SAĞLIK
İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği’nden sağlık kurulu raporu toplantısı 25 Aralık 2024 Çarşamba - 20:34:52 Ankara Gazi Mustafa Kemal Mesleki ve Çevresel Hastalıkları Hastanesi’nde İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği (İMUD) tarafından meslek hastalıkları kurulu raporu oluşturulması ve sonrasındaki yasal süreç konulu toplantı düzenlendi. Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği tarafından, Ankara Gazi Mustafa Kemal Mesleki ve Çevresel Hastalıkları Hastanesi’nde meslek hastalıkları kurulu raporu oluşturulması ve sonrasındaki yasal süreç konulu toplantı düzenlendi. Toplantıdan önce Ankara Gazi Mustafa Kemal Mesleki ve Çevresel Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Uğur Yıldız, İMUD Başkanı Doç. Dr. Gülden Sarı ve Ankara Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Meslek Hastalıkları Eğitim Kliniği, Klinik ve Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Cebrail Şimşek konuştu. “2019 yılında yaklaşık 2 buçuk milyon meslek hastalıklarından ölüm kaydı var” Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Ankara Gazi Mustafa Kemal Mesleki ve Çevresel Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Uğur Yıldız, insan hayatının yaklaşık üçte birinin çalışmayla geçtiğini belirterek, “Çalışırken de tabii çalışmada maruz kaldığımız birtakım hastalıklar oluşabiliyor. Bu yüzden mesela yapılan çalışmalarda 2019 yılında yaklaşık 2 buçuk milyon meslek hastalıklarından ölüm kaydı var ve daha fazlası. Bunun için de önlem alınması önceden tespit ederek gerekli önlemleri alarak tedavi edilmesi önem taşımaktadır. Bu yüzden Mustafa Kemal Mesleki ve Çevresel Hastalıklar Hastanesi her kademedeki personeli meslek hastalıklarını erkenden tespitini sağlamaktadır” diye konuştu. “İş ve meslek hastalıkları uzmanlarının yardımı ve alana desteğini sağlıyoruz” İMUD Başkanı Doç. Dr. Gülden Sarı ise, iş ve meslek hastalıkları alanının yeni bir alan olduğunu aktararak, “İşe girmeden önce gelişen bir hastalığı da işle birlikte oluşan bir hastalığı da bütün hekimler tanılamak ve yönetmekle yükümlü. Ancak yapılandırılmış bir eğitim alınmıyor olması, kişisel çekinceler ve yasal süreçlerden dolayı bu durumu yapmalarına engel oluyor. Bu durumda da iş ve meslek hastalıkları uzmanlarının yardımı ve alana desteğini sağlıyoruz. İş ve meslek hastalıkları uzmanları çalışanda gelişen hastalığın çalışma ortamıyla ilgili olup olmadığını değerlendirmek için, bu beceriye sahip olmak için 3 yıllık yapılandırılmış eğitim alıyor. Tanılarını klinik laboratuvar ve literatür desteğiyle koyuyor. Aynı zamanda güvenlik uygulamalarını ve mevzuatı, araştırma yöntemlerini ve iş yerinde uygulanacak tıbbi teknik yönetimi de bilen uzmanlar olarak eğitimlerini tamamlıyorlar” açıklamasında bulundu. “Bu alan sadece meslek hastalıkları uzmanlarının değil tüm hekimlerin sorumluluğu” Devletin bu alanı bir uzmanlık alanı haline getirmiş olmasının çok kıymetli olduğunu vurgulayan Meslek Hastalıkları Eğitim Kliniği, Klinik ve Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Cebrail Şimşek ise, “Bunun için teşekkür etmek lazım ama meslek hastalıkları uzmanları bizler olmadan önce de insanlar çalışıyor ve hastalanıyorlardı. Bu alan sadece meslek hastalıkları uzmanlarının değil tüm hekimlerin sorumluluğu. Yani herhangi bir hekim, bir kulak burun boğazcı gürültüye bağlı mesleki işitme kaybını tanımak ve raporlamak yükümlü. Bir gözcü ameliyat ettiği kataraktın meslekle ilişkini kurgulamakla yükümlü. İnşallah zaman içinde yapacağımız toplantılar hem bizim meslektaşlarımız arasında farkındalığı arttıracak hem de toplumun ve tarafların bu konuya ilgisini arttıracaktır diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
25 Aralık 2024 Çarşamba - 19:37 Hakkari’de ilk kez bypass ve kalp kapak değişimi ameliyatları gerçekleşti Kalp ve Damar Cerrahisi Profesörü Mehmet Ali Özatik ve 9 kişilik uzman ekip, Hakkari’de ilk kez bypass ve kalp kapak değişimi ameliyatlarını gerçekleştirdi. Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Kalp ve Damar Hastanesi Başhekimi Kalp ve Damar Cerrahisi Profesörü Mehmet Ali Özatik ve 9 kişilik uzman ekip, Hakkari’de ilk kez bypass ve kalp kapak değişimi ameliyatlarını gerçekleştirdi. Ameliyat sonrası Hakkari Valisi Ali Çelik, Kalp ve Damar Cerrahisi Profesörü Mehmet Ali Özatik ile 9 kişilik ekibi hastanede ziyaret etti. Ameliyatlarla ilgili açıklama yapan Vali Çelik, Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Kalp ve Damar Hastanesi Başhekimi Kalp ve Damar Cerrahisi Profesörü Mehmet Ali Özatik ve gelen uzman ekibe teşekkür ediyorum. Yaklaşık bundan bir yıl önce Sağlık Bakanımızı ziyaret ettiğimizde açık kalp ameliyatları dahil olmak üzere yapılacak bir ünitenin hem yoğun bakımı hem de yoğun bakımın hem de ameliyatların yapılması talebimizi iletmiştik. Sağlık Bakanımız Mehmet Ali beyi arayarak kendisi ve ekibinin Hakkari Devlet Hastanesinde açık kalp ameliyatları dahil, baypas ameliyatlarının yapılabileceği ve kapalı kalp ameliyatlarının yapılabileceği bir ünitenin, ameliyathanenin kazandırılması hayata geçti. Ben emeği geçen değerli Başhekimiz Mehmet Ali beye ve onun değerli ekibine çok teşekkür ediyorum. Hakkari’de bir hastamızın baypas ameliyatı, bir hastamızın ise kalp kapakçılığı değiştirildiği ameliyatı Hakkari’de gerçekleştirildi. Bizler açısından önemli. 81 il içerisinde hastanemizde de şifa bulunması bizleri sevindirmiştir. Burada Hakkari il sağlık müdürü ve başhekimine de teşekkür ediyorum. Hakkari’ye gelen uzman ekibe Hakkarili hemşerilerimin adına şükranlarımı sunuyorum. Sağlık Bakanı ve bakanlığımıza teşekkür ediyorum. Hastanemiz her yönünden kapasitesini değiştirmesi konusunda desteklerini esirgemiyorlar. Yüksekova Devlet Hastanemizin anjiyo ünitesi daha önce kurulmuştu. Ekipman alımları tamamlandı" dedi. Kalp ve Damar Cerrahisi Profesörü Mehmet Ali Özatik ise, "Talimatı aldıktan sonra hazırlığımızı yapıp eksikliklerimizi tamamladık. buradaki hastalarımızın durumlarını değerlendirdik. Çok şükür iki hastamızın ameliyatını başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. Ailelerine teslim ettik" dedi. Hakkari İl Sağlık Müdür Dr. Hamdullah Kara’da uzman ekibe teşekkür ederek Hakkari’de ilk kez bypass ve kalp kapak değişimi ameliyatı yapıldığını belirtti.
25 Aralık 2024 Çarşamba - 17:14 Kanser hastalarına kolaylık: Çankırı’da tedavi dönemi başlıyor Sağlık Bakanlığı’nca Çankırı Devlet Hastanesi bünyesinde onkoloji birimi oluşturuldu. İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, kanser hastalarının artık il dışına çıkmadan tedavi olabileceğini açıkladı. Sağlık hizmetlerinin daha erişilebilir hale getirilmesi amacıyla Çankırı Devlet Hastanesine onkoloji uzmanı kadrosu tahsis edildi. İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, bu gelişmenin Çankırı’da bir ilk olduğunu belirterek, "Kanser hastalarımız artık il dışına çıkmadan, kendi illerinde tedavi olabileceklerdir. Çankırı Devlet Hastanesi, bu hizmeti sunarak halkımıza büyük kolaylık sağlayacaktır" ifadelerini kullandı. Dr. Sarıkaya, hastanenin sadece onkoloji alanında değil, diğer branşlarda da eksik uzmanlık kadrolarını hızla tamamladığını vurguladı. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu ve diğer yetkililere teşekkür eden Sarıkaya, Çankırı Devlet Hastanesinin sağlık hizmetlerini daha üst seviyeye taşıma çabalarının süreceğini ifade ederek, "Değerli Çankırılı halkımız, sağlık alanında hak ettiğiniz kaliteli sağlık hizmetini sunmak adına verdiğimiz gayret ve sizlere müjdelerimiz devam etmektedir. Sayın Bakanımız Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun ilimize olan destekleriyle Çankırı Devlet Hastanesi bünyesinde hizmet vermek üzere onkoloji uzmanı münhal kadrosu verilmiştir. İkinci basamak olan Çankırı Devlet Hastanesine böyle bir kadro tahsis edilmesi, halkımızın sağlık hizmetine ulaşabilirliği açısından büyük önem arz etmektedir" ifadelerini kullandı. 120 uzman hekim ile vatandaşlara hizmet verdiklerini anlatan Sarıkaya, "Tüm ana dal uzmanlarımızın yanında üçüncü basamak hastanelerimizde yer alan nefroloji, endokrinoloji ve gastroenteroloji gibi yan dal uzmanlık dalları Çankırı Devlet Hastanesi bünyesinde hizmet vermektedir. 9 yıldır aylık geçici görevlendirmelerle yürütülen nefroloji uzman hekimi, 2024 yılında kadrolu olarak göreve başlamıştır. Gastroenteroloji uzmanı, 2016 yılından itibaren yokken 2020 yılında göreve başlamıştır. Endokrinoloji uzmanımız, 2015 yılından itibaren yokken 2022 yılında göreve başlamıştır. Göğüs cerrahisi uzmanımız, 2016 yılından itibaren yokken 2022 yılında göreve başlamıştır" değerlendirmesini yaptı. Sarıkaya, "Son iki yılda eksik branşlarımızı tamamlamak üzere var gücümüzle çalışıyoruz. Hastalarımızın bulundukları ilde sağlık hizmetini almaları, sevk oranlarımızın azalması ana hedefimizdir. Tüm hastalarımızın sağlık hizmetlerine kolay ulaşabilmesi için çabamız devam edecektir. İlimize ilk defa tahsis edilen onkoloji uzmanı münhal kadrosu ile kanser hastalarımız artık onkoloji hekimi için il dışına gitmeyecek, ilimizde tedavilerini olacaklardır" dedi.
Kepez’in 60 mahallesinde kanser tarama hizmeti
20 Aralık 2024 Cuma - 11:23 Kepez’in 60 mahallesinde kanser tarama hizmeti Antalya’nın Kepez ilçesinde 60 mahallede 595 kişinin rahim ağzı kanseri, 600 kişinin ise meme kanseri taramasından faydalandığı bildirildi. Kepez Belediyesi Mobil Sağlık Merkezi, ilçedeki mahallelerde ücretsiz kanser taraması hizmeti sunmaya devam ediyor. Duraliler Mahallesi’ndeki çalışmaları yerinde inceleyen Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, vatandaşlara sağlık taraması hizmetinden memnun olup olmadıklarını sorarak, istek ve taleplerini dinledi. Kanser tarama hizmetiyle 60 mahalleye ulaşıldı Kepez’de sürdürülen kanser taramaları hakkında bilgi veren Başkan Kocagöz, “İlçe sakinlerimizin sağlığı bizim için çok önemli. Mobil Sağlık Merkezimiz ile mahallelerimize kanser tarama hizmeti ulaştırıyoruz. Mobil Sağlık Merkezimiz bugüne kadar 60 mahallemize ulaştı. 595 vatandaşımız rahim ağzı, 600 vatandaşımız da meme kanseri tarama hizmetinden faydalandı. Kepez’in 68 mahallesinde kanser tarama hizmetlerini sürdürmeye devam edeceğiz. İlçe sakinlerimizin sağlığı bizim için çok önemli. Lütfen sağlığınızı ihmal etmeyin“ dedi. Meme kanseri 40 ile 69 yaş, rahim ağzı kanseri 30 ile 65 yaş aralığı kadınlarda araştırılıyor. Mobil sağlık merkezinde, meme kanseri taraması için mamografi çekimi, rahim ağzı kanseri taraması için smear ve HPV DNA testi gerçekleştiriliyor. Mamografi sonuçları Ulusal Tarama Mamografi Raporlama Merkezi’ne, rahim ağzı kanseri tarama sonuçları Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Kanser Daire Başkanlığı Ulusal HPV Laboratuvarı’na gönderiliyor. Tarama sonucunda risk grubuna girdiği tespit edilen hastalar aranarak, konuya ilgili bilgilendiriliyor ve Sağlık Bakanlığının imkânlarıyla tedavi altına alınıyor.
Diş sıkmanın zararları hakkında uzmanından uyarılar
20 Aralık 2024 Cuma - 11:06 Diş sıkmanın zararları hakkında uzmanından uyarılar Diş sıkma, stres ve kaygı gibi psikolojik faktörlerden kaynaklanan yaygın bir alışkanlık haline geldi. Ancak, uzmanlar diş sıkmanın yalnızca estetik sorunlara yol açmakla kalmayıp, aynı zamanda ciddi sağlık problemlerine de sebep olabileceğini belirtiyor. Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Münir Demirel, diş sıkmanın vücutta neden olduğu olumsuz etkiler hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Münir Demirel, diş sıkmanın başta çene ekleminde olmak üzere, dişlerde, kaslarda ve diş etlerinde ciddi tahribatlara yol açabileceğini belirtti. “Diş sıkma, özellikle gece uyku sırasında ortaya çıkan bir alışkanlık olup, bu durum çene ekleminde aşırı baskıya neden olur. Çene kasları sürekli gerilim altında kaldığında, baş ağrıları, çene ağrıları, dişlerde aşınma ve kırılmalar meydana gelebilir” dedi. Diş sıkma alışkanlığının tedavi edilmemesi durumunda, uzun vadede çene ekleminde dejeneratif değişikliklere yol açabileceğini vurgulayan Dr. Demirel, bu tür sorunların sadece dişleri değil, tüm vücut sağlığını etkileyebileceğini ifade etti. Stresin rolü büyük Diş sıkmanın en yaygın nedenlerinden biri, stres ve kaygı gibi duygusal durumlar olduğunu belirten Dr. Demirel, “Günümüzde hızla artan stres, bireylerin bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde dişlerini sıkarak bu duygusal gerilimden kurtulmaya çalışmasına neden oluyor. Ancak bu alışkanlık, zamanla fizyolojik problemlere dönüşüyor” diye ekledi. Diş sıkma tedavi yöntemleri Diş sıkma tedavisinde ilk adım, alışkanlığın altında yatan sebepleri belirlemektir. Stres ve kaygı gibi psikolojik faktörler varsa, psikolojik destek ve stres yönetimi teknikleri, tedavinin önemli bir parçası olabilir. Diş hekimleri, gece boyunca dişlerin sıkılmasını engellemek için özel koruyucu diş plağı (gece plağı) önerir. Bu plaklar, çene eklemine ve dişlere binen baskıyı azaltarak, dişlerin aşınmasını ve kırılmasını önler. Ayrıca, kas gevşetici tedaviler ve fizik tedavi de kas gerilimini hafifletebilir. Uzun süreli diş sıkma alışkanlıklarında, çene eklemi sorunlarının tedavisi için cerrahi müdahale gerekebileceğini belirten Dr. Demirel, erken teşhisin ve tedaviye zamanında başlanmasının önemli olduğunu vurguladı. Erken müdahale önemli Diş sıkma alışkanlığının tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Münir Demirel, bu tür sorunların erken teşhisinin önemine dikkat çekti. "Bir diş hekimine danışarak, gece plağı gibi koruyucu tedbirler alınabilir. Ayrıca, stres yönetimi ve psikolojik destek de diş sıkma sorununun önlenmesinde önemli rol oynar" dedi.
Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Sezgin Barutçu SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde
20 Aralık 2024 Cuma - 11:03 Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Sezgin Barutçu SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Sezgin Barutçu, SANKO Üniversitesi Hastanesi’nde hasta kabulüne başladı. Doç. Dr. Barutçu 1983 yılında İskenderun’da doğdu. 2001 yılında İstiklal Makzume Anadolu Lisesi’nden, 2008 yılında ise Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 2005 yılında “International Federation of Medical Students” bursu ile 1 ay boyunca İspanya’da “Hospital Clinico Universitario Lozano Blesa de Zaragoza” Hastanesi’nde Kardiyoloji rotasyonu için gözlemci olarak bulundu. Dicle Üniversitesi’nden 2013 yılında İç Hastalıkları uzmanlığını alan Doç. Dr. Barutçu, 2017 yılında Gastroenteroloji yan dal uzmanlığını Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı. Aynı yıl Türk Gastroenteroloji Derneği tarafından düzenlenen board sınavında başarılı olarak Gastroenteroloji Yeterlik Belgesini almaya hak kazandı. 2019-2023 yılları arasında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı / Gastroenteroloji Bilim Dalı’nda “Doktor Öğretim Üyesi” olarak görev yaptı. 2022 yılında 1 ay süreyle Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Endoskopik Ultrasonografi eğitimi aldı. 2022 yılında Türk Gastroenteroloji Derneği bursu ile Güney Kore’de “CHA University Hospital Digestive Disease Center”da İleri Endoskopik İşlemler (EUS, ESD, EMR, POEM) Eğitimi’ni başarıyla tamamladı. 2023 yılında “Doçent” unvanını aldı. Uluslararası ve ulusal hakemli dergilerde yayınlanmış 40 makale, 8 kitap bölüm yazarlığı, 4 tez yöneticiliği ile uluslararası ve ulusal kongrelerde sunulan 120’den fazla sözlü ve poster bildirisi bulunmaktadır. İnflamatuvar Bağırsak Hastalıkları konusunda uluslararası katılımlı 4 faz çalışmasında baş araştırıcı olarak görev yaptı. 17. Doğu-Güneydoğu Anadolu Hepato-Gastroenteroloji Günleri’nde Kongre Başkan Yardımcısı, 41. Ulusal Gastroenteroloji Kongresi’nde Kurs Koordinatör Yardımcısı olarak görev alan Doç. Dr. Barutçu, birçok ulusal kongrede davetli konuşmacı olarak görev aldı. Halen Türk Gastroenteroloji Derneği tarafından desteklenen Pankreas Çalışma Grubu, Endoskopik Ultrasonografi (EUS) Çalışma Grubu ve ERCP Çalışma Grubu’nda aktif olarak görev almaktadır. Türk Gastroenteroloji Derneği, İnflamatuvar Bağırsak Hastalıkları Derneği, Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği ve Avrupa Pankreas Kulübü üyelikleri bulunmaktadır. Doç. Dr. Barutçu’nun ilgi alanları; Yutma güçlüğü, Yemek borusu hastalıkları (Reflü, Akalazya), Endoskopik reflü tedavileri (ARM, ARMA), Mide ve bağırsak hastalıkları (Şişkinlik, gaz, gastrit, ülser, ishal, kabızlık, irritabl bağırsak sendromu), Endoskopi, Kolonoskopi, Karaciğer sirozu, Kronik ve Akut Hepatitler (Hepatit A, B, C, D), İnflamatuvar bağırsak hastalıkları (Ülseratif Kolit, Crohn Hastalığı) ,Çölyak hastalığı, Obezite takip ve tedavisi, Safra kanalı taşları, ERCP (Endoskopik Retrograd Kolanjio Pankreotografi), Pankreas hastalıkları ve komplikasyonları (Akut-kronik pankreatit), Pankreas kistleri tanı ve tedavisi, EUS (Endoskopik ultrasonografi).
Tavşanlı’da kan bağışına katılım çağrısı
20 Aralık 2024 Cuma - 10:52 Tavşanlı’da kan bağışına katılım çağrısı Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde kan bağışları hız kesmeden devam ediyor. Her hafta perşembe günleri Kızılay Konağında kan bağışları kabul edilirken, belirli günlerde ise Cumhuriyet meydanında konuşlanan Kızılay mobil kan bağış tırı sayesinde vatandaşlardan kan bağışı toplanıyor. Kızılay Kütahya Şube Başkanı Dr. Mahmut Ulusoy, kan bağışına sadece sağlık açısından değil, aynı zamanda toplumsal açıdan da büyük bir öneme sahip olduğunu belirterek, vatandaşları bu hayırlı işe katkı sağlamaya davet etti. Dr. Ulusoy, "Normalde Tavşanlı Balık Pazarının yanında Kızılay Şubede kan bağışlarını alıyoruz. Ayda 2 gün de Cumhuriyet meydanında tırımız kan bağışlarını alıyor. Sabah saat 10.00’dan 17.30’a kadar bağışlar kabul ediliyor. Kan bağışı sadece başkalarına hayat kurtarmakla kalmayıp bağış yapanlar için de faydalı bir işlemdir. Kan bağışı faydalı olduğu gibi özellikle kan değeri yüksek olan kişiler için baş ağrısı halsizlik yorgunluk olabiliyor. İnsanların kan bağışında bulunması hem kendileri için iyi, hem de insan hayatını kurtarmak çok değerli çok büyük sevap” dedi. Son zamanlarda kan bağışlarında bir azalma olduğunu dikkat çeken Dr. Ulusoy, özellikle bazı dedikoduların kan bağışına olan ilgiyi düşürdüğünü söyleyerek açıklamasını şöyle sürdürdü; “Son yıllarda insanlar kan bağışının güvenliği ile ilgili endişeler taşıyor ve bu da kan bağışının azalmasına yol açıyor . Ancak unutmayalım ki bugün bir kan ihtiyacı doğarsa bu ihtiyacın karşılanmasında yine vatandaşlarımızın bağışladığı kanlar kullanılacak.” Kızılay’ın Türkiye genelinde kan ihtiyacının yüzde 95’ini karşılayan bir kuruluş olduğunu belirten Dr. Mahmut Ulusoy, halkın kan bağışına olan duyarlılığının kritik önem taşıdığını ifade etti .
Sosyal medyadaki kusursuz hayatlar ‘yetersizlik hissine’ neden oluyor
20 Aralık 2024 Cuma - 10:51 Sosyal medyadaki kusursuz hayatlar ‘yetersizlik hissine’ neden oluyor “Modern dünyada sosyal medya gibi etkenlerin yetersizlik hissini artırdığını söylemek mümkün” diyen Psikolog Melike Urcan, “Sosyal medya platformlarında paylaşılan "kusursuz" hayatlar, bireylerin kendi yaşamlarını sorgulamalarına ve eksik olarak değerlendirmelerine yol açabilir. Doğru yaklaşımlar ve profesyonel destekle bu durumun üstesinden gelinebilir” dedi. Yetersizlik hissi, birçok insanın hayatının bir döneminde yaşayabildiği, bireyin kendini statü, yetenek, zekâ, bilgi, sosyal beceriler gibi alanlarda eksik, yetersiz veya başarısız hissetmesiyle gerçekleşen karakterize bir durumdur. Kişilerde yetersiz, değersiz, önemli konularda yararsız olduğu düşünceleri ya da sosyal ilişkilerde reddedilme kaygısı ve güvensiz hissetme, eleştiriye aşırı hassasiyet ya da kişinin algıladığı yetersizlikle ilgili utanç duygusu gözlenebilir. Çakmak Erdem Hastanesi Uzman Psikolog Melike Urcan, bu inancın hem bireyin kişisel gelişimini hem de yaşam kalitesini etkileyebileceğini belirterek, doğru yaklaşımlar ve profesyonel destekle bu durumun üstesinden gelinebileceğini ifade etti. “Çocukluk döneminde başlar ve yetişkinlikte farklı nedenlerle devam edebilir” Psikolog Melike Urcan, “Yetersizlik inancı çoğunlukla bir his olarak tanımlansa da kişinin kendisine dair bir inancını yansıtır; çocukluk döneminde başlar ve yetişkinlikte farklı nedenlerle devam edebilir. Özellikle çocukluktaki duygusal ihtiyaçların karşılanmaması, sık sık eleştirilmek, başkalarıyla kıyaslanmak veya aile ortamı, okul ya da akran gruplarında yüksek beklentilere maruz kalmak bu durumun temel nedenleri arasında yer alabilir” şeklinde konuştu. “Öz güven kaybı, sosyal ilişkilere yönelik kaygılara neden olur” Psk. Melike Urcan’a göre, bu duygunun etkileri kişiden kişiye değişse de genelde öz güven kaybı, sosyal ilişkilere yönelik kaygılar ve karar verme güçlükleri gibi sonuçlarla karşılaşılabilir. Kişiler yetersizliğin oluşturduğu etkiyle; başarısız olunacağı kaygısıyla sorumluluk üstlenmekten kaçınarak, başkalarına karşı eleştirel davranarak ya da kendilerini yetersiz hissettikleri alanlarla ilgili aşırı performans göstermeye zorlayarak işlevsel olmayan yöntemlerle baş etmeye çalışabilirler. “Kendine karşı şefkatli ol” “Yetersizlik hissiyle başa çıkabilmek için kişinin öncelikle bu duygunun doğal olduğunu kabul etmesi gerekir” diyen Psk. Melike Urcan, “Kendine karşı daha şefkatli olmak ve hataları öğrenme sürecinin bir parçası olarak görmek, bu duygunun etkilerini hafifletmede önemli bir adım olabilir. Bunun yanı sıra, bireyin gerçekçi hedefler belirleyerek kendi gelişimine odaklanması, olumlu bir içsel değişim oluşturabilir” dedi. Psk. Melike Urcan sözlerini şöyle sürdürdü: Yetersizlik hissinin bireyin sosyal hayatını ve iş performansını olumsuz etkilediğinde, bir uzmandan destek almalı. Psikoterapi süreci, bireyin kendi değerini fark etmesine, olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmesine ve daha sağlıklı bir öz-değer algısı geliştirmesine yardımcı olabilir. Kendinizle barışmak ve yetersizlik hissini aşmak için, ilk adımı atmak önemlidir. Bu adım bazen bir uzmana başvurmak, bazen de kendinize şans vermekle başlar. Bu inancın temelleri çocukluk yaşantılarımızla atılmış olsa da bugün bunu devam ettiren yetişkin olarak kendi izlediğimiz yollardır. Bu durum aynı zamanda kendimize söylediğimiz ve bizi aşağıya çeken tüm yanlış inançlarımızı değiştirme potansiyelinin de bugün kendi elimizde olduğunun da bir hatırlatıcısıdır. Kendimizle ilgili olumsuz inançların değişmez bir gerçeklik olmadığını fark etmek çözüme yönelik atılabilecek ilk adımdır. Çünkü yanlış inançlar sorgulanabilir böylelikle hatalı ve işlevsiz oldukları fark edilebilir. Bu fark ediş hayatımızda duygusal, davranışsal ve düşünsel boyutta değişimlerin de önemli bir basamağı olacaktır.”
Erken yaşta ekran bağımlılığı ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıklara neden oluyor
20 Aralık 2024 Cuma - 10:24 Erken yaşta ekran bağımlılığı ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıklara neden oluyor Son zamanlarda artan ekran bağımlılığı konusunda Denizli Özel Tekden Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Gökhan Bahtiyar önemli açıklamalarda bulundu. Çocukların ekran bağımlılığı sonucunda çeşitli hastalıkların sebebiyet verdiğini dile getiren Psikiyatri Uzmanı Dr. Bahtiyar, “Ekran bağımlılığı oluşan çocuklarda hem dil gelişimin yavaşladığını hem de zihinsel becerilerin bozulduğunu ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıkların ortaya çıktığını gözlemliyoruz” dedi. Son zamanlarda çocuklarda ve gençlerde ekran bağımlılığın artması ile birlikte çeşitli hastalıklar gözlemleniyor. Günümüzde hızlıca ilerleyen teknoloji ile birlikte çocukların ekran karşısında geçirdikleri sürede ise ciddi artış gözlemleniyor. Bununla birlikte yaş gruplarının telefon ve ekran bağımlılığının kontrol altına tutulmasının önemli olduğunu belirten Denizli Özel Tekden Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Gökhan Bahtiyar, bu süreçte ebeveynlere önemli iş düştüğünü belirtti. Özellikle bağımlılık düzeyine gelmiş çocuklarda ailelerin kontrol altına almaya çalışırken çeşitli davranış sorunlarına sebebiyet olacağını dile getirdi. Aileler çocuklarıyla ilgili doğru iletişim kurmasını vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Bahtiyar, “Aileler çocuklarıyla birlikte doğru iletişim kurma konusunda ve ekran bağımlılığın önüne geçme anlamında zorluk çekebilirler. Bu konuda sorunlar devam ediyor ise bir psikiyatri uzmana başvurması gerekiyor” dedi. “Erken yaşta ekran bağımlılığı ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıkları sebep oluyor” Telefon ve ekran bağımlılığı oluşan çocuklarda hem dil gelişimin yavaşladığını hem de zihindel becerilerin bozulduğunu ve ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıkların ortaya çıktığını gözlemlediklerini dile getiren Denizli Özel Tekden Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Gökhan Bahtiyar, “Telefon ve ekran kullanımlarında 0-3 yaş özellikle bizler için önemli. Çocukların sosyal ve dil gelişim en yoğun şekilde devam ettiği yaş aralığı. Öncelikle ebeveynlerin bu yaş gruplarında özellikle ekran kullanımını kontrol altına almalarını ve hatta hiç kullandırılmamalıdır. Çünkü bu alanda ekran bağımlılığı oluşan çocuklarda hem dil gelişimin yavaşladığını hem de zihinsel becerilerin bozulduğunu ilerleyen dönemlerde çeşitli hastalıkların ortaya çıktığını gözlemliyoruz. Dikkat çektiğimiz yaş aralığı 0-3 yaş olarak belirleyebiliriz. Sonrasında ise okul çağından sonra 12 yaş altı olarak söyleyebiliriz. Ebeveynin kontrolü olmak üzere maksimum yarım saat kullanımı idealdir. Ekran kullanımından kastımız ise, telefon, tablet ve televizyon tarzı teknolojik aletler. 12 yaş ve üzerinde ise genellikle günde 1 saat olarak öneriyoruz” dedi. “Ailelerin özellikle sosyal medya konusunda kontrolü elden bırakmamalı” Ergenlik dönemi öncesindeki süreçte genellikle oyun bağımlılığının görüldüğünü, ergenlik ile beraber değişen dinamikler ile ise sosyal medya üzerinden fiziksel istismara varan adli olaylara varan süreçlerin çok sık görüldüğünü belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Bahtiyar, “Ergenlik dönemi öncesinde ki süreçte genellikle oyun bağımlılığı görüyoruz. Ergenlik ile birlikte değişen dinamikleri de göz önünde bulundurursak sosyal medya üzerinden tehlikeli birliktelikler, duygusal veya fiziksel istismara varan adli olaylara varan süreçler görebiliyoruz. Bu anlamda gençlerimizi korumak hepimizin görevidir. Ailelerinde özellikle bu anlamda kontrolü elden bırakmamaları öneriyoruz” diye konuştu.
Karabük Üniversitesi’nden yapay zeka ile kemik dokusu üzerindeki tümörü tespit eden proje
20 Aralık 2024 Cuma - 10:21 Karabük Üniversitesi’nden yapay zeka ile kemik dokusu üzerindeki tümörü tespit eden proje Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Yazılım Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Caner Özcan’ın, TUBİTAK 1002-A kapsamında desteklenen "Derin Öğrenme Yaklaşımları ile Kemik Yapısı Üzerindeki Kanserin Tespiti ve Sınıflandırılması" projesi, yapay zeka tabanlı tümör tespitiyle erken tanıya katkı sağladı. Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Yazılım Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Caner Özcan’ın “Derin Öğrenme Yaklaşımları ile Kemik Yapısı Üzerindeki Kanserin Tespiti ve Sınıflandırılması” başlıklı projesi, TÜBİTAK 1002-A Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı bünyesinde destek alarak tamamlandı. Proje, sağlık kurumlarına başvuran ve X-Ray grafisi çekilen hastaların görüntüleri üzerinden yapay zeka destekli tümör tespitini sağlıyor. Çalışma çerçevesinde, ortopedi alanında farklı veri merkezlerinden elde edilen gerçek hastalara ait arşiv verileri kullanılarak derin öğrenme modelleri eğitildi. Bu modeller, milisaniyeler içerisinde tümör tespiti yapabilecek bir hale getirildi. Projeyi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ferhat Say ile birlikte yürüttüklerini vurgulayan Özcan, iş birliği sağlayan iki üniversitenin yazılım ve ortopedi bölümlerinin projeye destek verdiğini belirtti. Doç. Dr. Caner Özcan, projenin önemine dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu projede, derin öğrenme yaklaşımları ile kemik dokusu üzerinde asemptomatik karakterli bir lezyon olan enkondromun direkt grafiler üzerinde tespiti ve lezyon bölgesinin işaretlenmesi sağlandı. Bu tür lezyonların erken tespiti, hastaların takibi ve tedavi sürecinde büyük bir önem taşımaktadır. Ayrıca, rutin taramalarda tetkik sağlama ve bilgilendirme işlevi sunmaktadır. Çalışma, görüntü işleme ve derin öğrenme tekniklerinin entegrasyonu sayesinde uzman hekimlerin insan faktörlerinden bağımsız olarak daha doğru ve hızlı tespit yapabilmesini mümkün kıldı. Elde edilen yüksek doğruluk oranı, özellikle rutin taramalarda erken tanı koyulmasına katkı sağladı." Bu tür projelerin, farklı tümörlerin veya diğer kemik hastalıklarının erken teşhisi için benzer sistemlerin geliştirilmesine imkan tanıyabileceğini ifade eden Özcan, sağlıkta yapay zeka uygulamalarının ülkenin kalkınmasına katkı sağladığını vurguladı. Proje ile kemik hastalıklarının erken tanısında yapay zekanın etkin kullanımını sağlayarak ortopedi alanında önemli bir yenilik ortaya koyuldu.
Çiğli Eğitim ve Araştırma’ya "Anne Dostu Hastane" unvanı
20 Aralık 2024 Cuma - 10:19 Çiğli Eğitim ve Araştırma’ya "Anne Dostu Hastane" unvanı İzmir Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi, anne adaylarının ve bebeklerin konforlu ve güvenli bir doğum deneyimi yaşamalarını sağlamak amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından "Anne Dostu Hastane" unvanıyla ödüllendirildi. Bu önemli başarı, hastanenin anne ve bebek sağlığına verdiği değerin bir kanıtı olarak büyük bir gururla karşılandı. Doğum Üniteleri, annelerin doğum sürecini tamamen kendi tercihlerine göre yaşamalarına olanak tanıyor. Refakatçi desteği, özel tasarlanmış doğum yatakları ve kişisel kullanım alanlarıyla anneler, kendilerini evlerinde gibi hissediyor. Ayrıca, yenidoğan bakımının anne yanında yapılması, anne ve bebek bağını güçlendiren önemli bir detay olarak öne çıkıyor. Anneler için daha iyi bir deneyim Hastane Başhekimi Doç. Dr. Adnan Yamanoğlu, alınan bu unvanın hastane için taşıdığı öneme dikkat çekerek şunları söyledi: "Anne Dostu Hastane unvanı, hastanemizin sağlık hizmetlerindeki kararlılığını ve anne-bebek odaklı yaklaşımını ortaya koyuyor. Annelerimizin gebelikten lohusalığa kadar geçen süreçte en iyi deneyimi yaşamalarını sağlamak için var gücümüzle çalışıyoruz. Modern doğum ünitesi odalarımızla onların hem fiziksel hem de duygusal ihtiyaçlarına yanıt veriyoruz. Hastane yönetimi, anne dostu hastane kriterlerine uyum sağlamak için yoğun bir çaba sarf etti. Sağlık çalışanlarının sürekli eğitimlerle donatıldığı ve hizmet kalitesinin düzenli olarak değerlendirildiği bu model, Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni bölgenin sağlık merkezi haline getiriyor." Doç. Dr. Yamanoğlu, bu süreçte emeği geçen sağlık personeline teşekkür ederek, "Bu başarı, sadece hastanemizin değil, aynı zamanda bölgedeki tüm ailelerin bir zaferidir," diye ekledi. Mahremiyet ve konfor bir arada Hastanenin Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Tuba Zavaroğlu da, anne dostu hizmet anlayışını şu sözlerle vurguladı: "Anne adaylarımızın kendilerini güvende ve rahat hissetmeleri bizim önceliğimiz. Doğum Ünitesi odalarımız, hem modern tıbbi donanımlarla hem de sıcak ve mahremiyet esasına dayalı bir ortamla hizmet veriyor. Doğum sürecini bir aile deneyimi haline getirerek anne ve bebeğin ilk anlardan itibaren bağ kurmasını destekliyoruz. Anne ve bebek odaklı hizmet anlayışı, sadece doğum anını değil, geleceğin sağlıklı nesillerini inşa etme vizyonunu da yansıtıyor. İzmir Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi, bu yaklaşımıyla hem bölge halkına hem de tüm İzmir’e örnek olmaya devam ediyor." Anneler için yepyeni bir standart belirleyen bu unvan, İzmir Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesinin sağlık hizmetlerinde öncü bir rol üstlendiğini gösteriyor. Her annenin hak ettiği güvenli, konforlu ve saygılı doğum deneyimi için atılan bu adım, gelecekteki başarıların da habercisi niteliğinde.
Sağlık-Sen’den 112’deki yoğunluğu azaltacak öneri: "Dişi ağrıyan, dizi sızlayan hastaya ambulans gitmesin"
20 Aralık 2024 Cuma - 09:54 Sağlık-Sen’den 112’deki yoğunluğu azaltacak öneri: "Dişi ağrıyan, dizi sızlayan hastaya ambulans gitmesin" Sağlık-Sen tarafından yayınlanan “112 Acil Sağlık Hizmetleri Çalıştayı Sonuç Raporu”nda 112’deki yoğunluğun azaltılması için gelen çağrılar içinde eleme yapılması gerektiği belirtilerek, “112 çalışanlarının yükünü hafifletmek ve sürdürülebilir bir sistem için objektif kriterlerle puanlama sisteminin uygulandığı vaka eleme sistemine geçilmelidir. Dişi ağrıyan, dizi sızlayan hastaya ambulans gitmemeli” önerisinde bulunuldu. 112’de görev yapan çalışanların yaşadığı sorunları tüm boyutlarıyla ele alan Sağlık-Sen, 112 Acil Sağlık Hizmetleri Çalıştayı Sonuç Raporu’nu yayımladı. Raporda 112 acil sağlık hizmetlerinde görev yapanların yaşadığı sorunlara dikkat çekilerek, çözüm önerileri ortaya konuldu. Raporda en dikkat çeken konulardan biri de “112’ye gelen çağrılar içinde vaka elemesi yapılması” oldu. Her gelen çağrıya ambulans çıkışının yapılmaması gerektiğine vurgu yapılan raporda, “112 ekiplerinin gerçek hastaya ulaşabilmesi için 112’ye gelen çağrılar içinde vaka elemesi yapılmalıdır. 112 çalışanlarının yükünü hafifletmek ve sürdürülebilir bir sistem için objektif kriterlerle puanlama sisteminin uygulandığı vaka eleme sistemine geçilmelidir. Dişi ağrıyan, dizi sızlayan hastaya ambulans gitmemelidir. Aksi takdirde kalp krizine, trafik kazasına gidecek ambulans bulamama sorunu ile karşılaşılacak” denildi. “Yemek ücretleri artırılmalı” 112 çalışanlarının risk, nitelik ve zorluk bakımından 2. ve 3. basamak sağlık hizmetlerine eşdeğer iş yaptıkları halde hak ettikleri ek ödemeyi alamadıkları belirtilen raporda, teşvik ek ödemelerinin artırılması talep edildi. Raporda yemek ücretlerinin de günümüz ekonomik şartlarına göre düşük olduğu belirtilerek, yemek ücretlerinin artırılması gerektiği ifade edildi. Ambulans şoförlüğü görevinde bulunan ATT, paramedik ve sağlık memuruna verilen sürücü farkının artırılması istenilen raporda, ayrıca ambulansların kasko/sigorta işlemlerine araçların değer kaybının da dahil edilmesi gerektiği ifade edildi. Raporda yer alan diğer talepler ise şu şekilde sıralandı: "112 acil sağlık hizmetlerindeki mevzuatın uygulamaya yönelik eksiklikleri gözden geçirilerek yeniden düzenlenmeli, günün şartlarına ve çalışma koşullarına uygun şekilde güncellenmelidir. Gerek komuta merkezi gerekse istasyonların iş yükünün azaltılmasına yönelik önlemler alınmalı, yoğun bölge ve istasyonlarda istihdam sağlanmalıdır. Gerekli yerlerde ise ek istasyonlar kurulmalıdır. Hem komuta merkezi hem de istasyonlardaki fiziki şartlar düzeltilmeli, kullanılan ekipmanlar iş sağlığı ve güvenliğine uygun hale getirilmelidir. 112 çalışanlarının kıyafetleri mevsime, bölgeye ve bedene uygun şekilde uyarlanmalıdır. 112 acil sağlık çalışanlarına kontrol merkezi ve istasyon ayrımı yapılmaksızın yıpranma payı verilmelidir. 112 çalışanlarının beklentilerine uygun olarak gösterge rakamlarının artırılması sağlanmalı ve nöbet ücretleri artırılmalıdır."
Oğlunun kucağında geldiği doktordan yürüyerek çıktı
20 Aralık 2024 Cuma - 09:41 Oğlunun kucağında geldiği doktordan yürüyerek çıktı Adana’da sinirlerindeki sıkışmadan dolayı yürüyemeyen ve şiddetli ağrılar çeken 74 yaşındaki yaşlı kadın mikrocerrahi yöntemle yapılan ameliyatla sağlığına kavuştu. Oğlunun kucağında doktora gelen yaşlı kadın, “Şimdi yürüyerek çıkıyorum. Rahatladım. Tatlı bir uykuya kavuştum” dedi. Adana’da yaşayan skolyoz hastası 74 yaşındaki Gülşen Güler, her iki bacağına vuran şiddetli ağrılar nedeniyle bacaklarını kullanamaz hale geldi. Düşme sonucu kaburga kemiği de kırılan yaşlı kadın için oğlu, Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Şen’e ulaşarak annesinin durumunu iletti. Doktorların yüksek riskli görüp ameliyat önermediği Güler, Prof. Dr. Şen’in tetkikleri inceleyerek riskleri anlatmasının ardından ameliyat olmaya karar verdi. 2 saatlik ameliyatta omurga darlığındaki sinire baskı yapan kemik alınarak baskı ortadan kaldırıldı. Başarılı geçen ameliyat sonrası Gülşah Güler artık yürüyebiliyor, geceleri ağrısız uyuyabiliyor. Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Şen, hastasına belde dar kanal nedeniyle mikrocerrahi yolla ameliyat yaptıklarını belirterek, “Hastanın ameliyattan önce sağ kalçadan bacağa vuran ağrı fazla olmak üzere her iki kalçadan da bacağa vuran ağrı, geceleri uyutmuyordu. Yürüyemiyordu. Ayakta dahi duramıyordu. Rotoskolyoz ve dar kanalı vardı. Bir müddet önce de bir düşme öyküsü vardı. Düşme rotoskolyoz dar kanalı olanlarda sinirde sıkışmayı arttırıyor. Buna bağlı olarak ağrı ve kuvvet kaybı gelişiyor. Felçlik gelişiyor. Kendisini gezdirmişler haklı olarak meslektaşlarımız da yüksek risk vermişler. ’Masada kalır’ demişler. Ama bunun oranlarını iyi anlatmak gerekiyor” diye konuştu. “Riski anlatıp, riski almak gerekiyor” Aile ile her türlü riskleri uygun bir dille konuştuktan sonra cerrahi tedavi yapmayı uygun gördüğünü söyleyen Şen, “Aileler bu konularda çaresiz. Hiçbirimizin hiç kimseyi yatalak bırakmaya hakkı yok. Riski anlatıp, riski almak gerekiyor yaptığımız şey bu. Uygun bir dille anlattık. Bütün ilgili branşlara da gösterdik. Ve ameliyatını da mikrocerrahi yoluyla yapıp herhangi bir titanyum vidaları koymadan ayağa kaldırdık. Oğlunun kucağında ihtiyaçlarını karşılarken, dahi tekerlekli sandalye ile getirilip götürülüyordu. Kendisinin ifadesi ’çok şükür uyuyorum, ayaktayım, yürüyorum’ diyor dua ediyor. Biz de mesleğimizi aşkla yapmanın onurunu, mutluluğunu yaşıyoruz” şeklinde konuştu. “’Masada mı kalırım acaba’ diyordum ama şimdi iyiyim” 74 yaşındaki Gülşen Güler de doktorunun sayesinde ayağa kalktığını söyleyerek, “Bir türlü yatamıyordum, ayakta duramıyordum. Hele sağ ayağım felçti resmen. Ayaklarıma iğne dürtüyorlardı yine hissetmiyordum. Şimdi çok iyiyim. Rahatım Allah’ıma binlerce şükürler olsun. Şimdi yürüyerek çıkıyorum. Rahatladım. Tatlı bir uykuya kavuştum. Korkuyordum ameliyat olmaktan ’ne olur ne olmaz’ diye. ’Masada mı kalırım acaba’ diyordum ama şimdi iyiyim Allah’ıma binlerce şükürler olsun” dedi.