KÜLTÜR SANAT
16 Kasım 2024 Cumartesi - 19:36 Kütahya’da çini sanatçısı Sıtkı Olçar vefatının 14. yılında anıldı Kütahya Belediyesi, UNESCO tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi" unvanına layık görülen ünlü çini sanatçısı Sıtkı Olçar’ın vefatının 14. yıl dönümünde anma programı düzenledi. Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Belediye Başkanı Eyüp Kahveci’nin açılış konuşmasıyla başladı. Başkan Kahveci, Sıtkı Olçar’ın Türk çini sanatının en parlak temsilcilerinden biri olduğunu vurgulayarak, “Sıtkı Usta’nın çinileri, sadece birer sanat eseri değil; Kütahya’nın ve Türk kültürünün evrensel bir dille anlatımıdır. Onun eserleri, geleneksel çini sanatımızın dünyaya açılan kapısı oldu” ifadelerini kullandı. “Eserleri, kültürel mirasımızın temsilcisi” Başkan Kahveci, Sıtkı Olçar Çini Müzesi’nde sergilenen eserlerin, sanatçının mirasını yaşattığını ve çini sanatına olan ilgiyi artırdığını belirterek, "Bu etkinlik, yalnızca Sıtkı Olçar’ı anmak değil, aynı zamanda çini sanatının değerini hatırlatmak için de büyük bir anlam taşımaktadır" dedi. Anma etkinliğinde, Kur’an-ı Kerim tilaveti ve dua okunmasının ardından konuşmacılar, Sıtkı Olçar’ın sanat yolculuğu ve Kütahya’ya kazandırdığı değerlerden bahsetti. Ayrıca, sanatçının ailesi ve dostları, onunla ilgili hatıraları paylaşarak duygusal anlar yaşattı. Kütahya Belediyesi Kültür Sanat Akademisi’nden Furkan Akyel ve Bilal Can Beydüz, Sıtkı Olçar’ın sevdiği türküleri seslendirerek programa sanatsal bir dokunuş kattı. Program, vatandaşların usta sanatçı hakkındaki hatıralarını paylaşmasıyla sona erdi. Sıktı Olçar’ın kızı çini sanatçısı Nida Olçar, program sebebiyle Belediye Başkanı Eyüp Kahveci’ye ve katılımcılara teşekkür etti. Anma programına CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Deniz Dağıstan, Çiniciler Odası Başkanı Sadık Erilbaylı, Sıtkı Olçar’ın kızı Nida Olçar, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, sanatçılar ve çok sayıda vatandaş katıldı.
16 Kasım 2024 Cumartesi - 18:23 Kapadokya’da atlar podyuma çıktı Nevşehir’in Ürgüp ilçesinde bu yıl ilki düzenlenen "At Festivali" renkli görüntülere sahne oldu. Pers dilinde "Güzel Atlar Diyarı" olarak bilinen Kapadokya bölgesinde bu yıl ilki düzenlenen At Festivali’nde güzel atlar görücüye çıktı. Ürgüp Belediyesi tarafından bu yıl birincisi düzenlenen ‘At Festivali’ renkli görüntülere sahne oldu. Festival alanına akın eden vatandaşlar birbirinden güzel atları hem yakından gördü, hem de binme fırsatı yakaladı. Festivale atıyla İngiltere’den gelen Katı Hurri, "Kapadokya gerçekten çok güzel bir yer. İlk defa geliyorum. Burada birbirinden güzel atlar var. Bu gün atım ile Kapadokya bölgesinde safari yaptım. Gerçekten çok eğlenceliydi. Gelecek yıl tekrar gelmek istiyorum” ifadelerini kullandı. At güzellik yarışmasına 12 yaşındaki Hollanda ırkı Frezen cinsi Zaus isimli atıyla katılan Asiye Karaca, “Bu yıl ilk defa düzenlenen bir yarışma. Atçılık için çok güzel bir aktivite. Umarım her yıl düzenlenir. Biz de güzel atlarımız ile yarışmaya katıldık. Zaus ile derece bekliyorum” dedi. Kayseri’den Hektor isimli atı ile festivale katılan 9 yaşındaki Bahar Bayır da, yaklaşık 1 buçuk yıldır ata bindiğini söyledi. Bayır, “Ata binmeyi öğrenmem için abim ve ablalarımın çok etkisi oldu. Ata binmek hem neşenizi artırır, hem de spor yapmış olursunuz. Atların da duyguları var. Üzerine binince, üstündekini bilir, bazen sinirlenir, kızar, üzülür, mutlu olur. Yanlış yaptığında hatasını anlar" dedi. Yarışma koordinatörü Özgür Peştanyalı da yaptığı açıklamada, "Bugün yapılacak at güzellik yarışmasında kategorileri belirledik. 4 kategoride sporcular ile birlikte bir puanlama usulü yapacağız. Yarışmaya toplam 33 at katılacak" dedi. Özenle hazırlanan atlar daha sonra belirlenen jüri karşısına çıktı. Yapılan yarışmada Frizyan kategorisinde Zeus, Arap at kategorisinde Köroğlu, Pintoda ise Hidalgo isimli atlar birinci oldu.
Ciltçilik sanatı zamana direniyor
04 Kasım 2024 Pazartesi - 09:43 Ciltçilik sanatı zamana direniyor Kütahya’da yaşayan Şerafettin Er, bir zamanların gözde mesleklerinden biri olarak kabul edilen, şimdilerde ise yok olmaya yüz tutmuş ciltçilik mesleğini yaşatmaya çalışıyor. 62 yaşındaki Er, mesleğini Balık Mahallesi’nde Kütahya Mütesellimi Halil Kamil Ağa tarafından 1831 yılında yaptırılan tarihi Muvakkithane binasında ilk günkü heyecanla sürdürdüğünü ifade etti. Er, kendisinin Kütahya’da mesleğinin son temsilcisi olduğunu dile getirdi. Cilt ustası Şerafettin Er, "Ben ciltçilik mesleğini 22 yıldır sürdürüyorum. Geleneksel yöntemlerle eski Kur’an-ı Kerim ve kitapları tamir ediyorum. Osmanlı’da mücellit ustası olarak bilinen bu meslek, günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş bir sanattır. Bu mesleği devam ettirip insanlara faydalı olmaya çalışıyorum. Eski kitapların dikişi, cilt kapağı yapımı ve yen kapağı ile tamiratını gerçekleştirerek onları sıfır hale getiriyorum. Özellikle, eski Kur’an-ı Kerim’lerini yenilemek isteyen orta yaşlı insanların kitaplarını onarıyorum. Ayrıca, Kütahya Tapu Kadastro Müdürlüğü’nün Osmanlıca cilt kitaplarını da 4,5 yıl boyunca tamir ettim. Bu mesleği öğrenmek isteyenlere de kapım açık. Bu mesleği öğretmekten memnuniyet duyarım. Ama hevesli kimse çıkmadı. Ciltçilik bir günde öğrenilecek bir iş değil, aşamalı olarak deneyim ve sabır isteyen bir zanaat. Ciltleme sürecinde, önce kapağı söküp kitap formalarını dikiyor, ardından kumaşla destekleyip yan kağıdını yapıştırıyor ve ölçü alarak yeni cilt kapağını yapıyorsunuz. Son aşamada ise presle sıkıştırarak kitabı tamamlıyorsunuz. Yeni nesil kitapların makine baskılı olmasına rağmen, kimi zaman bu kitaplarda bile hatalar olduğunu ve bunları dahi düzelterek vatandaşa hizmet sunuyorum" dedi.
Ayvalık’ta hasat festivalinde düzenlenen zeytinyağlı ev yemekleri yarışmasına ilgi yoğun oldu
04 Kasım 2024 Pazartesi - 09:38 Ayvalık’ta hasat festivalinde düzenlenen zeytinyağlı ev yemekleri yarışmasına ilgi yoğun oldu Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde bu yıl 19. su düzenlenen Ayvalık Uluslar arası Zeytin Hasat Festivali çerçevesinde düzenlenen zeytinyağı yemek yarışmasına Ayvalıklı ev hanımlarının ilgisi yoğun oldu. Ayvalık’ta; Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Ayvalık Belediyesi, Ayvalık Ticaret Odası, Ayvalık Ziraat Odası, Ayvalık Esnaf ve Sanatkârlar Odası ile ATO Duyusal Analiz Laboratuarı tarafından düzenlenen 19. Ayvalık Uluslar arası Zeytin Hasat Festivali programı dâhilinde zeytinyağlı ev yemekleri yarışması düzenlendi. İlçe merkezindeki Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleşen yarışmanın jüri üyeliklerini; Yemek Kültürü Yazarı Arzu Acurol, Köşe Yazarı İletişim Danışmanı Caner Ural, Yemek Bloggeri Gülten Kurtoğlu Özdemir, Gastronomi Yazarı ve Belgeselci Rıza Sönmez ve Ayvalıklı Şef ve İşletmeci Sait Ergün’ün yaptığı yarışmaya katılan ev hanımlarının heyecanı görülmeye değerdi. 8 finalistin katıldığı yarışmada birinciliği; portakallı zeytinyağlı kereviz yemeğiyle Hicran Atıcı kazandı. Yarışmanın ikincisi, ilçenin tanınmış simalarından Çetin İçten’in toprak güveçte ada usulü arapsaçlı sübye yemeği olurken, üçüncülüğü ise bedensel engelli Aysun Kubaş’ın yaptığı zeytinyağlı Afyon Bükmesi elde etti. Düzenledikleri yarışmayla ilgili gazetecilere açıklamalarda bulunan Ayvalık Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Melih Çakırca, Ayvalık Ticaret Odası ile birlikte organize zeytinyağlı yemek yarışmasına ev hanımlarının gösterdiği yoğun ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. 19. Ayvalık Uluslararası Zeytin Hasat Festivali programı çerçevesinde ilçenin yöresel zeytinyağlı yemekleri yarışmasına profesyonel gurmeleri ve otel şeflerini değil, ilçedeki ev hanımlarını dahil ettiklerini belirten Çakırca, “İnşallah bu yarışmanın sonunda, Ayvalık’ın gastronomideki yerini alabilecek yemekleri ön plana çıkartmış olacağız” dedi. Amaçlarının Ayvalık halkının zeytinyağlı yemeklerini gurme dünyası ve dolayısıyla turizme kazandırabilmek olduğunu vurgulayan Melih Çakırca, “Böylelikle de Ayvalık ve Türk Mutfağı’ndaki zeytinyağlı yemeklerin çeşitliliğini arttırabilmeyi hedefliyoruz” diye konuştu. Yarışmaya katılanları kutlayan Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin ise; Ayvalıklı ev hanımlarının hünerli elleriyle yapılan lezzetlerin profesyonel bir jüri tarafından değerlendirildiğini belirterek, yarışmaya katılan tüm yarışmacılara teşekkür etti. Amaçlarının başta zeytinyağı olmak üzere Ayvalık’ın farklı değerlerini ortaya çıkartarak, turizm çeşitliliğini arttırabilmek olduğunun altını çizen Başkan Ergin, “Gastronomi alanında da Ayvalık Mutfağı’nın çeşitliliğini pozitif yönde yükseltebilmenin gayretindeyiz. Ayvalık bir mübadele kentidir. Bu mübadele ile berber gelen tüm kültürlerin Türkiye geneline yansıtılması gerekir. İnşallah önümüzdeki yıllarda da daha komplike etkinliklerle de bu çabalarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.
Tarihi binada “Milli Mücadelenin Kahraman Kadınları” geçti
04 Kasım 2024 Pazartesi - 09:28 Tarihi binada “Milli Mücadelenin Kahraman Kadınları” geçti Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı olgunlaşma enstitülerinin koleksiyonlarından hazırlanan "Payidar" sergi ve defilesi, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in de katılımıyla Erzurum Kongre Binası Sergi Salonu’nda gerçekleştirildi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Erzurum’daki programları çerçevesinde AK Parti’nin İspir ve Pazaryolu ilçelerinde düzenlenen kongrelerine katıldıktan sonra Cumhuriyete giden yolda önemli bir kilometre taşı olan Erzurum Kongre Binası’nda Milli Eğitim Bakanlığı’nın Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne bağlı Olgunlaşma Enstitüleri’nde üretilen koleksiyonlarından hazırlanan ’Payidar’ isimli defileyi izledi. Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, AK Parti Erzurum Milletvekili Fatma Öncü, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, AK Parti İl Başkanı İbrahim Küçükoğlu ve diğer davetlilerin katıldığı defilede kahraman kadınların giyindiği kıyafetler ve Atatürk’ün kostümleri yer aldı. Milli mücadele ruhunu yansıtan birbirinden ilginç kıyafetlerin sergilendiği defile genç kız ve genç erkeğin Türk bayrağı ile finaliyle son buldu. Bu arada; Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünün düzenlemiş olduğu defilede Raci Alkır Güzel Sanatlar Lisesi öğrencisi özel yetenekli ”Absolut Kulak ”Ali Ensar Yıldırım tarafından piyano kongresi yapıldı. İzleyiciler tarafından büyük bir beğeni ile izlendi. Ayrıca aynı okul öğrencileri tarafından keman ve çello resitali yapıldı. Cumhuriyetin 101. yıl dönümü dolayısıyla ülke genelindeki enstitülerde usta öğretici ve öğrenciler tarafından, geleneksel Türk sanatlarını yaşatmak, millî kimliğin gelecek nesillere aktarılması amacıyla tasarlanan Kurtuluş Savaşı’nın kahraman kadınları ve Atatürk kostümleri, hazırlanan bir defileyle katılımcıların beğenisine sunuldu. Bakan Tekin, defile sonunda yaptığı konuşmada, ataların kültürüne sahip çıkmanın herkesin borcu olduğunu ifade ederek, Millî Eğitim Bakanlığının kültür ve tarihin gelecek nesillere aktarılmasında önemli bir konuma sahip olduğu söyledi. Yazılı eğitim materyalleri ve eğitim programlarının yanı sıra çeşitli etkinliklerle de çalışmalar yürütüldüğünü dile getiren Tekin, "Türkiye Yüzyılı Maarif modeliyle yapmak istediğimiz, aslında bu. Bu değerlere sahip çıkmak, bu değerleri korumak, bu değerleri gelecek kuşaklara aksettirmek. Bunu kuşkusuz Bakanlık olarak sadece eğitim programlarımızda yapmıyoruz. Bunu kültür, sanat gibi etkinliklerle yapıyoruz." diye konuştu. Bakan Tekin: “Türkiye Yüzyılı maarif modeliyle değerlerimize sahip çıkıyoruz” Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, tarihi bir mekanda olmanın heyecanını yaşadıklarını ifade ederek, “Cumhuriyete taşıyan kurtuluş mücadelemiz bize bu toprakları emanet eden atalarımıza, tarihimize, kültürümüze, medeniyet değerlerimize, Anadolu irfanına, Anadolu kültürüne sahip çıkmak hepimizin borcudur. Bu borç içerisinde en büyük yükte kuşkusuz Milli Eğitim Bakanlığına düşüyor. Milli Eğitim Bakanlığı olarak bu borcu ifa etmek, hakkıyla yerine getirmek için birçok çaba sarf ediyoruz, sarf edeceğiz, sarf etmeye de devam edeceğiz. Bu çabamız sadece yazılı eğitim materyallerinin içerisine eğitim programlarının içerisine bu değerleri nakşetmek, gelecek kuşakların bu değerlerle mücehheze olmasını temenni etmek için eğitim programlarımızı bu değerleri de içerecek şekilde güncellemek değil tabi. Türkiye Yüzyılı maarif modeliyle yapmak istediğimiz şey de aslında bu değerlere sahip çıkmak, bu değerleri korumak, bu değerleri gelecek kuşaklara aksettirmek. Bu defileyi Erzurum’da sizlerin beğenisine sunmuş olduk umarım beğenmişsinizdir. Belki de bu defilenin sergilenebileceği en anlamlı şehirlerden bir tanesi Erzurum. Bu defilede gönüllü olarak aramızda bulunan ve profesyonel manken gibi davranan öğrenci kardeşlerimize de teşekkür ediyorum. Bu defilede kullanılan malzemeler olgunlaşmanın envanterine kayıtlı malzemeler. Bakanlığımızın yaptığı kültürel sanatsal ya da eğitimle alakalı başka bir etkinlikte tekrar buluşmak üzere hepinize teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. 3-15 Kasım tarihleri arasında meraklılarını bekliyor Bakan Tekin’in konuşmasında sonra Erzurum Kongre Binası’nda bulunan PAYİDAR sergisi gezildi. PAYİDAR sergisi ile ilgili yapılan açıklamada ise, “Cumhuriyetimizin kuruluşunun 101. yılında bu anlamlı ve önemli mekanda, Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne bağlı Olgunlaşma Enstitüleri olarak bugüne dek üretilen koleksiyonlarımızdan bir seçki ile sizlerle buluşuyoruz. Kurum olarak 80. yılına giren Olgunlaşma Enstitüleri ülkemizin geleneksel kültürü, ülke tarihi, sanat ve zanaat yapılarının devamlılığı, usta çırak ilişkisi önemi gibi başlıklar altında eğitim ve öğretim hayatına devam etmektedir. Bugün de bu köklü kurumların atölyelerinde üretilen, Milli Mücadele ve Cumhuriyet konulu özel bir seçki ile PAYİDAR başlıklı bu sergiyi düzenlemiş bulunuyoruz. Hepimizin ortak değeri olan "Bu vatan ilelebet payidar kalacaktır" şiarından yola çıkarak sergimizin başlığını seçtik. Milli Mücadelenin Kahraman Kadınları, Atatürk kıyafetleri ve Enstitü atölyelerimizin sanatsal çalışmalarının bir arada sunulduğu özel bir sergi ile sizlerle birlikteyiz. Sergimiz 03-15 Kasım tarihleri arasında Kültür ve Turizm Bakanlığımıza bağlı Erzurum Kongre Binası Sergi Salonu’nda kıymetli Erzurumlarla buluşacaktır” denildi.
Edirne’de kadınlar en lezzetli yemeği yapmak için yarıştı
03 Kasım 2024 Pazar - 23:49 Edirne’de kadınlar en lezzetli yemeği yapmak için yarıştı Edirne’de düzenlenen Gastronomi Festivali’nde yemek yarışmasına katılan 8 ev hanımı, en lezzetli "kaburga etli lahana salma" yapmak için kıyasıya mücadele etti. 1-3 Kasım tarihleri arasında Edirne Valiliği tarafından İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü koordinasyonunda gerçekleştirilen Topraktan Sofraya Edirne Gastronomi Festivali’nin son gününde çeşitli kategorilerde yemek yarışmaları yapıldı. 8 ev hanımının katıldığı yarışmada kadınlar hünerlerini sergileyerek, Edirne’ye özgü en lezzetli kaburga etli lahana salmayı yapmak için kıyasıya yarıştı. Karaağaç’taki tarihi tren garında düzenlenen festivalde jüri üyeleri, hazırlanan yemekleri sunum, lezzet, teknik ve hijyen açısından değerlendirerek puanlama yaptı. Renkli görüntülerin yaşandığı festivalde 72 yaşındaki Bedriye Aladağ birinci olarak çeyrek altının sahibi oldu. Batı Trakya’dan Edirne’ye 1968 yılında göç ettiğini söyleyen Aladağ, katıldığı her yarışmada dereceye girdiğini ve mutlu olduğunu ifade etti. Yarışmada ikinci olan Şenay Sağlam ve üçüncü olan Remziye Korkan da 24 ayar altınla ödüllendirildi. "Her sene yarışmalara katılırım, ödül alırım" Yarışmanın birincisi Bedriye Aladağ, her zaman yemek yaptığını belirterek, “Yemeklerimi çok lezzetli yaparım. Her sene yarışmalara katılırım, ödül kazanırım. Çok heyecanlanıyorum ben buraya gelince. Bu garda eşyalarımı aldım. Batı Trakya’dan trenle geldim buraya, yeni bir hayata başladım. Bugün burada geçmişi yâd ediyorum. Bugün bu sahneye çıkıp birinci oldum. Orada hatıralarım kaldı, bırakıp geldim. Çeyizimi teslim aldım bu garda. Elinize emeğinize sağlık. Teşekkür ederiz” dedi. "Tüm Türkiye Osmanlı mutfağını artık daha iyi tanıyacak" Edirne’nin uzun yıllar boyunca Osmanlı Cihan Devleti’ne başkentlik yaptığını ifade eden yarışmacılardan Şükriye Bilgiç, "Edirne, Osmanlı’ya uzun yıllar başkentlik yapmış bir şehir olarak mutfağı çok zengin bir şehrimiz. Unutulmaya yüz tutan bu yemeklerimiz de bu yeni basılan kitabımızla birlikte gün yüzüne çıkıyor. Çok güzel yemekler. Bütün herkesin bu yemekleri tatması tabii ki çok önemli. Biz burada buna öncülük yaptığımızı düşünüyoruz. Tüm Türkiye artık Osmanlı mutfağını çok iyi tanıyacak. Yurtdışından gelen birçok turistimiz oldu, diğer illerden, yakın çevreden ve uzak illerden gelenler de oldu. Herkes çok güzel buldu yarışmayı. Her ilde olabilir diyorlar aslında. Çok güzel bir etkinlik oldu. İnşallah devam edecek bu şekilde" diye konuştu. "Bu atmosferi solumak benim için çok heyecan verici" Yarışmacılardan Gülseren Topçu da, "Bu çok güzel bir şey. Edirne adına ve yurt dışından gelenler adına. Bu atmosferi solumak benim için çok heyecan verici. Ne yemek yapacağımız sürpriz. Bu daha da heyecan veriyor bana. Yemek yapmayı çok seviyorum. Edirneliyim, bir çocuk annesiyim ve burada bulunmaktan çok mutluyum" ifadelerini kullandı. Yarışma, yapılan yemeklerin ikram edilmesiyle son buldu.
Alanya’da Tropikal Meyve Festivali sona erdi
03 Kasım 2024 Pazar - 21:38 Alanya’da Tropikal Meyve Festivali sona erdi Alanya Belediyesi’nin bu yıl 3.’sünü düzenlediği Tropikal Meyve Festivali, üç gün boyunca birbirinden renkli etkinlikler, stantlar, atölyeler, yarışmalar ve konserlerle ilgi topladı. Vatandaşlar eğlence dolu bir pazar günü geçirebilmek için festivalin üçüncü gününe de yoğun ilgi gösterdiler. Sabah saatlerinde stantların açılmasıyla başlayan son günün ilk konuğu Şef Nevin Us oldu. Şef Nevin Us ‘Tropikal Meyveli Ekmekler’ atölyesini gerçekleştirdi ve katılımcılara birbirinden lezzetli tarifler verdi. Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Servet Ünlü, Us’a hediye takdim etti. Ardından festivalin sunucusu ünlü televizyoncu Elif Korkmazel, ‘Sıfır Atık Mutfaklar ve Öneriler’ adlı atölyende vatandaşlarla buluştu. Evlerde çöpe atılan pek çok ürünle neler yapılabileceğini anlatan Korkmazel’e, Belediye Başkan Danışmanı Nazmi Zavlak hediye takdim etti. Festival mutfağında Sevinç ve Akkoyun vardı Tüm Türkiye’de tanınan ve sevilen şeflerden olan Eyüp Kemal Sevinç, son gün sahneye çıkan isimlerden oldu. Şef Sevinç, tropikal meyvelerin Türk mutfağındaki yeri ile ilgili lezzet dolu bir atölye gerçekleştirdi. Belediye Başkanı Osman Tarık Özçelik vatandaşlarla birlikte programı takip etti. Festivale yoğun ilgi gösteren halka teşekkür eden Başkan Özçelik, Şef Sevinç’e sanatçı Merve Karlı’nın portakal temalı Alanya tablosunu hediye etti. Festivalin son konuğu ise oyuncu, yazar ve televizyon yıldızı Açelya Akkoyun oldu. Alanya’nın Tropikal Mutfağı atölyesi ile lezzetli tarifler veren Akkoyun, izleyicilerin sorularını da yanıtladığı bir söyleşi yaptı. Alanya Belediye Başkanı Osman Tarık Özçelik, Açelya Akkoyun’un yemeklerini tattı ve sanatçı Merve Karlı imzalı bir tablo hediye etti. Başkan Özçelik ve Açelya Akkoyun, festival mutfağında görev alan Alanya Üniversitesi Gastronomi Bölümü öğrencilerine sertifikalarını verdi. En ağır avokado 760 gram Festivalin son gününde En Ağır Avokado Yarışması da gerçekleştirildi. 760 gramlık avokadosuyla Ali Hüddoğlu birinci, 605 gramla Sabri Türkyılmaz ikinci ve 551 gramla Recep Karaçomak üçüncü oldu. Kazanan isimlerin ödüllerini Başkan Özçelik takdim etti. Başkan Özçelik, festivalde emeği geçen herkese ve katılım gösteren tüm vatandaşlara teşekkür etti.
Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy: “Çalışmalar Anadolu’nun dünya genelinde neolitik dönemin ilk ortaya çıktığı çekirdek bölgelerden biri olduğunu ortaya çıkarmıştır"
03 Kasım 2024 Pazar - 20:34 Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy: “Çalışmalar Anadolu’nun dünya genelinde neolitik dönemin ilk ortaya çıktığı çekirdek bölgelerden biri olduğunu ortaya çıkarmıştır" Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, yapılan çalışmaların Anadolu’nun dünyada neolitik dönemin ilk ortaya çıktığı bölgelerden biri olduğunu gösterdiğini söyledi. "Geleceğe Miras Projesi" ile Türkiye’yi dünya genelinde bir kültürel cazibe merkezi haline getirmeyi hedeflediklerini belirten Ersoy, Türkiye genelinde 750 bölgede yürütülen arkeolojik kazı ve araştırma sayısının yıl sonunda 765’e ulaşmasının öngörüldüğünü kaydetti. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 4-8 Kasım tarihleri arasında Şanlıurfa’da gerçekleştirilecek Dünya Neolitik Kongresi’nin açılışında konuştu. Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Konferans Salonu’nda düzenlenen programda konuşan Ersoy, “Neolitik dönemin kalbi Anadolu topraklarında insanlık tarihinin en önemli basamaklarından birinin izlerini taşımaktan ve bu eşsiz mirası dünya ile paylaşmaktan onur duyuyoruz. Tarihe tanıklık eden bu kadim topraklarda neolitik çağın başlangıcını keşfetmek, anlamak ve tüm insanlıkla paylaşmak adına Dünya Neolitik Kongresi’nde sizlerle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bakanlığımızın himayesinde İstanbul Üniversitesi ve Harran Üniversitesi’nin işbirliği ile düzenlenen Dünya Neolitik Kongresi’ne hepiniz hoş geldiniz. Bugün burada sadece bir kongre için değil, tüm insanlığın ortak kültür mirasına bir adım daha yaklaşmak için toplandık. Göbeklitepe’den Karahantepe’ye, Sayburç’tan Sefertepe’ye kadar Anadolu’nun dört bir yanında kazı çalışmalarını sürdüren bilim insanları, uygarlık tarihinin en eski katmanlarını ortaya çıkararak bu eşsiz mirası koruma ve gelecek nesillere aktarma gayreti içindeler” dedi. "Çalışmalar Anadolu’nun dünya genelinde neolitik dönemin ilk ortaya çıktığı çekirdek bölgelerden biri olduğunu ortaya çıkarmıştır" Bakan Ersoy, “Anadolu’nun insanlık tarihine yaptığı bu benzersiz katkının bir parçası olarak burada bulunan herkes, geçmişle geleceği birleştiren bir köprünün inşasında temel taşı görevini üstleniyor. 1960’lı yıllarda rahmetli hocamız Prof. Dr. Halet Çambel’in Çayönü kazıları ile başlayan neolitik dönem araştırmaları, 1990’lı yıllar sonrasında Güneydoğu Anadolu’da Fırat ve Dicle havzalarında gerçekleştirilen çalışmalarla desteklenmiştir. Bu çalışmalar Anadolu’nun dünya genelinde neolitik dönemin ilk ortaya çıktığı çekirdek bölgelerden biri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda neolitik dönemin çekirdeği olarak kabul ettiğimiz Göbeklitepe çevresinde bulunan Karahantepe, Sayburç, Çakmaktepe ve Sefertepe’de yürütülen çalışmalarla Anadolu’da neolitik dönemi çok daha iyi anlamayı ve yorumlamayı başarmış bulunuyoruz. Düzenlenen bu kongre ile Anadolu neolitik dönemi ile ilgili bugüne kadar edindiğimiz bilgileri, dünya çapında elde edilen yeni bilgilerle de harmanlamış olacağız. Bakanlık olarak ülkemizde yürütülen arkeolojik faaliyetlerde elde edilen bilgilerin bilim camiası ile paylaşılması adına yapılacak tüm çalışmaları desteklemekten gurur duyduğumuzu ifade etmek isterim” şeklinde konuştu. "Geleceğe Miras Projesi, Türkiye’yi dünya genelinde bir kültürel cazibe merkezi haline getirmeyi hedeflemektedir" Kongrede 63 ülke ve 486 uluslararası kurumu temsilen neolitik konusunda uzman yaklaşık bin kişinin 45 farklı oturumda 687 sözlü sunum ve 62 poster sunumuyla kongreye katkı sağlamalarının planlandığını belirten Bakan Ersoy, “Bu yıl Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından organize edilen ‘Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu’nun 44’üncüsünü gerçekleştirdik. Hitit kazıları özelinde de ‘Hititlerin İzinde Yeni Bilgiler ve Perspektifler Sempozyumu’nu Ankara Üniversitesi ve Hitit Üniversitesinin katkıları ile başarıyla düzenledik. Arkeolojik kazı politikamızın sonuçlarını dünyaya duyurmak adına benzeri tüm organizasyonları Bakanlık olarak desteklemeye hazır olduğumuzu buradan duyurmak isterim. Bakanlığımızın himayesinde gerçekleştirilen Dünya Neolitik Kongresi’nde 63 ülke ve 486 uluslararası kurumu temsilen neolitik konusunda uzman yaklaşık bin kişiden oluşan katılımcıların 45 farklı oturum kapsamında 687 sözlü sunum ve 62 poster sunumuyla kongreye katkı sağlamaları planlanmaktadır. Bu kongre ayrıca dünyanın çeşitli yerlerinde, farklı zaman dilimlerinde, farklı kültürel ve sosyo-ekonomik yörüngeleri takip ederek gerçekleşen çeşitli neolitik oluşumlara ilişkin tartışmaları da bir araya getirecektir. Kongre kapsamında farklı bölgelerdeki neolitik yaşam biçimleri, dönüşüm süreçleri, nedenleri, sonuçları, toplumsal örgütlenme modelleri, doğal çevre ortamı, beslenme özellikleri ve geliştirdikleri teknolojileriyle birlikte bütüncül bir yaklaşımla ele alınacaktır. Bu buluşma söz konusu başlıkların küresel ölçekte tartışılmasını sağlayacak ilk bilimsel toplantı olması bakımından da büyük öneme sahip olacaktır. Türkiye’nin zengin kültürel ve tarihi mirasını koruma ve geleceğe taşıma amacıyla başlatılan Geleceğe Miras Projesi, ülkemizin farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış kadim topraklarında bu medeniyetlerin izlerini korumayı ve tanıtmayı giderek daha önemli hale getirmiştir. 2018 yılında başlatılan 12 aylık kazı programı ile temeli atılan proje bu programın başarısının ardından kültür turizmini geliştirme vizyonunu daha da netleştirerek hayata geçmiştir. Geleceğe Miras Projesi, Türkiye’nin arkeolojik zenginliklerini bilimsel bir bakış açısıyla ortaya çıkararak, geçmişin kültürel mirasını günümüzde yaşatmak ve gelecek nesillere aktarma vizyonu ile yürütülmektedir. Geleceğe Miras Projesi, Türkiye’yi dünya genelinde bir kültürel cazibe merkezi haline getirmeyi hedeflemektedir. Bu projeyle son 60 yılda Türkiye’de arkeoloji alanında yapılan çalışmalara eşdeğer bir başarıyı önümüzdeki dört yıl içinde gerçekleştirmeyi planlıyor ve bu dönemin ’Türk arkeolojisinin altın çağı’ olarak anılmasını amaçlıyoruz. Ülkemizde Osmanlı Cihan Devleti geleneğinde başlayan arkeolojik çalışmalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği bilim insanlarıyla altın dönemini yaşamıştır. Bugün Türk arkeolojisine altın çağını yaşatan hocalarımızın öğrencilerinin Anadolu’nun dört bir yanında yaptıkları arkeolojik çalışmalar ile yeni bir altın çağ başlatıyor olmaları hepimiz için bir gurur kaynağıdır” ifadelerini kullandı. "Yıl sonu itibarıyla kazı ve araştırma alanlarımızın sayısının 765’e ulaşması öngörülmektedir" Türkiye genelinde toplam 750 arkeolojik kazı ve araştırmanın yürütüldüğünü belirten Bakan Ersoy, “Bu çalışmalar, geçmişimizi aydınlatan önemli veriler sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda gelecek nesillere bırakacağımız değerli bir mirasın temellerini de atıyor. Bakanlığımızca başlatılan Geleceğe Miras Projesi kapsamında 224 kazı alanımız projeye dahil edilmiştir. Bu proje, arkeolojik alanlarımızın korunması ve geliştirilmesi amacıyla özel olarak tasarlanmıştır ve bu alanlarda yürütülen çalışmalara önemli katkılar sağlamaktadır. 2024 yılının başından bu yana kazı çalışmalarına toplam 3.4 milyar lira finans sağlanmış olup, yıl sonuna kadar kazı alanlarında yürütülen kazı, çevre düzenleme, restorasyon gibi tüm faaliyetler için toplamda 6 milyar liralık bir bütçe ayrılmıştır. Bu bütçe, çalışmalarımızın hız kazanmasını ve kalıcı eserlerin korunarak geleceğe aktarılmasını sağlamaktadır. Yıl sonu itibarıyla kazı ve araştırma alanlarımızın sayısının 765’e ulaşması öngörülmektedir. Bu hedefe ulaşmak için titizlikle çalışmaya devam ediyoruz. Her bir kazı, geçmişimize ışık tutacak yeni bilgiler açığa çıkarmakta ve tarihimizi daha iyi anlamamıza katkı sağlamaktadır. Sözlerime son verirken, ülkemiz coğrafyasında, geçmişten günümüze kadar hayat bulmuş tüm uygarlıkların varisi ve hamisi olarak devraldığımız kültürel birikimin zenginliğiyle, arkeolojik çalışmalara, kültürel mirasımıza layık olacak titizlikte devam edeceğimizi belirtmek isterim. Dünya çapında neolitik dönem uzmanları ile arkeolojiye gönül veren katılımcıları bir araya getiren bu değerli organizasyonda çok önemli bilimsel metinlere ulaşılacağına inancım tamdır. Dünya Neolitik Kongresi’nin düzenlenmesinde emeği geçen ve kıymetli katkılarıyla burada bulunan tüm bilim insanlarımıza teşekkür ederim” diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Dünya Neolitik Kongresinin açılışında konuştu
03 Kasım 2024 Pazar - 19:51 Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Dünya Neolitik Kongresinin açılışında konuştu Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 4-8 Kasım tarihleri arasında Şanlıurfa’da gerçekleştirilen Dünya Neolitik Kongresinin açılışında konuştu. Neolitik Dönemin çekirdeği olarak kabul ettikleri Göbeklitepe çevresinde bulunan Karahantepe-Sayburç-Çakmaktepe ve Sefertepe’de yürütülen çalışmalarla Anadolu’da Neolitik Dönemi çok daha iyi anlamayı ve yorumlamayı başarmış bulunduklarını söyleyen Bakan Ersoy, şu anda Türkiye genelinde toplamda 750 arkeolojik kazı ve araştırmanın devam ettiğini belirtti. Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Konferans Salonunda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Neolitik dönemin kalbi Anadolu topraklarında, insanlık tarihinin en önemli basamaklarından birinin izlerini taşımaktan ve bu eşsiz mirası dünya ile paylaşmaktan onur duyuyoruz. Tarihe tanıklık eden bu kadim topraklarda, neolitik çağın başlangıcını keşfetmek, anlamak ve tüm insanlıkla paylaşmak adına, Dünya Neolitik Kongresinde sizlerle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bakanlığımızın himayesinde, İstanbul Üniversitesi ve Harran Üniversitesi’nin işbirliği ile düzenlenen Dünya Neolitik Kongresine hepiniz hoş geldiniz. Bugün burada sadece bir kongre için değil, tüm insanlığın ortak kültür mirasına bir adım daha yaklaşmak için toplandık. Göbeklitepe’den Karahantepe’ye, Sayburç’tan Sefertepe’ye kadar Anadolu’nun dört bir yanında kazı çalışmalarını sürdüren bilim insanları, uygarlık tarihinin en eski katmanlarını ortaya çıkararak, bu eşsiz mirası koruma ve gelecek nesillere aktarma gayreti içindeler” dedi. Anadolu’nun, Dünya genelinde Neolitik Dönemin ilk ortaya çıktığı çekirdek bölgelerden biri olduğu ortaya çıkarılmıştır Burada bulunan herkesin geçmiş ve geleceği birleştiren bir köprünün temel taşı olduğunu aktaran Bakan Ersoy, “Anadolu’nun insanlık tarihine yaptığı bu benzersiz katkının bir parçası olarak burada bulunan herkes, geçmişle geleceği birleştiren bir köprünün inşasında temel taşı görevini üstleniyor. 1960’lı yıllarda rahmetli hocamız Prof. Dr. Halet Çambel’in Çayönü kazıları ile başlayan Neolitik Dönem araştırmaları, 1990’lı yıllar sonrasında Güneydoğu Anadolu’da Fırat ve Dicle havzalarında gerçekleştirilen çalışmalarla desteklenmiştir. Bu çalışmalar Anadolu’nun, Dünya genelinde Neolitik Dönem’in ilk ortaya çıktığı çekirdek bölgelerden biri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda Neolitik Dönemin çekirdeği olarak kabul ettiğimiz Göbeklitepe çevresinde bulunan Karahantepe-Sayburç-Çakmaktepe ve Sefertepe’de yürütülen çalışmalarla Anadolu’da Neolitik Dönemi çok daha iyi anlamayı ve yorumlamayı başarmış bulunuyoruz. Düzenlenen bu kongre ile Anadolu Neolitik Dönemi ile ilgili bugüne kadar edindiğimiz bilgileri, dünya çapında elde edilen yeni bilgiler ile de harmanlamış olacağız. Bakanlık olarak, ülkemizde yürütülen arkeolojik faaliyetlerde elde edilen bilgilerin bilim camiası ile paylaşılması adına yapılacak tüm çalışmaları desteklemekten gurur duyduğumuzu ifade etmek isterim” şeklinde konuştu. Kongreye 63 ülkeden binden fazla kişi katılıyor Kongrede 63 ülke ve 486 uluslararası kurumu temsilen, neolitik konusunda uzman yaklaşık bin kişiden oluşan katılımcıların, 45 farklı oturumda, 687 sözlü sunum ve 62 poster sunumuyla kongreye katkı sağlamalarının planlandığını belirten Bakan Ersoy, “Bu yıl Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından organize edilen ‘Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri’ Sempozyumunun 44’üncüsünü gerçekleştirdik. Hitit kazıları özelinde de, ‘Hititlerin İzinde Yeni Bilgiler ve Perspektifler’ Sempozyumunu Ankara Üniversitesi ve Hitit Üniversitesinin katkıları ile başarıyla düzenledik. Arkeolojik kazı politikamızın sonuçlarını dünyaya duyurmak adına benzeri tüm organizasyonları Bakanlık olarak desteklemeye hazır olduğumuzu buradan duyurmak isterim. Bakanlığımızın himayesinde gerçekleştirilen Dünya Neolitik Kongresinde 63 ülke ve 486 uluslararası kurumu temsilen, Neolitik konusunda uzman yaklaşık bin kişiden oluşan katılımcıların, 45 farklı oturum kapsamında, 687 sözlü sunum ve 62 poster sunumuyla kongreye katkı sağlamaları planlanmaktadır. Bu Kongre ayrıca, dünyanın çeşitli yerlerinde, farklı zaman dilimlerinde, farklı kültürel ve sosyo-ekonomik yörüngeleri takip ederek gerçekleşen çeşitli Neolitik oluşumlara ilişkin tartışmaları da bir araya getirecektir. Kongre kapsamında, farklı bölgelerdeki Neolitik yaşam biçimleri, dönüşüm süreçleri, nedenleri, sonuçları, toplumsal örgütlenme modelleri, doğal çevre ortamı, beslenme özellikleri ve geliştirdikleri teknolojileriyle birlikte bütüncül bir yaklaşımla ele alınacaktır. Bu buluşma söz konusu başlıkların küresel ölçekte tartışılmasını sağlayacak ilk bilimsel toplantı olması bakımından da büyük öneme sahip olacaktır. Türkiye’nin zengin kültürel ve tarihi mirasını koruma ve geleceğe taşıma amacıyla başlatılan Geleceğe Miras Projesi, ülkemizin farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış kadim topraklarında, bu medeniyetlerin izlerini korumayı ve tanıtmayı giderek daha önemli hale getirmiştir. 2018 yılında başlatılan 12 Aylık Kazı Programı ile temeli atılan proje bu programın başarısının ardından, kültür turizmini geliştirme vizyonunu daha da netleştirerek hayata geçmiştir. Geleceğe Miras Projesi, Türkiye’nin arkeolojik zenginliklerini bilimsel bir bakış açısıyla ortaya çıkararak, geçmişin kültürel mirasını günümüzde yaşatmak ve gelecek nesillere aktarma vizyonu ile yürütülmektedir. Geleceğe Miras Projesi, Türkiye’yi dünya genelinde bir kültürel cazibe merkezi haline getirmeyi hedeflemektedir. Bu projeyle, son 60 yılda Türkiye’de arkeoloji alanında yapılan çalışmalara eşdeğer bir başarıyı, önümüzdeki dört yıl içinde gerçekleştirmeyi planlıyor ve bu dönemin “Türk Arkeolojisinin Altın Çağı” olarak anılmasını amaçlıyoruz. Ülkemizde Osmanlı İmparatorluğu geleneğinde başlayan arkeolojik çalışmalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği bilim insanlarıyla altın dönemini yaşamıştır. Bugün Türk arkeolojisine altın çağını yaşatan hocalarımızın öğrencilerinin Anadolu’nun dört bir yanında yaptıkları arkeolojik çalışmalar ile yeni bir altın çağ başlatıyor olmaları hepimiz için bir gurur kaynağıdır” ifadelerini kullandı. Şu anda Türkiye genelinde toplamda 750 arkeolojik kazı ve araştırmanın yürütüldüğünü belirten Bakan Ersoy, “Bu çalışmalar, geçmişimizi aydınlatan önemli veriler sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda gelecek nesillere bırakacağımız değerli bir mirasın temellerini de atıyor. Bakanlığımızca başlatılan "Geleceğe Miras Projesi" kapsamında 224 kazı alanımız projeye dahil edilmiştir. Bu proje, arkeolojik alanlarımızın korunması ve geliştirilmesi amacıyla özel olarak tasarlanmıştır ve bu alanlarda yürütülen çalışmalara önemli katkılar sağlamaktadır. 2024 yılının başından bu yana, kazı çalışmalarına toplam 3.4 milyar lira finans sağlanmış olup yıl sonuna kadar kazı alanlarında yürütülen kazı, çevre düzenleme, restorasyon gibi tüm faaliyetler için toplamda 6 milyar liralık bir bütçe ayrılmıştır. Bu bütçe, çalışmalarımızın hız kazanmasını ve kalıcı eserlerin korunarak geleceğe aktarılmasını sağlamaktadır. Yıl sonu itibarıyla, kazı ve araştırma alanlarımızın sayısının 765’e ulaşması öngörülmektedir. Bu hedefe ulaşmak için titizlikle çalışmaya devam ediyoruz. Her bir kazı, geçmişimize ışık tutacak yeni bilgiler açığa çıkarmakta ve tarihimizi daha iyi anlamamıza katkı sağlamaktadır. Sözlerime son verirken, ülkemiz coğrafyasında, geçmişten günümüze kadar hayat bulmuş tüm uygarlıkların varisi ve hamisi olarak devraldığımız kültürel birikimin zenginliğiyle, arkeolojik çalışmalara, kültürel mirasımıza layık olacak titizlikte devam edeceğimizi belirtmek isterim. Dünya çapında neolitik dönem uzmanları ile arkeolojiye gönül veren katılımcıları bir araya getiren bu değerli organizasyonda çok önemli bilimsel metinlere ulaşılacağına inancım tamdır. Dünya Neolitik Kongresi’nin düzenlenmesinde emeği geçen ve kıymetli katkılarıyla burada bulunan tüm bilim insanlarımıza teşekkür ederim” diye konuştu.
Şehitkamil’de 1. Çocuk Tiyatrosu Günleri başlıyor
03 Kasım 2024 Pazar - 15:43 Şehitkamil’de 1. Çocuk Tiyatrosu Günleri başlıyor Şehitkamil Belediyesi’nin düzenlediği 1. Çocuk Tiyatrosu Günleri başlıyor. 5 gün sürecek etkinliklerde çocuklar Devlet Tiyatrosu Şehitkamil Sahnesi’nde Peter Pan Çocuk Oyunu, Tebeşir Ağacı ve Şifreli Köpek çocuk tiyatrosu ile unutulmaz bir deneyim yaşayacak. Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz’ın çocuklara yönelik başlattığı projelere bir yenisi daha eklendi. Başkan Yılmaz’ın çocuklarda fark oluşturmacılığı ve özgüveni artırmak, sanatla tanışmalarını sağlamak amacıyla hayata geçirdiği 1. Çocuk Tiyatro Günleri ile her çocuğun tiyatro ile tanışması sağlanacak. 5 gün sürecek 05-09 Kasım 2024 tarihleri arasında düzenlenen tiyatro günlerinde oyunlar Türkiye’nin sayılı kültür-sanat merkezlerinden biri olan Devlet Tiyatrosu Şehitkamil Sahnesi’nde oynanacak. Tiyatro günleri kapsamında ilk oyun 05 Kasım’da sahnelenecek. Ozan Kalkan’ın yönettiği Peter Pan Çocuk Oyunu 05 Kasım Salı günü iki seansta çocuklarla buluşacak. İlki saat 11.00’da sahnelenecek oyunun ikinci seansı ise saat 14.30’da izlenebilecek. Her gün iki defa oynanacak Tiyatro günlerinin ikinci ve üçüncü günlerinde ise Erkan Uyanıksoy’un yazıp, yönettiği Tebeşir Ağacı oyunu sahnelenecek. 06 ve 07 Kasım Çarşamba ve Perşembe günleri 8 yaş ve üzeri çocuklarla buluşacak gösteri saat 11.00 ve 14.00’da oynanacak. Şifreli köpek ile tiyatro dolu 2 gün 1. Çocuk Tiyatrosu Günleri’nin 4 ve 5. gününde ise Ali Meriç’in yazıp yönettiği Şifreli Köpek oyunu 5 yaş ve üzeri çocuklar için oynanacak. 08-09 Kasım Cuma ve Cumartesi günleri sahnelenecek oyunun ilk seansı saat 11.00, ikinci seansı ise saat 14.00’da çocuklarla buluşacak. Çocuklarımız sanattan geri kalmasın Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, çocukların gelişimine önem verdiklerini belirterek, Şehitkamil genelinde hiçbir çocuğun sanattan geri kalmalarını istemediklerini söyledi. 1. Çocuk Tiyatrosu Günleri ile çocukların sanat dolu 1 hafta geçireceklerini belirten Yılmaz, ücretsiz olarak sahnelenecek tiyatro gösterilerine tüm çocukların davetli olduğunu söyledi.
İhsan Aydın, İsmet İnönü ve ailesinin 3 yılını anlatan "Paşa’nın Sofracısı" kitabını okuyucuları için imzaladı
03 Kasım 2024 Pazar - 15:08 İhsan Aydın, İsmet İnönü ve ailesinin 3 yılını anlatan "Paşa’nın Sofracısı" kitabını okuyucuları için imzaladı Gazeteci İhsan Aydın, bir döneme ışık tutan anıların yer aldığı "Paşa’nın Sofracısı" kitabını 41. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda imzaladı. Bursa’nın deneyimli gazetecisi, sürekli basın kartı sahibi Olay Gazetesi yazarı İhsan Aydın, amcası Memiş Aydın’ın İsmet İnönü ve ailesi ile Pembe Köşk’te yaşadığı 3 yılı anlatan bir kitap kaleme aldı. Aydın, amcası Memiş Aydın’ın 14 yaşında, aklının ucundan bile geçmeyecek bir yolculukla kendisini birden başkent Ankara’da, Paşa’nın hanesinde, Türkiye tarihinin ağır izlerini taşıyan meşhur Pembe Köşk’te bulduğuna dikkat çekiyor. Gazeteci İhsan Aydın, Usül Yayınlarından çıkan ve olayların birinci ağızdan anlatıldığı kitabını TÜYAP’ta düzenlenen 41. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda imzaladı. Eser; Memiş’in Bursa’nın kırsalından, o vakit kasaba bugün ilçe olan Harmancık’tan, İshaklar Köyü’nden Pembe Köşk’e, Paşa sofrasına kadar uzanan öyküsünün anlatıldığı kitapta ülkenin zorlu yıllarına tanık oluşu, Paşa konağında yaşananları ele alıyor. Kitapta ibret verici öyküler, İnönü Ailesi’ne karşı duyulan ön yargılar, gerçek yaşamdan, hafızalardan silinmeyecek anılar yer alıyor. İnönü Ailesi kadınlarının Ramazan aylarındaki heyecanlarını, teravih namazlarını, bayram kutlamalarını, ailenin mutlu günlerini ve Paşa’nın kitap kurdu oluşunu, yemek ve damak tadını, deniz tutkusunu da bulacağınız ülkenin bir dönem iki numaralı ismine ilişkin bilinmeyenler de işleniyor. Paşa’nın Sofracısı’nın kahramanı, bugün 90’a dayanmış yaşıyla Ankara sonrası döndüğü köyünde ikamet ediyor.
Vali Pehlivan, ’Vefa Yazarları’ kitabı tanıtım etkinliğine katıldı
03 Kasım 2024 Pazar - 14:51 Vali Pehlivan, ’Vefa Yazarları’ kitabı tanıtım etkinliğine katıldı Mersin Valisi Ali Hamza Pehlivan, Mustafa Erim Kent Tarihi Müzesinde Mersin Üniversitesi ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Mersin Şube Başkanlığı iş birliği ile hazırlanan ’Vefa Yazıları’ kitabı tanıtım etkinliğine katıldı. Programda konuşan Vali Pehlivan, vefanın, herkesin zaman zaman kendi ifadelerinde de yer verdiği, edebiyatla ilgilenenlerin, edebi eserler ortaya koyanların sıklıkla telaffuz ettiği, üzerinde kitaplar, makaleler, şiirler yazılan çok önemli bir kavram olduğunu söyledi. Vefanın, sevginin sürdürülmesi, sevgi ve dostluk bağlılığı anlamına geldiğini vurgulayan Vali Pehlivan, "Fakat vefa kelimesini zikrettiğimizde bunun da ötesinde birçok başka tanımlamayı da içinde barındırdığını görüyoruz, hissediyoruz. Sadakat, saygı kavramlarını, insanlık için evrensel nitelik taşıyan pek çok kavramı içinde barındırıyor. İnsanın yaşamında özellikle de manevi pencereden baktığımızda, olmazsa olmaz kavramlardan birisidir. Bu kavramlar başlı başına bir anlam ifade etmekle birlikte, hayata tatbik ettiğinizde, hayatta o kavramlara sahip çıkıp o kavramlar doğrultusunda tavırlar ve davranışlar ortaya koyduğunuzda değer kazanıyor" dedi. "Vefa kavramının özünde sevgi var" Vefa kavramının özünde sevginin olduğunu belirten Vali Pehlivan, ‘‘Birçok ahlaki ve güzel hasletlerin temelinde olduğu gibi özünde, çıkış noktasında sevgi var. Sevgiyi yaşattığınızda, sahip çıktığınızda, çoğalttığınızda, aileden başlamak üzere toplumda da bunun hakim olacağını, beraberinde saygının, hoşgörünün, dayanışmanın, birlikte yaşamın, kardeşlik hukukunun pekişeceğini hepimiz biliyoruz. Bunu en derinden yaşamış bir millet ve medeniyetin evlatları, bugünkü nesilleriyiz. İnsanın önce kendisine, anasına, babasına, ailesine, toplumuna, inanç ve ahlak değerlerine, ülkesine, ülkesinin milli değerlerine, insanına, yetiştirdiği şahsiyetlere, ortaya koyduğu eserlere vefa ve saygı göstermesi gerekir. Bunları adeta bir zincirin halkası gibi çoğaltarak devam ettirmek mümkündür. Bunlar aslında bir iyilik halkası, iyilik zinciridir" ifadelerini kullandı. Kötülüğün önüne set çekmek için iyilik safında safları sıklaştırmak gerektiğini söyleyen Vali Pehlivan, şöyle devam etti; "Bunu yapamazsak dünyada var olma misyonumuzu, fıtratımızın gereği olanı yapmamış oluruz. Bu da öncelikle Yaradana vefasızlık olur. Değerlerimize, tarihsel süreç içerisinde biriktirdiklerimize, medeniyetimize vefasızlık olur. Vefa kavramını gençlerimiz bugün tanıtımı yapılan ‘Vefa Yazıları’ kitabında inanıyorum ki çok geniş bir perspektif içerisinde ele almışlardır. Vefa duygusunun salt bir kavram ve kelimeden ibaret olmadığını vurgulamışlardır. Vefa Yazıları kitabını ben de inşallah temin edeceğim ve okuyacağım. Güzel ve anlamlı bir başlık olmuş. Bu konuda Mersin Üniversitemizin iş birliği yapmış olması ayrı bir özellik teşkil ediyor. Edebiyatımızı ayakta tutmalıyız. Edebiyat, en kalıcı, en müstesna sanat dallarından birisidir. Her ne kadar dijitalleşme ve teknoloji hayatımıza girmiş olsa da kitap bizim her daim yol arkadaşımız olmalıdır. Kitaplarla haşır neşir olmalıyız." Mustafa Erim Kent Tarihi Müzesinde düzenlenen etkinlikte, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Mersin Şube Başkanı Muharrem Köse, Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Yaşar konuşma gerçekleştirdi. Programın sonunda Vali Pehlivan’a, Muharrem Köse ’Vefa Yazıları’ adlı kitabı takdim etti.