleri yaşlarda gebelik risklerinin bazı tedbirlerle azaltılabileceğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Erkan Elçi, “35 yaş ve üzerinde hamile olanlar sistemik hastalıkları için düzenli doktor takibinde olmalılar. Beslenmelerine dikkat etmeli, kilo alımı dengeli olmalı, haftada en az 2 gün egzersiz yapmalılar, tansiyon takibi ve şekerlerine dikkat etmeliler. Günde 1 fincandan fazla kahve tüketmemeliler” dedi. İstinye Üniversite Hastanesi Medical Park Gaziosmanpaşa’dan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Erkan Elçi, ileri yaş gebelik hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Litaratürde ileri anne yaşının 35 yaş sonrası olarak belirlendiğini, çok ileri anne yaşının ise 40 veya 45 yaş üzeri olarak değerlendirildiğini ifade eden Doç. Dr. Elçi, “Bazı araştırmacılar 35 yaş üzeri anne yaşı ile tansiyon, gebelik şekeri, erken doğum gibi kötü perinatal sonuçlara sebep olduğunu yayınlanmıştır” diye konuştu. “35 yaş üzeri gebelere tavsiyeler” 35 yaş üzeri gebeliklerde nelere dikkat edilmesi gerekildiğini aktaran Doç. Dr. Elçi, “35 yaşın üzerinde gebe iseniz ya da hamile kalmayı düşünüyorsanız, hamilelik komplikasyonları riskinizi azaltmak için mevcut tıbbi bir hastalığınız olup olmadığını araştırın. Örneğin, diyabetiniz varsa kan şekerinizi aralıkta tutun. Gebelik döneminde düzenli egzersiz yapın ve stresi azaltın. Sigarayı ve tütün mamullerini kullanmayı bırakın. Alkol tüketimini bırakın. Bol miktarda meyve, sebze, yağsız et ve tam tahıl içeren sağlıklı bir diyet uygulayın. Gebelikte önerilen alınacak kilo aralığında (8-12 kg) kalın” dedi. “İleri yaşta anne olduğunda bazı riskler oluşabiliyor” Risk faktörlerini anlatan Doç. Dr. Elçi, şu bilgileri paylaştı: “Kadınların iş hayatına atılmasıyla birlikte evlilik yaşı artmaya başladı, bununla birlikte ülkelerin gelişmişlik durumu da artınca evlilik ve doğal olarak çocuk yapmak erteleniyor. Yardımcı üreme teknolojileri (tüp bebek veya IVF) gelişmesi, ileri yaşlarda gebe kalmaya sebep oluyor. İleri yaşta anne olduğunuzda siz veya bebeğiniz için diğer gebelere göre biraz daha riskler artıyor. Anne için Down sendromu veya diğer genetik bozukluklar, gebelik zehirlenmesi, gebelik şekeri erken doğum, sezeryan ile doğum sıklığının artması gibi durumlar olabilir. Bu yaştaki annelerin bebekleri için anne karnında gelişme geriliği (IUGR), bebeklerin düşük doğum ağırlığı ile doğması ve yenidoğan yoğun bakımda yatma ihtimalinde artış olur. Ayrıca yine hiç istemediğimiz ölü doğumlarda artış olur.” “İleri yaş hamileliğinin riskleri” İleri yaşlarda hamileliğin neden riskli olduğuna değinen Doç. Dr. Elçi, “İleri anne yaşında yaş ile beraber yumurtalıklarda yaşlanır. Yaşlanmanız, zamanla yumurta kalitenizin düşeceği anlamına gelir. Daha yaşlı yumurtaların kromozomal anomalilere neden olma olasılığı daha yüksektir. Bu yaşlanma sadece yumurtalarda olmaz, damarlarda hormon salgılayan bezle de olur. Bu sistemlerin çalışmasında sorunlar ve kronik tıbbi rahatsızlık geliştirme olasılığı artar. Vücudunuz yaşlandıkça bu rahatsızlıklara farklı tepki verir” dedi. “Kilo alımı dengeli olmalı” İleri yaşlarda gebelik risklerinin nasıl önlenebileceğini anlatan Doç. Dr. Elçi, “Genetik hastalık için genetik risk önlenemez ama genetik tarama yapılabilir, sistemik hastalıklar için ise düzenli doktor takibine olunmalılar. Beslenmelerine dikkat etmeli, kilo alımı dengeli olmalı, haftada en az 2 gün egzersiz yapmalılar, tansiyon takibi ve şekerlerine dikkat etmeliler” açıklamasında bulundu. “Annelik çok ileri yaşlara bırakılmamalıdır” İleri yaşlarda gebelik planlayanların nelere dikkat etmesi gerektiğine değinen Doç. Dr. Elçi, “Öncelikle anneliği çok ileri yaşlara bırakmamalılar, bir jinekolojik muayene olmalılar ve erteleme planları oluştuysa yumurtalık rezervlerini ölçtürmeleri gerekiyor. Mevcut sistemik hastalıkları (şeker, tansiyon, romatizmal, nakil hastaları) olan kadınlar bunun için uzman doktorlardan tavsiye almalılar” dedi. “Beslenme önerileri” İleri yaşlardaki gebelere, tüm anne adaylarına olduğu gibi aynı beslenme alışkanlıklarının önerildiğini söyleyen Doç. Dr. Elçi, “Karbonhidrattan az, proteinden ve lifli gıdalardan zengin diyet, bol su ve koyu yeşil yapraklı bitkiler tükenmesi önerilir. Çiğ gıdalar, alkol ve sigara tüketilmesini önermiyoruz” şeklinde konuştu. “Uygulanan testler” İleri yaş gebelere uygulanabilen testlerden bahseden Doç. Dr. Elçi, “Genetik tarama testleri tüm gebelikler için önerilir ancak özellikle ileri anne yaşı olan kişiler kromozamal anomalilik riski daha fazla olduğu için önemlidir. Öncelikle anne kanından yapılan non invaziv test ile Fetal DNA yaptırmaları gerekmektedir. Problem olma olasılığında invaziv yöntemlerden anne karnından su alma (amniyosentez) ya da bebekten örnek alınan yöntemlerin yapılmasından (CVS, kordo sentez) kaçınmamaları gerekiyor” ifadelerini kullandı. “İleri yaş gebelere sağlıklı öneriler” Doç. Dr. Elçi, ileri yaşlarda gebelere sağlık önerilerde bulundu: “Doğum öncesi tüm randevularınıza katılın ve tarama testlerinizi yaptırın. Hamilelik döneminde sağlıklı miktarda kilo alın. Mevcut veya yeni oluşan gebelik durumlarınızı (tansiyon, şeker vb.) yönetin. Stres seviyenizi azaltın ve yeterince uyuyun. Düzenli egzersiz yapın ve sağlıklı beslenin. Bol su için tuz alımını azaltın. Alkol ve sigara tüketmeyin ve 1 fincandan fazla kahve tüketmeyin.”
İzmir Aliağa’da açılan şirket sayısındaki yükseliş sürüyor Türkiye’de sanayisi ve ticareti en güçlü ilçelerden biri olan petrokimya, demir çelik, enerji, liman, lojistik ve gemi söküm gibi stratejik sektörlere ev sahipliği yapan Aliağa, açılan şirket sayısı bakımından 2024 yılını da oldukça hareketli geçirdi. 2024 yılında Aliağa’da açılan şirket sayılarında artış yaşanırken, kapanan şirket sayıları da azalış gösterdi. 2024 yılında kentte açılan firma sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,34 oranında artarken, kapanan firma sayısında ise 2024 yılında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,06 oranında azalma oldu. Aliağa Ticaret Odası (ALTO) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Ertürk, hem global hem de ulusal anlamda enflasyonla mücadelenin öne çıktığı ve şirketler açısından zor bir yıl olan 2024 yılında, ALTO’ya 336 şirketin kayıt yaptırdığını, 95 firmanın ise kaydını kapattığını belirtti. Açılan şirket sayısı 336’ya yükseldi Aliağa iş dünyası olarak ekonomide yaşanan olumsuzlukların negatif etkilerine rağmen, ülke ve bölge ekonomisine değer katmaya sürdürdüklerini belirten Başkan Ertürk, “2024 yılında şehrimizde toplam 322 şirket kurulmuştu, 2024 yılında bu rakam yüzde 4,34 düzeyinde artarak 336’ya yükseldi. 2024’te kentte kapanan şirket sayısı ise 98’den 95’e geriledi. Böylece kapanan şirket sayısında düşüş oranı da yüzde 3,06 oldu. Yatırımcılarımız yaşanan bazı olumsuz şartlara rağmen üretim, yeni yatırım ve istihdam oluşturma motivasyonunu sürdürüyor” dedi. "Yeni açılan şirketlerimizle birlikte Aliağa’mızın ekonomideki başarısı sürecek" Türkiye’nin hedeflerine, Aliağa gibi üretim ve ticaret kentlerinin yatırım ortamlarının iyileştirilerek ortaya konulacak yoğun çalışmalarla ulaşacağını ifade eden Ertürk, “Aliağa iş dünyası, şartlar ne olursa olsun üretimden ve yatırımdan geri durmuyor. Yeni yılda da yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik stratejilerle şekillenmesini, işletmelerin büyümesi ve yeni istihdam alanları oluşturmasını destekleyecek finansal bir ortamın oluşturulmasını ve ülke ekonomisine her zaman değer katan sanayicilerimize, üreticilerimize, tüccarlarımıza gerekli desteğin artarak devam etmesini umut ediyoruz. 2025 yılında da yeni açılan şirketlerimizle birlikte Aliağa’mızın ekonomideki başarısı sürecek ve kentimizin yıldızı daha da parlayacaktır. Büyük bir özveriyle çalışan ve kentimizin geleceğine yatırım yapan girişimcilerimize ve iş dünyamızın tüm temsilcilerine teşekkürlerimi iletiyorum” diye konuştu.
İstanbul Beyin pili teknolojisi ile depresyon son buluyor Parkinson gibi hareket kabiliyetini etkileyen nörolojik hastalıkların tedavisinde uygulanan beyin pili, artık depresyon tedavisi için de kullanılıyor. Beyin ve Sinir Cerrahisi Doç. Dr. Mustafa Kılıç, beyin pili ile hastaların hayatının kolaylaştığını belirterek tedavi hakkında bilgiler verdi. Parkinson, epilepsi, distoni gibi nörolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan beyin pili, verdiği olumlu sonuçlarla hastaların günlük yaşantısını kolaylaştırıyor. BHT Clinic İstanbul Tema Hastanesi’nden Beyin ve Sinir Cerrahisi Doç. Dr. Mustafa Kılıç, beyin pili tedavisini anlatarak son gelişmeleri aktardı. Kılıç, “Beyin pili özellikle hareket bozukluğu hastalıklarında uygulanmakta. En çok uyguladığımız hasta grubu Parkinson hastaları. Bunun yanında esansiyel tremor (titreme hastalığı) ve daha genç yaşlarda gördüğümüz distoni (istemsiz kasılma) hastalarında da bu beyin pili tedavisini uygulamaktayız. Psikolojik hastalıklarda, majör depresyon, obsesif kompülsif bozukluklar gibi psikiyatrik hastalıklarda da yine beyin pili tedavisi uygulamaktayız” dedi. Semptomların neredeyse tamamı kontrol altına alınıyor Parkinson hastalığında, beyin pili sayesinde neredeyse tamamına yakın düzelme sağladıklarını belirten Kılıç, “Hareket kabiliyetlerini yüzde 90’ın üzerinde düzeltebiliyoruz. Sadece harekete başlama konusunda bazı hastalıklarda zorlanıyoruz fakat hastalarımızı pil ayarıyla düzeltebiliyoruz. Nöroloji, psikiyatri, psikolog ve beyin cerrahisinin olduğu konseyde değerlendirip ameliyata alıyoruz. Ameliyat sonrası da değerlendiriyoruz. Nöroloji uzmanımız, pil ayarıyla birlikte hastalarımızın ilaç düzenlemesini yapıyor ve bir şekilde semptomların tamamına yakınını kontrol altına almaya çalışıyoruz. Hastalarımızı da yıllık kontrole çağırarak herhangi bir pil ayarı gerekiyorsa yapıyoruz” diyerek tedavi sürecine değindi. Hangi yaş grupları ameliyat olabilir Genellikle 75 yaş üzerine beyin pili tedavisi yapılmasa da önemli olanın hastanın kondisyonu olduğunu belirten Doç. Dr. Mustafa Kılıç, “Parkinson hastalığı tanısı aldıktan sonraki ilk 4 yıl içerisinde zaten bu ameliyatı uygulamıyoruz, hastamızı önce takip ediyoruz. Parkinson’a benzeyen başka hastalıklar varsa onları elemek istiyoruz. 4’üncü yıldan sonra endikasyonu uygun hastalarımız varsa, yani ilaçla kontrol altına alınamıyorsa, beyin pili tedavisini uygulayabiliyoruz. 75 yaş sınır gibi gözükse de hastanın kondisyonu uygunsa 80 yaşında da yapılabilir. Genel durumu kötüyse 70 yaşında da olsa uygulayamayabiliriz” dedi. Beyin pilinin ömrü türüne göre değişiyor Şarjlı ve şarjsız iki tür beyin pili olduğunu belirten Kılıç, “Şarjsız piller ortama 5 yıl gidiyor. Şarjlı pillerin ise ortama 20-25 yıl ömrü var. Bunlar MR uyumlu, hastalarımız pil takıldıktan sonra da MR’a girebiliyorlar. Hastanın durumuna göre hangisine şarjlı hangisine şarjsız takılacağına karar veriyoruz” dedi. Beyin pili tedavisi sayesinde hastaya birçok yönden konfor sağlandığını belirten Kılıç, şu ifadeleri kullandı: “Aslında pil tedavisi, hastalığı ortadan kaldırmıyor. Parkinson hastalığı yavaş da olsa ilerlemeye devam ediyor. Diğer hareket bozuklukları için de buna benzer şeyler söz konusu. Bizim uyguladığımız bu tedavi hastamızın hayat kalitesini artırmaya yönelik. Amacımız hastamız günlük işlerini rahat yapabilsin, çıkıp rahat yürüyebilsin, hasta kendi kendine yetebilsin. Hastanın titremesi, hareket kabiliyetleri hareket koordinasyonları düzeliyor. Yürümesi daha iyi hale geliyor. Harekete başlayamayan hastaların harekete başlama kapasiteleri artıyor, yazı yazamayan, suyunu içemeyen hastalarımız rahatlıkla suyunu içebiliyor, yemeğini yiyebiliyor. Günlük yürüyüşlerini yapabiliyor.” Parkinson belirtileri varsa dikkat “Parkinson tanısı, özellikle de hareket bozukluğu tanısı alan hastalarımızın vakit kaybetmeden, hayat kaliteleri çok düşmeden muhakkak bir değerlendirme ve takibe girmeleri gerekiyor. Çünkü bu hastaların hayat kaliteleri hızlıca bozulabiliyor” diyen Doç. Dr. Kılıç, Parkinson’un belirtilerini şöyle sıraladı: “Özellikle harekette yavaşlama, tüm vücutta bir şekilde yavaşlama görülebilir. Bu hastalık, beynimizde dopamin denen bir kimyasalın azalmasıyla karakterize. Dopamin azaldığı zaman hareketlerimiz yavaşlıyor, kabızlık başlıyor, yürümeye başlayamıyoruz. Bir şekilde vücutta tamamen donmalarla, yavaşlamalarla gerçekleşen bir hastalık.” Kılıç, “Bu semptomlar ortaya çıkmaya başladıysa muhakkak bir nöroloji ya da beyin cerrahisi uzmanına giderek tetkik ve tedavi olunması gerekiyor” diyerek sözlerini noktaladı.