ASAYİŞ - 07 Nisan 2025 Pazartesi 19:12

Beşiktaş’ta 29 kişinin hayatını kaybettiği gece kulübü yangını davasında 1 sanığa tahliye

A
A
A
00:00
00:00
HD

Beşiktaş’ta 2 Nisan 2024’te tadilatta olan bir gece kulübünde 29 kişinin yaşamını yitirdiği yangına ilişkin 9 sanığın yargılandığı davada mahkeme, 1 tutuklu sanığın tahliyesine karar verdi.

Beşiktaş Gayrettepe’de 2 Nisan 2024’te meydana gelen olayda, 16 katlı bir binanın eksi 1 ve eksi 2. katlarında faaliyet gösteren gece kulübünde tadilat yapıldığı esnada yangın çıkmıştı. Çıkan yangında 29 kişi yaşamını yitirmişti. Olaya ilişkin hazırlanan iddianamede 9 sanığın ‘bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma’ suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. Yangınla ilgili İstanbul 33’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce Marmara Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi içerisindeki duruşma salonunda görülen duruşmada, 5 tutuklu sanık ile bazı tutuksuz sanıklar ve avukatları hazır bulundu.

Yangına ilişkin 53 sayfalık bilirkişi raporu hazırlandı

Duruşmada, yangının yaşandığı gece kulübünde 4 kişilik bilirkişi ile gerçekleştirilen rapor dava dosyasına eklendi. 53 sayfalık raporda, yangın çıkan işletmenin bulunduğu yapıda onaylı projeye göre bir değişiklik olmadığı, binanın taşıyıcı sisteminin projesindeki gibi olduğu belirtildi. Raporda, olay yerinde yapılan incelemede ise projede acil çıkış merdiveni olan bölümün ve bölümlerin kapatıldığı bilgisine yer verildi. Hazırlanan raporda, olayın yaşandığı mekanın İstanbul’un genelindeki diğer emsal kulüplere göre daha geniş metrekare alanına sahip olduğu belirtilerek, zeminde, duvarda, tavanlarda kullanılan izolasyon ve ses yalıtım sistemlerinin kaynak yaparken kıvılcımların yangına dönüşmesiyle zehirli duman saldıkları, işçi ve çalışanların bu zehirli gazı soluyarak yaşamını yitirdiği kaydedildi.

İş yeri için itfaiye yangın raporu alınmadan çalışma ve açma ruhsatı verildiği belirtildi

Bilirkişi tarafından hazırlanan raporda, mekana Beşiktaş Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü tarafından 7 Kasım 2006 tarihinde ‘Yangın Bakımından İncelenen İş Yerlerine Ait Muayene Raporuna’ istinaden rapor verildiği ancak daha sonra bu iş yeri için itfaiye yangın raporu alınmadan çalışma ve açma ruhsatı verildiği, iş yerinde bir denetim ve kontrol yapılmadığı aktarıldı. Raporda 11 Ağustos 2020’de Beşiktaş Belediyesinin 500 metrekarelik alan için İş Yeri Açma ve Çalışına Ruhsatına İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre ilgili ruhsatı verdiği, yangın öncesi yapılan tadilat için herhangi bir izin ve belge alınmadığı anlatıldı. Raporda, iş yeri sahipleri Şahzade Şekergümüş, Mehmet Menduh Ceylan, Fatma Dörtgül ve iş güvenliği uzmanı Kadircan Gülhan ile 4 Kasım 2018 ve 11 Ağustos 2020 yıllarında iş yeri açma ve çalışma ruhsatında onay ve imzası bulunan memurlar Lalehan Taşdelen, Feridun Tayfun Erelmas, Beşiktaş Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürü Uğur Türkyılmaz, dönemin belediye başkan vekili Yasemin Saral ve Ali Rıza Yılmaz’ın asli kusurlu olduğu belirtildi. Uğur Türkyılmaz, dönemin Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı ve Belediye Başkan Vekili Ahmet Mithat Şeker, Ruhsat Şefi Nilüfer Oğuz’un ise tali kusurlu olduğu aktarıldı.

1 sanığın tahliyesine hükmedildi

Alınan savunma ve beyanların ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanık İsmet Şen’in tahliyesine hükmederek, eksik hususların giderilmesi için duruşmayı erteledi.

İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, 29 kişi ‘maktul’, 27 kişi ‘müşteki’, 9 kişi ise ‘şüpheli’ sıfatıyla yer almıştı. Müşteki şüpheli Ercan Erkan ile dumanda etkilenen müşteki Usamettin Yıldırım’ın, ayrıca Gülden Taşpınar’ın yaralandıklarının belirtildiği iddianamede, savcılık ve bilirkişi heyetinin olay yerinde yaptığı çalışma sonucu olayın yaşandığı işletmenin sahiplerinin şüpheliler Şahzade Şekergümüş, Fatma Dörtgül ve Mehmet Memduh Ceylan olduğu, mesul müdürünün şüpheli İsmet Şen olduğu, işletmenin tadilat dolayısıyla metal işlerini yapan kişilerin şüpheliler Çağatay Altunel ve Kahraman Erdem olduğu kaydedilmişti. Dursun Çelik ile Sibel Çelik’in işletmede bulunan asansörlü ve hidrolik destekli sahneyi kuran şirketin sahibi olduklarının aktarıldığı iddianamede, İbrahim Bildirici’nin ise işletmenin tadilat ve tamirat işlerinden sorumlu olduğunun tespit edildiği aktarılmıştı. Olaya ilişkin yangın raporuna da yer verilen iddianamede, yangın söndürülmesi sonrası yapılan incelemede işletmenin mal kabul bölümü girişine göre yaklaşık 15 metre mesafede yanmaya dayalı ağır tahribat ve deformasyonun oluştuğu, bu alanda yapılan detaylı incelemede, tadilat amacıyla kullanılan ve prize takılı halde bulunan elektrikli kaynak makinesi, elektrikli metal kesme motoru gibi elektrikli el aletleri ile çeşitli sayıda sanayi tipi oksijen tüplerinin bulunduğunun gözlendiği kaydedilmişti. Hazırlanan iddianamede, kaynak çalışması sırasında elektrikli kaynak makinesinden çıkan kıvılcımların ses yalıtım, izolasyon ve döşeme gibi kolay yanıcı nitelikteki malzemeleri tutuşturmasıyla yangının başladığı, hızla gelişerek çevresine yayıldığı, çalışanların taşınabilir yangın söndürme cihazlarıyla (kuru kimyevi toz) yangını söndürmeye çalıştıkları, yangının hızla büyümesi ve yayılması sırasında işletmede yoğun duman oluştuğu ve elektriğin kesildiği ifade edilmişti. İddianamede, iş yeri dahilinde acil durum aydınlatmaları ile yönlendirme levhalarının olmadığı, sprinkler söndürme sistemi ve yangın dolaplarının çalışmadığı, yangının söndürülmesi sonrasında ise kurtarma faaliyetleri çerçevesinde işletme içerisinde farklı noktalarda hareketsiz yatar vaziyette kişilerin bulundukları yerden çıkarılarak sağlık ekiplerine teslim edildiği belirtilmişti. Bilirkişi heyetinin raporuna da yer verilen iddianamede, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer alan ‘sağlık gözetimi’ maddesi ile Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te yer alan ‘İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi’ maddesi ve aynı yönetmeliğin ‘Eğitim süreleri’, ‘Acil durum planları, yangınla mücadele ve ilk yardım’ maddesine uyulmadığının tespit edildiği, ayrıca İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği’nin ‘İş ekipmanı ile ilgili kurallar’ maddesinin hükümleri ile İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirme Yönetmeliği’nin ‘İşveren yükümlülüğü’ maddesine uyulmadığı da aktarılmıştı. Hazırlanan iddianamede, gece kulübünde gerekli tedbirlerin alınmadığı, tadilat işlemlerinde gerekli özenin gösterilmediği, şüphelilerde kusur bulunduğu, şüpheliler tarafından özen yükümlülüğüne aykırı davranılmak suretiyle öngörülebilecek ancak istenmeyen neticenin gerçekleşmesine iradi hareketle sebebiyet verildiği belirtilmişti. Hazırlanan iddianame kapsamında 9 kişi hakkında ‘bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olmak’ suçundan ayrı ayrı 2 yıl 8’er aydan 22,5’ar yıla kadar hapis cezası talep edilmişti.

Gamze Şenyiğit

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Milletvekili Ün; "İklim Yasasına hayır diyorum" Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, TBMM’de görüşülen İklim Kanunu üzerine konuşma yaptı. Milletvekili Ün, "Her seferinde ‘Millete rağmen iş yapmayız’ diyen iktidara verdiği bu sözü hatırlatıyor ve milletimin, sizin şu sıralar unuttuğunuz ferasetine sığınıyor, basiretine güveniyor, önümüzdeki bu İklimi Yasası’na ‘hayır’ diyorum" dedi. Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülen İklim Kanunu üzerine konuşma yaptı. Meclis çatısı altında görüşülenin iklim yasası değil, bu, milletin iradesine karbon etiketi yapıştırma girişimi olduğunu hatırlatan Milletvekili Ün, "İktidar sözcülerinin ‘Yüzyıllık iklim politikamızın belirleyicisi’ dediği bir yasayı konuşuyoruz ama bu yüzyıllık planın yüz günlük çalışması bile yok. İktidarın kendi tabanını dahi ikna etmekte güçlük çektiği tartışmalı bir yasa bu. Her seferinde ‘Millete rağmen iş yapmayız’ diyen iktidara verdiği bu sözü hatırlatıyor ve milletimin, sizin şu sıralar unuttuğunuz ferasetine sığınıyor, basiretine güveniyor, önümüzdeki bu İklimi Yasası’na ‘hayır’ diyorum. Mesele çevreyse, mesele doğaysa çözümü nerede aradığınız tekrar önem kazanır. Mesela, benim özel jetleriyle iklim toplantılarına, çevre toplantılarına gidenlerden alacak bir çevre dersim yok; almak isteyenler buyursun alsınlar" dedi. "Çiftçimiz küresel dayatmanın talimatıyla iyice köşeye sıkıştırılıyor, insanımız topraktan, milletimiz Anadolu’dan koparılıyor" Görüşülen kanun maddesinin geleceği mühürleyen dijital kelepçenin ilk halkası olduğuna dile getiren Milletvekili Ün, "Yüzyıl ileri." diyorsunuz ama daha yüz saniyelik bir samimiyeti ortaya koyamıyorsunuz. Bu, iklim yasası değil, bu, milletin iradesine karbon etiketi yapıştırma girişimidir; bu, çevre düzenlemesi değil, bu, küresel reset butonuna bastığınız anın adıdır. Siz buna "yeşil dönüşüm" diyorsunuz, ben buna "görünmeyen zincirlerin yasası" diyorum. Millet uyanıyor çünkü milletin feraseti hâlâ gökyüzünden bilgi alıyor. Şimdi soruyorum: Bu yasa gerçekten doğayı korumak için mi çıkarılıyor, yoksa enerji bağımlısı olan Avrupa’nın yeni finans kolonisi mi oluyoruz? Karbon vergisiyle, ayak iziyle, salım kotasıyla dünyanın yazılımı yeniden kodlanıyor ve biz bu kodun içine bedava kurbanlıklar gibi yazılıyoruz. Siz hâlâ anlamamış olabilirsiniz bu yasa sadece bacayı değil yaşam tarzımızı denetlemek için geliyor. Bugün "karbon emisyonu" yarın "nefes ölçer cihazlar" olacak bunun adı; bugün "çevre hassasiyeti" yarın "dijital pasaportlar" "karbon cüzdanları" "’Karbon puanın doldu kardeşim, markete yürüyerek git.’ bildirimleri." Milleti BBG evine mi çevirmek istiyorsunuz? Milleti görünmeyen kameralarla görünmeyen bir patronun hizmetine şartsız memur mu yapmak istiyorsunuz? Ben söyleyeyim: Bu millet küresel şirketlerin lojistik kölesi olmayacak; toprağına âşık, suyunu kutsal bilen bu millet çipli gelecek planlarına uşaklık etmeyecek. Zaten darboğazda olan çiftçimiz küresel dayatmanın talimatıyla iyice köşeye sıkıştırılıyor, insanımız topraktan, milletimiz Anadolu’dan koparılıyor" diye konuştu. "Çevreyi değil, sistemi korumaya çalışanlardan olmayın" Daha yasa ortada değilken bile Anadolu’nun farklı bölgelerinde büyükbaş hayvan çiftliklerinin yasaklamaya başladığına dikkat çeken Milletvekili Ün, "Bizler, sizler, yarın çocuklarımıza "Et diye bir şey vardı." diye belgeseller mi izleteceğiz? Milletin ineğini, tarlasını, yaşam döngüsünü karbon hesabına sıkıştıran bir düzene bizler kul olmayacağız. Bize "Tek dünya, tek aile, tek gelecek." diyorlar ama biz biliyoruz ki o geleceğin içinde tek bir kültür, tek bir hayat tarzı, tek bir efendi var. Siz, Allah’ın oluşturduğu çeşitliliğe sırt çevirip evrensel yazılım şirketlerinin tapulu insan tipini mi kuralım istiyorsunuz? Bakın, bu yasa, çevreyi korumuyor, bu yasa doğayı dijitalleştirip satılabilir hâle getiriyor, bu yasa iklim bahanesiyle irademizi zincirleniyor. Şunu asla unutmayın: Bu milletin karbon ayak izi değil, hakikate basan ayak izi var; siz bu yasayı geçirirseniz milletin tarihi de, toprağı da sizi asla yazmaz, bu işin sonunda "Kandırıldık." demeyelim diye biz buradayız. Son çağrımız şudur: Çevreyi değil, sistemi korumaya çalışanlardan olmayın. Uyanın, çünkü bu yasa bir son değilse bile başlayan distopyanın ilk perdesidir. Alet olmayacağız, alet olmayacağız, alet olmayacağız" ifadelerini kullandı.