SAĞLIK
23 Eylül 2024 Pazartesi - 17:08 En sık belirtisi unutkanlık DÜZCE(İHA) – Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Burcu Polat, “Türkiye artık genç bir ülke değil. Alzheimer hastalığının 65 yaş üzerinde görülme oranı yüzde 5’lerde iken, 90’lı yaşlarda bu yüzde 40’lara çıkmaktadır. Alzheimer hastalığının bir bunama (demans) sendromu olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Doç. Dr. Burcu Polat, “Beyinde sinsi bir şekilde başlar ve başta bellek fonksiyonları olmak üzere birçok kognitif (bilişsel) fonksiyonda ilerleyici kayıplara yol açar. Alzheimer hastalığı, en sık görülen bunama tipidir ve tüm demansların yaklaşık yüzde 60-70’ini oluşturur. Beyinde bazı maddelerin birikmesi sonucunda, sinir hücreleri arası bağlantıların giderek tahrip olması ile karakterizedir. Zamanla sinir hücreleri fonksiyonunu tamamen kaybeder ve beyinde küçülme meydana gelir. Bu sürecin, belirtileri ortaya çıkmadan 15-20 yıl kadar önce başladığı bilinmektedir” dedi. Unutkanlığın Alzheimer hastalığının en sık bilinen belirtisi olduğunu ifade eden Polat, konuşma bozukluğu, davranış ve muhakeme sorunları gibi başka belirtilerin de gözlendiğini söyledi. Her unutkanlığın bunama olarak adlandırılmaması gerektiğini vurgulayan Polat, unutkanlıklara bunama denilebilmesi için hastaların günlük yaşam faaliyetlerini etkileyecek veya bozacak düzeyde şiddetli olmalı gerektiğini dile getirdi. Erken teşhisin önemi Erken teşhisin de önemine değinen Burcu Polat, “Günümüzde bazı maddelerin kanda izini sürerek Alzheimer hastalığı hakkında bazı öngörüler kazanmış bulunmaktayız. Ancak bu henüz çok yeni bir gelişme ve ilerleyen çalışmalarla desteklenmesi gerekli. Amaçlanan şey parmak ucundan alınan kan ile doğru tahmin ve takipleri yapabilmek. Bu açıdan umut verici bir döneme girdik diyebiliriz. Erken teşhis ile hasta ve yakınlarına doğru tıbbi yaklaşımın sağlanması ve ayrıca ortaya çıkabilecek yasal süreçleri yönetmek açısından yardım edilmesi mümkün olabilir. Şu an için Alzheimer hastalığının çok erken dönemlerinde yakalanan vakalarda ilerleme yavaşlatılabiliyor. Ancak hastalığın tamamen yok edilmesi mümkün gözükmemektedir” şeklinde konuştu. Genetik yatkınlık Genetik yatkınlığın önemli olduğunu ancak tek başına nadiren bir sebep olabileceğini dile getiren Polat, “Yaşlanmanın kendisi (özellikle 65 yaş üstü grup) bunama için başlıca önemli bir risk faktörüdür. Ülkemizdeki verilere göre yaşlı nüfus oranı 2023 itibariyle yüzde 10.2’dir. Yani Türkiye artık genç bir ülke değil. Alzheimer hastalığının 65 yaş üzerinde görülme oranı yüzde 5’lerde iken, 90’lı yaşlarda bu yüzde 40’lara çıkmaktadır. Diğer risk faktörleri ise; düşük eğitim seviyesi, hipertansiyon, diyabet, işitme bozuklukları, obezite, sigara, depresyon, fiziksel inaktivite, zayıf sosyal ilişkiler, hava kirliliği, aşırı alkol tüketimi ve kafa travmasıdır. Ülkemizde sosyoekonomik hayatın ve sağlık politikalarının bu verilere göre şekillenmesi gereklidir” dedi.
23 Eylül 2024 Pazartesi - 16:17 Sağlık taramalarına aman dikkat Türkiye’de Ulusal Engelli Veri Sistemi’nde kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısının 2 buçuk milyon olduğunu belirten ve bunların yaklaşık 180 bininin ise işitme engeline sahip olduğunu vurgulayan Op. Dr. Sebla Çalışkan, "Her yıl yaklaşık 1 milyon 100 bine yakın bebek doğmakta ve her bin bebekten 2 veya 3’ü ileri derece işitme kaybı ile dünyaya gelmektedir. Engellilikten korumak amacıyla yapılan çalışmaların en önemlisi sağlık taramalarıdır" dedi. Kocaeli Şehir Hastanesi’nde görevli Kulak Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Sebla Çalışkan, "Uluslararası İşitme Engelliler Haftası" kapsamında bilgilendirmelerde bulundu. Konuya ilişkin açıklama yapan Op. Dr. Sebla Çalışkan, "Dünya İşitme Engelliler Federasyonu (WFD) ve ulusal dernekleri ile bağlı kuruluşları tarafından eylül ayının son haftası Uluslararası İşitme Engelliler Haftası olarak ilan edilmiştir. Bu etkinlik işitme engellilerin haklarına sahip çıkmak ve yaşadıkları zorluklara farkındalık meydana getirmek, kullandıkları ulusal işaret dillerinin statüsünü geliştirmek, onların eğitime ve bilgi teknolojilerine erişimlerini iyileştirmek amacıyla düzenlenmektedir" diye konuştu. Türkiye’de Ulusal Engelli Veri Sistemi’nde kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısının 2 buçuk milyon olduğunu belirten ve bunların yaklaşık 180 bininin ise işitme engeline sahip olduğunu vurgulayan Op. Dr. Sebla Çalışkan, "Her yıl yaklaşık 1 milyon 100 bine yakın bebek doğmakta ve her bin bebekten 2 veya 3’ü ileri derece işitme kaybı ile dünyaya gelmektedir. Bunların yaklaşık bin 800 kadarı ise koklear implant diğer bir adıyla biyonik kulak ya da beyin sapı implantından fayda görecek işitme kaybı hastalarıdır. Dünya Sağlık Örgütü ise işitme kaybına yol açan faktörlerin yüzde 50’sinin önlenebilir olduğunu bildirmektedir. Engellilikten korumak amacıyla yapılan çalışmaların en önemlisi sağlık taramalarıdır. Bu nedenle tüm çocuklarımızın ülkemizde de 2008 yılından beri uygulanmakta olan yenidoğan döneminde ve okul çağında işitme taramalarından geçmesi son derece önemlidir. Çünkü Yenidoğan İşitme Tarama Programı ile doğan her bebeğin ilk 1 ay da tarama testlerini tamamlanmakta, ilk 3 ayda işitme kayıplı bebeklerin tanılarını konulabilmektedir. 6 ayda ise işitme kaybı tanısı almış cihaz ihtiyacı olan bebeklerimizin cihazlanmalarını ve rehabilitasyonlarını sağlayarak topluma sağlıklı bireyler kazandırabiliriz. Bu nedenle sağlık taramalarımızı ihmal etmeyelim" şeklinde konuştu.
Vanlı hastanın kafa tabanından 6,5 santimlik kitle çıkarıldı
29 Ağustos 2024 Perşembe - 16:30 Vanlı hastanın kafa tabanından 6,5 santimlik kitle çıkarıldı Van Eğitim ve Araştırma Hastanesine şiddetli baş ağrısı şikayetiyle başvuran Pakize Sönmez’in kafa tabanından 6,5 santimlik kitle çıkarıldı. Gürpınar ilçesinde ikamet eden engelli Pakize Sönmez (54) isimli kadın, şiddetli baş ağrısı şikayetiyle yakınları tarafından ambulansla Van Eğitim ve Araştırma Hastanesine getirildi. Burada yapılan tetkikler neticesinde Pakize Sönmez’in kafa tabanında 6,5 santimlik kitleye rastlandı. Hemen ameliyata alınan Sönmez, yapılan başarılı operasyon ile sağlığına kavuştu. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin Cerrahisi Uzmanı Dr. Sida Doğan, “Bu hastamız, acil servise şiddetli baş ağrısı, kişilik değişikliği şikayetiyle başvurdu. Doktor Haluk Can hocamızla beraber acil serviste hastamızı değerlendirdik. Hastamızın çekilen cranial görüntüleri ve hastanın kliniğinde, kafa tabanın ön kısmında yaklaşık 6,5 santim çapında olan bir kitleyle karşılaştık. Bu kitle klinik olarak nadir gözüken kitlelerden olup beynin ana damarlarına ve göz sinirine yakın bir bölgede bulunmaktadır. Bu yönden büyüklüğü nedeniyle çıkarılması zor bir cerrahisi vardır. Hasta yakınlarıyla konuşarak hastayı aynı gün ameliyat ettik. Operasyonda da tümüyle kitleyi çıkartmış bulunmaktayız. Hastamız, ertesi gün servise alındı ve şu anda hastamızı taburcu etmeyi planlamaktayız” dedi. Hastanın kardeşi Zülfikar Sönmez ise Van’da yapılan bu ameliyatların çok anlamlı olduğunu ifade ederek, “Köyden ambulansla bizi buraya getirdiler. Allah razı olsun devletimizden. Bu büyük bir nimettir. Doktorlara teşekkür ederim” ifadelerini kullandı.
Siirt’te Sağlıklı Hayat Merkezinden vatandaşlara ücretsiz hizmet
29 Ağustos 2024 Perşembe - 16:21 Siirt’te Sağlıklı Hayat Merkezinden vatandaşlara ücretsiz hizmet Sağlık Bakanlığı tarafından Siirt’te hayata geçirilen Sağlıklı Hayat Merkezi, binlerce vatandaşa ücretsiz sağlık hizmet imkanı sağlıyor. İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde açılan merkezde kanser taramaları, çocuk gelişimi, beslenme, sigara bırakma gibi alanlarda hizmet veriliyor. Siirt Sağlıklı Hayat Merkezi Sorumlu Doktor Melike Yılmaz, vatandaşlara ücretsiz sağlık hizmetleri sunduklarını belirtti. Merkezde birçok alanda vatandaşlara yardımcı olduklarını ifade eden Yılmaz, "Birimimiz hastalığa değil sağlığa yatırım yapmak amacıyla kurulmuştur. Birimimizde beslenme danışmanlığı, fiziksel aktivite danışmanlığı, çocuk gelişimi danışmanlığı, psikososyal destek danışmanlığı mevcuttur ve bunun dışında halk eğitimleri vermekteyiz. Sağlıklı Hayat Merkezimizde tüm hizmetlerimiz ücretsiz olarak yapılmaktadır. Randevu almadan direkt olarak başvuru sağlayabilirsiniz’’ dedi. Sağlıklı Hayat Merkezinde tedavi olarak 20 yıl sigara içen ve sigarayı bırakan Gökhan Eren; "Daha önce sigarayı bırakmak istedim, bırakamadım. Sigara bırakma derneğine başvurdum. Başvurduğumda gerçekten önemli ölçüde nefes tutulmalarım vardı ve artık yürüyemez hale geliyordum. Şu anda sigarayı bıraktığımdan dolayı kendimi iyi hissediyorum. Birimimiz bayağı faydalıdır. Bütün sigara içen, bağımlı olan arkadaşlarımı beklerim. Gerçekten kullandığım ilaçlar bayağı yararlı oldu. Herkese bütün çevreme tavsiye ediyorum. Yaklaşık 20 yıldır sigara içiyorum. 20 yıldır ilk defa sanki böyle anadan doğma gibi tertemiz nefes alışverişlerim oldu. Ben kendimi çok mutlu hissediyorum. Çevreme tavsiye ediyorum’’ ifadelerini kullandı.
Uzmandan uyarı: "Bir damla topuk kanı ile hayat kurtulabilir"
29 Ağustos 2024 Perşembe - 15:45 Uzmandan uyarı: "Bir damla topuk kanı ile hayat kurtulabilir" Bebeklerde topuk kanının hayati bir test olduğunu belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nazlı Karakullukçu Çebi, “Kan örneğinde bir hastalık şüphesi olduğunda testin tekrarlanması veya daha ileri tetkiklerin yapılması için aile hastaneye çağrılır. Burada yapılan ek tetkikler sonucu çocuğun tanısı kesinleştirilir ve gerekli tedaviye başlanır. Ülkemizde metabolik ve genetik hastalıkların yüzde 5’i bu yöntemle tespit edilebilir. Bir damla kan ile bir yaşamın kurtarıcısı olabilirsiniz” dedi. Liv Hospital Samsun Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Nazlı Karakullukçu Çebi, “yenidoğanlarda topuk kanı alınması” hakkında bilgilendirmelerde bulundu. "İlk topuk kanı hastanede alınmalıdır" Topuk kanı alınmasının bebekler için hayati bir test olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Çebi, “Yenidoğan dönemde yapılan testlerden en bilineni topuk kanı taramasıdır. Sağlık Bakanlığımız tarafından erken tanı ile tedaviye erken başlanarak bebeklerimizin tamamen sağlıklı bir hayat sürmesi için yürütülmektedir. Topuk kanı taraması için ilk kan örneği, doğumdan sonraki ilk iki gün içinde hastanede alınmalıdır” diye konuştu. “Negatif sonuç hastalık yoktur anlamına gelir” Topuk kanı alınmasının amacından bahseden Uzm. Dr. Çebi, “Topuk kanı taraması için ikinci kan da doğumdan sonraki ilk hafta içerisinde aile hekimliğinde alınarak gerekli merkeze gönderilmelidir. Topuk kanı taramasının amacı, taranan hastalıkların erken tedavisi ile toplum sağlığını korumaktır. Negatif sonuç, hastalık yoktur anlamına gelir ve normal kabul edilir. Pozitif çıkan hastalardan testin yeni tekim yöntemleri ile doğrulanması gerekmektedir. Testlerin doğumdan sonra ilk 4 haftada yapılması uygundur” şeklinde konuştu. “Kan örneğinde hastalık şüphesi olursa tekrarlanır” Bebekten alınan kan örneği sonucu bir sıkıntı çıkmazsa aileye ek bir bilgi gitmeyeceğine değinen Uzm. Dr. Çebi, “Yani sonuç için aranmıyorsanız işler yolunda demektir. Kan örneğinde bir hastalık şüphesi olduğunda testin tekrarlanması veya daha ileri tetkiklerin yapılması için aile hastaneye çağrılır. Bu da sizleri tedirgin etmemeli, bu sadece teyit ve muhtemel bir yanlışlığı önlemek için yapılır. Burada yapılan ek tetkikler sonucu çocuğun tanısı kesinleştirilir ve gerekli tedaviye başlanır. Ülkemizde metabolik ve genetik hastalıkların da 5’i bu yöntemle tespit edilebilir. Bir damla kan ile bir yaşamın kurtarıcısı olabilirsiniz” ifadelerini kullandı.
SHM’ler hastalıklara karşı kalkan oluyor
29 Ağustos 2024 Perşembe - 14:29 SHM’ler hastalıklara karşı kalkan oluyor Karasu’dan gelerek Serdivan Sağlıklı Hayat Merkezlerinde ücretsiz kanser taraması hizmeti alan Ayşe Dik, verilen hizmetten duyduğu memnuniyeti ifade ederken, komşusu sayesinde SHM ile tanışan Fatih Mustafa Ertan da iki ayda 15 kilo verdiğini dile getirdi. Toplumu sağlıklı yaşama teşvik etmek ve birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından hayata geçirilen Sağlıklı Hayat Merkezlerinin (SHM) sayısı artmaya devam ediyor. Bu çerçevede, Türkiye genelindeki SHM sayısı 265’e ulaşırken Sakarya’da da Adapazarı, Erenler, Hendek, Sapanca ve Serdivan olmak üzere beş ilçede SHM’ler hizmet veriyor. SHM’lerde obezite ve kanser taramaları, kadın ve üreme sağlığı, çocuk gelişimi, ruh sağlığı, koruyucu ağız ve diş sağlığı ile tütün ve madde bağımlılığıyla mücadele gibi geniş bir yelpazede hizmet sunuluyor. Bu merkezler, birinci basamak sağlık hizmetlerini güçlendirmeyi ve ikinci ile üçüncü basamak sağlık hizmetlerindeki yoğunluğu azaltmayı hedefliyor. Serdivan Sağlıklı Hayat Merkezi Sorumlu Hekimi Dr. Ömer Faruk Kara, merkez olarak Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) hizmeti de sunduklarını belirterek; rahim ağzı, meme kanseri ve kolon kanserinde ücretsiz taramalar yapıldığını vurguladı. Kara, KETEM hizmetinin yanı sıra diyetisyen, psikolog, çocuk gelişimci ve diş hekimi tarafından danışmanlık hizmeti verildiğini kaydetti. Gebe eğitim sınıfı, sigarayı bırakma polikliniği ile fizyoterapist eşliğinde fizyoterapi çalışmaları yapıldığını da kaydeden Kara, bu hizmetlerle vatandaşların obezite, kanser ve hipertansiyon gibi kronik hastalıklara yakalanmadan önce sağlıklarını korumaları açısından yardımcı olduklarını dile getirdi. Karasu ilçesinden gelerek Serdivan SHM’de ücretsiz kanser tarama hizmeti alan Ayşe Dik (40) bu süreçle ilgili yaşadıklarını paylaştı. Dik, Karasu Aile Sağlığı Merkezine çocuğunu izlem için götürdüğü sırada ücretsiz kanser taramalarıyla ilgili bilgilendirildiğini bu hizmeti almaya karar verdiğini söyledi. Rahim ağzı ve meme kanseri taraması için yaşının uygun olmasıyla kaydını yaptırdığını belirten Dik, “Böyle bir hizmetten haberim yoktu. Tesadüfen aile sağlığı merkezindeki sağlık personelinin bilgilendirmesiyle haberdar oldum. Kaydımı yaptılar sonra bize haber geldi Karasu’da tarama için kayıt yaptıran kadınları otobüsle alıp buraya getirdiler. Önce kanserle ilgili nedir, ne değildir, nasıl korunulur? Konularında bilgilendirildik. Sonra meme muayenesi ile mamografi yapıldı ve rahim ağzı kanserine yönelik test alındı. Böyle bir hizmet sunulmasından dolayı çok memnun oldum” dedi. SHM’de en çok tercih edilen hizmetlerin biri de diyetisyen hizmeti olarak dikkat çekiyor. Diyetisyen Kübra Diler, aile hekimlerinden SHM’ye yönlendirilen hastalara sağlıklı beslenme danışmanlığı, hastalıklarda tıbbi beslenme tedavisi hizmetleri verdiklerini kaydetti. Diler, kanser tarama için merkeze gelen hastalara kanserden korunmada eğitimleri verirken, danışmanlık almak isteyen okullara çocukluk ve ergenlik çağında beslenme eğitimleri verdiklerini belirtti. Diler, “Bize başvuran hastalarımız gerek ayrılan zaman gerekse verilen hizmetten memnun olduklarını dile getiriyor. Bu da bizleri ziyadesiyle mutlu ediyor” diye konuştu. SHM’de sağlıklı beslenme konusunda hizmet alan Fatih Mustafa Ertan (32) sağlıklı bir şekilde kilo vermekten dolayı çok mutlu olduğunu dile getirdi. SHM’de diyetisyen hizmeti almaya nasıl karar verdiğini anlatan Ertan, “Sakarya Üniversitesi Teknokent’te çalışıyorum. İşim gereği hareketsizim ve oturarak çalışıyorum. Bu da zamanla kilomun artmasına neden oldu. Burayı komşum sayesinde keşfettim. Komşum burada sağlıklı beslenme uzmanına başvurmuş ve ciddi bir kilo vermiş. Ben de gelip bu hizmetten yararlanmak istedim. Buraya geleli iki ay oldu. Diyetisyenimizin yönlendirmesiyle iki ayda 15 kiloya yakın kilo verdim” şeklinde konuştu.
Hastanın gözünde canlı kene çıktı
29 Ağustos 2024 Perşembe - 14:25 Hastanın gözünde canlı kene çıktı Bitlis’te göz ağrısı ve kaşıntısı şikayetiyle hastaneye başvuran 12 yaşındaki kız çocuğunun gözünden canlı kene çıkarıldı. Mutki ilçesinin kırsalında yaşayan 12 yaşındaki çocuk, sokakta gördüğü kedi ile oynadıktan sonra gözünde ağrı ve kaşıntı başladı. Şikayetleri artan hasta, ailesi tarafından Tatvan Devlet Hastanesi Acil Servise getirildi. Yapılan tetkiklerin ardından çocuğun gözünde yabancı bir cisim tespit edildi. Yapılan tetkikler sonucunda gözde bulunan yabancı cisim üzerine hasta, göz doktoru Op. Dr. Halil İbrahim Ateşoğlu’na yönlendirildi. Dr. Ateşoğlu tarafından yapılan detaylı muayenede, gözde bir kene olduğu belirlendi. Poliklinikte yapılan müdahalenin ardından göz kapağına yapışan kenenin alınması için hasta ameliyathaneye alındı. Yaklaşık yarım saat süren başarılı operasyonun ardından, çocuğun gözünden canlı bir kene çıkarıldı. Yapılan müdahalenin ardından hastanın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Hasta tekrardan kontrole gelmek üzere ilaç tedavisi verilerek taburcu edildi. Yaşanan vaka ile ilgili bilgi veren Tatvan Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Gökmen Reyhanlı, kene vakalarına dikkat çekti. Reyhanlı, “Mutki kırsalında yaşayan 12 yaşındaki hastamız, hastanemizin acil servisine göz ağrısı ve kaşıntısı şikâyeti ile başvurdu. Hastaya yapılan tetkikler sonucu gözde yabancı cisim tespit edilerek göz doktorumuza yönlendirildi. Göz doktorumuz yaptığı muayene sonucu göz kapağına yapışan canlı keneyi ameliyathanede yaptığı başarılı operasyonla çıkardı. Hastamız aynı gün tekrar kontrole gelmek üzere ilaç tedavisi ile taburcu edildi. Yaz aylarında bu tür vakalara sıkça rastlıyoruz. Özellikle kırsal kesimlerde yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın daha dikkatli olmasını öneriyoruz. Bu tarz şikayetleri olan vatandaşlarımızın belirtileri ciddiye alarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalarını istiyoruz” şeklinde konuştu.
Omega-3, kalp sağlığından beyin gelişimine kadar sayısız fayda sağlıyor
29 Ağustos 2024 Perşembe - 14:16 Omega-3, kalp sağlığından beyin gelişimine kadar sayısız fayda sağlıyor Balık yağında bulunan Omega-3 doymamış yağ asitleri, her yaş grubu için pek çok fayda sağlıyor. Omega-3 doymamış yağ asitlerinin kalp-damar hastalığı riskini azalttığını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, retina sağlığının korunmasından kemiklerin kalsiyum depolamasına, bunama ve Alzheimer riskinin eliminasyonuna kadar çok geniş bir yelpazede önemli katkı sağladığını ifade etti. İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel Alphan, balık sezonunun 1 Eylül’de başlayacak olması dolayısıyla yaptığı açıklamada balığın beslenmedeki yerine ilişkin değerlendirmede bulundu. Balık, kaliteli bir protein kaynağı Dünyada ve ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olan kalp-damar hastalığı riskinin azaltılabilmesinin balık tüketiminin artırılması ile mümkün olacağını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Balık eti doymamış yağ asidi içerir. Balık aynı zamanda kaliteli bir protein (yüzde 18-20) kaynağıdır. Balık yağsız ise enerjisi düşük yağlı ise enerjisi yüksektir. Yağsız balık etinde yüzde 2,5 yağ bulunmasına rağmen sığır etindeki yağ miktarı yüzde 18,5’a kadar yükselebilir ve bu yağ doymuş yağdır. Bu yüzden kalp-damar hastalığı olanlara yağsız balık eti önerilmektedir” diye konuştu. Omega-3 doymamış yağ asidinin pek çok faydası var Yağlı balıklarda bulunan Omega-3 doymamış yağ asitlerinin sağlık üzerinde önemli olumlu etkileri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. M. Emel Alphan, bu katkıları şöyle sıraladı: - Büyüme ve gelişme üzerinde etkilidir. Bebeklikte bebeğin beyin hücrelerini ve retina gelişimini destekler. - Omega-3 yağ asitleri, retina (gözün ağ tabakası) ve beynin normal çalışması için gereklidir. Özellikle yaşlılıkla birlikte gelişen sarı nokta hasarlarının önlenmesinde olumlu etkisi vardır. - Omega-3 yağ asidi beyin ve sinir sisteminin sağlıklı çalışmasına katkı sağlarken bunama ve Alzheimer riskinin eliminasyonu, konsantrasyon, bellek, dikkat ve davranış bozukluklarının önlenmesinde olumlu etkileri vardır. Levrek ve çipura Omega-3 kaynağı Prof. Dr. M. Emel Alphan, Omega-3 açısından zengin balıkları şöyle sıraladı: “Omega-3 yağ asidi açısından en zengin balık okyanuslarda yaşayan Morina balığıdır. Ülkemizde Omega-3 kaynağı balıklar arasında levrek ve çipura başta gelir. Sardalya ve hamside de bir miktar Omega-3 bulunur. Somon balığında ve ton balığında ise Omega-3 oldukça azdır. Omega-3 yağ asidi gerektiği takdirde balık yağı kapsülleri ile alınabilir.” Kalsiyum depolanmasına yardım ediyor Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Kemiklerin kalsiyum depolamasına katkı sağlar. Ayrıca romatoid artrit, ülseratif kolit gibi bazı iltihabi hastalıklarda Omega-3 yağ asitlerinin olumlu etkileri vardır. Eklem iltihabı oluşumuna neden olan ve kıkırdak dokuda hasar oluşturan enzim aktivitesinin azaltılmasında rolü olduğu belirlenmiştir. Eklem hassasiyetlerinin giderilmesi, sabah sertliğinin azaltılması, romatoid artritte ilaç ihtiyacının azaltılmasında da etkilidir” dedi. Bazı kanser türlerinin oluşumunu önlüyor Omega-3 yağ asitlerinin kalp damar hastalığı ve hipertansiyon riskini azalttığını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Ayrıca damar sertliği riskinin ve kanda trigliserit düzeyinin azaltılması, LDL’nin (Kötü kolesterol) düşürülüp HDL’nin (iyi kolesterol) yükseltilmesi, kalp krizi, felç ya da ölüm riskinin azaltılmasında destek sağlar. Bazı kanser türlerinde tümör oluşumunu ve tümörün büyümesini geciktirir. Diyabet (şeker) hastalarında kan şekeri ve kan yağları üzerinde olumlu etkileri vardır” bilgisini verdi. Çocuklar ve gebeler yağlı balık tüketmelidir Balığın ayrıca A ve D vitaminleri ile iyot, fosfor, selenyum gibi mineraller yönünden de zengin olduğunu belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Özellikle yağlı balıkları çocuklar ve gebeler sıkça yemelidir. Balık yemekle günlük niasin ve riboflavin (B vitaminleri) ihtiyacının yüzde 5-15’i karşılanmış olur. B6 ve B12 vitaminleri için de iyi bir kaynak olan balığın sağlıklı beslenme çerçevesinde haftada 2-3 kez tüketilmesi gerekir” tavsiyesinde bulundu.
Uzmanından uyarı: "Okul çantası vücut ağırlığının yüzde 10’unu geçmemeli"
29 Ağustos 2024 Perşembe - 14:04 Uzmanından uyarı: "Okul çantası vücut ağırlığının yüzde 10’unu geçmemeli" Eğitim-öğretim döneminin başlamasına sayılı günler kala Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Karaaslan öğrenci ve velileri uyararak doğru çanta kullanımı hakkında bilgiler verdi. Prof. Dr. Karaaslan; "Çanta ağırlığının çocuğumuzun ağırlığının yüzde 10’unu geçmemesini tavsiye ediyoruz" dedi. Yeni eğitim öğretim yılının açılmasına kısa süre kala uzmanlar, doğru çanta ve kullanımı hakkında uyarılarda bulundu. Okul çantası ağırlığının çocuğun ağırlığının yüzde 10’undan fazla olmaması gerektiğinin altını çizen Memorial Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Karaaslan; "Yanlış çanta seçimi ve kullanımı; çocuklarımızın omurga sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle büyüme çağında olan okul çağındaki çocuklarımızın çanta seçimi ve çanta kullanımı esnasında dikkat etmesi gereken bazı hususlar var. Bunların başında kreş, anaokulu, ilkokul çağı çocuklarda çanta ağırlığının çocuğumuzun ağırlığının yüzde 10’unu geçmemesini tavsiye ediyoruz. Aynı şekilde ileri yaş gruplarda ise bu sınırı yüzde 15’e kadar artırabiliriz. Aynı zamanda postacı çantası tarzı çantayı taşımak yerine çocuklarımızın her iki omzuna simetrik şekilde, uygun nitelikte askılarını takarak çantalarını taşımalarını tavsiye ediyoruz" dedi. Öğrencinin masa ve sandalye yüksekliğine de dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Karaaslan; "Bu çağ gruplarındaki çocuklarımız masa başında ders çalışıyorlar. Çocuklarımızın omurga sağlığının doğru şekilde yönetilebilmesi, omurgalarında anormal bir problem görmemek için masanın ve sandalyelerinin yüksekliğinin çocuk omurgasına göre ergonomik şekilde ayarlanmasını tavsiye ederim" şeklinde konuştu.