Yerel Haberler
Kastamonu
20 Aralık 2025 Cumartesi - 13:51 Emekli polis, ahşap hat sanatıyla evini adeta müzeye çevirdi Bomba imha uzmanı olarak görev yaptığı polislik mesleğinden emekli olduktan sonra ahşap hat sanatıyla uğraşmaya başlayan Şaban Meşeoğlu, yaptığı eserleriyle adeta evini müzeye dönüştürdü. Meşeoğlu en büyük hayalinin Kayı sancağını işlediği ahşap tabloyu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye etmek olduğunu söyledi. Kastamonu’nun İhsangazi ilçesine bağlı Embiya köyünde yaşayan 73 yaşındaki emekli polis Şaban Meşeoğlu, 1993 yılında emekli olduktan sonra gittiği Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi’nde Arapça "Allah" yazılı levhadan etkilenerek ahşap oyma sanatına yöneldi. Uzun yıllar bomba imha uzmanı olarak görev yapan Meşeoğlu, emekliliğini adeta ahşap oyma sanatına adadı. Hat sanatını ahşaba işleyen ve ahşap oyarak çeşitli kabartmalar yapan Meşeoğlu, yıllar içinde yaptığı eserleriyle evini adeta bir müzeye dönüştürdü. Yaşlılığı sebebiyle sanatına devam edemeyen Meşeoğlu, en büyük hayalinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Kayı sancağını işlediği ahşap tabloyu hediye etmek oluğunu söyledi. Türkiye’yi yağtığı SİHA’larla gururlandırdığı için BAYKAR Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar’a, kargo ile çift başlı kartal figürü işlemeli tablo gönderdiğini kaydeden Meşeoğlu, tablonun Selçuk Bayraktar’a ulaşıp ulaşmadığını çok merak ettiğini ifade etti. "Evimi müze haline getirdim" Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli’nin türbesindeki hatların kendisine ilham olduğunu söyleyen Meşeoğlu, "Türbede baktım camekan içerisinde üçgen şeklinde bir yazı var, kufi şeklinde yazıyor. Öğrendim ki kenarlarda Muhammed, ortada Allah yazıyor. Ben, Sezai Karakoç’un şiirleriyle büyüdüm, şiirlerinde, ’kuşların yuvasına hak yol İslam yazacağız’ der. ’Bu üçgen bizim kültürümüzde yok, sen nereden buldun’ diyenler oldu. Ben, bu yazıyı 5 sene cebimde gezdirdim. En son sanayiye gittim, 7 levha yaptım. Öbür sene 20 levha yaptım. Benim ahşap oymada az çok bir becerim var. Hatta çocukluğumda ortaokula giderken ben bir mezarlık imalathanesinde çalıştım. O arada hilal içerisinde bozkurt resmi yaptım. Evimde 2 odanın duvarlarını oymalarla süsledim. Evimi müze haline getirdim" dedi. İsrail menşeli ürünleri yasakladığı için Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya da ulaşmak istediğini söyleyen Meşeoğlu, "Maduro, bizim İslam ülkelerinin yapamadığını yaptı. Hristiyan bir ülke. Amerika’dan ülkesine gelecek İsrail ürünlerini yasakladı. Filistin’e destek verdi. İslam ülkeleri bunu yapamadı. Ben ona Kastamonu’daki Şeyh Şaban-ı Veli’nin sancağını göndermek istiyorum ama benim kolum kısa. Maduro’ya ulaşmak için bana yardımcı olunursa çok sevinirim" diye konuştu. "İnsanın ruhunu rahatlatıyor" Yaptığı eserlerin büyük bir emek istediğini kaydeden Meşeoğlu, "Bu oymanın zamanı falan olmaz. Bunu gece çalışıyorsun, gündüz çalışıyorsun. Kereste sesini duymak, dinlemek, çizimlerini yapmak çok farklı bir olay. Bu olay öyle göründüğü gibi basit bir olay değil. Aşağı yukarı 15 senedir falan ben bu işlerle uğraşıyorum. Bir eseri meydana getirmek çok büyük bir olaydır. İnsanın ruhunu rahatlatır, bunlara bakmak benim için çok büyük bir olay. Güzeli seviyorum, güzel olan her şeyi seviyorum" şeklinde konuştu. "Kendisi bizlere ahşap oymasını öğretti" İhsangazi ilçesine bağlı Embiya köyünde 2018 yılında imam hatip olarak atanan Yunus Bademli ise Meşeoğlu’nun kendisine ahşap oymayı öğrettiğini belirterek, "O bizim ustamız, bir gün bana kendi atölyesini tanıtmak, yapmış olduğu eserleri göstermek istedi. Şaban amcayla bu şekilde tanışıklığımız başladı. O gün bugün bizim kendisi de acizane bizlere burada bu işi gösterdi, öğretti. Öğrendikten sonra bizim de eserlerimiz oldu. Şaban amcamla da onları Allah razı olsun, kendisinden çok ilham aldık" ifadelerini kullandı.
20 Aralık 2025 Cumartesi - 13:36 Emekli polis, ahşap hat sanatıyla evini adeta müzeye çevirdi Bomba imha uzmanı olarak görev yaptığı polislik mesleğinden emekli olduktan sonra ahşap hat sanatıyla uğraşmaya başlayan Şaban Meşeoğlu, yaptığı eserleriyle adeta evini müzeye dönüştürdü. Meşeoğlu en büyük hayalinin Kayı sancağını işlediği ahşap tabloyu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye etmek olduğunu söyledi. Kastamonu’nun İhsangazi ilçesine bağlı Embiya köyünde yaşayan 73 yaşındaki emekli polis Şaban Meşeoğlu, 1993 yılında emekli olduktan sonra gittiği Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi’nde Arapça "Allah" yazılı levhadan etkilenerek ahşap oyma sanatına yöneldi. Uzun yıllar bomba imha uzmanı olarak görev yapan Meşeoğlu, emekliliğini adeta ahşap oyma sanatına adadı. Hat sanatını ahşaba işleyen ve ahşap oyarak çeşitli kabartmalar yapan Meşeoğlu, yıllar içinde yaptığı eserleriyle evini adeta bir müzeye dönüştürdü. Yaşlılığı sebebiyle sanatına devam edemeyen Meşeoğlu, en büyük hayalinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Kayı sancağını işlediği ahşap tabloyu hediye etmek oluğunu söyledi. Türkiye’yi yağtığı SİHA’larla gururlandırdığı için BAYKAR Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar’a, kargo ile çift başlı kartal figürü işlemeli tablo gönderdiğini kaydeden Meşeoğlu, tablonun Selçuk Bayraktar’a ulaşıp ulaşmadığını çok merak ettiğini ifade etti. "Evimi müze haline getirdim" Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli’nin türbesindeki hatların kendisine ilham olduğunu söyleyen Meşeoğlu, "Türbede baktım camekan içerisinde üçgen şeklinde bir yazı var, kufi şeklinde yazıyor. Öğrendim ki kenarlarda Muhammed, ortada Allah yazıyor. Ben, Sezai Karakoç’un şiirleriyle büyüdüm, şiirlerinde, ‘kuşların yuvasına hak yol İslam yazacağız’ der. ’Bu üçgen bizim kültürümüzde yok, sen nereden buldun’ diyenler oldu. Ben, bu yazıyı 5 sene cebimde gezdirdim. En son sanayiye gittim, 7 levha yaptım. Öbür sene 20 levha yaptım. Benim ahşap oymada az çok bir becerim var. Hatta çocukluğumda ortaokula giderken ben bir mezarlık imalathanesinde çalıştım. O arada hilal içerisinde bozkurt resmi yaptım. Evimde 2 odanın duvarlarını oymalarla süsledim. Evimi müze haline getirdim" dedi. İsrail menşeli ürünleri yasakladığı için Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya da ulaşmak istediğini söyleyen Meşeoğlu, "Maduro, bizim İslam ülkelerinin yapamadığını yaptı. Hristiyan bir ülke. Amerika’dan ülkesine gelecek İsrail ürünlerini yasakladı. Filistin’e destek verdi. İslam ülkeleri bunu yapamadı. Ben ona Kastamonu’daki Şeyh Şaban-ı Veli’nin sancağını göndermek istiyorum ama benim kolum kısa. Maduro’ya ulaşmak için bana yardımcı olunursa çok sevinirim" diye konuştu. "İnsanın ruhunu rahatlatıyor" Yaptığı eserlerin büyük bir emek istediğini kaydeden Meşeoğlu, "Bu oymanın zamanı falan olmaz. Bunu gece çalışıyorsun, gündüz çalışıyorsun. Kereste sesini duymak, dinlemek, çizimlerini yapmak çok farklı bir olay. Bu olay öyle göründüğü gibi basit bir olay değil. Aşağı yukarı 15 senedir falan ben bu işlerle uğraşıyorum. Bir eseri meydana getirmek çok büyük bir olaydır. İnsanın ruhunu rahatlatır, bunlara bakmak benim için çok büyük bir olay. Güzeli seviyorum, güzel olan her şeyi seviyorum" şeklinde konuştu. "Kendisi bizlere ahşap oymasını öğretti" İhsangazi ilçesine bağlı Embiya köyünde 2018 yılında imam hatip olarak atanan Yunus Bademli ise Meşeoğlu’nun kendisine ahşap oymayı öğrettiğini belirterek, "O bizim ustamız, bir gün bana kendi atölyesini tanıtmak, yapmış olduğu eserleri göstermek istedi. Şaban amcayla bu şekilde tanışıklığımız başladı. O gün bugün bizim kendisi de acizane bizlere burada bu işi gösterdi, öğretti. Öğrendikten sonra bizim de eserlerimiz oldu. Şaban amcamla da onları Allah razı olsun, kendisinden çok ilham aldık" ifadeleri kullandı. (Vİ-MK-
Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Atalan:
27 Ekim 2025 Pazartesi - 14:46 Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Atalan: Kastamonu Üniversitesi’nde gerçekleştirilen "6. Muhammed İhsan Oğuz İlahiyat Araştırmaları Ödülleri Yarışması"nda dereceye giren araştırmacılar, düzenlenen panelde çalışmalarını anlattı. Panelde konuşan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Atalan, "Bugün ödül alan genç akademisyenlerimizin İslam kültürü ve medeniyetine sundukları katkılar bizler için iftihar vesilesidir" dedi. Kastamonu Üniversitesi Muhammed İhsan Oğuz Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından bu yıl 6’ncısı gerçekleştirilen Muhammed İhsan Oğuz İlahiyat Lisansüstü Tez Yarılması kapsamında düzenlenen panel yoğun bir katılımla Merkez Kütüphane Sezai Karakoç Salonu’nda gerçekleştirildi. Panelde 155 tez başvurusunda bulunulan yarışmada, yüksek lisans ve doktora tezleriyle dereceye giren araştırmacılar tarafından çalışmalarıyla ilgili katılımcılara bilgi aktarıldı. Panelin açılışında konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Atalan, ödül alan öğrenci ve akademisyenleri tebrik ederek, "Bugün ödül alan genç akademisyenlerimizin İslam kültürü ve medeniyetine sundukları katkılar bizler için iftihar vesilesidir. Kur’an ve sünnet, yalnızca inanç, ibadet ve ahlak esaslarını değil, aynı zamanda hukuki, ferdi ve içtima hayatın da temel ilkelerini belirleyerek İslam dininin ana çatısını kurmuştur. Ancak bu ilkelerin doğru anlaşılması, yorumlanması ve hayata aktarılması ancak muhakeme ve ilmi çabayla mümkündür. İlahiyat çalışmalarının önemi de burada ortaya çıkmaktadır" dedi. Daha sonra tez yarışmasında dereceye geçen yüksek lisans ve doktora tezleriyle başarılı olan akademisyen ve öğrenciler sunumlar yaptı. Oturumun moderatörlüğünü Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu yaptı. Panelde konuşan Prof. Dr. Kutlu, "Türk toplumları gündeme gelince hep Batı’da, barbar, kılıçla ancak etrafa ayar vermeye çalışan garip ve ucube varlıklar olarak tanımlanır. Batı’da birçok oryantalistlerin veya araştırmacıların eserlerinde bu imajı görürsünüz ama ben inanıyorum ki kılıçla bir yeri fetih edecekseniz elinizde coğrafya bilgisi, denizde harita bilgisi, birçok toplumsal, siyasi benzeri birçok alanda bilginiz yoksa o toplumları fetih edmezsiniz. Nitekim Mikail bey, Selçukluların başarısını yayınladığı bir coğrafya eserine bağlamıştı ve bu coğrafya bilgisinin Türklerin kılıcı kullanması için sadece kılıç yeterli olmadığını, bilimde de çok ileri düzeyde olmak gerektiğini orada sonuç olarak ifade etmiştir" diye konuştu. Panele, Muhammed İhsan Oğuz Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Muhammed İhsan Oğuz, akademisyenler, öğrenciler ve davetliler katıldı. Panelin ardından öğlenden sonraki oturumda tez yarışmasında dereceye giren yüksek lisans ve doktora öğrencilerine ödülleri verilecek.
Karadeniz’in Efes’i Pompeiopolis Antik Kenti önemli bir inanç merkezi olabilir
27 Ekim 2025 Pazartesi - 13:33 Karadeniz’in Efes’i Pompeiopolis Antik Kenti önemli bir inanç merkezi olabilir Kastamonu’nun Taşköprü ilçesindeki Pompeiopolis Antik Kenti’nde sürdürülen kazı çalışmalarında Hristiyanlıkta din şehitlerine, azizlere adanmış kiliseler olarak nitelendirilen martyrion olduğu değerlendirilen bir yapıya ulaşıldı. Kastamonu’nun Taşköprü ilçesindeki Pompeiopolis Antik Kenti’nde, 2024 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘Geleceğe Miras’ projesi çerçevesinde başlatılan kazı çalışmaları Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük başkanlığında devam ediyor. Roma döneminde yayıldığı alan bakımından Anadolu’nun en büyük kentlerinden biri olan ve Paflagonya Eyalet Merkezi olarak kurulan PompeiopolisAntik Kenti’nde gerçekleştirilen kazı çalışmaları, Taşköprü ilçesindeki Zımbıllı Tepe mevkiinde sürdürülüyor. Daha önce yapılan kazı çalışmalarında Yunan mitolojisinde aşk tanrıçası olarak nitelendirilen Afrodit’e ait heykel parçaları, Roma villasındaki bin 800 yıllık mozaikler ve bir tiyatronun gün yüzüne çıkartıldığı antik kentte bu yıl gerçekleştirilen kazı çalışmalarında, Hristiyanlıkta din şehitlerine, azizlere adanmış kiliseler olarak nitelendirilen martyrion olduğu değerlendirilen bir yapıya ulaşıldı. 15 Aralık’a kadar devam edecek kazı çalışmalarıyla yapının gün yüzüne çıkartılması amaçlanıyor. Bir yandan, sanat tarihçisi, arkeolog, restoratör, konservatör ve kazı işçilerinden oluşan 16 kişilik ekiple devam eden kazı çalışmalarının yanı sıra mozaiklerin restorasyonu da büyük titizlikle sürdürülüyor. Yapılan çalışmalarda elde edilen verilerle, bölgenin dönemin önemli inanç merkezlerinden birisi olduğu değerlendiriliyor. Kazı çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük, ortaya çıkartılan martyrionun, Pompeopolis Antik Kenti’nin ilerleyen süreçte Hristiyanlar için haç merkezi olarak değerlendirilebileceğini ortaya koyduğunu ifade etti. "Bir hac merkezi olması yolunda önemli veriler tespit ettik" Bu yıl çalışmaların geçen yıla göre daha yoğun şekilde devam ettiğini belirten Eliüşük, "Pompeiopolis Antik Kenti, Roma’nın Paflogonya eyaletinin bir dönem eyalet başkentliğini yapmış, önemli bir merkezdir. Mevcut haliyle yüzeyde çok fazla buluntu gözükmeyen antik kentte, 2024 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘Geleceğe Miras’ projesi kapsamında başlayan yoğun çalışmalar sonucunda kentin odeion tiyatrosunu ortaya çıkartmıştık. 2025 yılında da aynı proje kapsamında, yoğun bir çalışmamız var. Ödeneklerimizin büyük bir kısmı Kültür ve Turizm Bakanlığından geliyor. Buna ek olarak da Acacia Maden de kazılarımıza sponsorluk yapmakta. Bu sponsorlukla birlikte 2025 kazılarımız daha uzun süreli gerçekleşti. Özellikle kentte önceki yıllarda kısmen kazınmış bir martyrionumuz vardı. Martyrionda bu sene yoğun bir çalışma gerçekleştirdik ve Pompeiopolis bir hac merkezi olması yolunda önemli veriler tespit ettik" dedi. "Zemin mozaiklerinde yoğun bir restorasyon çalışması gerçekleştiriyoruz" Roma villasının çeşme ve kapı kısımlarının da ortaya çıkartıldığını kaydeden Eliüşük, "Sanat ekibimizle birlikte biz martyrionda bir aylık kazı çalışması gerçekleştirdik. Roma villasında yoğun bir çalışmamız vardı. Orada Polonya, İtalyan ekipleriyle ortak çalışıyoruz. Önceki yıllarda büyük bir kısmını ortaya çıkardığımız Roma villasının çeşme, giriş kapısı gibi bölümlerini de ortaya çıkarttık. Buna ek olarak villanın ünik zemin mozaiklerinde yoğun bir restorasyon çalışması gerçekleştiriyoruz" diye konuştu. "Kentin en önemli dini yapılarından biri haline dönüştürülüyor" "2025 yılındaki en büyük çalışmalarımızı Roma bazikasında gerçekleştiriyoruz" diyen Eliüşük, "Bazikalar erken imparatorluk dönemindeki kullanım amacı biraz farklı, biraz pazar, biraz mahkeme binası olarak hizmet ediyor. Ama burada ilk evrenin dışında psikoposluk merkezi olarak görev yaptığı dönemde, kentin en önemli dini yapılarından biri haline dönüştürülüyor" şeklinde konuştu. "Turizm altyapısı için önemli bir veri sunuyor" Antik kentin hem turizm hem de inanç merkezi haline gelebileceğini kaydeden Eliüşük, "Antik kentimizde oktagonal bir yapımız var. Bu bir martyrion olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda orası haç merkezi işlevi de görüyor. Pompeiopolis’te bu sene ortaya çıkardığımız yeni veriler Pompeiopolis’in martyriona sahip olduğunu işaret etmekte. Bu sonuç Pompeopolis’in ileride Hristiyanlar için haç merkezi olarak değerlendirilebileceğini ortaya koyuyor. Bu durum antik kentimizin, hem Kastamonu’nun hem Taşköprü’nün de turizm altyapısı için önemli bir veri sunuyor. Hem arkeolojik kazı hem de Kastamonu’nun turizmine verdiği katkı anlamında, 2025 çalışmalarımız oldukça verimli. 2026 yılında bu yapılarda çalışmalara devam edeceğiz. Bu bizim için önemli" şeklinde konuştu.
Karadeniz’in Efes’i Pompeiopolis Antik Kenti önemli bir inanç merkezi olabilir
27 Ekim 2025 Pazartesi - 13:30 Karadeniz’in Efes’i Pompeiopolis Antik Kenti önemli bir inanç merkezi olabilir Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde kazı çalışmalarının devam ettiği, Pompeiopolis Antik Kenti’nde martyrion olduğu değerlendirilen bir yapıya ulaşıldı. Ulaşılan martyrion sayesinde bölgenin önemli bir Hristiyan haç merkezi haline gelebileceği değerlendiriliyor. Kastamonu’nun Taşköprü ilçesindeki Pompeiopolis Antik Kenti’nde, 2024 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘Geleceğe Miras’ projesi çerçevesinde başlatılan kazı çalışmaları Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük başkanlığında devam ediyor. Roma döneminde yayıldığı alan bakımından Anadolu’nun en büyük kentlerinden biri olan ve Paflagonya Eyalet Merkezi olarak kurulanPompeiopolisAntik Kenti’nde gerçekleştirilen kazı çalışmaları, Taşköprü ilçesindeki Zımbıllı Tepe mevkiinde sürdürülüyor. Daha önce yapılan kazı çalışmalarında Yunan mitolojisinde aşk tanrıçası olarak nitelendirilen Afrodit’e ait heykel parçaları, Roma villasındaki bin 800 yıllık mozaikler ve bir tiyatronun gün yüzüne çıkartıldığı antik kentte bu yıl gerçekleştirilen kazı çalışmalarında, Hristiyanlıkta din şehitlerine, azizlere adanmış kiliseler olarak nitelendirilen martyrion olduğu değerlendirilen bir yapıya ulaşıldı. 15 Aralık’a kadar devam edecek kazı çalışmalarıyla yapının gün yüzüne çıkartılması amaçlanıyor. Bir yandan, sanat tarihçisi, arkeolog, restoratör, konservatör ve kazı işçilerinden oluşan 16 kişilik ekiple devam eden kazı çalışmalarının yanı sıra, mozaiklerin restorasyonu da büyük titizlikle sürdürülüyor. Yapılan kazı çalışmalarda elde edilen verilerle, bölgenin dönemin önemli inanç merkezlerinden birisi olduğu değerlendiriliyor. Kazı çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük, ortaya çıkartılan martyrionun, Pompeopolis Antik Kenti’nin ilerleyen süreçte Hristiyanlar için haç merkezi olarak değerlendirilebileceğini ortaya koyduğunu ifade etti. "Bir hac merkezi olması yolunda önemli veriler tespit ettik" Bu yıl çalışmaların geçen yıla göre daha yoğun şekilde devam ettiğini belirten Eliüşük, "Pompeiopolis Antik Kenti, Roma’nın Paflogonya eyaletinin bir dönem eyalet başkentliğini yapmış, önemli bir merkezdir. Mevcut haliyle yüzeyde çok fazla buluntu gözükmeyen antik kentte, 2024 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘Geleceğe Miras’ projesi kapsamında başlayan yoğun çalışmalar sonucunda kentin odeion tiyatrosunu ortaya çıkarttırmıştık. 2025 yılında da aynı proje kapsamında, yoğun bir çalışmamız var. Ödeneklerimizin büyük bir kısmı Kültür ve Turizm Bakanlığından geliyor. Buna ek olarak da Acacia Maden de kazılarımıza sponsorluk yapmakta. Bu sponsorlukla birlikte 2025 kazılarımız daha uzun süreli gerçekleşti. Özellikle kentte önceki yıllarda kısmen kazınmış bir martyrionumuz vardı. Martyrionda bu sene yoğun bir çalışma gerçekleştirdik ve Pompeiopolis bir hac merkezi olması yolunda önemli veriler tespit ettik" dedi. "Zemin mozaiklerinde yoğun bir restorasyon çalışması gerçekleştiriyoruz" Roma villasının çeşme ve kapı kısımlarının da ortaya çıkartıldığını kaydeden Eliüşük, "Sanat ekibimizle birlikte biz martyrionda bir aylık kazı çalışması gerçekleştirdik. Roma villasında yoğun bir çalışmamız vardı. Orada Polonya, İtalyan ekipleriyle ortak çalışıyoruz. Önceki yıllarda büyük bir kısmını ortaya çıkardığımız Roma villasının çeşme, giriş kapısı gibi bölümlerini de ortaya çıkarttık. Buna ek olarak villanın ünik zemin mozaiklerinde yoğun bir restorasyon çalışması gerçekleştiriyoruz" diye konuştu. "Kentin en önemli dini yapılarından biri haline dönüştürülüyor" "2025 yılındaki en büyük çalışmalarımızı Roma bazikasında gerçekleştiriyoruz" ifadelerine yer veren Eliüşük, "Bazikalar erken imparatorluk dönemindeki kullanım amacı biraz farklı, biraz pazar, biraz mahkeme binası olarak hizmet ediyor. Ama burada ilk evrenin dışında psikoposluk merkezi olarak görev yaptığı dönemde, kentin en önemli dini yapılarından biri haline dönüştürülüyor" şeklinde konuştu. "Turizm altyapısı için önemli bir veri sunuyor" Antik kentin hem turizm hem de inanç merkezi haline gelebileceğini kaydeden Eliüşük, "Antik kentimizde oktagonal bir yapımız var. Bu bir martyrion olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda orası haç merkezi işlevi de görüyor. Pompeiopolis’te bu sene ortaya çıkardığımız yeni veriler Pompeiopolis’in martyriona sahip olduğunu işaret etmekte. Bu sonuç Pompeopolis’in ileride Hristiyanlar için haç merkezi olarak değerlendirilebileceğini ortaya koyuyor. Bu durum antik kentimizin, hem Kastamonu’nun hem Taşköprü’nün de turizm altyapısı için önemli bir veri sunuyor. Hem arkeolojik kazı hem de Kastamonu’nun turizmine verdiği katkı anlamında, 2025 çalışmalarımız oldukça verimli. 2026 yılında bu yapılarda çalışmalara devam edeceğiz. Bu bizim için önemli" şeklinde konuştu. (MK
Türk profesör, Asya’da ilk kez keşfedilen "denizlerin dinozoru"nu anlattı
25 Ekim 2025 Cumartesi - 16:16 Türk profesör, Asya’da ilk kez keşfedilen "denizlerin dinozoru"nu anlattı Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Tunoğlu’nun memleketi Kastamonu’nun Devrekani ilçesinde 1999’da dünyadaki sayılı örneklerden biri olan ve Asya kıtasında ilk kez keşfedilen "denizlerin dinozoru" olarak bilinen "Mosasaurus hofmanni" fosilini nasıl keşfettiğini anlattı. Kastamonu Kent Tarihi Müzesi tarafından 13’üncüsü düzenlenen Bilim Günleri’nin konuğu Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeliğinden emekli olan Prof. Dr. Cemal Tunoğlu oldu. Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odasında gerçekleştirilen Bilim Günleri’nde emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Cemal Tunoğlu, Kastamonu’nun da aralarında bulunduğu dünya genelinde 7 lokasyonda tespit edilen "denizlerin dinozoru" veya "dinozorların kuzeni" olarak adlandırılan "Mosasaurus hofmanni" fosiline ulaşma hikayesini ve özelliklerini anlattı. Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Genel Jeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Tunoğlu, memleketi Kastamonu’nun Devrekani ilçesinin Beyler Barajı üst savak noktasında 1999 yılında çene ve 5-7 santimetre uzunluğunda bir dizi sivri, konik dişlerden oluşan fosil kalıntıları buldu. Tunoğlu, incelediği fosilin yaklaşık 65-70 milyon yıl öncesine ait Mosasaurus hoffmanni olduğunu tespit etti. Türkiye’de o tarihten sonra başka bir örneği bulunmayan ve Hacettepe Üniversitesi’nde sergilenen "Denizlerin dinozoru", dünya genelinde bulunan 7 örnekten biri olarak dikkat çekmeyi sürdürüyor. "Asya kıtasında tek fosil, başka bir keşif yok" Prof. Dr. Cemal Tunoğlu, "Devrekâni bölgesinde yaklaşık 450 kilometrekarelik veya jeolojik olarak 3 paftalık bir bölgede doktora tezi yaptım. Doktora tezimi bitirdikten sonra bölgede dolaşmaya, gezmeye, bilimsel olarak araştırmalara devam ettim. Sadece Türkiye’de değil koskoca Asya’da 44 milyon kilometrekarelik büyük bir Asya coğrafyasında tek fosil, başka bir keşif yok. Bu bölgede Mosasaurus hoffmanni, özellikle Kastamonu için, Devrekani için mutlaka sahiplenilmesi gereken önemli bir fosildir. Dolayısıyla burasını önemli fosil sit noktası haline de mutlaka getirmemiz lazım. Dünyada burası altıncı lokalite. Daha sonra 2014 yılında İtalya’da da bulundu ve yedinci bir lokalite oluyor. Bizim bulduğumuz fosil, Anadolu’da ve Asya’da ilk olma özelliğini korumaya devam ediyor. Dünyada sadece 95 milyon yıl ile 65 milyon yıl arasında 30 milyon yıl dünyada hakimiyetini sürdürmüş ve 65 milyon yıl önce de yeryüzünden silinmiş, bir daha görünmüyor" dedi. 26 yıl önce 1999 yılında Devrekani’de Beyler Barajı üst savak bölgesinde fosili bulduklarını söyleyen Tunoğlu, "Taşkın savak dediğimiz bir barajın inşaat alanında bulunmuş olan bir fosil, yani iskelet yapısı koskoca 17 metre uzunluğunda. Çene bölgesinden kuyruk bölgesine kadar devasa bir candı, o dönemin okyanuslarında ve denizlerin en büyük canlısı, en iri canlısı. Bu lokalite kazılmaya başlayıp kamyonlara dolduruldu. İş makineleri tarafından büyük bir kısmı, o devasa kemikler, kaburga kemikleri, kuyruk kemikleri ve kafatasının diğer parçaları kamyonlara doldurularak götürülmüş ve bir yere bırakılmış, atılmış. Ben tesadüfen o kamyondan mı düştü yoksa kepçeden mi düştü bilemiyorum, o 60-70 santimetrelik 2 parça ile 30 santimetrelik 2 parçayı tesadüfen buldum. Baktım birtakım materyaller var, şüphelendim ve onun üzerine çekicim ile kırmaya başladım. Çekicimle kırmaya başlayınca görüntülerle karşılaştım. Çene ve çeneye bağlı 6-7 santimetre uzunluğunda dişlerle karşılaştım" diye konuştu. "Mosasaurus hoffmanni, Türkiye’de ve Asya’da ilk keşiftir" Keşfi yaptıktan sonra kendisinin Mosasaurus hoffmanni üzerinde uzman olmadığını belirten Tunoğlu, "Fransa’da bilim insanı olan Paris Tabiat Tarihi Müzesi’nde Dr. Nathalie Bardet ile temasa geçtim. Kendisini Türkiye’ye davet ettim. Hacettepe Paleontoloji Laboratuvarında fosili inceledi, dişlerden bir tanesini 2 gün çalışarak ortaya çıkardık. Çünkü o tek diş çok önemliymiş. Söz konusu fosil parçaların Mosasaurus hoffmanni olduğunu ve Türkiye’de ve Asya’da ilk keşif olduğunu söyledi. Bu fosil hala günümüzde devasa Asya kıtasında bile şimdiye kadar bulunmuş değil. Böylelikle 6 farklı lokalite de fosili bulmuş olduk. Şu ana kadar Hollanda, Belçika, Fransa, Polonya, Bulgaristan ve Türkiye bulunmuştu, son olarak İtalya’da da bulundu. Dünya üzerinde toplam 7 lokalite de bulunmuş oldu. "Yaşadığı dönemin okyanus ve kararlarının da en iri canlısıdır" Mosasaurus hoffmanni, ilk kez 1780 yılında Belçika’da bulunduğunu anlatan Tunoğlu, "Okyanusların ve denizlerin en iri ve en büyük canlısı, dinozorlarla kıyaslanıyor. Bu canlılar denizlerdeki balıklarla, yengeçlerle besleniyorlar. Bu canlılar, karasal canlılar gibi kısa dönem solunum gerçekleştiriyorlar. Mosasaurus hoffmanni, 1999 yılında 26 yıl önce Devrekani’de keşfedilmiştir. Lokalitesi de Devrekani Beyler Barajının üst savak bölgesidir. Türkiye’de ve Asya’da ilk keşiftir. Bu yani 45 milyon kilometrekarelik Asya kıtasında, Türkiye’de yapılan ilk keşiftir. Şimdiye kadar sadece Kuzey yarım kürede bulunmuş, güney yarım kürede hiç bulunmamıştır. Mosasaurus hoffmanni, bu yüzden de güney yarım kürede yapılan ilk keşiftir. Ülkemiz 6’ıncı lokalite de yer almaktadır. 65 milyon yıl öncesinde yani en geç kretase dönemi dediğimiz dönemde yaşamıştır. Yaş olarak da çok önemlidir ve Mosasaurus hoffmanni yeryüzü okyanuslarında 30 milyon yıl hüküm sürmüşlerdir. Yani 95 ila 65 milyon yıl arasında hüküm sürmüşlerdir. Dinozorlar ise 65 milyon ile 150 milyon yıllık bir yaşam periyoduna sahiptir. Şimdiye kadar bulunmuş en genç Mosasaurus hoffmannidir. Yani şimdiye kadar 7 lokalite de bulunan Mosasaurus hoffmanni fosilleri arasında en gencidir. En genç derken yani en son yok olan anlamında söylüyorum. Yaşadığı dönemin okyanus ve kararlarının da en iri canlısıdır" şeklinde konuştu. "Dünyadaki en önemli olan bu keşfi, şehrin kentsel imajı haline getirmeliyiz" Kastamonu Kent Müzesi Müdürü Arkeolog Dr. Murat Karasalihoğlu ise "Kastamonu’nun kesinlikle evrene bir armağanı ve bu armağan maalesef başta Kastamonu olmak üzere çok fazla bilinmiyor. 1999 yılında bugün konuşmacımız olan çok değerli hocamız aynı zamanda hemşehrimiz Cemal Tunoğlu tarafından muazzam bir keşif yapıldı. 19. yüzyılda keşifler çağı bitti aslında. 20. yüzyılda bir kaşif ile tanışıyor olmak, onunla yan yana olmakta ayrı bir onur hepimiz açısından ve 1999 yılında 70 milyon yaşında evrenin jeolojik tarihi, sessiz tanıklarından bir tanesi değerli hocamızın mahlasıyla çekiciyle gün yüzüne çıkartıldı ve bilim dünyasına sunuldu. Bu keşif boyutları bakımından dünyanın en büyük olması nedeniyle gerçekten çok önemli, müzemizde ki en büyük ikinci odayı biz, Mosasaurus hoffmanni’ye ayırdık. Mesele oradaki grafik uygulamalarımız ya da imitasyonlarımız ya da haritalarımızı insanlara eğlenceli vakit geçirmek ya da sadece bilgilendirmek değil, dünyadaki en önemli olan bir buluntuyla aslında bir kentsel imajı oluşturma çabasının içinde olmamızdır. Çok fazla değerimiz var ama değerlerimizin büyük birçoğunu hem Anadolu’ya hem de dünyayla da paylaşıyoruz. Eğer, siz bir kentsel imajı oluşturmak istiyorsanız sizin ünik bir buluntunuz, ünik bir özelliğiniz olması gerekiyor ve biz de bunu düşünerek Mosasaurus’a böylesine önemli bir yer ayırdığımızı da düşünüyorum" dedi.
Türk profesör, Asya’da ilk kez keşfedilen "denizlerin dinozoru"nu anlattı
25 Ekim 2025 Cumartesi - 16:12 Türk profesör, Asya’da ilk kez keşfedilen "denizlerin dinozoru"nu anlattı Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Tunoğlu’nun memleketi Kastamonu’nun Devrekani ilçesinde 1999’da dünyadaki sayılı örneklerden biri olan ve Asya kıtasında ilk kez keşfedilen "denizlerin dinozoru" olarak bilinen "Mosasaurus hofmanni" fosilini nasıl keşfettiğini anlattı. Kastamonu Kent Tarihi Müzesi tarafından 13’üncüsü düzenlenen Bilim Günleri’nin konuğu Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeliğinden emekli olan Prof. Dr. Cemal Tunoğlu oldu. Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odasında gerçekleştirilen Bilim Günleri’nde emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Cemal Tunoğlu, Kastamonu’nun da aralarında bulunduğu dünya genelinde 7 lokasyonda tespit edilen "denizlerin dinozoru" veya "dinozorların kuzeni" olarak adlandırılan "Mosasaurus hofmanni" fosiline ulaşma hikayesini ve özelliklerini anlattı. Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Genel Jeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Tunoğlu, memleketi Kastamonu’nun Devrekani ilçesinin Beyler Barajı üst savak noktasında 1999 yılında çene ve 5-7 santimetre uzunluğunda bir dizi sivri, konik dişlerden oluşan fosil kalıntıları buldu. Tunoğlu, incelediği fosilin yaklaşık 65-70 milyon yıl öncesine ait Mosasaurus hoffmanni olduğunu tespit etti. Türkiye’de o tarihten sonra başka bir örneği bulunmayan ve Hacettepe Üniversitesi’nde sergilenen "Denizlerin dinozoru", dünya genelinde bulunan 7 örnekten biri olarak dikkat çekmeyi sürdürüyor. "Asya kıtasında tek fosil, başka bir keşif yok" Prof. Dr. Cemal Tunoğlu, "Devrekâni bölgesinde yaklaşık 450 kilometrekarelik veya jeolojik olarak 3 paftalık bir bölgede doktora tezi yaptım. Doktora tezimi bitirdikten sonra bölgede dolaşmaya, gezmeye, bilimsel olarak araştırmalara devam ettim. Sadece Türkiye’de değil koskoca Asya’da 44 milyon kilometrekarelik büyük bir Asya coğrafyasında tek fosil, başka bir keşif yok. Bu bölgede Mosasaurus hoffmanni, özellikle Kastamonu için, Devrekani için mutlaka sahiplenilmesi gereken önemli bir fosildir. Dolayısıyla burasını önemli fosil sit noktası haline de mutlaka getirmemiz lazım. Dünyada burası altıncı lokalite. Daha sonra 2014 yılında İtalya’da da bulundu ve yedinci bir lokalite oluyor. Bizim bulduğumuz fosil, Anadolu’da ve Asya’da ilk olma özelliğini korumaya devam ediyor. Dünyada sadece 95 milyon yıl ile 65 milyon yıl arasında 30 milyon yıl dünyada hakimiyetini sürdürmüş ve 65 milyon yıl önce de yeryüzünden silinmiş, bir daha görünmüyor" dedi. 26 yıl önce 1999 yılında Devrekani’de Beyler Barajı üst savak bölgesinde fosili bulduklarını söyleyen Tunoğlu, "Taşkın savak dediğimiz bir barajın inşaat alanında bulunmuş olan bir fosil, yani iskelet yapısı koskoca 17 metre uzunluğunda. Çene bölgesinden kuyruk bölgesine kadar devasa bir candı, o dönemin okyanuslarında ve denizlerin en büyük canlısı, en iri canlısı. Bu lokalite kazılmaya başlayıp kamyonlara dolduruldu. İş makineleri tarafından büyük bir kısmı, o devasa kemikler, kaburga kemikleri, kuyruk kemikleri ve kafatasının diğer parçaları kamyonlara doldurularak götürülmüş ve bir yere bırakılmış, atılmış. Ben tesadüfen o kamyondan mı düştü yoksa kepçeden mi düştü bilemiyorum, o 60-70 santimetrelik 2 parça ile 30 santimetrelik 2 parçayı tesadüfen buldum. Baktım birtakım materyaller var, şüphelendim ve onun üzerine çekicim ile kırmaya başladım. Çekicimle kırmaya başlayınca görüntülerle karşılaştım. Çene ve çeneye bağlı 6-7 santimetre uzunluğunda dişlerle karşılaştım" diye konuştu. "Mosasaurus hoffmanni, Türkiye’de ve Asya’da ilk keşiftir" Keşfi yaptıktan sonra kendisinin Mosasaurus hoffmanni üzerinde uzman olmadığını belirten Tunoğlu, "Fransa’da bilim insanı olan Paris Tabiat Tarihi Müzesi’nde Dr. Nathalie Bardet ile temasa geçtim. Kendisini Türkiye’ye davet ettim. Hacettepe Paleontoloji Laboratuvarında fosili inceledi, dişlerden bir tanesini 2 gün çalışarak ortaya çıkardık. Çünkü o tek diş çok önemliymiş. Söz konusu fosil parçaların Mosasaurus hoffmanni olduğunu ve Türkiye’de ve Asya’da ilk keşif olduğunu söyledi. Bu fosil hala günümüzde devasa Asya kıtasında bile şimdiye kadar bulunmuş değil. Böylelikle 6 farklı lokalite de fosili bulmuş olduk. Şu ana kadar Hollanda, Belçika, Fransa, Polonya, Bulgaristan ve Türkiye bulunmuştu, son olarak İtalya’da da bulundu. Dünya üzerinde toplam 7 lokalite de bulunmuş oldu. "Yaşadığı dönemin okyanus ve kararlarının da en iri canlısıdır" Mosasaurus hoffmanni, ilk kez 1780 yılında Belçika’da bulunduğunu anlatan Tunoğlu, "Okyanusların ve denizlerin en iri ve en büyük canlısı, dinozorlarla kıyaslanıyor. Bu canlılar denizlerdeki balıklarla, yengeçlerle besleniyorlar. Bu canlılar, karasal canlılar gibi kısa dönem solunum gerçekleştiriyorlar. Mosasaurus hoffmanni, 1999 yılında 26 yıl önce Devrekani’de keşfedilmiştir. Lokalitesi de Devrekani Beyler Barajının üst savak bölgesidir. Türkiye’de ve Asya’da ilk keşiftir. Bu yani 45 milyon kilometrekarelik Asya kıtasında, Türkiye’de yapılan ilk keşiftir. Şimdiye kadar sadece Kuzey yarım kürede bulunmuş, güney yarım kürede hiç bulunmamıştır. Mosasaurus hoffmanni, bu yüzden de güney yarım kürede yapılan ilk keşiftir. Ülkemiz 6’ıncı lokalite de yer almaktadır. 65 milyon yıl öncesinde yani en geç kretase dönemi dediğimiz dönemde yaşamıştır. Yaş olarak da çok önemlidir ve Mosasaurus hoffmanni yeryüzü okyanuslarında 30 milyon yıl hüküm sürmüşlerdir. Yani 95 ila 65 milyon yıl arasında hüküm sürmüşlerdir. Dinozorlar ise 65 milyon ile 150 milyon yıllık bir yaşam periyoduna sahiptir. Şimdiye kadar bulunmuş en genç Mosasaurus hoffmannidir. Yani şimdiye kadar 7 lokalite de bulunan Mosasaurus hoffmanni fosilleri arasında en gencidir. En genç derken yani en son yok olan anlamında söylüyorum. Yaşadığı dönemin okyanus ve kararlarının da en iri canlısıdır" şeklinde konuştu. "Dünyadaki en önemli olan bu keşfi, şehrin kentsel imajı haline getirmeliyiz" Kastamonu Kent Müzesi Müdürü Arkeolog Dr. Murat Karasalihoğlu ise, "Kastamonu’nun kesinlikle evrene bir armağanı ve bu armağan maalesef başta Kastamonu olmak üzere çok fazla bilinmiyor. 1999 yılında bugün konuşmacımız olan çok değerli hocamız aynı zamanda hemşehrimiz Cemal Tunoğlu tarafından muazzam bir keşif yapıldı. 19. yüzyılda keşifler çağı bitti aslında. 20. yüzyılda bir kaşif ile tanışıyor olmak, onunla yan yana olmakta ayrı bir onur hepimiz açısından ve 1999 yılında 70 milyon yaşında evrenin jeolojik tarihi, sessiz tanıklarından bir tanesi değerli hocamızın mahlasıyla çekiciyle gün yüzüne çıkartıldı ve bilim dünyasına sunuldu. Bu keşif boyutları bakımından dünyanın en büyük olması nedeniyle gerçekten çok önemli, müzemizde ki en büyük ikinci odayı biz, Mosasaurus hoffmanni’ye ayırdık. Mesele oradaki grafik uygulamalarımız ya da imitasyonlarımız ya da haritalarımızı insanlara eğlenceli vakit geçirmek ya da sadece bilgilendirmek değil, dünyadaki en önemli olan bir buluntuyla aslında bir kentsel imajı oluşturma çabasının içinde olmamızdır. Çok fazla değerimiz var ama değerlerimizin büyük birçoğunu hem Anadolu’ya hem de dünyayla da paylaşıyoruz. Eğer, siz bir kentsel imajı oluşturmak istiyorsanız sizin ünik bir buluntunuz, ünik bir özelliğiniz olması gerekiyor ve biz de bunu düşünerek Mosasaurus’a böylesine önemli bir yer ayırdığımızı da düşünüyorum" dedi.
Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı: "Teknolojiyi bir kalkan olarak kullanmak zorundayız"
24 Ekim 2025 Cuma - 17:08 Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı: "Teknolojiyi bir kalkan olarak kullanmak zorundayız" Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, artan dünya nüfusu ve iklim değişikliğinin etkileri sebebiyle daha verimli tarımsal üretimin zorunlu hale geldiğini ifade ederek, "Bu risklere karşı teknolojiyi bir kalkan olarak kullanmak zorundayız" dedi. Kastamonu Üniversitesi’nde 2025-2026 Akademik Yılı, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın katıldığı törenle başladı. Törende konuşan Bakan Yumaklı, gençlere önemli tavsiyelerde bulundu. Türkiye’nin stratejik önemine değinen Yumaklı, "Ülkemiz Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının kesişim noktasında. Bunu biliyorsunuz ama bir kere de ben tekrar etmek istiyorum. Sadece 4 saatlik bir uçuş alanında dünya nüfusunun yüzde 40’ına ulaşıyoruz. Bu dünya nüfusunun üretmiş olduğu ticaret hacmi ise 9 trilyon dolar. New York’tan Tokyo’ya kadar 16 saatlik zaman dilimi içerisinde bütün pazarlara aynı gün ulaşma imkanımız var. Kıtalar arası kara, hava, deniz bağlantıları ve enerji yolları sayesinde ülkemiz, bahsettiğimiz bu coğrafya içerisinde güvenli bir liman anlamını taşıyor. Özellikle İstanbul Havalimanı’nın kırmış olduğu rekorlar da bunun en büyük teyidi ve ispatıdır. Bu potansiyel, başta tarımsal üretim olmak üzere tüm alanlarda nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyulması anlamına gelir" dedi. "Bütün imkanların sizler için seferber edildiğine emin olun" Gençlere Türkiye’nin hedefleri için önemli görev düştüğünü kaydeden Bakan Yumaklı, "Ben öğrenciyken ülkemizin gayri safi yurt içi hasılası 151 milyar dolardı. Bugün 8 kat artışla 1,3 trilyon dolara çıkmış durumda. Bunun daha da geliştirilmesi için çok ciddi bir potansiyel var. Bunlar sizi bekleyen gelecekteki en büyük hedefler. Yine o dönemlerde, ülkemizin ihracatı 13 milyar dolar civarındaydı, bugün 270 milyar dolara ulaşmış durumdayız. Ülkemizi bu seviyeye gelmesini sağlayan o gün sizler gibi bu koltuklarda oturan kardeşlerimizdi. İnanıyorum ki bizlerden çok daha iyi imkanlara sahip siz kardeşlerim bu başarıyı sağlamak için bütün imkanların sizler için seferber edildiğine emin olun" diye konuştu. "Teknolojiyi bir kalkan olarak kullanmak zorundayız" "Ülkemizin güçlü olduğu, savunma sanayii kadar stratejik öneme sahip bir sektör de tarım sektörüdür" diyen Bakan Yumaklı, "Dünya nüfusu 8 milyara yaklaştı ve 2050 yılında 10 milyara ulaşması öngörülüyor. Dolayısıyla bu durum suya ve gıdaya olan talebi daha da arttırmış durumda. Gençlerimizin bu manadaki çalışmalarına, vizyonlarına, Ar-Ge konularındaki bütün çalışmalara katılmalarına, onların yenilikçi fikirlerine ihtiyacımız var. Çok zorlu bir süreç, riskin çok fazla olduğu bir dönem, durmadan daha fazla, daha verimli üretim yapmamızı bize zorumlu hale getirmiş durumda. Bu risklere karşı teknolojiyi bir kalkan olarak kullanmak zorundayız. Bunu hepimiz yaşıyoruz. Sadece ülkemizde değil, dünyada artık meteorolojik olayların anormal durumlara sebep olduğunu müşahade ediyoruz. Son birkaç gündür 3 farklı ilimizde yağışları beklerken, lokal bir şekilde çok kısa bir zamanda dar bir alanda yağışın olması maalesef bizlere farklı sorunları getirdi. Bir yandan iklim değişikliği, kuraklık, bizim yağış ihtiyacımız, diğer tarafta da yağdığı zaman başka bir sorunu, hasarı bizim önümüze getirmesi. Dolayısıyla teknolojiyi kalkan olarak kullanmalıyız dememdeki kasıt bu" şeklinde konuşu. "Genç kardeşlerimin bu projelere mutlaka katılımını bekliyorum" Tarım ve Orman Bakanlığı olarak Türkiye’nin en büyük ve en yaygın Ar-Ge kurumlarından biri olduklarını vurgulayan Yumaklı, "Bu manada genç araştırmacı kardeşlerimizi destekliyoruz. Kırsal Kalkınmada Uzman Eller, ORKÖY Projeleri, Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı, IPARD-TKDK projeleri, bu manada gençlerin ve kadınların pozitif ayrımcılığa tabii tutulduğu programlar olarak önümüzde. TKDK ve IPARD projelerinin özellikle nitelik olarak önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Yaklaşık 14 bin 540 projeyi desteklemişiz, bu projelere 1,3 milyar avro hibe desteği sağlamışız. Gençlerin projelerden bugüne kadar yüzde 67 yararlandırıldığını göz önünde tutarsak, önümüzdeki dönemde ben genç kardeşlerimin bu projelere mutlaka katılımını beklediğimi ifade etmek istiyorum" ifadelerini kullandı. Akademik yılın hayırlara vesile olmasını dileyen AK Parti Milletvekili Fatma Serap Ekmekci de, "Kastamonu Üniversitemizin sadece akademik alanda değil ilimiz için ve hatta bölgemiz için kalkınma ve gelişmede büyük katkısı olduğunu, yer yer özne görevi gördüğünü, sanayiden turizme, spordan sağlığa pek çok alanda görüyoruz. Bu katkısından dolayı üniversitemizin tüm unsurlarına kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Kastamonu’muzu her alanda Türkiye Yüzyılı’nın yıldız illerinden biri yapmak için çıktığımız yolda şundan eminim ki en büyük imecelerimizden biri Kastamonu Üniversitesi. Bilimin ve aklın rehberliğinde birlikte çok yol alacağımızdan ve Kastamonu’muzu hedeflerimizin de ötesine taşıyacağımızdan eminim. Birlikte yürüdük ve birlikte yürümeyi sürdüreceğiz. Birlikte başaracağız" dedi. Diş Hekimliği Fakültesi ve Hastanesi seneye hizmete girecek Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal ise, bin 692’si yabancı uyruklu toplam 26 bin 862 öğrenci, 973 akademik, 715 idari personel, 15 fakülte, 1 lisansüstü eğitim enstitüsü, 2 yüksekokul, 13 meslek yüksekokulu, Teknokent, Teknoloji Transfer Merkezi ve Merkezi Araştırma Laboratuvarı ve diğer birimleriyle faaliyetlerini devam ettirdiklerini belirterek, bu yıl Tıp Fakültesi’nde ilk mezunlarını vereceklerini, Tıp Fakültesi bünyesinde 250 yataklı yeni eğitim ve araştırma hastanesinin Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca 2026 yılı yatırım programına alındığını ifade etti. Diş Hekimliği Fakültesi bünyesinde faaliyet gösterecek olan fakülte ve hastane binasının da önümüzdeki yıl hizmete girmesini ve ilk öğrencilerini almayı planladıklarını kaydeden Rektör Topal, Kastamonu Üniversitesi bünyesinde faaliyete geçen Hayvan Hastanesi’nin de 2 yıldır öğrencilerin mesleki becerisine katkı sağladığını dile getirdi. 2025 yılı itibarıyla akredite olan lisans program sayısı 14’e yükseldi 2025 yılında robotik ve yapay zeka, yapay zeka operatörlüğü, insansız araç teknikerliği, dijital tarım teknolojileri, su ve atık yönetimi teknikerliği, doğa koruma ve biyoçeşitlilik yönetimi gibi alanlarda yeni program ve bölümler açarak 2025-2026 eğitim öğretim yılında ilk öğrencilerini aldıklarını belirten Topal, uygulamalı eğitimleri yaygınlaştırmayı hedeflediklerini söyledi. Kastamonu Üniversitesi’nde 2025 yılı itibarıyla akredite olan lisans program sayısının 14’e yükseldiğini dile getiren Topal, engelsiz kampüs kapsamında fiziki alt yapıyı iyileştirme çalışmalarının önemli kısmını tamamlayarak 2024 yılında YÖK Engelsiz Üniversite Ödülleri’nde 38 bayrakla Türkiye birincisi olduklarını vurguladı. Topal, Yükseköğretim Kurulu ve Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından üniversitelerde sağlıklı yaşamı ve spor kültürünü teşvik etmek amacıyla yürütülen "Spor Dostu Kampüs" projesi kapsamında Kastamonu Üniversitesi’nin 2025 yılında "Spor Dostu Kampüs" unvanı almaya hak kazandığını belirtti. 5 yılda Kastamonu Üniversitesi’ndeki yaklaşık 900 TÜBİTAK öğrenci projesi desteklenmeye hak kazandığını ifade eden Topal, öğrencilerin TEKNOFEST’te 2023’te En İyi Girişim Ödülü, 2024 yılında İkincilik Ödülü, 2025 yılında ise farklı kategorilerde birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödüllerine layık görüldüğünü söyledi. Kastamonu Üniversitesi’nin ulusal ve uluslarası alandaki değerlendirmelerde gösterdiği başarılarla sıralamada yükselmeye devam ettiğini vurgulayan Topal, Kastamonu Üniversitesi’nin ihtisaslaştığı ormancılık ve tabiat turizmi alanında da 61 adet bölgesel kalkınma odaklı ihtisas projesi yürüttüğünü açıklayarak, "Üniversite olarak hiçbir zaman yaptıklarımız yeterli görmüyor, yeni hedefler oluşturmaya odaklanıyoruz. Üniversite şehir iş birliğini önemsiyor özellikle şehrin ilmi, iktisadi, tarihi, coğrafi, sosyal, ekonomik, kültür, sanat, spor ve turizme dair potansiyeline yönelik çalışmalara da imza atıyoruz. Başlattığımız Kastamonu Raporları dizisiyle şehrin gelecek projeksiyonu için sanayicilerimize, iş adamlarımıza ve derdi Kastamonu olan hemşehrilerimize rehber olmaya çalışıyoruz. Mülki, mahalli, kamu, özel ayırt etmeksizin tüm kurum ve kuruluşlarımızla iş birliğini önemsiyor, odağında ilim, insan, toplum ve şehir olan her türlü iş birliğine açık olduğumuzu bir kez daha yinelemek istiyoruz" dedi. Rektör Topal, sözlerini İsrail zulmü altındaki Filistinlilerin yanında olduklarını ifade ederek sonlandırdı. Törene Kastamonu Valisi, Meftun Dallı AK Parti milletvekilleri Fatma Serap Ekmekci ve Halil Uluay, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, il protokolü, üniversite yönetimi, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Bakan Yumaklı, Kastamonu’daki temasları kapsamında Vali Meftun Dallı’yı da makamında ziyaret ederek, ildeki proje ve çalışmalarla ilgili bilgi aldı.