ASAYİŞ - 25 Eylül 2024 Çarşamba 11:34

Eski hakim ve savcının oğlu yine bir olaya karıştı

A
A
A
Eski hakim ve savcının oğlu yine bir olaya karıştı

Bakırköy’de vatandaşların üzerine otomobilini sürerek yaralanmasına neden olan ve çeşitli diğer suçlardan 9 adet hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen annesi eski hakim babası ise eski cumhuriyet savcısı Görkem Sertaç Göçmen’in yeni bir olaya karıştığı ortaya çıktı. İstanbul’dan ayrılan Göçmen’in bu kez Sinop’ta 2 bekçiye hakaret ettiği, 3 polis memurunu ise kurusıkı silah ile tehdit ettiği öğrenildi. Göçmen’in ‘birden fazla kişiye karşı silahla tehdit’ suçundan 2 yıl 6 ay ‘kamu görevlisine alenen hakaret’ suçundan ise 10 bin 620 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildi.

Bakırköy’de kız arkadaşını darp ederken tepki gösteren vatandaşların üzerine otomobilini sürerek yaralanmasına neden olan ve çeşitli diğer suçlardan 9 adet hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen annesi eski hakim babası ise eski cumhuriyet savcısı Görkem Sertaç Göçmen bu kez de ‘birden fazla kişiye karşı silahla tehdit’ ve ‘kamu görevlisine alenen hakaret’ suçlarından yargılanarak ceza aldı. 28 Kasım 2020 tarihinde meydana gelen olayda Görkem Sertaç Göçmen, koronavirüs nedeniyle sokağa çıkma yasağı bulunduğu dönemde dışarıya çıktı. Göçmen iddiaya göre kendisini evine dönmesi için uyaran 2 bekçiye ‘iti köpeği bekçi yapıyorlar’ diyerek hakaret etti. Ardından evine giden ve kendisini yaralayan Göçmen için sağlık görevlileri çağırıldı. Gelen sağlık görevlilerine sorun çıkarması nedeniyle olay yerine polis gönderildi. Göçmen’in bu kez de 3 polisin bulunduğu araca doğru kurusıkı silah doğrulttuğu iddia edildi.

Bekçi: “9 yıl yatarım var beni vurmazsan adam değilsin dedi”

Olaya ilişkin Boyabat Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada beyanda bulunan bekçi Eren Y. “Olay günü sokağa çıkma yasağının olduğu bir vakitte bir büfeciye seslenen 2 kişi olduğunu fark ettik. Kendilerine uygun bir dille sokağa çıkma yasağının olduğunu evlerine gitmeleri gerektiğini söyledik. Görkem Sertaç bize ‘hayırdır siz kimsiniz’ şeklinde söylemlerde bulundu. Daha sonra babası Alpay Göçmen yanımıza gelerek oğlunun alkollü ve kesinleşmiş 9 yıl cezasının olduğunu söyleyerek oğlunun moralinin bozuk olduğunu söyledi. Anlayış göstererek evlerine gitmelerini söyledik. Yanımızdan biraz uzaklaştıkları sırada Görkem Sertaç Göçmen ‘iti köpeği bekçi yapıyorlar’ dedi. Yanımdaki arkadaşım Osman polise haber verdi. Görkem Sertaç üstüme doğru gelerek silahıma doğru hamlede bulundu. Bana ‘9 yıl yatarım var beni vurmazsan adam değilsin. Sizden mi korkacağım’ şeklinde söylemde bulundu” dedi. Polis memuru Bekir M. ise “Mahalle bekçisi arkadaşlara mukavemet olayı olmuş. Bekçilerden olayı dinledim. Sanığın babası Alpay Göçmen’i arayarak emniyete davet ettim. Geleceğini ancak oğlunun sinir krizi geçirdiğini söyledi. Nöbetçi cumhuriyet savcısına durumu arz ettim. Şahsın yakalanmasının yapılarak gerekli işlemlerin yapılması talimatını aldım. Bu esnada 112 ambulansının takviye polis ekibi istemiş olduğu ihbarı geldi. 2 polis arkadaşım ile yola çıktık. Yol üzerinde sanığın babası Alpay Göçmen’i gördük. Bizi durdurdu ‘oğlum sinir krizi geçiriyor sizi görürse daha da sinirlenir’ dedi. Kendisini araca davet ettik, bindi. Bu esnada Görkem Sertaç Göçmen karşıdan elinde silah ile geldi. Silahın kurusıkı olduğunu anlayamadık gece vaktiydi. Sanığın babası, silahın kurusıkı olduğunu ve oğlu ile konuşacağını söyledi. Şahıs ardından ambulans ile hastaneye kaldırıldı” diye konuştu.

“Cezalandırılmam halinde kamuya yararlı bir işte çalışmaya rızam yoktur”

Sanık Görkem Sertaç Göçmen ise olaydan önce kendisine köpek saldırdığını söyleyerek, “Olay günü moralim bozuktu alkol almıştım. Dışarıya babamla sigara almak için çıktım, yasak olduğu aklıma gelmedi. Köpeklerden korunmak için yanımıza 1 tane kurusıkı tabanca ve 1 tane boncuk tabanca aldık. Sigarayı alacağım büfenin kapalı olduğunu görünce işletme sahibinin üst katta oturduğunu bildiğimden seslendim. Beni duymayınca dükkanın kepengini sallamaya başladım. Bu sırada 2 gece bekçisi yanımıza geldi. Hırsız yakalamış gibi bir edayla davranmaya başladılar. Benim üzerimde taşıdığım boncuk tabancısını gördüler. Bir suç işlemişçesine beni gözleri ile süzmeye başladılar. Bundan rahatsız oldum. Sokağa çıkma yasağının olduğunu belirttiler. Üzerime doğru yöneldiler. Babam koluma girdi olayı sakinleştirmek için. Eve doğru yol alırken ‘köpek saldırdığında yanımıza kimse gelmez şimdi ise gece bekçileri görev yapıyorlar’ dedim. Arkadan ‘hadi oğlum evinize ne konuşuyorsunuz’ diye ses geldi. Babama oğlum denildiği için sinirlendim. Ben bekçilere ‘sen nasıl konuşuyorsun’ dedim. Bekçi ‘ne konuşacağımı senden mi öğreneceğim ş’ dedi. Ben kesinlikle iti köpeği bekçi yapıyorlar demedim. Eve geldiğimde banyonun camına yumruk attım. Sağ kolumdan yaralandığım için babam ambulans çağırdı. Ambulans geldiğinde babam ile birlikte aşağıya indik. Benim montumun cebinde kurusıkı tabanca ve boncuk atan tabanca vardı. Yaşadığım olay nedeniyle bu silahları üzerimde unutmuşum. Babam bekçiler ile yaşadığımız olaydan dolayı emniyete ifade vermeye gidecekti. Üzerimde silah olduğunu fark edince ve silahla hastaneye gidemeyeceğim için babama vermek için peşinden gittim. Üzerimde taşıdığım silahları babama teslim ettim. Ben silahı polislere doğrultmadım. Cezalandırılmam halinde kamuya yararlı bir işte çalışmaya rızam yoktur” şeklinde savunmada bulundu. Olaya ilişkin kararını açıklayan mahkeme, Görkem Sertaç Göçmen’in ‘birden fazla kişiye karşı silahla tehdit’ suçundan 2 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmetti. Sanık Göçmen’in ‘kamu görevlisine alenen hakaret’ suçundan ise 10 bin 620 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildi. Verilen cezalarda erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanmadı. Öte yandan Boyabat Asliye Ceza Mahkemesi tarafından Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi’ne hükmün açıklanmasının geri bırakılması ihbar müzakeresi gönderildi. Evrakta, sanık Göçmen’in denetim süresi içerisinde yeniden kasıtlı bir suç işlemiş olması sebebiyle Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıklanması gerektiği belirtildi.

Mütalaadan

Boyabat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açıklanan mütalaada, 28 Kasım 2020 tarihinde sanık Görkem Sertaç Göçmen’in, mahalle bekçisi olan 2 görevliye ‘iti köpeği bekçi yapıyorlar’ diyerek hakaret ettiği kaydedildi. Mütalaada, ardından evine giden sanık Göçmen’in kolunu yaraladığı ve eve gelen sağlık görevlilerine sorun çıkarması üzerine polis memurlarının olay yerine geldiği belirtildi. Görkem Sertaç Göçmen’in kurusıkı tabanca ve bilye atan silahı 3 polisin bulunduğu araca doğrulttuğu mütalaada açıklandı. Mütalaada sanığın ilk olayda hakaret ikinci olayda ise silahla tehdit suçunu işlediği belirtildi. Göçmen’in 2 bekçiye karşı ‘kamu görevlisine zincirleme şekilde alenen hakaret’ suçundan 1 yıl 5 aydan 4 yıl 1 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Sanığın 3 polise kurusıkı silah doğrultması nedeniyle ise ‘silahla zincirleme şekilde tehdit’ suçundan 2 yıl 6 aydan 8 yıl 6 aya kadar hapsi istendi.

Melike İnal

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Başkan Ceritoğlu Sengel’den turizm için markalama vurgusu İzmir Ticaret Borsası Eylül Ayı Meclis Toplantısı İzmir’in kadın belediye başkanlarının katılımıyla İZQ İnovasyon Merkezi’nde gerçekleşti. Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel; “Efes Selçuk sadece İzmir’in değil sadece Ege Bölgesi’nin değil Türkiye’nin gözbebeğidir” dedi. İzmir Ticaret Borsası Eylül Ayı Meclis Toplantısı’nda İzmir’in kadın belediye başkanlarını çalışmalarını ve projelerini anlattı. İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer ve İzmir’in kadın belediye başkanlarının katıldığı toplantıda konuşan Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, İzmir’in kent olarak bir lobisi olması gerektiğinin altını çizdi. Sengel; “İzmir ihracat anlamında ürünlerin üretildiği yerlerden bir tanesidir. Bir meyve sepetinin içinde yaşıyoruz değil mi? İzmir’in gerçekten siyaset ile kamuoyu ile odalarla, kamu kurumlarıyla bir lobisi var mı? Hep beraber bir yerlerle kontak kuruyor muyuz?” dedi. İzmir’in tarihi, tarımsal ve turistik zenginliklerinin ortaya çıkarılması için bir kompozisyona ihtiyaç duyduğunun altını çizen Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel; “Efes Selçuk Belediye Başkanı olarak şunu söylemek isterim ki; ’Efes Selçuk’ ibaresini kullanmaya başladığım 2019 yılından bu yana bir şeyin mücadelesini veriyoruz. Biz bir markalama çalışması yapıyoruz, değerlerimize sahip çıkıyoruz. Efes’i Aydın’da zannediyorlar. Agroturizm dediğimiz tarımı ve turizmi bir araya getiren bir kavram var. Bunun için özel sektör ve belediyeler olarak neler yapmamız gerektiğini düşünüyorum. İzmir için, ilçelerimiz için bu kompozisyonu oluşturmalıyız. Biz bütün belediye başkanlarımız ile beraber bunu yapmaya çalışıyoruz. Geçen dönem de bunun için çalıştık ama bence bir lobi oluşturup bir kompozisyon yazmak zorundayız” dedi. Tüm belediye başkanlarının İzmir için birlik içinde çalışması gerektiğine dikkat çeken Başkan Ceritoğlu Sengel; “Hepimiz yan yana mücadele etmeye çalışıyoruz. Hem üzülüyorum hem de gurur duyuyorum. Üzülüyorum çünkü 30 yıldan bu yana İzmir’de Cumhuriyet Halk Partisi varken, en yüksek kadın belediye başkanı sayısı 8 oldu. Gurur duyuyorum, bugüne kadar en yüksek sayıya ulaştık, 9 tane kadın adayımız vardı. Ne kadının erkekten ne erkeğin kadından farkı yok. Yönetişim gönülle oluyor, akılla oluyor. Hepimizde de eşit var” dedi.
İstanbul Güvenli Ödeme Sistemi ile araç satışında dolandırıcılık ortadan kalkacak Araç satışında alıcıyı ve satıcıyı koruma amacıyla uygulanacak ‘Güvenli Ödeme Sistemi’ 27 Eylül itibariyle zorunlu hale geliyor. İkinci el araç alım satımı sırasında nakit olarak ödenecek araç satış bedelini güvence altına alan ‘Güvenli Ödeme Sistemi’ 27 Eylül’de zorunlu hale geliyor. Yeni sistem ile dolandırıcılıkların önüne geçilmesi, alıcıyı ve satıcıyı korumak hedefleniyor. Araç satışında sahte para ve satış bedelinin ödenmemesi gibi riskler ortadan kalkıyor Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Noterler Birliği işbirliğiyle uygulamaya alınan Güvenli Ödeme Sistemi ile nakit taşıma, sahte para ve satış bedelinin ödenmemesi gibi risklerin ortadan kaldırılması hedefleniyor. Uygulamada, önce satıcı güvenli ödeme sürecini başlatacak, sonra alıcı notere gitmeden önce referans numarası ile parayı aracı kuruluşa yatıracak. Yeni ruhsatın çıkması yani satışın onaylanmasının ardından güvenli hesapta bekleyen para anında satıcının hesabına geçecek. Güvenli Ödeme Sistemi’nin 27 Ağustos’ta yetki belgesi bulunan işletmelerde zorunlu olarak uygulanmaya başladığını, 27 Eylül’de ise tüm araç satışları için zorunlu hale geleceğini belirten Galerici Gökhan Ardeşen, ‘‘Güvenli Ödeme Sistemi çok basit uygulanacak bir sistem. Bu yöntem ile araç alım satımı çok daha güvenli oluyor. Sisteme dahil olan bankalarda araç bedeli ortak havuzda tutuluyor. Araç satışı gerçekleştiğinde siteme dahil bankaya bildirim gidiyor ve banka havuzda bekleyen satış bedelini anında satan kişinin hesabına aktarıyor’’ dedi. Uygulama güvenli bir sistem olduğunu ifade eden Ardeşen, ‘‘Biz yetki belgesi bulunan işletmeler olarak güvenli ödeme sistemini şuanda kullanıyoruz. Araç satışında banka, satış bedelinden 105 lira mahsup edecek. Bu bedelin 52,5 lirası işlem katılım payı olarak Türkiye Noterler Birliği’ne aktarılacak. Sistemi Ticaret Bakanlığı denetleyecek’’ şeklinde konuştu.
Yozgat Yozgat’ta Halk Pazarı’nda farkındalık çalışması Yozgat Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından kadına yönelik şiddette farkındalık oluşturmak amacıyla Yozgat İl Merkezinde her hafta Çarşamba günleri kurulan Halk Pazarı ziyaret edilerek Pazar tezgahlarına çeşitli sloganların yazılı olduğu dövizler asıldı. Yozgat Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından ‘Kadına yönelik şiddete hayır!’ kampanyasına yönelik farkındalık çalışmalarına pazarcı esnafı da dahil edildi. Daha önce Salı Pazarında farkındalık çalışması yapan kurum personeli, bugün de Çarşamba Pazarında esnaf ve alışveriş yapanlarla bir araya geldi. Yozgat Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü personeli, Çarşamba Pazarı’nın kurulduğu kapalı Pazar yerine ellerinde dövizlerle geldi. Personel, pazarcı esnafını kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bilgilendirme yaptı, broşür dağıttı. Üzerinde, "Lahanadan turşu olur, kadına şiddet son bulur, Domatese dikkat, kadına saygı şart, Çilek tatlı; şiddet olmaz haklı, Kabakla yap mücver, kadına birer mücevher, Bu tezgahta şiddete yer yok, Domates biber patlıcan kadından geliyor her can, Bir kadını ağlatan tek varlık soğan olsun; kadına şiddet son bulsun" gibi slogan yazılı dövizleri ise, pazarcı tezgahlarına astı. ‘Şiddetsiz Halk Pazarı’ sloganı ile yapılan çalışmalar kapsamında kadınların cep telefonlarına KADES uygulaması yüklenirken, pazarcı esnafına ve müşterilerine Kadına El Kalkamaz projesi hakkında bilgi verildi. Çarşamba Pazarı’nda gerçekleşen etkinlik sonrası konuşan Yozgat Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Arif Topal, kadına şiddete hayır sloganı ile daha önce salı pazarında yaptıkları farkındalık çalışmasını Çarşamba Pazarı’nda da gerçekleştirdiklerini söyledi. İl Müdür Yardımcısı Sevda Şahin ise kadına yönelik şiddet bir insanlık suçu olduğunu, insanlığa ihanet olduğunu belirtti. Bu ihaneti sona erdirmek için, toplumda farkındalık oluşturmak için, kadınların telefonlarına KADES uygulamalarını indirmelerini, halk pazarına geldiklerini ve farkındalık çalışması yaptıklarını kaydetti. Çeşitli sloganlarla çalışma yaptıklarını dile getiren Şahin, ‘’Esnafımız bu konuda çok duyarlı. Bizlere destek oluyorlar, sloganlar hoşlarına gitti, bunu pazar tezgahlarında görmeleri onları da bizleri de mutlu etti. Oradan alışveriş yapan vatandaşın da bir nebze olsun dikkatini çekti’’ dedi. Etkinliğe Yozgat Vali Yardımcısı Türker Çağatay Halim ile Yozgat Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Arif Topal da katıldı.
Erzurum Matbaalar dijitalleşme mağduru Erzurum Matbaa, Kırtasiye, Tabela ve Fotoğrafçılar Esnaf Odası Başkanı Hikmet Karaca, esnafa e fatura ve e-arşiv mecburiyeti getirildikten sonra ülke genelinde yaklaşık 40 bin matbaanın iş yerini kapatmak zorunda kaldığını söyledi. Dijital çağın hızla ilerlediği bir dönemde, matbaa sektörünün kendi evrimini yaşamak durumunda olduğunu ifade eden Karaca, “Ancak bu evrim beraberinde çeşitli zorlukları da getiriyor. Teknolojik gelişmelerin hızına ayak uydurmak, değişen taleplere cevap vermek ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek matbaa sektörünün önündeki en büyük zorluklar arasında yer almaktadır” dedi. Karaca, bir dönem her tür materyalin basılmasında ve çoğaltılmasında anahtar bir rol oynayan matbaaların günümüzde farklı bir gerçeklikle karşı karşıya kaldığını anlatan Başkan karaca açıklamasını şöyle sürdürdü; “Dijitalleşme ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte, belgelerin ve yayınların çoğu dijital ortamda paylaşılır hale geldi. Elektronik medya, basılı yayınları gölgede bırakırken, matbaa sektörü de buna ayak uydurmak zorunda kaldı. Hazine ve Maliye Bakanlığının büyük, küçük demeden bütün esnafı E Fatura veya E Arşiv sistemine geçirmesi ile birlikte yaklaşık 35-40 bin matbaa işinin %60’ını kaybetti, birçok matbaa da kapısına kilit vurmak mecburiyetinde kaldı.’’ Matbaa sektörünün kullandığı malzemelerin yüzde 85’i dövize endeksli ve ithal ‘’Matbaa sektöründe başta kâğıt olmak üzere boya ve diğer kimyasalların %90’ına yakını ithal. Fotokopi kâğıdının bile %16’sı Türkiye’de üretiliyor, geriye kalan %84’ü ise ithal ediliyor. Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra devlet tarafından açılan 13 tane kâğıt, karton ve selülozik üretebilen kâğıt fabrikalarımız vardı. SEKA fabrikaları kâğıt ihtiyacımızın yüzde 65’ini karşılıyordu. Yazık ki bu fabrikalarımızın tümü özelleştirme adı altında kapatıldı. O fabrikaların birçoğunun yerinde ya TOKİ siteleri yapıldı ya da özel şirketler tarafından satın alınarak başka amaçlarda kullanıldı. Kâğıt, karton ve selüloziğe ulaşma hususunda büyük sıkıntılar yaşayan sektörümüzün az da olsa rahatlayabilmesi için devlet desteğinde ya da devletin kendisi yurdun değişik bölgelerinde, değişik kâğıt türleri üretebilen en az 10-15 tane kâğıt fabrikasını açıp acilen üretime geçirmesi gerekiyor. Ayrıca Resmi Dairelere yapılan işlerde kesilen tevkifat uygulamasından vazgeçilmeli. Öte yandan birçok kâğıt cinsinde KDV oranı yüzde %10, kâğıda baskı yapıldıktan sonra ise KDV oranı %20’ye çıkıyor. Matbaacıyı zor durumda bırakan bu yanlış uygulamadan da bir an önce vaz geçilmesi gerekiyor.’’