SAĞLIK - 24 Eylül 2024 Salı 09:47

‘Hazımsızlık ihmal edilmemeli’

A
A
A
‘Hazımsızlık ihmal edilmemeli’

Mide ve bağırsak şikayetlerinin, birçok kişi tarafından genellikle basit bir hazımsızlık olarak görülüp ihmal edildiğine dikkat çeken Genel Cerrahi Opr. Dr. Hakan Peker, “Hastalar karın ağrısı, şişkinlik, mide yanması gibi belirtileri geçici bir rahatsızlık olarak değerlendiriyorlar. Oysaki bu vakalar, mide ülseri, reflü, bağırsak hastalıkları ya da daha ciddi sağlık problemlerinin ilk sinyalleri olabilir” dedi.


Günümüzde mide ve bağırsak hastalıkları, yoğun yaşam temposu, sağlıksız beslenme ve stres gibi faktörler nedeniyle giderek artan bir sağlık sorunu haline geldi. Uzmanlar, bu sorunların zamanında teşhis edilememesi durumunda ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği konusunda uyarıyor. Medical Park Ordu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Hakan Peker, mide ve bağırsak hastalıklarının belirtilerini ve tedavi yöntemlerini açıklayarak, önemli uyarılarda bulundu.


Mide ve bağırsak şikayetlerinin, birçok kişi tarafından genellikle basit bir hazımsızlık olarak görülüp ihmal edildiğine değinen Opr. Dr. Hakan Peker, bu tür şikayetlerin ciddi sağlık sorunlarının habercisi olabileceğini belirterek, "Hastalar karın ağrısı, şişkinlik, mide yanması gibi belirtileri geçici bir rahatsızlık olarak değerlendiriyorlar. Oysaki bu vakalar, mide ülseri, reflü, bağırsak hastalıkları ya da daha ciddi sağlık problemlerinin ilk sinyalleri olabilir. Mide ve bağırsak sistemi, sindirimin en önemli parçaları arasında yer alıyor ve bu sistemdeki değişiklikler, zamanında tedavi edilmediğinde daha ciddi sorunlar yol açabiliyor” ifadelerine yer verdi.



“En yaygın mide ve bağırsak hastalıkları”


Opr. Dr. Hakan Peker, en yaygın görülen mide ve bağırsak hastalıklarını şöyle sıraladı:


“Mide ülseri: Midede asit izolasyonunun sonucu ortaya çıkan yaralardır. İlaçla tedavi edilebilir.


Gastrit: Mide mukozasının enfeksiyonunun sonucu olarak ortaya çıkan bu durum, ağrı, mide yanması ve mide ağrısı olarak kendini gösterir.


Reflü hastalığı: Mide asidinin yemek borusuna kaçması ile ortaya çıkan bu hastalık, göğüs ağrısı ve mide yanması gibi belirtilerle kendini gösterir. Yaşam tarzının değiştirilmesi ve ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir.


İrritabl bağırsak sendromu (IBS) : Stres ve beslenmenin da etkili olduğu bu rahatsızlık, karın ağrısı, şişkinlik, ishal veya kabızlıkla kendini gösterir.


Kolit ve Crohn hastalığı : Bağışıklık sistemi ile ilgili bu inflamatuar bağırsak hastalıkları, karın ağrısı, ishal ve kilo kaybı gibi belirtilerle ortaya çıkar. Bu hastalıkta yaşam tarzının değiştirilmesi ve ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir.”



“Erken tanı hayat kurtarır”


Opr. Hakan Peker, mide ve bağırsak hastalıklarının teşhisinde erken tanının hayati önem taşıdığını belirterek, bu hastalıkların erken evrede teşhisinin tedavi sürecinde başarılı sonuçlar alma ihtimalini büyük ölçüde artırdığını vurguladı. Opr. Dr. Peker, “Mide ve bağırsak hastalıkları, sindirim sistemi kanserlerinden ülserlere kadar geniş bir yelpazeyi kapsadığı için, oluşumlar ortaya çıktığında hızlı bir şekilde tanınması kritik öneme sahiptir. Özellikle endoskopi ve kolonoskopi gibi modern tanı yöntemlerinin kullanılması, erken teşhis sağlanmasını ve bu sayede hastaların daha kısa sürede tedavi edilmesini sağlar” diye konuştu.



“Beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıkları önemli”


Op. Dr. Hakan Peker, mide ve bağırsak hastalıklarından korunmak için beslenme alışkanlıklarının önemine de dikkat çekerek, şu önerilerde bulundu:


“Lifli gıdalar tüketin: Tam tahıllar, sebzeler ve meyveler gibi lif açısından zengin besinler, sindirim sistemini düzenler ve kabızlığı önler.


Yeterli su tüketimi: Günlük su ihtiyacını karşılamak, sindirimi kolaylaştırır ve bağırsak hareketlerini destekler.


Yağlı ve kızartılmış yiyeceklerden kaçının: Bu tür yiyecekler mideyi zorlar ve mide yanması veya reflü gibi problemlere yol açabilir.


Yavaş ve iyi çiğneyin: Yiyecekleri iyice çiğneyerek yemek, sindirimi kolaylaştırır ve mideyi fazla yormaz.


Düzenli öğünler: Düzensiz yemek yeme alışkanlığı mideyi olumsuz etkileyebilir. Düzenli aralıklarla sağlıklı öğünler tüketmek, mide sağlığını korur.


Alkol ve sigara tüketimini azaltın: Alkol ve sigara, mide ve bağırsak duvarlarına zarar vererek çeşitli hastalıklara neden olabilir.


Probiyotiklerden yararlanın: Yoğurt, kefir gibi probiyotik içeren besinler, bağırsak sağlığını destekler.”



Opr. Dr. Hakan Peker, mide yanması, karın ağrısı, ishal ya da kabızlık gibi şikayetlerin olması durumunda zaman kaybı olmadan bir uzmana başvurulması gerektiğini de sözlerine ekledi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Bakan Yusuf Tekin: "Müfredatımızı yüzde 35 oranında sadeleştirdik" Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Eleştirilen önemli konulardan biri, yoğun bilgi yüküydü. Bunu da müfredatımızı yüzde 35 oranında sadeleştirerek, çocuklarımızın üzerinden aşırı bilgi verme mantığıyla kurgulanan eğitim yükünü kaldırmış olduk" dedi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, hayırsever Burhan Özdemir tarafından kente kazandırılan Akçakoca Orhan Özdemir Fen Listesi Kampüsü’nün ek hizmet binalarının açılış törenine katıldı. Tören kapsamında, 400 kişilik modern konferans salonu, kapalı spor salonu, yeni nesil kütüphane ve Türkiye’de ilk pilot uygulaması gerçekleşecek olan genişletilmiş eğitim sistemine özgü laboratuvar binası hizmete açıldı. "Dünyanın en gelişmiş eğitim sistemleriyle hemen hemen aynı fiziki altyapıya sahibiz" Törende konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye’nin eğitim sistemine yönelik açıklamalarda bulundu. Bakan Tekin, PTT AŞ tarafından 2002’de düzenlenen "2023’e Cumhuriyetimizin 100. Yılına Mektup Kampanyası" kapsamında yazılan mektupların kendisine ulaştırıldığına dikkat çekerek, "O mektupları okuduğumda, yazılanları gördüğümde Türkiye’nin eğitim öğretimde 22 yıllık devlet içerisinde geldiği noktayı yeterince anlatamadığımızı gördüm. Mektupları yazanlar öğretmenlerimiz, Bakanlığımızda çalışan müfettiş arkadaşlarımız, muhtarlar. Bu mektupları da yakın zamanda zaten bir kitapçığa basmak istiyoruz. Mesele bir öğretmenimiz ’Acaba bir gün 40 kişilik sınıfta ders anlatabilecek miyim?’ yazmış. Devamında da, ’74-76 kişilik sınıfta öğretmenlik yapıyorum’ demiş. Şuan Türkiye’de sınıflar 20-24 kişi arasında değişiyor. Dünyanın en gelişmiş eğitim sistemleriyle hemen hemen aynı fiziki altyapıya sahibiz" dedi. "Şuan yaptığımız okul binaları depreme dayanıklılık açısından sorunsuz" Derslik sayısının artırıldığını söyleyen Bakan Tekin, "Peki dersliklerimizin niteliğiyle ilgili değişiklik var mı? Yaptığımız binalar. 6 Şubat’ta meydana gelen depremi yaşayan 11 ilimizde 2002 yılından sonra yapılıp da yıkılan okulumuz neredeyse yok. 11 civarında derslik kullanılamaz hale geldi ama tamamı öncesinde yapılan derslikler. Şuan yaptığımız okul binaları depreme dayanıklılık açısından sorunsuz. Fiziki unsurlar itibariyle biraz önce bahsettiğim mektuplardan bir tanesinde bir öğretenimiz, ’Bir gün koridorlarında farelerin cirit atmadığı okulda öğretmenlik yapabilir miyim?’ diyor. Şuan sayı olarak belli bir noktaya getirdiğimiz dersliklerimizin fiziki kapasite ve nitelik açısından da dünya standartlarında okullarımız var. Bu da ayrı bir parantez" diye konuştu. "Okullarımızda öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz internete erişebiliyorlar" Bakan Tekin, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı 60 binin üzerinde okulun bulunduğuna ve bu okulların internet erişimine açık durumda olduğuna dikkat çekerek, "Okullarımızda öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz internete erişebiliyorlar. Peki ne oluyor? Şuanda 625 bin dersliğimizde etkileşimli tahtalarımız var. Yani kara tahtaların yanında etkileşimli tahtalarla çocuklarımız ekranda öğretmenimizin yardımıyla ders işliyorlar. Peki bunun ne faydası var? İnternet erişimi olan ağlar üzerinden çocuklarımız, öğretmenlerimiz dünyanın en çok eğitim içeriğine sahip programlarından biri olan EBA’ya bağlanıyorlar ve istedikleri her türlü içeriği oradan online olarak dersliklerde işliyorlar. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin öğretmenimiz tahtadan kendisinin anlattığının yetersiz olduğunu düşündüğü ya da bilgiyi daha farklı şekilde öğrencilerle paylaşmak istediği herhangi bir konuyu etkileşimli tahtalar üzerinden çocuklarımızla paylaşabiliyor. Bu da bizim açımızdan, eğitim öğretim altyapısı açısından önemli bir gösterge" şeklinde konuştu. "Biz 2 hususu büyük oranda içeren değişikliği geçtiğimiz mayıs ayında hayata geçirdik" Fiziki altyapıyla ilgili çok ciddi yatırımlar yaptıklarını dile getiren Milli Eğitim Bakanı Tekin, "Bir diğer husus, şuanda yaklaşık 1 milyon 130 bin civarında öğretmenimiz var. Bu öğretmenlerimizin yaklaşık 800 bin öğretmenimiz 2002 yılından bu yana atanmış öğretmenlerimiz. Eğitimin niteliğiyle ilgili önemli göstergelerden biri de, okullarda öğretmen başına düşen öğrenci istatistikleri. Uluslararası derecelendirme ve reyting ölçümü yapan kuruluşlar açısından önemli bir göstergesi. Binayı yaptık, öğretmenlerle ilgili ciddi şekilde ihtiyacı giderdik. Eğitimin içeriğiyle ilgili bakmamız gerekiyor. Orada da uluslararası örgütler bizi 2 eleştiriyle karşı karşıya bırakıyorlardı. ’Sizin müfredatınız yani programlarınız 1980’li, 90’lı yıllarda yaygın olan öğrenciye yoğun bir biçimde bilgi yüklemek üzerine kurulan bir sistem’ Bu bizim için birinci eleştiri. 2. eleştiri, ’Bilgiye erişimin sınırlı olduğu bir dönemde çocukların, gençlerin bilgi edinmede yegane kaynağının okul olduğu dönemlerde yazılmış bir müfredatınız var. Siz bu çocukların artık bilgiye erişmek konusunda yaşadıkları kolaylıkların farkında değilsiniz herhalde’ diye bizi eleştiriyorlardı. Dolayısıyla biz 2 hususu büyük oranda içeren değişikliği geçtiğimiz mayıs ayında hayata geçirdik. Eğitim öğretim surecinin mantığını bilgi edinmek değil, edinilen bilgiyi beceriye dönüştürmek üzere uygulanan çağdaş eğitim anlayışıyla bağdaşır hale getirdik, müfredatımızı buna görev revize ettik" ifadelerini kullandı. "Müfredatımızı sadeleştirdik" Bakan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yine aynı raporlar içinde eleştirilen önemli konulardan biri, yoğun bilgi yüküydü. Bunu da müfredatımızı yüzde 35 oranında sadeleştirerek, çocuklarımızın üzerinden aşırı bilgi verme mantığıyla kurgulanan eğitim yükünü kaldırmış olduk. Müfredatımızın böyle olması çok doğaldı. Bizler gibi, ilkokulda, ortaokulda, lisede bilgiye erişmek konusunda sıkıntı yaşıyorduk. Herhangi bir konuda araştırma yapmak istenildiğinde kütüphaneye gidiliyordu. Ben liseyi 1989’da bitirdim. 1980’li yıllarda lise öğrencisiyken kütüphanelerin önünde kuyruk oluştururduk. İçeri girdiğinizde bu kez ansiklopediler başında sıraya giriyordunuz. Ansiklopedi size gelir, başınızda da ödevini yağmak için başka biri beklerdi. Şimdi çocuklarımız ellerindeki akıllı cihazlarla istedikleri her türlü bilgiye hızlıca ulaşma imkanına sahipken biz hala aynı mantık da devam edersek bu sistemi yorar, öğrenciyi yorar, öğreteni yorar. Bu bilgiyi vermek konusunda öğretmenimiz de sıkıntıya girer. Niye bu yükü taşıyoruz? Niye bundan vazgeçmiyoruz? Yaptığımız 2. şey de bu. Müfredatımızı sadeleştirdik. Biz herhangi bir konuyu çıkartırken, çıkardığımız şeyin bilimsel olmadığı ya da bilimselliğini tartıştığımız için çıkarmıyoruz. Sadece çocuklarımızın artık yüksek öğretime erişimin bu kadar rahat olduğu bir dönemde bazı bilgi ve kazanımların ilerleyen eğitim kademelerinde verilmesinin daha pedagojik olduğunu düşündüğümüz için çıkartıyoruz" "Vatanseverlikten merhamete kadar birçok konuyu müfredatımızın içinde çocuklarımızın kazanmasını istedik" Eğitimde başka bir değişiklik daha yaptıklarını ve bu değişikliği kendisinin çok önemsediğini belirten Bakan Yusuf Tekin, "Dünyanın en köklü devlet geleneklerinden bir tanesine sahibiz. Bize düşen, bizim yapmamız gereken hususlardan bir tanesi, belki en önemlisi, bu devlet geleneğini, gelecek kulaklara aksettirecek bir sürecin koordine etmek. Buradan hareketle, vatanseverlikten merhamete kadar birçok konuyu müfredatımızın içinde çocuklarımızın kazanmasını istedik ki millet olarak bir arada yaşama kararlığımız devam etsin istedik" dedi. Bakan Tekin’den hayırsevere teşekkür Bakan Tekin, Akçakoca Orhan Özdemir Fen Listesi Kampüsü’nü kente kazandıran hayırsever Burhan Özdemir’e teşekkür ederek, "İçinde yaşadığımız vahşi kapitalist düzende rızkından, kazancından bir kısmını babasının hayrı ve isminin yaşatılması için çocuklara, gençlere ayıran böyle bir hayırseveri tebrik etmek istiyorum. Burhan Bey’e bu bina için teşekkür ediyorum. Kendisi ’Ben sadece okul yapıp bırakmayacağım’ dedi. ’Bu okulun bundan sonra her türlü sorununun çözümü için bir hamisi olarak burada bulunacağım’ dedi. Ben bunun için de Burhan Bey’e teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Mersin Aydıncık ve Gülnarlı üreticilerin badem soyma derdi bitti Mersin Büyükşehir Belediyesinin Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı bünyesinde gerçekleştirdiği makine-ekipman destekleri sayesinde üreticilerin yüzü gülerken, Aydıncık ve Gülnar ilçelerinde yoğun olarak badem yetiştiren üreticilere badem soyma makinası verildi. Mersin Büyükşehir Belediyesinin Aydıncık ilçesi Duruhan Mahallesi ile Gülnar’ın Yarmasu ve Bozağaç mahalleleri olmak üzere verilen 3 badem soyma makinesi sayesinde üreticinin zamanı kendine kalırken, günlerce kol gücü kullanmak zorunda da kalmıyor. Desteği yapılan badem soyma makinesi saatte 500 kilogram badem soyabiliyor. Hasadını bitiren üreticiler, eskiden günlerce uğraştıkları kabuk soyma işlemini artık 1 saat gibi kısa bir zamanda yapabiliyor. Hem Aydıncıklı hem Gülnarlı üretici, kabuk soyma derdinden kurtulduğu için hasadını keyifle yapıyor. Bu sayede üreticiler bademleri daha kısa zamanda işleyip, piyasaya çok daha hızlı bir şekilde sürebiliyor. “Bu projedeki amacımız badem yetiştiriciliğini teşvik etmek” Mersin Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığında ziraat mühendisi olarak görev yapan Hüseyin Topkara, Aydıncık ve Gülnar ilçesine yapılan badem soyma makinesi desteğinin detaylarını anlatarak, “Aydıncık ilçesi Durağan Mahallesi, Gülnar ilçesi Yarmasu ve Bozağaç mahallelerine badem kabuk soyma makinesi desteği sağlandı. Bu projedeki amacımız badem yetiştiriciliğini teşvik etmek. Çünkü bademi hasat ettikten sonra bunun kabuklarını soymak zahmetli bir iş. Üreticiler günlerce bunu soymakla uğraşıyorlar. Verilen makine ile 10-12 işçinin bir günde yapacağı işi rahatlıkla birkaç saat içerisinde yapabiliyorlar. Makine saatte 500 kilo badem soyabiliyor” diye konuştu. “Şu an bir günlük iş bir saate düştü” Duruhan Mahallesi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mehmet Ali Kızıltaş, makine gelmeden önce badem soyma işinin kadınları çok uğraştırdığına belirterek, “Bu işle ekseriyetle kadınlar uğraşıyor. Bu badem soyma makinesi bize hibe edilmeden önce zorlanıyorlardı. Özellikle çocuklarımıza zaman ayıramıyorlardı. Çünkü gündüz topluyorduk, akşam onu soymakla meşguldük. Şu an bir günlük iş bir saate düştü. Bu nedenle Vahap Başkanıma çok teşekkür ederiz” şeklinde konuştu.
Samsun Karadeniz’in ilk insan yerleşkesinde binlerce yıllık gizem Samsun’un Tekkeköy ilçesinde bulunan ve “Karadeniz Bölgesi’ndeki ilk insan yerleşkesi” olarak bilinen Tekkeköy Mağaraları Arkeoloji Vadisi, ziyaretçilerini gizemli yolculuğa çıkarıyor. Samsun’da binlerce yıllık tarihe sahip olan ve insanlığın ilk yerleşkelerinden olduğu düşünülen Tekkeköy Mağaraları, tarih ve çevre meraklılarının ilgisini çekiyor. Her yıl yerli ve yabancı turistlerin akın ettiği Tekkeköy Mağaraları, birçok çağa ait kalıntılar ve kat kat mağaralarıyla tarihe ayna tutuyor. Açık hava müzesi gibi olan Tekkeköy Belediyesi Arkeoloji Vadisi’ni ziyaret eden vatandaşlar, binlerce yıllık gizeme tanıklık ediyor. Piknik ve mesire alanı da olan Arkeoloji Vadisi, insanlara tarih ve yeşilin güzelliklerini sunuyor. Tekkeköy Belediyesi tarafından işletilen vadi, piknik yapma ve dinlenme imkanı da tanıyor. Hem tarih hem piknik Tekkeköy Mağaraları’nı ziyaret eden aileler, tarihe ışık tutan mağaralarda bol bol fotoğraf çektiriyor. Geçmişte insanların yaşadıkları ortamları yakından görme fırsatı bulduklarını belirten vatandaşlar, mağaraların hala gizemini koruduğunu söylediler. Tekkeköy Mağaraları Arkeoloji Vadisi’ne hem piknik hem de tarih gezisi yapmak için geldiklerini anlatan vatandaşlar, herkesin burayı gelip görmesi gerektiğini ifade ettiler. Tekkeköy Mağaraları Arkeoloji Vadisi Tekkeköy Belediyesi’nden alınan bilgiye göre, Tekkeköy Mağaraları Arkeoloji Vadisi, Karadeniz’deki ilk insan yerleşkesi olarak MÖ. 15 bin ile 60 bin yıllarına dayanan bir tarihi geçmişe sahip. Çok eski bir tarihe dayanan bu özel alan ziyaretçilerini bekliyor.