KÜLTÜR SANAT - 20 Kasım 2024 Çarşamba 13:39

3 turistten biri mutlaka yer altı şehirlerini geziyor

A
A
A
3 turistten biri mutlaka yer altı şehirlerini geziyor

UNESCO Dünya Doğal ve Kültürel Miras listesinde yer alan Kapadokya bölgesinde bulunan ve tarihi Hititlilere dayanan yer altı şehirlerine ilgi her geçen gün artıyor. On ayda bölgeyi ziyaret eden 3 milyon 846 bin 703 yerli ve yabancı turistin 1 milyon 332 bin 598’i yer altı şehirlerini gezdi.


Kapadokya’da Hititler Dönemi’nde yapılan yer altı şehirleri, Roma ve Bizans dönemlerinde diğer alanların da oyulmasıyla genişletilerek yer altı şehrine dönüştürüldü. Tüf kayalara oyularak inşa edilen yer altı şehirleri, geçmişte bir topluluğun geçici olarak yaşayabilmesi için gerekli gerekli tüm şartları da içinde barındırıyordu. Barınma şartlarına uygun olan yer altı şehirleri, dar koridorlarla birbirlerine bağlanan oda ve salonlar, şarap depoları, su mahzenleri, mutfak ve erzak depoları, havalandırma bacaları, su kuyuları, kilise ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeyi önlemek için kapıyı içten kapatan büyük sürgü taşlarından oluyor.


Kapadokya bölgesinde ziyarete açık 9 yer altı şehri arasında en çok ilgi görenler; Kaymaklı yer altı şehri, Derinkuyu yer altı şehri, Özkonak yer altı şehri, Tatlarin ve Mazı yer altı şehirleri. Türkiye’de en çok ziyaret edilen müze ve ören yeri sıralamasında ilk ona giren Kaymaklı yer altı şehrini ekim ayında 81 bin 457 yerli ve yabancı turist, son on ayda ise 606 bin 820 kişi ziyaret etti. Bölgede ziyaret edilen ve dünyanın en büyük yer altı şehri olan Derinkuyu yer altı şehrini ekim ayında 53 bin 195 kişi ziyaret ederken on ayda 453 bin 456 yerli ve yabancı turist ziyaret etti.


Bölgede bulunan diğer yer altı şehirlerinden Özkonak yer altı şehrini ekim ayında 40 bin 115, ilk on ayda 239 bin 541; Tatlarin yer altı şehrini ekim ayında bin 515, ilk on ayda 14 bin 54; Mazı yer altı şehrini ekim ayında 2 bin 765, ilk on ayda ise 18 bin 727 yerli ve yabancı turist ziyaret etti. 2023 yılında da 1 milyon 240 bin 868 kişinin ziyaret ettiği yer altı şehirlerini 2024 yılında toplam 1 milyon 332 bin 598 kişi ziyaret etti.


Turist rehberi Yunus Demirci, "Bölgemize gelen yerli ve yabancı turistleri bu bölge hakkında bilgilendirme yapıyoruz. Bölgede çok sayıda yer altı şehri var. Kaymaklı bunların en önemlilerinden bir tanesi. 1985 yılında UNESCO Dünya Miras listesine alınmış bir yer. Yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Gelen ziyaretçiler eski uygarlıkların nasıl bir yaşam sürdüklerine tanık oluyorlar” dedi.


Bölgeyi gezen ABD’li turist Gregory ise, "Burası çok ilginç ve çok geçmişte kalmış bir yer. İnsanların buraları nasıl yaptıklarını bilmiyorum. Ama çok hoş bir yer. Tek kelimeyle harika diyebilirim. Buraları gördüğüm için çok mutlu oldum" dedi.



3 turistten biri mutlaka yer altı şehirlerini geziyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Karabük Özçelik- İş Sendikası Genel Başkanı Değirmenci: “KARDEMİR’de ne hak ediyorsak onu almak istiyoruz" Özçelik-İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci, örgütlü oldukları KARDEMİR’de toplu sözleşme görüşmelerin yakında başlayacağını ifade ederek, "Biz ne hak ediyorsak onu almak istiyoruz" dedi. İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulunan Özçelik - İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci, bakanlığa yetki süreci başvurusunu tamamladıklarını ve Karabük’teki işçilerin kendilerinden neler beklediklerinin de farkında olduğunu kaydetti. Genel Başkan Değirmenci, “Toplu sözleşme bir bütün. İnşallah yetki sürecine girdik. Karabük Şube Başkanımız Kenan Yılmaz başkanlığında üyelerimizin taleplerini arkadaşlar toparlıyorlar. Genel merkezimize gelecek ve genel merkezimizle beraber toplu sözleşme taslağımızı hazırlayıp işverene sunacağız. Süreci başlatmış bulunuyoruz. Çünkü bakanlığa yetki süreci müracaatını tamamlamış olduk. Tabii Kardemir işçisinin bu hayat pahalılığında sendikasından neler beklediğinin farkındayız. Özellikle demir çelik sektörü dediğimiz de, ülkenin en ağır iş kolunda çalışan üyelerimizin hayat pahalılığına karşı korunması yönünde sendikasından bu toplu sözleşmeden beklentilerin de farkındayız. Dolayısıyla işverenle günün koşullarını, Kardemir’in durumunu, üyelerimizin beklentilerini dikkate alarak temsilcilerimizle, şubemizle, genel merkezimizle ortaklaşa yapacağımız çalışma sonucunda fevkalade mutlu edecek bir toplu sözleşmeyi üyelerimize hediye etmek istiyorum. Bununla ilgili bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda arkadaşlarımızı hiç mahcup etmedik. Bu toplu iş sözleşmede de mahcup etmeyeceğiz inşallah" dedi. Ücret konusunda Kardemir işçilerinin diğer kurumlardaki işçilerin gerisinde kaldığını belirten Değirmenci, "Kardemir kar ettiğinde de biz çalışanlarıyla kar etti, zarar ettiği ortada, bizimle beraber zarar etti. O zaman bizim suçumuz yok. Çalışanlar olarak biz yedi buçuk saatlik emeğimizi, verimli bir şekilde harcıyoruz. Yönetim şeklimi, üretim şekli mi? Talepler mi? Ben bunları bilemem. Kimsenin işine karıştığım da yok. Ama orada emeğini satan, pazarlayan işçinin zararda hayatta katkısı olmaz. Dolayısıyla biz Kardemir’in tabii ki ekonomik durumunu ciddiye alırız, dikkate alırız. Ama bu bizim emeğimizin karşılığını ucuzlatacak anlamına gelmesin. Biz ne hak ediyorsak onu almak istiyoruz. Zararla ilgili çözümü arayanlar biz değiliz. Biz olmamamız lazım. Yönetim tarafı olması lazım. Yönetim daha bu zararın nedenlerini niçinlerini araştırıyordu. Önümüzdeki 2025 yılında demir çelik sektöründe bir rahatlama ve pazarın genişleyeceğini düşünüyoruz hep beraber. O zaman bu zararlar telafi edilir. Kaldı ki işletmelerin iş yerlerinde yılın sonuna bakılır. Altını çizdiğinizde kar mı ediyorsunuz, zarar mı ediyorsunuz? O zaman belli olur. Üç çeyrekte zarar eden Kardemir’in dördüncü çeyrekte toparlanmayacağını düşünmek mümkün değil. Belki de toparlayacak. 2025 yılında daha ümitli gireceğiz belki. Zaten bu toplu sözleşmemiz de 2025-2026 dönemini kapsayacak. Dolayısıyla biz önümüzdeki sürece göre çalışanların beklentilerini, geçim şartlarını, huzuru, sağlığı, refahı, çalışma esnasındaki huzurlu çalışmaları dikkate alarak toplu sözleşme görüşmelerine başlar ve sonuçlandırırız. Dolayısıyla bu zarar noktasında bizim gerçekten yapacağımız bir şey yok” dedi. “Babadan oğul konusu da masada olacak” Değirmenci, babadan oğula konusundaki alımlarla ilgili de açıklama yaparak, “ Fabrika yönetimiyle yaptıkları geçmişteki görüşmelerde babadan oğula sistemini hayata geçirelim ve ayniyat duygusu oluşmuş, evinde çalışanının yanında büyümüş evlatlarımız oraya alalım diye bir mutabakatımız var idi. Bu bir dönem uygulandı. Şimdi sayıları bildiğim kadarıyla 70-80 civarında olan bir grup var. Ben yönetime de söyledim. Bundan sonraki görüşmemizi de söyleyeceğim. Bir sefere daha mahsus bu arkadaşlarımızın çocuklarının Kardemir’e alalım, sonrasında bu meseleyi kapatarak hakkaniyetli bir işçi alım süreci devam etsin. Zaten öyle devam ediyor. Üyelerimizin bizden beklentileri var. Ben yönetimden aldığım olumlu havayı üyelerimize ilettim. Merak etmeyin, sizin sorunlarınız yıl başından önce çözülecek diye. Bu toplu sözleşme görüşmelerinde bir sefere mahsus bu bekleyen arkadaşlarımızın çocuklarını Kardemir’e işe başlatmamız lazım. Bununla ilgili de görüşmelerimiz devam ediyor. İnşallah bir sorun olacağız düşünüyorum. Şimdi Kardemir’de bana göre bir problem var. Yönetim Kurulu Başkanımıza da ilettim bunu. Bir tarafta fazla mesaili çalışma var. Bir taraf fazla işçi var. Bu işletmelerin yapacağı iş organizasyonunda, planlamasında eksik yere fazla yerden kaydırarak bir denge sağlanması lazım. O zaman eksik ortaya çıkıp ona göre personel alınması lazım. Tabii ki eksik var. Ama bir tarafta fazlalık var. İşte bu dengesizliği önce içimizde çözmemiz lazım. Ben yönetim kurulu başkanımıza yetmiştim. Çok tecrübeli alanında yeterli bir genel müdürümüz iş başına geldi. Demir çelik sektöründe yıllarını eksiltmiş bir arkadaşımız orada genel müdür. Ona da söyledim. Siz planlamanızı bir yapın eksik yerlere fazla yerlerden aktarım yapın. Bir denge sağlansın. Ondan sonra eksik eleman ortaya çıkacak. Ve ondan sonra işçi alınması lazım. Eksik eleman buna rağmen çıkacak, ben inanıyorum" "Hem çalışanların çocuklarını hem de orada vagon boşaltma dahil 70 -80 tane yıllardır ağır işlerde çalışan taşeron işçi arkadaşlarımız var. Bunların da bizden ve yönetimden beklentisi var" diye devam eden Genel Başkan Değirmenci, "Bunların da kadroya alınmasıyla birlikte nereden baksan yüz elli civarında elemanı aldık. Bir 150 daha alsanız altı yüzü tamamlarsınız. Ve devletimizin büyüğüne karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz. Kardemir’in de işi eksikliğini gidermiş oluruz. Aksi halde yaş ortalaması ilerledikçe o fazla çalışan arkadaşlarımızda iş kazası bitti artar, hastalık artar. Yorgunluk başka felaketleri getirir. Yoksa işçi fazla mesai yapmakla çok fazla ücret alacağını ben biliyorum. Herkes biliyor. Ama ücret çözüm değil ki. Sağlık ve verimlilik önemlidir. Dolayısıyla bu konuda da görüşümüzü belirttik. Önümüzdeki süreçte bunu da tekrar değerlendireceğiz inşallah” diye konuştu. “Karabük’e yakışır bir şube binası inaa edeceğiz” ‘Karabük benim göz bebeğim, ciğerim, canım’ diyen Genel Başkan Değirmenci, “Kendi öz malımızla sendikacılık yapar hale geldik. Genel Merkez binası, İskenderun şube binası, konuk evini yaptık, şubelerin bütün dairelerini aldık, elhamdülillah. Bu işler zor ve riskli işler. Herkesin hakikaten bize destek olunup, sahip çıkılması gereken bir iş bu iş. Karabük bizim gözbebeğimiz. Sendikamızın kurulduğu yer. Her ne kadar orada ileri geri konuşanlar olsa da biz onlara kulağımızı tıkadık, işimize bakıyoruz. Karabük’e kurulmuş bir sendikaya yakışır bir şube binasını Karabük’e ve Karabük emekçilerine hediye etmek benim boynumun borcu. Biz düğmeye basıp binamızı yıktık. Belediye ile ilgili işlemlerimizi tamamladık. Zemin etüt çalışmasını yerine getirdik. Şimdi proje aşamasındayız. İnşallah 8 katlı koskoca devasa bir eseri yapmak için yola çıktık. Ankara Üniversitesi’nden bu konuda Türkiye’de uzman birkaç arkadaş üzerinden projemizi çizdirmeyi hedefliyoruz. Projeyi çizdikten sonra o bizim proje namusumuz. O projeyi biz kısa zamanda tamamladıktan sonra teklifler toplayacağız. Başta Karabük’te kendine güvenen öz sermayesi olan burayı yapabileceğine kendinde emin bir vasıf gören bütün müteahhit arkadaşlarımızdan teklif toplayacağız. Belki başka şehirlerden de çıkacak. Ama buradaki ölçümüz iki tane. Bir kaliteli bir binayı güvenli bir müteahhitte yaptık. İki, tabii ki ucuza yaptırmak. Kaliteli bir binayı daha uygun ekonomik bir fiyata kim teklif ederse ona yaptırmak. Burada sendikamız çok açık ve şeffaf aleni herkesin huzurunda herkesin bildiği şekilde belki gelen teklifleri de son kez değerlendirdikten sonra kamuoyuna yapacağımız açıklamayla da herkese bilgilendirebiliriz. Ama gönlüm Karabük’ten bir babayiğidin çıkıp bu binayı yapmasından yana. Olmuyorsa alan müteahhit kim nereden olursa olsun inşaatta kullanılacak bütün malzemeleri Karabük esnafından alacak, onu şart koşacağız. İster Karabüklü bir müteahhit alsın, ister başka yerden bir müteahhit alsın ama inşaatta kullanılacak bütün malzemenin Karabük esnafından temin edilmesi yönünde de bir yaptırım olacak. Bu büyük eser, büyük bir eser. Bir genel merkezi yaptırdığımızda çok pahalı gelmişti ama şimdi ucuz olduğu gözüküyor. Enflasyonla para eridi ve binanın değeri arttı ama belki de genel merkezimizden iki üç katı fazla bir maliyetle bir bina yapacağız oraya. O bina belki de Karabük’te ilk göze çarpan mükemmel bir bina olacak. Dolayısıyla binamızı yapmaya talip olan herkesin kendine güveni olması lazım ve sermayesi olması lazım. Proje çıktıktan sonra o hedefi açıklamak lazım. Çünkü projenin nasıl çıkacağını bilmiyorum. Aşağıya bir kat mı israf mı inecek? Onu bilmiyoruz. Otoparkı falan çözelim diyoruz. Ama şu anda proje çıkmadığı için bir hedef belirleyemiyoruz ama bizim paramız var. Biz kredi falan kullanmayız. Müteahhit de kendine güveniyorsa bir yıl içerisinde o bina biter, bir buçuk yıl içerisinde de taşınırız inşallah. Ama güzel ofisler çıkacak” diye konuştu.
Yozgat Türkiye’nin 10’uncu büyük barajı denetlendi Türkiye’nin en büyük 10’uncu barajı olan Çekerek Barajı’nda balıkçılık faaliyetlerinin düzenli yapılması için ilgili kurumlar tarafından denetim yapıldı. Yozgat’ın Çekerek ilçesinde 2011 yılından itibaren su tutmaya başlayan Türkiye’nin 10’uncu büyük barajı olan Çekerek Barajı yöre halkının önemli geçim kaynaklarından biri olurken, Yozgat’ta İl Jandarma Komutanlığı Çevre Doğa ve Hayvanları Koruma Timi (HAYDİ), Jandarma Asayiş Bot Komutanlığı, Çekerek İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri ile İl Tarım Müdürlüğü ekipleri denetimler gerçekleştiriyor. Olumsuz bir durum ile karşılaşılmadı Yozgat’ta sulama amaçlı inşa edilen baraj ve göletlerde artan balıkçılık faaliyetleri, bölge ekonomisine katkı sağlarken denetimlerle de destekleniyor. Yozgat’ta gümüş balığı, sazan ve kerevit gibi türlerin ağ ile avlanması ve bazı çiftçilerin sular altında kalan eski tarım alanlarında kurduğu kafeslerde alabalık yetiştirme çalışmaları Çekerek Barajı’nda devam ediyor. Yozgat İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma (HAYDİ) ekipleri, ticari ve amatör balıkçılık yapanlar ile balık yetiştirme tesislerini denetliyor. Süreyya Bey Barajı’nda yapılan denetimlerde, kullanılan malzemeler ve yöntemler incelendi. Ekipler, ticari balıkçılar ve tesis çalışanlarına, ağların zarar görmemesi ve doğal yaşamın korunması için alınması gereken önlemler hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Denetimlerde herhangi bir olumsuz duruma rastlanmadığı bildirildi.